8 Eylül 2023 Cuma

Deyrizor'da bir Kürt-Arap savaşı mı yaşanıyor? - Özkan Öztaş / soL-Özel

 

Suriye'nin Deyrizor kentinde 27 Ağustos tarihinden bu yana yaşanan çatışmalar, bir "Kürt-Arap savaşı"nı akla getiriyor. Ancak tabloya bakıldığında tarafların geçişken olduğu görülüyor.

Suriye'nin Deyrizor kentinde 27 Ağustos itibariyle başlayan çatışmalar ve karışıklıklar akıllara bir Kürt-Arap çatışmasını getirmekle birlikte Suriye'de 10 yılı aşkın süredir devam eden iç savaşın hafızalarda yeniden canlanmasına da sebep oldu. Bazı Arap aşiretlerle öncülüğünü YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasındaki çatışmalar, kestirme yorumlar yapmanın yanıltıcı olacağı derecede karmaşık. 

Ne olmuştu?

Olaylar, 27 Ağustos tarihinde SDG kontrolündeki Deyrizor'da yerel komutanlardan Ebu Havle adıyla bilinen Ahmed el Halil'in yerel mahkemeler tarafından gözaltına alınması ve görevinden uzaklaştırılmasıyla başladı. Bu hamleyi Kürt kuvvetlerinin, Arapların nüfuzundaki bölgelerde bir tür "mıntıka temizliği" olarak okuyan bazı Arap aşiretler ayaklanarak isyan etti ve çatışmalar başladı. 

SDG'ye bağlı yerel meclisin ve kurumların yaptığı açıklamada Ebu Havle ismiyle tanınan Ahmed el Halil'in görevi kötüye kullandığı, uyuşturucu ticaretine ve rüşvete adının karıştığı, kendisinin ve ailesinin orantısız şekilde zenginleştiği ve görevden alma ve tutuklama süreçlerinin yerel mahkemelerin kararıyla gerçekleştiği ifade edildi. 

Arap aşiretler bu durumu Kürt siyasetinin nüfuzunu arttırma çabası okurken SDG içindeki Kürt güçleri de Arap aşiretlerini Esad ile işbirliği yapmakla suçluyor.

Deyrizor neden önemli?

Suriye'nin kuzeydoğusunda yer alan Deyrizor kenti (Deyr el Zor yada Deyrezor olarak da Türkçe'ye aktarılıyor) hem Arap aşiretlerinin varlığı ve gücü hem de Irak sınırında yer alması ve sınır geçişlerine yakın olması nedeniyle önemli.

Kürt kuvvetleri Kürtlerin yoğun yaşadığı yerleri güvenli kılmak ve IŞİD saldırılarını engellemek için, Arap aşiretleri mevcut güçlerini korumak için, İran ve Irak ise sınır geçişlerini korumak ve politik dengeleri sürdürmek için bu kenti önemsiyor. Deyrizor'a bağlı Ebu Kamal ilçesindeki sınır kapısı Şii kuvvetlerin de önemsediği bir nokta. Buradan Şii kuvvelerin İran üzerinden Suriye'ye geçiş yaptığı ifade ediliyor.

Ayrıca bu bölge petrol gelirleri üzerinde söz sahibi olmak adına da tüm kuvvetlerin varlığını sürdürmek istediği bir yer. 

Uluslararası ilişkiler ve SDG'nin mevcut durumu

Deyrizor'da yaşayan Arap ve Kürt nüfusunun bir araya getirilerek oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri, içinde Arap ve Kürt kuvvetleri başta olmak üzere diğer etnik unsurların da yer aldığı bir oluşum. Bu oluşumun hayata geçirilmesinde özellikle ABD öncü rol oynadı. Arap aşiretleriyle yürütülen mesai ve Kürt kuvvetleriyle yapılan temaslar sürecin hayata geçirilmesini kolaylaştırdı. 

Ancak Deyrizor geçmişten bu yana Sünni Arap aşiretlerin varlığıyla bilinen ve geçmişte de Şam yönetimiyle arası mesafeli olan bir konumda. Bölgedeki Arap aşiretlerinin Suudilerle de geçmişten bu yana teması ve ilişkisi var. SDG'nin hayata geçirilmesi döneminde bu nedenle Suudi Arabistan da öncülük etmiş ve sürece ikna olmayan Arap aşiretlerinin sürece dahil olmalarını sağlamıştı. Rusya da bu oluşumu resmi olarak muhatap almış ve ilişkileri sürdürmüştü. Türkiye ise SDG'yi YPG ve PKK uzantısı olarak tarif ederek hem yapılanmayı gayri meşru görüyor hem de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'deki varlığı için bir güvenlik gerekçesi gösteriyor. 

Ortada bir Kürt-Arap savaşı mı var? Arap aşiretlerinin dengesi nedir?

Türkiye kamuoyuna yansıyan başlıklar bölgede bir tür Kürt-Arap savaşı çıktığı ve çatışmaların Kürtler ile Araplar arasında yaşandığına dairdi. Özellikle yandaş basın, kentteki son gelişmeleri, Türkiye'nin Suriye'deki işgalci pozisyonunun haklılığına gerekçe olarak sunuyor. Ancak yaşananlara yakından bakınca tablonun tam olarak böyle olmadığı anlaşılıyor. 

Deyrizor'da öne çıkan dört büyük Arap aşireti var. Bu aşiretlerin tamamı şu an SDG ile savaş halinde değil. 

Arap aşiretlerinin bir kısmı IŞİD teröründe yalnız kalınca Esad kuvvetlerine sığındı. Örneğin Bakara aşiretine bağlı bazı temsilciler Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'la yaptıkları görüşmelerde IŞİD sürecinde derslerini aldıklarını söylemiş, yaptıkları ihaneti telafi edeceklerine dair teminatlar vermişti. 

Bunun yanı sıra SDG'yle uyumlu çalışmaya devam eden Arap aşiretleri de mevcut. Bu sebeple ortada net manasıyla bir Kürt-Arap çatışması var demek tabloyu izah etmeye yetmiyor. Örneğin, bölgeye yakın Heseke'de Arap aşiretleri olası IŞİD saldırılarına karşı Kürtleri davet etmişti ve bu ilişkiler büyük oranda devam ediyor. Hem ayaklanan Arap aşiretlerine hem de SDG'ye mesafeli olan aileler de mevcut.  

ABD ya da Türkiye'nin bölgedeki belirleyici rolü

Bölgedeki Arap aşiretlerle hem Türkiye hem de ABD ilişkilerini sürdürüyor ve çıkan isyanlarda rol almaya çalışıyor. Ancak bölgede bulunan Arap aşiretler kalıcı olana bakma çabasında. Zira herkes savaşın eskisi gibi devam etmediğini, Esad'ın bu zorlu sınavda rüştünü ispatladığını ve diğer seçeneklerle ilerlendiğinde bir anda yalnız kalabileceklerini biliyor, bir kısmı bunu geçmişte deneyimledi. Dolayısıyla bu tür çatışmalarda Esad'a destek vermeyen kuvvetler de Esad'ı karşısına almaya pek niyetli değil.


'ABD ikili oynuyor, Şam ABD'ye karşı Arap aşiretlerin yanında'

Konuya dair geçtiğimiz gün açıklamalarda bulunan Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdat, Şam hükümetinin, Deyrizor'daki Arap aşiretlerine ABD ordusuna bağlı güçlere karşı verdikleri savaşta destek verdiğini doğruladı. Mikdat yaptığı mülakatta bu çatışmaların neticesinde bölgedeki Amerikan işgalinin sona ereceğini ifade etti. 

ABD'nin Suriye'deki rakip tüm müttefikleri aynı anda desteklediğinin altını çizen Faysal Mikdat, ABD'nin hem Türkiye'nin Suriye'deki varlığını hem de SDG'nin varlığını aynı anda desteklediğini hatırlatıyor. Bu sürecin herkes tarafından gözlemlendiğini hatırlatan Mikdat, tüm bu faaliyetlerin Suriye'yi ekonomik ve siyasi manada yıpratmak için yapıldığının altını çiziyor. 

Mikdat'ın açıklamasında SDG'yi doğrudan karşıya almaması ve sıkça ABD ve Türkiye'nin fiili işgaline değinmesi, Arap aşiretlerine desteğini açıklamakla birlikte mevcut durumu bir tür Kürt-Arap çatışması olarak da tarif etmekten kaçınması dikkat çekiyor. 

Süreç nereye evrilir?

Bölgede nüfus olarak çoğunluk Arap aşiretlerinde. Dolayısıyla topyekün bir Kürt-Arap savaşı durumunda Kürt kuvvetlerinin Deyrizor'da tutunması çok zor görünüyor. Mevcut durumda SDG'nin hala Deyrizor'da süreci yönetebiliyor olması, ortada bir tür Kürt-Arap aşiret savaşı olmadığına işaret ediyor. Bununla birlikte SDG'nin kentteki meşruiyetinin yıprandığı da bir diğer gerçek.

Bölgedeki ekonomik sorunlar, savaşın getirdiği yıkım, paylaşım konusunu daha önemli kılıyor. Arap aşiretleri de Kürtler de petrol ve diğer gelirler konusunda geri adım atmak istemiyor. 

Yaşanan çatışmalar, Ebu Havle olarak bilinen Ahmed el Halil'in tutuklanmasına tepki gösteren aşiret üyeleri tarafından silahlı bir isyana dönüştü. Ancak bu ekipler tüm Arap aşiretlerini arkasına alamadığı için isyanın devam etmesi zor görünüyor. Bu süreçte hiçbir Arap kuvveti kalıcı olmayan iktidarlara yatırım yapmak istemiyor. Dolayısıyla sürecin zaman zaman kimi çatışmalarla belli aralıklarda devam ettiği bir sürece yayılarak durulması bekleniyor. Zira hem Irak'ta hem de Suriye'de tarafların hızlıca organize olabilecekleri ve çatışmaların uzun zamana yayılarak devam ettiği bir "normalleşme" hali emperyalist kuvvetlerce tercih edilir görünüyor. Burada örnek olarak, Filistin'e işaret ediliyor. Filistin sorununa benzeyen kronikleşmiş sorunların olduğu direnç noktaları, mevcut kaosu yönetmeyi işlevli kılıyor. Birçok uzman sorunun farklı şehirlere sıçramasına ihtimal vermese de sorunların çözümüne dair kalıcı adımlar atılmasını beklemiyor.

Özkan Öztaş / soL-Özel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder