Türkiye’nin önemli küçükbaş hayvancılık merkezlerinden biri olan Emirdağ yaylalarında Kanadalı Eldorado Gold’a verilen altın arama ruhsatını mahkeme iptal etti.
Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesine adını veren Emir Baba türbesinin de bulunduğu bölgede Kanadalı Eldorado Gold firmasının yerli iştiraki olan TÜPRAG Madencilik tarafından açılmak istenen altın madenine verilen ruhsat iptal edildi. Ülkenin önemli hayvancılık merkezlerinden biri olan Emirdağ’da 13 bin 640 dekarlık alanda maden arama ruhsatına karşı Afyonkarahisar Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği ile yörede yaşayan 7 yurttaş dava açmıştı. Davayı gören Afyon İdare Mahkemesi, altın madeni için verilen ruhsatı iptal etti. Mahkemenin oybirliği ile aldığı kararda, Ekim 2020’de verilen arama ruhsatının hukuka aykırı olduğuna hükmedildi. İptal kararı yöre halkı ve Emirdağ yaylalarında hayvancılık yapan üreticiler tarafından sevinçle karşılandı. Davacı yöre halkının gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, “Çanakkale Savaşında Kanada ordusunun da yer aldığı sömürgeciler Çanakkale’yi geçemediler ama şimdi her gün Enerji Bakanlığının, Çevre Bakanlığının, Maden ve Petrol İşleri Genel müdürlüğünün koridorlarında dolaşıp Türkiye’nin her yerini parselliyorlar” diye konuştu.
Türkiye’nin önemli küçükbaş hayvancılık merkezlerinden biri olan Emirdağ, türkülere konu olan yaylalarıyla ünlü. İlçeye adını veren Emir Baba türbesinin de bulunduğu Emirdağı, yöre halkı tarafından kutsal sayılıyor. Ancak 16 Ekim 2020 tarihinde küresel altın devi Kanadalı Eldorado Gold’un yerli iştiraki olan TÜPRAG Madencilik firmasına 13 bin 640 dekarlık alanda altın arama ruhsatı verildi.
Yörede yaşayan 7 yurttaş dava açtı
Su kaynakları ve meraların olduğu bölgede altın madeni açılmak istendiğini ancak sondaj makineleri alana gelince öğrenen yöre halkı projeye karşı dava açtı. Afyonkarahisar Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği ile yörede yaşayan 7 yurttaşın açtığı davayı gören Afyon İdare Mahkemesi, altın madeni için verilen ruhsatı iptal etti.
Mahkemeden Anayasa anımsatması
Anayasa'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunun düzenlenmiş olduğuna vurgu yapılan mahkemenin iptal kararında, “çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirliliğini önlemenin devlet ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiştir. Buna göre çevrenin geliştirilmesine, çevre sağlığının korunmasına ve çevre kirlenmesinin önlenmesine yönelik tedbirleri almak devletin temel ödevlerindendir. Bu amaçla devlet, çevrenin korunmasını sağlamak için etkili bir hukuk düzeni oluşturmakla yükümlüdür” anımsatması yapıldı.
'Arama ruhsatı hukuka uygun'
Altın arama sondajı için ÇED süreci gerektiği vurgulanan iptal kararında, “Hal böyle iken, mevzuatta maden arama faaliyetlerinin doğrudan çevreyi koruma mevzuatında öngörülen şart ve yükümlülüklerden istisna tutulmadığı, maden arama faaliyetinin içeriğine ve arama yöntemine göre çevresel etki açısından değerlendirilmesi gerektiği” belirtilerek şöyle denildi:
“Maden Yönetmeliği’nde yer alan ve yarma, kuyu açma ve sondaj gibi önemli kazı işlemlerinin yapılabileceği ‘detay arama dönemi’ için ÇED süreci işletilmesi gerektiği halde bu süreç işletilmeksizin, Afyonkarahisar İli, Emirdağ İlçesi sınırları içerisinde bulunan 1.364,38 hektarlık alana ilişkin olarak müdahil Tüprag Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine verilen ve 4 yıllık detay arama dönemi 16/10/2020 tarihinde başlayan 201700788 sicil ve 3343690 erişim numaralı 4. grup maden arama ruhsatında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
Üç avukat birlikte çalıştı
Davayı açan Emirdağlı vatandaşlar ve Afyonkarahisar Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği’nin gönüllü avukatı İsmail Hakkı Atal, iptal kararının ardından Türkiye’deki altın madenciliğinin sömürge madenciliğine dönüştüğünü savundu. Dava dosyasında Av. Seyda Afyoncu ve Av. Arif Ali Cangı ile birlikte çalıştıklarını kaydeden Atal, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
"Çanakkale Savaşında Kanada ordusunun da yer aldığı sömürgeciler Çanakkale’yi geçemediler ama şimdi her gün Enerji Bakanlığının, Çevre Bakanlığının, Maden ve Petrol İşleri Genel müdürlüğünün koridorlarında dolaşıp Türkiye’nin her yerini parselliyorlar. Sömürgecilerin içinde özel bir yeri olan Kanada Devleti ise 21. Yüzyılda milli gelirinin yüzde 76’sını gezegenin her yerinde yaptığı sömürge madenciliğinden sağlıyor. 18 Mart 1915’te Çanakkale’yi geçemeyen Kanadalı sömürgeci altın madencilerinin bu defa Çanakkale’yi geçmek için kullandıkları basamaklar ise Çanakkale Alamos Gold, Erzincan İliç, Uşak Kışladağ, İzmir Efemçukuru, Afyon Emirdağ v.s.
Sömürgeci altın madencileri neden ülkemizin başına üşüştü? Çünkü beyana dayalı olarak ürettikleri altın madeninden Türkiye’ye sadece yüzde 1,5 bıraktıkları Enerji Bakanı Fatih Dönmez’in soru önergesine verdiği cevapla ortaya çıktı. Kamuoyu baskısı sonrası, Cumhurbaşkanı kararıyla bu oran yüzde 8 ‘e çıkarıldı. Ancak bunu yüzde 1 olarak, hatta binde bir olarak vermeleri tamamen kendi insiyatiflerine bırakılmış durumda. Zira ‘beyana dayalı’ olan sömürge altın madenciliğinde, ne Enerji Bakanlığı’nın ne de MAPEG’in bir kontrolü yok. MAPEG ve Enerji Bakanlığı, sömürgecilere karşı ‘gönlünüzden ne koparsa kabulümüz’ anlayışında.”
Kanser vakalarında artış
Sömürge anlayışıyla siyanürlü madenciliğin 2002 yılından itibaren başladığını kaydeden avukat Atal, 2002-2016 yılları arasındaki kanser vakalarının erkeklerde 12 kat, kadınlarda ise 6,5 kat arttığına dikkat çekerek şöyle konuştu:
“2002 ile 2016 arasındaki istatistiklerinden sonra Sağlık Bakanlığı, 2016’dan sonraki kanser istatistiklerini de gizlemekte ve yayınlamamakta. Bugün Türkiye’nin sağlık harcamalarının önemli bir kısmı kanser ilaçlarına gitmekte ve bu kanser ilaçlarını da içinde Kanada’nın da olduğu G-8 ülkeleri üretiyor. Sömürgeciler bir yandan altını gasp ederken bir yandan da halkı zehirliyor. Bugün bir çok siyasetçi hamasi 18 Mart nutukları atacak. Ama perde arkasında 1915’te Çanakkale’yi geçemeyen sömürgeci altın madencileri Pazartesi mesaisiyle birlikte Enerji Bakanlığı, Çevre Bakanlığı ve MAPEG koridorlarında iş kovalamaya devam edecekler.
Çevre-ekoloji mücadelesi bir varoluş mücadelesi, ölüm kalım meselesi haline gelmiştir.”
Yusuf Yavuz / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder