13 Ağustos 2023 Pazar

Ekonomide paslaşmalı yönetim + Tutunca bükülen pet şişe ya da enflasyon - Çiğdem Toker / T24

 


Ekonomide paslaşmalı yönetim

İçinde bulunduğumuz bu orijinal dönemde kapısı çalınan bir IMF yok. Ancak onun yerine işlevi farklı da olsa yine uluslararası finans açısından ağırlığı olan bir kredi değerlendirme kuruluşunun "adres" oluşu, IMF'siz IMF programını yeniden teyit ediyor.

Üzerimize yağan zamların çoğu, AKP iktidarının yamacındaki imtiyazlı topluluklar lehine kullandığı yanlış tercihler ile bağlantılı.


Bu tercihler sonucu ağır hasar görmüş ekonomi, şimdi de küresel finans aktörleriyle karşılıklı paslaşma içinde kurgulandığı anlaşılan bir iletişim politikası ile yönetiliyor. Dün önce uluslarası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's in Türkiye analiz raporu yayımlandı. Ardından da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu raporun içeriğini teyit edip gelecek projeksiyonu yapan bir mesaj duyurdu. İkisini arka arkaya okuduğunuzda "birbirlerinden önceden haberdar olmamaları zor" dedirten bir tevafuk vardı bu metinlerde.

Moody's'in Türkiye hakkındaki yıllık analiz raporunu, Bora Özcan imzasıyla ntv.com.tr'de okuduk. Raporda Moody's son atamaların altını çiziyor ve "yeni hükümet"i öve öve bitiremiyor. Onlara göre "daha ortodoks, kurallara dayalı ve öngörülebilir politika yapımına geçiş, kredi açısından olumlu" ve beklediklerinden daha erken gerçekleşmiş.

Seçim harcamalarından kaynaklanan mali bozulma, ne iyi ki vergiler yoluyla düzeltiliyormuş. (Seçim harcamalarını yapan, bozulmanın da sorumlusu AKP değilmişçesine "yeni bir hükümet"ten söz etmek ne kadar samimi bir tavır öyle değil mi?)

Enflasyon yüksekte kalacak

Moody's, yerel seçimlere kadar para politikası sıkılaştırmasının kademeli bir şekilde sürmesinin beklendiğini belirtiyor. Bunun de enflasyonda gelecek aylarda da yüksek seviyede kalacağına işaret ettiğini kayda geçiriyor. Ve diyor ki, "Ortodoks politikalara geçiş sürdürülürse ve makro dengesizliklerde düzenli bir azalmaya yol açarsa, görünüm pozitife dönebilir ve not yükseltilebilir."

Hedef 12'den vurulmuş zira bu, yani not yükseltimi ihtimali, rotası şaşmış, istikrarsızlaşmış, makro hedefleri birbirine girmiş bir ekonomi için en fazla ihtiyaç duyulan gelişme. Daha ne istenebilir öyle değil mi… Pardon, nakit girişi elbette daha fazla istenir ama onun için önce ülke notunun yükselmesi lazım. Her şey bir anda olmuyor. Yine de hakkı teslim edilmeli, Moody's her ihtimale karşı ihtiyatlı davranıyor. Ortodoks politikaların kısa ömürlü olması halinde ve "daha fazla makroekonomik stresin çıkması" halinde görünümün negatife çevrilebileceğini de vurguluyor.

Şimşek cevaben "Kararlıyız" dedi

Kendi bozduğu ekonomiyi küresel sermayenin istediği gibi düzeltmeye başladı diye "yeni hükümet"i öven bu analizin ardından da Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı.

"Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin kural bazlı ve öngörülebilir politikaya geçmesinin ülke kredi görünümü ve notu açısından olumlu olduğu değerlendirmesi yaptı" diyen Şimşek şu ifadeleri kullandı: "Makro-finansal istikrarı sağlamak ve ülkemizin şoklara karşı dayanıklılığını artırmak için kurala dayalı, uluslararası normlara uygun politikaları uygulama konusunda kararlıyız. Bunun kredi notumuza yansıyacağına inanıyorum."

Şimşek'in kısa açıklamasında Moody's'n ihtiyat payı bıraktığı küçük aralığı pas kabul edip cevaplaması dikkatten kaçmıyor. Hazine ve Maliye Bakanı, kurala dayalı (bu anlama gelen Ortodoks kavramından hoşlanmıyor Şimşek) politika uygulaması için "kararlıyız" ifadesiyle "Ortodoks politikalar kısa ömürlü olmayacak" demek istiyor.

Daha önceki yazılarımda sıkça belirttiğim gibi, içinde bulunduğumuz bu orijinal dönemde kapısı çalınan bir IMF yok (tahmin edilebilir nedenlerle). Ancak onun yerine işlevi farklı da olsa yine uluslararası finans açısından ağırlığı olan bir kredi değerlendirme kuruluşunun "adres" oluşu, IMF'siz IMF programını yeniden teyit ediyor. Bundan tam beş yıl önce, Berat Albayrak'ın ekonomiyi yönettiği sırada hazırlanan YEP (Yeni Ekonomi Programı) için de uluslararası danışmanlık şirketi Mc Kinsey'nin rolü tartışılmıştı anımsarsınız. Rolü uzun sürmemiş olsa bile neticede beş yıl arayla IMF'nin formel olarak adının geçmediği ama küresel finans sisteminin önde gelen aktörlerinin olumlayıcı söz sahibi olarak konumlandığı bir dönemin içindeyiz.

Vatandaşın gıdaya, sağlığa, eğitime erişiminin zorlaşmasının, sokaklarda güvenlik sorununun büyümesi gibi gündelik hayata dair temel sorunların ise bu paslaşmalı iletişim politikasında zerre yeri yok. Tam da bu nedenle, fiilen uygulamaya konulmuş, paslaşmalı iletişim politikasının, canı yanan insanların hayatında bir karşılığı bulunmuyor.

                                                     /././


Tutunca bükülen pet şişe ya da enflasyon

Başa dönecek olursak, yoksulluğu derinleştirip yaşamayı iyice güçleştirirken, tüketim maddelerinin ambalaj kalitesini, miktarını da düşüren enflasyonun tek hanelere inmesi, Yılmaz'ın anlattıklarına bakılırsa pek de kolay olmayacak. Niye mi?..


Çizgi: Tan Oral

İçme suyu ihtiyacınız için pet şişe kullanıyorsanız, fark etmişsinizdir. Özellikle 1,5 litrelik petten bir bardağa su koymak istediğinizde, şişeyi kavrayan parmaklarınız yüzeyde sabit kalamıyor, şıkırtılı bir buruşma çıkararak içine gömülüyor ve daha önce tek elle tutup kullanabildiğiniz şişenin kontrolünü kaybettiğiniz için, su siz istemeden fışkırıyor ya da dökülüyor.

Yani -markaları pek fark etmiyor- su pet şişeleri artık naylon poşetten biraz hallice. Üretimdeki terkip, formül değişmiş. Muhtemelen ancak dik durmalarına yetecek kadar bir hammadde içeriyorlar.

Eh, füze gibi tırmanan enflasyondan herkes kendi meşrebine göre mağdur tabii. Pet şişe kullanan su şirketleri maliyet artışından böyle korunuyor. Tıpkı bisküvi çikolata başta olmak üzere, birçok paket içindeki miktarların azalışı gibi. Ya da rafa diziliş biçiminden alıştığınız gibi bir kalıp zannederken, aslında yarım kalıp bile olmadığını elinize alınca fark ettiğiniz peynir paketlerini üreten şirketler gibi.

Önlemler işe yarıyor olmalı ki, çoğu şirket kâr açıkladı. Neticede şirketler enflasyondan kendilerini korumanın yolunu buluyor bulmasına da vatandaşın, buldozer gibi üzerine üzerine gelen enflasyondan kendisini nasıl koruyacağı sorusunun cevabı, muamma.

Gerçi Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, enflasyonla mücadelenin, "sadece ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da son derece kıymetli" olduğunu söylemiş dün ama bu mücadele için sıraladığı "sabır" ve "ısrar"ı vatandaştan mı yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan mı talep ettiği pek açık değil.

Yapısal reform hikâyesi

2001 krizinin ardından kapısı çalınan IMF, kredi karşılığı sunduğu reçeteye bir de yapısal reformları eklemişti. Hatta Türkiye ve Türkiye Masası temsilcileri, üçer dörder aylık periyotlarla ülkeyi ziyaret eden heyetler bununla da yetinmeyip yapısal reformların kalıcılığından söz ederdi. Krizden çıkış programı sonuç vermeye başladığında iktidar değişti ve ülkeyi AKP yönetmeye başladı. Gelin görün ki 2008'den bu yana kredi ilişkisi içinde olunmayan IMF'nin diliyle ve 21 yıl sonra bugün hâlâ yapısal reformların gereğinden söz ediliyor.

Yapısal reform, mucidi uluslarüstü kuruluşların neoliberal iktisatçıları olsa bile öyle iddialı o kadar kalıcılık vaat eden bir tanımlama ki, bu iddiadaki bir değişimin politik bir tercihle hazırlanıp kapsamlı bir program ve kararlılıkla bir kez icra edilmesi beklenir. Tabii öyle olmadı.

Bugün ise sanki aradan 21 yıl geçmemiş, ekonomideki bozulma ve yoksullaşmanın sorumlusu iktidar partisi değilmiş gibi, yapısal reform müjdesi veriliyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2. Yarıyıl Ekonomi ve İstişare Toplantısı adı verilen toplantı ardından, yaptıkları görüşmelerde birçok öneri aldıklarını belirterek, eylül ayı içinde Orta Vadeli Program kapsamında yapısal reformları, toplumla paylaşacaklarını duyurdu dün. Yılmaz'ın aktardığı bunun kadar dikkat çeken bir diğer başlık da şuydu: "Siyasi istikrar olmadan ekonomide istikrar olmuyor, öngörülebilirliğin artırması toplantıda önemli maddelerden biriydi."

Belli ki ani karar değişikliklerinin, yatırım süreçlerinde olumsuz rol oynadığı söylenmiş Yılmaz'a.

Başa dönecek olursak, yoksulluğu derinleştirip yaşamayı iyice güçleştirirken, tüketim maddelerinin ambalaj kalitesini, miktarını da düşüren enflasyonun tek hanelere inmesi, Yılmaz'ın anlattıklarına bakılırsa pek de kolay olmayacak. Niye mi? Tek haneli enflasyon için 2026 yılı Orta Vadeli Programı'nın adres göstermiş Cumhurbaşkanı yardımcısı.

Pet şişeleri bundan sonra iki elimizle tutsak da bardağa su koyamayabiliriz anlayacağınız.

Çiğdem Toker / T24


                                                           

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder