23 Kasım 2023 Perşembe

Para "kara"ysa liste de "kara"rıyor: Türkiye neden FATF 'nin gri listesinde? + Son mali gelişmeler: Bütçe, borç, vergi (Binhan Elif Yılmaz-T24)

 

Para "kara"ysa liste de "kara"rıyor: Türkiye neden FATF 'nin gri listesinde?

Türkiye'nin Gri Listede olması, uluslararası sermaye akışında cazibe eksikliği ve yabancı yatırımcının güveninin azalması anlamına gelmekle birlikte ülkeye sıcak para akışının azalmasına, TL'de değer kaybına, kamu ve özel sektör için farklı ekonomik yaptırımların gündeme gelmesine, CDS'in yükselmesine ve merkezi yönetim, yerel yönetimler, özel sektörün dış borçlanmayı daha maliyetli gerçekleştirmesine neden oluyor.

Son haftalarda gündemi sosyal medya fenomenleri ile ilgili başlıklar ve kara para aklama suçu oluşturuyor. Yasa dışı olan paranın yasal hale dönüştürülmeye çalışıldığı, vergisel yönden VUK'a muhalefet, suç örgütü kurma ve kara para aklama gerekçesiyle gözaltına alınmalar başladı.

Kara para aklama ve terörün finansmanında riski yüksek olan, iş birliğinde bulunmayan ve mücadelede önemli eksiklikleri bulunan ülkeleri, uluslararası finansal sistemin bütünlüğünü tehdit ettiği için tespit edip listeleyen bir kuruluş var: FATF (Financial Action Task Force - Mali Eylem Görev Gücü). Yüksek riskli ve tavsiyelere uymayan ülkelerin listesi olan Kara Liste dışında, riskli ve gözlem altındaki ülkelerin listesi, Gri Liste'dir.  

Kara paranın (suç gelirlerinin) aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede ülkeler arası iş birliğinin önemi büyükG-7 ülkelerinin 1989 yılında Paris'te yapılan toplantısında kurulmuş hükümetler arası bir organizasyon olan FATF, bu iş birliğinin somut örneklerinden biri. 

Toplam üye sayısının 39 olduğu FATF'de Avrupa Komisyonu ve Körfez İş birliği Konseyi'nin dışında 37 ülkenin üyeliği bulunuyor. Türkiye de FATF'ye 1991 yılından bu yana üye.

FATF'nin kuruluş amacı ilk olarak "suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması" ile mücadeleydi. 11 Eylül saldırıları sonrasında 2001'de kuruluşun görev alanına "terörizmin finansmanı" ile mücadele girdi 2012'de de "kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı" ile mücadele görev alanına dahil oldu.

Dolayısıyla FATF, "suç geliri aklama, terör finansmanı ve kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanı" ile mücadele konularında uluslararası standartlar oluşturulması ve söz konusu standartlarla uyumlu yasal ve kurumsal tedbirlerin alınması ve bu tedbirlerin operasyonel açıdan etkili bir şekilde uygulanmasının teşvik edilmesi amaçlarını taşıyor (Bkz.)

FATF oluşturduğu standartların uygulanma düzeyini dünyada 200 civarı ülkede izleme ve denetlemekle beraber, politika belirleyici olarak da bir rol üstleniyor. Ayrıca FATF ile ilişkili Avrupa Merkez Bankası, Dünya Bankası, İnterpol'ün de aralarında bulunduğu gözlemleyici kuruluşlar izlemeye katkı sağlıyor. FATF, Gri Listedeki ülkeleri yerinde ziyaret ederek onlardan kaynaklanan tehditlere karşı alınan tedbirleri koordine ediyor, gerekli önlemleri alıp almadıkları konusunda karşılıklı değerlendirmeler yapıyor. Burada iki önemli rapor hazırlanıyor: Karşılıklı Değerlendirme Raporu (MER) ve Takip Raporu (FUR). Ülkenin kara para aklama ve terörün finansmanı ile mücadele sistemini tanımaya yönelik olarak 40 tavsiye, 11 etkililik kriteri değerlendiriliyor.

Bunun sonucunda, her tavsiye uyumlu (C), büyük ölçüde uyumlu (LC), kısmen uyumlu (PC) ve uyumsuz (NC) olarak derecelendiriliyor. 

FATF'nin tavsiyeleri arasında "uyumsuz"ların artışıyla ülkeler kara listeye alınırken, "kısmen uyumlu"ların çokluğunda Gri Listeye giriyor. İşte bu Gri Listede yer almak, o ülkenin kara para aklama ve terörün finansmanıyla mücadelesinin yeterli olmadığı anlamına geliyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı MASAK, Türkiye'nin FATF temsilciliğinde en önemli mercii. 2006 yılında kamuoyunda Kara Para Kanunu olarak da bilinen 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun çıkarıldı. Ardından kanun kapsamı yönetmelikler ile 2008, 2011, 2012 ve izleyen yıllarda genişletildi. 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun 2013 yılında yürürlüğe girdi. Önleyici tedbirlerin güçlendirilmesi amacıyla çok sayıda yönetmelik geliştirildi ve ilave değişiklikler yapıldı.

Türkiye FATF'ye üyeliğinden bu yana diğer üye ülkeler gibi izlenme sürecinde. Terörizmin finansmanı ve kara paranın aklanmasıyla mücadelenin çerçevesini güçlendirmek için gerekli adımları atıp atmadığımız izleniyor. Bu izlenme sürecinde FATF tespit ettiği eksiklikleri iki yılda bir güncelliyor.

Türkiye 2007 yılında FATF Karşılıklı Değerlendirmesine tabi tutulmuştu. 2014'te de bir ekip tarafından değerlendirme gerçekleştirildi: 2007'deki karşılıklı değerlendirmede 12 tavsiyeye büyük ölçüde uyumlu; 22 tavsiyeye kısmen uyumlu, 11 tavsiyeye uyumlu değil, 1 tavsiye uygulanamaz olarak değerlendirildi. Karşılıklı değerlendirme raporunun kabul edilmesinin hemen ardından takip sürecine alındı. Ekim 2014'te Türkiye, temel tavsiyelerin çoğuna tatmin edici bir uyum düzeyine ulaşması nedeniyle takip sürecinden çıktı. Ancak FATF, 21 Ekim 2021'de Paris'te gerçekleştirilen toplantıların sonunda Türkiye'yi, Ürdün ve Mali'nin yanında Gri Listeye aldı. FATF'nin bu kararına göre Türkiye kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanıyla mücadelede yeterince çaba göstermiyor. Özellikle son yıllarda yaşanan mülteci akınının yasa dışı finansman risklerini arttırdığı düşünülüyor.

2019 yılında ise 5-21 Mart 2019 tarihlerinde FATF uzmanları yerinde ziyarette bulundu ve Kara Paranın Aklanmasının ve Terör Finansmanının Önlenmesine Yönelik Tedbirlere İlişkin Karşılıklı Değerlendirme Raporu – Türkiye (Aralık 2019) (Bkz. Mutual Evoluation Report, Turkey, 2019) hazırlandı. Bu rapor Türkiye'de yürürlükte olan kara para aklama, terörün finansmanıyla mücadele tedbirlerini özetliyor. FATF, Türkiye'nin bu rapordaki 40 tavsiyesine uyum düzeyini ve bu suçlarla mücadele sisteminin etkinlik düzeyini analiz ediyor ve sistemin nasıl güçlendirilebileceğine ilişkin öneriler sunuyor.

2019 Raporunda ise bu tavsiyelerdeki Teknik Uyumluluk derecelerine göre 17 tavsiyeye büyük ölçüde uyum gösterildiği, 10 tavsiyeye kısmen uyumlu ve 2 tavsiyeye uyumsuz olunduğu sonucuna varıldı.

Türkiye'nin FATF tarafından Gri Listeye alınma sürecini, nedenlerini ve alınacak tedbirleri içeren bu raporun (238 sayfa) en önemli noktalarını sizler için kısaca özetledim:

Raporun önemli bulguları şunlardır:

  • MASAK'ın çok çeşitli kamu ve özel sektör veri tabanlarına elektronik erişimi bulunmaktadır ve bu da kapsamlı mali istihbarat ürünleri üretmesine olanak sağlamaktadır. MASAK, operasyonel ve stratejik analizleri gerçekleştirmek için çeşitli bilgisayar teknolojileri araç ve tekniklerini kullanmaktadır. Türkiye bu şekilde kara para ve terör finansmanı risklerinin değerlendirilmesi ve yurt içi koordinasyonun yanı sıra uluslararası iş birliği konusunda da önemli düzeyde bir etkinliğe ulaşmaktadır.
  • Raporda terörün finansmanı riskinin, EGM ve MASAK gibi kilit kurumlar tarafından iyi anlaşıldığı belirtilmektedir. MASAK'ın özellikle EGM ve finansal kuruluşlarla koordineli çalışmalarına atıf yapılmaktadır. Ancak 2016 darbe girişiminin MASAK'ın iş yükü üzerinde yarattığı muazzam artışın, kara para aklama ile ilgili takip ve analiz çalışmaları aleyhine çok önemli etkiler yarattığına vurgu yapılmaktadır.
  • Raporda Türkiye'nin yetkililerin bir dizi tedbir yoluyla suç gelirlerine el koymasına imkân verecek yeterli bir yasal çerçeveye sahip olduğu, ancak bu araçların ne kadar etkin kullanıldığını ortaya koymak için istatistiksel veri ve diğer kanıtların sınırlı bir şekilde sağlandığı ifade edilmektedir.
  • Raporda Türkiye'nin 2016'daki darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY'ye karşı etkin bir şekilde uygulanan geçici tedbirleri yürürlüğe koyduğu, her ne kadar suçluları suç gelirlerinden mahrum bırakma konusunda üst düzey bir kararlılık gösterse de bunun suçluların yasadışı kazançlarından kalıcı olarak mahrum bırakılmasına yönelik pratik etkisinin zayıf kaldığı bilgileri yer almaktadır.
  • Raporda bankaların kara para aklama risklerine ilişkin iyi bir anlayış, yönetim ve raporlama tekniğine sahip olsa da terörün finansmanı riskine ilişkin yaklaşım/anlayışın, kara para aklama riskine ilişkin yaklaşım/anlayışına göre nispeten daha zayıf kaldığı üzerinde durulmaktadır.
  • Raporda BDDK, SPK ve Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından bankaların ve diğer mali kuruluşların lisanslandırılmasına yönelik uygulanan uygunluk testleri de dahil olmak üzere denetim tedbirlerinin genel olarak iyi gelişmiş olduğu tespit edilmektedir.
  • Rapora göre Türkiye, Birleşmiş Milletler GK hükümleri uyarınca terörizmle ilgili prosedürü gecikmeyle uygulamaktadır.
  • Rapora göre finans sektörü ve diğer ilgili sektörlerdeki kara para aklama ve terörün finansmanı risklerini ele almaya ve azaltmaya yönelik denetim ve izleme, iyileştirici önlemlerin alınmasına yol açmış olsa da uygulanan yaptırımların her zaman etkili, orantılı ve caydırıcı olmadığı ifade edilmektedir.
  • Raporda MASAK tedbirler ve malvarlığının dondurulması gibi konulara ilişkin usul ve esasları belirleyen Genel Tebliğler yayımlamış olsa da özellikle siyasi nüfuz sahibi kişilere uygulanan denetleyici ve önleyici tedbirlere uyulmamasına ilişkin yaptırım rejimi gibi alanlarda hala eksiklikler olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, özellikle terörün finansmanının kötüye kullanılması riskiyle karşı karşıya olan kâr amacı gütmeyen kuruluşlara, derneklere, vakıflara uygulanan rejimi, terörizm ve nükleer silahların yayılmasına ilişkin hedeflenen mali yaptırımları etkileyen teknik eksiklikler hâlâ mevcuttur.
  • Son olarak Türkiye, mali istihbarat ve diğer bilgilerin toplanması ve kullanılması, kara paranın aklanması ve terörün finansmanı soruşturma ve kovuşturmaları, müsadere, denetim, önleyici tedbirlerin uygulanması ve hukuki yapıların kötüye kullanılmasının önlenmesi konularında orta düzeyde bir etkinlik göstermektedir. Terörizm ve nükleer silahların yayılmasına ilişkin hedeflenen mali yaptırımların uygulanmasında temel iyileştirmelere ihtiyaç vardır.

Tüm finansal kurumların ve devlet otoritesinin terörün finansmanında suistimal edilmemesi ve risklerle karşılaşmaması için, kara para aklamanın önlenmesine yönelik tedbirlerin yanı sıra terörün finansmanının önlenmesine yönelik de risk temelli yaklaşımların uygulanması ve vergi mevzuatının uyumlu hale getirilmesi önem taşımaktadır. Türkiye'nin bu mücadelede aldığı tedbirler, yasal düzenlemelere uyum ve denetime ilişkin olarak FATF'nin Gri Liste kararının bağlayıcılığının en önemli unsuru, öncelikle ülkenin itibarıdır.

Türkiye'nin Gri Listede olması, uluslararası sermaye akışında cazibe eksikliği ve yabancı yatırımcının güveninin azalması anlamına gelmekle birlikte ülkeye sıcak para akışının azalmasına, TL'de değer kaybına, kamu ve özel sektör için farklı ekonomik yaptırımların gündeme gelmesine, CDS'in yükselmesine ve merkezi yönetim, yerel yönetimler, özel sektörün dış borçlanmayı daha maliyetli gerçekleştirmesine neden oluyor.

Sosyal medya fenomenleriyle ilgili haberler ve hukuki süreç gündemi uzun bir süre daha meşgul edecek, çünkü Türkiye yukarıda bahsettiğim ve tüm toplumu ilgilendiren ekonomik ve siyasi riskleri en aza indirmek için Gri Liste'den çıkmak istiyor.

Son mali gelişmeler: Bütçe, borç, vergi 

2023 yılı kümülatif bütçe açığı da 608 milyar TL'ye yükseldi ve açık tutarı 2023 bütçesi için öngörülen bütçe açığına yaklaştı

Bu yazımda kamu maliyesi alanında son üç gün içindeki oldukça önemli gelişmeleri ele alacağım. İlk olarak bugün ekim ayı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. İkinci olarak Hazinenin kasım ayı borçlanma takvimi çok yoğun ve kaynak temini hem güç hem maliyetli. Üçüncü olarak da devlet alacağının peşinde ve gecikme zammı vb. yükümlülüklere "zam" yaptı.

Bugün yayımlanan bütçe gerçekleşmelerinden başlayalım: Ekim ayında 569,2 milyar TL'lik bütçe giderine karşılık 473,8 milyar TL'lik bütçe geliri elde edildi. Gelir-Gider farkı, bir başka deyişle bütçe açığı 95,5 milyar TL oldu. 2023 yılı kümülatif bütçe açığı da 608 milyar TL'ye yükseldi ve açık tutarı 2023 bütçesi için öngörülen bütçe açığına yaklaştı. Ancak bir bütçe açığı öngörüsü daha var. O da, OVP'de 2023 yılı bütçe açığı gerçekleşme tahmini olan 1,633 milyar TL ve yüzde 6,4'lük bütçe açığı/GSYH oranı.

Burada iki olasılık üzerinde duruyorumİlki; mali yıl sonuna kadar önümüzdeki iki ayda karar alıcıların hedef bütçe açığına ulaşmada kullanabileceği yaklaşık 1 trilyon TL kaynak var ve bütçe açığında beklenmedik artışlar ortaya çıkacak demektir. Yerel seçimler için özellikle hanehalkı transferleri, hazine yardımlarındaki vb. artışın bütçe açığı üzerinde etkisi olacaktır. İkincisi; 2021 ve 2022 yılları bütçe açığı hedeflerinde olduğu gibi yine aşağı yönlü revize gelmesi. Hatırlarsak 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda GSYH'ye oranla bütçe açığı yüzde 3,5 öngörülmüşken, ek bütçe çıkarıldı, yüksek enflasyon vergi gelirlerini besledi ve bütçe açığı öngörülenin altında kalarak yüzde 1 seviyesinde gerçekleşti. 2023 yılı da yükselen enflasyon ile geçiyor ve 2024 yılı ortasına kadar enflasyon oranının yüzde 70'lerde olması bekleniyor. Vergi gelirleri ki özellikle tüketim vergilerindeki hasılat beklentisi sonucunda 2023 kümülatif bütçe açığı 1,6 trilyon TL'ye ulaşmayabilir.

Ancak ikinci olasılığı faiz dışı açık için söyleyemem. Çünkü ekim ayında bütçeden iç ve dış borç faiz giderleri 66,8 milyar TL'ye ulaşırken faiz dışı açık (bütçe açığı - faiz giderleri) 28,7 milyar TL'ye çıkmış oldu. Geçtiğimiz hafta ekim ayı hazine nakit dengesi açıklanmıştı ve hazine nakit dengesi 82,2 milyar TL açık vermişti. Faiz dışı açık ise 25,8 milyar TL idi. Hazine nakit gerçekleşmelerine göre bu açık iç borçlanmayla finanse edilecek; 82,6 milyar TL kullanım ve 22,5 milyar TL ödeme şeklinde. Bu arada kasım ayında Hazine 78,4 milyar TL iç borç servisi gerçekleştirirken 78 milyar TL iç borçlanmaya gidecek.

Borçlanmanın maliyeti düşerse faiz dışı dengeyi konuşabiliriz. İç borçlanmadaki yoğun takvime bakalım ama faiz dışı denge için ümit vermiyor:

Hazinenin kasım ayı iç borç takviminde 8 iç borç ihalesi vardı. 4'ü geçtiğimiz hafta, 4'ü bu hafta gerçekleşti. 6 ve 7 Kasım ihalelerinde 2 yıl vadeli devlet tahvili ihalesinde ortalama bileşik faiz yüzde 42,18 (net elde edilen yaklaşık yüzde 52) iken 10 yıl vadeli devlet tahvilinki ise yüzde 32 olarak gerçekleşti. Bu arada 2 yıl vadeli tahvil ihalesinin yüzde 41,4'ü karşılanırken 10 yıl vadelininki yüzde 52,6'sı karşılandı.

Kısa vadeli, özellikle 2 yıl vadede risklerin ağırlıklı fiyatlaması devam ederken, kısa vadeli faizlerdeki sert hareketler ile beraber verim eğrisi terine döndü. Burada kısa vadeli risklerin karar alıcılar tarafından doğru analiz edilmesi, iç borç faizlerinin bütçedeki yükü ve faiz dışı açık hedefi açısından önem arz ediyor.

Hazinenin bu hafta iki tahvil ihalesi daha gerçekleşti; ilki 5 yıl vadeli sabit kuponlu (6 ayda bir kupon ödemeli) devlet tahvili, ikincisi ise 7 yıl vadeli değişken faizli (6 ayda bir kupon ödemeli) devlet tahvili. 5 yıl vadelinin ortalama bileşik faiz yüzde 35,68 olurken ihalenin yüzde 50,2'si karşılandı. Bu ihaleyle Hazine 9,1 milyar TL borçlanmış oldu. 7 yıl vadelinin faizi de yüzde 19,75 oldu ve talebin yüzde 58,1'i karşılandı. Hazine bu ihaleyle 11.9 milyar TL daha borçlandı.

Ayrıca Hazine bu hafta 3,5 milyar TL tutarında sabit kira getirili kira sertifikası  ihracı da gerçekleştirirken, bir de 5 yıl vadeli TÜFEX ihracıyla 10,5 milyar TL daha borç geliri elde etti ama bu ihaleye ilgi çok düşük düzeyde kaldı (yüzde 29,7). 

İç borçlanma araçlarında verim eğrisi tersine dönerken maliyet bütçeyi zora sokuyor. Ayrıca iç borcun yükü de artıyor, iç borç stokunun milli gelire oranı yüzde 25'in üzerine çıkmış durumda.

Son gelişme de devletin alacağı ve yaptığı "zam" ile ilgili:

14.11.2023 tarih 7782 sayılı CB Kararı ile kamu alacaklarında gecikme zammı oranı aylık yüzde 3,5 (önceki yüzde 2,5), yıllık yüzde 42 (önceki yüzde 30) oldu. Gecikme zammındaki artış oranı yüzde 40.

Gecikme zammı oranındaki bu artış gecikme faizi ile pişmanlık zammı ve izaha davet zammı oranlarını da değiştirdi. O nedenle gecikme faizi, pişmanlık zammı ve izaha davet zammı oranları da aylık yüzde 3,5 ve yıllık yüzde 42'ye yükselmiş oldu.

Ayrıca aynı gün yayımlanan 7 No.lu Tahsilat Genel Tebliğine göre; 14 Kasım'dan itibaren yapılacak başvurulara dayanılarak tecil edilecek (ertelenecek, taksitlendirilecek) kamu alacağına aylık yüzde 3, yıllık yüzde 36 (önceki yüzde 24) oranında tecil faizi uygulanmaya başladı. Bu tebliğ ile tecil faiz oranında yüzde 50 artış yapılmış oldu.

Yükümlülerin ödevlerini zamanında yerine getirmediklerinde ödediği bu ek yükümlülüklere karşılık, devletin fazla/yersiz tahsil ettiği için iadesi gereken yükümlü alacaklarında böyle yüksek bir faiz hesaplanmıyor, sadece yüzde 9. O nedenle yükümlünün alacakları yüksek enflasyon karşısında eriyor.

(Binhan Elif Yılmaz-T24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder