4 Haziran 2023 Pazar

YENİ KABİNE- 2023 ANALİZ

 


Erdoğan’ın kara kutusu Hakan Fidan'ı yakından tanıyalım (soL)

“Suriye'ye savaş için bahane lazımsa, ben 4 adam gönderirim oraya, 8 tane füze fırlatırım, gerekçe olur...” sözleri Hakan Fidan'ı yakından tanımak için oldukça çarpıcı bir giriş.

Uzun yıllar siyasete girmeye hevesliydi, arka planda kaldığı MİT yıllarını sonlandırmak, kameraların önüne geçmek, sahneye çıkmak istiyordu. İlk girişimi Davutoğlu'yla oldu, Abdullah Gül'ün adamı bile denildi. Davutoğlu'nun Fidan'ı bakan yapma girişimi Erdoğan vetosuna takılmıştı. Aradan yıllar geçti, gecikmiş bakanlık koltuğu bu kez Erdoğan'la geldi.

Peki, Erdoğanlı yılların kara kutusu Hakan Fidan kimdir, onu hangi olaylarla hatırlıyoruz.

soL, bir kez daha hatırlatıyor:

TSK’DA BAŞLAYAN ‘KARİYER’

17 Nisan 2010’da sessiz sedasız MİT Müsteşar Yardımcısı olduğu açıklanınca hakkında çok fazla bilgi yoktu. Aradan 13 yıl geçti... Fidan’ın adı artık AKP iktidarının tüm tartışma konusu olan dış adımları ve Erdoğan’ın onun için kullandığı “sır küpüm” sözleriyle anılıyor.

1968 yılında Ankara'da doğan Hakan Fidan, 18 yaşında astsubay olarak TSK’da görev yapmaya başladı. Tam 15 yıl boyunca orduda görev yapan Fidan, tabii ki NATO bünyesinde de faaliyetlerde bulundu. Almanya’da NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargâhı’nda çalışan Fidan, aynı dönemde Maryland Üniversitesi’nde eğitim gördü. Daha sonra yüksek lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümünde tamamlayan Fidan’ın tez konusu "İstihbarat ve dış politika: İngiliz, Amerikan ve Türk istihbarat sistemlerinin mukayesesi" oldu.

2001 yılında zorunlu görev süresini doldurduktan sonra ordudan ayrılan Hakan Fidan’ın AKP ile yolu bu yıl kesişti. Sırasıyla 2007 yılında AKP Çankırı milletvekilliği, AKP MKYK üyeliği, Dış İlişkiler Başkan Yardımcılığı ve Stratejik İletişim Merkezi (STRATİM) direktörlüğü görevleri yapacak olan Suat Kınıklıoğlu’nun yerine, onun da yardımıyla Avustralya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde siyasi ve ekonomik danışmanlık görevine başladı.

AKP’Lİ YILLAR VE UÇUŞA GEÇİŞ...

2002 yılında Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP tek başına iktidar olduğunda Hakan Fidan için de her şey değişmeye başladı. Fidan, 2003 yılında, AKP iktidarıyla birlikte ivme kazanan ve amacını “Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Türk Cumhuriyetleri’nin yeniden yapılanma, uyum ve kalkınma ihtiyaçlarına cevap vermek” olarak tanımlayan Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi'nin (TİKA) başkanlığına getirildi.

Bu görev, Fidan'ın AKP ile yükselişe geçen kariyerinin de en önemli sıçrama tahtası oldu. Daha sonra buradaki performansı sayesinde Erdoğan’ın da dikkatini çekecek, 14 Kasım 2007'de Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine getirilecekti. Fidan artık Erdoğan’ın yanındaydı...

MİT YILLARI VE ÖNCESİ...

2008 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Yönetim Kurulu’na atanan Fidan, aynı yıl Ahmet Yesevi Üniversitesi mütevelli heyetine girdi. Erdoğan’ın en yakınında çalışan isimlerden biri haline gelen Hakan Fidan’ın hayatını asıl değiştirecek gelişme “bilinen” tarihe göre 17 Nisan 2010’da, MİT Müsteşar Yardımcılığı görevine atanması ile başladı.

17 Nisan 2010 tarihinde soL'da yer alan haberde şu ifadeler yer almıştı:

“Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcılığına, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan atandı. Fidan'ın kısa bir süre sonra MİT Müsteşarlığı'na getirilmesi bekleniyor.”

OSLO VE FİDAN

AKP’nin Ortadoğu’da “misyon” üstlenme çabalarının doruğa çıktığı dönemde MİT’in kontrolü Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşı Hakan Fidan’daydı artık. Fidan’ın Erdoğan’ın ne kadar yakınında olduğuna ilişkin en net bilgiyse Oslo zabıtlarının yayınlanmasıyla ortaya çıkacaktı.

Zabıtlara göre Hakan Fidan, Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevini yaptığı günlerde Erdoğan tarafından Oslo’ya, PKK ile yapılan müzakerelere gönderilmişti. Fidan’ın Erdoğan’a olan yakınlığı dönemin MİT Müsteşar yardımcısı Afet Güneş tarafından PKK heyetine tanıtıldığı şu sözlerde saklı:

"Sayın Fidan bizimle birlikte bu toplantıya katıldı. Kendileri Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı, onun ötesinde Başbakan’a en yakın kişilerden biri.”

PKK kurucularından Mustafa Karasu, Hakan Fidan’ın katıldığı bu toplantının Ağustos 2009’da yapıldığını söylerken, bu ifadeye göre Fidan, Erdoğan ile yakın mesaiye başladıktan yalnızca iki yıl sonra en güvendiği isimlerden biri haline gelmiş, “kara kutu” olma süreci o günlerden başlamıştı.

Aynı toplantıda Fidan, Başbakan tarafından ne maksatla görevlendirildiğini şu sözlerle açıklayacaktı:

Bu ekibin yeni üyesiyim. A. Hanım’ın da dediği gibi yaklaşık bir ay önce İmralı’da Sayın Öcalan ile bir araya geldik. Zaten ismimi söylemiştim. İsmim Hakan Fidan. Müsteşar Yardımcısıyım ama sayın Başbakanımızın özel temsilcisiyim. Şu an özellikle Türkiye’nin Ortadoğu’da taraf olduğu krizlerde arabuluculuk görevlerinde ekip varsa ekibin içerisindeydim şahıs varsa da şahıs olarak görev aldım.

ERDOĞAN SAHİP ÇIKIYOR: SIR KÜPÜM

Oslo görüşmelerinin basına sızmasının ardından Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya tarafından ifadeye çağrılan Hakan Fidan, AKP iktidarının yaşadığı en büyük krizlerden birinin de fitilini ateşlemişti.

7 Şubat’ta Fidan’ın ifade vermeye gitmesi halinde tutuklanacağını bilen Erdoğan, Fidan’a “ifadeye gitmeme” talimatını verirken, Gülen Cemaati’yle ilk büyük kavgasına girişmişti. Erdoğan hedef tahtasına Fidan’ın oturtulmasını, “önce onu, sonra beni alacaklardı” sözleriyle açıklarken,  o günlerde yaptığı açıklamada Fidan için şu ifadeleri kullanacaktı:

MİT olayındaki gelişmelerde sessiz kalmak mümkün değil. Niye? Benim malum nekahat dönemime rastlayan süreçti. (Hakan Fidan) Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğine sır küpü. Uluslararası alanda bu görevi yapanlar ajan olarak nitelendirilir. Operasyon yapacakları zaman görevlendirmeyle devlet adına giderler.

MİT TIRLARI

Oslo ile ülke gündemine “bomba” gibi düşen Hakan Fidan, bundan kısa süre sonra bu kez ülke tarihinin en kanlı saldırılarından biriyle gündeme gelecekti. Başta Suriye olmak üzere bölgedeki birçok şeriatçı örgüte AKP tarafından sunulan yardımları organize eden Fidan başkanlığındaki MİT, basının da gündeminde olacaktı.

Cemaat-AKP kavgasının geri dönülmez noktaya girdiği günlerde Adana’da durdurulan tırlar, gözlerin bir kez daha AKP’ye ve Hakan Fidan’a çevrilmesine neden oldu. Henüz Reyhanlı Katliamı'nın tozu dumanı dağılmadan bu kez MİT’e ait tırlarla Suriye’deki cihatçı çetelere silah taşındığı ortaya çıkmıştı.

Önce silah iddiaları reddedilecek, sonra "Türkmen kardeşler" masalına sarınılacaktı.

FİDAN’IN FÜZE OYUNU...

Ülkenin istihbarat kurumunun başındaki isim Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler’in yaptığı toplantının kamuoyuna yansıyan ses kayıtları Fidan'a dair çarpıcı bir bilgiyi daha gündeme getirecekti.

Hakan Fidan, Suriye’ye savaş açılmasının gündeme geldiği toplantıda “Suriye'ye savaş için bahane lazımsa, ben 4 adam gönderirim oraya, 8 tane füze fırlatırım, gerekçe olur" diyecek ve tarihe belki de bu sözleriyle geçecekti.

İSTİFA, DAVUTOĞLU VE ERDOĞAN

Hakan Fidan'ın adı, görev yaptığı süreç boyunca sadece bir kez istifayla anıldı. Milletvekili olmak için Davutoğlu'nun başkabanlığı döneminde istifa edecek, Erdoğan "doğru bulmuyorum, Davutoğlu'nun takdiri" deyince MİT görevine geri dönmek zorunda kalacaktı.

Fidan, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verecekti:

"Gördüğüm lüzum üzerine, bugün itibariyle 25'inci Dönem milletvekili genel seçimleri aday adaylığı başvurumu geri çekmiş bulunuyorum.

Ülkeme ve milletime hizmet yolunda, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tevdi edilen her vazifeyi hakkıyla yerine getirmenin gayreti içinde olacağım. Bu vesileyle, destek ve itimatlarından dolayı, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza ve aziz milletimize şükranlarımı arz eder, saygılar sunarım. Dr. Hakan Fidan."

Erdoğan'ın başkanlık sistemi sonrası MİT Başkanlığı kurulacak, Hakan Fidan çok daha geniş yetkilerle çalışmalarında devam edecekti.

15 TEMMUZ VE FİDAN

15 Temmuz darbe girişimi sırasında Diyanet Başkanı ile görüşen Hakan Fidan, o gün erken saatlerde MİT'e gelen bir subay üzerinden darbe girişiminden haberdar olmuştu iddialara göre. Fidan, ayrıca Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile görüşmüş, iddiaya göre Akar bu görüşme sonrası birliklere kıpırdamayın talimatı vermişti.

Üzerine türlü efsaneler dolaşacak, yandaş isimler tarafından dahi hedef alınacaktı Fidan. Örneğin Selvi, "Darbe ihbarını Genelkurmay’a bildiren MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın teyit konusunda bilinçli olarak oyalandığı üzerinde duruluyor" diyecekti darbe girişimi sonrası bir yazısında.

AKP'nin önde gelen isimlerinden Nurettin Canikli çok daha sert çıkıyor, "Genel olarak bir istihbarat zafiyeti var. Düşünebiliyor musunuz, bu haberler ortaya çıkmaya başlayınca ülkenin en büyük istihbarat örgütünün başını arıyor Cumhurbaşkanımız ve ulaşamıyor, ulaşamadığını söylüyor. Burada en azından, en iyimser bir ifadeyle bir istihbarat zafiyeti söz konusudur. Bütün istihbarat sistemi için geçerli, sadece MİT için değil... Ciddi bir istihbarat zafiyeti var. En iyimser tahminle bir istihbarat zafiyeti var. Ötesinde ne var onu hep birlikte göreceğiz" diyordu.

15 Temmuz sonrası uzun süre görevden alınacağı iddia edilmişti. 

Erdoğan "Dere geçerken at değiştirilemez" diyecek, o atlar Hakan Fidan ve Hulusi Akar olacaktı. İlginçtir, bu iki isimden Akar kısa süre sonra bakanlık koltuğuna oturacak, Hakan Fidan bir süre daha MİT'in başında olacaktı. Sonunda o da bakanlık koltuğuna oturmak üzere...

İki isim de Meclis'teki darbeyi araştırma komisyonunda dinlenmeyecek, talepler AKP eliyle engellenecekti.

İŞLER ONUN İÇİN YOLUNDA

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, resmi temaslarda bulunmak için 2017'de gittiği Suudi Arabistan'da "umre" yapacak, yanında Hakan Fidan ve Hulusi Akar yer alacaktı.

Bu derenin geçildiğini, atların da yoluna devam ettiğini gösteren hamle olacaktı.

Bu tarihten sonra Hakan Fidan'ın adı çeşitli dönemlerde çeşitli görevler için geçti.

2018'de Fidan'ın MİT'teki görevinden alınacağı, cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı iddia edilmişti örneğin.

Geçtiğimiz yıl ise yine görevden alınacağı, ancak cumhurbaşkanı yardımcısı değil, milletvekili olacağı öne sürülmüştü.

Kamera arkasındaki işini 13 yıl boyunca Erdoğan'ın yüzünü güldürür şekilde yapmıştı, 2015'te istediğini alması için 8 yıl beklemesi gerekti. Şimdi kamera önündeki sahnede, AKP için çok kritik bir koltukta oturacak. Mevlüt Çavuşoğlu yerine geçeceği koltukta Çavuşoğlu'ndan çok daha atak, saldırgan bir isim olacak artık. Geçmiş faaliyetleri düşünüldüğünde halkın başına örülecek yeni çorapların hazırlığı şimdiden görülüyor.

                                                                 /././

Yeni Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin: 'Karma eğitim zorunlu değil' (soL)

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni kabinesinde Milli Eğitim Bakanlığı'na Yusuf Tekin getirildi.

Yeni kabinede Milli Eğitim Bakanlığı'na atanan Yusuf Tekin, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü bitirdi. Lisansüstü eğitiminin ardından aynı alanda öğretim üyesi oldu.

2011 yılında Gençlik ve Spor Bakanlığına Bakan Yardımcısı olarak atandı. 28 Mayıs 2013 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı olarak atananan Tekin, 2018'de profesör olduktan sonra görevinen istifa etti ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi rektörü olarak atandı. Tekin’in atama süreci tartışmalara neden olmuştu. Rektörlük için gereken 3 yıl profesörlük şartı, Tekin’in rektör atanabilmesi için kaldırılmıştı. 

'Karma eğitim zorunlu değil'

Yusuf Tekin, 12 yılı aşan bürokratlığı süresinde tartışma birçok açıklama ile gündeme gelmişti.

2013 yılında 19. Milli Eğitim Şurası'ndan karma eğitimin masaya yatırılması üzerine Yeni Akit'e konuşan Tekin, karma eğitimle ilgili mevcut yasal düzenlemelerde eğitimin karma olmasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmadığını söylemişti. "Halk siyasal iktidara egemen olduğu gibi, burada da halkın değerleri belirleyici olmaya başladı" ifadelerini kullanan Tekin, "Halkın istediği şekilde Milli Eğitim Bakanlığı gerekli düzenlemeleri yapar" demişti.

Yusuf Tekin, Milli Eğitim Bakanlığı'nda Müsteşar görevini sürdürdüğü 2013'te İmam Hatip Liseleri Uluslararası Sempozyumu’nda ''1930'lar bir daha yaşanmasın'' demiş ve şöyle konuşmuştu: "1930'lu yıllar Türkiye coğrafyanın bir daha asla yaşamasını istemediği dönem. Bu dönemin başında dini referans kaynaklarının diliyle oynanmış, bu kurumlar siyaset malzemesi haline gelmiş.''

                                                                    /././

Yeni Adalet Bakanı Yılmaz Tunç oldu: Türkçe Olimpiyatları'na katılmıştı (soL)

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni kabinesinde Adalet Bakanlığı'na Yılmaz Tunç'u atandı.

Yeni kabinede Adalet Bakanı olan atanan Yılmaz Tunç, 1998-2001 yılları arasında Fazilet Partisi Pendik İlçe Başkan Yardımcılığı, 1999-2004 yılları arasında İstanbul Pendik Belediye Meclis Üyeliği, 2001-2007 yılları arasında AKP Pendik Kurucu İlçe Başkanlığı görevlerinde bulundu.

Asıl mesleği avukatlık ola Tunç, 23-24-25-26-27. Dönemler Bartın Milletvekili seçildi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanlığı görevlerinde bulundu. 

Türkçe Olimpiyatları'na katıldı

Yılmaz Tunç, Birleşik Arap Emirlikleri'ni “FETÖ finansörü” olmakla suçlayan eski AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan'ın 'istifası'nın ardından aynı göreve getirilmişti. Ancak Tunç'un da Türkçe Olimpiyatları'na katıldığı fotoğrafların olduğu ortaya çıktı. 

Yılmaz Tunç'un, 2013 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 'Ergenekon örgütü' ile ilgili açıklamasını duyurarak sosyal medya hesabından paylaşım yaptığı ve "Ergenekon’u ‘Hükümeti şiddet yoluyla devirmek isteyen bir terör örgütü’ olarak tanımlayan AİHM kararı da mı gayrimeşru?" ifadelerini kullanmıştı.

                                                                     /././

Yeni Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'i tanıyalım...(soL)

Suriye'ye yönelik saldırıların konuşulduğu toplantıdaki tavrı ve 15 Temmuz sürecinde yaşadıklarıyla gündem olan Yaşar Güler, Hulusi Akar'ın izinden gitmeye devam ediyor.

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce Hulusi Akar'ın yerine Genelkurmay Başkanı yaptığı ismi, yine Akar'ın yerine bu kez Milli Savunma Bakanlığı görevine getirdi.

Bu görevlendirmenin ardından bir kez daha Yaşar Güler'i yakından tanıyalım...

'MUHALİFLERİ SİLAHLANDIRIN...'

15 Temmuz'da Genelkurmay binasında ilk derdest edilen isimlerden biri olan Yaşar Güler'in adı, 2014 yılında sızdırılan Suriye'ye yönelik savaş planlarının yapıldığı toplantıyla gündeme gelmişti.

Davutoğlu başkanlığında yapılan toplantıda ısrarlı bir biçimde Suriye'deki cihatçıların MİT ve Hakan Fidan üzerinden silahlandırılmasını isteyen Yaşar Güler, bu konuda önemli destekler sunulması gerektiğini, yoksa bu silahlandırılan isimlerin geri gelerek Türkiye'ye yerleşeceğini söylemişti. Güler'in toplantı boyunca Hakan Fidan'la karşılıklı yakınlığı ve Davutoğlu'na tepkili sözleri dikkat çekmişti.

"İvedi olarak Hakan Beyin desteklenip silah ve mühimmatı muhaliflere ulaştırmasını sağlamamız lazım" diyen Güler, "Şimdi bakın efendim. MKE bizim sayın bakanın emrinde değil mi efendim? Yani efendim şu anda parayla Katar mühimmat arıyor. Peşin para, üretsin versinler. Sayın bakanın emrinde. Biraz önce konuştuk, biz şimdi efendim. 1000 kişilik bir ordu kuruyoruz diyelim orada. Biz bunun asgari 6 aylık mühimmatını burada depolamadan bu adamları oradaki muharebeye sokarsak sayın bakanım iki ay sonra bu adamlar bize döner. Evet, evet efendim. Bu iş sadece Hakan beyin sırtına kalmış bir konu olmuş yani. Olacak iş değil. Yani anlayamıyoruz biz yani. Neden?" ifadelerini kullanmıştı.

Toplantıda Hakan Fidan da meşhur, "4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir" sözlerini söylemişti.

Ahmet Davutoğlu: Şeyi ben opsiyonel düşünüyorum da adamları ikna edemedik, biz tank tank sokma içeriye tahkim edeceğiz. O andan itibaren biz bir savaş halini göz önüne almak ve onu yapmakla savaşa girmek arasında harekat yapıyoruz.
Yaşar Güler: Direk savaş sebebi. Yani yapacağımız iş direk savaş sebebi...
Hakan Fidan: Ama şimdi ben şuna geliyorum,şimdi biz iki iki daha 4 eder biliyoruz. Şimdi eğer biz, orada ki şeyin bizim için anlamını stratejik manada yok, imaj vesaire var da ... Şimdi biz eğer savaşa gireceksek biz bunu baştan planlayalım ve girelim. Yani şimdi benim...
Yaşar Güler: Biz başından beri bunu söylüyoruz .
Hakan Fidan: Tani benim kabul edemediğim şey şu, şimdi biz silah kullanma, Süleyman Şah gibi bir türbe için silah kullanmayı göze alıyoruz. Yani işet vatan toprağının işte bu oda kadar yaklaşık 10 dönümlük bir yer için silah kullanmayı göz önüne alıyoruz. Orada ki 22-28 askerimizin şeyi için yahu kaç bin kilometre vatan toprağı var sınırda kaç milyon insan hayatı için almıyoruz. Bakın bu mantık değil. Onu söyleyeyim. Eğer biz silah kullanabilirsek baştan bunu yapalım
Feridun Sinirlioğlu: Şimdi bir gerekçesi var onun.
Hakan Fidan: Bunu gerekçe olarak kullanmak ayrı.
Yaşar Güler: Şimdi dışişlerimiz hiçbir zaman diğerine gerekçe bulamaz. Buna bular ama...
Hakan Fidan: Yav bakın ben size bir şey söyleyim.
Ahmet Davutoğlu: Laf aramızda başbakanda telefonda bu türbeye gerektiğinde bir imkan gibi değerlendirilmeli bu konjontürde dedi yani...
Hakan Fidan: Şimdi bakın komutanım ben öbür tarafa 4 tane adam gönderirim, 8 tane boş alana füze de attırırım. Problem değil o. Gerekçe üretilir. Olay böyle bir iradenin ortaya konması. Biz savaş iradesi ortaya koyuyoruz, her zaman yaptığımız şeyi, akıl yürütme hatasına düşüyoruz.

15 TEMMUZ VE YAŞAR GÜLER

Genelkurmay Başkanlığı'nın 2 numaralı ismi Yaşar Güler, kendi emir subayı Mehmet Akkurt tarafından 15 Temmuz'da makam odasında derdest edilmişti.

“Ben bunlardan bir tanesini tutarak diğer tarafa fırlattım ve yere düştü. Bunun üzerine daha büyük bir öfkeyle üzerime çullandılar ve yüzükoyun yere yatırdılar. İçlerinden bir tanesi kafama ayağı ile bastırdı. Derhal ellerimi arkadan bağladılar. O vaziyette dururken sivil kıyafetli biri sırıtarak omuzuma vurdu. "Komutanım merak etmeyin bu bir tatbikat" gibi alaycı ifadelerle konuşunca baktım ve benim emir subayım Mehmet Akkurt olduğunu gördüm" sözleriyle Akıncı'ya götürülüşünü anlatan Güler, darbe girişiminin ertesi günü Akın Öztürk tarafından çözülerek bırakılmıştı.

Güler, o anları ise şöyle anlatmıştı:

"16 Temmuz'un öğlen saatlerinde hapsedildiğim odanın kapısı açıldı ve tanıdık bir ses duydum. ‘Yahu Yaşar sen burada ne arıyorsun?' diyen bir ses. Yıllarca birlikte mesai yaptığım, ailecek görüştüğüm bir insan, bir havacı Orgeneral Akın Öztürk. Kelepçeli olduğum ortamda serbestçe geziyor. Emir astsubayı yanında, talimatlar veriyor ve orada olduğumdan haberi olmadığını söylüyor. Kelepçelerimi, gözümdeki bandı açtırdı, ailemle konuşturmayı teklif etti. Evimi aradılar, ben oturduğum yerden seslenerek iyi olduğumu söyledim. Öztürk ayrılırken kapıda nöbetçi olduğu konusunda beni ikaz etmeyi unutmadı. Karşımdaki insan yakın görüştüğüm, yıllara dayanan bir mesai birlikteliği yaptığımız bir orgeneraldi. Bu kadar yüksek bir eğitim ve uzun bir kariyerin sonucunda iyi polis-kötü polis taktiğinin iyi polis rolünü üstlenmiş. Bir generalin ne kadar uzun sürede yetiştiğini düşünün. Ama bu insanlar bu kadar uzun sürecin sonunda bir gece ansızın gelen talimatla tamamen bir robota dönüşmüşlerdir."

YAŞAR GÜLER KİMDİR?

1954’te Bayburt’ta doğan Orgeneral Yaşar Güler, 1974’te Kara Harp Okulu’ndan Muhabere Teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1984’e kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı muhabere birliklerinde takım ve bölük komutanlığı yaptı. 1986’da Kara Harp Akademisinden mezun olarak Kurmay Subay oldu ve çeşitli karargahlarda Plan Subaylığı ve Şube Müdürlüğü görevlerini üstlendi. Silopi’de İç Güvenlik Tabur Komutanlığı, Bosna-Hersek Türk Tugay Komutan Yardımcılığı, Başbakanlık Askeri Danışmanlığında Proje Subaylığı, NATO Güney Bölge Komutanlığında (Napoli/İtalya) Muhabere Başkan Yardımcılığı, Türk Silahlı Kuvvetleri Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkezi Komutanlığı ve Genelkurmay Tatbikatlar Şube Müdürlüğü görevlerini yürüttü.

                                                                /././

6 Şubat Depremi'nden sonra yeniden gündeme gelen ve önemli can kayıplarına neden olduğu için uzmanlar tarafından ciddi şekilde eleştirilen "imar barışı" ve "imar affı" olarak da bilinen yasal düzenlemenin mimarlarından biri de  Özhaseki'ydi.

Mehmet Özhaseki, birkaç yılın ardından yeniden Çevre ve Şehircilik Bakanı oldu. Özellikle 6 Şubat Depremi'nden sonra yeniden gündeme gelen ve önemli can kayıplarına neden olduğu için uzmanlar tarafından ciddi şekilde eleştirilen "imar barışı" ve "imar affı" olarak da bilinen yasal düzenlemenin mimarlarından biri de  Özhaseki'ydi.

2018 yılında TBMM'ye sevk edilen yasa tasarısıyla ilgili açıklamalar yapan Özhaseki kayıt belgesi bedelini ödedikten sonra vatandaşın elektrik, su, doğalgaz gibi kamu hizmetlerinin hepsinden rahatça yararlanacağını açıklamış ve şöyle konuşmuştu: 

"Yapı kayıt belgesiyle vatandaş devletiyle artık helalleşiyor, rızalaşıyor, barışıyor. Soruşturmalar, mahkemelik durumlar, ihtilaflar tamamıyla bitiyor. Kendi evinde oturduğu yerde parasını ödeyerek kullanmış olduğu kamu hizmetleri dediğimiz su, elektrik, doğalgaz gibi hizmetleri de bundan sonra resmi olarak alabiliyor. Ekonomik faydası da hazine arazisi vatandaşa en uygun bedelle hazine sattığı için bir taraftan hazine kazanmış oluyor. Bir taraftan da vatandaş kendi evini, iş yerini yasallaştırıyor. Bunu gerekirse bankalar nezdinde bir değer haline geldiği için ekonomik olarak da kullanabiliyor. Burada ikinci bir fayda, bundan sonra belediyelerimiz arsa üzerinden değil, konut üzerinden veya iş yeri üzerinden vergi alabilecekler. Vergi kaybı da önlenmiş olacak. Üçüncü bir fayda da toplamda bir gelir elde edeceğiz. Bu gelir hakkında öngörülerimiz var ama. Bu önümüzdeki günlerde vatandaşın müracaatıyla ortaya çıkacak. Ancak her halde bu 40-50 milyarlardan aşağı olmayacak gibi gözüküyor."

                                                                    /././

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek işsizliğin nedenini kadınlara ve kıdem tazminatına bağlamıştı (Evrensel)

İşsizliğin nedenini kadınlara ve kıdem tazminatı olmasına bağlayan eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanı oldu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı yeni kabineye göre Hazine ve Maliye Bakanı olarak Mehmet Şimşek atandı. Eski Maliye Bakanı olan Şimşek, 2007 seçimlerinde AKP’den vekil seçildi.  Aynı yıl Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olan Şimşek, ardından 6 yıl Maliye Bakanı olarak görev yaptı. Şimşek, bu süreçlerde kimi söylemleriyle gündem oldu.

İŞSİZLİĞİN NEDENİNİ KADINLARA BAĞLAMIŞTI

TÜİK verilerine göre işsizliğin 2008’in Kasım-Aralık ve 2009’un Ocak ayında 838 bin kişi artmasını Şimşek, kadınlara bağlamıştı. Şimşek, "İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha artıyor" demişti.

“İŞSİZLİĞİN NEDENİ KIDEM TAZMİNATI” DEMİŞTİ

Şimşek, işsizliğin sebebini 2010 yılında bu kez  “kıdem tazminatı”na bağlamıştı. Şimşek, “Bu ülkede hem İşsizlik Fonu var, oraya kesinti yapılıyor. Ama aynı zamandı kıdem tazminatı var. Bu esnekliği ciddi şekilde azaltıyor. Türkiye’de istihdam artışının önündeki en büyük engellerden birisi kıdem tazminatının bu kadar yüksek ve ağır olmasıdır. Hem İşsizlik Fonu olacak, hem kıdem tazminatı olacak" demişti.

DEPREM VERGİSİ HAKKINDAKİ AÇIKLAMASI

Dönemin Maliye Bakanı olan Şimşek, 2011'de gerçekleşen Van depreminin ardından "Deprem vergileri nerede?" sorularına şu yanıtı vermişti: “Sonuçta bunlar 74 milyonun servetidir. Deprem vergisi adı altındaki vergiden çok sürekli hale gelmiş ÖTV vs var. Bu vergiler bizim sağlığımıza gidiyor. Diyorsunuz ki bu çerçevede 44 milyar liralık vergi topladınız, nereye gitti. Sadece bir yıllık vatandaşın sağlığı için yaptığımız harcama 44 milyar lira. Bu, duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor.”

ASGARİ ÜCRETE DAİR SÖYLEMLERİ

Şimşek, asgari ücretin artırılmasına yönelik söylemlere ise “işçiye zulüm” savunması yapmıştı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde Şimşek, “Siz ‘asgari ücreti 1500 liraya çıkarttım’ derseniz, devlette asgari ücretli çalışan yok, işçiye en büyük zulmü yaparsınız” şeklinde konuşmuştu. 


7 maddede Mehmet Şimşek: İşçiyi, memuru ve emekliyi iyi günler beklemiyor (Birgün)


BirGün yazarı Prof. Dr. Aziz Çelik, yeni kabinede görev alacağı ifade edilen eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ilgili hatırlatmada bulundu. "Şimşek kemer sıkma politikalarının baş savunucusudur" diyen Çelik, "Olası bir Şimşek döneminde işçiyi, memuru ve emekliyi pek iyi günler beklemiyor" ifadelerini kullandı.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yeni kabineyi yarın açıklaması beklenirken, eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in de yeni kabine de görev alacağı ifade ediliyor.

Şimşek'in cumhurbaşkanı yardımcısı ya da bakan olarak görev yapacağı iddia edilirken, BirGün yazarı Prof. Dr. Aziz Çelik, 7 maddede Mehmet Şimşek ile ilgili hatırlatmada bulundu.

Twitter hesabından yaptığı paylaşımda Çelik, "Ekonominin başına getirilmesi düşünülen eski Maliye Bakanı Şimşek kemer sıkma politikalarının baş savunucusudur. Olası bir Şimşek döneminde işçiyi, memuru ve emekliyi pek iyi günler beklemiyor" vurgusunu yaptı.

"Gelin Şimşek'i hatırlayalım" diyen Çelik, şunları ifade etti:

"1 -Ekonominin başına getirilmesi düşünülen eski Maliye Bakanı Şimşek kemer sıkma politikalarının baş savunucusudur. Olası bir Şimşek döneminde işçiyi, memuru ve emekliyi pek iyi günler beklemiyor.

2- Mehmet Şimşek bir keresinde "asgari ücret artışı zulümdür" demişti! Temmuz 2023'te asgari ücret artışına ve en düşük memur maaşının 22 bin lira olmasına ne der sizce?

3- Mehmet Şimşek grevlerden de pek hazzetmez. Hatta THY grevi sırasında grev erteleme ve yasaklama tehditleri savurmuşluğu da vardır.

4- Mehmet Şimşek işgücü piyasasının alabildiğine esnekleşmesini savunur. Esneklik işveren için nimet işçi için felakettir.

5- Mehmet Şimşek emekliler için de pek hayırlı fikirlere sahip değil. Emekli aylıkları artışlarına ve kademeli emekliliğe sıcak bakmayacağı kesin.

6- Mehmet Şimşek kıdem tazminatının fona devrinin savunucusudur. Kıdem tazminatını işsizliğin sebebi olarak görür.

7- Bakan Şimşek'e göre istihdam artışının önündeki en büyük engellerden biri kıdem tazminatı yüküdür."

            (derleyen:mstfkrc)
            










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder