23 Kasım 2024 Cumartesi

Patronlar kalifiye sömürü istiyor -Cem Şimşek / Evrensel

MÜSİAD ve UTESAV ‘Türkiye’nin Göç Raporu’nu yayımladı. Raporda göçmenlerin ucuz emeğinden daha etkin yararlanılması amacıyla hukuki ve sosyal engellerin aşılması için öneriler sıralanıyor.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ile Uluslararası Teknolojik Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (UTESAV) ‘Türkiye’nin Göç Raporu’nu yayımladı. Raporda göçmenlerin ucuz emeğinden daha etkin yararlanılması amacıyla hukuki ve sosyal engellerin aşılması için öneriler sıralanıyor. 81 ilden 425 şirket ile yapılan anket üzerine inşa edilen raporun özetinde Türkiye kapitalizminin ihtiyaç duyduğu nitelikli ve ucuz iş gücü ihtiyacını karşılamak üzere göçmen emeğinden, yeni pazarlar için göçmen sermayesi ve ilişkilerinden daha fazla yararlanmak için adım atılması isteniyor. Ankette göçmen çalıştıran şirketlerin yüzde 75’i “Yerli işçi bulamadıkları”nı iddia ediyor. Göçmen işçi çalıştırmayan şirketlere çalıştırmama nedenleri sorulduğunda ise büyük oranda “Çalışma iznini almanın zorluğu” yanıtı veriliyor.

MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı’nın raporda yer alan mesajı çarpıcı: “Göçmen girişim ruhu, sermayesi ve emeğiyle gelen ve ekonomiye katkı yapan taze bir gücü ifade ediyor. Türkiye’nin kendi ayağını bağlayan mevzuatıyla yeterince istifade edemediği dinamik bir güç. Göçmenlerin çalışmaya ihtiyacı var; Türkiye ekonomisinin de onların çalışmasına. Ekonomik tablo bu kadar net iken ülke ekonomisinin gereklerini mülteci veya göçmen karşıtlığına feda etmemek gerek. Türkiye’nin gelişen ekonomisinin sadece Suriyeli ve Afganistanlı göçmenlerin emeğine değil, fazlasına da ihtiyacı var.”

UTESAV Başkanı Ahmet Doğan Alperen ise ABD, Almanya ve Kanada ekonomilerinin büyümesinde göçmenlerin ucuz iş gücünün rolüne dikkat çekerek “Bu ülkeler göçün nasıl büyük fırsatlar yaratabileceğinin en somut örnekleridir” diyor. Raporun politika önerilerini sıralayan Alperen, “Göçmenlerin eğitim ve istihdam olanaklarına erişimi artırılmalı, hukuki statüleri netleştirilmeli. Göçmenlere yönelik girişimcilik destek programları düzenlenmeli, iş kurma süreçlerinde karşılaştıkları bürokratik engeller azaltılmalı” çağrısında bulunuyor.

Raporda geçici koruma statüsündeki kişilere otomatik çalışma izni sağlanması, diğer göçmen gruplarına yönelik çalışma izinleri süreçlerinin hızlandırılması isteniyor ve bunun iş gücü piyasasındaki açıkların kapatılmasına olanak tanıyacağı belirtiliyor. Ayrıca göçmenlere verilecek mesleki eğitim programları ve dil kursları ile niteliksiz iş gücünün yeteneklerinin geliştirileceği belirtilerek “kalifiye” edilen iş gücünden daha verimli yararlanılabileceği vurgulanıyor.

Hukuki mevzuatın göçmen emeğinin yeterince sömürülmesine, göçmen sermayesinden daha etkin yararlanılmasına engel olduğu vurgulanan raporda, “Türkiye’nin göç yönetiminde hukuki çerçevenin güncellenmesi gerek. Göçmenlerin hukuki statülerine ilişkin belirsizlikler hem toplumsal uyum hem de ekonomik katkı açısından önemli bir engel teşkil etmektedir” deniliyor.

Amerikan ekonomisinden örnek verilen raporda kayıtlı çalışan göçmenlerin ekonomiye katkılarının yüzde 5’e yakın; kayıt dışı çalışan göçmenlerin katkısının ise yaklaşık yüzde 3.1 olduğu ifade edilerek kayıt dışı çalıştırılan işçilere yasal çalışma hakkı verilmesi isteniyor.

Patronlar Türkiye-Suriye sınırındaki geçici güvenlik bölgelerini de henüz yararlanılmayan yeni bir pazar alanı ve fırsat olarak gördüklerini ifade ediyorlar raporda. Bu doğrultuda geçici güvenli bölgelerin hukuk, ekonomi ve sosyal hayat açısından tercih edilebilir hale gelmesini sağlayacak önlemler alınması, serbest ve canlı bir iktisadi hayatın tesis edilmesi için adım atılması isteniyor.

İŞÇİLERİN REKABETİ PATRONLARIN GANİMETİ

Raporda göçmen ve yerli işçiler arasındaki rekabet de “ganimet” olarak görülüyor. Patronların göçmenlerin ucuz iş gücüne duyduğu ihtiyaç şu şekilde örnekleniyor: “Tarım sektöründe göçmenler tarlada kalan ürünleri toplamaktadır. Göçmenlerin sağladığı ucuz iş gücü olmasa o ürünlerin tarladan toplanamayacağı tahmin edilmektedir. Çünkü işçi maliyetleri ürünlerin satıldığında elde edilebilecek gelirden fazla olduğunda ürünler tarladan toplanmaması çiftçi veya tarım işletmesi açısından daha mantıklıdır. Göçmenler yerlilerin çalıştığından daha ucuza çalıştığı için, tarlada kalması muhtemel bazı ürünlerin de piyasaya girmesine imkan sağlamaktadır.”

Göçmenlerin yerel halkın yapmak istemediği, ağır işlerde çalıştırıldığına vurgu yapılan raporda bu durumun göçmen işçilerin yerel halkın işini elinden aldığı iddiasıyla çeliştiği savunuluyor ve daha ileri gidilerek “Bazı durumlarda, yerli iş gücü ile göçmen iş gücü birbirini tamamlayıcı olabilir” deniliyor. Bu tez şu örnekle açıklanıyor: “Eğer pideleri pişirmeye talip olan kişi çok yüksek ücret isterse bu durumda pide işletmesinin sahibi yeterince kâr elde edemeyeceğini düşünüp pideciyi kapatmayı düşünebilir. Fakat Suriyeli bir göçmen eğer kendi ülkesinde taş fırında ekmek yapmayı biliyorsa, Türkiye’ye geldiğinde bir pidecide taş fırın ustası olarak ucuza çalışıp o iş yerinde Türk garsonların da istihdam edilmesini mümkün kılabilir. Eğer işletme yeterince kârlı olursa, ikinci üçüncü pideciyi de açabilir ve bu da daha fazla garson ve işletme müdürü istihdamı anlamına gelebilir.”

Raporda işsizlik konusunda gizli iki itirafa da yer veriliyor:

“Çoğu insan, Suriyeli bir işçinin daha önceden bir Türk işçi tarafından yapılan işi yaptığını fark etmekte. Suriyeli işçiler sayesinde yerli işçiler daha katma değeri yüksek işler için serbest kaldı.” Raporda bahsi geçen bu serbestlik elbette patronların ucuz iş gücü tercihinin sonucu oluşan işsizlik hali.

“Suriyelilerin gelmesiyle yerli halk kayıt dışı piyasadan büyük oranda çıkmıştır. Düşük eğitimli ve kayıt dışı sektörde çalışan Türk erkekler kayıtlı sektörlere yönelirken, Türk kadınlar kayıt dışı sektördeki fiyat düşmesi ile rekabet edemeyip iş gücünden çıkmıştır.”

Raporda buna ilişkin göçmen işçilerin “Düşük ücrete, gayriresmi işlerde çalışmaya daha yatkın oldukları” iddiası öne sürülerek Türkiyeli işçilerin Suriyeliler ile rekabet edemeyeceklerini fark ettikleri anlatılıyor.

Göç öncesi ucuz iş gücü ihtiyacını çocuk emeği üzerinden karşılayan patronların göç sonrası bu ihtiyacı göçmen emeği ile telafi ettiği ve bu nedenle yerli çocukların istihdamında düşüş yaşandığı da raporun tespitleri arasında. Ancak bugünkü çocuk işçiliği verileri düşüşün bugüne uzanan bir istikrar kazanmadığını gösteriyor. Raporun çarpıcı noktalarından biri de Suriyelilerin gelmesiyle kayıp (İstihdama veya eğitime katılmayan) kız çocukları oranının artması.

Raporda göçün başladığı yıllarda Suriyelilerin ucuz ve kayıt dışı iş gücü sağlaması ile tüketici fiyatları genel düzeyinin yaklaşık yüzde 2.5 düştüğü hatırlatılıyor. Ucuz göçmen emeğinin kullanıldığı sektörlerdeki fiyat düşüşlerinin ise yaklaşık yüzde 4 olduğu vurgulanıyor.

ARAP SERMAYESİNE TEŞVİK YAĞDIRILSIN İSTİYORLAR

2022’den bu yana Suriye ve Arap sermayesinin Türkiye’den göçünün açıkça arttığına değinilen raporda bu göçün nedenleri Türkiye ekonomisindeki istikrarsızlıklar, yurt dışında sağlanan teşvikler ve Türkiye’de artan nefret söylemi ve ırkçılık, yasal koruma çerçevesinin zayıflığı olarak sıralanıyor.

Gaziantep’ten bir patronun şu ifadelerine yer verilerek Suriyelilerin elindeki sermayenin Türkiye’de yatırıma dönüşmesi için diğer ülkelerde sağlanan teşviklerin burada da sağlanması isteniyor: “Türkiye’deki birçok yatırımcı, yatırımlarını diğer ülkelere taşıma konusunda cazip teklifler aldı. Suudi Arabistan, tüm ihracatçılara tesis için gerekli araziyi ücretsiz sağlama, yılda sadece 100 Suudi riyali ücretle yüz işçiye vize verme gibi imkanlar sağladı.”

Göçmen girişimcilerin yatırımları yeni pazar alanlarına erişim açısından da fırsat olarak görülüyor. Bu strateji Bursa’dan plastik granül üreten bir fabrika sahibinin aktarımları ile somutlanıyor: “Bursa sanayi şehri olmasına rağmen Arap ithalatçıları tarafından pek bilinmiyordu. Suriyelilerin varlığı sayesinde Arap ithalatçıları çekebildiler. Böylece Bursa, İstanbul ile rekabet eden ana bir ihracat şehri haline geldi. Arap ülkelerine yapılan ihracat bu ülkelerle bağlantı kuran Suriyeliler sayesinde artmıştır.”

PATRONLAR SINIRSIZ SÖMÜRÜ İSTİYOR: İKAMET VE SEYAHAT ENGELİ

Geçici koruma statüsü bulunan göçmenlere dönük uygulanan ikamet ve seyahat sınırlamalarına dikkat çekilen raporda engellerin maliyeti yine “serbest piyasa” gözlüğü ile açıklanıyor. Gaziantep ve Ankara’da inşaat şirketi patronundan yapılan aktarım şöyle: “Deprem sonrası inşaat sektöründe iş gücüne talep arttı. Suriyeli işçilerin seyahat izni alma sürecinin karmaşıklığı nedeniyle bu iş gücünden yararlanma imkanı çok sınırlıydı. Hatay’da bir proje üzerinde çalışıyorduk, gerekli belgeler eklenmesine rağmen göçmen işçilerin seyahat izin başvuruları reddedildi. Projeyi zamanında teslim etmek zorundaydık. İşçiler kaçak olarak geldi. Çalışma sırasında bazı denetim ekipleri işçilere ve bize para cezaları verdi.”

PATRONLAR UCUZ İŞ GÜCÜNÜ SURİYE’YE GÖNDERMEK İSTEMİYOR

Raporda 425 şirket ile yapılan anket sonuçlarına dair çeşitli istatistikler de sıralanıyor:

* Patronların yalnızca yüzde 14.4’ü göçmenlerin ülkelerindeki şartlar düzelmese bile geri gönderilmeleri gerektiğini ifade ediyor.

* Patronların yüzde 55.5’i çalışma izninin kolaylaştırılması gerektiğini düşünüyor.

* Ankete katılan şirketlerin ancak yüzde 33.5’i göçmen çalıştırıyor. (Ucuz göçmen iş gücünün bu kadar ısrarlı ifade edildiği raporda bu verinin düşük olması kayıt dışı çalıştırılan göçmenlerin gizlenmek istendiği şüphesini yaratıyor.)

Göçmen çalıştıran işletmelere göçmen çalıştırma nedenleri, göçmen çalıştırmayan işletmelere de çalıştırmama nedenleri sorulmuş. Verilen yanıtlar patronların göçmenlere  bakışının kendi sınıf çıkarlarıyla çerçevelendiğinin iyi bir özeti.


EĞİTİMİ NİTELİKLİ UCUZ İŞ GÜCÜ İÇİN İSTİYORLAR

Raporda eğitimin göçmen entegrasyonu açısından önemine de dikkat çekiliyor. Yoksul göçmen ailelerin çocuklar arasında okullaşma oranının düşük olduğu, yoksul göçmen çocukların ağırlıklı olarak çalıştığı belirtiliyor. Okullarda göçmen çocuklara dönük ayrımcılıklara da değinilen raporda ayrımcı yaklaşım nedeniyle ekonomik gücü yüksek Suriyeli patronların çocuklarını özel okullara göndermeyi tercih ettiği belirtiliyor. Yüksek eğitimli göçmen çeşitliliğinde yüzde 10’luk artışın milli gelirde yaklaşık yüzde 6’lık artışa neden olacağı ifade edilen raporda düşük eğitime sahip göçmenlerin belirgin etkileri olmadığı belirtiliyor ve kalifiye iş gücünün üretimi için yoksul göçmen çocukların eğitime katılacağı imkanların yaratılması gerektiğini savunuyor. Raporda lise çağındaki Suriyelilerin okullaşma oranının yüzde 42 olduğu ifade ediliyor.

GÜVENLİ BÖLGE YENİ PAZAR

Raporda Türkiye-Suriye sınırında oluşturulan “güvenli bölge” de yeni ve el değmemiş bir pazar alanı olarak görülüyor. TSK’nin sınır ötesi operasyonları ve iç savaşla yerle bir edilen bu bölgelerin yeni  pazar olarak dizayn edilmesi ve ticari faaliyete açılması için gerekli adımların atılması talep ediliyor.

Anadolu Federasyonu Başkanı Turgay Aldemir’den yapılan alıntılar şöyle: “Gaziantep de 195 tane Suriyeli fabrika var. Ticaret odasına bağlı 2 bin 483 tane işletme var. Türkiye’deki 60-70 ilden daha fazla Suriyelilerin doğrudan ihracatı var; diğer ortaklıklarımız ayrı. Ayrıca çok sayıda fabrikaları döndüren işçi var. Güvenli bölgenin mutlaka “serbest bölge” olması lazım. Bugün Türkiye’nin yeni dünyaya Suriye’deki güvenli bölge üzerinden anlatacağı büyük imkanlar var. Fakat sadece güvenlik politikalarıyla olmaz. Güvenli bölgenin normalleşmesi, askeri yönetimden çıkması lazım. Orada kalkınma yardım kuruluşlarının ufkuyla olmaz.”

Cem Şimşek / Evrensel


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder