21 Mart 2023 Salı

Bağış şovunda 'özel hesap' ayrıntısı: 82 milyar lira nerede? + Bağış kampanyası bir aklanma şovu: 'Gelir adaletsizliğinin çarpıcı bir fotoğrafı' (SOL/Özel)

 Bağış şovunda 'özel hesap' ayrıntısı: 82 milyar lira nerede? 

(EMRE ALIM-SOL/Özel)

Depremlerin ardından sözü verilen bağışların toplanamadığı ortaya çıktı. Yardım için toplanan milyarlarca liranın denetimden nasıl muaf tutulduğunu Prof. Dr. Aziz Konukman soL'a anlattı.

Resmi verilere göre 48 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği depremlerin ardından kamunun organize edebildiği ilk faaliyetlerden biri “Türkiye Tek Yürek” adlı yardım kampanyası olmuştu. Kampanyanın üzerinden bir aydan fazla süre geçmesine rağmen yardım gecesi taahhüt edilen 115 milyar liranın sadece 82 milyarının AFAD hesaplarına yatırıldığı öğrenildi. Böylece milyarderlerin yanı sıra “hazine içi para transferi” eleştirilerine yol açan kamu kurumlarına ait 90 milyar lirayı aşan bağışların da henüz tamamen kampanyaya aktarılmadığı ortaya çıktı.

Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği (VAVEK) bilgi edinme kanunu kapsamında AFAD’a yönelttiği sorularda, söz verdiği bağışı yapmayan kişi ve kurumlar ile bugüne dek toplanan bağışların akıbetini sordu. 

VAVEK'in AFAD'a yönelttiği sorular:

-Söz verdikleri tutarda bağışı yapmayan kişi ve kurumlar kimlerdir?

-Şu ana kadar toplanan bağışlar herhangi bir kuruma aktarılmış mıdır?

-Toplanan bağışın ne kadarlık kısmı depremzedeler için harcanmıştır?

-AFAD'ın 2021 ve 2022 yıllarına ait finansal tablolar neden yayınlanmamaktadır?


Kızılay hesaplarına yatırılan bağışlar ne oldu?

VAVEK üyelerinden iktisatçı Prof. Aziz Konukman ise soL’a yaptığı değerlendirmede bağışların toplanacağı belirtilen ve toplandığı açıklanan hesaplar arasındaki farka dikkat çekti. Yardım gecesinde Kızılay'ın adının da geçtiğini hatırlatan Konukman, "Televizyon duyurusunda biri AFAD biri Kızılay olmak üzere iki IBAN numarası verildi. Fakat Oktay’ın açıklamasında paranın AFAD hesaplarında olduğu söylendi. Bu muğlaklık giderilmeli. Kızılay artık bir anonim şirkete dönüşmüştür, hizmetleri ticarileşmiştir. Hizmetleri ticarileşmiş bir kuruma bağış ahlaken de mümkün değildir." dedi.

AFAD'ın denetimine 'özel hesap' önlemi

Toplanacak 115 milyar liranın yalnızca AFAD hesaplarına aktarılmasını öneren Konukman, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 40. maddesine gönderme yaparak "para AFAD bütçesinin özel gelirler kısmına kaydedilmeli, şartlı bağışın amacına uygun biçimde kullanılması kaydıyla gidere dönüştürülmeli ve amaç dışı kullanımlar cezalandırılmalı" açıklamasında bulundu. 

Ancak AFAD'ın faaliyetlerini düzenleyen 5902 sayılı kanunun 23. maddesi nedeniyle bu yönde bir denetimde bulunabilmek mümkün değil. Bu maddeye göre kuruma ait "afet ve acil yardımların yapılması amacıyla” oluşturulan bir “özel hesap” bulunuyor. Kampanyada toplanan bağışların aktarılacağı tahmin edilen bu "özel hesap", diğerlerinden farklı olarak kamu mali yönetimi ve kontrolü ile kamu ihale kanunlarından muaf tutuluyor, yani denetlenemiyor

Ayrıca bütçe kanunlarının bazı ödeneklerini kullanımı ve harcamalarına ilişkin e-cetveline konulan düzenlemeler sayesinde "özel hesap" açma olanağı getirilen bazı bakanlıklar ve kurumlar için paralel bütçe kullanma imkanı bulunuyor.

Denetlenemeyen özel hesabın hangi amaçlarla kullanılabileceği AFAD’ın 2021 yılına ait 'Acil Yardım Harcamaları' raporunda şöyle sıralanıyor: 

-Arama kurtarma çalışmaları

-Müdahale çalışmaları

-Afetzedelere yapılan harcamalar

-Barınma ve beslenme hizmetleri

-Risk azaltma çalışmaları

'Paralel bütçe' nasıl denetlenecek?

AFAD'a ait yayınlanan son finansal tabloda kurumun 2021 bütçesi 2 milyar 85 milyon lira olarak görülüyor. Ancak buna ek olarak acil yardım harcamaları için "özel hesap"tan 1 milyar 82 milyon lira daha harcandığı görülüyor. Prof. Konukman "gizli bütçe" olarak tanımladığı hesaba ilişkin, "Bu paralel bütçedir. İlgili kanunların dışındaysa bunun denetimi nasıl yapılacak. Bu rakamların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını nasıl anlayacağız” uyarısında bulundu.

AFAD’ın yönetmeliğinde yer alan 35. maddeye göre özel hesaptan yapılan harcamalar her yıl ocak ayının son haftasında kamuoyu ile paylaşılmak zorunda. Yani depremin ardından toplanan yardımların nasıl kullanıldığı 2024’ün Ocak ayından önce öğrenilemeyecek. Kurumun bu yıl açıklaması gereken 2022 raporu hala açıklamadığı göz önünde bulundurulduğunda bu sürenin daha da uzayacağı tahmin ediliyor. Öte yandan raporlar yayınladığında ise kaynak tahsisinin yapılıp yapılmadığına ilişkin denetim gerçekleştirilmediği için verilere şüpheyle yaklaşılıyor.

'2024 beklenmeden kamuoyu bilgilendirmeli' 

AFAD'ın kamuoyunu acilen bilgilendirmesi gerektiğinin altını çizen Konukman, "AFAD, 2024’ün Ocak ayını beklemeden kamuoyuna açıklama yapmalı. AFAD’ın raporu beklemeden kamuoyunu düzenli biçimde bilgilendirmeli. Yeni gelecek hükümet bu tür özel tertipten harcama olanağını ortadan kaldırmalı" ifadelerini kullandı.

Türkiye Tek Yürek kampanyasında toplanan yardımlara ilişkin bir tartışma da bağışların şartlı olup olmadığı. 115 milyar liranın deprem bölgesinde kullanılmak üzere “şartlı bağış” olarak alındığını belirten Konukman, bu nedenle paranın hazineye değil, AFAD'a gideceğini kaydediyor. Bu durumda "özel hesabı" denetime tabi tutacak maddenin uygulanması halinde şartlı bağışı “amacı dışında kullananlar” için çeşitli yaptırımlar uygulanmasının yolu açılabilir.

"Şartlı bağış ve yardımın zamanında kullanılmaması nedeniyle doğacak zararlar ile amaç dışı kullanım nedeniyle yapılan harcamalar sorumluluğu tespit edilenlere ödettirilir."

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 40. maddesi 

AFAD'ın denetlenmesine imkan vermeyen kanun maddesinin yürürlükten kaldırılması gerektiğini savunan Konukman, "Bu düzenleme kaldırılırsa AFAD’ın raporlarını açıklamasına gerek kalmaz. Harcamaları bütçe içerisinde görebiliriz. Sosyal devlette bunlar olmaz. Bütün bunlar bağışla değil, vatandaştan toplanan vergiyle olur." dedi.

                                                              /././

Bağış kampanyası bir aklanma şovu: 'Gelir adaletsizliğinin çarpıcı bir fotoğrafı' (BAHADIR BATUR - SOL/Özel)

İktisatçı Özgür Orhangazi, bağış kampanyası hakkında 'bir cepten diğer cebe koyuluyor' derken, 'bağış şovunun' aynı zamanda ülkede gelir dağılımı eşitsizliğini gözler önüne serdiğini vurguluyor.

Maraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler, 11 kentte büyük yıkıma yol açtı. Depremlerin ardından bölgeye yardımların gecikmesi, arama-kurtarma çalışmalarındaki koordinasyonsuzluk dikkat çekerken; iktidar depremin yol açtığı yıkımdan çok, bölgeye yapılan yardımların “hangi kurumlar” tarafından toplanması gerektiğine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Maraş merkezli 11 ili etkileyen deprem için, dün ortak yayınla televizyonlarda ve radyolarda başlatılan "Türkiye Tek Yürek" kampanyasında 115,1 milyar liralık bağış tutarına ulaştığı açıklandı. Ancak kamuoyunda yapılan bağışlardan çok, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve kamu bankalarının bağışları konuşuldu. 

Öte yandan iktidar her yıl “vergi affı” adı altında patronların devlete ödemesi gereken milyarlarca liralık vergiyi silerken, patronların yapacakları bağışların da vergi matrahından düşüleceği bildirildi. Şirketler de zaten ödemeyecekleri vergilerin bir bölümünü bağış adı altında göndermeyi taahhüt etti.

Merkez Bankası, deprem için düzenlenen bağış kampanyasında, 30 milyar lirayla en yüksek bağışçı konumunda. Merkez Bankası’nın ‘bağış’ açıklamasından sonra, TCMB’nin bağışının kaynağının 2022’ye ait bilanço kârı olacağı bildirildi.

Diğer dikkat çeken bağışçılar olan kamu bankalarınaysa Aralık 2022’de Türkiye Varlık Fonu üzerinden her biri için 20 milyar liralık sermaye aktarımı gerçekleşmişti. Söz konusu kamu bankaları olan  Ziraat Bankası 20 milyar lira, VakıfBank 12 milyar lira, Halkbank 7 milyar lira deprem kampanyasına bağışta bulunduğunu açıkladı.

Bağış kampanyasının ardından sosyal medya hesabından açıklamada bulunan İktisatçı Prof. Dr. Özgür Orhangazi,Peki izleyenler neyi izlediler? Gerçek ve saf neoliberalizmi izlediler. Bir yandan kamunun tüm gücü ve kapasitesi zayıflatılırken bir yandan da her şeyin 'zengin hayırseverler'in insafına bırakıldığı bir aklanma şovunu yorumunda bulundu.

Prof. Dr. Orhangazi paylaşımında bağışların kaynağını şu şekilde sıraladı:

  1. Şimdiye kadar kaçırılan, ödenmeyen, affedilen vergiler. 
  2. İmar, arsa, ihale, kent vs. rantları
  3. Düşük ücret yüksek sömürüye dayanan birikim rejiminin yarattığı karlar.

'Bir cepten çıkarıp, diğer cebe koymak'

soL’a açıklamalarda bulunan İktisatçı Özgür Orhangazi, kamu bankaları ve Merkez Bankası'nın yaptığı bağışları "bir cepten çıkarıp, diğer cebe koymak" olarak yorumladı. Özgür Orhangazi, "yarın alacağınız şeyi, bugün almış oldunuz" diyerek, şirketlerin yapacakları bağışların ödeyecekleri vergilerin daha önce aktarılması olduğunu ifade etti.

İktisatçı Orhangazi, şirketlerin yaptıkları bağış açıklamalarının Türkiye'deki gelir dağılımındaki eşitsizliği gözler önüne serdiğini vurguladı. Orhangazi bu konu hakkında, "Nereden kazanılıyor bu paralar, nasıl kazanılıyor? Bağışların kazandıklarının çok çok küçük bir miktarı olduğunu tahmin edersek, bu soruların da açık açık sorulması gerekiyor. Bu kadar bağış yapılabiliyorsa, Türkiye’de en basitinden acilen gelir ve servet adaletsizliğinin düzeltilmesi gerektiğini gösteriyor. Milyonluk bağışlar yapılabiliyorsa, niye asgari ücret azıcık artırıldığında maliyetler çok arttı, bunu taşıyamaz şirketler falan deniliyor?" değerlendirmesinde bulundu.

'Kamu tarafından yapılması gerekenlerin sermayenin hayırseverliğine bırakılması'

Bağış kampanyasının ardından sosyal medya hesabınızdan yaptığını paylaşımınızda ‘ne izledik?’ sorusuna, “Gerçek ve saf neoliberalizm izlendi” yorumunda bulundunuz. Bağış kampanyası konusunda görüşleriniz nedir, hem kamu kurumlarının yaptığı bağışlar hem de yapılacak bağışların şirketlerin vergi matrahından düşülmesi hususunda?

İzlediğimizin "neoliberalizm" olduğunu söylüyorum: Kamunun yapması gereken adımları atmadığı, kamunun küçültüldüğü ve kamu tarafından yapılması gereken işlerin de özel sermayenin hayırseverliğine bırakılması anlamında. Bu durum Türkiye’ye özgü değil, dünya çapında karşımızda.

Bunun en net ve en açık örneğini gördük.

İktidarın bağış kampanyasında şirketlerin yapacağı bağışları vergi matrahından düşmesi, aslında vergi ödemelerini erken toplayıp, bunu dolaylı olarak ‘bağış’ olarak gösterip aktarmak olarak mı görmeliyiz?

Benim anladığım, bu yapılan bağışları vergi kanunlarına vergi matrahından düşebiliyorsunuz. Bunun dışında bir açıklama görmedim, yine aynı şeye tabi olacağını tahmin ediyorum. 

Şu anda bu bağışı yaparak vergiden düşecek olmanız, ileride toplayacağınız – eğer toplayacaklarsa o vergileri – vergilerin düşmesi anlamına gelecek. Nihayetinde yarın alacağınız şeyi, bugün almış oldunuz. Bunun dışında herhangi bir özelliği yok. 

'Hazine’ye aktarılacak paranın zamanlamasını öne çekmiş olabilirler'

Merkez Bankası bağış yapabilir mi? Ancak daha önce de TCMB’nin ‘bağış’ olarak aktarımda bulunduğu da kaydedildi. Merkez Bankası’nın 2022 yılı için açıklayacağı bilanço kârından 30 milyar lirayı bağış olarak aktaracağı da bildirildi. Yoksa bu durum bir para genişlemesi mi, basılacak parayı şimdiden vaat etmek midir?

Bu durumda iki şey var. Birincisi, zaten kapanmış olan 2022 yılının kârından bu sene nasıl bağış yaptıklarını, nasıl bilançolayacaklarını anlayamıyorum. Bağışı şu anda yapıyorlar çünkü.

Bunu bir kenara bırakırsak, Merkez Bankası’nın elde ettiği kârların üzerine Kurumlar Vergisi öder, bu zaten Hazine’ye giden bir para. Kurumlar Vergisi ödendikten sonra kalan para da Merkez Bankası’nın ortaklarına dağıtılır. Merkez Bankası’nın en büyük ortağı Hazine olduğu için, bunun da büyük kısmı Hazine’ye gidecek. Dolayısıyla bu şartlar altında değişen hiçbir şey yok. Sadece zamanlamaya göre biraz öne çekmiş olabilirler Hazine’ye aktarılacak paranın. 

'Varlık Fonu da paralel bir hazine gibi görünüyor zaten'

Aralık ayında Türkiye Varlık Fonu, kamu bankalarına yönelik sermaye aktarımı kararı almıştı, her biri için 20 milyar liranın üzerinde olduğu bildirilmişti. Kamu bankaları da bağış kampanyasında toplamda 39 milyar lira bağışlayacaklarını açıkladılar. Bu durum hakkındaki yorumunuz nedir?

Nihayetinde bir cepten çıkarıp, diğer cebe koymaktan kastettiğim o.

Dahası bu kamu bankaları zaten, Varlık Fonu’nun altındalar; Varlık Fonu’na ait bu bankalar. Varlık Fonu da paralel bir hazine gibi görünüyor zaten. Bir anlamda dolaylı olarak o paranın bir hazineden diğer bir hazineye aktarımını yapmış oluyorsunuz.

'Gelir ve servet eşitsizliğinin ne kadar muazzam bir seviyeye ulaştığını gösteriyor'

Daha önce de dediğim gibi, birincisi kendi cebindeki parayı sağdan sola koydular. İkincisi de alınacak vergiler, biraz daha erken tahsil edildi.


Nihayetinde bu kampanyanın gösterdiği diğer şey de, Türkiye’deki bu gelir ve servet eşitsizliğinin ne kadar muazzam bir seviyeye ulaştığını gösteriyor. Telaffuz edilen rakamların büyüklüğünü düşündüğünüzde idrak bile edemiyorsunuz.

Arayıp da ‘Ben şu kadar milyon bağışlıyorum, bu kadar milyon bağışlıyorum’ diyebilecek, bunu yapabilecek insanlar var demek ki Türkiye’de. Burada da başka bir şeyden daha söz etmemiz gerekiyor. 

'Nereden kazanılıyor bu paralar, nasıl kazanılıyor?'

Belki depremden, felaketten dolayı erken, belki de tam zamanı; bilmiyorum. Nereden kazanılıyor bu paralar, nasıl kazanılıyor? Bağışların kazandıklarının çok çok küçük bir miktarı olduğunu tahmin edersek, bu soruların da açık açık sorulması gerekiyor.

Bu kadar bağış yapılabiliyorsa, bu durum Türkiye’de en basitinden gelir ve servet adaletsizliğinin acilen düzeltilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu kadar milyonluk bağışlar yapılabiliyorsa, niye asgari ücret azıcık artırıldığında "Maliyetler çok arttı, bunu taşıyamaz şirketler falan deniliyor?" Bu sorular da geçiyor akıldan.

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bağış açıklamasına baktığımızda ve mevzuatta yapılan bağışların vergi matrahının yüzde 5’inden düşülebileceği görülüyor. Bağışların tutarlarını da incelediğimizde, şirketlerin bu yüzde 5’lik dilime düşecek bağışlar yaptığını görüyoruz.

Buradan hesap edebiliriz bir anlamda. Bir yerden sonra aşırı rahatsız edici bir tablo...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder