Yeni Koronavirüs bir kez daha sağlık sorunlarını gündemin merkezine oturttu. Salgını emperyalist rekabet içinde değerlendirme konusunda hiç duraksamadan harekete geçen ABD tablonun bir yanında duruyor. Öte yandan tablonun en göz alıcı yerinde yine kapitalizmle toplum sağlığı arasındaki ters orantı var. İşte salgının Çin'deki temelleri.
Sosyo ekonomik faktörlerle sağlık arasında çok önemli bir ilişki olduğu kesin bir gerçek. Dünya Sağlık Örgütü bunları gelir, sosyal statü, eğitim, fizik çevre, sosyal destek ağları, sağlık hizmetleri olarak sıralıyor.
DSÖ şüphesiz gelirden, eğitimden, sosyal destekten yoksunluğun ve düşük sosyal statünün nedenleri üzerinde durmaz. Oysa gerçekten de bütün bu sosyoekonomik nitelikli faktörleri sarıp, sarmalayan bir bağlam vardır. Biz buna, bugün için, kapitalist üretim ilişkileri diyoruz.
Eğitimi, geliri, sınıfsal konumu farklı olan bireyler bu genel bağlam içinde farklı sağlık risklerine muhataptırlar ya da aynı riski farklı derecelerde yaşarlar.
Bulaşıcı hastalık salgınlarına da bu şekilde bakmak gerekir. Aksi taktirde, salgın çıktıktan sonra çok hayati müdahaleler gerçekleştirilse bile (ki zaten böyle olmalıdır), benzer bir başka salgının ortaya çıkması engellenemez, (Çin bu konuda iyi bir örnektir).
NEDEN ÇİN?
Soru aslında daha geniş bir şekilde sorulmalı:
Neden dar gelirli, yoksul ülkeler enfeksiyon hastalıklarını daha sık ve şiddetli yaşar?
Örneğin neden AIDS Afrika’nın yüküdür, neden verem yoksulların hastalığıdır?
Ama gündemimiz şimdi Çin.
2002 sonunda patlayan, hızlı yayılması ve başlangıçtaki yüksek fatalitesi (vakalar içinde ölenlerin oranı) nedeniyle dünya çapında korku salmış olan SARS hastalığı da Çin kökenliydi. O’nun etkeni de Koronavirüs ailesindendi. Salgın Temmuz 2003’de sona erdiğinde 8.096 kişiyi etkilemiş ve 774 kişinin ölümüne neden olmuştu, fatalitesi %9,6 olarak gerçekleşti.
Bu kez yine bir koronavirüs ve yine Çin.
ÇİN'İN ÖZELLİĞİ NE?
Çin’deki son salgın 11 milyon nüfuslu Vuhan kentinde ortaya çıktı. İlk vakalar bir deniz ürünleri marketinin çalışanlarından çıktı.
Çin kalabalık, nüfus yoğunluğu yüksek, sosyal gruplar arasındaki eşitsizliklerin arttığı, hızla kentleşmiş bir ülke.
Haliyle, salgınla ilgilenen akademik ve idari çevrelerin tamamı, solunum yolu enfeksiyonlarının kalabalıkları sevmesi nedeniyle, koronavirüs salgınıyla kalabalık yaşam arasındaki ilişkiye odaklandı.
Doğru, ama eksik ve bu nedenle de yanlış bir tutumdur: Yanıtlanması gereken soru bu denli nüfus yoğunluğuna neyin sebep olduğudur. Çünkü gerçek neden bu şekilde bulunabilecektir.
ÇİN'DE NÜFUS YOĞUNLUĞU
Vuhan’ın içinde yer aldığı Hubei eyaletinin nüfus yoğunluğu (2018 için) kilometrekareye 2.804 kişi. SARS salgını ise kilometrekareye 3.469 kişinin yaşadığı Guangdong ilinde ortaya çıkmıştı. Buna karşılık Vuhan merkezindeki kimi ilçelerde nüfus yoğunluğunun daha 2009’da 24.000’e ulaştığını belirten yayınlar mevcut.
Bu verilerin ne anlam ifade ettiğini anlayabilmek için (yine 2018 için) nüfus yoğunluğunun, en kalabalık ilimiz İstanbul’da 2.836, İstanbul’un en kalabalık ilçesi Esenler’de ise 7.800 kişi olduğunu dikkate alalım.
ÇİN'DE PLANLANMIŞ AŞIRI KENTLEŞME
Son yıllarda Çin’in nüfus yapısındaki değişimi tanımlayan en önemli gelişme hızlı kentleşme olgusu. Çin resmi istatistiklerine göre kentsel nüfusun toplamdaki oranı 2011’de %50’yi geçti, 2015’te %56’ya, 2017’de de %59’a ulaştı. Nüfusun en hızlı arttığı yerleşim yerleri büyük kentler oldu.
Vuhan da bu kentlerden birisi. Çin’in en kalabalık 7. kenti. Nüfusu 1980’de 2,5, 1990’da 3,4, 2000’de 6,6, 2010’da 7,5 milyon oldu. 30 yılda üçe katlandı. Bu, yıllık %1,7’lik bir nüfus artışına denk gelir. Hız çok yüksektir ama durumu daha da vahim kılan nokta, bu hızlı artışın nüfusu zaten kalabalık bir yerde gerçekleşiyor olmasıdır.
ÇİN'DE KENTLER NEDEN BAŞ DÖNDÜRÜCÜ BİR HIZLA BÜYÜDÜ?
Çin ekonomisi 2000’lerde yıllık %10’un üzerinde bir hızla büyüdü, sonraki 10 yılda oran %8’e indi, şimdilerde ise %6’larda. Bu oranların diğer ülkeler için hayal bile edilemez olduğu bir gerçek.
Çin’deki bu büyüme temposu Mao sonrası dönemde Komünist Parti’nin belirlediği kalkınma modeline bağlı. Parti’nin ekonomik politikası tarımsal fazla nüfusu gayet düşük ücretlerle, sanayiye, yani kentlere aktarmayı da içeren ihracata yönelik bir karaktere sahip. Çin’i dünya piyasalarında rekabetçi kılan tek faktör ucuz emek gücü. Zira Çin’in imalat ekonomisi ağır biçimde ithalata bağımlı. Emek gücünün ucuzluğu talebi kısarak (özel tüketimin milli gelire oranı %35) yüksek yatırım oranlarına da imkan tanır. Çin sanayileşme hamlesini yatırım oranını milli gelirin %40’ına çekerek başardı.
Anlaşılacağı üzere, Komünist Parti kentleri bilinçli şekilde büyüttü, ucuz emek deposu, büyük fabrikalar ve transfer merkezleri haline getirdi. Bunun için de kırsal nüfusun yoksulluğunu özel olarak değerlendirdi. Aşağıdaki grafik kentsel ve kırsal gelirler arasındaki ilişkiyi gösteriyor.
Vuhan işte bu hamle içinde Çin’in en önemli ticaret ve sanayi merkezlerinden birisi olarak belirdi.
Kentlerin anormal hızlı büyümesi, nüfus yoğunluğundaki tırmanma, köy ile kent arasında mevsimsel ritimle işleyen göç mekanizması, kentlerin içinde derinleşen ekonomik eşitsizlikler gibi sorunlar işte bu ekonomi politiğin sonucunda ortaya çıktı.
ÇİN'DE İÇ GÖÇ VE MOBİL NÜFUS
Çin kentlerinin nüfusunun %20’si mobildir. Merkez illerde oran %30’a çıkar, 6 büyük kenti içine alan ve özel ekonomik bölge statüsündeki Shenzen eyaletinde ise %80’i aşar. Pekin ve Şanghay’daki mobil nüfus komşu eyaletlerden, Vuhan’dakiyse komşu illerdendir. Mobil nüfusun %48-78’i çiftçidir, eğitim düzeyi düşüktür. Mobil olanlar kötü konutlarda barınırlar, kentsel hizmetlerden düşük derecede yararlanabilirler, suç oranının ve illegal faaliyetlerin yüksek olduğu mahallelerde yaşarlar.
ÇİN'İN EŞİTLİKSİZCİ KALKINMASI
Çin bu ekonomik modelle kişi başı ulusal gelirini yüksek tempoyla artırdı:
1990’da 318, 2000’de 959, 2010’da 4.550, 2018’de 9.771 Dolar.
Buna bağlı olarak insani gelişme indeksi de hızla yükseldi:
1990’da 0,501, 2000’de 0,591, 2010’da 0,702, 2018’de 0,758.
Ancak Çin’in insani gelişmedeki bu gelişmesi gelirdeki artışla ilişkilidir ve başka gerçekleri gizler. Zira gelirin ve insani gelişmenin neredeyse logaritmik hızlarla yükseldiği bu sürece eşitsizliklerdeki artış eşlik etmiştir.
Aşağıdaki grafik gini katsayısı özelinde yıllar içinde durumun nasıl değiştiğini gösteriyor. Gelir eşitsizliğinde, muhtemelen yoksul köylülerin sanayideki işlerinden aldıkları ücrete bağlı olan yıllar içindeki kısmi düzelme, 2015’ten itibaren yerini bir bozulma eğilimine bıraktı.
Öte yandan eşitsizlikle ilgili daha çarpıcı sonuçlar da ortaya çıktı:
1979’dan 2015’e kadar kentli nüfusun geliri 405 Yuan’dan 31.790 Yuan’a çıkarken (79 kat artış), köylü nüfusun geliri 160 Yuan’dan 10.772 Yuan’a yükseldi (67 Kat artış).
Kentleşme süreci kent içindeki polarizasyonla birlikte gelişti. Nüfusun en zengin %1’i toplam servetin üçte birini elinde tutarken, dipteki %25’lik kesimin servetteki payı yalnızca %1’dir. Servete göre ölçülen gini katsayısında istikrarlı ve önemli boyutta bozulma söz konusudur:
DSÖ ÇİN YÖNETİMİNİ ÖVÜYOR AMA...
DSÖ Vuhan kökenli Yeni Koronavirüs salgınında Çin hükümetinin, yapılması gerekenleri yerine getirdiğini belirtti. Doğru görünüyor. Yönetimin özellikle ilk vakayı saptar saptamaz durumdan DSÖ’nü haberdar etmesi, virüsün genetik analizini hızla gerçekleştirerek, dünyayla paylaşması ve hemen aşı araştırmasına başlaması çok önemliydi.
Ancak halk sağlığı için esas önemli olan nokta, sorun ortaya çıkmadan yapılması gerekenlerdir. Buna koruyucu sağlık hizmetleri diyoruz.
Çin hükümetinin uzun süredir izlediği ekonomik politikalar bu tür salgınlarla seyredecek önemli enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkışına zemin hazırlayacak stratejilerden oluşmaktadır.
Hastalığın ortaya çıkışında ve salgın halini alışında mutlaka Çin’deki beslenme alışkanlıklarının etkisi vardır. Ancak Çin kentleşme süreci anlattığımız tarzda olmasaydı, en azından hastalığın böyle bir salgın halini alması söz konusu olmazdı.
Yeni Koronavirüs salgınının sorumlusu kapitalist dünya ekonomisinin, hem pazar hem de toplumsal yapı olarak parçası olan Çin kapitalizmidir.
İlker Belek / SOL