'Cumhuriyet’in İlk Yılı: 29 Ekim 1923- 29 Ekim 1924' sergisi 16 Haziran'da açıldı. Sergi döneme ait fotoğraflar, dergi ve gazete sayfaları, karikatürler ve kitapçık ve video kayıtla dönemi inceliyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılına ulaşılması, ülkenin kültürel hayatında bir dizi hareketlenmeye neden oldu. Kimi yayınlara kimi sergiler de eklenmeye başladı.
Bu hareketlenmenin izlenmesinde her halükârda fayda var. Ortaya konmuş veya konacak eserler, yayınlar, sergiler ve diğer çalışmalar, bu yüz yılın nasıl, ne kadar anlaşılabildiğine ve çözümlenebildiğine dair kimi ipuçları veriyor olacak.
Bu yıl içinde İstanbul’da mütareke, kurtuluş ve kuruluş dönemlerini ve modern Cumhuriyetin gelişimini konu edinen etkinliklerden birine göz atacağız bu yazıda: 16 Haziran’da açılan “Cumhuriyet’in İlk Yılı: 29 Ekim 1923- 29 Ekim 1924” adlı sergiye.
Sergi döneme ait fotoğraflar, dergi ve gazete sayfaları, karikatürler ve az sayıda da olsa birkaç kitapçık ve video kayıtla dönemi inceliyor.
Duyurularında “29 Ekim 1923 - 29 Ekim 1924 tarihleri arasında Türkiye’de yaşanan pek çoğu ilk defa anlatılan gündelik hayata dair ilginç olaylar, spor ve dans müsabakaları, kültür sanat hayatından haberler, karikatürler ve belgesel filmlerle desteklenen sergi, ziyaretçilerine o dönemin atmosferini yaşatmayı hedefliyor.” şeklinde tanıtılan sergideki materyallerde ilk dikkat çeken şey, dünyanın çalkalandığı, her şeyin alt- üst olup yeni bir tarihin başladığı bir dönemde aynı zamanda her şeyin fazlasıyla normal olması.
Örneğin, Galata Köprüsü üzerinden geçen ve geçiş karşılığı ödeme yapan ve belli ki çok uzun zamandır yaptıkları bu işi yapmaya devam eden; çarşı- pazarda günlük işlerini halleden insanların varlığı fazlasıyla dikkat çekici.
Tanıtım metninde “29 Ekim 1923 - 29 Ekim 1924 tarihleri arasında Türkiye’de yaşanan pek çoğu ilk defa anlatılan gündelik hayata dair ilginç olaylar…” şeklinde anlatılsa da bahse konu olan materyallerin büyük bir kısmı İstanbul’u inceliyor.
Ve yine, doğaldır ki, İstanbul’un İtilaf Kuvvetleri olarak anılan yabancı birliklerin işgalinden kurtuluşu ve kutlamalara çokça yer verilmiş.
Geçerken, İstanbul demişken, dünyanın kalbinin attığı bu şehirde aynı zamanda ticaretin kalbi de o çalkantının içinde atmaya tüm hızıyla devam etmiş. Öyle ki dönemin –belki de- tek diş macunu firmasının bir reklamı da tarihte ve sergide yerini almış.
Ve gündelik hayat demişken, böyle bir dönemde her şey alt-üst olurken insan ilişkileri; insanların konumları da alt- üst olmaz olur mu?
Peki, ya kadınların?
Öyle görünüyor ki her dönemde, her tarihsel kavşakta kadınlar bir “sorun” olarak belirmiş. Sergide bu durumla ilgili bol miktarda karikatür mevcut. Örneğin, dönemin “nükteli” diliyle yazılmış bitirim karikatür yazıları; kadınların eskisi gibi çarşaf giymedikleri için yakınılan karikatürler…
Öte taraftan aynı şekilde hayata dahil olan ya da dahil edilmeye çalışılan ve Cumhuriyet’i temsil eden kuşağın kadınları…
Genç Cumhuriyet olanca hızıyla kendi insanını yaratmak üzere canla başla çalışmaya da başlamış ama hikâyenin devamı malum “toplumsal uyanış, ekonomik gelişmeyi geçti”ği için yeniden uykuya yatırılmak üzere çalışmaya başlayan “yeni Cumhuriyet”…
Sergide İstanbul’u o yıl içinde etkileyen çeşitli düzeylerde gündelik olaylara da yer verilmiş: Şehri perişan eden yağmurlar da, onu başka türlü perişan eden meşhur kabadayılar da yer bulmuş.
Tabii 1923-1924 yılları arasında geçen bu bir yıllık zaman diliminde yaşanan “gündelik” olayların içinde “yahu bu memleketin kenar mahallerinde hiç mi bir şey olmamış; yoksulları, emekçileri neredeymiş?” diye merak ederseniz, merakınızı giderecek pek bir şey bulamayabilirsiniz. Olmuştur olmasına ama sergiyi düzenleyenler açısından, belki de bu önemsenecek düzeyde kabul görmemiştir ve bu durumun kendisi bile Cumhuriyet’in 100. yılında bize çok şey anlatmaktadır.
“Şairin dediği gibi”: Şüphesiz, onda anlayanlar için çok büyük mucizeler vardır ya da sırtımızı dayadığımız yalçın kayalıklarda öyle sırlar vardır ki yalnızca bize görünür!
Bu nedenle siz yine de 3 Eylül 2023 tarihine kadar Beyoğlu Yapı Kredi Kültür Sanat’ta gezilebilecek olan bu sergiye gidin, gezin.
Ekim’in 29’una doğru, zihnimizde, toplumsal belleğimizde, imajlar dünyasında yüzüncü yıla dair olabildiğince zengin bir malzemeyi derlemek mutlaka anlamlı olacaktır.
Bir sonraki yazıda bir başka sergiye göz atmak üzere…
MUHAMMED NALBANT / soL-Kültür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder