12 Mart 2023 Pazar

12 Mart Muhtırası üzerinden 52 yıl geçti (Çağdaş Bayraktar-Cumhuriyet) + ‘Devrim İdealtepe’de’ (Ali Sirmen-Cumhuriyet)


12 Mart Muhtırası üzerinden 52 yıl geçti (Çağdaş Bayraktar-Cumhuriyet)

Gazetemizin kapatıldığı ve yazarımız İlhan Selçuk’un da sorguda işkence gördüğü 12 Mart Muhtırası’nı değerlendiren uzmanlar, “Bu muhtıra 12 Eylül’ün öncüsüydü” dedi.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta kademesinin dönemin Cumhurbaşkanı  Cevdet Sunay’a muhtıra vererek 32. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni istifaya zorladığı “12 Mart Muhtırası” üzerinden 52 yıl geçti. Sonrasında gazetemizin kapatıldığı ve yazarımız İlhan Selçuk’un da sorguda işkence gördüğü 12 Mart Muhtırası’nı Cumhuriyet’e değerlendiren uzmanlar, “Bu muhtıra 12 Eylül’ün öncüsüydü” dedi. 
52 yıl önce bugün TSK, siyasi iktidarın “tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine soktuğu” gerekçesiyle muhtıra verdi. Sonrasında CHP Milletvekili Nihat Erim’in başbakanlığında “partiler üstü reform hükümeti” iddiasında bir hükümet kuruldu. Hem orduda birçok komutan emekli edildi hem de aralarında  İlhan Selçuk  ve Doğan Avcıoğlu’nun da bulunduğu birçok yazar işkenceden geçirildi. 

‘İNTİKAM OPERASYONU’

“12 Mart askeri darbesi 9 Mart ile birlikte değerlendirilmelidir” diyen Doç. Dr. Ömer Atagenç, “Zira 12 Mart, 9 Mart’taki sol darbe girişiminin başarısızlığı sonrasında bu darbe girişimi ile ilişkisi olduğu düşünülen çevrelerin tahkikata uğraması ile sonuçlanacaktır” ifadelerini kullandı. 'Balyoz Hareketi' olarak bilinen ve 28 Nisan 1971’de başlayan sistematik şiddet bu girişimle ilişkisi olduğu düşünülen kişilerin Ziverbey Köşkü’nde uğradığı işkencelerle birlikte artarak devam etmesinin intikam operasyonu olduğunu belirten Atagenç,  “Bu dönemde Cumhuriyet gazetesi ve Doğan Avcıoğlu önderliğindeki  Yön-Devrim çevresinin maruz kaldığı baskı oldukça şiddetlidir. Avcıoğlu ve çevresinin de benzer bir akıbete uğradığı görülmüştür. Ayrıca 12 Mart darbesi kendi muhaliflerini 'darbecilik' suçlaması ile baskı altına almıştır. 12 Eylül’ün öncülü bir süreç yaşanmıştır” ifadelerini kullandı.

Dönemin Adalet Partisi iktidarının zihniyet olarak Demokrat Parti iktidarının devamı olduğuna dikkat çeken Dr. Çiğdem Bayraktar, “Ekonomik sorunlar, ABD’nin 6. Filo savaş gemisinin gelmesi ve birçok çeşitli nedenle yükselen toplumsal tepki karşısında Demirel hükümeti yetersiz ve işlevsiz kaldı” dedi.

                                                        /././ 

 ‘Devrim İdealtepe’de’ (Ali Sirmen-Cumhuriyet)

Sevgili,

Düşününce tüylerim diken diken olarak fark ettim. 12 Mart muhtırası verileli 50 yıldan fazla olmuş. Bugün artık acılar solmuş, zaman yassılaşmış, sen artık imkânsız olmuşsun. Ben yok olmanın eşiğine gelip dayanmışım. Artık hapishane yıllarımızın elli yılı aşkın kıdemi var.

Hep hayıflanmışsındır “Zamanında not tutsaydım da ben de anılarımı yazsaydım, ben de ne hikâyeler var” diye.

Haklıydın. Ziyaret kuyruklarında beklerken sıkıyönetim adliye koridorlarında turlarken, bir yandan içerideki kocayı kollar, bir yandan oğlanı büyütürken ailenin temel direği asıl ilginç olanı Mine Sirmen’in hapishane anılarıydı 

                                                             ***

12 Mart döneminde Uğur onların bir bölümünü, yani tutuklu eşlerini yazdı. Seninkileri de fırsat düştükçe, ben yazacağım artık. Senin hapishane anıların da benimkiler gibi zaman zaman kahkaha doludur. 12 Mart’taki ilk hapishane anın öyle mesela.

22 Haziran 1972 günü 1. Şube ekiplerince, Madanoğlu davasından İstanbul Emniyeti’ne götürüldüğümüzde Ankara sıkıyönetimi tarafından istendiğimiz belirtilmişti. O günü ve geceden sonra ertesi gün de 1. Şube’de geçirirken bir an önce Ankara’ya gönderilmemiz için başvuruda bulunmuş nihayet ertesi akşama doğru ücretini bizim cebimizden vereceğimiz bir otobüsle Ankara’ya gitmemize karar verilmişti.

Akşamüstü, Sansaryan Han’dan otübüsle Sirkeci’de araba vapuru iskelesine hareket ettik. Gözaltında olanlara kelepçe falan vurmadan her birinin yanına bir sivil memur oturtarak yola çıkarılmıştık. Sirkeci’den dünya gözüyle Üsküdar’a şöyle bir baktım. Çokça okumuş olduğum ama bu kez ortasında kendimi bulduğum bir öyküyü, ne yalan söyleyeyim, biraz da endişeyle bir daha okuyordum. Karşıya geçtik. Ben giderken ortaya bir teklif attım. İstanbul’dan gidiyorduk, bir daha ne zaman döneriz belli olmazdı. Birazdan Pendik’ten geçecektik. Pendik’in güzel sahil lokantalarından birinde bir yemek yiyip öyle yola devam etseydik. O sırada biz henüz bilmiyoruk ama VİP tutuklular olduğumuzdan, önerimiz çok kokacağı için rakı içmemek (biz de votka içtik) kaydıyla kabul gördü.

                                                              ***

Gece Pendik’in güzel sahil lokantası İskele’de yemeğimizi yedikten sonra Ankara’ya hareket ettik.

Ertesi günü de Albay Ali Elverdi tarafından Ankara sıkıyönetimi tarafından tutuklandık ve Mamak Muhabere Okulu’nun bando bölüğünün binasına konulduk. Tabii bu arada sen endişe içinde beni bulmak üzere Ankara’a gelmişsin ve sonunda da bulmuş, ama saat geç olduğundan görüşme izni alamamışsın. Bir not bırakmak istediğinde kabul etmişler. Sen de geldiğini, geç olduğu için görüşemediğini İstanbul’a döneceğini bildiren bir not yazmış, sonuna da şunları eklemişsin: “Devrim’i merak etme! İyi ve İdealtepe’de.”

Notu verdikten sonra, nerede olursa olsun, sesinden tanıyacağım avukat hanım yürüyüşünle çıkışa doğru yürürken arkadan bir er telaşla koşup, sormuş:

- Abla komutanım merak etti bu “Devrim iyi, İdealtepe’de ne demek?”

Sen bunca gerginliğin yorgunluğun üstüne artık dayanamamış ve ünlü kahkahanı patlarak,

- O mu demişsin, Ankara’ya gelirken oğlumuz Devrim’i İdealtepe’ de oturan babaannesine bıraktım da...

Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı Devrim dergisi ve ideal sözcükleri falan bir araya gelince adamlar  parola veriyorsun zannetmişler herhalde.

Merak ediyorum elli küsür sene önce patlayan kahkahan, Mamak Muhabere Okulu’nun müracaat kapısının oralarda bir yerlere asılıp, kalmış olabilir mi acaba?

(Ali Sirmen-Cumhuriyet)




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder