10 Haziran 2024 Pazartesi

T24 KÖŞEBAŞI (10 Haziran 2024)

 

OECD ülkeleri arasında Türkiye’nin vergi takozu sıralaması ne oldu? (Murat Batı)

Vergi kaması çalışanın refah kaybını; vergi takozu ise çalışandan dolayı işverene yüklenilen mali (kamusal) yükü tanımlamak için kullanılır. Bu nedenle vergi takozu ile vergi kaması aynı anlamda kullanılmamalıdır

Bir çalışana zam yapılması gündeme geldiğinde her seferinde bu kişinin işverene maliyeti gerekçe gösterilerek yapılacak zam, pazarlık konusu edil(me)mektedir. Bu bahaneyi asgari ücrete ara zam yapılmalı mı sorusunun cevabında da görebiliriz.

Bu konu, tüm dünya ülkelerinde çalışma konusu oluşturmuştur. Özellikle OECD ülkelerindeki veriler ülkemizle karşılaştırıldığında ortalarda bir yerlerde olduğumuzu görebiliriz.

Çalışanın üzerindeki vergi, SGK ve diğer yükler genel olarak işveren tarafından karşılanmaktadır. Bu yük, genel olarak vergi takozu denilen bir kavramla ölçülmektedir.

Nedir vergi takozu?

Çalışanın, işverene olan maliyetini ölçmek için vergi takozu (tax wedge) denilen bir kavram kullanılmaktadır. Ayrıca bu etkiyi ölçmek için kullanılan bu kavrama, bazı makalelerde vergi kaması da denilmektedir. Vergi kamasının, vergi takozuyla aynı anlamda olduğu belirtilse de gerçekte ikisi ayrı kavramlardır.

Vergi kaması, vergi ve sigorta gibi kamusal yüklerinin çalışanın refah kaybını ölçmek için kullanılan bir kavramdır. Vergi takozu ise işverene çalışandan dolayı yüklenilen kamusal yüktür. Daha basit bir ifadeyle vergi kaması çalışanın refah kaybını; vergi takozu ise çalışandan dolayı işverene yüklenilen mali (kamusal) yükü tanımlamak için kullanılır. Bu nedenle vergi takozu ile vergi kaması aynı anlamda kullanılmamalıdır.

Vergi takozu, bir çalışanın tüm vergi, SGK ve net ücret hariç diğer maliyetlerinin net ücret dahil işverene olan tüm maliyete bölümüdür.

Örneğin aşağıda 2024 yılında aylık 40 bin lira yani yıllık 480 bin lira brüt ücret alan bir çalışanın 2024 yılında YILLIK mali yük karnesi görülmektedir. (Aşağıdaki tabloda 5 puanlık işveren prim desteği dikkate alınmıştır.)

Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere yıllık 480 bin lira brüt ücret alan bir çalışanın işverene yıllık maliyeti 564 bin liradır. İşte bu yıllık maliyetten çalışanın aldığı yıllık net ücret düşülüp kalan tutarı işverenin toplam maliyetine bölersek vergi takozunu bulmuş oluruz.

Ve böylece 2024 yılı için yıllık 480 bin lira brüt ücret alan bir çalışanın vergi takozu oranı yüzde 37,42 olacaktır.

Peki bu, tüm dünyada da böyle mi?

OECD her yıl Ücretlerin Vergilendirilmesi isimli bir rapor yayımlar. 2024 yılı Raporu geçen günlerde yayımlandı. Bu Raporda birçok ülkede bulunan ücretlilerin 2023 ve önceki yıllara ilişkin vergi yükleri analiz edilmekte ve bu konu hakkında çeşitli istatistikler bulunmaktadır. Bu istatistiklerden bir tanesi de vergi takozudur.

OECD hesaplamalarında çocuk sayısı, evli ya da bekar olup olmaması, düşük ve/veya yüksek ücret gibi kriterler dikkate alınarak farklı olasılıklar değerlendirilip muhtelif istatistikler sunulmaktadır.

Ancak ülkemizde olduğu gibi OECD nezdinde de genel kabul gören hesaplama bekar ve çocuksuz bir kişinin ücreti üzerinden ödenen her türlü mali külfet ile net ücret dahil işverene olan yükün oranlanması yöntemidir. Yukarıda belirttiğim hesaplama sistemi birçok ülke nezdinde genel kabul gören vergi takozu hesaplama yöntemidir.

Aşağıda OECD Raporlarında son dört yılın vergi takozu verilerini OECD’nin web sayfasındaki istatistiklerden derledim.

Yukarıdaki tabloda OECD ülkeleri için bekar ve çocuksuz bir ücretlinin vergi takozu oranları yer almaktadır. Sıralama ise 2023 yılında vergi takozu oranları dikkate alınarak yüksekten düşüğe göre yapılmıştır. 2023 verilerine göre vergi takozu sıralamasında Türkiye 38 ülke arasında 19’uncu sırada bulunmaktadır. 2022’de 18’inci; 2020 ve 2021’de ise 15’inci sıradaydı.

Sıralamanın 2022 ve 2023’de düşmesinin -ki bu olumlu bir şeydir- yani vergi takozu oranının azalmasının nedenlerinin başında asgari ücrete kadar gelir ve damga vergisi istisnası uygulamasının 1 Ocak 2022’den itibaren uygulanmaya başlanmasıdır. Bu nedenle farklı bir düzenleme olmazsa 2024 yılında da sıralamamızı koruruz kanaatindeyim.

Sıralamada vergi takozunun en yüksek olduğu ülkelerin başında sırasıyla  Belçika, Almanya, Avusturya, Fransa ve İtalya gelmektedir.

OECD ülkelerinden Avustralya, Avusturya, Danimarka, İtalya, Hollanda, Yeni Zelanda Norveç, İsveç, Türkiye gibi ülkelerde aile bireyleri ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Ancak İsviçre ve Fransa’da aile bireylerinin toplu olarak vergilendirilmesi söz konusudur.

Ayrıca Belçika gibi ülkelerde ücretlere uygulanan artan oranlı tarife oranları bizdekine göre farklıdır. Örneğin bizde ilk dilim yüzde 15’ten başlarken Belçika’da yüzde 25’ten başlamakta ve bizde son dilim yüzde 40 ile biterken Belçika’da ise yüzde 50 ile bitmektedir. Ayrıca sigorta sistemindeki farklılıklar ile muafiyet/istisna düzenlemeleri bu ülkelerdeki vergi takozu oranlarını farklı kılabilmektedir. Bu farklılıkları ortaya koymak sayfamın fiziki sınırından dolayı burada pek mümkün olmadığından bu konuyu başka bir yazıya bırakmak üzere burada kesmek zorundayım.

Bizdeki Vergi Takozu oranını daha da düşürmek için ne yapılabilir?

Sıralamada yüksek bir yerde olmadığımız su götürmez bir gerçek lakin ele geçen ücretin reel satın alma gücü açısından OECD ülkelerinin oldukça gerisinde olduğumuz da başka bir gerçek.

Ancak vergi takozu oranını düşürmek adına yapılacaklardan ilki GVK m.23/18’de yer alan asgari ücret istisnası yöntemi olan dekot (vergiden indirim) sistemini matrahtan indirim yöntemine dönüştürmektir.

Ayrıca asgari ücretli hariç diğer tüm ücretlilerin ücret gelirlerini yıllık beyanname ile beyan edilmesi sağlanıp yapılan stopajlar mahsup edilirken Yİ-ÜFE oranında endekslenip mahsup edilmesi sağlanabilmelidir. Yıllık beyanname ile beyan edilmesi durumunda ise GVK m.89 uyarınca bazı giderler indirim konusu yapılabilmektedir. Ücretlinin bunu beyan etmemesi durumunda bu indirimlerden yararlanamayacak ve böylece ücrete ilişkin vergi yükü yıllık beyanname veren ücretliye göre daha fazla olabilecektir.

İlaveten ücret geliri elde edenler için GVK m.103’te yer alan artan oranlı tarifenin ilk dilimi olan yüzde 15 oran ile sabitlenmesi hakkaniyet gereğidir. Zira ücretliler, her yıl yeniden değerleme oranıyla artırılan GVK m.103’te yer alan tarife basamaklarına enflasyon dönemlerinde takılmakta ve daha fazla vergi verebilmektedirler. Ülkemizde stopaj (tevkifat-kaynakta kesme) uygulaması tüm gelir unsurları için düz oranlı iken sadece ücretliler için artan oranlı bir yapıya sahiptir. Bu münasebetle ücret gelirleri ile alakalı yukarıda bahsedilen GVK m.23/18’deki uygulama şeklinin (dekot sisteminden matrahtan indirim usulüne geçilmesi) değiştirilmesi ve/veya ücret gelirlerine uygulanan vergi oranının artan oranlı yapıdan çıkarılarak GVK m.103’teki ilk dilime karşılık gelen oranın (yüzde 15) uygulanması vergi takozu oranını daha da düşürebilecektir.

                                                               /././

Ali Koç-Aziz Yıldırım yarışını aşan bir ilgi (Yalçın Doğan)

Genel ve yerel seçimlerden çevre felaketlerine, yoksulluktan sağlık, eğitim, adalete erişilmesindeki güçlüklere, hak arama mücadelelerine, kadın cinayetlerine, cinsel istismarlara, siyasi gelişmelere kadar her konu TV kanallarında gece gündüz tartışılıyor. Ama hiçbiri Ali Koç ile Aziz Yıldırım tartışması kadar rekor izlenme oranına ulaşmıyor

Her şey Fenerbahçe teknik direktörlüğüne Jose Mourinho’nun adının geçmesiyle başlıyor.

Fenerbahçe’de başkanlık seçimi böylelikle pek çok konunun önüne geçiyor. Seçimin zirveye ulaştığı an önceki akşam HABERTÜRK’te iki başkan adayının Ali Koç ile Aziz Yıldırım’ın canlı yayında karşı karşıya geldiği tartışma programı.

Türk televizyon tarihinde, rating ölçümüne geçildiğinden bu yana, iki adayın katıldığı canlı yayın yüzde 78 ile izlenme rekoru kırıyor.

Genel ve yerel seçimlerden çevre felaketlerine, yoksulluktan sağlık, eğitim, adalete erişilmesindeki güçlüklere, hak arama mücadelelerine, kadın cinayetlerine, cinsel istismarlara, siyasi gelişmelere kadar her konu TV kanallarında gece gündüz tartışılıyor. Ama hiçbiri Ali Koç ile Aziz Yıldırım tartışması kadar rekor izlenme oranına ulaşmıyor. 

Taraftar kitlesi

Bu nasıl oluyor?..

Türkiye’de dört büyük takımın Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor’un taraftar kitlesi ile ilgili zaman zaman anketler yayınlanıyor.

Ocak 2023’te özel bir araştırma firmasının elde ettiği sonuçlara göre...

Türkiye’de en çok taraftara sahip takım Galatasaray. Onu sırayla Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor izliyor.

Mart 2024’te, yaklaşık üç ay önce yapılan bir ankette yine aynı sonuç çıkıyor.

31 milyon Galatasaray, 27 milyon Fenerbahçe, 16 milyon Beşiktaş, 3.5 milyon Trabzonspor taraftarı olduğu tahmin ediliyor.

Ancak, Ali Koç-Aziz Yıldırım TV tartışması bu sayıları geride bırakıyor.

En çok taraftara sahip Galatasaray’ın rekor puanla şampiyon olması bile, bu tartışma kadar yankı uyandırmıyor.

Mourinho etkisi

Sondan başlarsak...

Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğü için Mourinho’nun adı geçmeye başlamasıyla birlikte, Fenerbahçe en çok konuşulan konuların zirvesine oturuyor.

İngiltere’de “Special One”, Özel Biri, olarak anılan Mourinho tüm zamanların en iyi teknik direktörleri arasında yer alıyor.

Dört ülkede, Portekiz, İspanya, İngiltere, İtalya’da lig şampiyonluğu kazanan dünyadaki beş teknik direktörden biri. Kazandığı Avrupa kupalarını da eklersek, büyüleyici bir isim. 

TV’ler, radyolar, yerel basın, ulusal medya Mourinho’nun Fenerbahçe’ye gelişine haklı olarak büyük ilgi gösteriyor, her gün, her haber bülteninde o var. Böylesine iddialı ve pahalı bir isim bizim spor tarihimizde ilk.

Fenerbahçe’de başkanlık seçimi tam bu zaman dilimine rastlıyor.

Ligden çekilme ve devamı

Galatasaray ile Fenerbahçe arasında nefes kesen şampiyonluk yarışının etkisini unutmak yanlış olur.

Yarış sırasında iki kulüp arasındaki tatsız laf atmalar, çekişmeler dikkatleri aylarca o rekabete çekiyor.

Ali Koç’un hakaretleri, Galatasaray’ın benzer tonda karşılık vermesi...

Fenerbahçe’nin on yıldır şampiyonluktan uzak kalmasını “siyasete bağlama imaları”, Süper Kupa Finali’ne Galatasaray karşısında 16-17 yaşındaki çocuklarla çıkması...

Hatta, “ligden çekilme opsiyonu dahil” diyerek, kimsenin aklına gelmeyecek ihtimalden söz etmesi Fenerbahçe’yi “talk of the town”, herkesin üzerinde konuştuğu konu haline getiriyor.

Yirmi yıl başkanlıktan sonra çekilen, altı yıllık araya rağmen, yeniden başkanlığa adaylığını koyan Aziz Yıldırım’ın payını inkâr etmek olmaz.

İkisi de sinirli, uzlaşmaz

Mourinho ile birlikte Ali Koç-Aziz Yıldırım söz düellosu her geçen gün toplumun dikkatini daha çok Fenerbahçe’deki başkanlık yarışına çekiyor.

İkisinin de lafının kantarı yok.

İkisi de ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor.

İkisi de sinirli ve uzlaşmaz.

İkisi de kavgacı.

İkisi de rakiplerine sataşmayı adet haline getirmiş.

İkisi de çelişkili konuşuyor.

İkisi de iyi eğitim almış ama ikisi de o eğitimi inkâr eden tavırlar sergiliyor.

Eh, medya da bu kadar lezzetli bir yarışı kaçırmıyor. İki başkan bir o kanalda, bir bu kanalda. 

Tartışma özlemi

Ali Koç-Aziz Yıldırım canlı yayının bu ölçüde ilgi uyandırmasına başka nedenler de eklenebilir.

Bir de...

TV’de siyasi parti liderlerinin özellikle seçimlerde canlı yayın tartışmalarına duyulan özlem.

Dünyada bu açıdan en çok ilgi gösterilen canlı yayın programı, 1960 yılında Amerika’da John Kennedy ile Richard Nixon arasındaki tartışma, 60 milyon kişi izliyor. Canlı yayından galip çıkan Kennedy başkan seçiliyor.

Dünyada pek çok ülkede seçimler öncesinde liderler TV’lerde canlı tartışma programına katılıyor.

Türkiye hariç.

Bizde son siyasi canlı yayın tartışması 2002’de CHP lideri Deniz Baykal ile AKP lideri Tayyip Erdoğan arasında.

Demokrasi kayıplara karıştığı için liderler arasında canlı yayın tartışmaları da kayıplara karışıyor. Halk o kadar istemesine rağmen.

Ali Koç-Aziz Yıldırım canlı yayına gösterilen ilgide, belki biraz da bu özlemin payı var.

(T24)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder