Biden’ın kucağı + Sincan’da ‘milli dayanışmaya’ ABD sabotajı (Mehmet Ali Güller - Cumhuriyet)

 


Biden’ın kucağı 

Erdoğan’ın yeni hükümetinin 50 günlük karnesine bakalım bugün...

Özetle 50 günde, ekonomide ve dış politikada, ABD stratejisine eklemlendiler. Ekonomide New York bankerlerine ve Londra tefecilerine (yeniden) bağlandılar; zira o bağ çeşitli nedenlerle bir ölçüde zayıflamıştı; Erdoğan o bağı Şimşek-Erkan ikilisi ile sağlamlaştırıyor.

Bu neoliberalizmin ipine daha çok sarılmak anlamına geliyor haliyle. Nitekim 50 günde yapılan zamlar, “zengini daha da zenginleştirme, yoksulu daha da yoksullaştırma” sonuçlu neoliberal ekonomipolitiğin en sert şekilde uygulanacağına işaret ediyor. (12 Eylül, 24 Ocak Kararları’nın uygulanabilmesinin sopasıydı, Şimşek-Erkan programının uygulanabilmesi de tek adam rejiminin rijitliğine bağlı olacak.)

Öyle ki zaten verginin vergisini ödediğimiz ülkemizde, vergiye zamlarla emekçilerin beli daha da bükülmüş olacak.

Ki neoliberalizmin felsefesinde zaten “vergi zammı”, iktidarın, büyük burjuvaziden servet ve rant vergisi almamak için, “vergiyi tabana yayma” adı altında halktan haraç almasının ve sistemin çarklarını zenginler lehine döndürebilmek için yoksulu daha da ezmesinin adıdır.

BİDEN İSTEDİ, ERDOĞAN YERİNE GETİRDİ

Ekonominin rotasıyla dış politikanın rotası birbirine zıt olamaz. O nedenle ekonomide New York-Londra eksenine yeniden eklemlenmeyi, dış politikada ABD/NATO planlarına dahil olma izledi. Erdoğan, ettiği onca büyük sözlere rağmen NATO zirvesinde görüştüğü ABD Başkanı Biden’ı dinledi, isteğini yerine getirdi ve İsveç’in NATO üyeliğini onayladı.

Böylece NATO’da Rogers-Evren işbirliği, Biden-Erdoğan ile güncellendi.

Erdoğan’ın bu süreçte Türkiye’deki Nazi Azov Taburu askerlerini de Ukrayna’ya iade ettiğini, Rusya’nın buna tepki gösterdiğini ve Ankara’yı “anlaşmayı ihlal etmekle” suçladığını hatırlatalım.  

Diğer yandan Erdoğan’ın ABD’yle “yeni başlangıç” ilan ettikten sonra, Yunanistan’la da “normalleşme” işaretleri verdiğini, Mavi Vatan’ı unuttuğunu not edelim.

Ve tüm bu dönüş için de yine “AB kapısının” kullanıma sürüldüğünü işaret edelim.

Bunlardan hareketle de Atlantik medyasının durumu “Erdoğan rotayı yeniden Batı’ya çevirdi” diye yorumladığının altını çizelim.

KUCAK TARTIŞMASININ SONUCU

Evet, 50 günlük karne bu...

Oysa 50 günden önceki 50 günlük seçim süreci boyunca Erdoğan “üst akıl” diyordu, “dış mihraklar” diyordu, muhalefeti Biden’cı diye suçluyordu ve esas olarak güvenlik eksenli bir seçim hattı izleyerek sandıktan galip çıkıyordu.

Evet, iktidar cephesi 50 gün boyunca muhalefeti Londra tefecilerinin maşası ilan ettikten ve “Biden’ın kucağına oturmakla” suçladıktan sonra, ekonomiyi Londra tefecilerine eklemledi ve Biden’dan takdir alarak ABD planlarına dahil oldu!

İktidar cephesinin siyasi literatüre soktuğu bu yakışıksız kavram, yani “Biden’ın kucağı” sözü, kullanıla kullanıla tersine evrildi. Erdoğan-Şimşek-Erkan’ın neoliberal programı ve İsveç’in NATO üyeliğine onay, kucak tartışmasını da netleştirmiş oldu.

Umarım kavramı şehvetle kullanan siyasetçiler de kavramı sosyal medyada küfür olarak kullanan seçmen de bu sonuçtan dersler çıkarır...

                                                      /././

Sincan’da ‘milli dayanışmaya’ ABD sabotajı 

CRI Türk Radyosu yorumcuları olarak dört gazeteci; Hasan Bögün, Kamil Erdoğdu, Gökhun Göçmen ve ben, Sincan Uygur Özerk Bölgesi Yönetimi’nin davetlisi olarak bir hafta boyunca Çin’deydik. Urumçi, Turfan ve Kaşgar kentlerinde gezme, yerel yöneticilerle görüşme ve özellikle çarşı gezilerinde halkla temas fırsatı bulduk.

Sincan Uygur Özerk Bölge Yönetimi Sözcüsü ve Dış İlişkiler Ofisi Başkanı Şu Guisiang ile önemli bir söyleşi yaptık.

ABD-TERÖR BAĞI

Sincan’da ilk terör saldırısı 1990 yılında başlamıştı ve 90’lar boyunca da artarak sürmüştü. 90’lar, SSCB’nin dağıldığı ve ABD’nin Orta Asya’ya yerleşmeye çalıştığı yıllardı. (Anımsayın, ABD, desteklediği terör örgütü Fethullah Gülen cemaatini de o yıllarda, sözde “Türk okulları” adı altında bölgeye sokmuş ve okullardan mezunları Orta Asya devlet kurumlarına yerleştirerek bölgede Amerikancı bir etkinlik kurmaya çalışmıştı.)

ABD’nin Orta Asya’ya yerleşmeye çalışması ile Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde terör saldırıları başlaması arasında bir ilişki var mıydı, Şu ne düşünüyordu?

Sözcü Şu, değerlendirmemi paylaştığını söyledi; başka birkaç nedenle birlikte, ABD’nin Orta Asya’da varlık bulundurmaya çalışmasının da terörün nedenleri arasında olduğunu belirtti.

Önemle hatırlatayım: Çin’in tam da o yıllarda Rusya ve Orta Asya ülkeleriyle birlikte “terörle ortak mücadele” eksenli Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurması, zaten ABD’nin bu faaliyetlerini engelleme amaçlıydı.

Sözcü Şu’ya şu çelişkiyi de sordum: “ABD, Uygur Türklerinin Çin’den ayrılmasını ama zaten ayrı yaşayan Kıbrıs Türklerinin ise Rumlarla birlikte yaşamasını istiyor. Bu çelişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?”

Yanıtı kısa ve netti: “ABD kötü niyetli bir politika izliyor.”

Sözcü Şu, “ABD’nin Sincan’da milli dayanışmayı sabote eden, milli uyumu çiğneyen ve barışı kaosa götürmek isteyen bir politika izlediğini” belirtti.

TERÖRLE MÜCADELEDE DÖRT İLKE

Sincan’da son terör saldırısı 2017’deydi; dolayısıyla Çin’in terör sorununu önemli oranda çözdüğünü söyleyebiliriz.

Sözcü Şu, terörle mücadelede izledikleri yolun ilkelerini şu şekilde anlattı:

1) “Terörle mücadelede hukuka sıkıca bağlı kaldık; özellikle BM terörizmle mücadele ruhu çerçevesinde hareket ettik.”

2) “Terörle mücadele ederken insan haklarını korumaya özen gösterdik. Bu şekilde de terörle mücadelede halkın desteğini alabildik. Teröre darbe indirebilmenin en büyük gücü de budur.”

3) “Terörle mücadele boyunca halkın yaşam şartlarını geliştirmeye çalıştık. Bu da teröre darbe indirebilmenin önemli dayanağıdır.”

4) “Terörle mücadelede başarı için, terörün dinden faydalanmasını önlemeye çok dikkat ettik.”

TÜRKİYE’YE DAYANIŞMA SELAMI

Özellikle bu son maddenin güçlü kanıtlarını da gördük. Urumçi İslam Enstitüsü Şeyhi Abdülrakib Tümniyaz ve Kaşgar İdgâh Cami İmamı Abbas Mehmed ile görüşmelerimizde, Hanefi-Sünni inancındaki Uygurların dini vecibelerini rahatlıkla yerine getirdiğini öğrendik.

Yaklaşık bin öğrenci, Urumçi İslam Enstitüsü’nde dört yıl yatılı olarak ve üç dille (Arapça, Uygurca, Çince) eğitim alıyor. (Sincan bölgesinde genel eğitim ise Uygurca ve Çince olarak iki dilli, kentteki trafik levhalarından tabelalara kadar her şey iki dilli ve Uygurca Çin parasında da yer alıyor.)

Öte yandan Sözcü Şu, Türkiye’nin de uzun yıllardır terörle mücadele ettiğini, teröre karşı güçlü dayanışmanın çok önemli olduğunu belirterek Cumhuriyet gazetesi aracılığıyla Türk milletine dayanışma duygularını iletti.

(Mehmet Ali Güller - Cumhuriyet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

EVRENSEL "Köşebaşı + Gündem" -21 Haziran 2025-

Emperyalistler mengeneyi sıkıyor: ‘İran halkının iradesine evet, siyonizmin istismarına hayır’ -Ela Ava- İsrail’in İran’a karşı başlattığı s...