'Suriye küçülecek' diyen İlber Ortaylı'ya Kemal Okuyan'dan yanıt: ‘Osmanlıcı uyanık seni!’
İlber Ortaylı Trump döneminde Türkiye’nin bölgeyi daha kolay “düzenleyebileceğini” savundu, Suriye diye bir devletin tarihte olmadığını öne sürdü. TKP Genel Sekreteri Okuyan, Ortaylı’ya yanıt verdi.
Tarihçi İlber Ortaylı bugün Hürriyet’te yayımlanan yazısında Donald Trump’ın ikinci ABD başkanlığı döneminde Türkiye’nin “Kuzey Mezopotamya’yı daha kolay düzenleyebileceği”ni öne sürdü. Tarihte Suriye diye bir devlet olmadığı şeklindeki argümanını yineleyen Ortaylı, bu dönemde Suriye’nin büyük olasılıkla küçüleceğini ifade etti.(https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/trump-42587109)Ortaylı’ya tepki gösteren TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan “Tarihçimiz tarihi acaba nereden başlatıyor?” diye sordu.
Ortaylı bugün Hürriyet’te yayımlanan yazısında “Belki Trump’ın bu döneminde kendi bölgemizi, yani Kuzeybatı Mezopotamya’yı daha kolay düzenleyebiliriz. Zira tarihte ‘Suriye’ diye bir devlet yoktu; Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan da başarılı olmadı. Suriye büyük ihtimalle küçülecek. Geriye kalan topraklardan kimlerin ve ne gibi resimlerin çıkacağı, buradaki düzen açısından hayati önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
Ortaylı’ya sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla tepki gösteren Kemal Okuyan “İlber Ortaylı arsızı ‘Trump’ın bu döneminde kendi bölgemizi, daha kolay düzenleyebiliriz. Zira tarihte Suriye diye bir devlet yoktu; 1. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan da başarılı olmadı. Suriye büyük ihtimalle küçülecek’ diye yazmış. Tarihçimiz tarihi acaba nereden başlatıyor?” diye belirtti.
'Suriye’den koparacağın parçaların nereye monte edileceğini de söyle'
Ortaylı için “Kokuyu almış belli ki ve her yeni paylaşım girişimi öncesinde olduğu gibi yeni savaş ve işgalleri meşrulaştırmaya kalkmış” diyen Okuyan, bugünün dünyasında haritalarla oynamak isteyen herkesin emperyalist saldırganlığın bir parçası olduğunu ifade etti.
Ortaylı’ya seslenen Okuyan “Suriye’den koparacağın parçaların nereye monte edileceğini de söyle bir zahmet! Osmanlıcı uyanık seni!” diye yazdı.
https://x.com/OkuyanKemal/status/1855606473637720514
Okuyan şu ifadeleri kullandı:
“Bugün dünyaya baktığımızda pek çok ülke ‘yapay’dır. Latin Amerika’nın bu kadar parçalı olması örneğin, mantıksızdır. Daha geniş bir pencereden bakıldığında, bütün sınırlar yapay, hatta gereksizdir. Ancak insanlık bu anlamsızlığı emperyalizm denen uluslararası sistem kökten yıkıldığında, eşitlikçi bir dünya düzeni kurulduğunda aşabilir. Oraya bayağı var. Bugünün dünyasında ise haritalarla oynamak isteyen herkes emperyalist saldırganlığın parçasıdır. Suriye’den koparacağın parçaların nereye monte edileceğini de söyle bir zahmet! Osmanlıcı uyanık seni!” ***
AKP'li isimden Hizbullah'a destek: 'Devletle çatışmaya girmedi, bu örgüte de fırsat verilmeli'
"PKK'ya sağladığımız bu şansı neden Hizbullah'tan esirgeyelim" diyen AKP'li Mehmet Metiner, Hizbullah'ı savundu, örgütün "hiçbir zaman devletle savaşım halinde olmadığını" öne sürdü.Bizim TV Genel Yayın Yönetmeni Şaban Sevinç'in, "Gaffar Okkan'ın öldürülmesi olay devlete saldırı değil mi?" sorusuna cevabense Metiner, şu ifadeleri kullandı: "Tut ki içinde Gaffar Okkan'ı da öldürten bir güruh olsun. Tut ki öldürtmüş olsun. Hizbullah hiçbir zaman Emniyet Müdürü olayı dışında devletle savaşım halinde olmamıştır. Diyelim ki geçmişte oldu diyelim. PKK'ya bugün ne diyoruz, Bahçeli ne diyor? Peki PKK'ya sağladığımız bu şansı neden Hizbullah'tan esirgeyelim? Bugün Hizbullah devletle savaşım halinde değil ama PKK savaşım halinde. Dolayısıyla HÜDA-PAR Hizbullah'ın partisi değil. Velev ki partisi olsa devlet savaşım halinde olan bir örgüt değil. Böyle bir örgüt yok. Siz devletle savaşım halinde olan bir partinin örgütüyle işbirliği yapıyorsunuz, kapatılmaması gerektiğini savunuyorsunuz ama HÜDA-PAR'a gelince onun Meclis'te olmaması gerektiğini savunuyorsunuz. DAEŞ'in devletle savaştığını varsayalım ama Meclis'te de partisi var. Varsayalım seçildi Van'da belediye başkanı oldu, DAEŞ'ten talimatla yönetip, imkanları aktarırsa Özgür Özel ya da başkası belediye başkanının görevden alınması gerektiğini savunur mu savunmaz mı, kayyum atandığında destekler mi desteklemez mi?" (https://haber.sol.org.tr/haber/akpli-isimden-hizbullaha-destek-devletle-catismaya-girmedi-bu-orgute-de-firsat-verilmeli)
***
İsrail İdlib’de cihatçılara karşı konumlanan Suriye askeri mevzilerini vurdu.
İsrail’in önceki gece Suriye’ye düzenlediği hava saldırılarındaki hedeflerinden biri de bölgedeki cihatçı HTŞ’nin karşısında yer alan Suriye ordusu mevzileri oldu.İsrail önceki gece Suriye'nin kuzeyindeki Halep ve İdlib’de bazı askeri noktalara hava saldırısı düzenledi.Suriye Arap Haber Ajansı (SANA) bir askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, Cumartesi saat 00.45’te İsrail’in Halep ve İdlib’deki bir dizi hedefe hava saldırısı başlattığını duyurdu. Saldırılar sonucunda bazı askerlerin yaralandığı ve maddi hasar meydana geldiği belirtildi.
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nden yapılan açıklamaya göre ise İsrail’in Halep’in Sfire ilçesinde bulunan bilimsel araştırma merkezine ve depolara düzenlediği saldırılarda 4, İdlib’in Serakıb bölgesine saldırılarında 1 kişi yaşamını yitirdi.
Gözlemevi saldırıların "Hizbullah üyelerinin sıklıkla ziyaret ettiği" Suriye ordusuna ait iki karargahı hedef aldığını duyurdu.
İsrail’in İdlib’de Suriye ordusunu hedef aldığı saldırıysa bölgenin geniş kesiminde halen kontrolü elinde bulunduran cihatçı örgüt Heyet Tahrir’uş Şam’ın (HTŞ) ön cephesine yakın bir yerde gerçekleşti.
İsrail’in aynı gece güneyde Süveyda’da Suriye ordusuna ait bir radar üssünü de hedef aldığı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nce öne sürüldü.İsrail’den saldırılara ilişkin bir açıklama yapılmadı. ***
Kişisel veriler tehlike altında: Şüphelinin evinden 400 bin kişiye ait veri çıktı
Yurttaşların kişisel verilerinin tehlike altında olduğu yaşanan yeni bir olayla daha kanıtlandı. Bir şüphelinin evinde yapılan aramada 400 bin kişiye ait kişisel veri ele geçirildi.AKP'nin "yeni Misak-ı Milli"nin çerçevesi olarak görülmesi gerektiğini ilan ettiği kavramlardan birisi de siber vatan. Oysa yurttaşların kişisel verileri, yaşanan sızıntılar nedeniyle tehlike altında.
Bugüne kadar çeşitli şirketlerde veya resmi kurumlarda kaydı bulunan milyonlarca yurttaşın telefon numaralarından ev adreslerine kadar birçok kişisel verisinin çalındığı ortaya çıktı. Çalınan veriler kimi zaman internet üzerinden dolaşıma sokuldu, kimi zaman para karşılığında satıldı.
İktidar her ne kadar yaşanan sızıntıları yalanlasa da geçtiğimiz aylarda yaşanan bir sızıntı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun Google'dan yardım istediğine dair belgelerin ortaya çıkmasıyla doğrulandı.
Son olarak bir şüphelinin evinde yapılan aramada 400 bin kişiye ait kişisel verinin ele geçirilmesi, tehlikenin boyutunu ve alınmayan önlemleri bir kez daha gündeme getirdi.
400 bin kişisel veriyi arşivlediği ortaya çıktı
Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri 8 Kasım günü bir ihbarı değerlendirerek yaptıkları çalışmada, 23 yaşındaki Okan A. adlı kişiyi İstanbul'un Pendik ilçesinde gözaltına aldı.
DHA'nın haberine göre Asayiş Şube Müdürlüğüne getirilen Okan A.'nın yapılan incelemede hakkında "Bilişim sistemleri", "banka veya kredi kurumlarının aracı olarak kullanılması' suretiyle dolandırıcılık suçlarından toplam 61 yıl kesinleşmiş hapis cezası ve 99 bin 380 lira para cezası bulunduğu belirlendi.
2020 yılından bu yana firari olarak arandığı ortaya çıkan şüpheli hakkında yine dolandırıcılık konusunda mahkemeler tarafından çıkarılan 118 ayrı aranma kararı bulunduğu tespit edildi, 42 suç kaydının olduğu anlaşıldı.
Şüpehlinin Pendik'teki evinde yapılan aramada bulan bilgisayarı incelemeye aldı. Bilgisayarda yasa dışı bahis sitelerinde kullanılmak üzere arşivlendiği değerlendirilen 400 bin kişiye ait kimlik bilgisi ve telefon numarası bulundu. Bilgisayar geçmişe yönelik işlemlerin tespit edilmesi için Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde inceleme altına alındı.
Asayiş şube müdürlüğünde işlemleri tamamlanan şüpheli Okan A. çıkarıldığı adliyede tutuklanarak cezaevine gönderildi. ***
TRT '200 bin TL kazanıyorlar' dedi, inşaat işçileri şantiyeye davet etti: 'Gelin, anlatalım!'
TRT bir kez daha ezber bozdu. En düşük ücret düzeyine sahip inşaat işçilerinin, asgari ücretin 10 katından fazla kazandığını savundu. Bir de iş beğenmemekle suçladı. İşçilerin yanıtıysa gecikmedi.Türkiye'de iş gücü maliyetinin en düşük olduğu sektör inşaat. İşçilerin çoğu asgari ücret düzeyinde kazanıyor, kimi onu da bulamıyor. Tabloyu ortaya koyansa TÜİK verileri. Devletin istatistik dairesi bu verileri elde etmek için çeşitli sektörlerden binlerce işçiyle görüşüyor.
Ancak devletin bir başka kurumu aksini savunuyor. Kamu yayıncısı TRT, İstanbul'da bir şantiyeye gitti. Burada işçilere çalışabilmeleri için aracılık eden komisyoncuyla konuştu ama bu kişiyi işçi olarak tanıttı. Komisyoncunun "ayda en az 200 bin lira alıyorum" sözü "inşaat işçisi aylık 200 bin lira kazanıyor" başlığıyla haberleştirildi. İnşaat işçilerinin özel sektörde çalışan pek çok yöneticiden daha fazla ücret aldığı ama buna rağmen şantiyede çalışacak işçi bulunamadığı anlatıldı.
TRT'nin "kapsamlı" araştırmasına düzeltme inşaat işçilerinden geldi.
Patronların Ensesindeyiz İnşaat ve Kule Vinç İşçileri Dayanışma Ağı, yayımladıkları açıklamayla TRT'ye seslendi, "halkın parasıyla, halk düşmanlığı, işçi düşmanlığı yapmayın" dedi.
İnşaat işçisinin gerçeği: Geciken ücretler, eksik yatan sigorta, işsizlik korkusu...
"Şantiyelerde 'biraz' yorularak ayda 200 bin lira kazanılıyorsa, Patronların Ensesindeyiz Dayanışma Ağı’na neden yüzlerce ihbar geliyor" diye soran işçiler, şantiyelerdeki gerçekleri tek tek sıraladı.
"Ücretleriniz eksik ve aylarca geç yatar. Aylarca alın terinizin karşılığını alamazsınız. Bankalara, kredi kartlarına borçlanır, faiz ödersiniz. Örneğin sırf bu sebepten sayısız inşaat işçisine icra takibi başlatılır, hesaplarına haciz konur.
En iyi ihtimalle ücretlerinizin bir kısmını içeride bırakırlar. Yani geriden ödeme yaparlar. Sebebi şudur: Tüm baskılara, tüm kötü koşullara rağmen çalışmaya devam etmenizi beklerler. Çünkü içeride alacaklarınız olduğu için işten ayrılamazsın. Ayrılırsanız, hakkınızı ödemezler. Ya aylarca, yıllarca mahkemede sürünürsünüz ya da sırf bu yüzden emeğinizin çok azını ödeyerek konuyu kapatmaya çalışırlar. Evet, bildiğiniz kölelik. Maaş vermeden çalışmaya zorlarlar sizi.
Hatta öyle ki, yurt dışında çalışıyorsanız; pasaportunuza dahi el koyalar. Dönemeyin memlekete diye. Ne başka işte çalışabilirsiniz ne memlekete dönebilirsiniz. Gittiğiniz ülkede beş parasız sokakta kalırsınız ve o güne kadar çalıştıklarınızın üstüne yatarlar ya da maaş almadan çalışmaya devam etmek zorunda kalırsınız.
Sigorta priminiz ya yatırılmaz, kayıtsız çalıştırılırsınız ya da asgari ücret üzerinden yatırılarak; kalan ücret ‘elden’ ödenir. Sigorta piriminiz hiçbir zaman ederi kadar ve tam yatırılmaz.
İş çok ama çalışan yok diye yalan söylerler ama inşaat işçileri bilir ki; yılın belirli sezonları şantiyelerdeki işler yavaşladığı için işsizlikle geçer. 12 ay düzenli çalışmak bir hayaldir. Ve her zaman işsiz kalma korkusuyla yaşarsınız."
Bir de diğer yüzü var: Çalışma koşulları
Haberde konuşturulan kişinin komisyoncu olduğunun altını çizen açıklamada "Patronsanız, komisyoncuysanız yani işçilerin emeğini sömürüyorsanız ancak bu paraları kazanabilirsiniz. Ama emek hırsızlığını aklayamazsınız" denildi.
Kötü şartların yalnızca maaş-ücret-sigorta gibi kalemlerle sınırlı olmadığını belirten metinde çalışma koşullarına da değinildi:
"Yayınladıkları videoda bahsetmemişler ama inşaat işçisiyseniz; her yıl çalışırken ölen, ağır yaralanan, uzuvlarını kaybeden, engelli kalan binlerce emekçiden birinin siz olabileceğini bilirsiniz. Hatta videoda öyle ki, güya 200.000 TL kazanan ‘işçi’, çalışırken hiçbir güvenlik önlemi almadan, baret bile takmadan çalışıyor.
‘Kurgu’ videoda bile gerekli güvenlik önlemlerini almayı akıl edememişler; varın gerçekte şantiyeleri siz düşünün.
İnsan onuruna yakışmayacak yatakhanelerde barınmanızı beklerler. Kalabalık, hijyen koşullarının sağlanmadığı, çamur/toz içerisinde her türlü haşerelerle beraber yatmanızı beklerler.
Yemek her zaman sorundur. Bazen o kadar iş vardır ki, yemek dahi yiyemezsiniz. Genellikle de besleyiciliği olmayan, içerisinden her türlü pisliğin çıkabildiği, insan sağlığını tehdit eden, bozulmuş yemekleri yemenizi beklerler.
Patrondan, şeften her türlü azarı, aşağılamayı, küfrü, hakareti duyabilirsiniz. Yeter mi tabii ki hayır. Aşağılamalara boyun eğmezseniz şeften, patrondan, patronun akrabalarından, parayla tutulmuş çetelerden dayak yiyebilirsiniz. Gerek görülürse şantiyenin önüne polisi, jandarmayı yığabilirler."
'Gelin bizimle konuşun. İşçi köle gibi çalışırken voliyi vuran patronu anlatalım'
İşçiler TRT'ye bir çağrı, bir de davette bulundu. Haberin yayından kaldırılmasını talep eden işçiler, gerçekleri aktarması için TRT'yi şantiyelerine davet etti.
"İnşaat işçilerinin durumunu merak ediyorsanız, gelin bizimle konuşun. Size hangi şantiyede, neler dönüyor; işçiler üç kuruş için köle gibi çalışırken, patronlar nasıl voliyi vuruyor anlatalım.
Derdinizin işçi düşmanlığı olduğunu biliyoruz. Ama esas amacınızın, işçi düşmanlığı kadar patron yalakalığı olduğunu da biliyoruz. Bu düzen böyle gelmiş böyle devam etsin, istiyorsunuz. İşçilerin 200.000 TL kazandığı yalanını ortaya atıp; patronların ettikleri karı gizlemeye çalışıyorsunuz.
Tüm inşaat işçilerini, yalanlarıyla bizi hedef alan TRT’ye ve kurgulanmış ‘haber’i izlemekten memnun olan patronlara karşı tepki göstermeye davet ediyoruz."
https://x.com/pensendeyiz/status/1855240556340826216
***
ABB'den 'Ebru Gündeş konseri' açıklaması: 'KDV dahil 44 milyon 937 bin 117 lira'
Belediye Meclisi'nde yumruklu kavgaya neden olan Ebru Gündeş konseri hakkında ABB tarafından yapılan açıklamada, "Net rakam 69 milyon lira değil, KDV dahil 44 milyon 937 bin 117 lira'dır" denildi.Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin (ABB) 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında sahne alan Ebru Gündeş'e 69 milyon TL verildiği iddiasına ilişkin tartışmalar devam ediyor.
ABB Başkanı Mansur Yavaş konuya dair soruşturmanın tamamlandığını duyururken, ABB ise ödenen net rakamın 69 milyon lira değil, KDV dahil 44 milyon 937 bin 117 lira olduğunu açıkladı.
Ebru Gündeş ve anlaşma ücreti tepkilere neden oldu
Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları kapsamında Atatürk Orman Çiftliği Doğal Yaşam Parkı'nda düzenlenen konserde Ebru Gündeş sahneye çıkmıştı. Konser için hem Ebru Gündeş'in seçilmesi hem de 69 milyon TL’lik anlaşma yapıldığı iddiası tepkilere yol açmıştı.
Öte yandan konseri düzenleyen Enfest adlı organizasyon şirketininse Mansur Yavaş’ın seçim kampanyasını da yürüten şirket olduğu ortaya çıkmıştı.
Bahse konu gelişmeler sonrasında açıklamada bulunan ABB Başkanı Yavaş, duruma ilişkin inceleme başlatıldığını açıklamıştı.
ABB Meclisi'nde yumruklu kavga
Tartışmalar devam ederken üç gün önce ABB Meclisi toplantısında CHP ve AKP grupları arasında konser harcamaları nedeniyle kavga çıktı.
CHP grubu adına konuşan Belediye Meclisi Başkan Vekili Ertan Işık, AKP Grup Başkanı Nihat Yalçın'a, "Bizim şeffaflığımızı sorgulamaya sizin maziniz yetmez. Bugüne kadar 60'a yakın konser yapmışız ama konu 19 Mayıs ve 29 Ekim olunca ben sizin cidden rahatsızlığınızı anlıyorum" diye yanıt verdi.
Bu sözlerin ardından AKP'li meclis üyeleri kürsüye yürüdü. Tartışma, yumruklu kavgaya döndü. CHP'li üç meclis üyesinin yaralandığı kavga nedeniyle oturum kapatıldı.
Yavaş: Soruşturma tamamlandı
ABB Meclisi'nde yaşanan kavganın ardından açıklamada bulunan Yavaş, soruşturmanın tamamlandığını ve pazartesi günü konuya dair açıklamada bulunacağını ifade etti:
"Bizim hiçbir şeyi şimdiye kadar saklamadığımız gibi, şimdi de saklamayız. Hatası olan varsa da bizzat benim imzamla savcılığa gider. Şimdiye kadar yapılan şey odur. Mutlaka ve mutlaka bütün iddialar benim belediyelerimde soruşturulur. Bundan çekinmiyoruz çünkü soruşturduğunuz zaman dedikoduyu ortadan kaldırıyorsunuz. En azından bürokratımız da aklanıyor.
Son 50 ankete baktığınız zaman, hemen hemen hepsinde hem başarı oranları açısından hem de kamuoyu yoklamalarında ben birinci çıkıyorum. Son 1 haftadır acımasız bir saldırı var, her türlü iftirayla başladılar saldırmaya. Bu maalesef sağlı sollu yapılıyor."
ABB'den açıklama: '69 milyon lira değil 44,9 milyon lira'
Yavaş'ın açıklaması sonrasında Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin sosyal medya hesabından da açıklamada bulunuldu.
"Cumhuriyetimizin 101. yılı etkinlikleri kapsamında sahne alan Ebru Güneş'e 69 milyon lira verildiği iddiası ve beraberinde dolaşıma sokulan görselin gerçeklikle ilgisi yoktur" denilen açıklamada, net rakamın 69 milyon lira değil, KDV dahil 44 milyon 937 bin 117 lira olduğu ifade edildi.
Açıklamada, söz konusu meblağın içerisinde ulaşım, konaklama, Ebru Gündeş’in isteği üzerine kurulan ekran, ses sitemi, kurulan sahne, teknik malzeme ve 100’e yakın çalışanın masraflarının olduğu belirtildi. (https://haber.sol.org.tr/haber/ankaralinin-cebinden-ebru-gundes-konserine-69-milyon-lira-sirket-yavasin-secim-kampanyacisi)
***
(soL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder