Yukarıdan aşağıya, soldan sağa; Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey, Eğitim bilimci ve yazar Prof. Dr. Rıfat Okçabol, Eğitim bilimci-yazar Prof. Dr. Ahmet Yıldız
(1) ‘Evlatlarımızı kurtarmak için örgütlenmek lazım’
soL, AKP'nin karma eğitime dönük saldırısına ilişkin eğitim bilimciler, eğitim emekçileri mücadelesinin içinde yer alan eğitimcilerle bir Yuvarlak Masa toplantısı düzenledi.
AKP’nin 20 yılı aşan iktidarında kamusal, laik ve bilimsel eğitime dönük saldırısı devam ediyor. Seçimler sonrası atanan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in karma eğitimi hedef alan açıklamaları bu saldırılarının yeni bir adımı oldu. Tekin, katıldığı bir canlı yayında da “Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı, ‘Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum’ oluyor. Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli” diyerek karma eğitime yönelik tartışmaları tekrar açtı.
soL, Bakan Tekin aracılığıyla bir kez daha laikliğin en önemli unsurlarından biri olan karma eğitimin kaldırılmasına ilişkin bu yeni girişimin ardından, eğitim bilimciler, eğitim emekçileri mücadelesinin içinde yer alan eğitimciler, kız çocuklarının eğitim hakları ve gelecekleri için mücadele eden kurumların temsilcilerinden oluşan katılımcılarla bir Yuvarlak Masa toplantısı düzenledi.
Çevrimiçi düzenlenen toplantıya Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey, Boğaziçi Üniversitesi emekli öğretim üyesi eğitim bilimci ve yazar Prof. Dr. Rıfat Okçabol ve Ankara Üniversitesi öğretim üyesi eğitim bilimci-yazar Prof. Dr. Ahmet Yıldız katıldı. Toplantıda, iktidarın karma eğitimi hedef alan saldırısı, siyasi, ideolojik, ve pedagojik boyutlarıyla değerlendirildi.
Toplantının ilk bölümünü okurlarımızla paylaşıyoruz.
‘Bakanlıklar cemaat ve tarikat koalisyonları haline geldi’
Toplantıda ilk olarak söz alan Eğitim-İş Genel Başkanı Özbay, Bakan Tekin’in geçmişte yaptığı MEB müsteşarlığı sürecinde gerici vakıf ve derneklerle protokollerin mimarlarından biri olduğunu hatırlatırken, AKP iktidarının karma eğitime yönelik hamlesinin pedagojik değil Cumhuriyet’le hesaplaşma, Cumhuriyet devrimlerine karşı siyasal bir hamle olduğunu vurguladı:
“AKP’nin bugün daha da cesaretlendiğini, Bakan’ın da o ‘Türkiye yüzyılı’ mesajını daha cesurca verdiğini görüyoruz. Ülkemizin bakanlıkları adeta cemaat ve tarikat koalisyonları haline gelmiş durumda. Yani cemaat ve tarikatların söylemleri bakanlar tarafından direkt dinlendirilir olmuş durumda.”
‘Yoksulluk, karma eğitim tartışmasıyla örtülmeye çalışılıyor’
Özbay bugün TÜİK ve MEB gibi kurumların resmi istatistiklerine bakıldığında okullaşma oranlarının her düzeyde kız ve erkek çocukları için benzer oranlarda olduğuna dikkate çekerken, bugün kız olsun erkek olsun çocukların okuldan kopmalarının ya da kayıtlı olsa da okulda olmamalarının nedeninin yoksulluk olduğunu kaydetti:
“Bunların söyledikleri gibi gerekçelerle okula gitmeyen çok azınlıkta bir yapı var. Karma eğitim olduğu için göndermeyeceğiz diyen hiç yok demiyorum ancak bunlar azınlık. Bir Menzil tarikatı şovu oldu, o tarz yapıların talebi bu. Bunların oranı da Türkiye'de gerçekten belki binde bir bile değil. Yoksulluk üzerindeki tabloyu karma eğitim tartışmasıyla örtmeye çalışıyorlar, öyle hakikatleri eğip bükerek değiştiremezsiniz.”
‘Çağdışılığın karşısında durmak için karma eğitim şart’
Özbay yaptığı açıklamalarda Cumhuriyet rejiminde çocuğun annesinin ve babasının bir malı gibi görülemeyeceğini hatırlatırken, “Bir vatandaş dese ki ben çocuğumu okula göndermiyorum. Bu kabul edilemez, bunlar temel hak ve özgürlüklerle değerlendirilemez. Bu tam tersine en temel hak olan eğitim hakkının gasp edilmesi ve bunun devlet eliyle normalleştirilmesidir. Bu hem anayasaya aykırı hem yasalara aykırı hem de uluslararası anlamda kabul ettiğimiz bütün sözleşmelere aykırı” şeklinde konuştu.
Özbay şöyle devam etti:
"Bugün erkeğin yapacağı kadının yapamayacağı meslek yok gibidir. Eğitimin tam da amacı aslında kadın ve erkeğin birlikte yaşamı paylaştığını, birlikte üretmeyi öğretmektir. Daha 9 yaşındaki çocukların yan yana oturmasında kız erkek ilişkisini ve flörtü anlayan bir zihniyetin aslında çağ dışılığın karşısında durmak için karma eğitimden yana durmak lazım."
‘Eğitim yerle bir olmuş, bunlar diyorlar ki karma eğitim’
Türkiye’de toplumun reflekslerini ölçmek ve toplumu hazırlamak için dernek-vakıf maskesi takmış, tarikatçı cemaatlerin attığı adımlara dikkat çeken Özbay, “Demokratik kitle örgütlerinin en temel görevi nedir? Toplumun reflekslerini ayakta tutmasıdır. Yani fizik tedavi doktorunun dizimize vurması gibi yani refleksleriniz yaşıyor mu? Ama bunu AKP ve onun uzantılarının daha iyi yaptığını görüyoruz” diye konuştu.
‘Mücadelenin içinde sokağa çıkmak da var, düşüncelerini özgürce ifade edebilmek de’
Özbay sözlerinin devamında şunları kaydetti:
“Eğitim yerle bir olmuş, çökmüş. Çocuklar okulda aç. Taşımalı eğitim, servis sorunu sürüyor. Eğitimde kamusallık, parasızlık kalmamış, devlet okulunda bile satın alınır hizmet haline gelmiş. Bunlar diyorlar ki karma eğitim.
Laik eğitimi savunmazsanız, çocukları özellikle o bölgelerde tarikat ve cemaatlerin kucağına atarsınız. Peki biz ne yapacağız? Bize bugün siyasi çerçevede verilen bir mesaj var. Aman sokağa çıkmayın. Aman sesinizi çıkarmayın. Bunu söylerseniz şunun işine yarar. Tam da temel hak ve özgürlüklerimizi nasıl kullanmamız gerektiğini görmemiz gereken bir süreç yaşıyoruz. Bunun içinde sokağa çıkmak da var, düşüncelerini özgürce ifade edebilmek de var. Biz de cumhuriyetin yurttaşı isek, cumhuriyete sahip çıkma sorumluluğu da var.
Bu nedenle burada bir adım dahi geri durulamaz, Eğitim İş de durmayacaktır. Eğitim-İş bu konuda hassasiyetini ortaya koyan, bu ülkenin geleceği olan çocuklarımıza sahip çıkma iradesini ortaya koyan herkesle de omuzdaşlık yapmaya hazırdır. Bu ülkedeki her bir kız çocuğunu kendi çocuğumuz olarak görüp bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.”
‘Bir aile bile görmedim ki ben kızımı okutmak istemiyorum desin’
soL’un düzenlediği Yuvarlak Masa Toplantısı’na katılan isimlerden ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Yüksel de, ÇYDD’nin 25 yıldır öğrencilere burs vererek onların okuması için mücadele ettiğini hatırlatırken şöyle konuştu:
“Karma eğitimi tartışıyoruz, ama sorunun aslı laik eğitimin ortadan kaldırılmaya çalışılması. Biz 25 yıl içinde 105 binden fazla kız öğrenci bursu verdik. Bize çocuklara burs verme konusunda neredeyse yetişemiyoruz. Türkiye'nin 81 ilinde çalışıyoruz, ekonomik yoksulluklar nedeniyle kızıma burs verir misiniz diyen binlerce anne baba ile karşılaştık. Anadolu insanının kız çocuğunu okutsun diye Türkan hoca'nın eteğini çektiği günleri hatırlarım hep. Bir aile bile görmedim ki ben kızımı okutmak istemiyorum desin. Anne babanın çabası, kızları, oğulları okusun, mesle sahibi olsun, onlar da rahat huzurlu yaşasınlar. Herkes bunun peşinde.”
Yüksel, laik Türkiye Cumhuriyeti’nde laik eğitimin yapılması gerektiğinin anayasada yazılı olduğunu hatırlatırken, “Ama uygulamada biz bunun tersini görüyoruz. Eğitim senelerdir hızla dinselleşmeye doğru gidiyor. Bugün kız ya da erkek çocuklarının okula gidememesi konusu tamamen ekonomiktir. Anayasada yazılı olan çağdaş, laik, bilimsel, kamusal ve karma eğitimi uygulamak Bakanın görevidir” dedi.
ÇYDD Başkanı Yüksel önümüzdeki dönemde bu saldırılara karşı mücadeleye ilişkin ise şöyle konuştu:
“Biz inandığımız bilimsel, laik eğitim peşinde yürümeye devam ediyoruz. Daha önce 2016 yılında yine laik, bilimsel eğitime inanan yapılarla bir arada Laik Bilimsel Eğitim Platformu LABEP’i kurmuştuk. Şimdi yeniden canlandırdık LABEP’i. Gücümüzü çoğaltmak istediğimiz için bu platformu oluşturduk. Platformun öncelikli konusu da ÇEDES olacak.”
‘Dert özgürlük olsaydı, insanların yoksulluğuna çare bulurlardı’
Toplantının katılımcılarından bir başka isim olan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Tozbey ise AKP’nin toplum mühendisliği için karma eğitimi araç olarak kullandığını vurguladı:
“AKP’nin gerçek amacı toplumsal yaşamı kendi görüşleri çerçevesinde tasarlamak. Yani dinsel kurallarla belirlenen, dolayısıyla boyun eğen, itaatkâr bir toplum yaratmak. Bunun için de karma eğitim çok önemli bir araç. Referans olarak da laikliğe düşman olmaları çok önemli. Laikliğe düşman bir iktidar, asla özgürleşmeden bahsedemez. Dert özgürlük olsaydı, insanların yoksulluğuna çare bulur ve eğitim kanallarını açarlardı.”
Kız ve erkek çocuklarının ayrı okullarda okumasının cinsiyet eşitliği açısından yaratacağı problemlerin yanında birçok başka sorununun olduğunu ifade eden Tozbey şöyle konuştu:
“Karma eğitim çocukların özgüven içinde yetişmelerini, yeteneklerini keşfetmelerini, yaratıcılıklarını göstermelerini, daha özgür hareket etmelerini sağlayan bir model. Aksi bir sistem toplumsal cinsiyet eşitsizliğini arttıracağı gibi, toplumda daha fazla şiddete yönelimli, çocuklara ve kadınlara daha fazla şiddet uygulayan bir toplum sürecine ön ayak olacaktır.”
‘Çocuklar kimsenin malı değil’
Yaptıkları araştırmalarla deprem sonrasında devletin kendi kurumları eliyle çocukları tarikatlara dağıttıklarını tespit ettiklerini dile getiren Tozbey, Eski Aile Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın “Çocukları tarikatlara aileleri verdi” sözlerini hatırlatarak şöyle devam etti:
“Çocuklar kimsenin malı değil. 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereği çocuklarımız topluma aittir. Yurttaşlar çocuklarımızın korunması için, çocuklarımızın zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması için devletimize vergi öderler. Devletimiz bu vergilerle çocuklarımızın eğitim dahil zorunlu ihtiyaçlarını dahi karşılamak zorundadır. Anne, babasının yetmediği zamanlarda ya da annesi babası olmayan çocuklara ya da anne babası tarafından istismara uğrayan, şiddete uğrayan ya da bilime çağa aykırı şekilde, çocuklar üzerinde eylemlerde bulunan aileler karşı çocuklar ailelerden uzaklaştırılır ve toplumun, yani devletin koruması altına alınır.
Temel eğitim gereği karma eğitim tartışılamaz. Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre de imzaladığı uluslararası sözleşmelere göre de tartışılamaz. İstanbul Sözleşmesi de çok açık olarak şunu söyler: ‘Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için devlet her üzerine düşen tüm yükümlülüklerini yerine getirir.’
Topluma dayatılan bu yaşam tarzları yüzünden sadece AKP’nin 21 yılında kadın cinayetleri yüzde 392 arttı. Birleşmiş Milletlerin raporuna göre sadece bu dönemde cezaevlerindeki tecavüzcü sayısı 23 kart arttı. Ülkemizde her yıl 400’de fazla kadın öldürülüyor, artık günde 2-3 kadın öldürülüyor.
Maalesef bu da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin artmasından kaynaklanıyor. Yani kadının, çocuğun yaşam alanlarımızdan uzaklaştırılmaya çalışılmasından kaynaklanıyor.
Biz kadın ve erkekler olarak kendi hayatlarımızı kurtarmak için, evlatlarımızı kurtarmak için insanca yaşamak için bir kere örgütlenmek lazım. Örgütlenirse, biz bu karma eğitime yönelik saldırıya izin vermeyiz.”
/././
(2) 'Artık mevziyi politik bir çerçevede kurmak gerekiyor'
Eğitim bilimciler, eğitim emekçileri mücadelesinin içinde yer alan eğitimciler, kız çocuklarının eğitim hakları için mücadele eden kurumların temsilcileri, AKP'nin karma eğitime saldırısını ele aldı.
AKP’nin 20 yılı aşan iktidarında kamusal, laik ve bilimsel eğitime dönük saldırısı devam ediyor. Seçimler sonrası atanan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in karma eğitimi hedef alan açıklamaları bu saldırılarının yeni bir adımı oldu. Tekin, katıldığı bir canlı yayında da “Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı, ‘Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum’ oluyor. Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli” diyerek karma eğitime yönelik tartışmaları tekrar açtı.
soL, Bakan Tekin aracılığıyla bir kez daha laikliğin en önemli unsurlarından biri olan karma eğitimin kaldırılmasına ilişkin bu yeni girişimin ardından, eğitim bilimciler, eğitim emekçileri mücadelesinin içinde yer alan eğitimciler, kız çocuklarının eğitim hakları ve gelecekleri için mücadele eden kurumların temsilcilerinden oluşan katılımcılarla bir Yuvarlak Masa toplantısı düzenledi.
Çevrimiçi düzenlenen toplantıya Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey, Boğaziçi Üniversitesi emekli öğretim üyesi eğitim bilimci ve yazar Prof. Dr. Rıfat Okçabol ve Ankara Üniversitesi öğretim üyesi eğitim bilimci-yazar Prof. Dr. Ahmet Yıldız katıldı. Toplantıda, iktidarın karma eğitimi hedef alan saldırısı, siyasi, ideolojik, ve pedagojik boyutlarıyla değerlendirildi.
Toplantının ikinci bölümünü okurlarımızla paylaşıyoruz.
‘Karma eğitimin ayrı eğitimden çok daha iyi olduğunu yaşayarak gördüm’
Cumhuriyet eğitim tarihinin, önce bir öğrenci, sonra bir öğretmen ve eğitim bilimci olarak yaklaşık son 75 yılına şahitlik etmiş olan Prof. Dr. Okçabol, kendisinin yıllardır Türkiye’nin farklı illerde öğretmenlik yaptığını, eğitimci olarak okulları gezdiğini, öğretmenlerle, öğrencilerle etkinlikler yaptığını, velilerle sohbetler ettiğini hatırlatırken şu ifadeleri kullandı:
“Ben hiçbir zaman çocuğunu okutmak istemeyenle karşılaşmadım. Halktan karma eğitime karşı herhangi bir tepki görmedim hiçbir zaman. Ben Kabataş Erkek Lisesi'nde okudum. Arkadaşlarımın çoğu ders bitsin de yanımızdaki kapı Beşiktaş Kız Lisesi’nin önüne gidelim diye düşündüğünü hatırlatırım. Ankara'da bir kız lisesinde öğretmenlik yaptım. Astsubay okulunda erkek okulu öğrencilerine öğretmenlik yaptım. Alanya'da karma eğitim veren okulda öğretmenlik yaptım. Dolayısıyla fiilen karma eğitimin kız erkek ayrı eğitimden çok çok çok daha iyi olduğunu yaşayarak, görerek bilen biriyim. Bunu halk da biliyor.”
‘Topluca ses çıkarıp, AKP’ye geri adım attırmamız gerekiyor’
AKP’nin yalnız karma eğitim karşıtı olmadığını, laik eğitime, kadının özgürlüğüne karşıt olduğunu hatırlatan Okçabol şöyle devam etti:
“Çocuk istismarı, çocuk evliliği, kadın cinayetleri AKP iktidarları döneminde tavan yaptı. Büyük amaç laik sistem. Tek amaç 1.400 yıl önceki anlayışta olduğu gibi kadının eve kapanması, erkeğin kulu kölesi olması. Temel amaç toplumu din toplumuna dönüştürmek.
Topluca ses çıkarıp, AKP’ye geri adım attırmamız gerekiyor. Yoksa AKP’nin yasaları aldırdığı yok. Tek çözüm bence, örgütlü, el birliğiyle, işbirliğiyle karşı çıkmak. Her gün AKP bir adım daha kazanıyor. Bu konuda da geri adım atsa da yarın bir adım daha ileri gidecek. Dolayısıyla insanları bilinçlendirmek şart. Bunun yollarını aramamız gerekiyor.”
‘İktidarlarının devamı için itaat pedagojisi kurmak zorundalar’
Yakın dönemde birçok araştırmacı yazarla birlikte ÇYDD ve Cumhuriyet Kitaplarının bir yayını olarak “Cumhuriyet ve Çağdaş Eğitim” ve “Cumhuriyet ve Demokrasi” kitaplarını hazırlayan eğitim bilimci Prof. Dr. Yıldız da yaptığı değerlendirmede bu tartışmanın yeni bir tartışma değil hiç kapanmayan bir tartışma olduğunu hatırlatarak şunları söyledi:
“Karşımızda olan şey şu: Hedeflerine ulaşmak için çok stratejik hareket eden bir yapılanma var. Bunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Kendi programları bağlamında konuyu dile getiriyorlar. Sonra gelen tepkiye göre önerilerini revize ediyorlar. Ama asla vazgeçmiyorlar. Bu hedeften kolay kolay vazgeçmeyecekler. Kader, şükür ve itaat pedagojisi hâkim kılmak zorundalar. İktidarlarının devam etmesi için, bir tür Talibanlaşma için bu şart.”
‘Şimdi ilkokula müdahale etmeye çalışıyorlar’
Yıldız karma eğitime ilişkin hamlenin AKP için oldukça önemli olduğunu söylerken şunları dile getirdi:
“Karma eğitimden bahsederken Cumhuriyetin kalbinden, laik eğitimin kalbinden, olmazsa olmazında bahsediyoruz. Niye buraya özel olarak saldırıyorlar? Okul öncesini Diyanet müdahalesiyle, sıbyan mektepleriyle çökerttiler.
Ortaokulu, liseyi çökerttiler. Hem Anadolu ve fen liselerinin zayıflatılması ve içeriksizleştirilmesi, hem açık okul uygulamaları, meslek liseleriyle, imam hatip okullarıyla bu kademeleri deforme ettiler. Arada çok kritik bir yer kaldı: İlkokul. En kritik halkalardan birisi olarak ilkokul eksik kaldı, şimdi buna müdahale etmeye çalışıyorlar.”
‘Laiklik olmadan emek mücadelesi olamaz’
Yıldız yaptığı değerlendirmede karşı tarafın güçlü bir stratejiyle hareket ederken AKP karşıtlarını bir strateji kuramadığının, örgütlülük ve direniş de sergileyemediğini dile getirirken şöyle konuştu:
“Genel olarak demokratik kamuoyuna baktığımızda genelde bir açıklamayla basın açıklamasıyla yetiniyoruz. Ne yazık ki saldırıya etkili yanıt üretemiyoruz, Türkiye'nin ilerici birikimini yansıtmaktan ve örgütlemekten uzak bir perspektif dikkat çekiyor,. Solun bir kısmı liberal olmaya, piyasalaşmaya vurgu yaptı, itirazı oradan yükseltti. Bir kısmı da piyasalaşmayı görmeden, sadece laiklik hattından ilerlemeye çalıştı. Bu ikisini birleştirerek büyük bir muhalefet örgütlenemedi.
AKP projesi o kadar hegemonik oldu ki, bu hegemonya bizi kendi argümanlarımızdan ve kendi geçmişimizden adeta kopardı. Mesela Cumhuriyetçi bir parti Cumhuriyeti savunamaz hale geldi. Sosyalist bir parti emeği savunamaz hale geldi. Şimdi laiklik bunların hepsinin merkezinde bir kavram, laiklik olmadan emek mücadelesi olamaz. Laiklik olmadan Cumhuriyet olamaz. Ama karşı tarafın söylemleri bizim saflarda da taraftar buldu. Ana muhalefet partisi bile laiklik demekten imtina eder bir hale geldi. Dolayısıyla laikliği karşı tarafın anlam dünyasıyla algılayan bir durum oluştu.”
‘İdeolojik bir saldırıya pedagojik bir yanıt verilemez’
Prof. Dr. Yıldız konuya ilişkin tartışmanın pedagojik değil, ideolojik olduğunu hatırlatırken, şunları vurguladı:
“Kız çocuklarına yönelik okul açmayı 1800’lü yılların sonunda konuşabilirdik. 2023 yılında yaşıyoruz, karma eğitim iyidir demek zorunda kalmak trajedisi ile karşı karşıyayız. Dünyada da böyle bir tartışma yok. Ama her yerde görüyoruz, sağ muhafazakar siyasetler karma eğitime saldırıyor.
Burada konuşulan mesele pedagoji değil, geleceğin toplum tasavvuru. Biz nasıl bir toplumda yaşamak istiyoruz? Okul onun provası. Biz kadınlar ve erkeklerin eşit, özgür yaşadığı bir ülke istiyorsak karma eğitim doğal olarak olacak. Yok biz şerri hükümlere göre yaşamak istiyorsak, ilkokuldan önce ayıracaklar. Dolayısıyla meselenin kendisi politik. İdeolojik ve politik bir saldırıya pedagojik bir yanıt verilemez, politik bir yanıt vermek gerekir. Bu laikliğe ve Cumhuriyet modernleşmesine açık bir saldırıdır. Dolayısıyla artık mevziyi de politik bir çerçevede kurmamız gerekiyor.
Siyasal islamcılar sesini çıkarttıkları kadar ve hegemonik oldukları kadar büyük bir kitle değiller. AKP tabanı içinde de karma eğitimi karşı olanların sayısını ben size söyleyeyim: Yüzde 5’leri, 10’ları geçmez. AKP’li velilere bakıyorsun, çocuklarını normal okullara gönderiyor, ayrı okula göndermek istemiyor. Bunu isteyen çok marjinal bir gruptur ancak.”
‘Biz çoğunluğuz ama onlar örgütlü’
Diğer taraftan laik eğitim isteyenlerin, demokratik eğitim isteyenlerin çoğunluk olduğunu ifade eden Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ama karşı taraf hegemonik, biz çoğunluğuz ama onlar örgütlü. Şimdi, dolayısıyla bu bize bizim daha iyi örgütlenmemiz gerektiğini anlatıyor. Emek örgütlerinden demokratik kitle örgütlerine, ilerici kamuoyuna seslenen, bu çoğunluğa seslenen, Türkiye'ye seslenen ve onu büyüten, örgütleyen bir hatta ihtiyaç var.
Bununla birlikte, laikliği, laik eğitim sloganının altını iyi dolduracak ve iyi anlatacak, onu somutlayacak söylemlere çok ihtiyaç var diye düşünüyorum. Kuru bir laiklik söyleminin kimseyi ikna etme şansı yok. Bunun yoksul çocukların eğitim hakkıyla ilgili olduğunu, yoksul insanların, ülkenin geleceğiyle ilgili olduğunu somutlamak gerek. Bu anlamda yeni söylemlere ve örgütlenmelere ihtiyaç var.”
EMRE ALIM - CAN KUYUMCUOĞLU / soL-Özel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder