Birgün "GÜNDEM" + "KÖŞEBAŞI" - 17 Ocak 2025 -

Yurttaş tedaviye erişemezken milletvekillerinin sağlık harcamaları rekor seviyede -Havva Gümüşkaya/Birgün-

2024 yılı, sağlık sistemindeki çoklu krizlerle yurttaşlar için zorlu geçti. Hastanelerde muayene ya da tetkik yaptırmak isteyen yurttaşlar, randevu bulmakta ciddi sorunlar yaşadı. Sağlık hizmetlerine erişimdeki bu aksaklıklar, bekleme sürelerinin uzamasıyla birlikte vatandaşların mağduriyetini daha da artırdı. Özellikle kronik hastalığı olan ya da acil sağlık hizmetine ihtiyaç duyan yurttaşlar için durum daha da kritik bir hâl aldı. İlaç katkı payları arttırıldı.

Ancak aynı dönemde milletvekillerinin sağlık harcamaları için bütçeden büyük harcamalar yapıldı. Milletvekillerinin tedavi, sağlık malzemesi ve ilaç giderleri için 2024 yılında bütçeden tam 130 milyon 833 bin TL harcandı. Bu tutar, bir önceki yıl olan 2023’te 61 milyon 695 bin TL olarak gerçekleşmişti. Bir yıldaki artış yüzde 112,1 oldu.

2024 yılında toplam 594 milletvekili için kişi başına düşen sağlık harcaması 220 bin lirayı aşarak rekor seviyelere ulaştı.

Yurttaş, Genel Sağlık Sigortası primi, muayene ücreti, reçete ücreti, ilaç başı para ödemeleri yaparken TÜİK’in enflasyon verilerine göre sağlık harcamalarındaki fiyat artışı yüzde 47,63 ile yüzde 44,38 olan resmi enflasyonun da üzerinde gerçekleşti.

                                                                ***

YRP'li Başkan’ın oğluna rüşvet suçlaması -İsmail Arı / Birgün-

Kapısına, “Rüşvet alan da veren de mel’undur” yazdıran Yeniden Refah Partili Oğuzeli Belediye Başkanı Bekir Öztekin’in oğlu rüşvet ve dolandırıcılıkla suçlanıyor. Öztekin’in birçok skandala karıştığı belirtilmişti.(https://www.birgun.net/haber/yrp-li-baskanin-ogluna-rusvet-suclamasi-591383)

                                                          ***

Ankara-İzmir treninde maliyet tam 19 kat arttı -Mustafa Bildircin/Birgün-

Ankara-İzmir Hızlı Tren Projesi’nin maliyeti 19’a katlandı. Projenin 4,3 milyar TL olarak açıklanan maliyeti, 2025 yılı itibarıyla 83,5 milyar TL’ye ulaştı.   (KARADELİK HALİNE GELDİ) Bütçede bir karadelik haline gelen projede 2020 yılı itibarıyla yaşanan maliyet artışları, yıllara göre şöyle: *2020: 16,4 milyar TL, *2021: 18,1 milyar TL, *2022: 24,9 milyar TL, *2023: 62,1 milyar TL, *2024: 64,4 milyar TL, *2025: 83,5 milyar TL (https://www.birgun.net/haber/ankara-izmir-treninde-maliyet-tam-19-kat-artti-591357)

                                                                     ***

Milyonlarca lira denize döküldü -Mustafa Bildircin/Birgün-

Rize’de Kasım 2023’te fırtınada zarar gören dolgu alanının onarım faturası açığa çıktı. 2024’te 500 milyon TL harcanan alanın onarımının tamamlanması için 2028’e dek 3,1 milyar TL’lik kaynak kullanılacağı tespit edildi.(https://www.birgun.net/haber/milyonlarca-lira-denize-dokuldu-591350)

                                                            ***

Diyanet harcamada ihtisaslı: Erbaş'ın memleketine 1 milyar TL'lik tesis -Mustafa Bildircin/Birgün-

İzmir ve Elazığ’a inşa ettirdiği dini yüksek ihtisas merkezleri için 371,3 milyon TL harcayan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ali Erbaş'ın memleketi Ordu’ya inşa ettireceği tesisin maliyeti de açığa çıktı. Ordu’da 20 bin metrekare alan üzerine inşa edilecek dini yüksek ihtisas merkezinin proje tutarının 1 milyar TL olduğu öğrenildi. Yurttaşın alım gücünü altüst eden ekonomik krize rağmen hoyrat harcamalarına devam eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ordu’da yapımına başlanan dini yüksek ihtisas merkezinin proje tutarı belli oldu. Toplam 20 bin metrekare alana inşa edilecek merkez için harcanması öngörülen tutarın büyüklüğü dikkati çekti. Türkiye’de giderek derinleşen ekonomik krizi yok sayan astronomik harcamaları nedeniyle tartışılan Diyanet İşleri Başkanlığı, dev bir eğitim merkezine sahip olduğu Ordu’ya yeni bir ihtisas merkezi daha yapmak için kolları sıvadı. BirGün, Tasarruf Tedbirleri Genelgesi'nin yeni bina yapılmasına kısıtlama getiren hükmüne rağmen inşa edilecek Ordu Dini Yüksek İhtisas Merkezi için 2025 yılında kullanılacak kaynak ile proje için kullanılması öngörülen toplam kaynağın tutarına ulaştı.(DEV KAYNAK) Ordu Dini Yüksek İhtisas Merkezi’nin proje tutarı, 1 milyar TL olarak kayıtlara geçti. Projesi 2024 yılında çizdirilen merkez için 2025 yılında 100 milyon TL’lik kaynak kullanılacağı belirtildi. Eğitim merkezi olarak kullanılacak 20 bin metrekarelik alana sahip Ordu Dini Yüksek İhtisas Merkezi’nin 2027 yılına kadar tamamlanacağı bildirildi.(PARA YUTAN TESİSLER) Ordu’ya inşa ettireceği dev tesis için 1 milyar TL’lik proje tutarı öngören Diyanet’in İzmir ve Elazığ’da tamamladığı dini yüksek ihtisas merkezlerinin maliyetleri de dikkati çekiyor. İzmir dini yüksek ihtisas merkezi için 2024 yılı sonunda yapılan toplam harcama 201 milyon 885 bin TL ile ifade ediliyor. Elazığ Harput Diyanet Külliyesi’nin maliyeti ise 91 milyon TL’ye ulaşıyor.

                                                                 ***

Önce peşkeş, sonra reklam -Sibel Bahçetepe/Birgün-

AKP’li Ümraniye Belediyesi’nin lüks bir restoranı denetliyor gibi gösterdiği video tepki çekti. Halk ‘‘Denetim değil, kurmaca reklam yapılıyor’’ dedi. ÇOK KOMİK Söz konusu restoran zincirinin cemaat bağlantılı olduğunu öne süren Okuducu, şöyle devam etti: ‘‘AKP’ye yakın olan bu restoranın reklamını yapıyorlar. Bir belediye düşünün yeşil alanı sabit pazar yapmak için imar değişikliğine gidiyor. 40 bin metrekare inşaat yapıyor. Restoranlar, spor tesisi alanı vs... Sonra bu inşaatın 20 bin metrekaresi peşkeş çekiliyor. 15 bin metrekare spor tesisine bir şirket çökmüş. Çöken şirket yandaş Avrupa Konutları! Dükkân ise yine yandaş başka bir firmaya veriliyor. Belli ki yandaş restoranda işler kesat, aralarında nasıl bir ilişki varsa Ümraniye Belediyesi’nin ve İsmet Yıldırım’ın sosyal medya hesaplarından kurmaca bir reklam döndürülüyor. Denetlemeye giden Ümraniye Belediyesi zabıtaları kapıda karşılanıyor, mutfakta bir denetleme yok! Fiyatlara bakan zabıta döktürüyor; Yemekler, camekan standın arkasında, güzel, hijyenik ortam... Bir güzel yağlama çekiliyor işletmeye. Sonra yönetmen bir de çay tepsisi ile kapanış yapalım diyor, sıcak atmosferi gösterelim. Senaryonun en içler acısı hali ise, bu filmi bir de Belediye Başkanı İsmet Yıldırım’ın şahsi hesabından da paylaşması... Yandaşın, ‘denetleme’ adı altında reklamını yapan bir belediye! Yine olsa olsa Ümraniye Belediyesi’ne yakışırdı. Önce peşkeş sonra denetim altında reklamını yapıyorlar. Bu çok komik.’’(https://www.birgun.net/haber/once-peskes-sonra-reklam-591351)

                                                                        ***
    Saray’dan Menzil Köyü’ne -İsmail Arı/Birgün

      Uzun süre AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koruma ekibinde görev yapan polis A.A.’nın Menzil Köyü’ne yerleştiği öğrenildi. A.A. şimdi de Menzil Şeyhi M. Fettah Elhüseyni’nin yakın korumalığını yapıyor.
      (
      KİM GÖREVLENDİRDİ?) Bu gelişmeler sürerken cemaatin etki alanının genişliğine ilişkin çok sayıda bilgi de birbiri ardına kamuoyuna yansıdı. Uzun yıllar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın koruma ekibinde yer alan polis A.A.’nın Menzil Köyüne yerleşerek cemaat liderlerinden Muhammed Fettah Elhüseyni’nin yakın korumalığını yaptığı bildirildi. A.A.’nın emniyetteki görevinin sürdüğü iddia edilirken M. Fettah Elhüseyni’nin yakın korumalığını yapması için emniyet tarafında mı görevlendirildiği sorusunun yanıtı bilinmiyor  (https://www.birgun.net/haber/saraydan-menzil-koyune-591369)

                                                                                ***
      Dere bulanıksa yukarısı bozuktur: Artvin’de tehlike "geliyorum" diyor -Merve Atıcı/Birgün-
      Yüzde 60-70 oranında eğimli bir yüzölçümüne sahip olan Artvin'in tepeleri madencilik şirketlerinin, vadileri ise baraj ve HES'lerin sebep olduğu tehlikelerle karşı karşıya. Ormanların yok edilmesinin ardından artan heyelanlar, sel ve su baskınları başka felaketlerin de yolda olduğuna işaret ediyor. Cerattepe'den Çoruh'a tüm bölgenin yoğun heyelan alanı olduğunu belirten yaşam savunucuları, göz göre göre bir felaket yaşamamak için seslerini duyurmaya çalışıyor.(https://www.birgun.net/haber/dere-bulaniksa-yukarisi-bozuktur-artvinde-tehlike-geliyorum-diyor-590959)

                                                                            ***
      Cengiz İnşaat'ın maden şirketi tünelleri kapatmadı: Heyelan Petek köyünü vurdu, tehlike sürüyor -Birgün-
      Artvin'in Murgul ilçesine bağlı Petek köyünde arıcılık yapan Ayhan Gülsuyu, bölgede maden faaliyetleri yürüten şirketin tünellerini kapatmaması neticesinde meydana gelen heyelan nedeniyle arılarının tümünün toprak altında kaldığını söyledi. Gülsuyu, "Defalarca uyardık, ancak Cengiz İnşaat ve HES firması bu uyarılarımızı dikkate almadı. Heyelanın ardından canımızı zor kurtardık ama yaklaşık yüz arım toprak altında kaldı" dedi. (https://www.birgun.net/haber/cengiz-insaat-in-maden-sirketi-tunelleri-kapatmadi-heyelan-petek-koyunu-vurdu-tehlike-suruyor-591307)
           
                                                                                ***
      MUÇEV gözünü Selimiye’ye dikti -Sibel Bahçetepe/Birgün-
      Marmaris’in gözde tatil beldesi Selimiye’nin Azmak mevkiinin kıyısında yapılması planlanan 145 yat kapasiteli marina projesine halk tepkili. Yurttaşlar ‘‘Özel Çevre Koruma Bölgesi’nde marina istemiyoruz” diye konuştu.(https://www.birgun.net/haber/mucev-gozunu-selimiyeye-dikti-590779)

                                                                               ***
      Ölümlerin sorumlusu ÖTV ve iktidardır!-İlayda Kaya-

      Her geçen gün alkole yapılan zam ve vergilerin giderek yükselmesi sahte alkole bağlı ölümleri de artıyor. Yılbaşından bu yana İstanbul’da en az 34 kişi hayatını kaybederken, uzmanlar ‘‘Ölümlerin nedeni yapılan zamlar, sorumlusu ise AKP iktidarı’’ dedi.

      Ülkede son yıllarda fiyatların ve vergilerin artmasıyla sahte içki tüketiminden kaynaklanan ölümlerde artış yaşanıyor. Sahte içkiler ne kokusundan, ne de tadından anlaşılıyor. Özellikle yılbaşı gibi tüketimin yoğun olduğu dönemlerde yasa dışı yollardan üretilen alkollü ürünler piyasaya sürülüyor. Bu ürünler genellikle merdiven altlarında üretiyor ve ayrıca sağlığa zarar veren ‘metanol’ gibi maddeler içeriyor.

      İstanbul’da yılbaşından bu yana 34 kişinin hayatını kaybetmesi sahtel alkol ile ilgili endişeleri de artırdı. İçki şişelerindeki barkod ve etiketler önemli ipuçları verdiğini söyleyen Tekel Bayileri Platformu, açık gelen şişelerden şüphelenilmesi gerektiğinin altını çizdi.

      VERGİ ORANI YÜZDE 70

      Türkiye Tekel Bayileri Platformu Başkanı Özgür Aybaş, İstanbul'da son 3 günde sahte içkiden zehirlenen sayısının 83’e yükselmesine tepki gösterdi. Aybaş, BirGün’e şunları söyledi: ‘‘Bu işin faili ÖTV’dir, suç ortağı ise iktidardır. Sürekli getirilen zamlar etkiliyor. İçkinin vergi oranı yüzde 70’lere dayandı. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir vergi oranı yok. Vatandaş da sahtelere yönelmiş oluyor. Art niyetli insanlara kapı açılıyor ve insanlar hayatını kaybediyor. Bunun sebebi yanlış uygulanan politikalar. Kendi ülkemizde üretilen içkiler, buradan lojistikle başka ülkelere gidince fiyatı değişiyor. ÖTV oranları değişmezse, fiyatları değişmezse ya da insanların maddi anlamda yaşam standartları düzeltilmedikçe bu durum devam eder.”

      CAYDIRICI CEZALAR YOK

      Lüks restoranlarda yaşanan ölümlere de dikkat çeken Aybaş, şöyle devam etti: “Mekânların neredeyse yüzde 90’ı sahte içki sunuyor. Vatandaşa sürümü hızlı olan ürünlerin sahtesi yapıldığı için çok bilindik markaları tercih etmeyin diyoruz. ‘Masada içkileri kendiniz açın, bandrol programlarını telefonunuza indirin’ diyoruz. Ama bunlar da çözüm değil, artık bandrolün de sahtesini yapıyorlar. Kaliteli mekânları geçtik zincir marketlerin raflarında bile yer alabiliyor. Çünkü satan alan kişiler bunların yerini değiştirebiliyor. Kimse uzman olmak zorunda değil, bunun çözümü yine devlette. Yüksek ve caydırıcı cezalar verilmeli. Etil alkol satışı 2018’den beri yasak ama internetten ulaşılabiliyor. Ceza verilirse önüne geçilebilir.”

      Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu koordinatörlerinden Çağın Eroğlu ise “Mesele; yılbaşında gelen otomatik zamlar. İnsanların sırf bir ürünü gidip marketten veya tekel bayiden güvenli bir şekilde almaya ekonomik gücü el vermediği için bile isteye sahte içkiye yönelmesi, insanların hayatlarını kaybetmesine neden oluyor. Artık bu sorunun politika yapıcılar tarafında en acil şekilde çözülmesi gerekiyor” dedi. Öte yandan kaçak içki ölümlerinde yaşanan artışın ardından Tarım ve Orman Bakanlığı etil alkol ve metanol depolamaya ilişkin yeni düzenlemeler getirdi. Etil alkol ve metanol depoları aynı adreste birlikte açılamayacak.

      ∗∗

      YILIN İLK ZAMMI İÇKİYE

      AKP’nin 2002’den bu yana içki ve sigaraya uyguladığı vergi her yıl hızla artıyor. Artış öylesine hızlı yaşanıyor ki, sadece vergi artmakla kalmıyor, aynı zamanda içkiden alınan ÖTV’lerin toplam ÖTV gelirleri içindeki payı da artıyor. Son olarak dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, yüksek alkollü ve damıtılmış içkilerin ÖTV tutarına 158,71 lira zam yapıldı. Bu zam, içki firmalarının hareketlenmesine neden oldu.

      Son 10 senede ise içki fiyatları 13 katına çıktı. Alkollü İçkiler Fiyat Endeksi’ne göre; 2015 Ekim Ayında Malta 103.41 ile birinci sırada yer alırken, 2024 Ekim Ayında Türkiye büyük bir farkla listenin ilk sırasına geçti. Alkollü İçkiler Fiyat Endeksi’ne fiyat artışı şöyle yansıdı:

      ∗∗

      ÖLÜMLER ARTIYOR

      İstanbul Valiliği, yılbaşından bu yana sahte içki kullanımından hayatını kaybeden kişi sayısının 34’e ulaştığını açıkladı. Açıklamada 6 kişinin gözaltına alındığını bu 6 kişiden 2’sinin tutuklandığını duyurdu. Öte yandan dün Üsküdar’da sahte içki satışı yapan 2 işletme mühürlendi. 8 ilçede yapılan operasyonda 32 bin litre sahte içki ele geçirildi.

      ∗∗

      MUHAFAZAKÂR YAKLAŞIM

      İstanbul Tabip Odası ölümlerin ardından açıklama yaptı. Hekimler, yetkilileri göreve çağırarak “Sahte içki zehirlenmeleri halk sağlığı sorunudur. Bu anlamda birincil sorumlu kamu otoritesidir. Ancak içki zehirlenmesi vakaları geçmişten beridir kamu otoritesinin İslami muhafazakâr yaklaşımından dolayı üvey evlat muamelesi görmektedir. Onlarca ölüm yaşanmış bir olaya Valilik yalnızca kamuoyuna bilgilendirme geçmektedir. Oysa aynı Valilik Anayasal hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü, grev ve iş bırakma vb. hak kullanımlarına kolluk güçlerini anında bu hakların engellenmesi yönünde sevk edebilmektedir” dedi.

      ∗∗

      Sahte içki tüketen kişilerde genellikle 12-24 saat içinde görülen belirtilerden bazıları şöyle:

                                                             /././
      Kutsal aile koca bir yalan -Sarya Toprak-

      20’nci yüzyılın ilk yarısından itibaren kadınlar tüm dünyada kazanımlar elde etmeye başladı. Ataerki ise siyasal ve toplumsal haklar elde eden kadınlar üzerinde farklı tahakküm biçimleri geliştirerek ‘eskiye dönmeyi’ arzuluyor. Sadece İslamcı rejimlerde değil, birçok ülkede kadına biçilen rol sadece ‘annelik.’ Bu uğurda kürtaj hakkı başta olmak üzere birçok temel hak hedefte. Kapitalizm yeni ‘işgücü’ arayışını sürdürürken sistemin gündemi ‘doğurganlık.’

  • Tarih boyunca eşitlik mücadelesi veren kadınlar, 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren tüm dünyada tarihsel kazanımlar elde etti. Kadınlar bu kazanımlar sayesinde işgücüne daha fazla dahil oldu, hukuk alanında güç kazandı. Aynı zamanda feminist hareket de güçlendi. Günümüze gelirken ise artık bu kazanımlar ataerki tarafından ‘tehdit’ olarak görülmeye başlandı. Bu tehdidi savuşturmak isteyen ataerki, kapitalizmle işbirliği yaparak kadınlar üzerinde yeniden tahakküm kurmaya çalışıyor. Burada dikkat çekici olan ise bu hamlelerin daha çok ‘din’ aracılığı ile yapılması. ABD, İtalya, Macaristan gibi ülkelerde Katolik kiliseleri büyük bir araç görevi görürken Ortadoğu’da İslamcı rejimler aracılığıyla eril tahakküm güçlendiriliyor.

    Türkiye’de de rejim kendini siyasal İslam ve kadın düşmanlığı üzerinden inşa ediyor. Bunun son adımı  2025’in "aile yılı" ilan edilmesi oldu. Doğum hızını artırarak kapitalizme yeni işgücü kazandırmayı hedefleyen sistem kadınlar üzerindeki tahakkümünü de artırmak istiyor. En büyük araç ise Diyanet İşleri Başkanlığı.

    ∗∗

  • ÜLKEDE KAZANIMLARA SAVAŞ AÇILDI

    Eğitim Hakkı: Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kız çocukları ve kadınlar eğitim alanında erkeklerle eşit hale gelmeye başladı.

    Siyasal Haklar: Kadınlar, 1930’da belediye seçimlerinde, 1934’te ise genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı elde etti.

    Çalışma Hayatı: 1980'lerden itibaren kadınlar daha fazla iş gücüne katılmaya başladı. Kamu sektöründe çalışan kadın oranı arttı ve kadınlar özel sektörde de önemli yer edinmeye başladı.

    Kadın Hareketleri: 1980 sonrası kadın hareketi güçlendi. Kadına yönelik şiddet, cinsiyet eşitliği ve kadın özgürlüğü ülke gündeminde daha fazla yer aldı.

    İstanbul Sözleşmesi: Türkiye, 2011 yılında kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası bir standart belirleyen İstanbul Sözleşmesi'ni imzalayan ilk ülke oldu.

    ∗∗

    DÜNYADA KADINLAR DİRENEREK KAZANDI

    Kadınların 20. Yüzyıl’ın ilk yarısında dünyada elde ettiği kazanım birkaç başlık altında incelenebilir:

    SİYASAL HAKLAR

    • Seçme ve seçilme hakkı:

    Yeni Zelanda (1893): Kadınların seçme hakkı kazandığı ilk ülke.

    ABD (1920): 19. Anayasa Değişikliği ile kadınlar oy hakkı kazandı.

    Fransa (1944) ve İtalya (1945): Kadınlar seçme ve seçilme hakkını kazandı.

    HUKUKİ HAKLAR

    • Boşanma ve mülkiyet hakları:

    20. yüzyılın başlarında birçok ülkede kadınlar, mülkiyet ve boşanma hakları konusunda önemli ilerlemeler kaydetti. Örneğin, İngiltere’de ‘Married Women’s Property Act’ gibi yasalar kadınların mülkiyet üzerindeki haklarını güçlendirdi.

    Boşanma süreçlerinde kadınların haklarını artırmaya yönelik reformlar yapıldı.

    EĞİTİM HAKLARI

    Kadınlar, erkeklerle eşit eğitim alma hakkı için mücadele etti. Bu dönemde birçok ülkede kadınların üniversiteye kabulü mümkün hale geldi.

    ÇALIŞMA HAKKI

    • Sanayi Devrimi'nin Etkisi:

    Kadınlar, sanayileşmenin ve şehirleşmenin artmasıyla fabrikalarda işçi olarak çalışmaya başladı.

    Özellikle Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında erkeklerin savaşa gitmesiyle kadınlar, geleneksel olarak erkeklerin yer aldığı işlerde çalıştı.

    • Çalışma koşulları ve sendika

    Kadınlar, iş yerinde eşit ücret, güvenli çalışma koşulları için mücadele etti. Bu dönemde kadınların sendikalara katılımı arttı.

    FEMİNİZMİN YÜKSELİŞİ

    • Birinci Dalga Feminizm:

    19. yüzyılın sonlarında başlayan ve 20. yüzyılın başında ivme kazanan birinci dalga feminizm, özellikle oy hakkı ve mülkiyet hakları gibi temel hukuki eşitlik talepleri üzerinde yoğunlaştı.

    • Suffragette Hareketi:

    Kadınların oy hakkı için yürüttüğü bu hareket, başta İngiltere ve ABD olmak üzere birçok ülkede kitlesel bir harekete dönüştü. Protestolar, açlık grevleri ve gösteriler bu dönemde yaşandı.

    ∗∗

  • NEOLİBERALİZMİN KRİZİ KADINLARA TAHAKKÜM

    Kadınların kazanımlar elde etmesi ve güçlenmesi ‘ataerkiyi’ rahatsız etti. Kriz yaşayan erkeklik kadınlara biat ettirecek yöntemler aramaya başladı. Prof. Dr. Deniz Kandiyoti ‘Ataerkil Pazarlık’ makalesinde net bir şekilde ifade ettiği eril restorasyona dair şu ifadeleri kullanmıştı: “Türkiye’de kadın cinayetlerinin ve cinsel şiddetin artması ataerkinin geleneksel işleyişini sürdürmesine değil tam tersine bu işleyişin sarsılmasına işaret eder. Çöken hegemonyayı takviye etmek için ya kaba kuvvet ya da sürekli denetim ve propaganda gerekir. Bu yeni dinamikleri tanımlamada ataerkillik kavramı yetersiz kalıyor. Eril restorasyon terimi daha gerçekçi görünüyor. Bu terim literatüre daha yeni yerleşirken, bütün dünyada yükselen sağ popülist akımların toplumsal cinsiyet alanında birçok hak ve kazanımı iptal etmeye yönelik bir politikalar demeti dayattığı da açık hale gelmiştir. Bundan böyle çeşitli coğrafyalarda eril restorasyonun işleyişini ve buna karşı direniş biçimlerini izlemek, feminist gündemin odağı olmak zorunda.”

    KİMİNLE İTTİFAK?

    Erkeklik krizi kavramı literatürdeki varlığını sürdürürken bir diğer dikkat çekilmesi gereken kısım ise neoliberalizmin geçirdiği krizler sonucu ayakta kalabilmek için kendisine yeni dayanaklar arıyor oluşu. Düzenin yeniden inşası için devreye giren sağ popülist siyaset dünyada yükselişe geçerken, kadının hakları ve bedeni üzerinden kendini yeniden üretti. Feminist politikaların yönelimini tartışacaksak kurulacak ittifaklardan, emek ve sınıf mücadelesi ile ortaklıklarından ve siyasal İslamcılık karşıtı mücadeden ele almak gerekiyor.

    ∗∗∗

    KADINA BİÇİLEN ROL SADECE ANNELİK

    • POLONYA

    Kadınların kendi bedenine dair karar hakkı elinden alarak aileyi önceleyen politikalar yıllardır sürüyor. Fakat bu politikalar ve kürtaj karşıtlığı kadınların mücadelesiyle geriletildi.

    • MACARİSTAN

    Nüfus artışını sağlamak için kadınları daha fazla çocuk doğurmaya teşvik eden mali yardımlar ve vergi indirimleri sunuldu. Kürtaj olmak isteyen kadınlara fetüsün kalp atışını dinlemek zorunlu kılındı.

    • İTALYA

    Başbakan Giorgia Meloni seçim kampanyasını “aile, din, milliyetçilik” üçgeninde yürüterek
    kürtaj karşıtlığını besledi. Anneliği ve “kutsal aile”yi önceleyecek politikalarda ısrarcı aşırı sağcı Meloni iktidarına karşı, öğrenciler “No Meloni Day” eylemleriyle sokağa çıktı.

    • ABD

    Önceki Trump döneminde kürtaj hizmetleri sunan kuruluşlara verilen fonlar kesildi. Ayrıca kürtaj karşıtı yargıçları yüksek mahkemeye atayarak kürtaj hakkını anayasal güvence altına alan Roe v. Wade kararı bozuldu. Trump’ın yeni vaatleriyse geleneksel değerlere vurgu yapıyor ve “radikal cinsiyet ideolojisine” karşı olduğunu belirten geniş muhafazakâr hedefler içeriyor.

    • İRAN

    Düşük doğum oranlarına karşı kadınların çalışma hayatındaki varlığı sınırlandırılarak doğum teşvikleri uygulanıyor.

    • RUSYA

    Rusya’da "geleneksel aile değerlerini" savunan politikalar uygulanıyor. LGBTİ+ bireyler hedef alınıyor ve kadınlara daha çok annelik rolü teşvik ediliyor.

    ∗∗∗

    ADIM ADIM ERİL RESTORASYON

    • Hak kazanımlarına tepki: Ataerkil düzeni yeniden güçlendirmek isteyen sistem, kadınların toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlardaki kazanımlarını tehdit olarak algılıyor.

    • Kriz ve belirsizlik dönemleri: Ekonomik kriz, siyasi istikrarsızlık ya da toplumsal değişim dönemlerinde gerici ideolojiler ve ataerkil söylemler yeniden canlanarak geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine dönüş çağrısında bulunuyor. Son dönemlerde ismini sıkça duyduğumuz ‘incel’ akımlarda da kadınlar geleneksel rollere girmediği için erkeklerin ‘bekar’ kaldığı iddiası ile karşılaşıyoruz. Bu iddia kadınlara yönelik öfkeye ve şiddete dönüşüyor.

    • Ataerkil düzenin krizi: Kriz yaşayan ataerkil düzen bu krize karşı eril restorasyonun bir savunma mekanizması olarak devreye sokuyor. Örneğin, kadınların işgücüne daha fazla katılımı, ataerkil sistemin dengesini bozarak eril bir geri tepkiye neden oluyor.

    • Aşırı sağın yükseleşi: Sağcı ve gerici liderler ve rejimler, toplumsal cinsiyet eşitliğini ‘‘Batı'nın dayatması’’ olarak tanımlayıp buna karşı bir direniş örgütlüyor. Özellikle Ortadoğu’da din ve kültür büyük bir araç.

  •                                                              /././

  • (Birgün)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Cumhuriyet "Köşebaşı + Gündem" -10 Mart 2025 -

  Yeni bir küresel kriz kapıda mı?- Ergin Yıldızoğlu- ABD, Avrupa medyasında ABD Başkanı  Donald Trump ’ın uyguladığı  korumacı ekonomi poli...