Tutuklanan Prof. Dr. Salih Zoroğlu, yönteminin bilimsel ve etik olduğunu savunuyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Ayten Erdoğan ise ketamin ile çoklu kişilik bozukluğu tanısı konulmasının kesinlikle yanlış olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Salih Zoroğlu, hasta çocukları ketamin isimli ilaçla manipüle edip ailelerini cinsel istismarla suçlattığı iddiasıyla tutuklandı. Zoroğlu savunmasında, konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda yönteminin bilimsel ve etik olduğunu, dünyada kabul gördüğünü savunuyor. ‘Çoklu kişilik bozukluğu’nun yaygın bir hastalık olduğunu ve yüzde 98 oranında aile içi cinsel istismardan kaynaklandığını iddia ediyor. Bazı hastalarında 45, bazılarında 48 kişilik olduğunu savunan Zoroğlu, seanslarda bu çocuklara ketamin veriyor ve kişiliklerini ortaya çıkararak onların aile içi cinsel istismarı hatırlayacağını iddia ediyordu. Bu yöntemle iyileşeceklerini vaat ediyordu. Bazı çocuklar ‘hatırladıklarını’ söyleyerek ailelerinden şikâyetçi olmuştu. Daha sonra bazı çocuklar, doktorun etkisinde kaldıklarını ifade ederek şikâyetlerini geri çekmiş ve Profesörün yöntemlerini anlatmıştı.
Bu konuyu uzmanlarıyla konuşmaya devam ediyoruz. Çocuk ve ergen psikiyatrisi Prof. Dr. Ayten Erdoğan sorularımızı yanıtladı. Prof. Dr. Ayten Erdoğan, 30 yıllık meslek hayatı boyunca sadece bir ya da iki ‘çoklu kişilik bozukluğu’ hastası ile karşılaştığını anlattı ve ketamin ile çoklu kişilik bozukluğu tanısı konulmasının kesinlikle yanlış olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Ayten ErdoğanKetamin, çocuklar ve ergenlerde kullanılabilen bir ilaç mı? Dünyada benzer uygulamaları var mı?
Ketamin keyif verici ve halüsinojen (hayal gördürücü) etkileri nedeniyle uyuşturucu olarak da kullanılan bir ilaçtır. Bazı cerrahi girişimlerde anestezi ve ağrı kesici amacıyla kullanılmıştır. 2019 yılında Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından sadece 18 yaş üzerindeki erişkin depresyon hastalarında burun yoluyla (nazal) kullanımına onay verilmiştir. Nazal ketamin spreyi ülkemizde Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından 2022 yılında kötüye kullanım riski taşıdığından renkli reçete sistemi ile kontrole tabi ilaç listesine dahil edilmiştir. Ketaminin, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi alanında ne ülkemizde ne de Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ile Avrupa Tıp Dairesi (EMA) gibi diğer ilaç idareleri tarafından ruhsatlı bir kullanımı olmadığı gibi tedavi uygulama rehberlerine giren bir kullanımı da bulunmamaktadır. Dolayısıyla ketaminin ülkemizde veya diğer ülkelerde çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında kullanımı bulunmamaktadır. Ketamin kullanımında yan etki olarak en sık halüsinasyon ve disosiasyon (bilinçte bölünme) görülmüştür. Ketaminin uzun süre ve yüksek dozlarda kullanımı nörotoksiktir (sinir hücrelerini zehirleyici), kişinin sağlığında ciddi bozulmaya, psikoza (gerçeği değerlendirme bozukluğu), kişilik bölünmesine yol açar ve bağımlılık riski taşır.
‘Çoklu kişilik bozukluğu’nun yaygınlığı konusunda bilgi var mı? Bir hekimin onlarca sayıda hastaya bu teşhisi koyması normal mi?
Dissosiyasyon (donma, kopma) birçok psikiyatrik hastalıkta semptom olarak görülmekle birlikte, disosiyatif kimlik bozukluğu (bölünmüş kimlik) hayaller görme ve sesler duyma gibi psikotik bozukluk ile karışabilen belirtileri olan bir psikiyatrik hastalık olup nadir rastlanan bir hastalık olmasına rağmen dünyada görülme oranı olarak bazı çalışmalar binde bir, bazı çalışmalar ise yüzde bir olarak sonuç vermektedir.
‘30 YILDA BİR İKİ HASTADA GÖRDÜM’
30 yıllık meslek hayatımda hem Adli Tıp Kurumu’nda çalıştığım süre içinde cinsel istismara uğramış vakalardaki deneyimim hem de Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde tüm Türkiye’den gönderilen yatış gereken derecede ağır hastalardaki deneyimimde ben bir ya da iki hastada bu hastalığın olduğunu gördüm. Şiddetli ve süreğen travmalara ya da cinsel istismara uğramış olmanın çoğu psikiyatrik bozukluğun riskini artırdığı gibi disosiyatif kimlik bozukluğu riskini de artırdığı bilinmektedir. Ancak hayaller gördüren, telkine yatkın hale getiren ketamin ilacının verilmesi de kişide bu hastalığa benzer disosiasyon durumlarının ortaya çıkmasına yol açar.
Çoklu kişilik bozukluğunun kesin tespit edildiği yöntemler var mı?
Disosiyatif kimlik bozukluğu (bölünmüş kimlik) tanısı klinik muayene ve belli ölçekler kullanılarak konulmaktadır. Diğer tüm psikiyatrik hastalıklarda olduğu gibi bu hastalığın kesin olduğunu gösteren bir tahlil sonucu ya da görüntüleme yöntemi bulunmamaktadır. Bundan dolayı hastalığın adlandırılması tanı koyan kişiye göre değişiklik göstermektedir. Dünyada bazı psikiyatrist ve psikologların bu tanıya özel ilgisi olup normalde görülen tanı oranından fazla oran verdikleri olabilmektedir.
Bunun nedeni ise bipolar bozukluk, borderline kişilik bozukluğu, şizofreni ya da diğer psikotik bozukluklarda görülen belirtilerin bu hastalıkla karıştırılmasıdır. Ketamin kullanan bir hastada bu tanının konması kesinlikle yanlıştır, dünyada böyle bir uygulama hiçbir bilimsel çalışmada gösterilmemiştir.
‘ABD’DE BENZER ÖRNEK YAŞANDI’
Belleğin ne kadar kırılgan olduğu, geçmişin hikâyesini bugünün ihtiyaçları, telkin ve yönlendirmelerine göre nasıl tekrar tekrar yazdığı bilinmektedir. Buna bir de günümüz popüler kültür ve psikolojisinin "travma" kelimesine duyduğu fetişizme varan ilgiyi de eklediğimizde bu konularda ne kadar dikkatli olmamız gerektiği açıktır. 1920 yıllarının uygulaması olan Freud’un psikanaliz yönteminin etkisiyle Batı ve ABD'de bu konu üzerinde çok tartışmaların döndüğü bir alan olmuştur. Batı ve ABD'de son 50 yıl içinde psikolojik bir rahatsızlığın varsa mutlaka geçmişinde bir travma vardır önyargısı ile psikanaliz ya da başka yöntemler kullanılmak suretiyle kişinin hatırlamalarının yönlendirilerek yanlış cinsel istismar hikâyeleri ortaya çıkarıldığı ve birçok kişinin hayatının karardığı anlaşılması üzerine bu konuda çok daha dikkatli yaklaşmaya özen gösterilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Julia Shaw'ın ‘Bellek Yanılgısı’ kitabı konuyla ilgili güzel bir özet sunuyor.
Timur Soykan / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder