Yazı dizimizin bugünkü bölümünde, Dörtlü Çete adını taktığımız JTI, PMI, BAT ve ve Imperial Tobacco’yu tanımaya çalışacak ve küresel tütün tarımını nasıl biçimlendirdiklerine bakacağız.
14 Haziran 2023 günü, Japon Tütün (JTI), Philip Morris (PMI), British American Tobacco (BAT) ve Imperial Tobacco’nun üst düzey yöneticilerinden oluşan dörtlü bir heyet tütün sanayicileri adına yasadışı tütün ticaretinin önlenmesi için bir kampanya başlattıklarını duyurdu. Bu yazı dizisinde, medyada geniş yer verilen dörtlü çete görüntüsünü, söylemini, tarım ve yasadışı ticaret üzerindeki etkisini masaya yatıracağız.
Bugünkü bölümde, Dörtlü Çete adını taktığımız bu şirketleri tanımaya çalışacak ve küresel tütün tarımını nasıl biçimlendirdiklerine bakacağız.
Dörtlü Çete taammüden insan öldürür
Tütün tüketiminin hastalık yapıcı, sakat bırakıcı ve ölümcül etkilerini kanıtlarıyla birlikte bildikleri halde, ulusötesi sigara şirketleri yüzyılı aşkın süredir, agresif pazarlama yöntemleriyle başta sigara olmak üzere tütün ürünü üretip satıyor. DSÖ verilerine göre, tütün kullanımı kalp-damar ve solunum hastalıklarının ve 20’den fazla kanser türünün başlıca risk faktörü. 2020’de kullanım sıklığı erkeklerde % 36,7, kadınlarda % 7,8, genelde % 22,3 olan dünyamızda her yıl 8 milyon kişi tütünden ölüyor. Bunların 1,2 milyonu tütün kullanmayan, ancak tütün dumanına maruz kalmış kişiler. Bu gidişle, yüzyıl sonunda tütünden ölenlerin sayısı yüzyıl içinde 1 milyar kişiyi bulacak. Gelişmiş kapitalist toplumlarda tüketim inişe geçince, Dörtlü Çete üretim ve tüketimi Küresel Güney’e kaydırdı. Bugün, dünyadaki toplam 1,3 milyar tütün kullanıcının % 80’inden fazlası Küresel Güney’de yaşıyor, orada hastalanıyor, orada ölüyor.
Dörtlü Çete’nin küresel güç konsolidasyonu
Günümüzde, Çin haricinde, dev ulusötesi şirketler küresel tütün piyasasına tam hakim konumda. Dünyada ve Türkiye’de karşımızda aynı 3,5 şirketten oluşan tipik bir oligopol, yani bir tür tekel var. Aslında 3,5 demek daha doğru, ama biz basın toplantısında verilen görüntüden esinlenerek bu yazıda alegorik bir ad takalım, Dörtlü Çete diyelim. Son 40 yıl içinde, neoliberal kapitalizm projesinin estirdiği serbestleştirme, özelleştirme ve finansallaşma rüzgarları sayesinde, Dörtlü Çete muazzam bir güç elde etti. Bunu, bir yandan, finansallaşmanın sağladığı olanaklarla, tütün alanında faaliyet gösteren devlet tekellerini ve ulusal ölçekli şirketleri bünyesine katarak, diğer yandan serbestleştirme sonucu ticari imtiyazlarla yeni piyasalara girerek elde etti. Önce Latin Amerika fethedildi, onu Doğu Avrupa, Orta Doğu, Güney ve Güneydoğu Asya izledi. Bugün tarladan perakendeye kadar, üretim ve ticaretin her aşamasında tam hakimiyet kurmuş durumda.
Euromonitor verisiyle, 2020 yılı itibariyle, dünyadaki yıllık kayıtlı sigara tüketimi 5.2 trilyon adet. Sigaraya diğer geleneksel ve yeni nesil tütün ürünlerini de eklediğimizde, sektörde toplam yıllık hasılat 2020’de 852,9 milyar USD olarak hesaplanıyor. Türkiye’nin yıllık GSMH’sı da bu civarda. Zaten, Dünya Bankası’nın nominal GSMH sıralamasına dahil edildiğinde, Dörtlü Çete, en büyük hasılata sahip 18. ülke konumunda listeye dahil oluyor; yani ilk 20’ye giriyor.
Dörtlü Çete’ye giriş izni vermeyen, tütün piyasasını devlet tekeli eliyle yöneten Çin’i dışarda tutarsak, Dörtlü Çete’yi oluşturan şirketlerin 2020 itibariyle küresel sigara piyasası payları Euromonitor verisiyle şöyle: PMI ve Altria % 25,9, BAT % 24,0, JTI % 8,1, Imperial Tobacco % 3,5, KT&G % 1,3. Bunların birçoğu, geçen yüzyılın başlarındaki kuruluşlarından beri, ulusötesi nitelikler ve içinden doğdukları emperyalist sistemin uzantısı olma özellikleri sergiliyor.
Dörtlü Çete’yi küresel sermaye denetim ve etki ağının bütünleşik bir unsuru olarak ele almak gerek. Her bir şirket, hem ağdaki diğer şirketlerle, hem de hissedarları ve dünyanın dört bir yanındaki yüzü aşkın iştirakiyle yoğun, yönetim, denetim, iyelik, kredi ve ticaret ilişkileri içinde. Günümüzde dünya borsalarında işlem gören hisselerinin ezici çoğunluğu küresel finans sermayenin iyeliği, dolayısıyla kontrolü altında. Bu anlamda aslında Dörtlü Çete, küresel finans sermayenin taşeronu olarak faaliyet gösteriyor dünya arenasında. Şirketlerin faaliyet raporlarına baktığımızda da, yaptıkları iş tütün ürünü üretip satmaktan çok, parayı, dövizi, borcu, nakdi döndürmek üzerine kurulu. Ayrıca, BAT’ın % 9 hissesi Birleşik Krallık Hazinesi’ne, JTI’nin % 33 hissesi Japon Maliye Bakanlığı’na ait.
Dörtlü Çete ne iş yapar?
Dörtlü Çete, ürünlerini birer nikotin zerk aracı olarak tasarlar. Adeta, eczacılığa öykünen bir yaklaşımla, 600’den fazla katkı maddesi kullanılarak, ürünün tadının yumuşatılması, içiminin kolaylaştırılması ve bağımlılık yapıcı özelliğinin ayarı yapılır. İster sigara gibi geleneksel ürünler olsun, ister zarar azaltım iddiasıyla pazarlanan yeni nesil ürünler, amaç hep aynıdır: Pazarlama hedefleri doğrultusunda ürünü cazip kılmak ve bağımlılık yapıcı özelliğini, yani nikotin zerkini, farklı biçimlerde yeniden düzenlemek. Bunun ARGE’si için büyük kaynaklar, yüzlerce bilimcinin aklı, emeği heba edilir.
Ürün tasarımı, doğrudan pazarlama stratejisine hizmet eder. Öldüren bir ürünün pazarlanmasından söz ediyoruz. Hiç de kolay değil! Ürünü bir haz ve arzu nesnesi olarak benimsetmek, ona ihtiyacımız olduğunu hissettirmek için benliğimizin en derinlerine sirayet edebilen son derece agresif bir pazarlama.
Dörtlü Çete sistematik olarak, ticari çıkarları doğrultusunda siyasi süreçlere müdahale eder. Bunun için ayrı departmanları, yetişmiş elemanları vardır. Sadece kapalı kapılar ardında ve yolsuzluk-rüşvet yoluyla değil, kurumsal sosyal sorumluluk, halkla ilişkiler, medya ilişkileri, lobicilik, odalarda, birliklerde, siyasi karar mekanizmalarında temsil gibi mecralarda yapar bunu.
Dörtlü Çete’nin alameti farikası: süper-süper kârlar
Tütün ürünü imalatı günümüzde tam otomatize. Şirketlerin iddia ettiğinin aksine, sektörde doğrudan istihdam hiç de yüksek değil ve çalışanların büyük bölümü esnek çalışmaya dayalı satış ve pazarlama alanında görevlendiriliyor. Dörtlü Çete’nin süreğen süper kârının temel kaynağı, dünyanın dört bir yanındaki tütün çiftçilerinin ucuzlatılmış emek gücünün aşırı sömürüsü. Tütün yetiştirmek, kurutmak, işlemek yılın tamamına yayılan son derece emek yoğun bir uğraş. Dörtlü Çete buradaki artık değere el koyduğu gibi, buna tekel rantı ve emperyalist rant da ekleyerek süper-süper kârlarla faaliyet gösteriyor.
Hedeflediği kâr ve hasılat düzeyine erişmek için, Dörtlü Çete, diğer küresel oligopoller gibi, dünyayı kendi küresel köyü haline getirmiş durumda. İmalat ve tüketimin Küresel Güney’e kaydırılmasında olduğu gibi, tütün tarımı da, geleneksel tütün yetiştiren bölgelerden Küresel Güney’in gitgide daha yoksul ülkelerine, bölgelerine kaydırıldı, oralarda yaygınlaştırıldı. Bu coğrafi kaydırma ve yayılma sayesinde, dünya tütün yaprağı üretimi 1990’larda 9 milyon ton ile doruğa ulaştı. Üretimdeki artış sonucu, sonraki yıllarda fiyatlar hızla düştü, tütün çiftçisinin geliri daraldı, ihracatçı ülkelerin ihracat gelirleri düştü.
Dörtlü Çete lobisi hükümetlerden tarımsal desteklere ve alımlara son vermelerini ve yerine sözleşmeli tarım düzeni getirmelerini talep etti. Dünyanın dört bir yanında neredeyse eşzamanlı sözleşmeli tarıma geçildi. Sözleşmeli tarım altında, tütün çiftçisi aileler kendi toprakları üzerinde ulusötesi şirketlerin taşeronu haline geldiler, işçileştiler. Şirketler koşullarını ve fiyatını kendilerinin belirlediği bu sözleşmelerden süper kârlar elde ederken, tütün çiftçileri tarımsal üretimin bütün risklerini sırtlamak zorunda kaldı, geçim koşulları gitgide kötüleşti.
Dörtlü Çete lobisi hükümetlerden tütün ticareti önündeki engelleri kaldırmasını talep etti ve bunda da başarılı oldu. Günümüzde, her ülkede kurulu iştirakleri arasında serbestçe alım-satım yapabiliyor, küresel ölçekte en ucuz tütünlere erişebiliyor, üretim maliyetlerini istediği gibi ucuzlatabiliyor.
Geçim koşullarının zorlaşması sonucunda, dünyanın dört bir yanındaki tütün çiftçileri, alternatif üretim olanaklarının ve teşviklerin yokluğunda, tarımsal üretimi bırakarak mülksüzleşti, kente göçtü, üretime devam edenler ise gitgide daha fazla ücretsiz aile işçiliğini devreye soktu. Tütün yetiştirilen bölgelerde çocuk işçiliğinin de, kırsal yoksulluğun da artmasının en baş sorumlusu Dörtlü Çete’dir.
Sözleşmeli tarımın ve ticaret serbestisinin kazanan ve kaybeden tarafları
Dörtlü Çete’nin son 30 yılda dünyada tütün tarımını nasıl altüst ettiğini aşağıdaki grafikten izlemek olası. Dünya genelinde % 17,5 daralma yaşanırken, geleneksel tütün tarımının yapıldığı ülkelerde büyük kayıplar gözlemleniyor. Üretim hacmi % 75 oranında azalan Türkiye en kötü etkilenen ülkeler arasında. Komşu Bulgaristan ve Yunanistan’da durum daha da vahim. Ancak, Brezilya, Pakistan ve Tanzanya gibi ülkelerde tam tersi bir durum var; oralarda üretim patlaması yaşanmış. Bu grafiğin ortaya koyduğu tablo, piyasaların veya hükümetlerin işi değil; doğrudan ucuz emek gücü peşinde küresel tarımı tahakkümü altında tutan Dörtlü Çete’nin marifeti. Burada tek kazanan taraf Dörtlü Çete. Türkiye, Brezilya, Tanzanya ve hatta ABD’deki tütün çiftçilerinin hepsi kaybeden taraf.
Yazının yarın yayınlanacak ikinci bölümde Dörtlü Çete’nin Türkiye’de tütün tarımını nasıl çökerttiğine ve önemli boyutta bir pazar payını kaptırdıkları yerli üretime dayalı yasadışı tütün ticaretinin asıl müsebbibinin bizzat kendileri olduğunu göstereceğiz. Üçüncü bölümde, yasadışı ticaretle mücadele neferi rolüne bürünen, halk sağlığı şarlatanlığı yapan Dörtlü Çete’nin söz konusu kampanyasının reklam, tanıtım mahiyetine dikkat çekerek, suç isnadında bulunacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder