SOL NE YAPTI (IV)
Halk harekete geçti!
AKP’yi 20 yılda en çok sallayan Gezi Direnişi oldu. Direniş hem iktidarı salladı hem de liberalleri AKP’den uzaklaştırdı. Süreç sol açısından ise birleşik mücadelenin önemini bir kez daha gösterdi. Gezi sonrasında Haziran Hareketi kuruldu.AKP iktidarının en büyük kırılmalarından birisi 2013 yılında yaşandı. Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmesiyle başlayan süreç tüm ülkeye yayılan bir isyana dönüştü. Ülke genelinde resmi rakamlara göre 11 milyon insan sokağa çıktı. Tüm yurt “Hükümet istifa” sesleriyle yankılandı. Bu süreç solda da yeni kırılmalara yol açtı ve birleşik mücadele eskisinden çok daha fazla vurgulandı.
Gezi’nin hemen sonrasındaki 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’ne HDP Selahattin Demirtaş, CHP ise MHP ile birlikte Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday göstererek girdi. Bu dönemde sol Erdoğan’ı güçsüzleştirmenin önemine vurgu yaptı.
7 Haziran Seçimleri ise solda en çok HDP’nin konuşulduğu bir süreç oldu. Yüzünü Batı’ya dönen Kürt hareketi söylemini de değiştirdi. Öncesinde iktidarı daha yumuşak tonda eleştiren HDP bu sürece “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek girdi. Sonuç olarak aldığı oy oranıyla Meclis’e girdi ve AKP ilk kez tek başına iktidar olamadı.
► GEZİ DİRENİŞİ
ÖDP
ÖDP Haziran direnişinin örgütlenmesinde en fazla efor sarf eden siyasi partilerdendi. Üyeleriyle ilk günden itibaren Gezi Parkı’nda olan ÖDP, direniş ülke çapına yayıldığında da örgütlü olduğu her ilde sokak çağrıları ve örgütlenmeleri yaptı. ÖDP'nin Gezi’nin ardından ilk hamlesi, direnişin ilerlemesi adına solun üzerine düşen ortak mücadele görevini önüne koyarak, aşağıdan yukarı örgütlenen ve solun birleşik mücadelesini temel alan bir örgütlenme kurmak için birleşik muhalefet hareketi yaratmaktı. Bu çağrıyla başlayan süreç, farklı oluşumlarla bir araya gelerek Birleşik Haziran Hareketine dönüşecekti.
Direnişin yarattığı semt forumlarında, ardından bu forumların kalıcı bir örgütlenme haline getirilmesi çabası içerisinde ÖDP; diğer farklı siyasi örgütlenmelerle birlikte direnişin ardından Birleşik Haziran Hareketini oluşturdu.
Kuşkusuz, sade bir birliktelik olarak sınırlı kalmayan Haziran hareketi, ülke çapındaki örgütlülüğü ile önemli gündemlerde ses getiren eylemlerde bulundu. 2015 yılında tüm Türkiye’de Haziran hareketinin başını çektiği Laik ve Bilimsel Eğitim boykotu bu eylemliliklerin başında geliyor.
KÜRT HAREKETİ
Kürt hareketi Gezi Direnişi’ne mesafeli yaklaştı. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, parti olarak İmralı görüşmelerine kadar Taksim Gezi Direnişi’ne mesafeli durmalarının nedeninin 'müzakere süreci' olduğunu belirterek, 'Kürtler sokağa çıktı çıktı ve şimdi müzakere yürütüyorlar. Müzakereden sonuç almak için de bir hassasiyet, çaba gösteriyorlar' demişti. Demirtaş katıldığı TV programında:
“(Gezi Parkı’nda) ortaya konan demokratik talepler BDP’nin sahiplenebileceği, arkasında durabileceği demokratik taleplerdir. Ama buradan hükümeti devirecek, darbeye doğru götürecek bir halk hareketi çıkarabilir miyiz? Veya bu halk hareketini buraya kanalize edebilir miyiz? diye bir arayış da oldu. O nedenle bir mesafe koyduk. Yani buradan bir darbe çıkarmaya çalışanlarla birlikte olmayız dedik.”
Benzer şekilde Cemil Bayık da Gezi Parkı eylemlerine katılmaya tereddüt edildiğini belirtmişti.
Bu dönemde Gezi Parkı eylemlerinde ön planda olan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder Demokratik Toplum Kongresi'nin eylemler karşısında takındığı tutuma eleştiri getirmiş, “Türkiye yanıyor, dünyanın en büyük isyanlarından biri... DTK tek cümleyle destek açıklaması yapmadı” demişti.
TKP
TKP Merkez Komitesi, Gezi Parkı'na düzenlenen şafak baskınının ardından 30 Mayıs’ta bir açıklama yaparak tüm üyelerini mücadeleye çağırmıştı. TKP 4 Haziran’da “Emekçi Halkın Seçeneği Mutlaka Yaratılacaktır” başlığıyla 14 maddelik bir deklarasyon yayınlamış, başından beri bu halk hareketinin parçası olduğunu, bütün güçlerini seferber ettiğini ve gelişkin bir disiplin anlayışının yayılması için uğraştığını vurgulamıştı.
TKP’nin deklarasyondaki dikkat çeken çıkışlarından birisi Gezi Eylemleri ve Türk Bayrağı üzerineydi: “12 Eylül faşist darbesiyle birlikte emekçi halka, sola, Kürtlere karşı gerici ve şoven saldırıların aracı olarak kullanılmak istenen ay-yıldızlı bayrak, halkımız tarafından faşizmin elinden alınmış, bir kez daha Deniz Gezmişlerin, yurtsever halkın elindeki bayrağa dönüşmüştür.”
BİRİKİM ÇEVRESİ
Haziran isyanı Birikim çevresinin AKP’ye dönük sürdürdüğü iyimser ve umutlu tutumunu değiştirdi. AKP’nin otoriter eğilimler gösterdiği belirtildi ve Erdoğan “otoriter başbakan” ve “tek adam” olarak adlandırıldı. Birikim’in 2013 Haziran’ının hemen sonraki sayısında AKP’nin özellikle 2011’den itibaren kuruluş felsefesinden, ilkelerinden ve politik tahayyülünden uzaklaştığı iddia edildi. Ömer Laçiner’e göre, 2002’de de devletçi/elitist kutbu temsil eden CHP’nin karşısına “muhafazakâr modernist” kutbu temsil ederek ortaya çıkan AKP, 2015’te artık aynı pozisyona düşmüştü.
PERİNÇEK ÇEVRESİ
İşçi Partisi Gezi’nin başlangıcının 2007 yılında AKP iktidarına karşı Cumhuriyet Mitingi ve Yürüyüşleri ile başladığını söyler. Onlara göre bu süreç 2013 Haziran’ında Taksim Gezi Parkı’nda başlayan mücadeleyle bütün yurda yayılmıştı. Bu hareket, İşçi Partisinin mücadelesiyle “bütün yurtta Türk bayrakları altında ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganında” birleşmişti. Perinçek’e göre de Gezi eylemleri, “ilk günlerde daha çok yaşam tarzıyla ilgiliydi”, sonrasında “Vatan Partisi’nin önderliğinde” eline Türk bayrağını almış ve ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganıyla bütün milleti kucaklamıştı.
► 2014 CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ
ÖDP
Önce 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından 2015 yılında tekrar eden genel seçimlerde, ÖDP’nin tutumu tamamen Haziran Hareketi’nin pozisyonuna uygun olmuştu.
Her iki seçimde de Haziran Hareketi, açıktan bir aday desteklemeden, Erdoğan’a oy vermeme çağrısında bulundu. 2015 seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın kampanyası sol, sosyal demokrat çevrelerde ciddi bir heyecan yarattığı dönemde de Haziran Hareketi ve ÖDP’nin açıktan HDP içerisinde yer almaması, doğrudan partiyi desteklememesi birçok tartışmaya sebep oldu.
ÖDP’nin seçim süreçlerindeki yaklaşımı; meclis aritmetiği dışında, sokaktan, toplumsal mücadele içerisinden gelen bir beşinci gücün ancak AKP’yi yıkacak bir alternatifi yaratabileceği, aksinin mümkün olmayacağı üzerineydi. Nitekim 7 Haziran seçimleri ardından, AKP’nin tek başına iktidar olamadığı ancak seçimleri tekrara götürmeyi başarabildiği süreç içerisinde, kamuoyu ikinci bir yenilgiye kesin gözüyle bakarken, o dönem ÖDP MYK üyesi Oğuzhan Müftüoğlu, BirGün’e verdiği röportajda AKP’nin seçim pozisyonlarına sınırlı bir siyasetle gerçekten yenilemeyeceğini, yaşananın “günü kurtarmak” olduğunu söylüyordu. Nitekim 1 Kasım seçimleri de bu tespitin kanıtı oldu.
CHP
Anamuhalefet partisi CHP seçimlerde MHP ile ortak aday belirlemişti. Ekmeleddin İhsanoğlu ortak aday olarak gösterilmişti. MHP’ye yakınlığıyla bilinen Ekmeleddin İhsanoğlu hem parti tabanından hem de sol kamuoyundan destek alamamıştı. Seçim sonucunda da MHP ve CHP’nin bir önceki seçimde aldığı oy oranından bile daha az oy almıştı. İki partinin ortak adayı olmasına rağmen oy oranı sadece yüzde 38,5’te kalmıştı.
KÜRT HAREKETİ
HDP 2014 Seçimleri’ne kendi adayıyla girmişti. Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı adayı olmuştu. Demirtaş’ın “Yeni Yaşam Çağrısı” başlıklı beyanname, esas olarak radikal demokrasi perspektifinden hazırlanmıştı. Cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçildiğini, ancak demokratik bir seçim olmadığını savunan Demirtaş, halkın önüne yeteri kadar seçenek çıkmadığını, aday belirleme süreçlerinin maalesef demokratik olmadığını söyledi.
EMEP
EMEP “Halkı Temsil Edecek Cumhurbaşkanı Adayımız Demirtaş” açıklamasını yaparak Demirtaş’a destek vermişti. Temsil ettiği değerler bakımından Ekmeleddin İhsanoğlu ve Tayyip Erdoğan’ın benzer özelliklere sahip olduğunu, bu iki adayın aynı siyasi çizgiden geldiğini söyleyen EMEP İhsanoğlu ve Erdoğan’ı önerenlerin Devlet’in başına siyasi İslam çizgisinde, emperyalist güçlere bağlı, neoliberal ekonomik düzeni savunan iki aday çıkardığını vurgulamıştı.
TKP
Türkiye Komünist Partisi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki pozisyonunu aylar öncesinden ilan etmiş ve boykot kararı almıştı. TKP seçimin iflas eden İkinci Cumhuriyet'e suni teneffüs yaptırmayı amaçladığını vurgulamıştı. TKP Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, AKP'nin sandıkta geriletilmesi, seçim hile ve yolsuzluklarının teşhir edilmesi noktasından yaklaşılamayacağını belirterek sandığı boykot etmenin kaçınılmaz olduğunu açıklamıştı.
***
► 7 HAZİRAN 2015 SEÇİMLERİ
KÜRT HAREKETİ
7 Haziran seçimlerine giderken HDP’nin ana sloganı Erdoğan’a karşı “Seni Başkan Yaptırmayacağız”dı.
7 Haziran’da HDP yüzde 13,1 oy oranı ile TBMM’de 80 milletvekili elde etmiş, seçim sonuçlarına göre AKP’nin tek başına iktidar olmasını engellemişti. Bu tarihten itibaren koalisyon görüşmeleri başlamıştı. KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan, Demirtaş’ın, partisinin AKP ile koalisyon yapmayacağı şeklindeki açıklamasını 'dar yaklaşımda' olmakla eleştirmiş, “HDP’nin Erdoğan’ı başkan yaptırmayarak sözünü tuttuğunu ve artık ileriye dönük girişimler yapması gerektiğini” belirtmişti. Temmuz ayında gerçekleşen Suruç Katliamı’nın ardından ülke çatışmalı-karanlık bir sürecin içine girmiş, çözüm masası devrilmişti. Koalisyon hükümetinin kurulamadığı bu dönemde ülkeyi 1 Kasım Seçimlerine götürecek geçici hükümetin kurulması için Başbakan Davutoğlu, HDP’den Levent Tüzel, Müslüm Doğan ve Ali Haydar Konca'ya bakanlık teklifinde bulunmuş, teklifi Levent Tüzel reddetmiş; Müslüm Doğan ve Ali Haydar Konca ise kabul etmişlerdi. Doğan Kalkınma Bakanı olurken Konca Avrupa Birliği Bakanı olmuştu. HDP’li bakanlar bir ay bile dolmadan “AKP’nin 7 Haziran seçim sonuçlarına karşı savaş ve darbe konseptini devreye koyduğunu” söyleyerek görevlerinden istifa etmişlerdi.
EMEP
EMEP’e göre 7 Haziran seçimleri bugüne kadar olan seçimlerden çok daha ciddi ve çok daha kritikti. AKP’nin hem işçiler ve emekçiler hem de ezilen halklar üzerinde uyguladığı politikaları engellemenin tek yolu HDP’nin barajı aşmasıydı. EMEP’ten Levent Tüzel HDP listesinden aday olmuş ve seçilmişti.
HALKEVLERİ
Halkevleri 7 Haziran seçimlerinde tarihinde ilk kez bir partiye oy verme çağrısı yaparak seçimlerde HDP’yi destekleyeceğini açıklamıştı. Halkevlerine göre HDP’nin, demokrasi, barış, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önemli bir dinamiği olması ve AKP’nin geriletilmesinin sandıktaki karşılığı HDP’ye verilecek oylarla barajın geçilmesini sağlamaktı.
AYDINLIK ÇEVRESİ
7 Haziran 2015’in hemen öncesinde Aydınlık ‘Terör örgütü meclise giremez’ manşetiyle çıkarken seçim sonrasında “Bölücü Anayasa Koalisyonunun Önü Açıldı. Mücadeleye Devam Böldürmeyeceğiz” manşetini atmıştı. Perinçek de seçim analizini “Türkiye ‘demokratik’ yoldan bölünüyor” olarak yapmıştı. Meclisteki muhalefet, ABD güdümlü Gladyo-Mafya-Tarikat sisteminin denetimindeyken bu sistemden kurtulmak için biricik seçenek olan Vatan Partisi’nin, Meclise girmesi önlenmiştir.
Ancak 7 Haziran’dan bir buçuk ay sonra Aydınlık Çevresine göre 24 Temmuz’da başlayan TSK operasyonlarıyla “Türkiye 7 Haziran çıkmazına, 7 Haziran Meclisinin dışından” yanıt üretmişti.
Ergenekon davasından salıverildikleri 2014’ten bu yana yaşananları Vatan Savaşı olarak niteleyen Perinçek Türkiye’nin yeni bir Devrim sürecine girdiğini ifade etmektedir. Erdoğan’ın “İkinci İstiklâl Savaşı” tanımına destek vermektedir. 2 Eylül 2018 günü aldıkları kararla Vatan Partisi, Türk Ordusuyla, Türk Polisiyle, Tayyip Erdoğan Hükümetiyle ve milletin diğer güçleriyle aynı gemide” olduklarını ilan etmişlerdi. Bu çizgi değişiminde 2014 sonrasında Türkiye’nin iktidar yapısında da yaşanılan dönüşümün etkili olduğunu “artık Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi yönettiği dönemden, Türkiye’nin Tayyip Erdoğan’ı yönlendirdiği döneme” geçildiği ifade edilmiştir.
***
Yarın:
• Suriye Savaşı ve Sınır Ötesi Müdehaleler
• 15 Temmuz Derbe Girişimi
• 2019 Seçimleri- İstanbul Seçimleri
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder