Esad'ın Çin ziyareti, Çin'in Ortadoğu'daki mesaisini hatırlatıyor. Çin'in yaklaşımı dayanışmadan ziyade siyasi ve ekonomik çıkar arayışı. Bu yüzden hem Suriye hem İsrail aynı anda ortaklar arasında.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın gerçekleştirdiği Çin ziyareti, başta Ortadoğu medyası olmak üzere uluslararası medyanın gündeminde. En son 2004 yılında Çin'e giden Esad'ın 2011'de patlak veren savaştan bu yana gittiği altıncı ülke Çin oldu. Esad 2011'den bu yana Rusya, İran, BAE, Umman ve Suudi Arabistan'ı ziyaret etmişti.
Esad'ın ziyareti aynı zamanda Çin'in Ortadoğu'da el yükseltmesi olarak okunurken, Suriye'nin savaşın yarattığı yıkıma karşı bir tür çıkış arayışı olarak tarif ediliyor.
Esad yenilmediğini ispatladı
2011 yılında başlayan ve "Arap Baharı" olarak tarif edilen eylemlilikler sürecinde Suriye silahlı çetelerin çatışmalarına sahne olmuş ve islamcı terör örgütleri ülkeyi işgal etmişti. 2011'den bu yana yüz binlerce insanın yaşamını kaybettiği ve milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığı savaşta Beşar Esad mücadeleden galip çıkmış ve bu süreçte yenilmediğini göstermişti.
Suriye'nin bu yeni düzlemde uluslararası alanda dağılan ilişkilerini yeniden tesis etmek ve savaşın yarattığı yıkımın ardından Suriye'yi yeniden inşa etmek öncelikli görevi. Arap Birliği'ne yeniden dahil olan Suriye birçok yerde kapanan elçiliklerini yeniden açıyor ve bir tür normalleşme süreci tarif ederek, IŞİD ve benzeri örgütlerden arındırdığı bölgelerde yeniden inşa çalışmalarına başlıyor. Esad'ın 2011 yılından bu yana verdiği mücadele ve Suriye halkının direnişi rakip birçok ülke açısından kabullenildi ve Esad yenilmediğini ispatladı.
Çin pazardaki payını yükseltmek istiyor: Bir yanda İsrail diğer yanda Suriye
Çin'in Ortadoğu'daki ticari ve askeri arayışları kısa sayılmayacak bir sürece yayılıyor. Sovyetler Birliği'nin çözülüşüyle birlikte Ortadoğu'da açılan boşluk sermayenin iştahını kabartmış ve petrol gelirleri ile birlikte ticari anlaşmalar için emperyalizm, işgal dahil her türlü yolu denemişti. Çin bu dönemi soğukkanlı ve "uzaktan" izleyen bir pozisyonda değerlendirdi.
Çin'in Ortadoğu'daki arayışları özellikle 1979 yılında artan Çin-İsrail görüşmeleri dönemine denk düşüyor. Sovyetler Birliği'nin Afganistan müdahelesinin ardından başlayan temaslarda, Çin Afganistan'da cihatçıları desteklemiş ve kendi ülkesindeki müslümanlara da cihatçılara destek vermesi çağrısında bulunmuştu. Uygur Türkleri başlığında yaşanan gerilimler ve tartışmalar o günlerden kalan bakiyedir.
Emperyalizmin yaşadığı hegemonya krizinde ABD birçok alanda geriye düşerken bir yandan da yeni ağırlık noktaları tarif ediliyor. Bu bağlamda Pasifik hattı öne çıkarken Ortadoğu'da ve Afrika'da başta Rusya olmak üzere Çin'in ağırlığı geçmiş yıllara kıyasla daha çok hissedilir durumda. Tarım, maden, ticaret ve askeri başlıklarda yapılan anlaşmalar ve yatırımlar ciddi rakamlara ulaşıyor.
Çin'in İsrail'de planladığı hızlı tren projesi Kızıldeniz'deki limanla Akdeniz'deki limanları birbirine bağlamayı hedefliyorÇin'in özellikle 2008 yılında arttırdığı İsrail'le olan ilişkileri bir çok başlığı kapsıyor. Süveyş Kanalı'na ciddi bir alternatif oluşturacağı düşünülen bu plan ile saatte 350 km hıza ulaşan trenler sayesinde ticari olarak alternatif rotalar hedefleniyor.
Çin bir yandan Suriye'de yeniden inşa sürecinde pastadan payını almak isterken diğer yandan da Suriye'yle uzun zamandır çatışma ve savaş halinde olan İsrail'le hedeflerini ve mesaisini büyütüyor.
2008 yılında emperyalist merkezlerde baş gösteren ekonomik krizle birlikte Ortadoğu'ya daha ciddi bir gözle bakmaya başlayan Çin, mevcut durumda İsrail'de Hayfa Limanı'nın bir kısmının da işletme hakkına sahip. Burası aynı zamanda ABD'nin 6. Filo'sunun da demirlediği yerlerden biri. Dolayısıyla konu bir yanıyla Çin'in Ortadoğu'da, ABD'nin altındaki zemini kaydırma müdahaleleri olarak okunuyor.
Bir yanda İsrail'in diğer yandan Suriye'nin çalışma arkadaşı olarak görülen Çin bu sürekliliği ve birlikteliği yarattığı ekonomik güçle devam ettiriyor. Mevcut durumda ABD'nin bıraktığı boşluklara ya da girmediği alanlara yerleşmeye çalışan Çin'in eli rakiplere nazaran daha güçlü. Zira bu alanlara bir emperyal güç olarak yerleşmeye çalışırken, ABD'nin yarattığı yıkım ve sorunlardan azade bir alternatif gibi görülüyor.
Dış müdahalelere karşı Çin şemsiyesi
Esad Çin'de yaptığı konuşma sırasında "Çin, dış müdahalelere karşı koyması; bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü müdafaa etmesi noktasında Suriye'yi desteklemektedir" cümlesiyle daha çok askeri ve stratejik konular öne çıktı kamuoyunda
Peki verilen mesaj bundan mı ibaret?
Bir bakıma evet. Çin, Suriye'ye dönük askeri operasyonların durdurulması taraftarı ve Suriye'ye siyasi anlamda destek veriyor. Bunun yanı sıra askeri manada ticari görüşmeler de devam ediyor. Suriyeli gazeteci Fayez Sara, 2015 yılından itibaren Suriye'de artan Çin mesaisini "Çin ejderhasının Suriye mesaisi" olarak betimliyor.
Ancak buzdağının görünen yüzü dışında bir konu daha var. Bu da Suriye'nin yeniden inşası.
2018 yılında Çin ile Suriye arasında yapılan görüşmelerde Suriye Ulaştırma Bakanı Ali Hammud, Çin'in Suriye'de yatırım yapmaya çok hevesli olduğunu ifade etmişti.Suriye'nin yeniden inşasının maliyeti trilyon doları bulabilir
Suriye'nin yeniden inşası için uzmanlar 300 milyar dolar ila 1 trilyon dolar arasında bir miktara işaret ediyor. Bu da sermayedarlar için iştah kabartan bir sayı. Hatta böylesi bir pastadan payını almak için Türkiye'nin gerekirse Suriye'deki "güvenlik gerekçesi" ile bulundurduğu askeri kuvvetlerini dahi geri çekilebileceği görüşü hakim.
İşte Çin tam da bu noktada uzun yıllara dayanan yatırımlarının ve alt yapı harcamalarının hakkını almak istiyor. Bir çok limanda ve tarım arazisinde işletme hakkında sahip olan Çin aynı zamanda maden arama tesislerine de sahip. Bunu da inşaat sektörüyle taçlandırmak istiyor. Zaten halihazırda ulaşım alt yapısı için gerçekleştirdiği harcamalar ve çalışmalar bir bakıma Çin'in inşaat alanındaki rüştünü ispatladığı örnekler olarak yorumlanıyor.
Yani Çin'in Suriye ile yaptığı görüşmelerde öne çıkan "stratejik ortaklık" sadece askeri ya da güvenlik başlıklarını içermiyor.
Çin güçlü ve meşru görülüyor
Ortadoğu'da alan ve hakimiyet genişletmeye çalışan Çin aynı zamanda Ortadoğu halkları nezdinde de meşru ve görülüyor. Bunun iki nedeni var. İlki Amerika gibi savaş ve petrol ikileminde kanlı bir geçmişi yok. ABD'nin Irak ve Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'daki operasyonlarda kabarık bir sicili var. Tüm bunlar yaşanırken Çin uzak bir coğrafyada bu yaşananlara "tepki" gösteriyordu.
Bunun yanı sıra Çin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantılarında Suriye'ye dönük yaptırımları veto eden ülkeler arasında yer alıyor.
Bu meşruluk alanı elbette ticari bir karşılık da kazanıyor. 2015 yılında başlayan görüşmeler ile Çin ve Suriye arasında anlaşmalar imzalanmış ve Çin, Suriye'nin yeniden inşasında kendine ayrılan biletini almıştı.
Suriye'nin çıkarları
Çin'in Suriye'deki adımlarını pozitif olarak değerlendiren Suriye, hem yeniden inşanın sağlanması hem de Suriye'nin uluslararası arenada yaşadığı yalnızlığı kırmak adına Rusya dışında ortaklar arıyor. Esad'ın birçok açıklamasında yeni dünyanın şekillenmesi başlığında Rusya, Hindistan ve Çin'i işaret etmesi, teorik bir tariften ziyade pratik bir zorunluluk Suriye açısından. Zira Suriye'nin yeni dünyasında ve yeniden inşasında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın olduğu BRICS ülkelerinin adları daha çok geçecek. Esad'ın dolar dışında farklı para birimiyle ticarete ve yeni ekonomik alternatiflere dikkat çekmesi bu bağlamda değerlendiriliyor.
Ortadoğu'da iki emperyal merkez de "barışı tesis etme" başlığında hakimiyetini genişletme çabasında. ABD İsrail'le birlikte Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerini bir araya getirip "İbrahim Anlaşmaları"nı devam ettirmek isterken Çin de İran ile diğer Arap ülkeleri arasında benzer faaliyetlerle kendine alan açmaya çalışıyor.
Çin son yıllarda Ortadoğu'da varlığını arttırırken, aralarında anlaşmazlıkları olan tarafları da ticari başlıklarda memnun etmeye çalışıyor. Bunu yapabildiği sürece bu ülkeleri bir arada tutma ihtimali de güçleniyor. Aralarında çatışma ya da gerilim olan Ortadoğu ülkelerini masaya oturtan ve yeni dönemin ticari ilişkileri için temas kurmaya zorlayan Çin, Suriye ve İsrail gibi aralarında tarihsel ve güncel gerilimleri olan ülkeleri de ticari başlıklara ağırlık vererek masada tutmaya gayret gösteriyor. Bahsi geçen ülkelerin sermayedarları ise daha çok gelir kazanç sağlamak için şimdilik buna ses çıkaracağa benzemiyor.
Özkan Öztaş / soL-Özel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder