Şili darbesi dönemine dair yeni bulgular, Şili Komünist Partisi ve ittifaktaki diğerlerinin kararlı bir direnişinin darbeyi püskürtme şansına sahip olduğuna işaret ediyor.
Alttaki makale, Johnny Norden imzalı. Makale, üzerinden yarım asır geçmiş bulunan, Salvador Allende’nin liderliğinde Şili’de seçimleri kazanıp iktidara yükselmiş sol ittifaka karşı düzenlenen darbeye bir kez daha bakıyor.
O dönemden bu yana elde edilen veriler halen kısmen eksik. Makalede de dikkat çekeceği üzere, darbeyle ABD arasındaki bağlantıya dair belgelerin tümü elde edilmiş değil.
Ancak eldeki veriler, o dönemde hem Allende hükümetinin hem de ittifakın en önemli gücü olan Şili Komünist Partisi’nin, bir darbe olasılığına karşı hazırlıklarının eksikliğine ve darbe başladıktan sonraki kararsızlığa ışık tutuyor. Görünen o ki, bu zaaflar giderilmiş olsa, 1973’te 11 Eylül günü Şili’de yaşanan darbe, halk tarafından hezimete uğratılabilirdi.
Bu yazı ilk kez "Das Blätchen"in 15. yıl, 18. sayısında Amerika 21'le işbirliği içinde yayınlanmıştır. Bu çeviriyse NachDenkSeiten'dan (https://www.nachdenkseiten.de/?p=103863) aktarıldı.
Şili'den yeni belgeler:
Darbecileri yenme şansı şimdiye dek sanıldığından çok daha büyüktü
11 Eylül 1973'te ordu Şili'de bir sosyalist devrim çabasını kanla boğdu. Orada kendine özgü olan şuydu: Şilili solcular Başkan Allende liderliğinde sosyalizme giden yolda silah zoruna dayanmaksızın ilerlemek istediler. Sovyet ve Küba devrimlerinin deneyleriyle aralarına sınır koyan açıklamaya göre, bu iş burjuva demokratik anayasa zemininde gerçekleşecekti, kan dökme ve içsavaştan kaçınılmalıydı. Bu cesur rüyayı gerçekleştirmek neden mümkün olmadı?
Johnny Norden
Genç tarihçi ve gazetecilerin son yıllardaki bir dizi incelemesi o dönemdeki olaylar üzerine yeni bir anlayışı olanaklı kılıyor. Onlar CIA ve ABD Dışişleri Bakanlığı'nın gizlilik süresi bittikten sonra serbest bıraktıkları belgeleri analiz ettiler. Şili Silahlı Kuvvetleri'nin 1973'e ait çok gizli belgelerini, örneğin, 11 Eylül'de darbeci generaller arasındaki telsiz haberleşmelerini yayınladılar. Ve kılı kırk yararcasına malzeme toplayarak ve çok sayıda söyleşiyle Şili Komünist Partisi'nin 1973 yılındaki siyasetini mercek altına aldılar.
Yayınlar, Şili solunun ulusal ve uluslararası dengelerdeki elverişsiz konumu nedeniyle Şili'de sosyalizm denemesinin trajik sonunun kaçınılmaz olduğu doğrultusundaki, görüldüğü kadarıyla şimdiye dek hâkim olan, görüşün aksini ispatlıyor.
Yurtsever Şili askerlerinin Allende hükümetine desteği şimdiye dek kabul edildiğinden çok daha büyükmüş. Bugüne dek bilinenler Başkomutanlar Carlos Prots ve Havacı General Alberto Bachelet idi. Askeri Okullar Başkanı General Guillermo Pickering ve 2. Piyade Tümeni olarak düzenlenmiş, merkezi başkent Santiago'da bulunan, ordunun savaş gücü en yüksek birliğinin komutanı General Mario Sepulveda da Şili soluyla bağlaşıklık ilan etmiş olanlar arasındaymış. Prats'a göre bu iki birlik en yüksek saldırı gücüne sahipti.
Bugüne dek bilinmeyen bir diğer faktör: Ordunun Astsubay Okulu 500'den fazla kursiyeri ve eğitmeniyle birlikte hükümete sadık askerlerin emrindeymiş. Eylül'ün 10'u ile 11'i arasında gece boyunca hükümeti savunma emri beklemişler. Solcular hareketsiz kalmışlar ve ordu içindeki karşıtlarını etkisiz hale getirmeyi, sonra da katletmeyi gericilere bırakmışlar.
Yayınlanan materyaller dahasını da açıkça gösteriyor: Hükümet darbesi beceriksizce hazırlanmış, uygulanması acemice olmuş. 11 Eylül'ün sabahına dek, darbenin başına kimin geçeceği belirsiz kalmış. Kendi canından korkusu nedeniyle son anda komutayı ele alan Pinochet'in sallanması birçok katılımcıyı tedirgin etmiş. Üç parçanın, kara, hava kuvvetleri ve donanmanın koordinasyonu işlememiş. Darbeciler 11 Eylül'de bir dizi çok ağır hata yapmışlar. Her ne kadar önemli askeri birlikler Santiago'ya doğru hareket emri almışlarsa da, bunu kesin yer ve mücadele hedefi izlememiş. Moneda'daki Başkanlık Sarayı'nı bombalama emri almış bir savaş jeti yanlışlıkla Santiago'daki askeri hastaneyi bombalamış. Darbeci generallerin hızlı zaferi ancak Moneda dışında başka hiçbir yerde direnişle karşılaşmamaları sayesinde mümkün olmuş.
Bunun dışında, ABD gizli servisleri ve Amerikan ordusu darbenin hazırlığında ve gerçekleştirilmesinde yer almamış. Tabii CIA 1972-1973 yıllarında sağ radikalleri ve faşist örgütleri yoğun olarak desteklemiş, işverenler birliklerinin Allende Hükümeti'ne karşı boykot eylemlerini fonlamış. CIA ve ABD örgütleri aslen büyük burjuva partileri PDC ve PN ile vücut bulan sivil muhalefete yönelmişler. Allende'nin devrilmesi ve hükümetin devralınmasını onlardan beklemişler. ABD Sefareti'nin Dışişleri Bakanlığı'na CIA yerleşkesinin merkeze 1973'te gönderdiği şimdi yayınlanan raporlar, bunların Şili Silahlı Kuvvetleri içinde olan biten üzerine sadece genel bir resme sahip olduklarını gösteriyor. Sol, darbecilerin bu zayıf noktasını da kullanamamış.
Faşist Şilili askerlerle ABD arasında işbirliği darbeden üç hafta sonra başlamış. İlişkilerin gelişmesi üzerine sefirin gururla haber verdiği yeni çığır: Genel Kurmay Başkanı resmen rejim karşıtları için kurulacak toplama kampları konusunda danışmanlık talep etmiş. Aktüel olan yayınlar ayrıca Unidad Popular partilerinin yönetimlerinin yaklaşmakta olan darbe karşısında kötürüm gibi kaldıklarını ispatlıyor.
Yetmişli yılların başlarında Şili Komünist Partisi'nin Küba KP'den sonra Amerika'nın en büyük sol partisi olduğunu anımsamakta yarar var. Üyeleri sıkı örgütlüydü ve bütün toplumsal alanlarda mevcuttular. Bütün yoldaşlar bir askersel hükümet darbesi tehlikesinin bilincindeydiler. Parti üyelerinin çoğunluğu Allende Hükümeti'ni her türlü çareye başvurarak savunmaya kararlıydı. Parti yönetiminin buna rağmen acil durum için hiçbir planı yoktu. Bütün 1973 yılında mücadele koşullarının aniden değişimine karşı partiyi hazırlamak için örgütsel ve maddi olarak pratikte hiçbir şey yapmadı.
Darbeci generallerin ordu birlikleri 11 Eylül'de Moneda'ya saldırıyla o denli meşguldüler ki, direniş potansiyeli olan diğer yerlere çok az dikkat ayırabildiler. Bu da o gün çok sayıda yurtseverin canını kurtardı.
Üyelerin mücadele gücü üzerine dolaylı bir kanıt Şili KP'nin 11 Eylül'den sonraki durumu üzerine belgelerde bulunuyor. Tüm yönetim kadrosunun çökmesi ve vahşice teröre karşın komünistler hızla Pinochet Rejimi'ne karşı en önemli sivil direniş gücünü örgütlediler.
Kararlı bir direnişin şansının ne denli güçlü olduğunu darbeci generallerin telsiz konuşmaları ispatlıyor. Piyadeler öğleden önce Başkanlık Sarayı'na tank desteğindeki ilk hücumlarında, Moneda'nın korumaları (20 kişiden fazla değil) çevredeki bakanlıklardan el silahlarıyla saldırganlara ateş eden bir avuç cesur Şililinin desteğini aldılar. İkinci saldırı da çapraz ateş altında kaldı ve korkan komutan tarafından durduruldu. Generaller sinirli tepki gösterdiler. Pinochet, Başkanlık Sarayı'nın bombalanmasını emretti.
1973 yılındaki Şili üzerine son olarak ortaya çıkan belgeler üç açıdan tarih yazılımına yeni tanılar getiriyor. Önümüzdeki yayınlarla birlikte Şili Devrimi'nin merkezi zayıflığı üzerine görüşler keskinleşiyor. Liderleri (belki Allende istisnaydı) devasa toplumsal güçleri harekete geçireceğini hesaplamadan bir devrim başlattılar.
Büyük sermayenin iktidardan indirilmesi ve kapsamlı bir sosyal program, zorunlu olarak iki kampın oluşmasına götürdü. Bir tarafta o güne dek ayrıcalık sahibi olmayanların heyecanı ve kararlılığı. Onlar -Quilapayun'un şarkısındaki gibi- "yepyeni bir Şili kurmak" istiyorlardı. Diğer tarafta da Şili toplumunun üst katmanlarının korkusu ve nefreti. Allende Hükümeti'nin seçim vaatlerini gerçekleştirme isteğindeki samimiyeti ne denli açıklıkla duydularsa, eski düzeni geri getirme kararlılıkları o denli pekişti. Bu çatışkı salıncağı radikal bir kırılışa doğru ilerledi.
Santiago'daki CIA memurları bu gelişimi Şili solunun çoğu liderinden çok daha açıklıkla gördüler. Ancak karşıdevrimin ana gücü olarak askerlerle ilişki kurmakta beceriksizdiler, ama siyasi ve toplumsal analizleri mükemmeldi.
Sol partilerin, anayasa temelinde "Şili usulü sosyalizme barışçıl geçiş"e öylesine dogma gibi sarılmaları ölümcüldü, çünkü gericilik anayasa toprağını çoktan terk etmiş bulunuyordu.
Öte yandaysa toplumsal gerçeklik liderleri sollamıştı: Gericiliğin baskısı karşısında mahallelerde ve işyerlerinde gıda maddeleriyle halkın iaşesini sağlamayı ele alan, taşımacılığı devam ettiren, üretimi örgütleyen tabandaki demokratik iktidar organları oluşmuştu.
Şili halkının zafer şansının şimdiye dek sanıldığından çok daha yüksek olduğu aşikâr. Şili Devrimi'nin öğretileri, bugün kendisini sol kabul eden partiler için zengin bir birikimdir.
Şilili devrimcilerin derin trajedisi, 100 yıl önce Paris Komüncülerinin yaptığı hatanın aynısına düşmelerinde yatmakta. Onlar, hedeflerini gerçekleştirmek için burjuva devlet aparatını ele almak zorunda olduklarını düşündüler. "Bürokratik-askersel mekanizmayı" parçalamakta kararlı davranmadılar.
Paris Komüncüleri gibi Şilili devrimciler de burjuva demokratik geleneklere güvenlerinin ve siyasi karşıtlarına karşı cömertliklerinin kurbanı oldular.
Çeviri: Cemil Fuat Hendek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder