3 Nisan 2024 Çarşamba

Birgün KÖŞEBAŞI - 3 NİSAN 2024 -

 

Adamlık kaybetti(Kaan Sezyum)

Bu seçimlerde adamlık azalarak da olsa bitmeye başladı. İlk kez 11 kadın belediye başkanımız var. Adam olmasından iyidir. Çanakkale Kalkım beldesinde, koltukta 22 yaşındaki bağımsız aday Zeynep Çelik gibi bir genç var mesela artık. Adamlığın azalması iyidir. Bu zaman kadar adam gibi adamlardan ne gördük?

Şey gördük mesela, vatandaşına parmak sallayan, vatandaşını “Bize oy vermezseniz, sizin işler zorlaşır” diye tehdit eden adamlar gördük. Halkının yarısına düşman adamlar gördük. Anayasayı tanımayan adamlar gördük. Tarikatlara ve ne olduğu belirsiz gerici kafaların ayaklarına giden, onlarla her türlü ortama giren, iki oy fazla almak için ne istenirse veren, sonra da aldatılan adamlar gördük. Allah affetsin zaten. Adamsan adamsın.

Adamlığı bırakalım. Aslında fakirlik ve açlık kazandı. Halkın neredeyse tabanının tümüne yayılmış, sürdürülebilir fakirlik ve açlık kendisine bir yol bulup bu işin içinden çıkmak istedi. Vatandaşın karnı acıkınca kafası na da kan gitmeye, durumu sorgulamaya başladı. Evrim teorisi, hayatta kalmak için bazen kendini, yaptıklarını ve seçimlerini sorgulamak gerekiyor. Açlık bir noktada karından gelen seslerle toplumu uyandırdı.

∗∗∗

Bir yandan da herkes her şeyin farkında. Kısa sürede edinilen servetler, tuhaf tuhaf arabalar, yatlar, saatler, çakarlı spor arabaları, balya balya paralar, onlarla bunlarla fotoğraf çektirmeden işlerin “yoluna” girmemesi… Vatandaş sıkılmış limon gibi erimiş ve bitmişken, kendisini yönetsin diye seçtikleri isimlerin ve o isimlere yakın olanların günden güne daha da semirmeleri, yedikçe yemeleri, şiştikçe daha çok yemeleri ve en sonunda herkesin masasına ortak olup, bununla da yetinmeyip evdeki dolapları kurutmalarına tanık olduk hep birlikte. Zengin adamların, zengin çocukları…

Sadece dolaplar, cepler, cüzdanlar kurumadı. Ülkeyi yönetsin diye anahtarı teslim ettiğimiz şahısların her gün memleketin başka bir parçasını ona buna, Katarlı’ya, Kanadalı’ya, Fransız’a, o da olmazsa, eşine dostuna sattığını, pazarladığını gördük…

Dünyanın her yerinde el üzerinde tutulan, tabiat harikası zeytin ağaçlarımızın köklerinden söküldüğünü, ormanların talan edildiğini, dağlarına siyanür döküp eritildiğine tanıklık etti.

∗∗∗

Keşke sadece tahribat burada kalsaydı.Tabii ki kalamazdı, çünkü açgözlülük bunu gerektirir. Bir gecede on binlerce insanın hayatına malolan deprem felaketinden sonra birkaç gün kılını kıpırdatmayan yetkisiz yetkililer gördük. Utanmadan, sıkılmadan, sırıta sırıta depremzedelerin üzerine çay atıldığını gördük. Ölmeyen, hayatta kalan şanslı vatandaşı, köylüsü de evlerini, topraklarını korumak isterken çok güzel muamelelerle karşılaştı bu ülkede. Onca yıllık semirmiş ve şişmiş otoritenin gerçeklikten halay çekerek uzaklaşmasına tanık olduk. Bilgisizliklerle, “ben yaparım olur” gibi cahil motivasyonlarıyla, tarımdan, ekonomiye oradan da adalete ülkedeki her şeyin çürümesine tanık olduk. Her seferinden “Bu kadar olmaz” demekten sıkıldık. Tüm dolandırıcılar tarafından dolandırıldık, tüm hırsızlar tarafından soyulduk. Soyula soyula sonunda soğanın cücüğü, biraz tuz ve ortadan kırılmış bir somun ekmekle masada bulduk kendimizi.

Tabii bundan sonra ne olacak? Bir beldeyi sevmekle başlayacak belki her şey gibi romans yapmayacağım. Adminin seçim sonrası konuşmasını izledik. Ne kadar demokrat, ne kadar ılımlı, ne kadar kibar bir lidermiş. Ben ikna oldum. Ama Türkiye’de lafa değil icraata bakılır. Herkese güzel güneşli, gerektiğinde de yağmurlu, karlı, bulutlu ve sağanak yağışlı günler dilerim.

                                                               /././

Halkın gerçek gündemi AKP’ye hezimeti yaşattı(Özgür Gürbüz)

CHP, 31 Mart 2024 yerel seçiminden, muhalefetin büyük bir bölümünün de desteğini alarak büyük bir zaferle çıktı. Devletin tüm imkanlarını kullanan, medyanın büyük bölümünü kontrol eden, DEM partisinin güçlü olduğu yerlerde taşıma asker ve polis oylarını bile devreye sokan tek adam iktidarının ortakları ise büyük bir hezimet yaşadı. Montaj videolar, yapay tartışmalar, yurt dışı kökenli gündemlerle her seçimde asıl sorunların konuşulmasının önüne geçen iktidar, bu defa gündemi değiştiremedi. Muhalefet belki de ilk kez bu oyuna düşmedi. Yoksulluk, emekli maaşları, artan kiralar, kredi kartı borçları, okullardaki aç çocuklar, istismar haberleri, kadın cinayetleri, güçlenen tarikatlar, umudunu yitiren gençler, ucuz gıda kuyrukları, ranta kurban edilen doğa ve Filistin’i konuşan halk, sandıkta da tercihini gerçek gündemi doğrultusunda kullandı.

Sarayın şatafatlı yaşamı emekli maaşına yenildi. “Van minüt” edebiyatı ile kazanılan seçimler, İsrail’le ticaretin gerçekliğiyle kaybedildi. Dini, çocuk istismarından dolandırıcılığa kadar kullanan bu yeni düzenin oyuncularının ‘siyasal İslam’ maskesi düştü.

Seçimin çok sayıda kazananı var. Halkın gündemindeki yoksulluk sorununu en iyi gören ve çözüm üretmeye çalışan başkanlardan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş onlardan biri. Tarihi bir fark atarak tekrar seçildi. AKP iktidarı zamanında zenginleşen partililer, tarikatlar, yandaş şirketler yüzünden toplumda şeffaflık, liyakat ve dürüstlük arayışı artmıştı. Bir zamanlar “iki anahtar” söylemiyle oy isteyen AKP ise seçmenin karşısına 600 daireli adayıyla çıkarak bildiğimi okurum mesajı verdi ve kaybetti.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Altılı Masa’nın farklılıklarının getirdiği yükü omuzlarında taşımak zorunda kalan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu bu seçime sadece Ekrem İmamoğlu olarak girdi. Bu onu daha da özgür kıldı, seçim kampanyasını istediği gibi yürütmesini sağladı. İstanbul’un sesi gürleştikçe Türkiye’deki diğer illeri de etkiledi. Genel seçimlerde altı partinin çıkaramadığı tek sesi çıkarmayı başardı. İyi bir ekip, basit ama etkili sloganlar, başarılı icraatlar İmamoğlu’nun halka yakın karakteriyle birleşince, Erdoğan ve arkadaşlarını üçüncü kez mağlup etmeyi başardı.

İmamoğlu’nun Türkiye’ye verdiği önemli bir ders daha var. Çılgın projelerin değil, halkın gereksinimini karşılayan icraatların kazanacağını gösterdi. Kanal İstanbul veya üçüncü köprü gibi dev bütçeli, doğa düşmanı projeler yerine, meydan düzenlemeleri, metro çalışmaları, kreşler, yurtlar, kadınlara öncelik veren destek projeleriyle “küçük işlerin büyük başarılar” kazanabileceğini herkese gösterdi. Uçak inmeyen havalimanları, araç geçmeyen köprülerle halkın parasını birkaç şirkete transfer eden ve onları yoksullaştıran iktidara karşı önemli bir çıkıştı bu

∗∗∗

Seçimin bir başka galibi de Özgür Özel oldu. Kısa zamanda çok da kolay olmayan bir değişimi hayata geçirdi. Parti içinde koltuklarına yapışmış birçok kişiyi karşısına alması, aday belirlemede yeni yöntemler denemesi cesaret gerektiren işlerdi. CHP’ye yıllardır kazanamadığı, sağın kalesi kabul edilen birçok belediye başkanlığını getirerek, oy oranını da AKP’nin üstüne çıkardı. Sadece memleketi Manisa’ya değil, bölgeye de hâkim olduğunu Denizli, Kütahya, Afyon ve Uşak’ta alınan sonuçlarla ispatladı. Partide genç isimlere ve seçimde de kadın adaylara daha fazla yer verdi. Seçime girdikleri 107 kadın adaydan 35’i başkanlık koltuğuna oturdu. İzmir’in neredeyse yarısı kadın belediye başkanlarınca yönetilecek. CHP’nin kazandığı dört büyükşehir, iki il, 28 ilçe ve 1 belde belediyesini artık kadın başkanlar yönetecek. Yıllardır sağ partilerin elinde olan Korkuteli ve Üsküdar’ın kadın adaylarla kazanılması üzerinde konuşulması gereken hamleler. Kadınlardan söz açılmışken, adı sık sık Hizbullah’la birlikte gündeme gelen Batman’da ipi önde göğüsleyen DEM Partili Gülüstan Sönük’e de ayrı bir parantez açmak gerek. Onun Batman’da vereceği mücadele Türkiye’deki kadın hareketi ve laiklik açısından da büyük önem taşıyacak.

∗∗∗

Çevre mücadelesi için de bu seçimden birkaç güzel sonuç çıktı. Nükleer karşıtı hareketin yakından tanıdığı Metin Gürbüz Sinop Belediye Başkanı seçildi. Artvin Belediye Başkanı Bilgehan Erdem’i Cerattepe’deki madene karşı yürütülen mücadeleden de tanıyoruz. Osman Belovacıklı, Gerze’de termik santralı ilçeye sokmayan direniş sırasında belediye başkanıydı şimdi yeniden seçildi. İzmir’de Karabağlar, uzun yıllar Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanlığı yapmış Helil İnay Kınay’a emanet edildi. Amasra’da termik santrala net bir şekilde hayır diyen isimlerden Recai Çakır güven tazeledi. Akbelen direnişindeki destansı mücadelesiyle herkesin saygı ve sevgisini kazanan Necla Işık, İkizköy’ün yeni muhtarı oldu; “sistemin surlarında gedik açıldı”.

Sarayın surlarının yıkılması için dört yıl mı yoksa daha kısa bir süre mi bekleyeceğimizi ise belediyelerin performansı gösterecek. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı için artık bir umut var, en önemlisi bu umuda sıkı sıkıya sarılmak.

                                                                  /././

Türkiye’nin yerel seçiminden sosyolojik fotoğraflar (Şükrü Aslan)

Türkiye’de belediye başkanlığı seçimlerinin en önemli özelliklerinden birisi, adı yerel seçim olsa da, bir genel seçim olarak tezahür etmesidir. Bu hususiyet, hemen tüm yerel seçimlerde gözlenmiştir. Üstelik taraflardan biri, iktidar dışı partilerin adayları olurken, diğeri mutlaka ‘hükümetin adayı’, belki de daha uygun bir ifadeyle ‘devlet’ olmuştur. Bu gelenek belediye seçimlerinin gerçekte halkoyu ile yapıldığı zamanlardan beri böyledir.

Taraflardan birisinin devlet olması genel seçimler için de böyledir. Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra 1946 yılı ilk genel seçiminde hükümet değil, devlet net şekilde bir taraftı. O kadar ki açık oylamagizli sayım gibi tuhaf bir kural uygulanmıştı. 1950 genel seçimlerinde görünüşe göre bu uygulamadan vazgeçilmişti ama aslında devletin kurum ve kaynakları, muhalefet partisinin adaylarına karşı işlemeye devam etmişti. Beklendiği gibi Demokrat Parti iktidara geldikten sonra durum değişmemiş; bu kez DP iktidarları muhalefet adaylarına karşı ‘devlet kozunu’ kullanmışlardı. Özetle bu uygulama bir tür geleneğe dönüşmüştü.

1960’lı yıllarda devletin/hükümetin seçimlerde ‘tarafsızlık’ kaygısına hiç değilse temas eden ve bu kaygıyı biraz dikkate alan yeni bazı düzenlemeler yapılmıştı. Mesela seçimlerden önce İçişleri, Ulaştırma ve Adalet Bakanlarının görevlerinden istifa etmesi ve yerlerine geçici süreyle ‘bağımsız’ bakanların atanması bu politikanın ürünüydü ve bu uygulama AKP’nin tek parti rejimini kurduğu zamana kadar devam etmişti.

AKP, iddia edilenin aksine ve kuruluş sürecindeki karar ve uygulamalarla çelişecek biçimde, tek parti iktidarlarındaki uygulamalara dönmeyi tercih etmişti. Özellikle 2015’den sonra hem parti içinde, hem de ülke düzeyinde bir tür tek parti rejimi kurulmuştu. Bugün de devam eden bu yeni rejimde, siyaseten tarafsız olması beklenen ve bu amaçla istifa etmesi gereken ilgili bakanlar bile, iktidar partisi adaylarına oy toplamak için sahaya inmişlerdi. Yani AKP’nin referansları değişmişti ki Türkiye’nin bütün seçim tarihi, bu tarz devlet tarafgirliğine önceki deneyimlerde bile pek az tanıklık etmişti.

AKP ile gelen hususiyetlerden birisi de adayların karşılaşmalarına imkan bile tanımayan yeni bir seçim atmosferini inşa etmek oldu. Başka bir deyişle muhatapların yüzyüze gelmediği, tartışmadığı ve dolayısıyla seçmenin de bir tür hakemlik yapma imkanını hiç bulamadığı tuhaf bir ‘seçim hali’ ortaya çıktı. Adayların bir masada karşılıklı konuşmaları ve seçmenlerin de bu tartışmaları izleyerek tercihini belirlemesi gibi normal uygulama neredeyse tarihe karıştı. 

31 Mart yerel yönetim seçiminde de bu gelenek değişmedi.  Bu nedenle muhalefet partilerine mensup adaylar aslında devletle yarışmak zorunda kaldılar. Ülkenin Cumhurbaşkanı bile şehir şehir dolaşarak, CHP’li adaylar başta olmak üzere ve gerçekten rakip olarak gördüğü diğer partilerden adaylara karşı sert propaganda yaptı, mitingler düzenledi. Devlet neredeyse bütün imkanları ile taraflardan biri oldu.

Bu arada 31 Mart yerel yönetim seçimi Türkiye’nin yerel/genel seçimlerde kimlik olgusunun ne kadar baskın bir olgu olduğunu yeniden gösterdi.  Genellikle tersi iddia edilse de kimlikler, her zaman Türkiye’de seçim ve siyasetin en önemli dinamiklerinden biri olmuştur. Bu durum ülkedeki sosyolojinin de bir yansımasıdır aslında. Bir önceki seçimde sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olamamasının asıl nedeni de, bu ülkenin geleneksel kimlik siyaseti ile ilgilidir. Bu yüzden kimlik siyaseti aleyhine tüm söylemler yanıltıcıdır.

Son olarak CHP’nin 31 Mart seçiminde en çok oy alan parti olmasında iktisadi, kültürel ve kimliksel pek çok faktörün etkisi olduğu muhakkak. Fakat bu başarıda CHP’li belediyelerin son beş yıldır devletle cebelleşerek yeni belediyecilik deneyimleriyle kitlelere alternatifler sunması özel bir rol oynamıştır. CHP’li Büyükşehir Belediyelerinin aralarındaki dayanışma da alternatif yönetimi adım adım inşa etmiştir. Bu başarı, yükselerek devam ediyor. Türkiye’nin 2015’de kurduğu ‘tek parti rejim’inin değişmesi için güçlü bir kapı açılmış bulunuyor ve bu nedenle 2028’de çok şey değişebilir.

                                                                   /././

Zehirli servetler Cumhuriyeti(I)-(Timur Soykan)

İstanbul’daki bir uyuşturucu iddianamesiyle büyük baronlar ifşa oldu. Hollandalı, Alman, İspanyol, Sırp ve Türk baronların şebekesi ortaya çıkarken Avrupa’daki uyuşturucu trafiğini İstanbul ve Bodrum’dan yönetmişler.
                                     Tarabya’daki lüks sitede baronlar aileleriyle yaşıyordu. (Fotoğraf: BirGün)

Çok büyük bir uyuşturucu soruşturmasının iddianamesi aylardır İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki mahkemeler arasında dolaştı ve nihayet kabul edildi.

İddianame; Hollandalı, Alman, Sırp, İspanyol baronların Türkiye’den Avrupa’nın kokain ağını yönettiğini ve kara paralarıyla sürdükleri sefayı gözler önüne seriyor.

TONLARCA KOKAİN VE CİNAYET

Soruşturmanın başlangıcı Hollanda ve Belçika’ya dayanıyor. Hatta Hollanda’nın girişimlerine karşın Türkiye’de uzun süre operasyon yapılmadı.

Hollanda’nın hedefi; Avrupa’nın en büyük uyuşturucu baronlarından ‘Bolle Jos (Tombul Jos)’ lakaplı Joseph Johannes Leijdekkers ve onun ortağı ‘Kara Mamba’yı kod isimli Isaac Bignan’ı yakalamaktı. Isaac Bignan lakabını dünyanın en zehirli yılanından almıştı. Almanya, Belçika, Fransa, Kuzey Makedonya da bu iki baronun peşindeydi. Kırmızı bültenle aranıyorlardı.

Avrupa’da polisin mafyanın şifreli haberleşme sistemi Sky ECC’ye sızmasıyla ‘Bolle Jos’ ve ‘Kara Mamba’nın devasa kokain sevkiyatları deşifre olmuştu. Ele geçirilen mesajlardan 2020 yılında Belçika’nın Anvers şehrindeki bir depoda yakalanan 4 ton 200 kilo kokainin henüz 29 yaşındaki Bolle Jos’un sevkıyatı olduğu anlaşılmıştı. Mesajlarda cinayetler, silahlı saldırılar, insan kaçırma olaylarının da delilleri vardı. Hollanda, ‘Bolle Jos’u ‘Kara para aklama’, ‘Uyuşturucu kaçakçılığı’, ‘Cinayet’, ‘Suç örgütü kurma’, ‘Çocuk kaçırma’ suçlarından Kırmızı Bülten’le arıyordu.

Sky ECC’deki mesajlardan, Bolle Jos ile Isaac Bignan’ın ortak olduğu anlaşıldı. Isaac Bignan’ın 5 ton 700 kilo kokaini Avrupa’ya sevk taşıdığı belirlendi.

HOLLANDA: TÜRKİYE’DELER

Özellikle Joseph Johannes Leijdekkers yıllardır Hollanda’nın bir numaralı gündem maddesiydi. Dış görünüşü şişman bir çocuğa benzeyen uyuşturucu baronunun yakalanması için ülke tarihinin en büyük ödülü konuldu:

200 bin avro.

Hollanda ve Belçika polisi, Bolle Jos ve Kara Mamba’nın Türkiye’de yaşadığını yıllar önce tespit etti. Hollanda medyasında Bolle Jos’un iki kez yakalanıp serbest bırakıldığı, polisler ve güçlü siyasiler tarafından korunduğu öne sürüldü.

Ama Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde operasyon yapılmadı.

Oysa ‘Bolle Jos’un Türkiye’deki ortağı da biliniyordu: Abdullah Alp Üstün.

Avrupa’da ve Türkiye’de defalarca uyuşturucu kaçakçılığı ile suçlanan Abdullah Alp Üstün’ün eşi ile Bolle Jos’un eşi kardeşti. Yani bacanaklardı.

BODRUM’DAN SEVKIYATI YÖNETMİŞ

28 Mayıs seçimlerinden sonra İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Ali Yerlikaya’nın ilk yaptığı büyük operasyon Hollandalı baronlar ve ortaklarına oldu. 2020’de Belçika Anvers’e 4.2 ton kokaini sevk ettiği sırada Bolle Jos’un Bodrum’da olduğu tespit edildi. Sky ECC şifreli mesaj sisteminden kokainin hangi gemiden saat kaçta alınacağını anlatıyor, 7 beyaz otomobil ile kokain paketlerini depoya taşıtıyor, hatta depoya giriş şifresini bile o yazıyordu. Bu sırada Bodrum’daki villada lüks hayatını sergilediği fotoğraflarını da Sky ECC üzerinden adamlarına göndermişti.

13 Haziran 2023 tarihinde başlayan operasyon dalgalarında nasıl olduysa Bolle Jos kaçmayı başardı. Kara Mamba, Abdullah Alp Üstün, onlarla bağlantılı yabancı ve Türk uyuşturucu kaçakçıları tutuklandı.

EMNİYETE KOMŞUYMUŞ

İddianameye göre; ‘Bolle Jos’ İstanbul’da ve Bodrum’da gösterişli bir hayat sürüyordu.

Joseph Johannes Leijdekkers, kendi adıyla oturum izni bile almıştı. Yani üzerinde fotoğrafı olan ‘İkamet İzin’ kimliği vardı. Oysa 4 Temmuz 2020 günü Daniel Ernst adına düzenlenmiş sahte pasaport ile Bodrum-Milas Havalimanı’ndan Türkiye’ye giriş yapmıştı, yani kendi adıyla ülkeye giriş kaydı bile yoktu.

Bolle Jos (Tombul Jos) lakaplı Joseph Johannes Leijdekkers

Ofis olarak kullandığı adreslerden biri; İstanbul Mecidiyeköy’de, eski Ali Sami Yen Stadı’nın hemen yanındaki Likor Fabrikası’nın arazisine inşa edilen Fairmont Quasar isimli gökdelendi. İstanbul’un göbeğindeki bu gökdelen, Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasına ve Mecidiyeköy’deki İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne birkaç kilometre uzaklıkta. Buraya yapılan baskında Tekin Yılmaz isimli şüpheli yakalandı. Bu dairelerde çok sayıda şifreli haberleşmede kullanılan telefon, külçe altın, yüzbinlerce dolar değerinde saat bulundu. Otoparkta ise lüks otomobilleri duruyordu.

BARONLARIN GALERİSİ

Bolle Jos’un sık sık vakit geçirdiği diğer bir adres ise İstanbul Etiler’deki ünlü oto galeri Autobank Otomotiv’di. Oto galeri, üst segment, lüks otomobillerle doluydu. Bolle Jos ve ortakları, İstanbul’un göbeğindeki bu meşhur oto galeride yıllardır kara paralarını aklıyordu.

                           Autobank isimli galeri, üst segment otomobiller satıyordu.

BOĞAZ MANZARALI VİLLA

Polisin tespitlerine göre; Hollandalı uyuşturucu baronu, eşi ve oğlunu da Türkiye’ye getirmişti. Hatta oğlunu uluslararası özel bir okula kaydettirmişti. Bir adresleri de İstanbul Boğazı’nın kıyısındaki Tarabya’daydı. Ailece ‘Therra Park’ isimli lüks sitedeki villada yaşıyorlardı. Hanane Alla’nın kız kardeşi ve Abdullah Alp Üstün’ün eşi olan Nadia Alla da bu sitedeydi.

Joseph Johannes Leijdekkers’in, Abdullah Alp Üstün ile sık sık Kocaeli Kartepe’deki Marmara Region Bungalov evlerinde kaldıkları ve yanlarında yüklü miktarda para, hesap makineleri, bilgisayar ve not defterleri olduğu yönünde ihbar da gelmişti. Bu adrese yapılan operasyonda suç örgütünün çok önemli bir ismi, hesap defterleriyle ele geçirildi.

Sky ECC mesajlarından elde edilen bilgilere göre; Bolle Jos uzun bir süre Bodrum’da bir otelde kaldı.

OTEL SATIN ALMIŞ

O kadar rahattı ki; kendi adına açtığı banka hesaplarını kullanıyordu. 22 Ekim 2020’de banka hesabından 500 bin avro göndererek Bodrum’da apart otel satın aldı. Genelde ‘hawala’ sistemiyle kara parayı yurtdışından döviz ya da altın olarak getirtiyor ve üçüncü şahıslar üzerine mülkler alarak aklıyordu. Çete üyesi bazı Türk vatandaşlarına ise hesaplarını kullanma yetkisi vermişti.

13 Haziran 2023 günü yapılan ilk operasyonda ortağı Abdullah Alp Üstün, Bodrum Yalıkavak’ta Elements Yalıkavak Sitesi Küme Evleri’ndeki lüks villada yakalandı.

Bolle Jos’un da Yalıkavak’taki bu villaya gelip gittiği biliniyordu. Bu villada kendi fotoğrafı olan Daniel Ernst adına düzenlenmiş sahte oturum belgesi ele geçirildi. Operasyon yapılan çok sayıdaki adresten onlarca banka kasası anahtarı çıktı. Kara parasının önemli kısmını bu kasalarda saklıyordu.

Bu villanın Sedat Peker’in ifşalarında Mehmet Ağar’ın çöktüğünü iddia ettiği Yalıkavak Marina’ya yakın olması da dikkat çekiyordu.

ALTINLARI DUBAİ’YE GÖTÜRDÜ

Bolle Jos’un çok sayıda sahte kimliği vardı. Polis, özel jetle sık sık Türkiye’den Dubai’ye gidip geldiğini ve kara parasını külçe altına çevirip Dubai’ye götürdüğünü tespit etti. Üstelik Sky ECC mesajlarında Dubai’de teslim edilecek bir malı, kardeşi Wilhelmus Adrianus Leijdekkers’in teslim alacağını yazmış ve onun pasaportunun fotoğrafını göndermişti. ‘Jet Ski’ olarak kodlanan bu malın altın ya da uyuşturucu olduğu öne sürülmüştü. Bolle Jos’un kardeşi ise İzmir’e yerleşmiş ve bir Türk vatandaşıyla evlenmişti. Operasyonda yakalanarak tutuklandı.

Hollanda medyasında Joseph Johannes Leijdekkers’in İstanbul ve Bodrum’da yaşadığı aylarca manşetlere taşındı. Nasıl olduysa yakalanmadı ve izini kaybettirdi. Belli ki devlet içindeki birileri tarafından korunuyordu.

KARA MAMBA’NIN SEFASI

Bolle Jos’un ortağı Kara Mamba lakaplı Isaac Bignan da aynı dönemde Türkiye’de cirit atıyordu. Onun da lüks hayatı soruşturma dosyasında gözler önüne serildi.

Gana’da 1995 yılında doğan Isaac Bignan, Hollanda’nın Rotterdam kentinde büyümüştü. Çete savaşlarındaki bombalı saldırıları nedeniyle bir lakabı daha vardı: ‘Bom.’

Hollanda ve Belçika tarafından uyuşturucu kaçakçılığı ve silahlı saldırı suçlarından Kırmızı Bülten ile aranıyordu.

Latin Amerika’dan Hollanda ve Belçika’ya tonlarca kokain getirdiği tespit edilen Kara Mamba, Aralık 2020’de 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak bu karardan iki ay önce eşi ve çocuklarıyla Hollanda’yı terk etmişti. İstanbul’a geldiler.

‘      Kara Mamba’yı lakaplı Isaac Bignan

ÇOCUKLARI ÖZEL OKULDA

Isaac Bignan ve ailesi, Tarabya’daki Therra Park Sitesi’ndeki lüks villayı satın alıp buraya yerleşti. Bolle Jos ile komşuydular. Sky ECC’de villasının balkonundan çektiği Boğaz manzarası fotoğrafları paylaşmıştı. Kara Mamba da çocuklarını uluslararası özel okula kaydettirdi. Sky ECC’deki bir mesajında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için uğraştığını anlatıyordu. Çünkü Türkiye vatandaşı olan suçlular Kırmızı Bülten ile arandıkları ülkeye iade edilmiyor ve suçlulara koruyucu bir zırh oluyor.

Kara Mamba, İstanbul’da yaklaşık 80 milyon TL’lik özel üretim Rolls Royce Cullinan Mansory marka otomobil kullanıyordu.

Isaac Bignan’ın vergi mükellefiyeti kayıtlarındaki adresi ise İstanbul Maslak’taki Spine Tower isimli gökdelendeydi. Bu konuyu yarın daha detaylı kaleme alacağız.   

Isaac Bignan da sık sık özel uçakla Dubai’ye gidip Türkiye’ye dönüyordu.

BANKADA 100 MİLYON TL

Kara Mamba, Bolle Jos’tan bile daha rahat hareket ediyordu. Tarabya’daki villayı kendi adına satın almıştı, nasıl olduysa oturum izni de vardı. Kendisinin ve eşi Jorgely Tiffany Walround’un adına çok sayıda banka hesabı açmıştı. 2021 yılında sadece Ziraat Bankası’nın Etiler Şubesi’nde Jorgely Tiffany Walround’un hesabında yaklaşık 100 milyon TL nakit olduğu tespit edildi. Kara Mamba, eşinin hesaplarında işlem yapmak için kendisini vekil tayin ettirmişti ve bu hesaplardaki paralarla eşinin üzerine çok sayıda mülk satın almıştı. İstanbul’da malikane, villa, lüks rezidanslardan daireler alıp kara parasını aklıyordu.

BÜYÜKÇEKMECE’DE MALİKÂNE

Daha önce İranlı uyuşturucu baronu Naci Sharifi Zindaşti’nin de yaşadığı Büyükçekmece’deki Pelikan Hill Sitesi’nde bir malikâneyi 2021 yılında 14 milyon TL’ye satın aldı. Ayrıca Zeytinburnu’nda deniz kıyısına duvar gibi örülen Büyükyalı Sitesi’nde daireyi eşi adına almıştı.

Operasyondan sonra bu adreslerde bulunan onlarca mücevher, yüzbinlerce dolarlık saatler, kasa anahtarları ve çok sayıda lüks arabaya el konuldu. Bunlar sadece kendileri adına alıp para akladıkları gayrimenkullerdi. Üçüncü şahıslar ya da şirketler üzerine alınan mülklerin hepsini tespit etmek mümkün değildi. Çünkü çoğu nakit para ile satın alınmıştı. Paranın büyük kısmının Dubai’ye götürüldüğü iddia edildi. 

Isaac Bignan ile bağlantılı suç örgütünün ‘Mamba Turizm Tic. Ltd. Şti.’ isimli bir firma kurduğu belirlendi. ‘Kara Mamba’ lakabını hatırlatan bu şirketin lokantaları vardı ve kara para aklamak için kullanıldığı iddia edildi.

LAMBORGHINILİ ADAMLAR

Kara Mamba’nın Hollanda doğumlu Türk olan adamları da Kırmızı Bülten ile aranıyordu. Ali Çelik ve Emre Köksal isimli çete üyeleri, Autobank isimli oto galeriden aldıkları Lamborghini marka lüks otomobil ile İstanbul sokaklarında geziyordu.

Uyuşturucu çetesine operasyonun ilk dalgasında Hollandalı baronlar yakalanmadı ve kayıplara karıştılar. Polis daha sonra onları kaçırmak için Hollanda ve Belçika’dan çete mensuplarının geldiğini tespit etti. Bu kişilerde Kırmızı Bülten ile aranıyordu ve gözaltına alındılar. Baskın yapılan adreslerde Isaac Bignan’ı kaçırmak için düzenlenmiş onlarca sahte pasaport ve kimlik bulundu. Bu sırada Fethiye’de gizli villasında saklanan Kara Mamba, izini yeniden kaybettirmeye çalıştı. 25 Haziran 2023 günü Isparta’da yakalandı. Araçta Glock marka tabancalar, kasa anahtarları, mücevher dolu kutular vardı.

Herhalde Isaac Bignan’ın uzun süre hapisten kurtulamayacağını düşünüyorsunuz. Ama burası Türkiye. Cezaevinde 3 ay bile tutulmadan ev hapsi koşuluyla tahliye edildi. Büyükçekmece’deki evine geldiğinde kaçma şüphesiyle polis tarafından gözaltına alındı ve yeniden tutuklandı. İkinci bölümde Alman, İspanyol, Sırp uyuşturucu kaçakçılarının şebekedeki yerini ve lüks hayatlarını anlatmaya devam edeceğiz.

Birinci bölümün sonu.

                                                                /././

Süleyman Soylu’dan, Timur Soykan’ın ‘Hollandalı baron’ yazısına yanıt(Birgün)

Süleyman Soylu, Timur Soykan’ın “Hollandalı uyuşturucu baronuna operasyon yapılmamasına” ilişkin yazısına, “‘Leijdekkers Operasyonu’; Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanı’na Ekim 2022 tarihinde gerçekleştirdiğimiz ziyaret kapsamında toplantıda bizatihi şahsıma iletilen dosya ve kritik bir bilgi ile başlatıldı” şeklinde yanıt verdi.

Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, BirGün yazarı Timur Soykan’ın Hollandalı uyuşturucu baronu Joseph Johannes Leijdekkers’a kendi döneminde operasyon yapılmadığına dair yazısına yanıt verdi.

Soykan, bugünkü ‘Zehirli servetler Cumhuriyeti’ yazısında İstanbul’daki bir uyuşturucu iddianamesini konu almış, Hollandalı, Alman, İspanyol, Sırp ve Türk baronların şebekelerine dikkat çekerek Avrupa’daki uyuşturucu trafiğini İstanbul ve Bodrum’dan yönettiklerini yazmıştı.

Yazısının bir bölümünde bu baronlardan Hollandalı Joseph Johannes Leijdekkers’a değinen Soykan, Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı olduğu döneme dikkat çekerek şunları kaydetmişti:

“Hollanda ve Belçika polisi, Bolle Jos ve Kara Mamba’nın Türkiye’de yaşadığını yıllar önce tespit etti. Hollanda medyasında Bolle Jos’un iki kez yakalanıp serbest bırakıldığı, polisler ve güçlü siyasiler tarafından korunduğu öne sürüldü.

Ama Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde operasyon yapılmadı.

Oysa ‘Bolle Jos’un Türkiye’deki ortağı da biliniyordu: Abdullah Alp Üstün.

Avrupa’da ve Türkiye’de defalarca uyuşturucu kaçakçılığı ile suçlanan Abdullah Alp Üstün’ün eşi ile Bolle Jos’un eşi kardeşti. Yani bacanaklardı.

28 Mayıs seçimlerinden sonra İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Ali Yerlikaya’nın ilk yaptığı büyük operasyon Hollandalı baronlar ve ortaklarına oldu. 2020’de Belçika Anvers’e 4.2 ton kokaini sevk ettiği sırada Bolle Jos’un Bodrum’da olduğu tespit edildi. Sky ECC şifreli mesaj sisteminden kokainin hangi gemiden saat kaçta alınacağını anlatıyor, 7 beyaz otomobil ile kokain paketlerini depoya taşıtıyor, hatta depoya giriş şifresini bile o yazıyordu. Bu sırada Bodrum’daki villada lüks hayatını sergilediği fotoğraflarını da Sky ECC üzerinden adamlarına göndermişti.

13 Haziran 2023 tarihinde başlayan operasyon dalgalarında nasıl olduysa Bolle Jos kaçmayı başardı. Kara Mamba, Abdullah Alp Üstün, onlarla bağlantılı yabancı ve Türk uyuşturucu kaçakçıları tutuklandı.”

SÜLEYMAN SOYLU’DAN YANIT

Şimdilerde AKP İstanbul Milletvekili olan Soylu, kendi döneminde bunlara operasyon yapılmamasına dair Soykan’ın yazısını hedef aldı.

Soylu yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Birgün Gazetesi’nde!! bugün bahsedilen Hollandalı baron “Leijdekkers Operasyonu”na kadar bizatihi şahsımın ve birlikte çalıştığımız her türlü riski alan güvenlik teşkilatımızın ve bize bu güveni veren Cumhurbaşkanımızın imzası vardır. Örneğin ‘Leijdekkers Operasyonu’; Hollanda Adalet ve Güvenlik Bakanı’na Ekim 2022 tarihinde gerçekleştirdiğimiz ziyaret kapsamında toplantıda bizatihi şahsıma iletilen dosya ve kritik bir bilgi ile başlatıldı.( Bu tafsilatlı dosyadan bir süre öncede kişi ile ilgili yine bakanlar konuşmasında tarafımıza isim olarak verilmiş ve kapsamlı dosya iletileceği söylenmiş ve talimatımla bunun üzerine güvenlik birimlerince tahkikata başlanmıştı.) Bahsedilenlerin uyuşturucu ve uluslararası suç meselesinden başka burada açıklayamayacağım ve bir ülkenin devlet güvenliğini ilgilendiren çok önemli bir tehditleri daha vardı. O tarih itibari ile bakanlığımızın teknik dinleme, istihbari, narkotik operasyonel tüm birimleri ile çalışma hemen başlatıldı. İstihbarat Başkanlığımız, Narkotik Başkanlığımız ve İstanbul Emniyet Müdürlüğümüz ile aylarca takip edildi ve çember daraltıldı. Ve bu konu Hollandalı muhataplarımızla de sürekli iletişim halinde götürüldü. Anılan tarihte de adliye ile hazırlanan içeriklerin bir kısmı ve yazıda bulunan dosyalarla birlikte operasyon yapıldı.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder