CHP'nin 'İkinci Yüzyıl Vizyonu'nu ve ekonomik programını açıklayacağı etkinliğe çağırdığı konuşmacılar, vizyonun asıl amacını ve sınırlarını ortaya koyuyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun süredir işaret ettiği 3 Aralık günü İstanbul’da gerçekleştirilecek etkinlikte konuşma yapacak dört isim tartışma yarattı. Toplantıda iktisatçılar Jeremy Rifkin, Daron Acemoğlu, Refet Gürkaynak ve Hakan Kara’nın konuşmacı olması bazı medya kanalları tarafından bu isimlerin Kılıçdaroğlu’nun “danışmanları olacağı” yönünde yorumlanmıştı.(https://haber.sol.org.tr/yazar/baskanin-butun-danismanlari-323363)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “3 Aralık’ı bekleyin” ifadeleriyle duyurduğu “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlıklı toplantı 3 Aralık’ta İstanbul Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek.
Toplantıda konuşacak dört iktisatçının CHP'nin ortaya koyacağı vizyona ve ekonomik programa ilişkin ipuçları sunması, bu isimlerin daha fazla tartışılmasının temel nedeniydi.
Rifkin’in 'çok satar' çalışmaları
Toplantıda konuşacak isimlerden en çok konuşulanı ise Jeremy Rifkin oldu. Kendisi “Merkel’in danışmanı” olarak sunulurken, Kılıçdaroğlu’nun da “ekonomi alanındaki başdanışmanı olacağı” öne sürüldü. Bu iddiaları toplantı hakkında basına demeç veren CHP kaynakları “Merkel’in Endüstri 4.0 ekibini transfer etmiş olduk” ifadeleriyle daha da besledi.
Ancak Rifkin, sunulduğu gibi başarılı bir iktisatçı ya da bilimsel açıdan saygı gören bir isim olmaktan ziyade, popüler bir ‘süper star-aktivist’ ve akademik yayınlardan ziyade ‘bestseller kitapları’ ile öne çıkan bir figür.
Rifkin biyoloji veya tıp bilimlerine herhangi bir şekilde bağlamadan ortaya attığı beslenme modelleri ve altını doldurmadan savunduğu içi boşaltılmış temiz enerji çıkışlarını pazarlamasıyla biliniyor. Rifkin’e ait kurumlar 1980’ler sonrası biyoteknoloji araştırmalarını engellemeye dönük faaliyetleriyle tanınıyor. Rifkin ayrıca AIDS hakkında komplo teorileri ortaya attı ve bu yanlış bilgileri ABD’deki resmi kurumlara kabul ettirmek için uzun süre lobi çalışmaları yürüttü.
Rifkin’in son dönem ‘bestseller kitap’ çıkışlarıysa beslenme ve biyoloji üzerinden bilim karşıtlığından ziyade enerji piyasasına odaklanmış durumda. Enerji alanında ‘sıfır karbon emisyonu’ hedefini savunan Rifkin, bunun mümkün olması için tutarlı ve bilimsel bir yanıt vermekle uğraşmak yerine bir dizi güncel kavramı bağlamından ilgisiz şekilde ‘5G iletişimi, yenilenebilir enerji internet, dijitalleştirilmiş mobilite’ gibi yeniden adlandırarak fikrini dillendiriyor.
Rifkin’i sahneye çıkarmak 100 bin dolar
Rifkin bir bilim insanı ya da iktisatçı olmaktan uzak, kendisini ‘aktivist’ olarak pazarlayan ve bunu kazanç kapısına çevirmiş bir şovmenden öte değil. Rifkin’in bu şovmenliği ve popülaritesinden AB ülkelerindeki siyasetçiler de yararlanırken, kendisinin dahil olduğu bir etkinlikte konuşma yapmak için istediği ücretse 50 bin ila 100 bin dolar arasında değişiyor.
AKP'nin ilk dönemini övüyorlar
Diğer konuşmacılarsa Rifkin’in aksine gerçekten iktisatçı kimlikleriyle öne çıkıyorlar ve CHP’nin etkinliğini daha dikkat çekici hale getiriyorlar.
Ancak bu iktisatçıların ortak noktaları kapitalizme olan katı inançları, AKP'nin "ilk dönem" ekonomi politikalarını doğru bulmaları ve Kemal Derviş'in imza attığı 2001 Programını övmeleri. IMF'nin tavsiyeleriyle Kemal Derviş'in uyguladığı programla, birçok sektörde serbestleşme uygulamaları gündeme gelmiş ve özelleştirmelerin zemini hazırlanmıştı. İktidara geldikten sonra bu programı sıkı biçimde uygulamaya devam eden AKP, 63 milyar doları aşan bir özelleştirme hasılatı yaparak ülkenin en önemli kamu işletmelerini satmış ya da tasfiye etmişti.
3 Aralık'ta davetli konuşmacılardan Refet Gürkaynak ile yine aynı toplantıda CHP adına konuşacak isimlerden Selin Sayek Böke, Aralık 2013 tarihli Birikim Dergisi'ne ortak yazdıkları "AKP döneminde Türkiye ekonomisi" başlıklı makalede "AKP iktidarı ilk döneminde takdir edilmesi gereken bir basiret ile takip ettiği 2001 programıyla Türkiye’yi uçurumun kenarında yaşayan ve düzenli olarak oraya düşen bir ekonomi olmaktan çıkartıp makroekonomik dengeleri düzgün, devlet bütçesi korku vermeyen bir hale getirmiş(ti)" diyerek AKP'nin ilk dönemini övmüştü. Aynı makalede söz konusu IMF programını da son derece başarılı bulan Gürkaynak ve Böke, bu programın "aslında yerli bir program" olduğunu iddia etmişti.
IMF'nin kemer sıkma politikalarıyla belirlenen 2001 Programı, ücretlerin gerilemesine, işsizliğin artmasına ve yoksulluğun derinleşmesine yol açmıştı. Böyle bir programı bir iktisatçının başarılı bulabilmesi için sermayenin tarafında ve emeğin karşısında bir pozisyona sahip olması gerekiyor.
IMF'ye işaret ediyorlar
Prof. Dr. Refet Gürkaynak ise pandeminin ilk aylarında Türkiye’nin önünde 4 çıkış yolunun bulunduğunu savunduğu bir makale kaleme almıştı. Gürkaynak bunları ihracatı artırmak, uluslararası piyasalardan borçlanmak, gelişmiş ülke merkez bankalarından Swap ile kaynak sağlamak ve uluslararası bir organizasyondan, yani IMF’den borç almak olarak özetliyordu.
Gürkaynak’a göre bu şartlar altında er veya geç, IMF gibi bir uluslararası kurumdan borç almak zorunda kalınacaktı. Gürkaynak, bu adımın ya bilinçli ve organize bir şekilde ya da bir kriz anında, IMF’in ileri süreceği tüm şartlar kabul edilerek yapılacağını belirtmişti. Ayrıca, pandeminin zorlaştırdığı koşullarda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin en uygun şartlarda ancak IMF'den kaynak bulabileceğini vurgulamıştı.
Gürkaynak yine pandemiden birkaç ay önce, Ankara’da IMF heyetiyle basına kapalı bir toplantıya katılmasıyla da gündeme gelmişti. O toplantıda CHP'li Faik Öztrak ve İYİP'li Durmuş Yılmaz da yer almıştı.
Acemoğlu da Derviş programını selamlıyor
Konuşmacılardan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) akademisyen olan Daron Acemoğlu ise söz konusu isimler arasında en çok dikkat çekeni oldu. IMF’in Türkiye raporları için de başvurduğu ilk isim olan Acemoğlu’nun alanındaki saygınlığı, 3 Aralık’ta konuşma yapmak için İstanbul’a gelmesini ayrı bir şekilde önemli kılıyor.
Neoliberalizm karşıtı bir çizgiyi savunan Acemoğlu, liberal bir iktisatçı ve "kapitalizmin altın çağı" olarak adlandırılan refah devleti uygulamalarına dönülmesi çağrısı yapıyor. Devletin piyasaları regüle eden rolünün artması gerektiğini söyleyen Acemoğlu, IMF ve BM gibi uluslararası kuruluşların reforme edilmesi gerektiğine işaret eden görüşleriyle biliniyor.
Acemoğlu da diğer konuşmacı iktisatçılar gibi AKP’li ilk yıllarda yaşanan ekonomik büyümeyi önemserken, bunun Kemal Derviş politikaları sayesinde olduğunun da altını çizmesi. Acemoğlu, 2011 yılında verdiği bir röportajda, "Derviş’in yaptıkları Türkiye’de bir sürü insanın yapılamayacak diye düşündüğü şeylerdi. Türkiye ekonomisinin 2000’lerdeki sağlıklı büyümesinin sebebi bu politikalardı. Temeli onun döneminde atıldı. Ondan sonra gelenler de bu politikaları devam ettirdiler." demişti.
Diğer bir konuşmacı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski baş ekonomisti Hakan Kara ise son dönemde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz çıkışlarına verdiği yanıtlarla ülke gündemine gelmişti. Kara son yıllarda özellikle mali politikalar konusunda eleştirileri nedeniyle AKP’liler tarafından hedef gösterilse de, kendisi AKP’nin ilk yıllarında yakaladığı ekonomik büyüme iklimini selamlayanlar arasında. Kara 2003-2019 yılları arasında TCMB'de para politikasının oluşturulmasında görev almıştı.(SOL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder