7 Eylül 2023 Perşembe

Aliyev-Erdoğan ailelerinin SOCAR kardeşliğinin perde arkası: İki dövlet tek sermaye + Sıra dışı Sinan Oğan portresi: SOCAR’ın Türkçü mutemedi (sol-Özel)

 

Aliyev-Erdoğan ailelerinin SOCAR kardeşliğinin perde arkası: İki dövlet tek sermaye (Eyüp Demir-soL/Özel)

SOCAR bir yanıyla Azerbaycan’da sosyalizmin çözülüşüyle ortaya çıkan yeni monarşinin bir ürünü ama öbür yandan da Türkiye’deki yeni monarşinin en büyük destekçisi.

Türkiye’nin en büyük endüstriyel holdingi olarak petrokimya, rafinaj, doğal gaz ticaret, iletim ve dağıtım sektörlerinde faaliyet gösteriyoruz. Kümelenme modeli çerçevesinde kaynaktan son kullanıcıya kadar uzanan değer zincirimizle üretim gücümüzü sürdürülebilir bir geleceğe aktarıyoruz.” Azeri petrol şirketi SOCAR’ın Türkiye bölümü kendini böyle tanıtıyor. 

Şirketin Türkiye’ye girişi, 2008’de Petkim’i alması ile birlikte. Petkim'in yüzde 51'i SOCAR’ın mülkiyetinde. Azerbaycan’dan Türkiye ve Avrupa’ya doğalgaz akışını sağlayan TANAP’ın da önemli ortaklarından birisi olan şirket, aynı zamanda Bursa ve Kayseri’deki gaz dağıtım şirketlerinin de çoğunluk hisselerine sahip. Bu illerdeki şirketler aracılığıyla 1,5 milyonu aşkın aboneyi elinde bulunduruyor. Bundan başka STAR Rafineri, SOCAR Terminal, Petkim RES, Enervis, SOCAR Enerji Ticaret, Millenicom, SOCAR Ticaret ve SOCAR Depolama gibi her biri kendi alanında öncü şirketlerin kontrolü ellerinde. SOCAR ülkede 20 milyar dolarlık bir sermayeye hükmediyor. 

SOCAR, İngilizce “State Oil Company of Azerbaijan Republic”in kısaltması. Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi Türkçesiyle. Azerbaycan'ın iki rafinerisini ve tüm petrol ve gaz boru hatlarını işleten şirket, aynı zamanda uluslararası konsorsiyumların ülkede gerçekleştirdiği petrol ve doğalgaz projelerine de nezaret ediyor. Azeri petrolünün tartışmasız patronu özetle. 100 binden fazla işçi çalıştırıyor, 14 milyon tondan fazla petrol üretiyor. Müthiş bir mali güce hükmediyor.

Bir eli Türkiye’nin içinde olan şirketin diğer eli İsrail’in üzerinde. Bu tuhaf SOCAR ağı İsrail’in Azerbaycan üzerindeki etkisinin bir yansıması. İsrail hem Türkiye’de hem Azerbaycan’da çok etkili. İsrail Azerbaycan’ın en önemli silah tedarikçisi. Azeri subayları İsrail’de eğitiliyor. Azeri ordusu İHA ve SİHA’larla, uzun menzilli etkili füzelerle donatılıyor. İsrail cep telefonu operatörleri ülkede etkin. Kimya, ilaç, tarım ve medya sektöründe çok büyük yatırımları var. Buna karşılık İsrail’in tükettiği petrolün yüzde 40’ını SOCAR karşılıyor. Azeri petrolü Bakü-Ceyhan boru hattıyla Ceyhan’a geliyor, buradan tankerlerle İsrail’e taşınıyor. Bu yolla iki ülkeyi kontrolünde tutan İsrail İran’ı da kuşatmış oluyor. İsrail Azerbaycan’ın İran sınırına yakın bir bölgede bir hava üssü kurdu. Bu nedenle Bakü'ye iki defa nota veren İran'ın tepkisi dikkate bile alınmadı. İlişkileri İran’la savaşı göze alacak kadar sıkı fıkı.

SOCAR siyaseti de dizayn ediyor

SOCAR’ın operasyonlarının merkezi Azerbaycan olmakla birlikte, şirket başta Türkiye olmak üzere, Ukrayna, Romanya, Gürcistan, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, İngiltere, Sinagapur, Rusya ve İsviçre’de de faaliyet yürütüyor. Bu operasyonların başlıcaları petrol ve doğalgaz arama, petrol ve doğalgaz çıkarma, ham petrol işleme, petrokimya ve enerji taşımacılığı olarak özetlenebilir. Şirketin özellikle de Azerbaycan sınırları içerisindeki petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinden, Total, BP, Chevron ve Lukoil gibi uluslararası petrol tekelleri ile ortaklıkları bulunuyor. 

Bu kadar çok paranız varsa iktidarla yakın ilişkiler de kaçınılmaz oluyor haliyle. SOCAR’ın AKP ile ilişkileri, iki ülkenin egemen güçleri arasında bir alışveriş biçiminde ortaya çıkıyor. Oraya doğru yöneldikçe her şey bulanıklaşıyor, görünmez hale geliyor. Öyle ki SOCAR-AKP ilişkisinin merkezinde Erdoğan’ın yönettiği akçeli ilişkilerin etkisine dikkat çeken pek çok haber ortaya çıktı. Erdoğan’ın eniştesi Ziya İlgen çeşitli şirketler aracılığıyla 2013 yılına kadar SOCAR Gaz Ticaret’te pay sahibiydi. İddialara göre İlgen bu işleri Erdoğan’ın vekili olarak yürütüyordu. MAN adası belgelerine göre Ziya Ülgen ve Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan MAN adası üstünden kurdukları BMZ Group adlı denizcilik firmasına ait tankerleri SOCAR’a satmıştı. Neden, nasıl anlaşılamadı.

Buna paralel başka ilişkiler de var. Korgeneral Bahtiyar Ersay, 2022’de Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Hasanov’un danışmanı oldu. Korgeneral Ersay bu yeni görevini üstlendiği sırada TSK’nın bir generaliydi. TSK üniformasını çıkardı, Azeri üniformasını giydi, işine devam etti. Korgeneral Bahtiyar Ersay Azeri-Ermeni savaşında da Azeri kuvvetlerini bizzat yönetmiş, koordine etmişti. Danışmanlık görevi bir anlamda bu pozisyonu meşrulaştırmak anlamına geliyordu. 

SOCAR üzerinden yürütülen açık siyasi müdahalelerden biri de Sinan Oğan’ın Cumhur İttifakına desteği. İddialara göre Oğan’ın kimi desteklemesi gerektiğini kulağına Azerbaycan’dan fısıldamışlardı. İBB Meclisi İYİ Parti Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan, durumu şöyle ifade ediyordu; “Sinan Oğan’dan fazla beklentiniz olmasın. Aliyev ne derse onu yapar.” Sadece bir ima değil bu, Oğan Aliyev’in Türkiye temsilcisi rolündeydi.

Bu ilişki ağı yargıya müdahaleye bile vardırıldı. Yalıkavak Marina ve "mallarına çökülmesiyle" gündeme gelen Mübariz Mansimov, Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR ile davalık olmuş, Albayrak'ın bu davanın SOCAR lehine sonuçlanması için hakimlere baskı uygulandığı iddia edilmişti.

Galatasaray petrol buldu

Tabii imaj bu tür olaylarla yara alınca biraz para harcayıp düzeltmek şart oluyor. Sponsorluk bu imaj düzeltme işinin teknik adı. Galatasaray Spor Kulübü ve Azerbaycan’ın enerji devi SOCAR arasında 2023-2024 sezonundan başlamak üzere tüm branşları kapsayan üç yıllık Sponsorluk Reklam ve Tanıtım Hakları sözleşmesi imzalandı. Yapılan anlaşmaya göre Galatasaray Spor Kulübü enerji sponsoru olan SOCAR, sarı kırmızılı takımın UEFA organizasyonu altında oynayacağı tüm Avrupa maçlarında giyeceği formanın göğüs kısmında da yer alacak. SOCAR Turkey Enerji AŞ bunun karşılığında kulübe 15 milyon avro ödeyecek. Böylece her şey tertemiz olacak!

soL yazarı Orhan Gökdemir'in “SOCAR’ın sakar kraliçesinin aşırı acıklı hikayesi” başlıklı yazısına, yayımlandıktan 3 yılı aşkın süre sonra erişim engeli getirilmesinin nedeni bu. SOCAR’ın üzerindeki petrol kirinden kurtulmaya ihtiyacı var.

İsrailliler rahatsız

Yakın zamanda Birleşik Krallık merkezli petrol devi BP ve Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi'nin (SOCAR) Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama ruhsatı almak için İsrail'e ortak teklif götürdü. Zaten SOCAR, İsrail’in Akdeniz’deki YAM-3 yataklarında petrol ve gaz arama faaliyetlerini sürdürüyordu. Bu son teklif Kafkaslarda ortaya çıkan yeni oyuncunun, İngiltere’nin, ataklarından biri. 

Bu ataklar ortaya yeni sorunlar çıkarıyor. Libya İç Savaşı'nda Trablus ile Türkiye arasında, Türkiye'nin deniz sınırlarının Anadolu'dan Derna ve Tobruk kıyılarına kadar uzanmasına izin veren Aralık 2019 anlaşmasının ardından, İsrail bu anlaşmaya karşı olduğunu duyurdu ve İsrail'in resmi pozisyonuna göre anlaşma "yasa dışı' ilan edildi.  Bunun ardından Türk donanması Kıbrıs adası civarında Rum hükümetinin rızasıyla faaliyet gösteren bir İsrail araştırma gemisini bölgeden çıkmaya zorladı. Bu eylem, İsrail'de Türkiye'nin "tüm Akdeniz genişliğinde bir deniz sınırı oluşturmayı" amaçladığı ve İsrail'in Akdeniz üzerinden uluslararası sulara erişimini kesmeyi amaçladığı iddialarını doğurdu. 2020'de Mossad Direktörü Yossi Cohen, Türkiye'yi bölge barışı için yeni bir tehdit olarak nitelendirdi ve Türkiye'nin Azerbaycan ve Katar gibi müttefiklerine dikkat çekti. İsrail ise ABD aracılığı ile Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerini normalleştirme kararı aldı. Ankara ise her iki Arap ülkesini açıkça Filistinlilere karşı İsrail'i desteklemekle suçladı. Buna karşılık, Türkiye iki Hamas liderine ev sahipliği yaptı ve bu hareket İsrail ve ABD'den tepki aldı.

2020'de Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ ihtilafı sırasında İsrail, Türkiye ve İsrail'in müttefiki olan Azerbaycan'ı açıkça destekledi. Ancak, Türkiye'nin İsrail'i Kafkasya'daki istikrarsızlıktan sorumlu tutmasının ardından İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, Türkiye'yi bölgede savaşı alevlendirmekle suçladı. İsrail de Azerbaycan'a verdiği desteği misilleme olarak askıya aldı. Korgeneral Bahtiyar Ersay’ın, 2022’de Azerbaycan Savunma Bakanı Zakir Hasanov’a danışman atanması bu krize denk düşüyor. 

İki dövlet tek sermaye

Sermayenin doğası bu, akışkan, girdiği kabın şeklini alıyor, görünmez oluyor. Oysa SOCAR Türkiye’nin ezilenlerinin yeni sorunu olmaya aday. Petrokimya, rafineri, gaz ve ham petrol taşımacılığı ve liman işletmeciliğindeki pozisyonu, SOCAR’ı Türkiye’de stratejik faaliyet yürüten şirketlerden birisi konumuna sokuyor. Şirket bu alandaki yatırımlarıyla yetinmek yerine, elini daha da güçlendirecek bir dizi enerji yatırımına hazırlanıyor. Yani şirket Türkiye’de enerji alanında tekel pozisyonu hedefleyen bir yaklaşımla yoluna devam ediyor.

Şimdiki tahribatını şöyle özetleyebiliriz; SOCAR bir yanıyla Azerbaycan’da sosyalizmin çözülüşüyle ortaya çıkan yeni monarşinin bir ürünü ama öbür yandan da Türkiye’deki yeni monarşinin en büyük destekçisi. 

Şu meşhur Karabağ savaşına gelince; Azerbaycan hükümeti savaş başlamadan hemen önce, Dağlık Karabağ ve çevresindeki altın madenleri ve diğer doğal kaynak alanlarının paylaşımı için maden şirketleri ve Birleşik Krallık gibi ülkelerin büyükelçilikleriyle gizli toplantılar düzenledi. Savaştan önce bu sahaları Ermeni hükümetiyle anlaşan İsviçreli ve Fransız şirketler işletiyordu. Savaş sona erdiğinde bu sahalar Aliyev’in aile üyelerinin de hissedarları arasında bulunduğu İngiliz, Amerikan ve Türk şirketleri tarafından işletilmeye başlandı. Yoksul Azeriler ve Ermenilerin kanı işte bunun için akıtıldı.

Eyüp Demir-soL/Özel

                                                                     /././

Sıra dışı Sinan Oğan portresi: SOCAR’ın Türkçü mutemedi (Orhan Gökdemir-soL/Özel)(22/05/2023)

Oğan’ı bilenler onun Erdoğan’ın izinden gideceğini biliyordu. Bu Türkçülük kardeşliği değil petrol kardeşliğiydi. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, Tanrı SOCAR’ı korusun!

Sinan Oğan 1969’da Azerbaycanlı bir ailenin çocuğu olarak Iğdır'da dünyaya geldi. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme bölümü mezunu olduktan sonra aynı üniversitede “Azerbaycan'da Ekonomik ve Mali Sektörün Yapısal Analizi” başlıklı tezi ile yüksek lisans çalışmasını tamamladı. Yani Azerbaycan’a bağlılığı sanılanın ötesindeydi. Bu tutkusu onu MHP’ye taşıdı. 2011 Türkiye genel seçimlerinde MHP'den Iğdır milletvekili seçildi. Birkaç yıl sonra partisinden ihraç edildi. Dava açtı, kazandı, geri döndü. İki yıl sonra tekrar ihraç edildi, MHP kapısı artık tamamen kapanmıştı. 

Eğitimi kadar uluslararası faaliyetleri de Azerbaycan etrafında dolaşıyor. Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Üniversitesi’nde doktora çalışmasını tamamladı. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde araştırma görevlisi, Azerbaycan Devlet Ekonomi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi ve dekan yardımcısı olarak görev yaptı. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bir süre önce Ebulfez Elçibey ile görüştü. Kim adına ve neden, bilinmiyor. Azerbaycan'ın Sovyetler Birliği’nden kopması sonrasında bir süre Elçibey'in cumhurbaşkanlığı ofisinde çalıştı. 1992-2000 yılları arasında MİT’e bağlı olarak çalışan TİKA’nın (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) Azerbaycan temsilcisi oldu. Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) Rusya-Ukrayna Araştırmaları Masası başkanlığı yaptı. Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezini (TÜRKSAM) kurdu. TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu'nda Avrasya'ya Bakış isimli dış politika içerikli bir haftalık programın yapımcılığını ve sunuculuğunu üstlendi. Metzamor Nükleer Santrali'nin kapatılmasına yönelik faaliyetleri koordine eden bir “sivil girişim” kurdu ve koordinatörlüğünü yaptı. Santral, Ermenistan’ın Türkiye sınırı yakınlarında. 

Payız is coming, Erdoğan’a gülücük

Bu kıyıda köşede kalmış adam son seçimde Cumhurbaşkanı adayı olunca birdenbire ünlendi. Ata İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayıydı. İlk muhalefeti muhalefete oldu. Muhalefetin “Baharlar gelecek” kampanyasına göndermeyle “Payız is coming” dedi. ‘Payız’, Azerbaycan Türkçesinde ‘sonbahar’ anlamına geliyordu. Oğan, muhalefet kazanırsa bahar değil sonbahar geleceği kanısındaydı. 

Bu yarı Azerice yarı İngilizce gönderme rastlantı değildi. Oğan’ın kimi desteklemesi gerektiğini kulağına Azerbaycan’dan fısıldamışlardı. İBB Meclisi İYİ Parti Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan, durumu şöyle ifade etti; “Sinan Oğan’dan fazla beklentiniz olmasın. Aliyev ne derse onu yapar.” Sadece bir ima değil bu, Oğan Aliyev’in Türkiye temsilcisi rolündeydi.  
Bu çalışmalarından dolayı Aliyev tarafından zaman zaman ödüllendirildi. Mesela 2011 yılında bir törenle kendisine Azerbaycan’da daha çok sanatçılara verilen “Terakki (İlerleme) Madalyası” verildi. Bu madalya 2006 yılında Azerbaycan Devlet Şirketi SOCAR Yönetim Kurulu Üyelerinden Süleyman Gasimov’a da verilmişti. Gasimov, 2011 yılında “Şöhret” (Şeref) Madalyası da aldı. Ülküdaşlarının deyişiyle Sinan Oğan Rusya üzerinden Azerbaycan’a ya da Azerbaycan üzerinden Rusya’ya bağlı.

Tanrı SOCAR’ı korusun (!)

Azerbaycan-Türkiye ilişkisi söz konusu olur da SOCAR olmaz mı? SOCAR, Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Petrol Şirketi’nin İngilizce yazılışının baş harflerinden oluşuyor. Şirketin kökenleri esas olarak, Sovyet Azerbaycan’ında kurulan devlet şirketi Azerneft’e dayanıyor. Sovyetler Birliği’nin çözülüşü ile beraber, şirket sadece ismini değil, misyonunu ve organizasyonunu da baştan aşağı değiştiriyor.

SOCAR’ın operasyonlarının merkezi Azerbaycan olmakla birlikte, şirket başta Türkiye olmak üzere, Ukrayna, Romanya, Gürcistan, Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, İngiltere, Singapur, Rusya ve İsviçre’de de faaliyet yürütüyor. Bu operasyonların başlıcaları petrol ve doğalgaz arama, petrol ve doğalgaz çıkarma, ham petrol işleme, petrokimya ve enerji taşımacılığı olarak özetlenebilir.

Şirketin özellikle de Azerbaycan sınırları içerisindeki petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinden, Total, BP, Chevron ve Lukoil gibi uluslararası petrol tekelleri ile ortaklıkları bulunuyor. SOCAR’ın dünya çapında 100 bine yakın işçisi bulunuyor. 
SOCAR’ın ülkemizdeki faaliyetleri, SOCAR Türkiye şirketi üzerinden yürütülüyor. Bu şirketin hali hazırda birçok alanda yatırımları bulunuyor. Bu yatırımlar arasında Türkiye’nin tek petrokimya tesisi, ülkemizin ham petrol işleme kapasitesinin yaklaşık yüzde 25’ini elinde bulunduran bir rafineri ve Ege Bölgesi’nin en büyük entegre liman işletmesi bulunuyor. Azerbaycan’dan Türkiye ve Avrupa’ya doğalgaz akışını sağlayan TANAP’ın da önemli ortaklarından birisi olan şirket, aynı zamanda Bursa ve Kayseri’deki gaz dağıtım şirketlerinin de çoğunluk hisselerine sahip. Bu illerdeki şirketler aracılığıyla 1,5 milyonu aşkın aboneyi elinde bulunduruyor. Şirket bunların dışında, sigortadan fibere, depolamadan akaryakıt dağıtıma ve rüzgâr enerji santrallerine kadar bir dizi alanda faaliyet yürütüyor. SOCAR’ın tüm bu yatırımları 20 milyar doları aşıyor. Türkiye’de şirket bünyesinde 5 binin üzerinde emekçi çalışıyor.

SOCAR’ın Türkiye’deki faaliyetleri, 2008 yılında Petkim’in çoğunluk hisselerine sahip olmasıyla başlıyor. Türkiye’nin tek petrokimya tesisi olan Petkim, bu tarihten önce devlete aitti. Özelleştirme AKP iktidarının genel bir politikası olmakla birlikte, bu petrokimya devinin Azerbaycanlı şirkete devri siyasi bir karar olarak hayata geçmişti. 

SOCAR’ın AKP ile ilişkileri, Türkiye ve Azerbaycan’daki zengin sınıfların ortaklığının bir parçası ve uzantısı olarak okunmalı. Bu bağlamda, ilişkilere başlangıçtan itibaren stratejik bir değer atfedilmiştir. Bunun en iyi örneklerinden bir tanesi, 2018’de SOCAR’ın Aliağa’daki yatırımlarının özel endüstri bölgesi kapsamına alınması. 2018’de alınan kararla, bu olanak ilk kez SOCAR’a tanındı. Peki özel endüstri bölgesi sıfatını taşımak, SOCAR’a ne gibi faydalar sağlıyor? Bu sayede bazı altyapı işleri Sanayi Bakanlığı sorumluluğuna devrediliyor, projesine göre kamulaştırma masrafları bakanlığa devredilebiliyor. Çeşitli başlıklardaki harçlardan muaf tutulurken en önemlisi ÇED onay süresi normalden daha hızlı işletiliyor. Bu sayılanlar özel endüstri bölgesi tanımının başlıca getirileri olmakla birlikte, bu bölgelerin başka faydaları da bulunuyor. 

SOCAR-AKP ilişkisinde, siyasi ve stratejik ilişkiler dışında Erdoğan’ın merkezinde durduğu akçeli ilişkilerin de olduğu öne sürülüyor. Geçmişte birden fazla örnekte, bu ilişkinin de basına yansıdığını görmüştük. Bunlardan birisi, Erdoğan’ın eniştesi Ziya İlgen (meşhur, darbe girişimini haber veren) üzerinden kurulan ilişki. Ziya Ülgen, çeşitli şirketler aracılığıyla 2013 yılına kadar SOCAR Gaz Ticaret’te pay sahibiydi. Bu durum sıkça Erdoğan’ın vekili olarak bu ilişkiyi yürüttüğü şeklinde yorumlandı. Diğeri ise, 2017 yılında, yine Ziya Ülgen ve Erdoğan’ın kardeşi Mustafa Erdoğan üzerinden gündeme gelen olaydı. Bu olayda, ikilinin MAN adası üstünden kurdukları BMZ Group adlı denizcilik firmasına ait tankerler SOCAR’a satılmıştı.

Tepeden kurulan bu ilişkilerin yanında, AKP-SOCAR ilişkisi yerel siyasetçilere ve şirket yöneticilerine uzanacak kadar doğallaşmış durumda. 2021 yılında, Cumhur İttifakı’nın İzmirli yöneticilerinin rutin ziyaretlerinin başında yerel SOCAR yönetiminin gelmesi buna verilecek örneklerden birisi olarak görülebilir. 

Oğan SOCAR’ın korumasında

Yeşil Iğdır Gazetesi’nin bir haberine bakalım: “16.06.2012 tarihinde Iğdır Milletvekili Dr. Sinan Oğan, Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan İş Forumu dolayısıyla Kars’a gelen üç ülkenin Ekonomi Bakanları ile Kars Havaalanı’nda mini bir zirve toplantısı gerçekleştirdi. Nahçivan’a geçişlerde Türk nakliyecilerinin ve işadamlarının yaşadığı sorunları dile getiren Oğan, Ekonomi Bakanı M. Zafer Çağlayan, Azerbaycan Ekonomik Kalkınma Bakanı Şahin Mustafayev, Nahcivan Ekonomi Bakanı Famil Seyidov ve Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR) Rövnag Abdullayev ile bir araya geldi. Azerbaycan ve Nahçivan Ekonomi Bakanları görüşmede kapıdaki sorunların çözülmesi için çalışacaklarını ifade ettiler. Abdullayev’i de Iğdır’a yatırıma davet eden MHP Iğdır Milletvekili Oğan, Iğdır’a yatırım konusunu Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile de görüştüğünü ve kendisinin de desteklerini talep ettiklerini ifade etti.”

Soru şu; Oğan’ın üç ekonomi bakanı ve SOCAR başkanını hangi sıfatla Kars Havaalanı’nda karşıladı. Bunlarla hangi sıfatla “mini bir zirve” yaptı? Oğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin mi, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin mi milletvekili? 

Kadir Yıldız, 10.06.2015 tarihinde Ortadoğu Gazetesi’nde “Sinan Oğan'ın Iğdır Güzellemesi” başlıklı yazısında şu soruları sordu: “Milletvekili olduğun süreçte Azerbaycan’ın SOCAR şirketiyle gizliden gizliye nasıl bir bağlantı içerisine girdin? Azerbaycan’ın petrol şirketi ile bir milletvekilinin arasında nasıl bir manevi bağ var? Petrol üzerinden kardeşlik türküleri mi söyleyecektin? SOCAR’ın finanse ettiği AZADER’in toplantısına hangi kimlikle ve ne adına yer aldın? Azerbaycan Diaspora Bakanı Nazım İbrahimov’dan ne talebinde bulundun? Ne karşılığında para aldın? Karşılığında ne vaat ettin?

Moskova’da Valdai Forum toplantıları

Oğan’ın Moskova yılları da ilginç. Moskova’da, 2009’da “Türk İç Politika Faktörlerinin Türkiye’nin Rusya Politikasının Oluşumuna Etkileri” başlıklı teziyle, Moskova Uluslararası İlişkiler Üniversitesi’nin (MGIMO) Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden doktora derecesini aldı. Ardından Rusya'nın düşünce kuruluşu "Valdai Forumu"nda (The Valdai International Discussion Club) görev aldı. Valdai Forumu resmi olarak Kremlin himayesinde ve Putin başkanlığında, 2004’ten beri her yıl toplanıyor. KGB ile de ilişkili olduğu iddia ediliyor. Oğan, bu toplantılara 2 defa katıldı ve resmi toplantı sonrasında da Rus Dışişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Başkanı Putin ile de özel görüşmeler yaptı. Valdai International Discussion Club’ın 31 Ağustos-7 Eylül 2010 tarihleri arasında St. Petersburg-Moskova-Soçi’de gerçekleştirilen ve dünyanın alanında en tanınmış 40 ve Rusya'dan 60 uzmanının katıldığı toplantıda Türkiye’yi TÜRKSAM Başkanı Oğan temsil etti. Forum sonrası Oğan sırasıyla; St. Petersburg Valisi Valentina Matviyenko, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Vladimir Putin ile görüştü. Rusya Başbakan Yardımcısı Igor Shuvalov ile de görüştü ve 6 Eylül 2010’da Soçi’de Putin’in de bulunduğu akşam yemeğine katıldı. Burada Putin'e Türkiye-Rusya-Azerbaycan enerji politikaları hakkında çanak sorular sordu, “Putin Avrasyacılığı” çizgisinde bir "politik" duruş sergiledi.

Bütün bunların ima ettiği şu; Ümit Özdağ CIA ajanı, Devlet Bahçeli MİT ajanı, onun payına da FSB düştü!
Oğan, Erdoğan’a desteğini açıklayınca Meral Akşener'in danışmanı Murat İde, Oğan için "iş takipçisi" dedi, bir petrol şirketini işaret etti. Adını vermediği o şirket SOCAR’dı…

Bu şaibeli kişilik ilk turda yüzde beş küsur oy alınca birdenbire CHP’lilerin de sevgilisi ve umudu oldu. Oysa bilenler onun Tayyip Erdoğan’ın izinden gideceğini biliyordu. Bu Türkçülük kardeşliği değil petrol kardeşliğiydi. SOCAR kardeşliği iki devletten de bir milletten de büyüktür. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, Tanrı SOCAR’ı korusun!

Orhan Gökdemir-soL/Özel


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder