Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız -Zeki Gül/Evrensel
Bir gün uyandığımızda aile hekimliği zincirleri kuran özel şirketlere yasal izin verildiğine rastlarsak sakın şaşırmayalım. Aynen şehir hastaneleri gibi. Geçmişin SSK hastaneleri misali aile hekimliği modeli de binasından olanaklarına, iş yükünden bütçe eksikliğine halkın nezdinde itibarsızlaştırılıyor. Bekleme odası olmayan, yer yer bodrum katlarında binalarda hizmet vermeye zorlanıyor aile hekimleri.
Bu modelin karşısına içinde şık kafeteryası, ücretli de olsa çocuk oyun alanı, bol neon ışıkları, konforlu bekleme salonu olan zincir aile hekimliği konduğunda sonuç maluma çıkar. Model zaten hazır: Aynen şehir hastanelerinde olduğu gibi Sağlık Bakanlığı arsayı bedava verir, şirketlere en az 25 yıl boyunca kira ve bina bakım parası öder, yetinmeyip yüzde 70 doluluk garantisi verir. Aile hekimlikleri binalarına ayrılmayan bütçenin bu aile hekimliği şirketlerine cömertçe aktarılacağını tahmin etmek zor değil.
Günümüzde aile sağlığı merkezleri fizik yapısı ve çalıştırılan personele göre A-B-C-D- ve sınıfsız olarak beş gruba ayrılmakta, cari giderleri de bu sınıflamaya göre ödenmektedir. Sağlıkta eşitsizlikleri yasal düzlemde meşrulaştıran şu anlayışa bakın hele. Şimdi bunun karşısına şirket zincirlerini koyduklarını düşünün...
Her ne kadar aile hekimliği modeli özelleştirmenin ‘mış gibi' hali olsa da piyasacı anlayış er geç bu ‘mış gibi’ halinden sıyrılmak isteyecektir. Hasılı tam gaz özelleştirme diye de okuyabiliriz bunu. Sağlık Bakanlığının hazırladığı yeni “Performans ve Ödeme Yönetmeliği”ni bu gözle de ele almakta yarar var.
Birinci basamak sağlık hizmetleri sağlık ocağı modeli ile çok önemli kazanımlar sunmuştu ülke sağlık ortamına. Çiçek hastalığının bu coğrafyada sona ermesinden, kızamık ve diğer çocukluk bulaşıcı hastalıklarının aşı ile azaltılmasına, üreme sağlığından okul sağlığına önemli işler başarılmıştı. Derken tam yirmi yıl önce Düzce'de sonrasında tüm ülkede birer birer kapatılıp aile hekimliği modeline geçilmiş oldu. Gelinen noktada aile hekimliklerinde aşı yok!
Aile sağlığı merkezleri ticari bir kuruluş gibi kurgulanmış, hekimlere işletme görevi verilmişti. Ancak bakanlığın aylık gönderdiği cari gider ödemeleri masrafları karşılamaktan uzak. Hasılı bir özelleştirme modeli aile hekimliği sistemi.
Eğitim ve sağlık bir arada konuşulurken köy enstitüleri ile birlikte anılan bir modeldi sağlık ocakları. Kapatılmaları tesadüf değildi. Elbette eleştirilen yönleri de vardı ama kazanımlarını unutamayız. Şimdi hem eğitim hem sağlık aynı hızda özelleştiriliyor.
Sağlık Bakanlığı tüm itirazlara rağmen 1 Kasım günü "Performans ve Ödeme Yönetmeliği"ni yürürlüğe soktu. Hekim meslek örgütü TTB'nin de içinde yer aldığı birinci basamak sağlık hizmetini sunan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının örgütleri bu bağlamda 6-7-8 Kasım günleri iş bırakma kararı aldılar. Sadece özlük hakları için değil halkın sağlık hakkı için de itiraz ediyorlar. Ortak açıklamalarında son yönetmeliğe dair şu başlıklar dikkat çekiyordu:
* Koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik gerekli düzenlemeleri içermemektedir.
* Hastalara ve koruyucu hekimlik uygulamalarına yeterli zaman ayrılabilmesine fırsat vermemektedir.
* Kendi içinde taşıdığı çelişkili uygulamalar ile hekimlerle hastaları karşı karşıya getirerek şiddete zemin hazırlamaktadır.
* Belli ilaç gruplarının reçetelenmesi ve sevkleri sınırlayarak hekim bağımsızlığına müdahale etmektedir.
* Karmaşık hesaplamalar ile ulaşılması mümkün olmayan, ulaşılsa bile halk sağlığı için faydasız performans kriterleri içermektedir.
*Hekimlerin ve aile sağlığı emekçilerinin iş ve gelir güvencesini ortadan kaldırmaktadır.
Hasılı anlatılan bizim sağlık hikayemiz. Aile hekimlerinin talepleri sermayenin değil halkın yararınadır. Her ne kadar kendisi de örtülü ve kısmi bir özelleştirme modeli olsa da 'aile hekimliği zincir işletmelerinin' önündeki en büyük engel aile hekimlerinin örgütlü mücadele dinamikleridir.
SSK işçilerindi, el konuldu. Kuyrukları mumla arıyor işçiler. Şimdi devlet hastanelerinden randevu almak imkansıza yakın. Mecbur bırakılan SGK anlaşmalı özel hastaneler ise çok yüksek ek fark almakta.
Eğer aile hekimlerinin mücadelesini yalnız bırakırsak bir ihtimal ileride yerine ikame edilecek özel şirket aile hekimliği zincirleri aynen SGK anlaşmalı özel hastaneler gibi her muayene ve işlemden ücret talep edecektir.
Sağlık tek kişilik bir öykü değildir. Unutmayalım.
Sağlıcakla kalın. /././
Aile hekimliği sezon finali-Osman Öztürk/Birgün-
50'li yıllarda Sirkeci Emniyet Amirliği’nde görevli üç polis memuru emekli olur ve birlikte bir iş kurmaya karar verirler. Hangi işi yapalım diye düşünürken içlerinden birinin aklına bir fikir gelir. Karakol kuralım!
Civardan bir bina kiralar; masaydı, sandalyeydi, daktiloydu donatırlar. En son Büyük Postane civarındaki mühürcülere mühürü de kazıtıp tabelayı asarlar. Küçükpazar Karakolu!
Sonra o günlerde göreve yeni başlayan Sirkeci Emniyet Amiri’ni tebriğe gider, o arada personel eksikliğinden bahsederek karakola üç polisin daha tayin edilmesini sağlarlar. Böylece üç girişimci kafadarın kurduğu özel karakol resmi karakol gibi yıllarca faaliyetini sürdürür.
Yalnız bir kış karakollara kömür dağıtımı sırasında görevli polis memurunun dikkati sayesinde foyaları ortaya çıkar! Hikaye orada son bulur.
∗∗∗
Eskiden kulaktan kulağa anlatılan, şimdilerde internette dolaşan bu hikaye tabii ki hayaliydi ama bir benzeri AKP döneminde gerçek oldu.
“Sağlık Reformu”nun ilk icraatlarından biri olan Aile Hekimliği Türkiye Modeli, AHTM’den bahsediyorum. Binayı doktor buluyor, tefrişatı doktor yapıyor; elektriği, interneti, kirayı, hatta çalışan personelin maaşını doktor ödüyor ama sözde kamu dairesi!
Tayini çıkan ya da emekliye ayrılan hakimin mahkeme kürsüsünü, sanık sandalyesini, bilgisayarları filan söküp beraberinde götürdüğünü ya da yeni gelecek hakime hava parası karşılığı devrettiğini düşünebilir misiniz? AKP’nin AHTM’si işte öyle bir şey. Aynıyla vaki; geçtiğimiz yıllarda Büyükada’da bir aile hekimi, giderken eşyalarını da gemiye yükleyip götürmüştü!
∗∗∗
AKP AHTM’yi kurmak için hem Sağlık Ocağı Modeli, SOM’u, hem de bütün sağ partiler gibi isminden dahi ikrah ettiği Sağlıkta Sosyalleştirmeyi yıktı.
İlk olarak SOM’da bütüncül olan koruyucu hekimlikle tedavi edici hekimliği birbirinden ayırıp birinci basamak sağlık hizmetlerini parçaladı. Koruyucu hekimliği Toplum Sağlığı Merkezleri, TSM’lere; tedavi edici hekimliği Aile Sağlığı Merkezleri, ASM’lere dağıttı.
İkinci olarak SOM bölge tabanlı, yani kendi bölgesinde yaşayan bütün nüfustan sorumlu iken AHTM ile liste tabanlı örgütlenmeye geçildi. Aile hekimleri sadece kendi listelerine bağlı kişilerden sorumlu kılındı.
Son olarak da SOM’da minimum bir hekim, bir hemşire, bir ebe ve bir sağlık memurundan oluşan ekip AHTM’de maksimum bir hekim ve bir “aile sağlığı çalışanı”na daraltıldı.
∗∗∗
TTB ve SES AKP’nin AHTM’sine karşı uzun yıllar mücadele etti. Düzce’de, Denizli’de, İzmir’de, Samsun’da kitlesel direnişler örgütledi. Birçok TTB, SES aktivisti idari baskıları, sürgünleri göze alarak, bedeller ödeyerek aile hekimi olmayı reddettiler.
Aslında hikayenin sonu baştan belliydi. Ancak AKP daha yıllardır itibarsızlaştırılmış pratisyen hekimleri sözde aile hekimi ünvanı ve eskisinden daha yüksek ücretler vererek, havuç-sopa yöntemiyle ikna etti.
Akabinde “vizyon”larını “Ülkemizdeki Aile Hekimliği uygulamasını Dünya’da model alınan bir noktaya getirmek”, “misyon”larını “sadece aile hekimliği sistemindeki aksaklıkları çözmek” olarak tanımlayan dernekler kuruldu.
Böylece aralarında AKP muhaliflerinin de olduğu aile hekimlerinin çoğunluk talebi “Güçlü aile hekimliği” oldu.
∗∗∗
AHTM’nin kurucusu ve yılmaz savunucusu eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’dı. Sonraki Bakanlar aynı performansı göstermedi.
Şimdiki Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun AHTM’ye bakışı ise sade ve net. “Madem ki koruyucu hekimlikle tedavi edici hekimliği ayırdık, madem ki ASM’lerde ağırlıklı olarak poliklinik yapılıyor; hastane hekimlerini de sıkabildiğimiz kadar sıktık, o halde ben de devasa hasta yükünü ASM’lere yıkarım!”
“Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” işte bu zihniyetin ürünü olarak yayınlandı.
Aralarında ne yazık ki daha iki yıl önce TTB’yi savcılıklara ihbar eden sözde hekim sendikaları ve aile hekimi derneklerinin de bulunduğu sağlık örgütleri geçtiğimiz hafta TTB’nin çağrısıyla bir araya geldi ve ASM’lerde eylem kararı aldı. Yayınlanan ortak talepler hala AHTM’nin özünün doğru okunamadığını gösterse de eylem iyidir.
Dahası, ASM başına düşen nüfusun iki bine indirilmesini isterken “Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği ve ekip anlayışını gözeten bir sistem inşa edilinceye kadar” diyerek şerh düşülmesi kıymetli.
Şurası açık ki AKP’nin AHTM’sinin içinde kalarak hekimlerin, sağlık çalışanlarının haklarını savunmak mümkün değil. Çıkış için tek yol AHTM’yi toptan geri dönüşüm kutusuna göndermek.
Aile hekimliğinde sezon finaline gelindi.
/././
Aile hekimleri istifa ediyor-Sibel Bahçetepe/Birgün-
Aile hekimleri, ebe ve hemşireleri, Aile Hekimleri Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğini protesto etmek için yarından itibaren 3 gün iş bırakacak. Çalışma koşullarının zorlaştığını belirten ve istifa etmeye başlayan aile hekimleri "Sağlık sistemine dinamit konuldu" dedi.
Aile hekimlerinin ve meslek örgütlerinin "eziyet yönetmeliği" olarak nitelendirdiği ve 1 Kasım'da yürürlüğe giren "Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" sonrası aile hekimlerinden istifa haberleri de gelmeye başladı.
Aydın'da 20 aile hekiminin istifa ettiği, diğer illerden de önümüzdeki günlerde benzer haberlerin geleceği belirtildi. Yönetmeliğe tepki gösteren aile hekimleri ve çalışanları yarından itibaren 3 gün (5-6-7 Kasım) iş bırakma eylemi yapacak.
Aile hekimlerinin görüşü alınmadan Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni “Aile Hekimliği Yönetmeliği” sahada büyük bir tepki dalgası yarattı. Türkiye genelinde, 5-7 Kasım tarihlerinde iş bırakma eylemi yapacak olan aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının yanı sıra, çeşitli illerden art arda istifa haberleri de geliyor. Bu gelişme, yönetmeliğin yol açtığı huzursuzluğun boyutlarını gözler önüne seriyor.
Aile Hekimleri Çalışanları Sendikası (AHESEN) Genel Başkanı Dr. Ahmet Kandemir, özellikle entegre aile hekimliği birimlerinde istifa dalgalarının başladığını belirterek “Sadece Aydın’da 20 aile sağlığı çalışanı istifa etti. Bu istifaların diğer illerde de artarak süreceğini öngörüyoruz” dedi. Aile hekimlerini ve çalışanlarını "hiçe sayan" yönetmeliğin bir an önce geri çekilmesi gerektiğini söyledi.
SİSTEME DİNAMİT
Dr. Kandemir, yönetmeliğin sahada derin bir yara açtığını ve bunun halk sağlığını doğrudan etkileyebileceğini ifade etti ve “Bu yönetmelikle bakanlık, sahanın görüşünü yok saymıştır. Hem vatandaşlarımız hem de meslektaşlarımız büyük bir zarar görecek. Bu şartlar altında, sahada çalışan arkadaşlarımız meslekten ayrılmak zorunda kalacaklar. Halkımız, aile hekimine ve sağlık çalışanına ulaşmakta ciddi zorluklar yaşayacak" uyarısında bulundu.
Aile hekimleri ve sağlık çalışanları, taleplerini duyurmak için illerde basın açıklamaları yaparak miting düzenlemeye ve iş bırakma eylemlerine devam edecek. Dr. Kandemir, bu sürecin sorumluluğunun Sağlık Bakanlığı’nda olduğunu ve taleplerinin yerine getirilmemesi halinde daha fazla sağlık çalışanının sistemden ayrılacağını kaydetti.
"BİLİM VE TIPLA İLGİSİ YOK"
Birlik ve Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Mengücük de Sağlık Bakanlığının bu tavrıyla adeta kendilerine “hodri meydan” dediğini belirterek, “Bu çağrıya kayıtsız kalmamız mümkün değildi, biz de meydanlardayız, iş bırakıyoruz” dedi. Mengücük, bu yönetmelikte yer alan ve meslek onurunu zedeleyen tarafların kabul edilemez olduğuna dikkat çekerek, yönetmeliğin toplum sağlığına, koruyucu sağlığa ve insan sağlığına hiçbir katkısı olmadığını söyledi. Mengücük, şöyle devam etti:
“Söz konusu yönetmelikte yer alan değerlendirme ve ücretlendirme kriterlerinin bilim ve tıpla bir ilgisi yok. Bu ölçüler hem meslek onurumuzu zedeleyici, hem de hekim, ebe ve hemşirelerin istek ve iradesi dışındaki koşulları dayatarak ücretlendirme öngörüyor. Örneğin 6 ay süre ile hastanın aile sağlık merkezine başvurmaması halinde ücrette kesintiye gidiliyor. Dünya literatüründe asla böyle bir şart söz konusu değil. Yine bizim isteğimiz dışında gerçekleşen başka bir durumda daha kesinti öngörülüyor. Hastaların aile sağlık merkezi dışındaki sağlık tesislerine başvuruların sayısı 7 ile sınırlandırılıyor. Oysa her sağlık sorununu bizim çözmemiz mümkün değil. Mecburen çözemediğimiz durumlarda hastayı hastaneye branş uzmanlarına yönlendirmek durumundayız. Buna sayı kısıtlaması getirilmesi hastalar için de sakıncalı. Hekim kanaatine ve tedavi hürriyetine müdahale söz konusu ve biz mesleğimizin ilkelerine sahip çıkmakta ısrarlıyız…”
İSTİFALAR ARTAR
Sağlık Bakanı'nın yönetmelik hazırlanırken uzun bir hazırlık süreci geçirildiğini ve iki aile hekiminden görüş alındığını söylediğini anımsatan Mengücük, 60 bin çalışanı bulunan bir sahayı yakından ilgilendiren bir konuda sadece iki aile hekiminden ya da iki bürokrattan görüş alınmasının sağlıklı ve doğru olmadığını açıkladı.
Mengücük “Tüm meslek örgütleri ve sahada çalışanlar olarak hazırlanacak yönetmelikte söz sahibi olmak ve görüş bildirmek istiyoruz. Bölgeye, nüfusa ve nüfus yapısına göre ortaya çıkan sorunlar ve gereklilikler üzerinden yeni yönetmeliğin hazırlanmasını istiyoruz” diye konuştu.
Bu tür yönetmeliklerle sorunların çözülmediğini, aksine yeni sorunlar eklediğini anlatan Dr. Derya Mengücük, bu yönetmelik nedeniyle işten ayrılacak birçok hekim, hemşire ve ebe bulunduğuna dikkat çekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder