3 Ağustos 2023 Perşembe

Değersiz yalnızlık: AKP-İsrail birlikteliği + ABD’nin hedefi: Avustralya-Japonya hattı (Mehmet Ali Güller-Cumhuriyet)


Değersiz yalnızlık: AKP-İsrail birlikteliği  (03/08/2023)

Seçim öncesinde, muhalefetin sığınmacı sorunu baskısının da etkisiyle Suriye’yle normalleşme konusunda kimi adımlar atan AKP iktidarı, seçim sonrasında konuya ilgisiz görünüyor.

Hatta AKP’nin kimi uygulamaları, örneğin BM’deki Suriye’nin egemenliğine aykırı oylamada aldığı tutum, örneğin beş bin kişilik yeni bir birliği eğiterek ÖSO saflarına katması, örneğin İdlib ısrarı, normalleşmenin önündeki “katı tutuma” işaret ediyor.

TAHRAN’DA NORMALLEŞME KONUŞULDU

Kuşkusuz Türkiye’nin Suriye’yle normalleşme ihtiyacı, birincisi iç politikadaki sığınmacı sorunu nedeniyle, ikincisi de dış politikadaki “Ortadoğu’daki büyük değişim” gerçeği nedeniyle, aslında AKP’nin karşı iradesinin üstünde bir ihtiyaçtır.

Ancak o ihtiyacın iç politik mücadele açısından şu anda AKP’ye dayatılamamasında, seçim sonrasında muhalefetin içinde düştüğü girdabın kuşkusuz önemli etkisi var...

Ama dış politikada elbette öyle değil.

Nitekim konu Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat’ın Tahran ziyaretinde gündeme geldi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan normalleşmede ne durumda olunduğunu ortak basın toplantısında şu sözlerle açıkladı:

“Şimdiye dek savunma bakanları ve dışişleri bakanları düzeyinde birkaç tur müzakere yapıldı. Son oturumda ise Türkiye askeri güçlerinin zamanlamaya göre askeri güçlerini sınırlarının gerisine çekmesi önerildi. Suriye devlet başkanı da aynı mantık üzerinden ortak sınırların güvenliğinin temin edilebileceğini belirtiyor. Tahran ve Moskova ise garantör ve kolaylaştırıcı aktörler olarak çabalarını sürdürecek” (tasnimnews.com, 1.8.2023).

‘KADEMELİ GERİ ÇEKİLME’ FORMÜLÜ

Konu Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmesi sırasında gündeme gelmiş ve Esad, “Türk askerinin Suriye’den çekilmesini” normalleşmenin şartı olarak ortaya koymuştu.

Moskova ve Tahran ise normalleşme ihtiyacı gereği daha makul bir yol bulmak için, masaya “kademeli geri çekilme” önerisini koymuştu.

Bu öneri önceki görüşmelerde Şam tarafından kabul edildi ancak Ankara yanıtlamış değil...

Tersine, “kademeli geri çekilme” konusuna tepki gösteren Ankara destekli Suriyeli cihatçı örgütlerin eylemleri, bu konuda AKP’nin işaret edeceği kademeleri bile şu aşamada kilitlemiş durumda.

Deyim yerindeyse AKP, kendi yarattığı cihatçı canavarlarıyla bölgesel ortakları arasında sıkışmış durumda...

BİR TEK AKP VE İSRAİL KARŞI

Ancak Ankara açısından hesabı yapılması gereken şey artık şu:

12 yıl önce AKP’nin liderliğinde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar başta olmak üzere bölge ülkelerinin tamamı Beşşar Esad’ın karşısındaydı.

12 yıl sonra ise durum şu: AKP dışında Beşşar Esad karşıtlığını sürdüren bölge ülkesi bir tek İsrail kaldı!

AKP, Astana müttefiklerinin açtığı ve kolaylaştırdığı Suriye’yle normalleşme yolunda ilerlemediği takdirde, bölgede ikinci kez “yalnız” kalmış olacak; üstelik yalnızlığına İsrail’in ortaklığı nedeniyle, bu kez iç kamuoyuna yalnızlığını “değerli” diye pazarlama şansı da olmayacak!

                                                   /././

ABD’nin hedefi: Avustralya-Japonya hattı (31/07/2023)

Blinken-Austin ikilisi, geçen haftayı “Hint-Pasifik NATO’su” inşası hazırlığıyla geçirdi. ABD Dışişleri Bakanı Blinken ve ABD Savunma Bakanı Austin,  ABD’nin Çin’e kuşatma stratejisine uygun olarak Avustralya’dan Japonya’ya bir askeri hat inşa etmeye çalışıyor.

ABD hem bu iki merkezi birbirine bağlamak ama hem de kendi bölgesinden desteklemek için iki anlaşmaya yöneldi:

1) Japonya’nın Ogasawara Adaları ile ABD’nin Guam bölgesini birbirini bağlayan zincirin güney ucundaki Papua Yeni Gine ile bir anlaşma imzaladı.

ABD’nin Papua Yeni Gine’yle yaptığı anlaşma şöyle: “ABD ordusuna deniz üssü, havaalanı ile limanlar da dahil olmak üzere altı bölgeye 15 yıl süreyle erişim izni verecek. Anlaşma, Amerikan kuvvetlerinin gemilere ve uçaklara yakıt ikmali yapmasına ve erzak stoklamasına izin verecek” (http://harici.com.tr, 28.7.2023).

2) ABD diğer yandan eylülde sona erecek Marshall Adaları ile anlaşmayı yenilemeye çalışıyor. Zira ABD füze testlerini buradaki üste yapıyor. Marshall Adaları da Hawaii le Papua Yeni Gine arasında...

AUKUS+QUAD

Japonya, bir süredir ABD’nin “onayıyla” silahlanıyor ve yeniden “gerçek ordu” kuruyor. Japonya başbakanı iki yıldır NATO zirvelerine davet ediliyor. NATO ayrıca Japonya’da ofis açmaya hazırlanıyor.

ABD öte yandan Avustralya ve İngiltere ile “AUKUS”u inşa etti. AUKUS özetle ABD-İngiltere’nin Avustralya’yı Çin’e karşı “nükleer üs” haline getirme anlaşmasıydı.

Blinken Hint-Pasifik turu sırasında Yeni Zelanda’yı da AUKUS’a davet etti ancak Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Mahuta, ülkesinin “nükleersizlik” duruşunda bir değişiklik olmayacağını belirtti (http://cumhuriyet.com.tr, 27.7.2023).

ABD işte bu tablo içerisinde AUKUS’u genişleterek ve Japonya-Güney Kore bölgesine uzatarak, ardından içinde Hindistan’ın da olduğu QUAD’la birleştirerek, bir nevi “Hint-Pasifik NATO’su” kurmak istiyor. Ancak Hindistan Başbakanı Modi’nin geçen ayki ABD ziyaretinden, Washington istediği “oluru” alamadı.

ABD’nin bir araya getirmeye çalıştığı Japonya ile Avustralya arasında henüz bir karşılıklı savunma anlaşması yok. Ancak iki ülke ABD’nin sponsorluğunda geçen yıl bir “güç anlaşması” yaptılar. Anlaşma şimdilik sadece eğitimi kapsıyor ancak ABD genişletilmesine uğraşıyor. Nitekim ABD, Japonya ve Avustralya savunma bakanları iki ay önce imzaladıkları anlaşmayla, ortak F-35 eğitimi düzenleme ve üst düzey üçlü tatbikatları artırma konusunda mutabık kaldırlar.

ASYA’NIN YÜKSELMESİNİ ÖNLEME ÇABASI

ABD, Çin’e karşı kuşatma stratejisini iki argüman üzerinden yürütüyor: 1) Özgür ve Açık bir Hint-Pasifik. 2) Küresel kurallara dayalı düzen.

Bu iki kavramın da ne denli aldatıcı olduğu ortada. Zira ABD Hint-Pasifik’in kendisine “özgür ve açık” olmasını istiyor ve kendi yazdığı küresel düzen kurallarının geçerli olmasını istiyor.

ABD bu aldatmacayı sürdürebilmek için de Çin’in Hint-Pasifik’i “tehdit ettiği” algısını üretiyor.

Sadece ABD mi? Avustralya’yla yaptığı anlaşmadan ABD-İngiltere tarafından kovulan Fransa bile, NATO’nun daha doğuya genişleme vizyonunu kabul etmesiyle birlikte, aynı argümana sarılmaya başladı.

Pasifik’teki Vanuatu adasını ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Çin’i hedef alarak “yeni emperyalizme karşı bölge ülkeleriyle işbirliği yapacağını” açıkladı. Macron, Fransa’nın önceliğinin bölgede işbirliği yaptığı ülkelerin “bağımsızlığını ve egemenliğini” korumak olduğunu söyledi (http://cumhuriyet.com.tr, 27.7.2023).

Özetle, bölgeyi birkaç yüzyıl boyunca sömüren “beyaz efendiler”, yeni yalanlarıyla yeniden bölgede etkinlik kurmaya çalışıyorlar. Tüm bunlar ne için peki? Çin’in gelişmesini ve Asya’nın yükselmesini önlemek için. Ya da şöyle ifade edelim: Atlantik sisteminin çöküşünü geciktirebilmek için...

Mehmet Ali Güller-Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder