15 Mayıs 2024 Çarşamba

T24 KÖŞEBAŞI (15 Mayıs 2024)

 

Marmaris Kızılbük’teki beton yığını için sürpriz açıklama: Erdoğan incelenmeye alınmasını istedi! (Candan Yıldız)

AKP’nin 31 Mart’ta Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterdiği Prof. Dr. Aydın Ayaydın, yerel seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Marmaris İçmeler’deki Kızılbük’te büyük bir çevre ve hukuk mücadelesine sahne olan Sinpaş Holding’in dev inşaatının üzerinden helikopterle geçerken, kendisine “Hoca, seçilirsen burayı incelemeye al” dediğini açıkladı

Marmaris İçmeler’deki Kızılbük koyunu Betonbük’e çeviren dev inşaat sürüyor

Marmaris Kızılbük koyunda dev bir inşaat…

4 bin 500 odalı ( otel oda sayısı ve devre mülk konut dahil) projenin sahibi Sinpaş Holding…  Bu proje çevrecilerin odağında… Zira projenin Milli Park alanını tahrip ettiğini, inşaat alanının 46 bin metre kareden 205 bin metre kareye çıkarılarak doğaya zarar verdiğini söylüyorlar uzun zamandır.

31 Mart öncesi CHP yönetimindeki Marmaris Belediyesi’nin verdiği ruhsatlar tartışma konusu oldu. Mahkeme kararları uygulanmadı.

Nöbetler tutuldu, çevreciler gözaltına alındı, haklarında davalar açıldı.

İtirazlar ve çevre mücadelesi geniş kamuoyu oluştursa da tesis peyderpey açılacak.

Sinpaş’a bağlı Kızılbük Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) Genel Müdürü Mahmut Sefa Çelik, ki kendisi aynı zamanda Erenköy cemaatine yakın Boğaziçi Vakfı’nın Yönetim Kurulu üyesi, söz konusu projenin ilk etabının Nisan 2025’te hizmete gireceğini açıkladı.

Proje, muhafazakâr yaşama uygun olarak tasarlanmış. Bir zamanların Capris oteli gibi… Ki zamanla bu tür otellerin sayısı arttı.

Kızılbük Thermal Wellness Resort’ta da hem harem-selamlık hem de kadın ve erkeklerin ortak olarak kullanabileceği plajlar var. Ama ortak plajda erkeklerin haşema giymesi zorunlu. Ancak tanıtım videolarında kadınlara özel alanlar vurgusu olsa da seküler yaşam karelerinin ağırlıkta olması dikkati çekmiyor değil. Şirket, yatırım yapmak ya da orada tatilini geçirme planı için kendisini arayanlara bu uyarıyı yapıyor.

Projenin bir özelliği, Kızılbük Thermal Wellness Resort’un inşa edildiğiMarmaris’in  İçmeler bölgesindeki şifalı su kaynaklarını kullanmayı vaat etmesi.

Bölgede termal özelliği olan başka bir otel de, 31 Mart’ta AKP’nin Marmaris Belediye Başkan adayı olan iş insanı Serkan Yazıcı’nın sahibi olduğu Marmaris Grand Yazıcı Turban Thermal Otel…

Serkan Yazıcı, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı otel bölgesinde ağırlayan kişiydi. O günü şöyle anlatmıştı:

“5 gündür oteldeydi. Aslında otelde değil, otel bölgemizdeki bir evde kalıyordu. Ben kendisini, 'Yorgun görünüyorsunuz, bir tatile ihtiyacınız var' diyerek ikna etmiştim. “

Son dönemlerde Sinpaş’ın Kızılbük projesiyle iktidar arasında sorun olduğu iddiası var. Cumhurbaşkanı’na yakın olduğu konuşulan birkaç müşterinin Kızılbük’teki yerlerini geri vermek istedikleri konuşuluyor. Bu kişilerin, şirketin üşteri hizmetlerine de “Cumhurbaşkanımız onaylamıyor projeyi” dediği öne sürülüyor.

Diğer yandan Muğla’da bazı yargı mensuplarının da Erdoğan’ın projeden rahatsız olduğu imasında bulunarak tartışmalı yargı süreçleriyle ilgili Beştepe’yi işaret ettiği konuşuluyor.

ANAP ve CHP milletvekili olarak iki kez parlamentoya giren, 31 Mart yerel seçimlerinde ise AKP’nin Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterdiği Prof. Dr. Aydın Ayaydın, Milas'taki Akbelen Ormanı çevresinde 190 parsellik tarım arazisinin kamulaştırılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı'nın yürürlükten kaldırılmasını için devreye giren isimdi.

“Erdoğan inşaatın üzerinden geçerken incelenmesini istedi”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın projeden rahatsız olup olmadığıyla ilgili soruma yanıt veren Aydın Ayaydın, şunları söylüyor:

 “Sayın Cumhurbaşkanımızın Muğla mitingine geldiği gün, miting sonrası helikopter ile Marmaris’e geçtik. O inşaatın üzerinden geçerken, Sayın Cumhurbaşkanı bana ‘Hoca, kazanırsan burayı incelemeye al’ demişti. Ancak Marmaris ve Muğla halkı bana o yetkiyi vermedi. Kızılbük’teki ormanın kalbi oyularak yapılan yapılaşmayı gördüğümde içim sızladı. Buraya bu izni kim, nasıl verdi demekten kendimi alamadım. O inşaata izin veren Marmaris Belediyesi… Araştırdığımda, ruhsat başvurusunda bulunulduğunda MUSKİ’nın burada kanalizasyon alt yapısı yoktur, inşaat yapılması uygun değildir yazısı olduğunu duydum ama o belgeyi görmüş değilim. Ayrıca iddia o ki, kanalizasyon alt yapısı olmadığı için, denize boru döşendiği konuşuluyor.”

SİNPAŞ ise Ayaydın'ın bahsettiği denize kanalizasyon/foseptik hattı döşendiği iddiasını yalanlamıştı.

-Hattat projesinin var ama mevcut Sinpaş inşaatının kapasitesi yok yazında. Yani bilmem kaç odalı/katlı beş yıldızlı otel, 'devremülk' olarak sunulan bilmem kaç konut vs...

Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerindeki sürprizlerinden biri, eski CHP milletvekili olan Aydın Ayaydın’ı (solda) Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday göstermesi olmuştu

Dosya Danıştay’da inşaat sürüyor

Gelelim hukuki sürece…

Sinpaş’ın Kızılbük koyunda yaptığı otel ve konut inşaatının geçmişi eski Başbakan Turgut Özal’ın Başbakanlığı dönemine dayanıyor.

Turizm yatırımlarının teşviki gerekçesiyle 1988 yılında Hattat ailesine verilen arazide “Hema-Que Otel Yatırım A.Ş” adıyla beş yıldızlı otel inşaatına başlandı. Ancak 550 oda, 1100 yatak kapasiteli planlanan oteli çeşitli nedenlerle bir türlü bitiremeyen Hattat 2006 yılında iflas edince inşaat da durdu.

Uzun süre inşaat halinde duran bina, 2009 yılının aralık ayında Sinpaş Holding’e satıldı. Sinpaş’a satıldıktan sonra proje daha büyüdü. 206 oda kapasiteli 5 yıldızlı otelin yanı sıra 1318 lüks devre mülk ünitesiyle proje genişledi. Etap etap hayata geçecek projenin üçüncü etabında ise devre mülk – villa üniteleri planlanıyor.

Yapı yoğunluğunun yıllar içerisinde arttığı iddialarına karşı Sinpaş’ın “kullanım hakkımızın yüze 60’ını kullandık” savunması bir gerçeği değiştirmiyor. Marmaris’in Kızılbük koyunda bir beton yığını var.

CHP’li Mehmet Oktay’ın Marmaris Belediye Başkanlığı döneminde verilen ruhsat / izin belgeleri hâlâ tartışmalı…  Çünkü Sinpaş’a, Marmaris Belediyesi’nce verilmiş 17 adet ruhsat ve imar durum belgesinin iptal edilmesi için Muğla 3’üncü İdare Mahkemesi’nde açılan davanın bilirkişi incelemesinde, belediyenin verdiği proje vaziyet planı ve parsel aplikasyon krokisinin imzalı ama mühürsüz olduğu ortaya çıktı. Ruhsatlarla ilgili dava sürüyor.

Çevre Bakanlığı’nın verdiği “ÇED Olumlu” kararının iptali istemiyle ilgili açılan dava ise reddedildi. Ret kararına itiraz edildiği için Dosya halen Danıştay’da…

Kızılbük GYO Genel Müdürü Mahmut Sefa Çelik de geçtiğimiz günlerde Marmaris’te bir grup gazeteciyle bir araya geldi. Çelik gazetecilerin doğa tahribatı sorusunu şu yanıtı verdi:

“Biz burayı satın aldığımızda zaten burada yüzde 70 oranında bitmiş bir yapı vardı. Fakat işletilmeye açılamamış 130 bin m2 büyüklüğünde bir inşaat artığı vardı.  Bu atık yaklaşık 30 yıldır burada. Biz bunun bölgeye kazandırılması adına çok önemli bir adım attığımıza inanıyoruz. Bunun dışında çevre ile ilgili konular çok gündeme geliyor. Biz akademisyenlerden oluşturduğumuz bilim kurulu ile çevresel etkileri uzun süre araştırdık ve raporladık ve böyle proje geliştirdik. Bunun içinde deniz biyologların, çevre mühendisleri, inşaat mühendisleri çok yönlü araştırmalar yaptı. ÇED idaresinde de kamuoyunda da projenin çevre etkileri ile bizim taahhütlerimiz var. Bizim kadromuzda bu proje ile ilgili sadece biyolog, çevre mühendisi, hayvanlarla ilgili kuş uzmanları çalışıyor. İnşaatımız sürekli gündemde. Kamuoyunu sürekli meşgul ediyor. Bu büyüklükteki tesisler Marmaris’te çok var. Fakat bünyesinde biyolog çalıştıran kaç tane tesis var.”

Aydın Ayaydın’ın dediği gibi Muğla halkı kendisine yetki vermedi ama “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Hoca, kazanırsan burayı incelemeye al’ demişti” sözü süreci nasıl etkileyecek göreceğiz…

Gönül ister ki o cennet Kızılbük Betonbük olmasın!

TIKLAYIN: Şinpaş’ın Marmaris Kızılbük’teki tartışmalı otel projesine “ÇED” onayı

                                                      /././

Şimşek'e kimler soru sorabilir? (Çiğdem Toker)

Tasarruf tedbirleri konusunda "dostlar alışverişte görsün" mahiyetindeki toplantının biz gazetecileri ilgilendiren en önemli boyutu; güya bu kadar önem atfedilen, haftalar öncesinden davul çalar gibi anons edilen bu toplantının bitiminde soru alınmamasıydı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile birlikte açıkladığı tasarruf tedbirleri üzerinde, doğaldır ki son iki gündür çok şey yazılıp söylenmekte.

Bu konuda Şimşek'in mevcut görevine atandığı geçen yıldan bu yana, şu an okumakta olduğunuz T24'te birçok yazı yazdığım için tekrara girmek istemem. Ancak kamuda alınan bu önlemlerin göstermelik, her an gevşeyebilecek nitelikte ve yaptırım etkisi olmadıkça bir sonuç getirmeyeceğini yeniden vurgulayayım. Memleketin kamu yönetiminde denetim ve yaptırım mekanizması çok uzun zamandır çalışmadığı için, bu paketteki herhangi bir tedbirden kalıcı, bütçeye deva olacak sonuç çıkma ihtimali enikonu düşüktür.

Düşünün ki ülkenin asırlık denetim kurumu olan Anayasal Sayıştay, her sene kamu parasının nasıl harcandığını inceler, binlerece sayfalık raporlar yazar. Ne olur? Hiç. Zaten Sayıştay denetiminin sonuçlarına uyan bir bürokrasi olsaydı değil 20, bir tane bile tasarruf genelgesine ihtiyaç olmazdı.

O nedenle toplumun yüksek enflasyon altında ezilen, satın alma gücü sürekli gerileyen kesimlerine ses olan medyanın oluşturduğu kamuoyu baskısı neticesinde hazırlanan bu paket için ,"dağ fare doğurdu" demeye bile gerek yok. Çünkü ortada kastedildiği üzere bir "dağ" yok.

KÖİ'den Tasarruf olmaz

Asıl tasarrufun Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırılan projelerden sağlanması gerektiğine dair tespitler ise yerden göğe haklı olsa da sonuç getirmekten ıraktır. Çünkü bu projelerin tamamına yakını, zaten Şimşek'in Hazine'den sorumlu olduğu ilk bakanlığı sırasında (YPK üyesiydi) olgunlaştırılıp hukuki alt yapısı hazırlanmıştır.

Demem o ki, küresel sermayeden sağlanan finansman üzerine inşa edilmiş ve iç içe geçen sözleşme metinlerinden oluşan KÖİ sisteminin, radikal bir siyasi irade ve tercih olmaksızın bütçe dostu hale getirilmesi imkansızdır. (Bakınız geçen yıl Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu konudaki söylemi ve sonrası.)

Öte yandan Şimşek'in KÖİ projelerini tasarruf tedbirlerine dahil etmesinin mantıki bir temeli de yoktur. Çünkü bu projelerin yerli/milli şirketlerinin aktörleri ile iktidarın zaten herhangi bir çelişkisi ve sorunu yoktur. Çelişki ve sorunu olmadığı gibi birazdan okuyacağınız üzere, farklı ortamlarda zaten yan yana gelmekte, durmaktadırlar.

Brüksel'de kimler sordu?

Tasarruf tedbirleri konusunda "dostlar alışverişte görsün" mahiyetindeki toplantının biz gazetecileri ilgilendiren en önemli boyutu; güya bu kadar önem atfedilen, haftalar öncesinden davul çalar gibi anons edilen bu toplantının bitiminde soru alınmamasıydı. O ki soru alınmayacaktı, Şimşek ile Yılmaz pekala bu tedbirler manzumesini bir kamera sistemi karşısında okuyup yayımlanmasını sağlayabilirlerdi.

Gazetecilerin soru sorulmasına izin verilmemesi, Şimşek ile Yılmaz'ın kendi tercihi miydi yoksa toplantı mekanı Cumhurbaşkanlığı Sarayı olduğu için oranın kurallarına mı uyuldu bilmiyorum.

Ancak tek bir soru bile almadan salondan ayrılan Şimşek'in ertesi gün, (yani dün) Brüksel'de bir "düşünce kuruluşu"nun toplantısında gayet mütebessim ve moralli bir biçimde soruları yanıtladığını söylemeliyim.

(Kamuya açık biçimde internetten yayımlanan bu toplantıyı yazıyı yazarken biraz izleme fırsatı buldum. Hatta bir kamu hizmeti yapıp linkini de buraya bırakayım.)

Gerçi soruların büyük bölümü gazetecilerden değil, yine salonda bulunan farklı konumlardaki Türklerden geldi. Yine de hiç soru sorulmadan çıkılan bir toplantı görüntüsünden iyidir.

Toplantının düzenlendiği Bruegel Enstitüsü'ne üye şirketlerden biri olan (internet sitesinde var) Limak'ın Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir, eski AB Başmüzakerecisi ve AKP milletvekili Volkan Bozkır, TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Dilek Aydın, Şimşek'e Türkiye-AB ilişkileri ve ekonomiye dair İngilizce sorular yönelttiler. Bakan Şimşek de İngilizce yanıtladı. İşin sırrı dilin İngilzce olması mı toplantının yurt dışında yapılması mı yoksa her ikisi de mi bilmiyorum ama Şimşek'in iş insanları ve teknokratlar karşısında, gazetecilerin karşısında bulunmaktan çok daha rahat göründüğü kesin.

Oturumu yöneten Andre Sapir'in sorusuna Şimşek'in verdiği uzun yanıttan bir bölüm ile bitireyim:

"Mali tarafta yapabileceğimiz çok şey olduğuna inanıyoruz. Yapmalıyız çünkü Borç/GSYİH oranı çok düşük, dolayısıyla sürdürülebilirlik tehlikede değil ama Merkez Bankası'nın yardımımıza ihtiyacı var. Bu yüzden önümüzdeki aylarda depremle ilgili harcamalar da dahil olmak üzere açığın geçen yıla göre anlamlı derecede düşük olması için baskı yapacağız."

Böyle. Şimşek'e soru yöneltebilmeniz için ya iş insanı olacaksınız, ya kıdemli "fellow" ya da iş örgütü temsilcisi.

                                                        /././

Patronlara selam = 30 Haziran 2021'in Kopyası (Yalçın Doğan)

"Tasarruf" adı altında, dişe dokunan hiçbir önlem olmadan, hem aynı konuları sıralıyor,  "yeni" diye yutturmaya çalışıyorlar

"Ne var bu pakette" diye sormak yerine...

"Bu pakette ne yok" diye sormak, çubuğu tersinden yakmaya benziyor.

Çubuk tersinden yakılırsa, gerçek belki daha net anlaşılıyor.

Ama önce adına "Tasarruf Genelgesi" denilen paket açıklanırken Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın bir cümlesini aktarmak gerek:

"AKP hükümetleri döneminde, yirmi iki yılda on tane paket açıklanmıştır. Son paketin tarihi 30 Haziran 2021'dir".

Yani...

Bu on birinci paket.

Bir başarısızlık ancak bu ölçüde itiraf edilebilir!..

AKP yirmi iki yıl boyunca ekonomiyi kötü yönetiyor, ortalama iki yılda bir paket açıklıyor.

Vergiye dokunmak yok

"Bu pakette ne yok" derken, akla çok büyük bir harcama geliyor.

Geçilmeyen yollar ve köprüler, inilmeyen ve binilmeyen havaalanlarına tanınan milyarlarca lira tutarındaki garantilere el sürülmüyor. Bunu pek çok kişi gibi, dün ben de vurguluyorum.

"Patronlara kıyak" cinsinden, başka?..

Tasarruf aynı zamanda "yeni kaynak yaratmak" demek olduğuna göre...

Hazine ve Maliye Bakanlığı verileri doğrultusunda:

KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 76.4'e yükseliyor. Toplanan her yüz liralık verginin 76.4 lirası dolaylı vergilerden elde ediliyor.

76.4 tarihin en yüksek oranı, en yüksek oran bundan önce yüzde 73 ile 1951'de görülüyor.

İşçi de aynı KDV ve ÖTV'yi ödüyor, en zengin patron da.

Dolayısıyla, en adaletsiz ve gelir bölüşümünü en çok bozan vergi.

Dolaylı vergiler artarken, Kurumlar Vergisi tahsilatı geriliyor.

On birinci paket vergilere hiç dokunmuyor, ne Gelir Vergisi'ne, ne Kurumlar Vergisi'ne, ne vergi istisnalarına, ne vergi bağışıklığına.

Gerçi, Mehmet Şimşek paketi açıklarken, "vergide adaleti sağlayacağız" diyor ama, bu lafı AKP 22 yıldır her fırsatta tekrarlıyor.

Kayıt dışı ekonomi

"Pakette ne yok" sorusuna bir başka başlık...

Kayıt dışı ekonomi yok.

Ekonomik faaliyetlerin bir bölümünde kaç kişinin çalıştığı, ne kadar kazanç elde edildiğinin kaydı tutulmuyor. Doğal olarak, vergi de toplanmıyor.

Kayıt dışı ekonomi toplam ekonomik faaliyetlerin yüzde yirmisini buluyor.

Kritik nokta şu:

Yüksek gelir sahiplerine ait firmaların yaklaşık beşte biri kayıt dışı çalışıyor.

Orada ciddi bir kaynak var. Ama, patronlar yine vergi dışı.

Aynı masal

Çocuklar kendi aralarında oynarken, bir tanımlama için "tıpkısının aynısı" derler ya...

Cevdet Yılmaz "son genelge 30 Haziran 2021'de yayımlandı" diyor ya...

Resmi Gazete'den 30 Haziran 2021 tarihli o genelgeye bakıyorum.

İnanmayacaksınız!..

Bugünkü genelge ve 2021 genelgesinin tıpkısının aynısı!..

Adı "Tasarruf Tedbirleri Genelgesi".

Şimdi "ne yok" diye sormuyorum, bugünle karşılaştırmak için o genelgede "ne var" diye soruyorum.

"- Hiç bir surette arsa ve arazi satın alınmayacak, yeni kiralama yapılmayacak.

- Yeni taşıt edinilmeyecek, 2023 sonuna kadar taşıt sayıları en az yüzde yirmi azaltılacak.

- Her ne surette olursa olsun, yabancı menşeili taşıt alınmayacak.

- Haberleşme giderlerinde tasarruf için gerekli tedbirler alınacak.

- Kağıt tasarrufu için rapor, bülten ve benzeri yayınlar basılmayacak.

- Açılış, gezi, kokteyl, temsil ve benzeri davetler verilmeyecek.

- Personel servisi hizmetleri birlikte ihale edilecek.

- Yeni personel alımına dikkat edilecek.

- Kamu hizmetleri bütçe sınırları içinde kalacak, bütçeye ek yük artışına gidilmeyecek".

Dalga geçer gibi!..

Bugün de, "tasarruf" adı altında, dişe dokunan hiçbir önlem olmadan, hem aynı konuları sıralıyor,  "yeni" diye yutturmaya çalışıyorlar.

Harcamalar artmış

Hem de...

O kararların hiçbirine uymuyorlar.

Tasarruf bir yana, saydıkları bütün kalemlerde harcamalar artıyor.

Üç yıl önce olduğu gibi, bugün de...

Patronlara hiç dokunmuyorlar.

Üç yıl ön öncesinden kopya çekerek, bugün "patronlar için genelge"  yayımlıyorlar.

(T24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder