Reuters: ABD ve İsveç savcıları Bilal Erdoğan’ın adının geçtiği yolsuzluk şikayetini inceliyor
Dignita adlı şirketin ürünlerinin satışında 10 yıllık ticari ayrıcalık karşılığı, Bilal Erdoğan'ın YK üyesi olduğu iki kuruma on milyonlarca dolar lobi ücreti ödeyeceğini taahhüt ettiği iddia edildi.
ABD ve İsveç'teki yolsuzlukla mücadele yetkililerinin, bir ABD şirketinin İsveç'teki iştirakinin rüşvet planlarıyla ilgili, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da adının geçtiği bir şikayeti incelediği öne sürüldü.
Reuters haber ajansının özel haberine göre şirket, ürettiği bir alkolmetrenin Türkiye’de pazar hakimiyeti sağlamasına Bilal Erdoğan’ın yardımcı olması halinde, on milyonlarca dolar komisyon ödemeyi taahhüt etti.
VoA Türkçe'nin aktardığına göre şirketin önerdiği teklif, Reuters tarafından görülen iletişim ve işletme belgelerinin yanısıra konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynak tarafından da detaylandırıldı. Reuters bu planı ve bunun sonucunda ortaya çıkan ön soruşturmaları haberleştirdi.
'Şirket projeden aniden vazgeçti'
Yetkililere sunulan ve Reuters tarafından incelenen bireysel şikayete göre, sonuçta Bilal Erdoğan’a herhangi bir komisyon ödenmedi. Konuyla ilgili bilgi sahibi iki kişiye ve Reuters tarafından görülen şirket yazışmalarına göre, İsveçli şirket Dignita Systems AB, geçen yılın sonlarında projeden aniden vazgeçti.
Dignita'nın Amerikalı sahibi Reuters'a yaptığı açıklamada, Türkiye'de "potansiyel olarak endişe verici uygulamalar" olduğunu öğrendiğini ve ilgili birkaç kişinin işine son verdiğini söyleyerek, projenin durdurulduğunu doğruladı.
Şikayete göre şirketin planı, Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminin Dignita'nın ürününün satışlarını arttıracak düzenlemeleri geçirmesiydi. Bu ürün, sürücü sarhoş olduğunda aracın kontağını kilitleyen gösterge paneli alkolmetresi.
10 yıllık ticari ayrıcalık için Bilal Erdoğan'ın yönetici olduğu kurumlara para teklifi
Şikayete göre Dignita, ürünlerinin satışında 10 yıllık ticari ayrıcalık (münhasırlık) karşılığında, Bilal Erdoğan'ın yönetim kurulu üyesi olduğu iki kuruma paravan bir şirket aracılığıyla on milyonlarca dolar lobi ücreti ödeyeceğini taahhüt etti.
Reuters’a göre bu girişim Eylül ayında engellenmiş olsa da yatırımcıların Bilal Erdoğan'ı, 28 Mayıs'ta beş yıl için yeniden seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a erişim sağlamak için nasıl kilit bir kişi olarak gördüğüne dair bir ipucu veriyor.
Dignita'nın icra kurulu başkanı Anders Eriksson, Reuters'a yaptığı açıklamada, şirketten ayrılmak üzere olduğu ve gizlilik anlaşması imzaladığı için iddia edilen plan hakkında konuşamayacağını söyledi.
Bilal Erdoğan avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada, Dignita ile işbirliği yaptığı iddialarının "tamamen asılsız" olduğunu ve bunun bir "yalanlar ağı" olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan üst düzey bir yetkili de Reuters’a yorum yapmayı reddetti.
Reuters, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bilal Erdoğan’ın, Dignita'nın iddia edilen ‘rüşvet planı’ndan haberdar olup olmadıklarını veya bu plana dahil olup olmadıklarını bağımsız olarak teyit edemedi.
Reuters tarafından görülen resmi yanıtlara göre, Nisan ayında şikayeti alan ABD Adalet Bakanlığı ve İsveçli savcılar, önce bir özel ajanı ardından bir polis müfettişini incelemeler yapmak, ABD ve İsveç’in yolsuzlukla mücadele yasalarının herhangi bir hükmünün ihlal edilip edilmediğini belirlemek üzere görevlendirdi.
Ön incelemeler resmi soruşturmalara ya da suçlamalara yol açmayabilir. Amerikalı ve İsveçli yolsuzlukla mücadele uzmanları, her iki ülkede de komisyon ödeme taahhüdünün belirli koşullar altında cezai bir suç teşkil edebileceğini söyledi.
Washington'daki yolsuzlukla mücadele eden Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nden avukat Scott Greytak, ABD’de para el değiştirmemiş olsa bile “Yabancı Yolsuzluk Uygulamaları Yasası”nın (FCPA) ihlalinin tespit edilebileceğini söyledi. Greytak, "Ancak anlaşma olması ve bu paranın gideceği banka hesabı açılması gibi aleni bir eylem olduğunu kanıtlamanız gerekir" dedi.
Adalet Bakanlığı ve İsveçli savcıların sözcüleri ise Reuters’a, yorum yapmayacaklarını söyledi.
ABD, Dignita'nın Türkiye'deki eylemlerini FCPA kapsamında soruşturmak için yargı yetkisine sahip olabilir. Çünkü İsveçli şirket, dünyanın en büyük varlık yöneticilerinden biri olan Apollo Global Management'ın sahibi olduğu Teksas merkezli şirket 1A Smart Start’a ait.
Apollo, iddialarla ilgili soruları Smart Start'a yönlendirdi. Smart Start ise Türkiye'de hiçbir zaman ürün satmadığını ya da gelir elde etmediğini bildirdi.
Şirket Reuters'a yaptığı açıklamada, "Türkiye'de gelecekteki iş fırsatlarıyla ilgili potansiyel olarak endişe verici uygulamaları öğrendikten sonra, derhal araştırdık ve ilgili tek çalışanın ve üçüncü taraf danışmanların işine son vermek dahil, derhal önlemler aldık. Sonuç olarak, Türkiye'de ticaret yapma konusunda bir ilerleme kaydetmedik" ifadelerini kullandı.
Türk şirket kayıtlarına göre Smart Start'ın, Türkiye'de kayıtlı bir iştiraki mevcut.
Dignita'nın Türkiye'deki bu girişimine İsveç'in ön soruşturma başlattığı haberi, Ankara ile Stockholm arasındaki ikili ilişkilerin hassas bir dönemine rastladı. Türkiye, İsveç'in NATO’ya katılımını, teröristlere evsahipliği yaptığı gerekçesiyle engelliyor. İsveçli yetkililerse bu suçlamayı reddediyor.
'Strateji iki yönlü oluşturuldu'
Cumhurbaşkanı Erdoğan için 2022 yazında hazırlanan ve Reuters tarafından görülen sekiz slaytlık sunuma göre İsveçli şirketin planı, Türk makamlarını alkolmetre ve kontak kilitlerinin kullanımını, belirli sürücü ve araç kategorileri için zorunlu hale getirmeye ikna etmek ve ardından bunların tedariki için 10 yıllık münhasırlık elde etmek üzerine kuruluydu.
Haziran 2022 tarihli mesajın bir kopyasının da yer aldığı ticari belgelere göre, dört yıl süren hüsranla sonuçlanan çabaların ardından Dignita, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, planını özetleyen bir mektup göndermeyi başardı.
Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynağın Reuters’a aktardığına göre bu fırsat, Dignita'dan bir temsilcinin geçen yıl Şubat ayında İstanbul'da Bilal Erdoğan'la bir araya gelerek iki yönlü bir stratejiyi gözden geçirmesinden yaklaşık dört ay sonra ortaya çıktı.
Reuters’ın gördüğü 11 sayfalık "pazarlama keşif anlaşması"nda ayrıntılı olarak ortaya konan stratejinin ilk bölümüne göre, Smart Start'ın Türkiye'deki bir iştirakı, İsveç ve ABD firmalarınca seçilen bir kişinin kontrolündeki İstanbul merkezli bir paravan şirkete, düzenli danışmanlık ücreti ödemeyi taahhüt etti.
Paravan şirkete ödenecek danışmanlık ücretleri, Dignita'nın kitleriyle donatılmış araç sayısına bağlı olarak cihaz başına ve aylık 50 sent ila 3 dolar arasında değişiyordu. Mart 2022 tarihli anlaşma ve Dignita yazışmalarına göre bu şekilde ve öngörülen 10 yıllık münhasırlık süresi boyunca, paravan şirkete aktarılan toplam ücret 500 bin araç için 54 milyon dolar, iki milyon araç için ise 384 milyon dolar olacaktı.
'İbn Haldun Üniversitesi ve TÜGVA Gençlik Vakfı'na yüklü bağış' planı
Konuyla ilgili bilgi sahibi kişiye göre stratejinin sadece sözlü olarak tartışılan ikinci kısmı, paravan şirketin Bilal Erdoğan'ın yönetim kurulu üyesi olduğu iki kuruma, İbn Haldun Üniversitesi ve TÜGVA Gençlik Vakfı'na yüklü bağışlar yapmasını öngörüyordu.
İbn Haldun Üniversitesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu 1990'lı yıllarda kurulmasına yardımcı olduğu bir yardım kuruluşu olan TÜRGEV (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) tarafından kuruldu. TÜGVA ise sosyal yardım projeleri için bağış toplamaya yetkili, kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olarak kayıtlı; Türkiye'de 20’den fazla şehirde öğrenci yurtları işletiyor.
Reuters’a göre bu iki vakıf, sosyal yardım faaliyetlerini destekleyecek şekilde genişledi. Muhalefet liderleri ise bu faaliyetleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçmenlerini kollamak için ülke çapında kullandığı bir himaye sistemi olarak tanımlıyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan üst düzey bir yetkili, siyasi muhalifler tarafından dile getirilen himaye suçlamaları hakkında yorum yapmayı reddetti.
TÜRGEV'in sözcüsü vakfın Dignita ile herhangi bir ilişkisi olmadığını belirterek, vakfın usulsüz faaliyetlerde bulunduğuna dair iddiaların asılsız olduğunu söyledi.
Sözcü, "Faaliyetlerimizin şeffaflığını sağlamak amacıyla idari ve mali süreçlerimiz bağımsız denetçiler tarafından düzenli olarak değerlendirilmektedir" dedi. İbn Haldun Üniversitesi ve TÜGVA yöneticileri ise Reuters’ın yorum taleplerine yanıt vermedi.
Bilal Erdoğan’ın nadiren kamuoyu önüne çıktığını yazan Reuters, 42 yaşındaki işadamının Erdoğan ailesinin diğer üyeleriyle birlikte, bir deniz taşımacılığı ve inşaat şirketi olan BMZ Group'ta azınlık hisselerine sahip olduğunu kaydetti.
Bilal Erdoğan’ın adının geçmişte yolsuzluk iddialarıyla anıldığını da hatırlatan Reuters, “İtalyan savcılar 2016 yılında Bilal Erdoğan hakkında ülkeye beyan etmeden nakit para soktuğu şüphesiyle kara para aklama soruşturması yürüttü. Erdoğan suçlamaları reddetti ve İtalyan savcılar da delil yetersizliğini gerekçe göstererek soruşturmayı geri çektiler. Önceki yıl Rus hükümeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlunun Suriye'deki IŞİD ile sınır ötesi petrol ticaretinden kazanç sağladığına dair kanıtları olduğunu iddia etti. Rusya elindeki kanıtları paylaşmayı reddetti. Bilal Erdoğan iddiaları reddederek radikal isyancıların Türkiye'nin düşmanı olduğunu söyledi” ifadelerine yer verdi.
Dignita, trafik güvenliği cihazlarını satmak amacıyla Türkiye piyasasına 2017 yılında girdi. Türk şirket kayıtlarına göre o yıl Dignita CEO'su Eriksson, Smart Start tarafından kurulan Türk şirketinin başına geçti.
Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişi, Dignita ve Smart Start'ın birkaç yıl boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dolaylı da olsa erişim sağlayamadıkları için çok az ilerleme kaydettiklerini söyledi.
Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişiye göre, 2021 yılının başlarında Eriksson’un bir yardımcısı, İsveçli şirketin planını ilahiyat profesörü ve siyasetçi İrfan Gündüz'e sunabildi ve bu bir dönüm noktası oldu. Reuters’ın kaynağına göre Dignita'nın Gündüz’ü seçmesinin nedeni, Bilal Erdoğan'a yakınlığıyla bilinmesi ve bu sayede Cumhurbaşkanı'na erişim sağlanabilecek olmasıydı. Gündüz, İbn Haldun Üniversitesi'nin mütevelli heyeti başkanı; Bilal Erdoğan da başkan yardımcısı.
30 Mayıs'ta bir iş gezisinde olduğunu söylediği ABD'de kendisine ulaşılan Gündüz, Reuters'a verdiği demeçte "Bunların hepsi dedikodu. Ne ben ne de Bilal bu şirketten haberdar olduk; bu şirketle hiç görüşmedik" dedi.
İrfan Gündüz '100 milyon dolarlık lobi ücreti' istedi mi?
Şirket yazışmalarına ve konu hakkında bilgi sahibi bir kişiye göre, Gündüz'le yapıldığı iddia edilen görüşmenin ardından kapılar aniden açılmaya başladı ve Dignita, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yönetiminin üst düzey bir üyesiyle, trafik güvenliği düzenlemelerini alkolmetre ve kontak kilidi kullanımını kapsayacak şekilde nasıl değiştireceklerini görüşebildi.
Bazı ülkeler toplu taşıma operatörlerinin yanısıra alkollü araç kullanmaktan hüküm giymiş sürücülerin de araçlarını kontak kilitleme sistemleriyle donatmalarını zorunlu kılıyor. Motoru çalıştırmadan önce sürücü bir ağızlığa üflüyor; nefesteki alkol konsantrasyonu yasal olarak izin verilen sınırın üzerindeyse, cihaz motorun çalışmasını engelliyor.
Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişiye göre 2021 baharında Dignita, Gündüz'ün potansiyel olarak 100 milyon dolara kadar çıkabilecek bir lobi ücreti istediğini öğrendi. Dignita CEO'su Eriksson, 8 Haziran'da Türkiye'deki yardımcısına gönderdiği mesajda "Bunu görüşelim" dedi.
Reuters’ın incelediği yazışmalarda Eriksson ve yardımcısı, özellikle toplantı programlarını tartışırken başlangıçta Gündüz ve Bilal Erdoğan'dan isimleriyle, ya da Bilal söz konusu olduğunda "oğul" olarak, bahsetmişler. Ancak daha sonra Türk tarafını "Lobi" olarak tanımlayarak ihtiyatlı davranmışlar.
Eriksson bir mesajında "Lobi bunun için 100 milyon alırsa son derece mutlu olacaklar. Bu kadar paraya yakın bir paraları olduğunu ya da bir daha 100 milyonu bu kadar kolay kazanma fırsatına sahip olacaklarını hayal bile edemiyorum" dedi.
Reuters, Gündüz'ün lobicilik ücreti ödenmesini talep edip etmediğini bağımsız olarak teyit edemedi.
Eriksson, yardımcısına gönderdiği sonraki mesajlarda, böyle bir ücretin hangi hizmetleri satın alacağını açıklığa kavuşturmaya çalıştı. Aynı gün bir başka mesajında "Lobinin bizi zaman içinde desteklemesini ve rekabetten 'korumasını' istiyoruz" diye yazdı. Dignita CEO’su, Ankara eğer rekabete izin verirse, ücretlerin yarıya indirileceğini söyledi.
Eriksson ayrıca Dignita'nın Türkiye'de para kazanmaya başlayana kadar herhangi bir lobi ücreti ödemeyeceğini de açıkça belirtti. CEO, 14 Haziran 2021’deki mesajında "Eğer kabul etmezlerse, dursak iyi olur çünkü sahiplerimiz bize ödeme yapılmadan onlara ödeme yapmamıza asla izin vermezler" dedi.
Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kaynağa göre, 2022 yılı başlarında İsveç ve Türk tarafları peşin ödeme fikrinden vazgeçerek, lobi ücretlerinin paravan bir şirket aracılığıyla ödenmesini öngören iki yönlü bir strateji izlemeye başladı.
Bu kaynak, Bilal Erdoğan'la geçen yıl 25 Şubat'ta İstanbul'un Anadolu yakasındaki bir çocuk müzik okulunda gerçekleştiği iddia edilen karşılaşmanın ardından Dignita'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a iş teklifini özetleyen resmi bir mektup göndermesi gerektiğini anladığını söyledi.
Erdoğan mektubu gördü mü?
Şirket yazışmalarına göre Anders Eriksson 2022 yazında Smart Start'ın CEO'su Matthew Strausz'dan bir mektup taslağı ve bazı talimatlar aldı. Amerikalı CEO 23 Haziran tarihli bir mesajda İsveçli meslektaşına "Anders, eke bak. Cumhurbaşkanı'na nasıl hitap edeceğimiz dışında kullanacağımız taslak bu. Avukat tarafından onaylandı. Tercüme ettirip son onay için geri gönderebilir misiniz? Apollo'nun (...) bir avukatı var, son gözden geçirmeyi yapacak, sonra da şahsen göndermeniz için size vereceğiz" diyor.
Strausz soruları Smart Start'ın bir sözcüsüne yönlendirdi; sözcü şirketin Reuters'in sorularına verdiği yanıtta CEO'nun rolüne değinmedi.
Reuters’ın gördüğü mektubun son versiyonu 29 Haziran 2022 tarihli ve Dignita CEO'su tarafından mavi mürekkeple imzalanmış. Üç sayfalık mektuba Eriksson, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Türkiye'deki yollarda güvenliği arttırma konusundaki başarılarından dolayı överek ve şirketinin bu konuda kendisine, daha da ilerlemesi için yardımcı olmaya istekli olduğunu söyleyerek başlıyor.
CEO, alkollü araç kullanan suçlular ve okul servisleri gibi toplu taşıma araçları için kontak kilitlerinin zorunlu hale getirilmesi ve Dignita'ya bir ihale verilmesi halinde, şirketin "yatırımı mümkün kılmak için gerekli olan temel garantileri ve koşulları" görüşmeye hazır olduğunu belirtiyor.
Konuyla ilgili bilgi sahibi bir kişiye göre mektup İrfan Gündüz'e gönderildi ve Temmuz ayı ortasında cumhurbaşkanlığına teslim edildi.
Dignita, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mektubu görüp görmediğini tespit edememiş olsa da, mektubun anında ve olumlu bir etki yarattığını söyledi.
Aynı ay İsveçli şirket Gündüz'den, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yönetiminin üst düzey bir üyesiyle ve muhtemelen cumhurbaşkanının kendisiyle bir sonraki adımları görüşmek üzere yakında toplantılar yapılacağını öğrendi.
Türkiye'deki ticari kayıtlara göre, planlanan paravan şirket Temmuz ayında İstanbul'da kuruldu. Yasal başvurulara göre şirketin amaçlarından biri yerli ve yabancı şirketler arasında arabuluculuk yapmak. 2022 Ağustos ayında da Dignita, Cumhurbaşkanı Erdoğan için sekiz slaytlık bir belge hazırladı.
Ancak konu hakkında bilgi sahibi olan diğer kişiye göre o zamana kadar Dignita'nın ABD'deki sahipleri Smart Start ve Apollo, bu projenin ABD rüşvetle mücadele yasalarını ihlal edebileceği gibi uygunsuz yönlerinden endişe duymaya başlamıştı; kurum içi bir incelemenin ardından projenin durdurulmasına karar verildi.
Reuters tarafından görülen bir mesaja göre geçen Eylül ayında Dignita, Türk tarafındaki görüşmelere katılan bir kişiye İsveçli şirketin projeden vazgeçtiğini bildirmiş ancak herhangi bir neden belirtmemiş. Bu katılımcı ise "Hadi hayırlısı" şeklinde yanıt vermiş.(26/06/2023)
AP'deki rüşvet skandalı Bilal Erdoğan'ın sözcüsüne uzandı
Avrupa Parlamentosu'nu sarsan Katar Gate soruşturmasında Bilal Erdoğan'ın yasal sözcülüğünü yapmış olan Hakan Camuz'un da adı geçiyor.
Avrupa Parlamentosu'nu sarsan ve "Katar Gate" olarak adlandırılan yolsuzluk skandalında Türkiye bağlantısı olduğu ortaya çıktı.
DW Türkçe'den Serdar Vardar'ın ulaştığı bilgilere göre, skandalla ilgili Brüksel'de yürütülen soruşturmada TURKEN Vakfı ve MÜSİAD'ın İngiltere'deki eski temsilcisi Hakan Camuz ve yönettiği şirketlerin de adı geçiyor.
Geçtiğimiz yıl Dünya Kupası'na ev sahipliği yapan Katar'ın Avrupa Parlamentosu'ndan (AP) bazı milletvekili ve çalışanlarına rüşvet verdiği gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştı. Soruşturma kapsamında Avrupa Parlamentosu eski Başkan Yardımcısı ve Yunan politikacı Eva Kaili, hayat arkadaşı Francesco Giorgi tutuklanmıştı. Giorgi aynı zamanda Katar Gate skandalının baş sanığı olduğu düşünülen İtalyan politikacı ve eski AP Milletvekili Antonio Panzeri'nin de yardımcısıydı.
Üç isim de önce gözaltına alınmış, sonra da şartlı tahliye edilmişti. Soruşturma devam ediyor.
Paravan şirkete Hakan Camuz'dan para transferi
Skandalın kilit isimlerinden biri olan Giorgi, soruşturma kapsamında yetkililere verdiği ifadede, skandalın Türkiye bağlantılarını gündeme getirdi. İfadeye göre, Katar ve Fas tarafından Avrupa politikalarını etkilemek için kullanılan bir organizasyonun parçası olduğunu itiraf eden Giorgi, rüşvet trafiğinde nakit para almak yerine şirket kurarak para akışını yasallaştırmaya çalıştıklarını anlattı. İtalya'da bu amaçla "Equality" adında paravan bir şirket kurduklarını söyleyen Giorgi, "Hakan'a ve adını hatırlamadığım İngiltere'deki şirketine başvurmayı öneren Filistinli'ydi" dedi.
AKP hükümeti ve Erdoğan'ın ailesi ile ilişkileri olan Camuz, Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın bir dönem yasal sözcülüğünü üstlenen bir isim. Aslında avukat olmayan Camuz'un İngiltere'de Stoke White LTD adında bir danışmanlık şirketi bulunuyor.
Dosyada yer alan iddialara göre Hakan Camuz'un yöneticisi olduğu şirket ve bir vakıf 2019-2020 yılları arasında "Equality" adlı paravan şirkete en az 115 bin avro yolladı. Belgelerde paravan şirkete Camuz'un firması üzerinden 55 bin avro, mütevelli heyetinde olduğu ve Londra'da 2009 yılında kurulan Radiant Trust Vakfı'nın hesaplarından da yine aynı dönemde 60 bin avro para aktarıldığı görülüyor.
Giorgi ifadesinde, organizasyonundaki görevinin "eski patronu Antonio Panzeri'nin muhasebecisi Monica Bellini ve kızı Silvia'yı Hakan ile temasa geçirmek" olduğunu söyledi. Giorgi, yaptığı işleri "Silvia bir avukat olarak raporları hazırlıyordu. Ben de yabancı dil bilgimle Equality şirketine yardımcı oluyordum. İtalyan firmasının İngiliz firmasını kullanmasını kılıfına uydurmak için raporlar İngilizce sunulmalıydı. O yüzden ben de ailemde İngilizce konuşanlardan yardım isteyerek hizmet verdik, ama ailem aslında ne olup bittiğini bilmiyordu" diye anlattı.
Paravan şirketin hesaplarını inceleyen yetkililer, Camuz'un yanı sıra Türkiye'den başka bir şirketin daha Equality'e para yolladığını tespit etti. Bu şirketin adı belgelerde "Team Organizasyon Basın Yayın Ticaret Limited Şirketi" olarak geçiyor. İstanbul Fatih'te 2016'da Filistin uyruklu Hamza A. F. Harara tarafından kurulan şirket, Şubat 2018'de Lübnan vatandaşı Hassan Dergham'a devrediliyor. Elde edilen bilgilere göre şirket devir sonrası, Aralık 2018 ile Şubat 2019 arasında, İtalya'daki paravan şirkete toplamda 200 bin avro ödeme yaptı.
Giorgi'nin para transferi ile ilgili iddialarını, eski patronu Panzeri'nin verdiği ifadeler de destekliyor. Belgelere göre Panzeri, Katar'dan gelen paranın büyük bir kısmının kendilerine "Londra'daki bir Türk iş adamı ve avukatı" aracılığıyla aktarıldığını söyledi. Giorgi'nin ifadesinde bahsettiği Filistinli'nin Harara mı ya da Dergham mı olduğu ise bilinmiyor. Camuz'un soruşturmaya dahil edilip edilmeyeceği de belirsiz.
Camuz yolsuzluğa karıştığı iddiasını kabul etmedi
Şu anda soruşturma dosyasına dahil olmayan Hakan Camuz, hakkındaki iddialara ilişkin DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
Paravan şirket Equality'e ödemeler yaptığını kabul eden Camuz, ancak Katar Gate soruşturması kapsamında adı geçen siyasileri tanımadığını belirterek Katar lehine rüşvet parası sağlamak üzere şirkete ödeme yaptığı iddialarını yalanladı.
Francesco Giorgi ile Katar'ın başkenti Doha'da tanıştığını, kendisinin özellikle AP'deki başarılı lobi çalışmalarından çok etkilendiğini belirten Camuz, Giorgi'den etik lobicilik hizmetleri almak ve Avrupa Birliği fonlarına erişmek için ödemeleri yaptığını söyledi.
Hakan Camuz ve Erdoğan ailesiyle ilişkisi
Daily Sabah'ın haberine göre, CNBC'de yayınlanan ve Bilal Erdoğan'ı aşırı İslamcı gruplara yardım ettiği belirtilen İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile ilişkilendiren bir habere karşı açılan tekzip davasında Hakan Camuz, 2014 yılında Erdoğan'ın basın sözcülüğünü yapmıştı.
Camuz'un İngiltere'deki şirketi ayrıca 10 kişinin İsrail askerleri tarafından öldürüldüğü Mavi Marmara olayını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşımak istemiş, ancak mahkeme başvuruyu kabul etmemişti.
Hakan Camuz, AKP hükümetinin dış politikaları ile bağlantılı davalarla da biliniyor. DW Türkçe'ye yolladığı yanıtta Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde dava açan ilk firma olduklarını, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri haklarında savaş suçları ve siyasi suikastler suçlamasıyla, Hindistan hükümeti hakkında da Keşmir'de işlediği iddia edilen insan hakları suçları nedeniyle Avrupa'nın farklı ülkelerinde dava açtıklarını belirtti.
AKP'l Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde kurulan TÜRGEV (Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı) ve Ensar Vakfı işbirliği ile 2014 yılında ilk olarak ABD'de kurulan TURKEN Vakfı'nın İngiltere temsilciliği de 2015 yılında Hakan Camuz'un firması Stoke White'ın Londra'daki adresinde kuruldu. Camuz, vakfın İngiltere temsilciliğini 2019'a kadar yönetti.
Sonrasında vakfın yönetimi hukuk firmasındaki ortağı Türkan Akbaş ile Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı ve çocuklarının eğitim sponsoru Remzi Gür'ün kızı Yasemin Gür Solmaz'a bıraktı.
Türk ve Müslüman öğrencilere barınma, burs ve diğer kültürel programlar aracılığıyla yardım ettiği belirtilen TURKEN Vakfı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2022 yılının Mayıs ayındaki iddialarıyla gündeme oturmuştu. Kılıçdaroğlu, ABD'deki TURKEN vakfına toplamda bir milyar lira aktardığını belirtip "Toplu bir kaçış planı yürürlükte" diyerek Erdoğan'ın vakıf süsü verdiği paralel yapılarla yurt dışına para aktardığını iddia etmişti.
Hakan Camuz - Mehmet Şimşek bağlantısı
Hakan Camuz'un şu anda hayatını Londra'da sürdüren eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'le de bağlantısı bulunuyor. Mehmet Şimşek 5 Ağustos 2021 yılında İngiltere'de London RS Properties adı altında bir firma kurdu. Firmanın kuruluşunda yer alan ve bir dönem müdürlüğünü yapan kişi ise Hakan Camuz.
London RS Properties firmasının Mehmet Şimşek'le beraber diğer bir ortağı da Türkiye’nin bir çok yerinde köprü, viyadük, otoyol, ve maden projesi ihaleleri alan Ek-Pet İnşaat şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Reşitoğlu.
DW Türkçe'nin bu konudaki sorusuna yanıt veren Camuz, "London RS Properties gayrimenkul sirketi kuruluş aşamasında prosedürler doğrultusunda bir ihtiyaçtan dolayı çok kısa bir sure direktörlük rolümün olduğu ve kurulduktan hemen sonra istifa ettiğim bir firmadır" yanıtını verdi. Camuz, eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i dostu olarak tanımladı.
Mehmet Şimşek ise DW Türkçe'nin konuya ilişkin sorularına yanıt vermedi.
Sahte evlilikler düzenleyen göçmenlik uzmanı
Camuz, gönderdiği yanıtlarda faaliyetlerini de "göçmenlik hukuku alanında yaptığımız çalışmalar son 10 yılda daha çok insan hakları ihlalleri ve savaş suçları alanında yoğunlaşmış bulunmaktadır" şeklinde açıkladı.
Mütevelli heyetinde bulunduğu ve insan hakları örgütü olarak tanıtılan Radiant Trust'ın web sitesine göre vakfın tek bir çalışanı var. O da operasyon müdürü Zafer Altınbaş. Radiant Trust sayfasına göre göçmenlik ve insan hakları konularında uzman olan Altınbaş, İngiltere basınında yer alan bilgilere göre 2013 yılında Arnavutluk mafyası mensupları da dahil binlerce kişiye sahte evlilikler düzenleyerek Birleşik Krallık vatandaşlığı almalarını sağlamak ve bu yolla elde edilen 2 milyon sterlinlik haksız kazancı aklamaktan yargılanarak 6 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.
İtalyanca da bildiği belirtilen Zafer Altınbaş, 26 Nisan 2019'da Londra'da kurduğu Black Pearl Management Consultancy adlı şirketinin yönetimini 26 Ekim 2021 tarihinde Hakan Camuz'a devretti.
Katar Gate'de neler olmuştu?
Belçika'nın başkenti Brüksel'de savcılığın yürüttüğü yolsuzluk soruşturması kapsamında Aralık 2022'de 16 eve yapılan baskınlarda 1,5 milyon avro nakit para ele geçirilmiş ve Yunan siyasetçi Eva Kaili gözaltına alınmıştı. Polis, Kaili'nin dairesinde yaptığı aramada içinde yüklü miktarda nakit paranın bulunduğu çantalar bulunduğunu duyurmuştu. 2022 FIFA Dünya Kupası'nın ev sahibi Katar'ın yanı sıra ve Fas'ın da aralarında bulunduğu ülkelerin AP vekillerine ve çalışanlarına rüşvet verdiği iddiasıyla başlatılan soruşturmada dört kişi tutuklandı.
Ancak Panzeri ve Giorgi, AP'nin diğer üyelerini etkilemek için Katar ve Fas'tan rüşvet aldıklarını itiraf ederek savcılıkla anlaşma yapıp şartlı tahliye edildi. Aralık ayında tutuklanan ve bütün suçlamaları reddeden Eva Kaili ise 14 Nisan'a kadar tutuklu kaldı. Bu tarihte Kaili'nin de şartlı tahliyesiyle artık tutuklu sanık kalmadı. Soruşturma devam ediyor.
Giorgi ve Panzeri'nin haftalarca aynı hücreyi paylaştıkları basına yansımış ve gözaltında birlikte savunma planlamış olabilecekleri suçlamalarına yol açmıştı. Uzmanlara göre iki şüphelinin bir hücreye kasıtlı olarak konularak konuşmalarının kaydedildiği durumlar Belçika'da daha önce yaşandı.
Panzeri ifadesinde, Kaili'nin 2019 Avrupa Parlamentosu seçim kampanyasını finanse etmek için Katar'dan 250 bin avro aldığını iddia etti.
Katar Şeyhi'nin vergi cennetindeki firması
Öte yandan, Katar'ı yöneten Al-Thani hanedanı mensubu ve Katar Uluslararası İslami Bankası Genel Müdürü Halid Thani Al Thani İngiltere'ya bağlı bir vergi cenneti olan Jersey adasında kayıtlı Radiant Properties Limited adlı bir firmanın sahibi.
Süddeutsche Zeitung ve Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından 2017 yılında yayınlanan "Paradise Papers" belgelerindeki Appleby Hukuk Bürosu arşivlerinde Jersey'de kayıtlı Radiant Properties Limited adlı bir firmanın yine İngiltere'de kayıtlı Radiant Trust tarafından yönetildiği belirtiliyor. Ancak adı geçen Radiant Trust'ın Hakan Camuz'un mütevelli heyetinde bulunduğu vakıf olduğuna dair ise bir kanıt evraklarda bulunmuyor.
DW'nin bütün sorularına cevap veren Camuz, Şeyh Halid Thani Al Thani ile bir ilişkisi olup olmadığı sorusuna yanıt vermedi. Halid Thani Al Thani de bu haberin yayınlandığı tarihe kadar sorulara yanıt vermedi. (24/03/2023)
(soL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder