O MHP’li cinayete nasıl yardım etti?(Barış Pehlivan)
Sadece Bolu’ya gitmenin cezası 20 yıl hapis midir?
Ne garip bir soru, demeyin. Zira gözümüzün içine baka baka, aklımıza hakaret ediliyor
Kuşku yok ki Sinan Ateş iddianamesine dair çok haber okudunuz ve analiz dinlediniz. Son olarak MHP lideri Devlet Bahçeli de sessizliğini bozdu ve şöyle dedi: “Kimin elinde hangi belge ve bilgi varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır.”
Cinayet iddianamesindeki tutuklu sanıklardan biri de Serdar Öktem. Avukat olan Öktem’in önemli bir MHP’li olduğu sır değil. Sır olan ise bu iddianamede neden yer aldığı...
Evet, iddianamede Öktem “cinayete yardım” ile suçlanıyor. Evet, bundan dolayı 20 yıla kadar hapsi isteniyor. Evet de... Ne yapmış da bu suçu işlemiş, işte o yazmıyor.
Bir defa da bin defa da okusanız, yok.
İddianameye göre; Serdar Öktem cinayet günü olan 30 Aralık 2022’de Bursa’dan Ankara’ya, oradan da Bolu’ya geçmiş. Yılın son günü de Bolu’daki bir otelden çıkmış, bir yayla yoluna sapmış, 26 dakika sonra da oradan dönmüş.
Peki, bu bilgiler ne anlama geliyor? Yok. Savcı hiçbir şey yazmıyor. Hiçbir açıklama getirmiyor.
O halde neden var bu bilgi?
“Cinayete yardım” gibi çok ağır bir suçlama yapıp buna delil olan eylemi neden yazmazsınız?
Yoksa?
Acaba MHP’li Serdar Öktem, cinayet günü Bolu’ya kiminle birlikte gitti? Ankara Ülkü Ocakları Başkanı Ömer Şanlı ile birlikte olabilir mi? İkisinin aracının plakaları neydi?
Ve sahi Serdar Öktem Bolu’da kiminle görüştü? Cinayeti işleyen tetikçi Eray Özyağcı ile olabilir mi? Cinayet gecesi tetikçi de Bolu’da bir yaylada kaldı mı? O konaklamayı sahi kim organize etti?
O PLAKALI ARACI KİM KULLANDI
Bakınız...
Bu sorular o kadar kritik ki...
Yanıtlarının hepsi aslında dava dosyasında var. Ancak savcı bunların hiçbirini iddianameye yazmıyor. Haliyle tutuklu sanık Serdar Öktem’in suçunun “sadece Bolu’ya gitmek” olduğunu sanıyoruz.
Halbuki...
Soruşturma dosyasına hâkim herkes biliyor ki Serdar Öktem cinayet anını organize eden İstanbul’daki ekiple, tetikçiyi kaçıran Ankara’daki ekip arasındaki kilit ve ortak isim.
Haliyle... Siz o kilidi koparırsanız, sanki birbirinden haberi olmayan ama aynı kişiyi öldürme suçunda rol alan insanlar yığınının günlüklerini “iddianame” diye önümüze koyarsınız. Tam da budur yargılamaya esas teşkil edecek 145 sayfa.
Demem o ki Serdar Öktem’in “suçsuzluğu” cinayetin örgütlü olmadığına kapı aralıyor.
Bakın, tetikçinin lideri Doğukan Çep’e para gönderen Ufuk Köktürk ile avukat Serdar Öktem’in arasındaki 22 ayrı telefon trafiğine girmiyorum bile. Cinayetten bir gün önce yapılan ama silinen WhatsApp yazışmasına da..
Ve çok daha çarpıcısı...
Savcı, Serdar Öktem’in “06 DB 7018” plakalı bir araçla Bolu’ya gittiğini yazıyor. Halbuki, o araç Öktem’e ait değil. Acaba o plakalı aracı şüphelilerden Ömer Şanlı kullanıyor olabilir mi? Eğer öyleyse, savcı neden bu “hatayı” yapar? Yoksa, Ankara Ülkü Ocakları başkanının ismi “geçmesin” diye bilinçli mi yapıldı?
Sorular çok, yanıtlar henüz yok. Lakin, tarih çok kez öğretti ki sakladığınızı sandığınız sır gözlerimize vuruyor.
/././
Ekonominin bir sorunsalı TCMB (Öztin Akgüç)
Merkez Bankası’nın temel görevi, fiyat, finansal, genelde ekonomik istikrarı, kararlılığı sağlamaktır; korumak, sürdürmektir. Ancak MB’ler izledikleri yanlış politikalarla, geciken önlemlerle ekonomik krizi tetiklemekte, derinleştirmekte istikrar sağlayıcı değil istikrar bozucu da olmaktadır. Bu bağlamda neoliberal politikaların izlendiği dönemde TCMB tipik örnek olmaktadır. 1994, 2020-2021 günümüz ekonomik bunalımlarında TCMB’nin katkısı belirleyicidir. 1994 yılında da enflasyon hızlanır, kur yükselir, cari işlemler açığı büyürken, TCMB’nin faiz indirerek genişletici para politikası izlemesi krizi tetiklemiştir. 2000 yılında uygulamaya konulan “Enflasyonu Düşürme Programı”nda, IMF’nin telkinleri doğrultusunda strateji olarak döviz kuru hedeflenmesi izlenmiş, “ABD doları +0.77 Avro”dan oluş döviz sepeti çapa olarak kullanılmış, TCMB’nin iç varlık toplamı sınırlanmış, parasal genişleme bankanın dış varlık, artışına bağlanmış, sonunda ekonomi likidite bunalımıyla krize sokulmuştur. 2017 sonrası enflasyon hızlanır, kur yükselir, yurtdışına sermaye çıkışı olur, cari işlemler açığı büyürken faiz indirimi, döviz satarak kuru korumaya kalkışmak, KKM diye faiz yükü üstlenmek, ekonomik istikrarsızlığı şiddetlendirme bir yana TCMB’nin mali yapısını da bozmuş, itibarını zedelemiştir.
Sözel olmaktan çok finansal tablolar, açıklayıcı nesnel bilgiler verir. Bilanço, izlenen politikaları taşınan riskleri, risk yönetim anlayışını da yansıtır. TCMB’nin 31/12/2023 tarihli bilançosunda 2 trilyon 424 milyar TL varlığın, 1 trilyon 636 milyar TL’lik bölümü gerçek değer değil, TCMB’nin hesap planından kaynakların (dönem zararı+değerleme hesabı) UFRS (Uluslararası Finansal Raporlama Standardı) ve tek düzen hesap planına göre zarar, özkaynaktan kayıp olduğundan eksi (-) işaretle bilançonun pasifinde özkaynak tutarından indirilmesi gerekirken TCMB’nin hesap planında (A.15) bir değer gibi varlıklar arasında gösterilmektedir.
Yabancı para varlık ve yükümlülüklerin altın mevcudunun, bilanço günü itibarıyla değerlendirilmesinden kaynaklanan, lehe ve aleyhe farklar bankanın hesap planında “değerleme hesabı”nda izlenmektedir. Banka aleyhine oluşan değerleme farkı, bir değer gibi bilançonun varlık bölümünde (A.14) gösterilmektedir. UFRS ve tek düzen hesap planına göre değerleme farkının bilançoda değil, kapsamlı kâr-zarar tablosunda yer alması gerekir. TCMB’nin 2023 yılı zararı 818.2 milyar değil, UFRS ve tekdüzen hesap planına göre kapsamlı zararı, dönemin aleyhe hesabındaki 489.3 milyar TL fark da eklendiğinde 1 trilyon 307 milyar TL olmaktadır.
TCMB, 25 bin TL sermayeli anonim şirket olarak kurulmuş olup kuruluş kanununda açıklık bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir. Türk Ticaret Kanunu’na göre (md.603) “şirket esas sermayesi ile kanuni yedek akçeler toplamının şirketin zararını karşılayamaması” halinde ortaklardan ek ödeme yükümlülüğü istenebilir. Kuruluş kanununda bu bağlamda açık hüküm olmamakla beraber, Hazine’nin zarar ve değerleme farkını üstlenerek karşılığında düşük faizli uzun vadeli devlet tahvili vermesi yalnız özü itibarıyla değil bilançonun yapısının muhasebe kurallarına uyması açısından da uygundur.
Para basma (seigniorage) hakkı devletindir. Hazine dolanıma banknot çıkarma hakkını, kâr Hazine’ye devredilmek üzere uzun süreli sözleşmeler ile Merkez Bankası’na vermektedir. MB’lerin dolanıma banknot çıkardıklarında faiz geliri elde etmektedirler. MB’ler kâr amaçlı olmamakla beraber doğaları gereği kâr sağlarlar. MB de zarar, olağandışı bir sonuçtar, özel “beceri” gerektirir.
TCMB’nin net rezervi olmaması nedeniyle kur riski, döviz likidite riski daha vahim. Yönetim riski vardır. Bu risk ülke genelindeki yönetim riskinden kaynaklanmaktadır.
(Cumhuriyet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder