Seçim sizin...(Murat Ağırel)
Türkiye, Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir seçimde ikinci tura gidiyor.
Erdoğan seçim kampanyasında ilk defa yalanlara ve montajlara ilk defa bu kadar başvurdu. Bu durum da güçsüzleştiğini ortaya koyuyor. Kazansa bile kucağında iflas etmiş bir ekonomiyi bulacağını o da biliyor.
Bu kadar yalana sarılmasının nedeni bu...
Terör örgütü ile 39 yıldır mücadele ediliyor ve 21 yılı AKP iktidarında geçti. Neredeyse sıfır şekilde aldığı terörle mücadele açılım süreci, İmralı görüşmeleri, Oslo süreci, Habur’dan davul zurna ile karşılamalar, seyyar mahkemeler hepsi bu iktidar zamanında oldu.
Cumhurbaşkanı bebek katili ile görüşüldüğünü defalarca dile getirdi. Hepsi bu iktidar zamanında olmasına rağmen suçlu hep başkaları oldu. Oysaki bugün halen terör tehditti var ise 21 yıldır tek başına iktidar olan parti asıl sorumludur. Sadece PKK mi? AKP döneminde nur topu gibi yeni bir terör örgütümüz daha oldu: FETÖ... Üstelik bu teröristler PKK’nin yapamadığını yapmaya çalıştı, darbeye kalkıştı.
Şimdi yeni bir döneme giriyoruz. Çünkü Meclis seçimleri sonuçlandı.
Daha önce de yazdım. Cumhuriyet tarihinin en radikal Meclis’i oluştu. TBMM resmi yemin metnini okumak istemeyen, Türk bayrağını sorunlu bulan, anayasanın ilk dört maddesini değiştirmek isteyen, yönetiminde Hizbullah terör örgütü yapılanmasının 2 numarasını barındıran ve Hizbullah’ı terör örgütü olarak görmeyen bir partinin yer aldığı bir TBMM.
Peki, bunca karışıklığın karşısında Yüksek Seçim Kurulu ne yapıyor?
2018, 2019, 2023 seçim sonuçları kesinleşip Resmi Gazete’de yayımlanmasına rağmen sayfasında ayrıntılı sonuçları paylaşmayan bir YSK’den bahsediyorum.
Aslında YSK başkanının değişmesi ile bir şeyler düzelir diye umut etmiştim. Hatta seçim gecesi YSK başkanının ara ara çıkıp açıklama yapması ile acaba demiştim ama yanılmışım. YSK aynı YSK. Seçmenin namus olarak gördüğü oyunun nereye gittiğini açıklamayan, açıklayamayan bir YSK.
2018, 2019, 2023 seçmen sayısındaki tutarsızlıklar konusunda açıklama beklerken tüm soruları cevapsız bırakan, gazetecilerin, akademisyenlerin, yurttaşların sorularını cevaplamayan YSK. Partilerin YSK temsilcilerini de ayırmayın bu kadrodan.
Sahi CHP’nin YSK’de bir temsilcisi var mı?
Bakın... 2018 ile 2023 seçimlerinde oy kullanan seçmen sayılarında bir tutarsızlık var. TÜİK 2021 yılına kadar olan ölüm oranlarını açıkladı ama 2022 yılını açıklamıyor. Ölüm oranlarını bilmiyoruz. YSK’nin açıkladığı sonuçlara göre seçmen sayılarını kontrol ettiğimizde 2018-2023 yılları arasında bariz şekilde 1.2 milyon seçmenin fazlalığı ortaya çıkıyor.
2022-2023 ölüm oranları bilinmediği için bu yıllar geçmiş yıllar baz alınarak tahmin ediliyor. Bunun için de net bir sayı ortaya çıkmıyor. 1.2 milyon ile 1.5 milyon arasında fazla seçmenden bahsediyoruz.
CHP yönetimine bu durumu sordum. Onlar da YSK’ye sormuş. 2019 verilerini örnek alın demiş YSK. Bu verileri de aldığımızda 1 milyondan fazla seçmen ortaya çıkıyor.
Yarın seçim var ve biz normalden 1 milyon fazla seçmen ile seçime gidiyoruz.
Devletin tüm olanaklarını sınırsızca kullanan, 21 televizyon kanalının (5 tanesi devlet televizyonu) aynı anda canlı yayında propaganda yaptığı bir aday var. Diğer tarafta montaj videolar ile terör örgütleri ile irtibatlı gibi gösterilmeye çalışılan başka bir aday. Zaten bunca yalan ve montajla bir seçime gidilmesi dertlerinin millet olmadığını da açıkça ortaya koyuyor.
İlk turda Türk milletinin büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a onay vermedi. Tüm yurttaşlar sandığa amasız fakatsız gitmeli.
Sizler sandığa gidip iradenizi beyan etmediğinizde sizin yerinize sandığa para vererek kendisine, karısına ve çocuklarına vatandaşlık alan, kendi ülkesinde oy dahi kullanamayan Cumhuriyetten bihaber Araplar, gidip sizin, çocuklarınızın geleceğini belirleyecek.
Seçim sizin...
/././
Kıvrak zekâlı kindar nesil! (Mehmet Ali Güller)
FETÖ’nün hedefi “altın nesil”, AKP’nin hedefi “kindar nesil” yetiştirmekti. Nesil yetiştirmek, her iki tarafın da “dava”larının en önemli işiydi; nesil demek gelecek demekti çünkü.
Nitekim birlikte ve işbirliği içinde Türkiye’ye kumpas kuran AKP ile FETÖ, anımsayın, önce tam da bu “nesil” yetiştirme meselesinde karşı karşıya geldiler: Dershaneler...
Necip Fazıl’dan Erdoğan’a “Kindar nesil”, AKP kadrolarının ideolog kabul ettiği Necip Fazıl’ın kavramlaştırmasıydı.
Erdoğan, başbakanlığı sırasında Necil Fazıl’a referansla, AKP gençlik kolları kongresinde ilan etmişti bu hedefi: “Modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.”
İşte Erdoğan, davanın geleceği için bu gençliği inşa etmeye çalışıyor; bunun için bir yandan eğitimi imam hatipleştiriyor, bir yandan da merkezinde oğlu Bilal Erdoğan’ın olduğu vakıflarla geniş bir ağ örüyor.
KARTAL İMAM HATİPLİLER
Aslında tüm çabalarına rağmen, Erdoğan’ın istediği oranda “kininin davacısı” bir nesil oluşturamadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama yine de azımsanmayacak bir “kindar nesil” kadrosu oluşturdukları ortada.
Özellikle 30’lu yaşlarının başındaki çok sayıda Kartal İmam Hatipli gencin, bürokrasinin en kilit yerlerine yerleştirildiğini, TRT’den THY’ye en önemli kurumlarda yönetici yapıldığını biliyoruz. (Bu konuda geniş bir araştırma için bakınız: Serdar Akinan, Hayri Demir, Kartal İmam Hatipliler, Kırmızı Kedi, 2023).
Aslında “kindar nesli” de ikiye ayırmamız gerekir: Kindar neslin çok az bir oranı kaymak tabakasını oluştururken esas kitleye “davanın” militanlığı yaptırılmaktadır.
Erdoğan suçu övüyor
Biliyorsunuz, Erdoğan göz göre göre montaj bir videoyla seçim çalışması yürütüyor, “ama montaj, ama şu, ama bu” diye kurgulanmış görüntüyü savunuyor.
Dahası, “Gençlerimizin kıvrak zekâsının ürünü” diye montaj görüntüleri övüyor!
Oysa montajlama işi sahtekârlıktır, hatta suçtur. Bir cumhurbaşkanının kurgulanmış bir videoyu seçim malzemesi yapması ise en hafifinden etik değildir. Ancak cumhurbaşkanı, bu sahtekârlığı, “kıvrak zekâ ürünü” sayarak kutluyor!
İşte istedikleri “kindar nesil” budur: Sırf davaya hizmet etsin diye, dini, imanı bile bir kenara bırakarak açıkça sahtekârlık yapabilmek yani.
ÇÜRÜMEYE KARŞI OY
“Kindar nesil” diye diye işte gençleri böyle siyasi emellerine alet ediyorlar, böylece gençliğimizin aslında geleceğini karartıyorlar.
Yarın oy kullanırken işte bunu da düşünün.
Muhalefet etkinliklerine provokasyon yapmaya gönderilen, açıkça yalan söyletilen, davaya hizmette kullanılan “kindar nesil” ve o neslin montaj kasetini “kıvrak zekâ” diye öven reisleri...
İşte, yarın sandıklarda, gençlerimizi bu çürümeden kurtarmak için oy kullanmalısınız.
Kindar değil; çalışkan, dürüst, onurlu, başı dik ve aydın bir Cumhuriyet gençliği özlemiyle oy vermelisiniz. Yanlış politikaların telafisi, kuşak kaybının telafisinden daha kolaydır çünkü.
Bu siyasal iklime, bu kültürel erozyona, bu toplumsal çürümeye artık dur demelisiniz.
/././
Pazartesi ağlamak yok(Miyase İlknur)
Biliyorum bu yazıyı Erdoğan’a oy verenler büyük bir olasılıkla okumayacak. Çünkü onlara A Haber, Ülke TV, TRT, ATV televizyonları ile Sabah, Takvim gazeteleri yetiyor. Mahkeme kararıyla tescillense de Kılıçdaroğlu hakkında üretilen videoların montaj olduğunu bile duymadılar.
NASIL DUYSUNLAR Kİ?..
CHP’nin meydanlara koyduğu LED ekranlara bile yasak getirildi. Twitter, Instagram, YouTube gibi sosyal medyayı kullananların sayısı sınırlı. Sadece “Big Brother”ın sabah akşam çizdiği Türkiye tablosuna inanıyorlar. Güçlü Türkiye, dünya lideri Erdoğan, ülkenin bölünme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu sabah akşam beyinlerine boca ediliyor.
Madem ülkemizin bu kadar güçlü, Erdoğan da söylendiği gibi dünya lideri ise bizi kim bölmeye cesaret edebilir sorusunu sormanın bu saatten sonra bir anlamı yok.
Sözüm, “Yok milletvekili adaylarını beğenmedim”, “Yok Kılıçdaroğlu değil de şu aday olsaydı”, “Yok mutakabat metninde şu maddeyi içime sindiremiyorum” ya da “Bu saatten Erdoğan seçimi vermez abi” diyenlere.
Sen son nefesine kadar diren, elinden geleni yap ki ondan sonra konuşma hakkın olsun.
Adamlar mezardakilere bile oy kullandırma hilelerini göze alırken sen tatilini yarıda kesmeye ya da kayıtlı olduğun yere gitmeye üşeniyorsun.
Pazartesi nasıl bir Türkiye’ye uyanacağının farkında mısın acaba?
Şimdi “Aman canım bugünkü Türkiye’nin hali ortada. Bundan daha kötüsü ne ola ki?” deme. Beterin beteri, dibin dibini göreceğiz unutma.
Ekonomimiz dibi görmüştü. Şimdi temerrüde düştü düşecek. Bankalar artık maaşlarımızı bile tek seferde nakit olarak vermiyor. Taksitlere bölüyor. Kredi kartından nakit avans nanay yavrum nanay.
Döviz hesabından kendi paranı çekemeyeceksin. Hoş şimdi de çekemiyorsun. Davulcu parası gibi taksit taksit anca ödeyebiliyorlar. Kur korumalı mevduat hesabındaki faizden vazgeçtim anaparayı alabilme şansın olacak mı şüpheli.
Dolar televizyon ekranlarının sağ alt köşesinde 19-20 lira bandında görünüyor. Git bankaya ya da döviz bürosunda o fiyattan bulursan haber ver biz de gelelim. Pazartesi doların fiyatını 25 liradan aşağısını düşünme. Otuza kadar yolu var.
Soğanı bırak, ekmeği bile on liranın üzerinde yiyeceksin.
Bu yıl doğalgaz faturaları iyi geldi diye sevinme. Rusya’ya olan borcumuzu Putin amca sırf Erdoğan seçimi kazansın diye erteledi. Seneye faiziyle birlikte ödeyeceksin.
Bunlar ekonomide karşılaşacağın tehlikeler.
BİR SONRAKİ SEÇİM BU ŞANSIN DA OLMAYABİLİR
Kadınlar, size söylüyorum. İstanbul Sözleşmesi’nden tek imza ile çıktığımızda “Aman canım o bir şey değil, haklarınız 6284 sayılı kanunla zaten korunuyor” denmişti. Şimdi o kanunun da değişmesi için Meclis’te ittifak yapacak sağ ve muhafazakâr milletvekilleri çoğunlukta. Birbirleriyle anlaşmaları hiç de zor değil. HÜDA PAR ve YRP bu iş için daha ilk ayda önergeyi Meclis’te burnumuza dayayacaklar.
Seçim geçer geçmez muhalif partilerden seçilmiş belediye başkanlarını görevden almak için düğmeye basacaklar. Bahaneden bol ne var.
Sınırlarımızdan elini kolunu sallayan sığınmacı kafileler daha da artacak. Ev kiraları daha da fırlayacak. Bir sonraki seçimlerde oy kullanacak Türkiye dışında doğmuş seçmen sayısı daha da artacak. Küçük yaşta buraya gelen ya da burada doğmuş ve vatandaşlık almış sığınmacılar da oy kullanma yaşına gelecek. O zaman da değiştirme şansın hepten kalmayacak.
Akşamları izlediğin muhalif kanallara ve gazetelere çullanacaklar. Davalarla yıldırmaya çalıştıkları gazetecilere hapishane yolları görünecek. Sesini duyuracak bir mecra da kalmayacak.
Şimdi bırak mızmızlanmayı da sandığa git. Gitmekle kalma sandığı bekle. Sandıklar açıldığında orada bulun, katakulliye izin verme.
(CUMHURİYET)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder