Fatih'te 5'nci yüzyılda yapılmış Arkadius sütunu çürümeye terk edilmiş durumda. Tescilli yapı konumundaki yapı nasıl korunmalı, sanat tarihçileri ne diyor... Prof. Engin Akyürek: "Restorasyon değil, konservasyon gerekir." Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz: "Yapının hemen bitişiğindeki ev Osmanlı evi. Kültür varlığını bir bütün olarak korumalıyız."
İstanbul’un Fatih ilçesindeki Haseki Kadın Sokağı’nda bulunan 5’nci yüzyılda yapılmış ve halk arasında ‘Avrat Taşı’ olarak bilinen Arkadius sütunu yok olma tehlikesi yaşıyor. Mahalleli, günümüzde kaidesi kalan sütunun etrafında herhangi bir bilgilendirme levhası bulunmadığından taşın öneminden bihaber. Sanat tarihçileri ise sütunun etrafında küçük bir meydan oluşturulması gerektiğinin altını çizerken bu kültür varlığının korunması için yetkililere çağrıda bulunuyor.
‘İSTANBUL’UN EN ESKİ HATIRALARINDAN BİRİ’
Fatih’in Haseki semtinde bulunan 5’ncü yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Arkadius döneminde Got isyanın bastırılması üzerine zaferi taçlandırmak üzere dikilen, günümüzde kaidesi kalan sütun iki bina arasına sıkışmış durumda. Mahalleli, taşın yıpranmış görüntülerinin son günlerde kamuoyunda gündeme gelmesinin ardından buranın tarihinden haberdar oldu. Konuştuğumuz çoğu mahalleli taşın yıllardır çürümeye terk edildiğini ve değersiz bırakıldığını söylüyor.
İstanbul’un Fatih ilçesindeki Haseki Kadın Sokağı’nda bulunan 5’nci yüzyılda yapılmış ve halk arasında ‘Avrat Taşı’ olarak bilinen Arkadius sütunu yok olma tehlikesi yaşıyor. Mahalleli, günümüzde kaidesi kalan sütunun etrafında herhangi bir bilgilendirme levhası bulunmadığından taşın öneminden bihaber. Sanat tarihçileri ise sütunun etrafında küçük bir meydan oluşturulması gerektiğinin altını çizerken bu kültür varlığının korunması için yetkililere çağrıda bulunuyor.
‘İSTANBUL’UN EN ESKİ HATIRALARINDAN BİRİ’
Fatih’in Haseki semtinde bulunan 5’ncü yüzyılda Doğu Roma İmparatoru Arkadius döneminde Got isyanın bastırılması üzerine zaferi taçlandırmak üzere dikilen, günümüzde kaidesi kalan sütun iki bina arasına sıkışmış durumda. Mahalleli, taşın yıpranmış görüntülerinin son günlerde kamuoyunda gündeme gelmesinin ardından buranın tarihinden haberdar oldu. Konuştuğumuz çoğu mahalleli taşın yıllardır çürümeye terk edildiğini ve değersiz bırakıldığını söylüyor.
Tarihi yapının uzunluğu ise çeşitli kaynaklarda 47 metre, 50,4 metre, 46,09 metre olarak belirtiliyor. Günümüze kadar sütunun sadece 11 metrelik bir bölümü kaldı. Sütunun üzerindeki kabartmalardan sadece bir parça, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunuyor.
Sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, Arkadius sütunu için şunları söylüyor: “Roma çağında forum türü meydanlara bu şekilde zafer anıtı nitelikli süslemeli sütunlar yerleştirmek çok seviliyordu. Arkadius formu da onlardan biri. Neredeyse bin 600 yaşında. O yüzden İstanbul’un en eski hatıralarından biri. Vaktiyle bunu bir mimari gibi düşünün. Çok yüksekti ve üzerinde kabartmalar söz konusuydu. Bu yapılardan iki tanesi İstanbul’da bulunuyor. Biri Beyazıt’ta diğeri Cerrahpaşa’da. Ama ne yazık ki ikisini de kaybettik. Korunamadıkları için yok oldular. Roma’da da bunlardan iki tane var. Roma İmparatorluğu döneminde buna benzeyen dört tane anıt inşa edildi. Buna benzer yapılardan ikisi Roma’da ayakta duruyor. Hiç şüphesiz bu yapının korunması şart. Çok önemli bir kültür varlığı.”
‘KÜLTÜR VARLIĞINI BİR BÜTÜN OLARAK KORUMALIYIZ’
Sütunun iki bina arasında kalması da korumayla ilgili tartışmalar yarattı. Ancak yapının sol bitişiğinde bulunan ahşap ev de tarihi sütunla bir bütün oluşturuyor. Yılmaz sözlerine şöyle devam ediyor: “Yapının hemen bitişiğindeki ev Osmanlı evi. Kültür varlığını bir bütün olarak korumalıyız. O ahşap evi de feda etmemeliyiz. Ama yine de bu anıtın hafifçe temizlenmesi, etrafında küçük bir meydan oluşturulması gerekiyor. Anıtın içinde de çok güzel bir döşeme tavan kabartması var. Onun daha iyi gösterilebilmesi, hatta belki bu anıtı hatırlatacak bir düzenleme yapılması da gerekir.”
Peki Arkadius sütunu nasıl korunmalı? Yılmaz bu soruya şu yanıtı veriyor: “İstanbul, anıtlarına pek sıkı bakmıyor. Ama semt halkının duyarsızlığını da şu şekilde düşünün: Anıtın yanında ne bir bilgilendirme ne de bir yönlendirme levhası var. Dolayısıyla kültür varlığını anlatmak gerekiyor. Burada küçük bir meydan oluşturarak, ziyaret edebilecek bir hale getirmeliyiz.”
‘RESTORASYON DEĞİL, KONSERVASYON GEREKİR’
Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Engin Akyürek, Arcadius sütununun bugüne ulaşan kısmının sadece kaidesi olduğuna dikkat çekiyor. 5’nci yüzyılda yapılan Arcadius sütununun yapıldığı dönemde üzerinin Helezonik kabartmalarla süslü olduğunu, bu kabartmalarda da İmparator Arcadius’un yaşamı ve savaşlarından sahneler olduğunu belirten Akyürek, bu kabartmaların zaman içinde yok olduğunu söyledi.
Akyürek, bin 600 yıllık bu eserin mevcut haliyle korunması gerektiğini söyleyerek, “Restorasyon değil, konservasyon gerekir” dedi. Akyürek şöyle devam etti: “Eserin mevcut halinin koruma altına alınması ve mümkünse küçük bir meydan içinde kalacak şekilde çevresinin açılması faydalı olur. Nasıl bir meydan düzenlemesi olacağına Koruma Kurulu karar vermelidir. Yanına bir bilgi panosunun ve orijinal halinin resminin koyulması da doğru olacaktır.”
HACI BİŞKİN / duvaR.