TÜGVA’da yaşanan ve yıllardır örtbas edilen taciz olayını açıklıyoruz. TÜGVA Iğdır İl Temsilcisinin, MİT’çi olduğunu söyleyerek ilahiyat fakültesindeki çok sayıda kadın öğrenciyi kandırdığı ve taciz ettiği öne sürülüyor. Tacizin yazışmaları, ses kayıtları var ama TÜGVA zarar görmesin diye soruşturma bile açılmamış.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucuları arasında olduğu Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) devlet destekli büyük bir örgütlenmeye dönüştü. Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan protokollerle TÜGVA’ya okullar tahsis ediliyor, ortak projelerle sınıf sınıf örgütlenmelerinin önü açılıyor. Kimi zaman AKP’li belediyelerin, kamu kurumlarının çok değerli varlıkları onlara tahsis ediliyor, kimi zaman yüklü bağışların adresi oluyor. Hatta Metin Cihan’ın yayınladığı TÜGVA belgelerinden orduya, polise, yargıya, pek çok kuruma vakıftan kişilerin yerleştirildiğini gördük.
TÜGVA, geçen hafta sonu Gebze Teknik Üniversitesi’nin haremlik selamlık bahar pikniğiyle gündeme geldi. TÜGVA’nın desteklediği öğrenci derneklerinin piknik duyurusunda ‘erkek ve kızların oturma düzeni hususunda ayrı şekilde yer almasına özen gösterileceği’ belirtilmişti.
Meğer…
Dini temelli eğitim için okulları kuşatan TÜGVA’da 2016- 2017 yıllarında bir taciz skandalı yaşanmış ve üzeri örtülmüş.
Baştan anlatalım:
Ebubekir Öztürk, 22 Aralık 2016’da TÜGVA Iğdır İl Temsilciliği’ne getirildi. Dönemin TÜGVA Başkanı İsmail Emanet bunu Twitter hesabından bir fotoğrafla duyurdu.
Pek çok şehirde olduğu gibi Iğdır’daki üniversite ile TÜGVA iç içe geçmiş, birlikte çalışıyordu. İlahiyat Fakültesi’nde TÜGVA’nın odası vardı. Öğretim üyeleri öğrencileri TÜGVA’ya yönlendiriyordu. Ama bir süre sonra vakıfta sadece kadın öğrenciler olması, Iğdır Üniversitesi Rektörlüğü’nün bile dikkatini çekti. 2017’deki TÜGVA’nın İstanbul Gençlik Buluşması’na da sadece kadın öğrenciler götürülmüştü. Rektörlük vakfa, “Neden sadece kız öğrenciler gitti, erkek öğrenci yok mu” diye tepki gösterdi.
TÜGVA’nın İstanbul Gençlik Buluşması etkinliğinde çekilen fotoğrafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elleri Ebubekir Öztürk’ün omzundaydı.
2017’de Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi 3 kadın öğrenci, üniversitede öğretim üyesi olan rektör danışmanı Yrd. Doç. Dr. Osman Bayraktutan’un kapısını çaldı ve yaşadıklarını anlattılar. Delil olarak ses kayıtları, Ebubekir Öztürk ile yazışmalarının ekran görüntülerini verdiler.
‘ERKEK ÖĞRENCİ HİÇ YOKTU’
Öğrenci B.Ç. o dönem şunları söyledi:
“Bizi TÜGVA’ya Iğdır Üniversitesindeki hocalarımız yönlendirdi… vakıfta sadece bayan arkadaşlar görev yapıyordu. Kâğıt üzerinde isimleri olan erkek arkadaşları biz hiç görmedik. Ebubekir Öztürk kendisinin MİT personeli olduğunu ve Iğdır’da gizli bir görevde olduğu, bekâr olduğunu, vakıfta sadece perde görev yaptığını, kızlarla iletişim kurarak bilgi topladığını anlatıyordu. Bu şahıs kod adlarıyla hesaplar açarak bizlerle konuştu. Bana karşı ilgisinin olduğunu söyledi. Birçok arkadaşımız bu kişinin korkusundan yatay geçiş yapıp il değiştirmek zorunda kaldı… Birçok kız hakkında ilişkide bulunduğunu bizlere söyledi.”
Kendilerini kimsenin dinlemediğini anlatan B.Ç. “Bu kişi herkesin özel hayatıyla ilgili bilgilere sahip olduğu için kimse bize yardım etmedi. Osman Hoca’nın yanına gittik” dedi.
‘DOĞUŞTAN REİSÇİ AKADEMİSYEN’
Osman Bayraktutan, 2017’de öğrencilerle görüştükten sonra TÜGVA genel merkezine şikayet dilekçesi gönderdi. Dilekçede Osman Bayraktutan kendisini şöyle tanımlıyordu:
“Doğuştan reis destekçisi, AK Parti’ye olan ilgi ve alakamı da fakültemizdeki öğrencilerimizden ve öğretim elemanlarımızdan da gizlemeyen bir akademisyenim.”
Osman Bayraktutan yazısında TÜGVA Iğdır Temsilcisi Ebubekir Öztürk’ün ilahiyat fakültesindeki ve fakülte dışındaki ‘bayan öğrencileri’ nasıl istismar ettiğini bilgi ve belgelerle anlatacağını ifade ediyordu. İl temsilcisinin kendisini MİT elemanı olarak göstererek öğrenciler üzerinde etki ve korku yarattığını anlatarak öğrencileri taciz ederken kullandığı yöntemleri ise şöyle sıraladı:
1- TÜGVA’nın maddi gücünü kullanarak burs verme yoluyla,
2- Yazılım mühendisi olması nedeniyle üniversitedeki başarısız notlara uzaktan erişim sağlayarak değiştirebileceği vaadiyle,
3- İstihbarattan veya gizli görevde olduğunu belirterek karşısındakilere korku iklimi oluşturarak.
4- Ağına düşürmek istediği kişilerin arkadaşlarından öğrendiği sırları kullanarak şantaj yoluyla,
5- Psikolojik baskı ve yöntemleri kullanarak etkileme yoluna gidip, düşünme ve akletme yöntemlerini tıkama yoluyla ağına düşürüp, çıkmasını da engellemektedir.
‘VATAN MİLLET BAYRAK, CANIMFEDATÜRKİYEM’
Osman Bayraktutan öğrencilerden öğrendiği Ebubekir Öztürk’ün sosyal medyada kullandığı kod adlarını şöyle sıraladı:
‘Ensar Tunç, Yavuz Erdoğan, Koray Ak, Vatan Millet, Vatan Millet Bayrak, Canimfedatürkiyem.’
DIŞ GÖRÜNÜŞÜ GÜZELSE…
Öğrencilerden temin ettiği yazışmaların ekran görüntülerini de yazısına ekleyen Osman Bayraktutan şunları yazdı:
“Bu arkadaş evli ve iki çocuk babası olmasına rağmen kendisini bekar olarak göstermekte olduğunu ve her bir TÜGVA üyesi bayanı farklı açılardan kullandığını gördüm. Eğer dış görünüşü güzel bayansa bizzat kendisini kullanmakta.”
Osman Bayraktutan buna kanıt olarak ‘Koray Ak’ kod adını kullanan Ebubekir Öztürk ile B.Ç. isimli öğrencinin yazışmasının ekran görüntüsünü ekledi. İddiasına göre; bu mesajlarda Ebubekir Öztürk (Koray Ak adıyla), öğrenciye ‘Bak senden hoşlanıyorum’ yazıyor. ‘Uff abi dalga geçme’ diye yanıt alınca ‘Ne dalgası ya. Bunun dalgası mı olur. Seni gerçekten çok beğeniyorum. Aklımdasın hep’ yazarak ısrar ediyor. Bu öğrenci, daha sonra Ebubekir Öztürk’e gönderdiği mesajda evli ve çocuğu olduğunu öğrendiğini anlatıyor. ‘Seni tanıdığım, abi dediğim güne lanet ediyorum’ yazıyor.
‘EĞER BAYANLAR GÜZEL DEĞİLSE…’
Osman Bayraktutan şikayet yazısına şöyle devam etti:
“Eğer üye bayanlar güzel değilse, başka hoşlandığı güzel bayanları ayarlaması için aracı olarak kullandığına şahit oldum.”
Bayraktutan’ın dilekçeye eklediği yazışmada Ebubekir Öztürk, bir kadın öğrenciye isimler sıralayarak kendisine ayarlamasını istiyor.
Bu öğrencinin nasıl etki altına alındığı mesajında anlaşılıyor:
“… kızdın abi bana yapmaya çalışacağım dedim. Sen büyük insansın, büyük kayıplar vermiş olabilirsin, biz umurunda olmayabiliriz. Ama bizim gibi küçük insanlar için çok değerlisin. Ve hepimizin hayatında kocaman yer edindin.”
‘BİRAZ KAFA DAĞITAYIM ONUNLA’
Dilekçedeki iddiaya göre; Ebubekir Öztürk ile öğrenci arasındaki yazışma özetle şöyle:
Ebubekir Öztürk: “Biraz kafamı dağıtmam lazım. Onun için K. de ısrar ediyorum.”
Öğrenci: “… Ama içim el vermiyor abi. Sen ve K.”
Öğrenci: Yapamadım ya.
Ebubekir Öztürk: Saçmalama kardeşim gerek yok. Z.S. nasıl sence. Olur mu. Ya da M.
Öğrenci: Sevgilisi var abi… M. nasıl olacak ki…
Ebubekir Öztürk: Seni teşkilatta görmüş filan dersin…
Ayrıca dilekçeyle birlikte ses kayıtları da TÜGVA Genel Merkezi’ne gönderildi. Bir ses kaydında öğrenci S.T., Ebubekir Öztürk’e Iğdır’ı terk edeceğini söylüyor. Ebubekir Öztürk “Seni seviyorum… Eğer memlekete erken gidersen ben çok üzülürüm” diyor.
KANLI YALANLAR
Ebubekir Öztürk, ‘Dava Arkadaşı’ isimli Whatsapp grubunda yazdıkları öğrencileri nasıl etkisi altına aldığını ortaya koyuyor:
“En sevdiğin arkadaşın başına bir kurşun ve kucağınızda son nefesini verirken ölüyor muyum la demesi ya da şahadet getirmeye çalışması ama ağzı kanla dolu olması… Size soruyorum ne yapardınız…”
Osman Bayraktutan şikayetinde kısa bir araştırmayla Ebubekir Öztürk’ün musallat olduğunu tespit ettiği 10 öğrencinin adını sıraladı. Bu öğrencilerden 3’ünün kendisine yazışmaları ve bilgileri verdiğini anlattı. Çok daha fazla mağdur olabileceğini ifade etti.
‘ÇOK TATLI YA, BAYILDIM BUNA’
Bu dönemde dilekçenin ulaştığı TÜGVA Genel Merkezi’nde Teşkilat Koordinatör Yardımcısı olan Ramazan Aydoğdu disiplin incelemesi başlattı. Osman Bayraktutan’ın verdiği belgeler dışında başka bir yazışmanın ekran görüntüsüne ulaşmıştı. Bilinmeyen bir numaradan Ebubekir Öztürk’ün kullandığı telefon numarasına iki başörtülü öğrencinin fotoğrafı gönderilmişti. Fotoğrafı gönderen kişi “S.K. Bizim sınıfta. Erzurumlu. Hemşon” yazmıştı. Ebubekir Öztürk ise “Çok tatlı ya… Bayıldım ya buna” diye yanıt vermiş ve gözü kalp şeklinde emojiler göndermişti.
Ramazan Aydoğdu, öğrenciler, Erzurum İmam Hatipler Koordinatörü Tekin Pınar ile telefonla görüştü ve bunları inceleme raporuna yazdı. Hepsi iddiaları doğruluyordu.
‘ENSAR VAKFI GİBİ OLMASIN’
Ancak bu görüşmelerin tutanakları skandalın nasıl örtbas edildiğini ve bir sır olarak kaldığını da ortaya koyuyor.
Öğrenci B.Ç. şöyle diyordu:
“Biz bu olayı, Ensar’daki gibi bir durum olmaması için sustuk ve bastırmaya çalıştık. Ancak, yeni gelen öğrencilere de aynı şekilde bir girişimde bulununca biz bunları anlatmaya başladık.”
İnceleme raporu için görüşme yapılan Erzurum İmam Hatipler Koordinatörü Tekin Pınar da skandaldan haberdardı ve özetle şunları söylemişti:
“Osman Bayraktutan’dan olayı öğrendim. Bu işin basına çıkması durumunda vakfın başındaki Bilal bey de zarar görür. Belgelere inanmayarak mağdur olan kişilerle konuştum. Bu kişi birçok kız öğrencimizi kullanmış ve flört etmiştir… Iğdır küçük bir yer mağdur kız çocukları korkularından kimseye durumu anlatamamışlar. Üniversite de görev yapan hocalar Ebubekir Öztürk’ten korktukları için çekiniyorlar.”
‘BASINA YANSIMADAN ÇÖZÜLSÜN’
Osman Bayraktutan da yazdığı şikayet dilekçesinin sonunda Ensar Vakfı olayını hatırlatarak yaşananların sır kalması gerektiğini şu sözlerle anlatıyordu:
“Endişemiz şu ki, ‘Ensar Vakfı’nın bir kendini bilmezi tarafından yapılan eylem’ neticesinde hem Vakfa hem de Cumhurbaşkanımıza söylenenler ortadayken, TÜGVA gibi, Cumhurbaşkanımızın bizzat oğlunun kurduğu ve kendisinin de azami derece önem verip desteklediği bu vakfın adının ahlaki zafiyet noktasında dibe vurmuş bir insan tarafından lekelenmesidir. Kısa vadede, bu konunun basına ve diğer art niyetli kişilerin bilgisine yansımadan çözüme kavuşturulması elzemdir.”
‘ARAZİMİZİ TÜGVA’YA VERİRİZ’
Osman Bayraktutan’ın dilekçesinin sonunda şoke eden bir teklif vardı.
“Konu halledildikten sonra İlahiyat Fakültesi derneğimiz bünyesinde bulunan ve şuan Yurt yapması için Diyanetten yardım talebinde bulunduğumuz altı (6) dönüm arazimizi protokol çerçevesinde TÜGVA’ya vereceğimizi beyan eder saygılar sunarım.”
Ancak tüm bu bilgiler, belgeler, raporlar, yazışmalar yıllarca bir sır olarak kaldı ve üstü örtüldü. Bir dönem sonra Ebubekir Öztürk’ün yerine başkası atandı. Olay soruşturulmadı, yargıya intikal etmedi.
Bu dilekçeyle ilgili ulaştığımız Doç. Dr. Osman Bayraktutan’a Ebubebekir Öztürk hakkında dava açılıp açılmadığını sorduk. Bayraktutan “Sizi niye ilgilendiriyor. Gizli mahrem bir şeylerdi. Devlet, millet ne yapması gerekiyorsa yapsın. Oldubitti. Gereken yapıldığını biliyorum. Dava açılıp açılmadığını bilmiyorum. Ama oradan alındı” diye yanıt verdi.
Gazeteci Metin Cihan, Ekim 2021’de TÜGVA’dan sızan belgeleri yayınladı. Bir belgede TÜGVA’nın il temsilcileri hakkında bilgi notları vardı. O listede Ebubekir Öztürk’ün karşısına şu not düşülmüştü: “Hakkında gayri ahlaki duyumlar vardır.”
Metin Cihan’a TÜGVA belgelerini sızdırdığı iddiasıyla eski TÜGVA yöneticisi Ramazan Aydoğdu tutuklandı. Onun bilgi sızdırmadığını savunduğu davada da Iğdır’da yaşananların ipuçları vardı. Flash belleğinde bulunan ‘IĞDIR DOSYASI’ isimli belgeyi TÜGVA bilgisayarlarından almakla suçlanıyordu. Bu dosyanın kendi yaptığı inceleme olduğunu ve hiçbir yere sızdırılmadığını anlatmıştı.
Ramazan Aydoğdu, evindeki aramada el konulan dijital verilere dikkat çekmiş ve şöyle konuşmuştu:
“(Metin Cihan’ın yayınladığı belgelerle kıyaslama yaparak) Dijital verilerim içinde çok daha büyük sansasyon oluşturacak veriler vardı, bunların hiçbiri sızmamış, yayınlanmamıştır. TÜGVA yönetimini rezil etmek için yapmak istesem çok daha fazla yüz kızartıcı disiplin soruşturmalarını ve şikayetleri aktarmam gerekirdi.”
Iğdır Dosyası şimdi ortaya çıktı. Acaba yıllardır üzeri örtülen, dava konusu olmayan başka olaylar var mı?
/././
Bir adaletsizlik öyküsü: Dövdü, tehdit etti serbest bırakıldı
Aracında Cumhurbaşkanlığı forslu giriş kartı ve AK Parti amblemi olan eski erkek arkadaşı tarafından kaçırılan A.G. Ankara’daki bağ evinde alıkonuldu. Saatlerce şiddet gördü, cinsel saldırıya maruz bırakıldı. Gözünü kaybedebilir. Ama onu döven ve annesi ile babasının külliyede çalıştığını söyleyerek ‘Bana bir şey olmaz” diyen zanlı, aynı gün serbest bırakıldı.
A.G. Burak E.’den gördüğü fiziksel şiddetten dolayı gözünü kaybedebilir. (Fotoğraflar: BirGün)Her gün kadınların katledildiği ülkede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldı ve şimdi 6284 sayılı kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair kanun iktidarın hedefinde. Bu sırada ülkede erkek vahşeti bütün hızıyla devam ediyor. Cezasızlık canilere cesaret veriyor.
21 yaşındaki üniversite öğrencisi bir genç de bir hafta önce Ankara’da bu dehşeti yaşadı ve sonrasında adaletsizlikle yüzleşti.
A.G. ailesiyle Ankara’da yaşıyor ama başka bir şehirdeki üniversitede Sosyal Hizmetler ve Danışmanlık bölümü öğrencisi. Yazın bir işyerinde çalışarak üniversite eğitimi için para biriktiriyordu.
İki ay önce arkadaş ortamında 32 yaşındaki Burak E. ile tanıştı. Burak E. boşanmıştı, bir çocuk babasıydı. Arkadaşlıkları bir süre sonra ilerledi. Burak E., annesi ve babasının Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda çalıştığını anlatıyordu. Kullandığı arazi tipi kamyonetin plakası ’06 AK’ diye başlıyordu ve ön camında Cumhurbaşkanlığı forsu olan ‘külliye’ giriş kartı vardı. Ayrıca bazen ‘AK Parti tanıtım kartı’nı da ön cama koyuyordu.
A.G. bir süre sonra Burak E.’nin tavırlarından rahatsız oldu ve ayrılmak istedi. Ancak adam onu rahat bırakmıyordu. A.G. onu ilişkinin bittiğine ikna etmek için son kez buluşmaya karar verdi. Burak E. 12 Haziran günü işyerinin önüne gelerek A.G.’yi aldı, alkollüydü. A.G.’nin karşı çıkmasına rağmen onu Ayaş İlçesi’ndeki Gökler Köyü’nde bulunan bağ evine götürdü. A.G.’nin anlatımlarına göre; “İstediğin yere şikayet et. Bana kimse bir şey yapamaz” diyordu.
Sonrasında yaşadıklarını A.G. avukatının önerisiyle çektiği video kaydında şöyle anlattı:
“Düzgünce konuştum. Onu istemediğimi, böyle yapmaması gerektiğini anlattım ama anlamadı. İkna etmeye çalışırken Burak E’nin üç arkadaşı geldi. Onlar gelince beni odaya kilitledi. Alkol almaya devam ettiler.”
A.G.’nin anlatımlarına göre; Burak E., 3 arkadaşı gittikten sonra tacize başladı. A.G. bağırınca yumruk savurdu. A.G. kaydettiği video da şunları anlattı:
“Bana sürtündü, öptü, boynumu sıktı. Ben bağırınca yüzüme, kafama defalarca yumruk attı. Ağzıma alkol şişesi soktu, içmedim zorla içirdi. Daha sonra eve gelen üç arkadaşından birini aradı. “Ben bu kızı dövdüm” diye gülerek anlattı. Arkasını dönünce can havliyle evden kaçmaya başladım. Gece 02.00 sıralarıydı, karanlıktı. Evler yoktu, dağlık bir yerdi. Arabayla peşimden gelip üzerime sürdü. Ben düştüm ve ayağım kırıldı. Sürükleyerek beni kamyonete götürdü, işkenceye devam etti.”
Burak E.’nin sürükleyerek yine eve soktuğu A.G. yaralıydı. Üzeri kan ve çamur içindeydi. “Gözün iyileşinceye kadar bir hafta burada kalacaksın, sonra evleneceğiz” diyordu.
A.G. video kaydında sonrasını şöyle anlattı:
“Zorla üstümü başımı çıkardı, yarı çıplak kaldım. Kıyafetlerimi makineye attı. Tekrar üzerime çıktı. Sürtündü. Boğazımı sıkarak beni öpmeye başladı. Bağırdığım için defalarca yine darp edildim. Kafama vuruldu. ‘Ne yaparsan yap bana hiçbir şey olmaz. Benim babam külliyeden emekli annem külliyede memur’ diyordu. AK Parti adını kullanarak beni defalarca tehdit etti. Ailemin canıyla kendi canımla beni tehdit etti. Hiçbir partili siyasi kimliğim yok ama bunların bilinmesini istiyorum. AK plakalı ve AK Parti amblemli arabasının bir sürü suç kaydı var. Telefonumu gasp etti, kırdı. İçeriden bir silah getirdi ve başıma dayadı.”
Kafasına silah dayanan A.G., Burak E.’ye sakin olmasını, şikayetçi olmayacağını söylüyordu. Ama işe yaramadı. Kafasına defalarca vurulan genç kadın bayılmıştı.
A.G. uyandığında kırılmış telefonunu buldu. Arkadaşına mesajlar attı. 13 Haziran sabahı 07.00 atılan mesajlarda A.G. evin bahçesindeki kamyonetin ve salondaki tüfeğin fotoğraflarını da göndermişti. Mesajlarında “Zor yazıyorum sakın arama”, “Aileme zarar verir diye korkuyorum”, “Telefonumu aldı, anneme filan kimseye ulaşamıyorum”, “Sana uyurken çeken bir yer zor bulup yazdım”, “Ne olur yardım et”, “Ne olur sağ çıkayım buradan.”, “Ben ölürsem ya da aileme bir şey olursa bu adam sorumludur” içeriğinde mesajlar gönderdi. Ardından konum bilgisini paylaştı. Haber ulaşan annesi hemen jandarmayı aradı ve konuma doğru yola çıktı. Bu sırada jandarma harekete geçmişti.
A.G. kurtuluş anlarını videoda şöyle anlattı:
“Jandarmalar gelene kadar onun uyanmaması için dua ettim. Daha sonra uyanacak korkusuyla makinedeki ıslak kıyafetlerimi aldım ayak kırık halde sürüne sürüne giyinmeye çalıştım. Kapıdan yavaş yavaş çıktım. Bahçenin dış kapısı kilitleydi. Orada bekledim o sırada arkamdan geldi. Beni içeri sürüklemeye çalışırken jandarmalar geldi ve bunu gördü. Bahçe kapısını açamadılar, kırarak girdiler. İçeride silahın olduğunu söyledim. Silahı buldular.”
A.G. hastaneye kaldırılırken Burak E. gözaltına alınmıştı. Hastanedeki ifadesinde korku ve şok içindeydi, çok az hatırlayabildiklerini kısaca anlatabilmişti. Bir gözü morarmış ve şişerek tamamen kapanmıştı. Kafasında ve vücudunda çok sayıda yara, darp izi vardı. Acı içindeyken Burak E.’nin “Bana hiçbir şey olmaz” diyen sesi kulaklarındaydı.
Burak E. jandarma ve savcılıktaki ifadesinde “Ben kimseye tehditte bulunmadım. Bağ evinde otururken müşteki birden bana küfür etti. Ben de sinirlendim iki kere suratına tokat attım. O da bana saldırdı. Attığım tokat müştekinin gözüne gelmiş olabilir. Bağ evine kendisi gelmek istedi. Birlikte alkol aldık. Ben kesinlikle silahla tehdit etmedim. Suçsuzum” dedi.
Burak E. Aile suçlarına bakan nöbetçi savcılığa sevk edilmişti. Sadece cebir ve şiddetle alıkoyma suçlaması yöneltilmişti. Oysa yaralama ve cinsel saldırı gibi çok sayıda suç vardı.
A.G. üç gün yaralı halde acı içinde hastanede yattı ama Burak E., Ankara Batı 1. Sulh Ceza Hakimliği’nce 13 Haziran 2023 yani olay günü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Oysa savcılık tutuklama talep etmişti. Savcılık karar itiraz etti ama sonuç değişmedi. Burak E. için yurt dışı çıkış yasağı, haftada bir gün karakola imza vermesi ve A.G.’nin yaşadığı mahalleye girmemesi yönünde adli kontrol kararları verilmişti.
Bu kararın şokunu yaşayan A.G. video kaydından adalet çağrısı yapıyordu:
“Beni kaçırdığı araba suç kaydı olan bir araba. AK Parti amblemli, ‘AK’ plakalı. Beni yanlış anlamayın tekrar söylüyorum. Hiçbir siyasi parti ile ilgili bir şey söylediğim yok. Ama bunun olması doğru değil. Bunlar sayesinde serbest kalma fikri doğru değil. Beni söylediğim gibi defalarca arkasındaki siyasi bağlantılarla tehdit etti ve ona hiçbir şey olmayacağını söyledi. Ben öyle sanmıyordum ama gerçekten hiçbir şey olmadı. Bu adam aile mahkemesine sevk edilmiş. Ben onun hiçbir şeyi değilim, eşi değilim, çocuğu değilim. Su video birinin eline geçerse aileme ya da bana bir şey olursa bundan Burak E. ve ailesi sorumludur. Lütfen bana yardım edin.”
Timur Soykan / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder