31 Ağustos 2023 Perşembe

Gerici kuşatma parklara, sahillere kadar indi: Adım adım şeriat rejimine (Birgün) + İçki yasağı, sarı öküz ve 2012 (Serkan Meriç-Birgün)

 Gerici kuşatma parklara, sahillere kadar indi: Adım adım şeriat rejimine

Ülke, mafya, çete ve uyuşturucu baronlarına teslim edilirken İstanbul Valiliği, ‘kadınların güvenliği’ bahanesiyle açık alanlarda alkollü içki tüketilmesini yasakladı. Gerici karara tepki gösteren yurttaşlar, “Yasağı kabul etmiyoruz” vurgusu yaptı. Hukukçular, kararın kanunlara aykırı olduğunu, alkollü içki tüketiminin açık alanda suç olmadığını kaydetti. Sosyolog Çobanoğlu ise “Alkol yasaklarını, konserler, festivaller, giyim kuşam uygulamalarıyla aynı paralellikte değerlendirmek lazım” dedi.

Mafya hesaplaşmalarının, çete saldırılarının, ülkede cirit atan uyuşturucu baronlarının ve daha birçok güvenlik sorununun muhatabı olan İstanbul Valiliği, ‘kadınların güvenliği’ gerekçesiyle açık alanlarda alkollü içecek tüketimini yasakladı. İstanbul Valisi Davut Gül imzası ile ilgili yerlere gönderilen kararda, “Alkol satışı ve tüketilmesi ruhsatı bulunan işletmelerin dışında park, piknik ve mesire alanı, sahil bandı, plaj vb alanlarda çevrenin rahatsız edilmemesi, olumsuz görüntülerin oluşmasına mahal vermemek amacıyla alkoş satışı ve tüketilmesinin önlenmesinin titizlikle takip edilmesi ve uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi hususu ilanen tebliğ olunur” ifadeleri kullanıldı. 

Karar gereği halka açık alanlarda içki tüketenlere 617 lira para cezası uygulanacak ve alkol kullanan kişinin sarhoş olması halinde, kişinin sarhoşluğu geçene kadar kontrol altında tutulacak. Valilik, kararın gerekçesinde ‘Güvenlik ve asayiş bakımından, kamu düzenini bozan ve halkın huzurunu kaçıran olaylara karışan şahısların ekseriyetle alkollü oldukları’nı ileri sürdü. Vali, kararın eski olduğunu, kendilerinin ise eski kararı hatırlattığını söylerken gerekçelerinden birinde de ‘kadınların huzuru’ bahanesine sığındı. İstanbul Valiliği İstanbul Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Emin Gökçegözoğlu ise sosyal medyada yükselen tepkilerin ardından cezai yaptırımın yalnızca "çevreye rahatsızlık verenler için uygulanacağını" söylerken, "kendi halinde içki tüketen vatandaşlara" yönelik bir yasak kararı olmadığını savundu. 

Valilik kararının ülkede iktidar ve tarikatlar eliyle gerici baskıların arttığı bir dönemde gelmesi de dikkat çekti. Halkın sosyalleşmesini istemeyen, alkollü içkiyi toplumsal yaşamdan uzaklaştırmak isteyen iktidar, bir grup azınlığın hayat tarzını toplumun bütününe dayatmaya çalışıyor. Bürokrasiden sokağa kadar uzanan gerici uygulamalar, güçlü bir tepki ortaya çıkmadıkça giderek yaygınlaşıyor. Tarikatlara alan açılırken hedef gösterilen konser ve festivaller yasaklanıyor, karma eğitim hedef tahtasına konuluyor.   

CEZA KESİLEMEZ 

Valiliğin yasak kararını hukukçu ve sosyologlar BirGün’e değerlendirdi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, “Yayımlanan bu genelge açıkça hukuka aykırıdır. Birden fazla kanuna atıf söz konusu. Hatırlatma genelgesi olarak açıklandı. 18 yaşın altındaki bireylerin alkol satın alamayacağını hatırlatan madde yasaya uygun. Halka açık alanlarda alkol tüketmenin yasak olduğu hükmü ise çok açık bir şekilde kanuna aykırıdır. Kabahatler kanununun 35. Maddesine göre kişilerin alkollü halde çevreye rahatsızlık vermesine müdahale edilebilir. Ancak alkol almayı engelleyecek bir şekilde hak ve özgürlüklere müdahale edileceği bir sınırlandırma getirilemez. Bu açıdan bu genelge hukuka aykırıdır” dedi. Sağkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun bir benzeri pandemi dönemindeki yasaklardı aslında. Genelgede alkol tüketmenin 617 TL para cezası ibaresi pandemi döneminde sokakta uygulanan para cezasının bir benzeri. Pandemideki cezalar nasıl geçersiz sayıldıysa bu durumunda bir geçerliliği yok.” 

ÖZEL YAŞAMA MÜDAHALE 

Hukukçu Metin Günday ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu genelgenin adı özel yaşama müdahale etmektir. Toplumu kendi kafalarındaki yaşama mahkum etmeye çalşıyorlar. Ancak ortaya koydukları belgenin hukukta bir yeri yok. Anayasa, sadece kötü alışkanlıktan korumak için gerekli önlemleri alır diyor. Bunun ötesine geçemezler. Çünkü bunun en son adımı alkolü ülkede tamamen kaldırmaktır.” 

REJİM DEĞİŞTİ 

Siyasal İslam üzerine çalışmalarıyla bilinen Sosyolog Yavuz Çobanoğlu ise, “Bu son karar, daha önce alınan yasak ve sınırlamalardan ayrı düşünülemez. Şunu artık bir kez daha ve net bir şekilde söylemek gerekiyor, Türkiye’de rejim değişti, bu gerçeği tespit etmeden yapılacak her analiz geçersiz olacaktır. Zaten bu alkol yasağı da AKP rejiminin kamusal alanda ‘görünür olmayı’ engelleme adına aldığı kararlardan sadece birisi. Daha önce başka illerdeki Valilikler de benzer kararlar almıştı, şimdi sıra İstanbul’a geldi” dedi. 

AKP’nin İslâmcı yapıları güçlendirmesinin, kendi ideolojisine ve kurduğu rejime uygun bir durum olduğuna değinen Çobanoğlu, “Burada bir sürpriz yok. Keza AKP’nin alkol yasaklarıyla yapmak istediklerini de tıpkı konserler, festivaller, giyim kuşam, cinsellik ve cinsel yönelimlere karşı uygulamalarıyla aynı paralellikte değerlendirmek lazım. Çünkü bunların tümü, aynı hedefler etrafında örgütleniyor. Alkolü sadece ‘hassasiyetleri olanlar’ değil, herkesin nezdinde ‘ayıp’, ‘kötü’, ‘ahlâksızlık’ gibi kavramlarla eşleştirdikten sonra onun görünür olması, kamusal alandan silinmesi amaçlanıyor. Alkolün duvarlar ardında (hatta mümkünse ‘kırmızı bölgelerde’) gizlice tüketildiği ahlâken ‘yasaklı bir maddeye’ dönüştürmek istiyorlar. Bunu da vitrindeki görüntüyü bozmamak adına sabırla yapıyorlar” diye konuştu. 

“İslâmcı düşünce, mafyalaşma, çeteleşme, silahlanma, cinayetler vb. toplumsal problemlerin asıl sebebini ailenin bozulması, alkol tüketimi, fuhuş, dinden çıkma gibi etkenlere bağladığı için mevcut sorunların çözümlerini de bunlar üzerinden üretir” değerlendirmesini yapan Çobanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Depremlerin olmasını bile alkol ile fuhuşa bağlayan bir zihniyetle karşı karşıyayız, yüzlerce yıllık refleksler bunlar ve referanslarını da “kutsal” saydığı metinlerden alıyorlar. Sürekli, bir düşman, bir kamu güvenliği sorunu bulup, yine problemlerin sebebini alkole, ateistlere, olmadı “iman eksikliğine” bağlama motivasyonları oldukça yüksek.”  

                                                                    *** 

Yurttaşlar tepki gösterdi 

İstanbul Valiliği’nin kamuya açık alanda alkol tüketimini yasaklayan yönergeyi yayımlamasının ardından karara sosyal medyada tepkiler yağdı. Yurttaşlar, yasağın insanların yaşayış biçimine müdahale etmek olduğunu bu kararı reddedeceklerini vurguladı. 

Avukat Mehmet Ümit Erdem ise genelgenin yürütmesinin durdurulmasını ve iptalini talep etti. Kararı yargıya taşıdı. Erdem dava dilekçesinde şu ifadelere yer verdi: "Uyuşturucu kullanım yaşının ilkokul seviyesine indiği, okul önlerinde uyuşturucu satıldığı, ulusal ve uluslararası çetelerin İstanbul'da silahlı hesaplaşmalara girdiği, AVM'lerin bile mafyalara emanet edildiği, İstanbul'da ciddi bir güvenlik zaafiyeti oluştuğu bir ortamda temel hedef sahilde bira içenler değil uyuşturucu çeteleri olmalıdır." 

Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç, “Bu yasak yok hükmündedir. Ceza kesilmesi halinde ödemeyeceğim. Örneğin binlerce kişi Moda'da içki içiyor akşamları. Ne yapacaksınız tomayla dalıp biber gazı mı sıkacaksınız? Ey ahali, geri adım atarsanız yanarsınız. Evinize kadar girerler” ifadelerini kullandı. 

Aksoy Araştırma Başkanı Ertan Aksoy da şu değerlendirmeyi yaptı: “Alkollü içki yasağı hukuksuz bir yaşam tarzı müdahalesidir. İçkiyi ve içki içen insanları kriminalize etmek bir güvenlik önlemi değildir. Bu tip toplumu ayrıştıran aşırı sağ yaklaşımlar yeni sosyal krizlere neden olacaktır. Bu gerici kafaya verilecek en doğru yanıt bu kararı tanımamaktır.” 

Türkiye İşçi Partisi’nden yapılan açıklamada ise şu ifadeler kullanıldı: “İstanbul Valiliği’nin içki tüketen yurttaşlarımıza karşı açık ayrımcılık anlamına gelen yasaklama kararını tanımıyoruz. Anayasa’ya aykırı bu sözde yasaklama kararı, özgürlüklere ve laikliğe açık bir saldırı ve toplumsal barışı dinamitleme girişimidir. Tehlikeli sonuçlara gebe olabilecek söz konusu kararın iptali için hukuki başvurular dahil gerekli adımları atacağımızı kamuoyuna ilan ediyoruz. Uydurma gerekçelerle halkın yaşamına müdahale edilmesine göz yummayacağız!” 

                                                                     *** 

Laiklik için mücadele edeceğiz 

SOL Parti ve SOL Feminist Hareket de karara tepki gösterdi. Yapılan açıklamalarda laik, eşit, özgür bir yaşam için mücadele etme çağrısı yapıldı. 

SOL Parti yayımladığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:  “İstanbul Valiliği’nin alkol yasağı yurttaşların hayat tarzına ve yaşam alanlarına yönelik gerici bir müdahaledir. İstanbul Valiliği yapmış olduğu bir açıklamayla kamuya açık alanlarda içki içilmesini yasaklayan bir genelgeyi kamuoyuyla paylaştı.  Karara çeşitli gerekçeler uydurularak özellikle kadınlara yönelen şiddetin önüne geçmek ve kamu güvenliğini sağlamak gerekçe gösterildi. Ülkemizi uluslararası uyuşturucu çetelerinin merkezi haline getiren, İstanbul Sözleşmesini uygulamayıp kadına yönelik şiddeti teşvik eden, on binlerce genci, kadını ve kız çocuğunu tarikat cemaat ağı içerisinde istismar edenlerin aldığı bu kararın karşısındayız. Alkol yasağı getiren bu valilik genelgesinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Temel hak ve özgürlüklerimize yönelik düzenlemeler ancak kanunlarla yapılabilir. Valilik kararıyla getirilmeye çalışılan alkol yasağına karşı genelgenin iptaline yönelik hukuki bir süreç başlatacak olup, tüm yurttaşlarımızı bu karara karşı birlikte durmaya çağırıyoruz. SOL Feminist Hareket de sosyal medya hesabından şu mesajı yayımladı: “Niyetinizi biliyoruz. Kadınların katline, istismarına sebep olan zihniyetin, şeri kültürü yerleştirme amacıyla koyduğu içki yasağına gerekçe olarak kadınların huzurunu göstermesi kabul edilemez. Huzurumuz için tarikat ve cemaatler kapatılsın. 

                                                                          *** 

Alkole yine zam geldi 

Tekel Bayileri Yardımlaşma Derneği Başkanı Erol Dündar, Mey Diageo grubu içkilere zam geldiğini duyurdu. Paylaşılan yeni fiyat tarifesine göre, 35’lik rakı 295 liraya, 50’lik rakı 400 liraya, 70’lik rakı 529 liraya yükseldi. Alkol oranı yüzde 45 olan bir 70’lik rakının önerilen raf fiyatı 2021 yılı sonu itibariyle 180 TL civarındayken bu fiyat 2022 yılında önce 249 TL’ye, ardından ise 325 TL’ye çıkarılmıştı. 2023 yılında ise rakı fiyatı 399 TL’ye yükseltilmişti. Son zamla birlikte 70’lik rakı 529 TL oldu. Böylece yılın başından bu yana rakı fiyatı ortalama yüzde 30 zamlandı. 

                                                                  /././

İçki yasağı, sarı öküz ve 2012

İstanbul Valiliği’nin parklarda, plajlarda, piknik ve mesire alanlarında içki tüketimini yasakladığına dair genelgesi dünkü ana gündemdi. Valilik, tepkiler üzerine genelgede geri adım attı ve cezai yaptırımın 'çevreye rahatsızlık verenler' ile sınırlı olduğunu belirtti.

Dün, iktidarın klasik taktiklerinden biriyle daha karşılaştık. Siyasal İslamcı iktidar, seküler yaşam tarzına yönelik bir hamle yaptı, gelen tepkileri ölçtü, biçti ve geri adım attığına dair bir mesajı kamuoyunun gündemine soktu.

Yurttaşlar bilhassa sosyal medyada söz konusu genelgeye bir hayli tepki gösterdi. 

Bu genelge ile ilgili bir tepki de Cumhuriyetin kurucu partisi CHP'den de bekledik, ancak her zamanki gibi kulaklarının üstüne yattılar. Şaşırılacak bir durum yok, zira kısa bir süre önce İBB'ye ait kafelerde içki satışı yapılmadığını açıklamak için sokak sokak gezmeye meyyal bir muhalefet partisi ile karşı karşıyayız. 

Meselenin içki tüketme özgürlüğüyle alakalı olmadığını, topyekun laik Cumhuriyetin kazanımlarına karşı bir saldırı yürütüldüğünü bir türlü idrak edemediler. Oysa ki iktidar, yaşam tarzlarına yönelik bu tarz saldırılar ile beraber hem yoksulluk gündeminin üstünü örtmek istiyor hem de siyasal İslamcı hegemonyayı genişletmeyi hedefliyor. 

                                                                          ***

Verilere bakacak olursak, iktidarın bu yasaklarının pek bir mantığının olmadığını da görüyoruz. TÜİK’in 2019 verilerine göre; Türkiye’de nüfusun yüzde 74,4’ü hayatı boyunca alkol kullanmadığını söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün raporuna göre ise Türkiye’de kişi başına düşen alkol tüketim miktarı sadece 1,8 litre. Listede bizden sonra en az alkol tüketim oranı Azerbaycan ve Tacikistan. 

Kaçak içkiden ölenlerin sayısı ise ters orantılı. Türkiye son yıllarda kaçak içki tüketimi nedeniyle onlarca insanın öldüğü bir ülke. Bunun sebebi de iktidarın yaşam tarzlarına yönelik baskısının sadece kanunlarla, genelgelerle sınırlı olmaması. Vergiler nedeniyle bir adet biranın fiyatı bile uçmuş durumda. Bu da kaçak içki üretimini ve tüketimini artıran temel etken.

Söz konusu genelge ve benzerleri “Ne var canım, parkta da bira içmeyiverin!” diyerek geçiştirilecek bir durum değil. Meclis muhalefetinin ve Cumhuriyetin kurucu partisinin anlamadığı ya da anlamak istemediği ve karşı koymakta gönülsüz davrandığı bu baskılar, aslında daha çok yurttaşımızın ölümüne sebep oluyor.

                                                                    ***

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana yaşam tarzları meselesini gündemden düşürmediğine tanıklık ettik. Genelde yaşam tarzlarıyla ilgili meselelere dair AKP Sözcüsü Ömer Çelik açıklama yapıyor. Çelik, 28 Mayıs’taki seçim sonuçlarından iki gün sonra yaptığı açıklamada, “Hiç kimse bir diğerinin hayat tarzının üzerine baskı kuramaz” demişti. Buna benzer de birçok açıklaması arşivlerde duruyor.

Söz konusu açıklamalar ile uygulamaların tezatlığı, popülist otoriter iktidarların ortak özelliği…

İktidar, eylem ve söylemdeki çelişkili haliyle antidemokratik hüviyetini de her defasında ortaya koyuyor. Bu noktada bilhassa Meclis muhalefetinin iktidarın bu zayıf noktasına dair hiçbir siyaset geliştirememesi de dikkat çekici. 

Toplumda siyasete ve değişime dair umutsuzluğun ana kaynağı da seçim sonuçlarından ziyade muhalefetin bu körler sağırlar oyununa devam etmesi olsa gerek! Sarı öküzü veren muhalefet, ipin ucunu bir türlü yakalayamıyor.

Oysa ki siyaset bilimci Charles Taylor'ın da dediği gibi: "Eğer ortaya, nüfusu meydana getiren belli kesimlerin sesinin duyulmasını sistematik olarak engelleniyormuş gibi bir görüntü çıkarsa, söz konusu topluma özgü demokratik yasanın meşruiyeti de tehlikeye girmiş olur."

Ve iktidar uzun yıllardır nüfusun neredeyse yarıya yakınına düşman hukuku uygulayarak toplumsal meşruiyetinin olmadığını da ikrar ediyor. Bu baskıların ardında elbette sömürü ve biat düzeninin devam ettirilmesi ana saik. 

                                                                   ***

Aslında içki meselesine dair geçmişte iktidarın verdiği sınav bugünlere dair ışık tutuyordu. Vatandaşı koruma bahanesiyle TV’deki dizilerde başlayan sansür, bugüne kadar çığ gibi büyüyerek geldi. Bu süre zarfında kamusal alanlar iktidar tarafından zorla yeniden şekillendirildi. 

Bu baskı mekanizmasının en önemli virajlarından birisi 2012 yılında dönülmüştü. 

Santralistanbul’da düzenlenmesi planlanan One Love Festivali de iktidar eliyle hedef gösterilmişti. Kendisine “Eyüplüler” diyen bir grup, "üç aylar" içinde düzenlen festivalde içki satışına karşı çıkmıştı. Söz konusu festivalde mevzuata aykırı bir durum olmamasına rağmen içki satışı engellenmişti. 

Geçtiğimiz yıl Kozlu Müzik Festivali’nin, bu yıl da Nilüfer Müzik Festivali’nin içki satışı olacağı gerekçesiyle engellendiğini unutmayalım. 

Bundan 11 yıl önce yaşanan hadise sonrasında çember gitgide daraldı. Bundan sonrası için geç olmadan güçlü bir itiraz noktasında buluşmanın vakti, geldi de geçiyor.

Serkan Meriç-Birgün


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder