6 Kasım 2022 Pazar

Şükriye Atav ve Mualla Sürer - Mesut Kara / Evrensel

 

Yeşilçam filmlerinin unutulmaz anneleri, şen şakrak, cilveli ya da film icabı ‘cadaloz’ kadınları kalbimizde, belleğimizde derin izler bırakarak çoğu kırgın, küskün ve yalnız ayrıldılar aramızdan. Birçok izleyicinin adını anımsamasa da yüzünü, oynadığı içli rolleri unutamadığı Şükriye Atav 8 Ekim 2000’de, Mualla Sürer de 21 Ekim 1976’da ayrılmışlardı bu dünyadan.

ŞÜKRİYE ATAV


Çoğumuzun kendi annemizden bir parça gördüğü ya da annemiz olsa dediği, hüzünlü, nemli bakışları yüreğimize işleyen, hıçkırırken çektiği burnuyla şefkatli anne rollerinin unutulmaz oyuncusuydu Şükriye Atav. Annelerin annesi, oynadığı filmlerde başrol oyuncularının annesi, teyzesi rolündeydi. Üzüntülü, hüzünlü, acı çeken kahrolan anneyi muhteşem oynardı. Çocuklarına, “oğul”, “oğlum” diye seslenmeyi yaşardı; adeta rol icabı değil de içten gerçek bir seslenişti, dokunaklıydı. Çoğu kez izlerken gözlerimiz dolardı. Bazen de otoriter, zengin ve katı bir kadınanne olarak çıkardı karşımıza.

Kafkasya göçmeni bir aileden, Hatime ve Abdullah çiftinin kızı olarak 1917’de İstanbul’da doğar unutulmaz Oyuncu Şükriye Atav. 1917 Sovyet Devrimi sonrası, seyahat için gittikleri Sovyetler Birliği’nde babasını kaybeder. Büyükannesinin yanına sığınırlar. Annesinin çabalarıyla Türkiye’ye dönerler.

İlk ve orta öğrenimini orada görür bale çalışmalarına katılır. Eğitimini sürdürmek ister. Alay Köşkü’nde bir çalışma sırasında çevresini saran bir topluluk, kendilerine katılıp tiyatro yapıp yapmayacağını sorar Şükriye Atav’a. Onlara “Gördüğünüz gibi ben iyi Türkçe bilmiyorum, şivem çok bozuk, nasıl tiyatro yapabilirim” der. “Biz sana öğretiriz” derler. Bunun üzerine teklifi kabul edip topluluğa katılır.

Alay Köşkü, Topkapı Sarayı’nın dış suru üzerinde, padişahların geçit yapan alayları seyretmesi için yaptırılan köşktür. Atatürk’ün emri ile 1926 yılında Güzel Sanatlar Birliğine tahsis edilen köşk bir süre de Eminönü Halkevinin oyun salonu olarak kullanılır.

Cumhuriyet Lisesinde okurken bir yandan halkevleriyle folklor çalışmaları yapan Şükriye Atav. 1932’de halk dans oyunlarındaki başarısı sayesinde Eminönü Halk Evinde keşfedilir ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Özyurt” oyunu ile amatör olarak tiyatro oyunculuğuna başlar. 1942’de Muhsin Ertuğrul’un davetiyle Shakespeare’in “Kış Masalı” oyunuyla İstanbul Şehir Tiyatrosuna girer ve emekli olana dek çalışır.

İlk evliliğini 1936’da Niyazi Boratap ile, ikincisini ise 1946-1951 arasında yapan Şükriye Atav’ın iki oğlu Erdöl Boratap, Yalçın Boratap, yeğeni Ayşin Atav, gelini Tülin Oral da kendisi gibi tiyatro oyuncusu olurlar. Birçok sinema filminde ağırlıkla anne, teyze rolleri oynayan Atav 1943-1987 yılları arasında 75 filmde yer alır. Sanatçının tiyatroda altı, sinemada bir Altın Portakal ödülü vardır. 1987 sonrası sinemadan uzaklaşan Şükriye Atav, 8 Ekim 2000 yılında Antalya’da vefat eder, Kaş Kalkan Mezarlığına defnedilir.

MUALLA SÜRER


Mualla Sürer Türk sinemasının unutulmaz ve yeri doldurulamayan kadın karakterlerindendir. Kimi zaman sert bir maarif müfettişi, yufka yürekli bir dadı, gözü genç erkeklerde bir şen dul, kurallarına bağlı despot bir kız lisesi müdiresi, huysuz bir kayınvalide, kimi zaman duvak düşkünü evde kalmış yaşlı kız tiplemelerini başarıyla canlandırırdı. Yüzündeki hoşnutsuz ifadeyle beyazperdede unutulmaz bir iz bıraktı. Çocuk kaçırır, cepçilik yapardı. Turist Ömer’le didişir Rüknettin’e gelince yelkenlerini suya indirirdi. Rüknettin’se gözünü Bedia’sının parasına puluna dikmiştir. 

Horoz Nuri’nin, Rüknettin’in vazgeçilmez partneri Bedia’ya can veren, mimikleriyle, bir göz süzüşüyle rolüne can katan, seyircinin beğenisini kazanan başarılı bir oyuncuydu Mualla Sürer.

Mualla Sürer; 14 Ağustos 1902’de Nevşehir’de dünyaya gelir. Ailesinin İstanbul’a göçmesiyle İstanbul’a yerleşirler. İlkokulu ve ortaokulu İstanbul’da okur. Kandilli Kız Lisesini bitirir. Henüz Kandilli Kız Lisesinde öğrenciyken, Ömer Lütfi Paşa’nın oğlu Tayyareci Atıf’la evlenir. Eşi darülbedayi’nin kurucularındandır.

Eşinin ölümünden sonra geçinmek için terzilik yapmaya başlar. Bu arada film kostümleri de dikerek sanatçılarla yakın bir ilişki kurma olanağı sağlamış ve terziliğin yanı sıra filmlerde oyuncu olarak iş teklifleri almıştır. 1953 yılında Hulki Saner’in teklifiyle filmlerde oynamaya başlar. Sinemada beklemediği bir başarı göstererek sinemanın aranan oyuncularından, kilometre taşlarından biri olmayı başarır. Genellikle “salon” filmlerinde, yardımcı kadın oyuncu olarak sonradan görme, huysuz kadın rolleri ile öne çıkar. Özellikle “Bedia” karakteri ile Vahi Öz ile iyi bir ikili oluştururlar. İlk filmi 1946 yapımı “Sonsuz Acı”nın ardından “Sürgün” (1951) ve 1953 yapımı senaryosunu Lütfi Ö. Akad’la Osman Seden’in yazdığı, Lütfi Ö. Akad’ın yönettiği “Öldüren Şehir” filminde Ayhan Işık, Belgin Doruk, Turan Seyfioğlu, Nubar Terziyan, Kadir Savun, Kenan Pars ve Muazzez Arçay’la paylaşır rolünü.

1946-1976 yılları arasında 250 filmde oynayan Mualla Sürer çoğu zaman hakkı olan paraları alamaz yapımcılardan. Sinemadan uzaklaştığında hasta, yalnız ve yoksuldur. Tek gözlü evinin geçimi, kalbini yaşatacak ilaçların parası için film şirketlerinden gelen en küçük teklifleri bile kabul ediyordur. Rol seçecek, düşünecek zamanı yoktur. Eşi öldükten sonra hayatında kimse olmamıştır, Yapayalnızdır, ölüme de öyle yakalanır.

Mualla Sürer, 28 Eylül 1976’da tedavi görmek için yattığı hastanede 21 Ekim 1976’da 74 yaşındayken kalp ve solunum yetmezliğinden hayatını kaybeder. İstanbul Feriköy Mezarlığına defnedilir.

Mesut Kara / Evrensel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder