7 Nisan 2023 Cuma

Cengiz Çandar: Solculuktan Amerikan muhipliğine + Hasan Cemal: İktidara göre yelken açan adam (Orhan Gökdemir-SOL/Özel)

 


Cengiz Çandar: Solculuktan Amerikan muhipliğine

Bilimsel Sosyalizmden dinciliğe savrulan bir ideoloji ve kurtuluş savaşçılığından emperyalizme atlayan bir siyasal çizginin yaratıcısı o. Adı Osmanlının köklü ailelerinden 'Çandarlılar'dan geliyor.

“Sosyalist” veya “Marksist” diye bilinirken kapitalizm ve iktidar yandaşı haline gelmiş yazar-gazeteci desek akla ilk kim gelir? Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Şahin Alpay, Murat Belge, Oral Çalışlar… Bu isimlerin üç kaynağı var; Aydınlık, Cumhuriyet, az biraz Birikim. Toplamına “dönek” diyoruz.

Dönekliğe işaret eden üç ortak özellik var. Birincisi, Komünistlerden ve devrimcilerden nefret. İkincisi, Sosyalizme-Komünizme kesin inançsızlık. Üçüncüsü, Kapitalizme hayranlık. Bu sonuncusu ilk ikisinin toplamından daha önemlidir döneklik için. Devrimden yüz çevirse bile Kapitalizmden nefret eden kişi dönek olamaz çünkü. Yani döneklik zor bir seçimdir. Mücadelenin ateşinden geçmiş insanlar içinde tökezleyenler, bırakanlar, çekilenler olabilir ama döneklik kesin bir sapmadır. O sapmalardan biridir Cengiz Çandar. 

O bir beyaz Aydınlıkçı

Cengiz Çandar’ın solculuğa dahil olma hikayesi şöyle; 1968’e doğru Milli Demokratik Devrim (MDD) hareketi pek moda olmuş, haliyle bir dergi çıkarma gereği doğmuştu. Mihri Belli’nin oluruyla, Doğu Perinçek ve Vahap Erdoğdu işe koyuldu. Parlak gençlerden bir yazı kurulu oluşturuldu. Şahin Alpay ve Erdoğan Güçbilmez, Doğu Perinçek’in önerisiyle yazı kuruluna alındı. Vahap Erdoğdu o sırada ODTÜ’de asistan olan eşi Seyhan Erdoğdu ve ODTÜ öğrencisi Münir Ramazan Aktolga’yı işaret etmişti. Bunlara bazı gençlik önderleri de dahil edildi. DTCF’den Gün Zileli, SBF’den Cengiz Çandar, Hukuk Fakültesi’nden Atıl Ant onlar arasındaydı. “Aydınlık Sosyalist Dergi” böyle ete kemiğe büründü.  

MDD hareketi bölününce Vahap Erdoğdu, Seyhan Erdoğdu ve Münir Ramazan Aktolga, Mihri Belli-Mahir Çayan ittifakının yanında yer aldı. Bunun dergide de yansıması olacaktı. Aydınlık dergisinin yasal sahibi Münir Aktolga’ydı, haliyle Aydınlık Sosyalist Dergi de onlarda kalmış oldu. Derginin bölünmeden sonra çıkan 14. sayının (Ocak 1970) kapağı kırmızı renkte olduğundan bu kesim “Kırmızı Aydınlıkçılar” olarak anılmaya başladı. Doğu Perinçek, Şahin Alpay, Erdoğan Güçbilmez, Gün Zileli, Cengiz Çandar ve Atıl Ant’tan oluşan yazı kurulu çoğunluğu ise “Aydınlık” başlığının üzerine “Proleter Devrimci” ekleyerek beyaz bir kapakla çıktı. Bu yüzden, bu kesim de “PDA’cılar” ya da “Beyaz Aydınlıkçılar” diye anılır oldu. 1971’e doğru Mihri Belli-Mahir Çayan ittifakı da bozuldu ve Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Ertuğrul Kürkçü ve Münir Ramazan Aktolga ayrı bir hareket oluşturdu. Bu hareket, daha sonra THKP-C olarak yoluna devam etti. 

Cengiz Çandar o tarihten sonra yükseldi, TİİKP (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi) Merkez Komitesi üyeliği görevini yürüttü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı olarak faaliyetlerde bulunduğu için 12 Mart Askeri Müdahalesinin sakıncalılar listesine girdi, yurt dışına kaçtı. Filistin direnişinin yükseldiği yıllarda Şam ve Beyrut'ta bulundu. 21 Şubat 1973 tarihinde İsrail’in Lübnan baskınında öldürülen Bora Gözen ve yedi arkadaşının kampında o da vardı. Saldırıdan önce kuşkulu bir şekilde bölgeden uzaklaşmıştı. Avrupa’ya gitti. 1974 yılında Türkiye'ye döndü. 1976'da Vatan gazetesinde dış haberler şefi ve dış politika yorumcusu olarak gazeteciliğe başladı. Sonrasında hep gazeteci. Yıldızı Turgut Özal döneminde parladı. Türkiye’de neoliberal dönemde gözde analist oldu. Amerikancılıkta karar kıldı.

Aydınlıkçılıktan Özalcılığa

1991-1993 arasında Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın özel danışmanı olarak görev yaptı. Bu dönemde yükselen PKK hareketini yakından takip etti. Özal’ın görevlendirmesiyle Barzani ve Talabani ile görüştü. Artık “Kürt uzmanı” olmuştu. ABD’nin bölgeye müdahalelerini hararetli şekilde destekledi. 

Yugoslavya’nın parçalanma döneminde ise yönünü Balkanlara döndü. ABD nereyi vuruyorsa Cengiz oradaydı. 1999-2000 yılları arasında Washington'da ABD'nin önemli araştırma merkezlerinde görev yaptı. MGK’ya sunulan 2000 tarihli askeri istihbarat raporuna göre Birleşik Devletler Barış Enstitüsü’nde (USIP) çalışıyordu. Çalıştığı Projesinin amacı demokrasi ve İslam'ı birleştirmekti. CIA’nın, Türkiye ve Orta Doğu istasyon şefleriyle yakın dostluğu vardı. Fethullah Gülencilere yaklaştı sonra. Tabii her daim PKK ve HDP’lilerin yakın dostuydu. 

Türkiye'nin en karanlık adamı

Hasan Yalçın “Dönekler” adlı kitabında onu şöyle anlatıyor: “Bir insanın yaşamındaki kırılma noktalarını alt alta yazarsanız, kişiliğinin röntgeni çıkar ortaya. İşte Cengiz Çandar'ınki: 1968'de ‘Kahrolsun Amerikan emperyalizmi’ diyen bir devrimci; 1970'te sonradan çıkarılıncaya kadar Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Merkez Komitesi Üyesi; 1971'de Filistin'de gerilla; 1970'lerin ikinci yarısında Yaser Arafatçı; 1980'de Humeynici; 1987'de MİT Müsteşar Yardımcısı meşhur Hiram Abas'ın adamı, 1990'da Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz'ın yanında ‘resmi’ görevli; 1991'de Turgut Özal'ın Danışmanı ve bendesi; NATO seminerlerinde eğitimci;‘ ABD Çevik Kuvveti'nin karargâhına girebilen tek Türk gazeteci’; Graham Fuller gibi CIA yöneticilerinin meslektaşı ve özel dostu; Mesleğe Vatan gazetesinde başlayıp, Cumhuriyet, Hürriyet, Güneş ve Sabah'tan geçerek Yeni Şafak'ta karar kılmış, Karen Fogg'un makbuz karşılığı parayla yazı yazdırttığı gazetecisi; Gerektiğinde Türk, gerektiğinde Osmanlı, gerektiğinde dönme, ama hepsinden fazla Amerikalı. Özetle, Bilimsel Sosyalizmden dinciliğe savrulan bir ideoloji ve kurtuluş savaşçılığından emperyalizme atlayan bir siyasal çizgi.”

Adı Osmanlının köklü ailelerinden biri olan “Çandarlılar”dan geliyor. Ne kadar doğru belirsiz. Bir ara Selanik dönmesi olduğunu da iddia etti, o sıra dönmelik modaydı. 

IŞİD'le çatışmalarda ölen PKK mensubu Ayşe Deniz Karacagil hakkında 30 Mayıs 2017 tarihinde attığı bir tüvit nedeniyle 2021'de hakkında yakalama kararı çıkarıldı. O tarihte yurtdışındaydı. Halen İsveç’te yaşıyor. Şimdi Yeşil Sol Parti vekil aday adayı.

                                                                  /././

Hasan Cemal: İktidara göre yelken açan adam

Erdoğan onunla ilişkilerinin iyi olduğu dönemde onu dış gezilerine davet ederdi. O gezilerinden birinde Erdoğan ona 'Hasan Abi' deyince adı medya tarihine böyle yazıldı. Erdoğan’ın 'Hasan Abi'si o.

İkinci sapma Hasan Cemal’dir. Tayyip Erdoğan onunla ilişkilerinin iyi olduğu dönemde onu dış gezilerine davet ederdi. O gezilerinden birinde Erdoğan ona “Hasan Abi” deyince adı medya tarihine böyle yazıldı. Tayyip Erdoğan’ın “Hasan Abi”si o. O da “sol”dan geliyor. Ama onun sol tarihi Cengiz Çandar’ınkinden farklı. 

Hasan Cemal, Doğan Avcıoğlu’nun yetiştirmesi. İlk sayısı 2 Ekim 1969'da çıkan Devrim onun tarihe adım attığı dergi. Prof. Dr. Yalçın Küçük, YÖN'ü bir savaşın topçu atışı dönemine, Devrim'i ise tank savaşı aşamasına benzetmişti vaktiyle. Tank savaşı kaçkınıdır Hasan Cemal.  

Doğan Avcıoğlu “Devrim”i, YÖN’de geliştirdiği iktidar stratejisini hayata geçirecek bir yayın organı olarak düşünüyordu. Önce “Atatürkçü ve devrimci bir Türkiye” kurulacak ve daha sonra sosyalizme bu yoldan geçilecekti. Devrim, bu amacın yayın organı olacaktı. Devrim, 2 Ekim 1969 tarihinden 27 Nisan 1971 tarihine dek toplam 79 sayı yayımlandı. Kurucuları Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, İlhami Soysal ve Cemal Reşit Eyüpoğlu’ydu. Mümtaz Soysal’ın YÖN ile yolu, derginin Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nca verilen kapatma cezasından sonra ayrılmıştı.

Devrim de YÖN gibi, bir bildiri ile yayın hayatına atıldı. Bildiri, Avcıoğlu tarafından kaleme alınan bildiride şöyle deniliyordu:

“Devrimin kanunu, mevcut kanunların üzerindedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızda ki cereyanı boğmadıkça, başladığımız devrim, bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de böyle olacaktır… Herkesi memnun edelim dersek, mümkün olsun, hepsi memnun olsun, ama biz maksadı temin etmiş olmayız. İdare- i maslahatçılar esaslı inkılâp yapamaz. Bugünkü sefalet ve rezalet içinde esasen kimseyi memnun etmeye imkân yoktur: Memleket mamur, millet zengin olduğu zaman herkes memnun olur… Devrimlerin asıl amacı, ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmektir. Bu gerçeği kabul edemeyen kafaları tarumar etmek zorunludur.”

Devrim Gazetesi’nin yazarları arasında şu isimler vardı: Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, Hasan Cemal, Uluç Gürkan, Cemal Reşit Eyüpoğlu, İlhami Soysal, Uğur Mumcu, Çetin Altan, Şevket Süreyya Aydemir, İlber Ortaylı, Nejat Özön, Nimet Arzık, Bahri Savcı, Altan Öymen, Tanju Akersan, Oktay Akbal, Adalet Ağaoğlu, Aslan Başer Kafaoğlu, Rauf Mutluay, Cemal Madanoğlu, Doğan Hızlan, Konur Ertop, Osman Köksal, Türkkaya Ataöv, Metin And, Yılmaz Akkılıç, Dündar Seyhan, Mucip Ataklı, Cevdet Kudret, Güngör Dilmen, Şiar Yalçın, Erol Toy, Kemal Tüfekçioğlu, Ömer Faruk Toprak, Ceyhun Atuf Kansu, Suphi Karaman Suphi Gürsoytrak, M. Başaran. 

Devrim’in yayın çizgisi kabaca emperyalizme karşı net tavır ve ulusal kurtuluş mücadelelerine tam destekti ve “orduculuk”tu. ABD ile imzalanan ikili anlaşmalara karşı çıkılıyordu. 9 Mart 1971’de bildirinin gereğini yapmaya yeltendiler, kaybettiler. Ardından 12 Mart Muhtırası geldi. Muhtıranın altında, daha düne kadar 9 Martçılar'ın liderliğini yapan Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler ile Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un da imzaları vardı. YÖN Bildirisi'nde imzası olanlardan Nihat Erim ise Başbakan olmuştu. Devrim ise 12 Mart 1971 muhtırasından yaklaşık bir buçuk ay sonra sol cunta ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatıldı.

Hep dönek tam dönek

Hasan Cemal işte bu tarihten sıyrılıp geldi. Tayyipçiligi ilk dönekliği değil. Kenan Evren’e bile sempatiyle bakmışlığı var. Ömrünün önemli bir kısmı Cumhuriyet gazetesine el koyma davasıyla geçti. İlhan Selçuk çizgisini pek darbeci buluyordu. Oradan AB’ciliğe ve oradan da kimlikçiliğe savruldu.

Tepkiler ayyuka çıkınca “Evet ben bir döneğim” diye bir yazı kaleme aldı. Şöyle diyordu o yazıda:  

“Dönek! Ben bir dönek miyim? Bu soru, bundan otuz beş yıl öncesini anlatan ve Kimse Kızmasın, Kendimi Yazdım adını taşıyan kitabımın bir yerinde şöyle geçer: 

Geçmişini böylesine kitaplaştırınca kimler ne diyecek, herhalde biliyorsun. Dönek! Dönek ne demek? Çok partili rejimi, demokrasiyi yıkıp yerine tek parti diktasını geçirme fikrinden dönmek mi? Dönek ne demek? Çoğulcu demokrasi yerine 'işçi sınıfı' adına totaliter bir ideolojinin diktasını savunma fikrinden vazgeçmek mi? Dönek ne demek? Her şeyin, malların da, hizmetlerin de, fikirlerin de, ideolojilerin de serbestçe yarışabildiği rekabetçi bir ekonomik ve siyasal düzen yerine, torna tezgahından çıkmışçasına her şeyin tek tip olduğu, birbirine benzediği otoriter bir kışla düzeni anlayışından vazgeçmek mi? Dönek ne demek? Askerin süngüsüyle kendine iktidar yolu açmaya heveslenip, bu kafaya devrimcilik, devrimci demokratlık vehmetmekten vazgeçmek mi? Döneklik bütün bunlardan vazgeçmekse, ne denir, o zaman ben de döneğim! Evet öyle. Döneğim. Demokrasiye döndüm! Ya siz? Bugün hala askerle iş tutanlar, askeri darbeye kışkırtanlar... Ya siz? Bugün hala seçim sandığına inanmayanlar, demokrasiyi karşı devrim olarak görenler... Ya siz? Bugün hala Türkiye'yi Avrupa'dan kopartmak için, Orta Asya'lara sürüklemek için kızıl elma koalisyonları oluşturup darbe peşinde koşanlar... Ya siz? Bugün hala 1960'ların, 1970'lerin komünizm tacirleri gibi irtica bezirganlığına soyunup askeri kışkışlayanlar... Ya siz? Bu yaşta hala cuntalaşma peşinde olanlar... Ya siz? Bu yaşta hala ‘Elinizi çabuk tutun!’ diye askere çağrı yapanlar... Ya siz? Bu yaşta hala - kaçıncı yenilgiye rağmen - askerle aynı fotoğraf karesinin içine girebilmek, askerle birlikte gözükebilmek için Ankara yollarına düşenler... Ya siz? Bu yaşta hala bir zamanlar Deniz Gezmiş'leri darağacına götüren yollarda yürüyenler... Ya siz? Hala postal kokusu sevenler... Ne duruyorsunuz hala? Siz hala değişmediğinize, dönmediğinize göre, aynı yolun yolcusu olduğunuza göre, ne düşündüğünüzü, ne yapmak istediğinizi açıkça söyleyin. Dürüst davranın. Artık demokrasi var. Fikir suç olmaktan çıktı Avrupa yolunda... Sizler de gidin meydanlara konuşun, gazete köşelerinizde yazın. Seçim sandığı, demokrasi bu ülkeye yaramaz deyin açık açık. Geçmişte olduğu gibi bugün de askerle darbe yapmak en iyisidir diye bağırın yüksek sesle. Avrupa Birliği'ne karşıyız deyin. Neden gizleniyorsunuz? Niye kapalı kapıların arkasına, kuytuluklara çekiliyorsunuz? Niçin kriptoluk yapıyorsunuz? Yoksa utanıyor musunuz?.. Treni çoktan kaçırdınız; tarih sizi sollayıp geçeli çok oldu. Yoksa hala farkında değil misiniz?”

Cemal Paşa nire Hasan Cemal nire?

Peki kim bu tescilli dönek? 1944 yılında İstanbul'da doğdu. İttihat ve Terakki partisinin en önemli şahsiyetlerinden Cemal Paşa'nın torunu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1969 yılında Ankara’da haftalık Devrim dergisinde başladı. Yeni Ortam dergisi, Anka Ajansı ve Günaydın gazetesinde çalıştıktan sonra 1973 yılında Cumhuriyet gazetesine girdi. 1979’da Cumhuriyet gazetesinin Ankara temsilcisi oldu. 1981-1992 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. 1992-1998 yılları arasında Sabah gazetesinin birinci sayfa yazarı. Milliyet gazetesinde haftada altı gün iç ve dış politika yazıları yazdı. AKP'ye uzun süre destek veren isimlerden olan ve 12 Eylül referandumunda "yetmez ama evet" diyenlerin başını çekenlerden biri o. Şimdi Yeşil Sol Parti vekil aday adayı.

(Orhan Gökdemir-SOL/Özel)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder