Verilen sözler gerçekler, yalanlar - Guy Mettan / MRonline’dan çeviren BirGün Çeviri Kolektifi

Özellikle, 1991’de ABD tarafından Gorbaçov’a verilen, Almanya’nın birleşmesi ve Kızıl Ordu askerilerinin Doğu Avrupa’dan çekilmesi karşılığında NATO’nun “Doğu’ya doğru bir milim (inç) dahi ilerlemeyeceği” sözünün Ukrayna’yı tarafsız kılmak ve hatta işgal etmek için Kremlin tarafından uydurulan bir “efsane (mit)” olduğunu iddia eden pek çok makaleyi düzeltmek gerekiyor.


Bu tez, 2014 yılında Ukrayna krizi sırasında Foreign Affairs dergisinde yayımlanan ve daha sonra geçen Kasım’da bir kitapta yeniden tasdik edilen bir makaleye dayanıyor. Yazarı Mary E. Sarote; görüşleri tarafsız bir çalışmadan ziyade daha çok bir propaganda niteliğinde olan, ABD’nin emperyal siyasetini güden en etkili düşünce kuruluşu olan Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council on Foreign Relations) bir üyesi. Bu nedenle sözümona bu “efsane” daha doğru olamazdı. Hem neler olup bittiğini anlamak hem de çatışmaya yönelik bir müzakere çözümü bulmak istiyorsak bunun farkında olmamız gerekiyor.


9 Şubat 1990 tarihinde ABD’nin o zamanki Dışişleri Bakanı James Baker tam olarak şöyle demişti: “2+4 mekanizması çerçevesinde yürütülen tartışma ve değerlendirmelerin, Almanya’nın birleşmesinin NATO askeri örgütünün doğuya doğru ilerlemesine yol açmayacağı konusunda teminat vermesi gerektiğini düşünüyoruz. ”Sonraki gün ise Almanya Şansölyesi Helmut Kohl, “NATO’nun etkinlik alanını genişletmemesi gerektiğini değerlendiriyoruz” diye tekrarlamıştı.

George Washington Üniversitesinin Ulusal Güvenlik Arşivi 2017 Aralık’ında, 1990 ve 1991 yıllarındaki diplomatik görüşmeler sırasında kayıt altına alınan çok sayıda belgede Batı’nın verdiği güvencelerin ortaya çıktığı o zamana ait notları, tutanakları ve telgrafları yayımladı. Tüm detaylar üniversitenin web sitesinde “NATO Yayılması: Gorbaçov’un duydukları” başlığı altında bulunabilir. Söz konusu belgeler; Baker, Bush, Genscher, Kohl, Gates, Mitterrand, Thatcher, Hurd, Major ve Woerner’dan NATO’nun genişlemesine karşı Sovyet liderlere verilen güvenlik teminatlarını ortaya koyuyor.

YELTSİN'E VERİLEN RÜŞVET

Eski Amerikan Moskova büyükelçisi Jack Matlock de, bu gerçekleri çeşitli yayınlarında teyit etti. Usulüne uygun bir şekilde imzalanmış bir anlaşma kapsamında olmasa bile, teminatlar verildi. Ancak ‘söz sözdür’ ifadesini tanımak ve buna önem vermek noktasında irade göstermeniz gerekir. Bu durum Bill Clinton dönemine kadar böyleydi. Ancak Bill Clinton neocon’ların yükselişiyle birlikte bu sözleri göz ardı etmeye karar verip 1997’de arkadaşı Boris Yeltsin’e verdiği 4 milyar dolar rüşvet karşılığında kabul edilen yeni üyelerle NATO’yu doğuya genişletmeyi başardı. O zamanlar ABD yönetimindeki en Rus karşıtı figür olan Zbigniew Brzezinski, bugün yaşanacakları öngörerek “Büyük Satranç Tahtası. Amerika’nın küresel üstünlüğü ve bunun jeostratejik gereklilikleri” adlı ünlü kitabında ABD’nin Ukrayna’yı neden alması gerektiğini şöyle açıklıyordu: “Rusya gözden çıkarılır ya da reddedilirse, buna içerleyip kendilerini daha Avrupa-karşıtı ve Batı-karşıtı bir yerde görmeye başlarlar.” Ve ardından Clinton’ı acele etmeye teşvik ediyordu: 1990’ların ortasında bir yandan aşırı ani genişlemeye karşı uyarırken diğer yandan da “Ne kadar uzun beklersek, Moskova’nın itirazları o kadar yüksek sesle çıkar” öngörüsünde bulunuyordu.

Sovyetler Birliği’ni çevreleme politikasının fikir babası George Kennan da bu tehlikeyi göz ardı etmemişti. 1997’de New York Times’daki bir yazısında, Gorbaçov’a verilen sözün ihlal edilmesinin ardından Polonya, Macaristan ve Çekya’nın NATO’ya kabul edilmesinin “Soğuk Savaş sonrası Amerikan politikasının en büyük hatası olacağını ve sadece Rus halkında milliyetçi, batı-karşıtı ve militarist eğilimleri alevlendirmeye hizmet edeceğini” yazarak bugünkü duruma dair kehanette bulunmuştu. O zamandan beri NATO, 2004’te 7 yeni devleti bünyesine ekleyip, 2008’de Ukrayna ve Gürcistan’a üyelik vaat ederek aynı yıl Gürcistan’ı Güney Osetya’ya saldırmaya teşvik ederek sorunları daha da kötü bir hale getirdi. Bu Putin’in Münih Konferansı’nda NATO’nun genişlemeyi durdurması dileğini ifade ettiği konuşmasında sadece 10 ay sonraydı. 25 yıl içinde NATO tümü Doğu’da olmak üzere üye sayısını iki katına çıkardı.

SALDIRGANLIK BİRİKTİRDİ

Aynı zamanda, yüzsüz bir şekilde uluslararası hukuku saptırarak saldırganlık biriktirdi: 1991’de Körfez savaşı, 1992’de Yugoslavya’nın dağılması; 1999’da Sırbistan’ın yasadışı bir şekilde bombalanması; Kosova’nın ayrılması; Afganistan’ın 2011’de işgali, 2003’te Irak savaşı; Libya’nın yıkımı ve 2011’de Kaddafi’nin öldürülmesi; 2011’de Suriye’nin yıkımına; 2015’ten bu yana Yemen’de Suudi bayrağı altında gerçekleştirilen savaş. ABD güdümlü NATO’yu zararsız görmek zor. Bu nedenle, hatası Ukrayna’nın Rusya ve Avrupa arasında bir denge oluşturması dileğinde bulunmak olan Viktor Yanukovic’in devirmek için Şubat 2014’te gerçekleştirilen ABD güdümlü darbeden sonra, Donbass’ın isyan ederken Rusya’nın Kırım’ı yeniden kontrolü altına alması sürpriz olmamalı.

MRonline’dan çeviren BirGün Çeviri Kolektifi

KISA KISA GÜNDEM (16 MART 2022)

  


1-Erdoğan’a örtülü ödenek yetmiyor(Hüseyin Şimşek-BİRGÜN)

Halk ekonomik krizle boğuşurken Erdoğan, “örtülü ödenek”ten bir önceki aya göre, şubatta üç katı daha fazla tutarda harcama yaptı. Hazine ve Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, şubat ayında tüm kamunun faiz gideri, 10 milyon asgari ücretlinin maaşını geride bıraktı. Ocak ayında 14 milyar 231 milyon 395 bin TL olan faiz giderlerinin toplamı, geçen ay 43 milyar 669 milyon 438 bin TL'ye çıktı.(Gizli faiz harcaması): İslami borçlanma enstrümanları arasında yer alan “Kira sertifikası gideri”nde de büyük artış ortaya çıktı. Ocak’ta 540 milyon TL olan sertifika gideri için şubat’ta 3 milyar 100 TL'ye çıktı.(Erdoğan'a kriz yok): Ekonomik darboğaz, Cumhurbaşkanı’nın “gizli” harcamalarına da engel olmadı. Yalnızca Erdoğan tarafından kullanılan, hesabı sorulamayan ve halk arasında “örtülü ödenek” olarak adlandırılan harcama kaleminden, ocak ayına göre üç katı daha fazla harcama yapıldı. Erdoğan’ın örtülü harcaması, şubatta 169 milyon TL oldu.(Savunmada artış): Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri hareketinin başladığı geçen ay, iktidarın savunma harcamalarında da artış yaşandı. Ocakta 175 milyon TL harcanan "Güvenlik ve Savunmaya Yönelik Mal, Malzeme ve Hizmet Alımları, Yapımları ve Gideri" geçen ay 405 milyon 257 bin TL oldu. Geçen ay silah ve teçhizat alımı için 145 milyon TL, teçhizatların bakım giderleri için de 123 milyon TL harcandı.  (Müteahhitlere servet): AKP döneminde zengin edilen müteahhitlere, geçen ay da “servet” ödendi. Ocakta 700 milyon TL ödeme yapılan “Müteahhitlik gideri” için şubat ayında devletin kasasından 1 milyar 746 milyon TL çıktı. (Milyonlar kiraya aktı): Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nı yetkilendirerek kamunun sahip olduğu taşınır ve taşınmazları bir bir elinden çıkaran AKP’nin bu uygulamasının sonucunda kasadan yüz milyonlarca TL’lik kira ödemesi çıktı. Taşıt, bina, uçak, gemi, lojman, servis kiralama giderleri adı altında şubat ayında 400 milyon TL, özel kişi ve kurumlara gitti.(BOTAŞ’A REKOR BORÇ) Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre, şubat ayında çok sayıda kamu kurumu, Hazine’ye borçlandı. Geçen ay dağıtılan toplam borç miktarı, 20 milyar 201 milyon 891 bin TL oldu. Bakanlığın verilerine göre, özelleştirme iddialarının merkezinde yer alan BOTAŞ’a tek başına 14 milyar 660 milyon TL borç verildi. TCDD’ye 1 milyar 760 milyon TL, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne 400 milyon TL, Türkiye Taş Kömürü Kurumu’na 140 milyon TL, TÜRKŞEKER’e 480 milyon TL borç verildi.

2- Akşener: Rantın 5 atlısı siyasi risk sigortası yaptırdı(BİRGÜN)

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında açıklama yaptı. Akşener açıklamasında AKP'nin gözde müteahhitlere dikkat çekerek, "“Rantın 5 atlısı gidip utanmadan siyasi risk sigortası yaptırmış. Sigortada tarif edilen risklerden biri de kamulaştırma. İstediğiniz sigortayı yaptırın, bizim için fark etmez. Uluslararası hukuku kullanıp, gerekirse tek taraflı olarak feshedeceğiz.” dedi.(https://www.birgun.net/haber/aksener-rantin-5-atlisi-siyasi-risk-sigortasi-yaptirdi-380667)

3-Boru ihalesi AKP’liye gitti(Uğur Şahin-BİRGÜN)

AKP’li Elazığ Belediyesi’nin “atık su borusu” ihalesini AKP Elazığ İl Yönetim Kurulu Üyesi Yılmaz’ın şirketi kaptı. Kamudan 44 milyon 393 bin TL’lik 61 ihale alan şirkete, belediye kasasından 3 milyon 979 bin TL ödenecek.(https://www.birgun.net/haber/boru-ihalesi-akp-liye-gitti-380649)





4- Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın VIP araçları!(Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Diyanet’in bünyesinde toplam 53 araba olduğu ortaya çıktı. Kurum, ayrıca 2021’de 64 servis aracı kiraladı. Ali Erbaş ise VIP minibüs kullanmaya başladı. 
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen aralık ayında, eski başkan Mehmet Görmez’in kullandığı 11 yaşındaki makam aracına bindiğini söyleyerek “Geçenlerde bozuldu, yolda kaldık, koruma arabasına geçmek zorunda kaldım. Korkumuzdan yeni araba alamıyoruz” demişti. Erbaş’ın tepki çeken bu açıklamasının ardından başlayan araç tartışmasına Diyanet’in resmi verileri nokta koydu. Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün, başkanlığın 2021 faaliyet raporuna yansıyan verilerine göre, Diyanet’in merkezde toplam 53 aracı bulunuyor. Bu araçların 48’i doğrudan başkanlığınken, beşi ise Türkiye Diyanet Vakfı’na (TDV) ait. Başkanlığa ait araçların 38’ini binek otomobiller oluşturuyor. İki adet minibüs, bir adet midibüs, iki adet otobüs, bir adet canlı yayın aracı, bir adet pikap, bir adet cenaze nakil aracı, bir adet VIP minibüs, bir adet de çevre temizleme aracı başkanlık bünyesinde faaliyet gösteriyor. TDV’ye ait beş aracın ise üçü binek otomobil, biri VIP minibüs, biri de ambulanstan oluşuyor. Raporda, 2021’de kiralanan servis araçlarına ilişkin de bilgi yer aldı. Buna göre, 1 Ocak-31 Aralık 2021 tarihleri arasında 20’si midibüs, 40’ı minibüs, biri otobüs ve üçü midibüs/otobüs olmak üzere toplam 64 araç kiralandı. Bu araçların toplam koltuk sayısı ise 1455’e ulaştı. (‘MAKAM’DAN VAZGEÇTİ) Makam aracı için “Yolda kaldık” diyen Erbaş, il dışı ziyaretlerinde başkanlığın envanterinde bulunan VIP minibüsü kullanmaya başladı. Önceki gün Kütahya’ya giden Erbaş’ın bu ziyaretinden paylaşılan fotoğrafta, VIP minibüs kullanıldığı görülüyor. 3 Mart’ta da Kastamonu’ya giden Erbaş’ın, bu ziyareti de VIP minibüs ile gerçekleştirdiği paylaşımlara yansıdı.

5- 20 milyon TL’yi yutacak ‘bahçe’(Uğur Şahin-Birgün)

AKP’li Güngören Belediyesi’nin kasasından Güneştepe Millet Bahçesi için tam 19 milyon 850 bin TL çıkacak. Yüzde 80’i İBB’ye ait olan arazi, Cumhur İttifakı’nın oylarıyla bedelsiz olarak AKP’li belediyeye verilmişti. 
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Yatıp yuvarlanacaksınız” diyerek ‘müjdelediği’ ancak uzmanların “rant bahçeleri” diye tanımladığı millet bahçelerine bir yenisi daha ekleniyor. (BETON YIĞINI İLÇE) Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, AKP’li Güngören Belediyesi’ne bağlı Fen İşleri Müdürlüğü “Güneştepe Millet Bahçesi Yapım İşi” başlığında bir ihale açtı. 24 Şubat’ta düzenlenen ihaleyi “İnkosa İnşaat Sanayi” ile “Nuryap İnşaat Madencilik” ortaklığı aldı. İdare ile şirketler arasında imzalanan sözleşmeye göre Güngören Belediyesi, 25 bin metrekarelik alana yapılacak millet bahçesi için tam 19 milyon 850 bin TL ödeyecek.(https://www.birgun.net/haber/20-milyon-tl-yi-yutacak-bahce-380663)

6- Astsubay ve uzman çavuş, dinamitle define ararken yakalandı(Cumhuriyet)

Bartın'da Roma dönemine ait Kuşkayası Yol Anıtı'nın devamındaki kayaları dinamitle patlatarak define arayan aralarında 1 astsubay, 1 uzman çavuşun da olduğu 4 kişi yakalandı. 4 kişi çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.
Amasra’da bulunan Roma dönemine ait 2 bin yıllık Kuşkayası Yol Anıtı'nın devamında bulunan Savrankaya mevkisinde üzerinde kartal figürleri ve oymalar bulunan kayalar dinamitle patlatıldı. Amasra İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, koruma altındaki alanda define arandığını belirleyerek baskın düzenledi. Jandarma define arayan Astsubay Başçavuş S.Ç, Uzman Çavuş N.D,  taş kömürü kurumunda görevli şoför Y.Y. ile M.A. adlı bir kişiyi gözaltına aldı. Astsubay ve uzman çavuş dinamitle define ararken yakalandı. Kazı yapılan alanda bulunan jeneratör, dedektör, matkap, elektrikli fünye, merdiven, balyoz, çekiç ve kürek ile 1 tabancaya el konuldu. Gözaltına alınan 4 kişi çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak, cezaevine gönderildi.

7- Boris Johnson'dan Körfez turu: Abu Dabi ve Riyad'dan petrol desteği isteyecek(duvaR)

İngiltere'nin Rus petrolüne olan bağımlığını azaltacağını açıklayan Başbakan Boris Johnson diğer petrol üreticileri Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan'a bugün resmi ziyarette bulunuyor.
(https://www.gazeteduvar.com.tr/boris-johnsondan-korfez-turu-abu-dabi-ve-riyaddan-petrol-destegi-isteyecek-haber-1556807)


8- İmamoğlu: Halk Ekmek'te Ramazan pidesi 3 TL olacak(duvaR)

İstanbul'da bu sene 6 liraya satılacak Ramazan pidesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek büfelerinde 3 liraya satışa çıkacak.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, belediyeye ait Halk Ekmek büfelerinde 330 gram ramazan pidesinin 3 TL'ye satılacağını duyurdu. Sosyal medya hesabından açıklama yapan İmamoğlu, "330 gr Ramazan pidesini bu yıl 3 TL'den İstanbullulara sunacağız. Tüm ekonomik zorluklara rağmen Halk Ekmek İstanbullulara sağlıklı ve ucuz ekmek üretmeye devam edecek" dedi.(FIRINLARDA 6 LİRA OLACAK) İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Erdoğan Çetin, kentte 330 gram sade pidenin 6 liraya satılacağını söylemişti. 330 gram susamlı yumurtalı pide 7.5 lira, 415 gram pide 7.5 lira ve 415 gram susamlı yumurtalı pide ise 9 liraya tezgahlarda yerini alacak. İstanbul'da geçen yıl 365 gram sade pide fiyatı 4 lira idi. Bu hesaba göre Ramazan pidesi geçtiğimiz yıla göre yüzde 66 zamlandı. 

9- Sabah yazarı Erdoğan Nobel’in en güçlü adayı diye yazdı. Yağ krizinin arkasındaki sır ortaya çıktı(Yeniçağ)

Sabah yazarı Yüksel Aytuğ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Rusya Ukrayna savaşı konusundaki adımları sonucunda Nobel Barış Ödülü’ne en güçlü adaylardan birisi olabileceğini” söyledi. Yüksel Aytuğ bugünkü köşe yazısında Türkiye’de düzenlenen Antalya diplomasi forumuna atıf yaparak şunları söyledi: "Türkiye'nin dünya barışı adına ne denli önemli bir ülke olduğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne kadar doğru bir diplomatik strateji yürüttüğü geçen hafta tüm açıklığıyla ortaya çıktı. Dünya liderleri Erdoğan ile görüşmek için kapımızda kuyruk oldu. Eğer Rusya ile Ukrayna arasındaki barışın ilk umut verici ışıklarının görüldüğü Antalya görüşmeleri sonucunda Üçüncü Dünya Savaşı önlenmiş olursa, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yıl Nobel Barış Ödülü'nün en güçlü adayı olur." (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/aytug/2022/03/16/erdogana-nobel-baris-odulu-gelir-mi)

10- Berat Albayrak'ın kitabını okuyan Mehmet Barlas bakın neler yazdı! Yağcılık zirvesini Hıncal Uluç'a kaptırınca bugün sprinte kalktı(Yeniçağ)

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cuma günü piyasaya çıkan "Burası Çok Önemli" kitabını örnek veren Barlas, özetle şunları yazdı:  "Berat Albayrak'ın kitabını (Burası Çok Önemli!) okuyanlar için gelecek zaten çok berrak. Albayrak'ın bakanlıkları döneminde yaptığı yatırımlar Türkiye'nin geleceğindeki enerji yapısını şekillendirmiş. Çeşitli açılardan baktığınız zaman bugünkü Türkiye'nin, eski Türkiye'den çok farklı olduğunu görebiliyorsunuz. Filolarımıza katılan arama ve sondaj gemileriyle belli ki enerji üretimi yeni Türkiye'nin en güçlü yanlarından biri olacak. Berat Albayrak'ın çok somut verilerle geleceğe ışık tutan kitabı, Türkiye'nin enerji konusunda çok önemli bir merkez haline geleceğini gösteriyor." (https://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2022/03/16/enerji-gelecegimiz-simdi-daha-saglam)



Taş Yapı bir hastane parasını nasıl yuttu? - Bahadır Özgür / BİRGÜN

 

İktidarın pek sevdiği Taş Yapı, aldığı iki hastane ihalesinden bir hastane kadar parayı nasıl cebe atmış. Bakın, bir lavabo parasından başlayıp devasa hastaneyi yutacak kadar bir maliyeti kamuya nasıl yüklüyorlar?

Yeter ki kamunun parasını yemek isteyin; ya bir yol bulunur, ya bir yol açılır. AKP’nin her ikisinde de mahir olduğu muhakkak. Her gün karşımıza yeni yeni yollar, türlü türlü hileler çıkarabiliyor. Birazdan okuyacağınız hikâye de neredeyse bütün ihalelerde geçerli bir yöntemi anlatıyor. Nasıl oluyor da ihale fiyatı ile inşaatçıya ödenen nihai miktar arasında devasa farklar oluşuyor? İşte kamu zararının tanımı tam olarak o farkta gizli.

Taş Yapı iktidarın en sevdiği inşaatçılardan. Özellikle İstanbul rantı denildiğinde akla ilk gelen isimlerden birisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın ilişkisi bulunan Emrullah Turanlı.

Taş Yapı’nın ihalesini alıp tamamladığı iki önemli proje, Okmeydanı ile Göztepe Eğitim ve Araştırma hastanelerinin yeniden inşasıydı. 

Okmeydanı’nın ilk fazı tamamlandı ve Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi, Göztepe ise Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi adıyla hizmete girdi. İhaleleri İstanbul’da depreme hazırlık amacıyla dönüşüm projelerini yürüten İstanbul Valiliği’ne bağlı İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) gerçekleştirildi. Taş Yapı ile 2013 ve 2014’te sözleşmeler imzalandı.

Şimdi iki projeye dair ciddi bir yolsuzluk iddiası gündemde. Bir mimarlık şirketi temsilcisi delilleri hem savcılığa hem de projelerin sahibi İstanbul Valiliği’ne sundu. Dosyaya bakılırsa kamudan alınan iki hastanenin inşaatından, bir hastane daha yapacak kadar para inşaatçının cebine girmiş!

İş Bitirme Belgesi’ne göre hastane için ilk sözleşme bedeli 391 milyon 530 bin 574 lira 49 kuruş. Toplam sözleşme bedeli 473 milyon lira. Projenin bitiminde inşaatçıya ödenen miktar tam 750 milyon 487 bin 749 lira 81 kuruş.

Ne olmuş da kamudan çıkan para ikiye katlanmış? Gelin Okmeydanı Hastanesi üzerinden adım adım inceleyelim…

BİR LAVABO FİYATI HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİR

Şirketlerin ihaleyi aldıktan sonra artan maliyetleri gerekçe göstererek fiyat farkı talep etmesi yaygın bir durum. Burada kamunun sıkı denetimi şart. İhale Kanunu’nu yazanlar “inşaatçıya güven olmaz” diyerek bazı önleyici mekanizmalar getirmişler. En önemlisi de müşavirlik hizmeti. Kısaca açıklayalım.

İnşaat ihalelerinde üç ana aktör görürsünüz: İşveren, yüklenici, müşavir. Burada işveren kamu, işi alan inşaatçı. Müşavirlik hizmeti veren şirketler ise kamu adına ‘a’dan ‘z’ye her şeyden sorumludur. Onayları olmadan tek çivi çakılamaz, değişiklik yapılamaz. Kısaca kamunun parası müşavire emanettir. Gelin görün ki iktidar bu hizmeti de yandaş ağına çevirdi. İnşaatçı yandaş, onu denetleyecek şirket yandaş olursa, oradan kamunun hayrına iş çıkar mı?

Okmeydanı ihalesinde müşavir firmamız Yüksel Proje. İmza attığı bazı önemli işleri sıralarsak kimliğini kolayca anlarsınız: İstanbul-İzmir Otoyolu, Kuzey Marmara Otoyolu, İstanbul-Ordu-Giresun-Rize-Muş havalimanları, Ankara-İstanbul ve Ankara-Sivas Hızlı Tren Yolu, Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi köprüleri… Bir de 35 milyon liraya ihalesini aldığı Kanal İstanbul etüt projesi tabii.

Taş Yapı da ihaleden kısa süre sonra maliyet artışını bahane ediyor. Sonrasında normal prosedür şu: Müşavirlik firması kendisi ile sözleşme yapmış taşeronlardan fiyat toplanmasını ister. Sözleşmeli taşeronlar, sözleşmelerinde yazılı fiyatların üzerinde ve enflasyon vs. dikkate alınarak yapılan artışlar dışında keyfi fiyat veremez. Müşavir firma fiyatları karşılaştırır, gerekli düzeltmeleri yapar, kamu adına en uygun olanlara onay verip hakkediş ödemesi için işveren kuruma gönderir.

Taş Yapı böyle yapmamış. Sözleşmeli 85 firma dururken, gidip 60 başka firmadan fiyat almış. Müşavir de buna göz yummuş. İyice fahiş olanları az biraz düzeltip İPKB’ye göndermiş. Oysa sözleşmeli firmaların fiyatları ile onaylanan fiyatlar kıyaslandığında, kamunun göz göre göre zarara uğratıldığı ortaya çıkıyor.

Mesela; bir firmadan alınan akrilik tezgahın fiyatı, inşaatçıya yapılan kesin hakkediş tablosunda 784 lira 34 kuruş olarak yazılı. Buna karşın aynı ürünü imal eden sözleşmeli firmanın fiyatı 365 lira 38 kuruş. Aradaki fark 2.15 kat. Veya 449 lira 32 kuruş yazılmış bir lavabonun fiyatı, 208 lira 80 kuruş. Neredeyse her kalemin fiyatında aynı farklar dikkati çekiyor. Devasa bir hastanede bulunan yüzlerce ürünü, işi, hizmeti düşünün. Kamu böyle zarara uğratılıyor işte. Vatandaşın vergisinden inşaatçıya ödenen tutarın iki katına çıkarılmasının yolu, bir lavabonun fiyatının 2 katı şişirilmesinden geçiyor.

SAVCIYA DELİLİ KENDİ ELİYLE VERDİ

Savcılığa sunulan dosyada Sağlık Bakanlığı’nın yatak başına maliyet hesabı dikkate alındığında, Okmeydanı Hastanesi’nde kamunun 204 milyon 912 bin 749 lira 81 kuruş zarara uğratıldığı; 

Göztepe Hastanesi de dikkate alınırsa, Taş Yapı’nın kamudan haksız aldığı paranın yarım milyar liraya yakın olduğu ileri sürülüyor. 590 yataklı yeni bir hastane parası demek bu.Olayın inşaatçı ayağı bu şekilde. 

Gelelim Yüksel Proje’nin yaptıklarına…

Okmeydanı Hastanesi yapımı için Hazine tarafından İslam Kalkınma Bankası’ndan 158,9 milyon avro kredi kullanıldı. Kredinin şartları arasında olan ve sözleşmeye de konulan maddelere göre, “eğer yüklenici rüşvetçi veya hileli uygulamalar ile meşgul olmuşsa… görevi sonlandırılabilir” deniliyor. Devamında “hileli uygulama”dan kastedilenler arasında “yapay rekabetsiz seviyelerdeki teklif fiyatlarını oluşturmak için teklif sahipleri arasında tasarlanmış işbirliğine dayalı uygulamaları” içerdiği belirtiliyor. Kısaca delillere bakıldığında Taş Yapı ve Yüksel Proje buna aykırı davranmış.

Ayrıca Kamu İhale Yasası’na göre, “yüklenici ile müşavir firma arasında organik ilişki” olamaz. Bunun anlamı şöyle: Bir projeyi denetlerken, aynı süreçte aynı firma ile başka iş ilişkisi yürütemezsiniz. Burada Taş Yapı, savcılık soruşturmasında kendisini savunurken adeta usulsüzlüğün delilini kendi eliyle sunmuş. Suç duyurusunun delilleri arasında Taş Yapı’nın 350 bin TL tutarında ödemeyi Yüksel Proje’ye havale ettiğine dair bir dekont, “organik ilişki”nin kanıtı olarak yer alıyor. Taş Yapı ise bunu reddederek şu savunmayı yapıyor:

“Konya Metrosu Projesi’nde ön hazırlık işleri kapsamında, Yüksel Proje’ye yaptırdığımız çalışmalar için ilk seferde 350.000 TL’lik kısım ödenmiştir. Projede hakkedişlerin karşılığı olan KDV dahil 436 bin 292 TL fatura 28.07.2021 tarihinde kesilmiş olup, hakkedişi de yapılmıştır.”

Özetle Okmeydanı Projesi devam ederken, Konya Projesi’nde de beraber çalışmışlar. Savcılık suç duyurusunda ileri sürülen “organik ilişki” böylece gerçekleşmiş olmuyor mu?


Savcılıktaki dosyanın tamamı elinde olduğu halde İstanbul Valiliği ne yapıyor peki? Hiçbir şey. Üstüne üstlük Okmeydanı ihalesinin ikinci fazını da aynı isimlere vermeyi uygun buluyor. Böylece çark, hız kesmeden işlemeye devam ediyor.

Bahadır Özgür / BİRGÜN


Erdoğan: Refah seviyesinin kıyısında bulunuyoruz - SOL

 

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.

Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya-Ukrayna savaşına dair "Dışişleri Bakanını Rusya'ya gönderiyorum. Kendisi iki tarafla da yapacağı görüşmelerle ateşkesi sağlamaya çalışacaktır" dedi.

Erdoğan'ın öne çıkan açıklamaları şöyle:

  • "Gerilimlerin zirve yaptığı dönemlerde dahi tüm taraflarla konuşmayı başarabilen ülkelerden biriyiz. Belirleyici güç konumumuzu herkese kabul ettiriyoruz. Eskiden kendi topraklarından vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamakta zorlanıyorduk. Eskiden Türkiye olarak kendi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılaşmakta sıkıntı çekiyorduk. Dünyada işler yolunda giderken; içerideki yönetimin beceriksizliği nedeniyle kara günler yaşadık. Şimdi dünyanın değerlerini temsil ettiğimiz bir yerde duruyoruz"
  • "Rusya ve Ukrayna arasındaki bu üst düzey temas, somut sonuç alınamasa da kapı açmak için önemlidir. Dışişleri Bakanını Rusya'ya gönderiyorum. Kendisi iki tarafla da yapacağı görüşmelerle ateşkesi sağlamaya çalışacaktır"
  • "Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada genişleyen etki alanının olumlu neticelerini almaya başladıkça kazandırdığımız geniş vizyonumuz daha iyi anlaşılacaktır"
  • "Hamdolsun milletimiz ortaya çıkan eserlerden neyi nasıl yaptığımızı görüyor, takdir ediyor. Sakarya'daki Tank Palet fabrikası yüzünde kendi milletine etmedik hakaretleri bırakmayanları unutmadık. Herkesin konuştuğu insansız hava araçlarını eleştirenlerin vatana ihanet peşinde olduklarını daha iyi anlıyoruz. Kendi uçağımızı kendi silahımızı kendi otomobilimizi geliştirmemizi engelleyen zihniyetin bir kez daha ülkemize aynı kötülüğü yapmasına izin vermeyeceğiz"

  • "Fiyatlaması küresel düzeyde yapılan petrol, gıda gibi ürünlerin artışlarını insanımıza en az düzeyde yansıtılması için elimizden geleni yapıyoruz. Refah seviyesinin kıyısında bulunuyoruz"
SOL

TARİHTE BUGÜN (16 MART)

  


OLAYLAR: 

  • 1521 - Ferdinand MagellanFilipinler'deki Homonhon adasına vardı.
  • 1848 - Öğretmen Okulları Kuruldu.
  • 1868 - İşsiz güçsüzler ve yoksulların yaşantısını merkezine alan roman, öykü ve oyunlarıyla bilinen sosyalist gerçekçi akımın öncülerinden Rus yazar Maksim Gorki  doğdu.
  • 1909 - Almanya millî futbol takımı, tarihinin en farklı mağlubiyetini İngiltere karşısında aldı: 9-0.
  • 1909 - Nubar Terziyan, yüzlerce film çeviren sinema sanatçısı (ÖY-1994) doğdu.
  • 1914 - Ürgüplü Mustafa Hayri EfendiŞeyhülislam olarak atandı.
  • 1920 - İtilaf Devletleriİstanbul'u işgal etti. "Kurtul Sevgili İstanbul Güzel İstanbul Ya beni şehit et, yahut da kurtul Sen esir oldukça Bana yaşamak dünyada haramdır Haramdır mutlak..." Cevat Kazım'ın dizelerinde anlattığı İstanbul'un işgali gerçekleşti. Şehzadebaşı karakolu ansızın basılmış, içeride bulunan askerler öldürülmüştü. İşgali öğrenen Mustafa Kemal, işgal kuvvetlerinin temsilcilerine çektiği protesto telgrafında, "İstanbul'un işgali olayında doğacak büyük mesuliyete son bir defa olarak dünyanın dikkat nazarını çekeriz" diyordu.
  • 1921 - SSCBAnkara Hükümeti'ni resmen tanıdı; Moskova Antlaşması imzalandı.
  • 1924 - Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun (3 Mart) kabulünden sonra medreseler kapatıldı.
  • 1924 - Roma Antlaşması doğrultusunda İtalyaRijeka'yı topraklarına kattı.
  • 1926 - Robert H. Goddard, ilk sıvı yakıtlı roketi fırlattı.
  • 1932 - Ankara Demirspor kuruldu.
  • 1935 - Adolf HitlerVersay Antlaşması'nı iptal ettiğini açıkladı.
  • 1939 - Hitler, Bohemya ve Morayva'yı Alman himayesine aldığını, Prag Kalesi'nde açıkladı.
  • 1939 - Mısır Prensesi Fevziye Fuad ile İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi evlendi.
  • 1945 - II. Dünya Savaşı: Küçük bir Japon direnişi kaldıysa da Iwo Jima Muharebesi sona erdi.
  • 1956 - Keman sanatçısı Suna Kan İtalya'da ödül aldı Gazeteler, "Paganini sağ olsaydı, Suna Kan'ı alnından öperdi" diye yazdılar.
  • 1964 - TBMM'de gizli yapılan olağanüstü toplantıda, Hükümete gerektiğinde Kıbrıs'a müdahale yetkisi verildi.
  • 1965 - Zeki Müren'in başrolünü oynadığı Çay ve Sempati oyunu, 16 Mart 1965 tarihinde Arena tiyatrosunda sahnelenmeye başladı.
  • 1968 - Amerika Birleşik Devletleri başkanı JohnsonVietnam'a 35.000 ila 50.000 asker daha göndermeye karar verdi.
  • 1968 - Vietnam Savaşı sırasında My Lai katliamı gerçekleştirildi.
  • 1915 - Haldun Taner, yazar (ÖY-1986) doğdu.
  • 1971 - Deniz Gezmiş ve Yusuf AslanSivas'a bağlı Gemerek'te jandarmayla girdikleri çatışma sonunda yakalandı.
  • 1972 - Cumhuriyet SenatosuDeniz GezmişYusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkındaki idam kararını onayladı.
  • 1978 - 16 Mart Katliamıİstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde öğrencilere yönelik bombalı saldırıda 7 öğrenci öldü. 16 Mart günü öğle saatlerinde İstanbul Üniversitesi'nden çıkan kalabalık bir solcu öğrenci grubunun üzerine bomba atıldı, 7 öğrenci öldü, 31'i ağır olmak üzere 100'den fazla kişi yaralandı Ölen öğrencilerin adları şöyle: Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Hatice Özen, Hamit Akıl, A Turan Ören, Murat Kurt, Abdullah Şimşek.Olay kamuoyunda büyük bir tepkiyle karşılandı Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, DİSK, 20 Mart'ta "Faşizme İhtar" adıyla işi bırakma eylemi gerçekleştirdi Polis Memurları Dayanışma Derneği, Pol-Der İstanbul Şubesi Başkanı, bombalı saldırı istihbaratının olaydan 10 gün önce üniversitedeki polis amirliğine bildirildiğini açıkladı Olayın sanıkları olduğu ileri sürülen şimdiki Milliyetçi Hareket Parti milletvekili Mehmet Gül'ün de içinde bulunduğu 5 ülkücü delil yetersizliğinden beraat ettiler Zamanaşımına bırakılan dosya, bir grup avukat tarafından 16 Mart 1988'de yeniden açıldı, yargılama sürüyor..
  • 1978 - Sıkıyönetim Komutanlığı 1981 yılının 16 Mart'ında İstanbul'daki 156 cinayetin sağ eylemciler tarafından işlendiğini açıkladı.
  • 1978 - İtalya'da eski Başbakanlardan Aldo MoroKızıl Tugaylar tarafından kaçırıldı.
  • 1979 - Çin-Vietnam SavaşıÇin Halk Kurtuluş Ordusu ülkesine geri döndü. Savaş sona erdi.
  • 1980 - Van Cezaevi'nden tünel kazılmak suretiyle 33 mahkûm kaçtı.
  • 1982 - Yüce Divan'da rüşvet suçlamasıyla yargılanan eski Gümrük ve Tekel Bakanı Tuncay Mataracı 16 Mart 1982 günü 36 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
  • 1985 - Yaşar Kemal'in aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan ve Peter Ustinov'un yönetip oynadığı İnce Memed adlı filmin Türkiye'de gösterilmesi yasaklandı.
  • 1988 - Saddam Hüseyin'in emriyle Halepçe'ye zehirli gaz saldırısı yapıldı.
  • 1994 - TBMM tarafından dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra gözaltına alınan beşi DEP'li altı milletvekili, Türk Ceza Kanunu'nun 125'inci maddesine muhalefet ettikleri gerekçesiyle DGM'ye sevk edildi. Vatana ihanetle suçlanan milletvekilleri, tutuklanarak cezaevine konuldu.
  • 1996 - Profesör İlhan Arsel'in "Biz Profesörler" adlı kitabının davasında Savcı Abdurrahman Yılancı, Hakim Yücel Yurdakul'u taraflılıkla suçlayarak reddetti. Savcının Hakimi reddetmesi Türk adliye tarihinde ilk kez gerçekleşti.
  • 1999 - Kosova'daki Sırp güçlerine karşı, 70 gün sürecek hava harekâtı başlatıldı. Sırplara göre 2.000 Amerikalılara göre ise 5.000 kişinin öldüğü savaşın sonunda Sırp kuvvetleri Kosova'dan çekildi.
  • 2000 - AİHM, Özgür Gündem gazetesinin Türkiye aleyhine açtığı davada Türkiye'nin 'ifade özgürlüğünü' ihlal ettiğine ama etnik ayrımcılık yapılmadığına karar verdi. Türkiye 31 milyar lira tazminat ödeyecek. 1995'teda gazeteye yapılan bombalı saldırıda gazetenin binası ve arşivi yok olmuş, failler bulunamamıştı.
  • 2001 - Çin'in sanayi merkezlerinden Şiziyazuag'da dört patlama meydana geldi. Enkaz altından 108 kişinin cesedi çıkarıldı.
  • 2002 - F tipi cezaevi uygulamalarına karşı yapılan ölüm orucu eyleminde DHKP-C davasından tutuklu Doğan Tokmak eyleminin 290. gününde hayatını kaybetti.Ölüm orucu eyleminde yaşamlarını yitirenlerin sayısı 50'ye ulaştı.
  • 2003 - İsrail'in Gazze operasyonlarını protesto eden Filistinlilere destek veren 'Uluslararası Dayanışma Hareketi'nden Amerikalı Rachel Corrie bir evin yıkılmasını engellemek isterken İsrail buldozeri tarafından ezilerek hayatını kaybetti. 
  • 2003 - ABD, Britanya ve İspanya devlet başkanlarının, Azor adalarında yaptığı zirveden "Sonsuza kadar diplomasi beklenemez. 17 Mart Irak konusunda karar almak için BM'nin son günü" kararı çıktı. Fransa, Almanya ve Rusya ise ortak açıklamayla "Gerekçe yok. Bu koşullarda hiçbir şey güç kullanmayı haklı göstermez"dedi.
    2004 - Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun Karadon maden ocağındaki grizu patlamasında, 8 Çinli işçiden 5'i öldü, 3'ü yaralandı.
  • 2004 - YÖK Başkanı ve Galatasaray Üniversitesi'nin eski rektörü Prof.Dr.Erdoğan Teziç'e,Fransa'da Sorbonne Üniversitesi tarafından 'Docteur Honoris Causa' unvanı verildi. Türkiye'den bu unvanı alan ilk bilim insanı oldu.
  • 2005 - İsrailEriha'yı resmi olarak Filistin yönetimine devretti.
  • 2005 - AB, savaş suçlusu General Ante Gotovina'yı Lahey'e teslim etmeyen Hırvatistan'la başlaması gereken müzakereleri süresiz erteledi. AB tarihinde ilk kez bir aday, beklemeye alındı.
  • 2006 - Fransa'da hükümetin kabul ettiği yeni iş yasasına karşı 500 bin öğrenci protesto yürüyüşü yaptı.
  • 2008 - Harvard Tıp Okulu uzmanlarının yaptığı araştırmada kanserli tümörlerin hızla yayılmasını sağlayan mekanizma çözülerek tümörlerin yayılmasının engellenmesi için yeni bir yöntem bulundu.
  • 2008 - BM Çevre Programı tarafından yayınlanan araştırmaya göre yeryüzündeki buzulların ortalama erime oranı, 2004-2005 dönemiyle 2005-2006 dönemi arasında neredeyse iki kart arttı 
  • 2009 - Lüksemburg’da ötanazi yasayla kabul edildi.
  • 2010 - Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) askeri silah transferleri raporuna göre 2009'da Türkiye dünyada en çok askeri silah satın alan 10. ülke oldu.
  • 2012 - AFGANİSTAN'ın başkenti Kabil'de Türk askerlerini taşıyan Sikorsky tipi bir nakliye helikopteri düştü. Kazada 12 askerimiz şehit oldu.
  • 2014 - Kırım, tartışmalı bir referandumla Ukrayna'dan ayrılıp Rusya'ya geçmeyi kabul etti.
  • 2018 - İngiltere, Ankara Antlaşması gereği, Türk vatandaşlarına verdiği süresiz oturma iznini kaldırdı.
  • 2019 - Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde 2 camiye düzenlenen silahlı saldırıda 50 kişi hayatını kaybetti. Saldırı, saldırgan tarafından sosyal medyadan canlı yayınlandı.
      


ÖLÜMLER:

  • 1736 - Giovanni Battista Pergolesi, İtalyan müzisyen (d. 1710)
  • 1822 - Jeanne Louise Henriette Campan, Fransız eğitimci ve yazar (d. 1752)
  • 1898 - Aubrey Beardsley, İngiliz illüstratör ve yazar (d. 1872)
  • 1913 - Tatyos Efendi, Osmanlı Ermenisi müzisyen (d. 1858)
  • 1919 - Yakov Sverdlov, Yahudi asıllı Rus devrimci (d. 1885)
  • 1929 - Kel Hasan Efendi, Türk tuluatçı (d. 1865)
  • 1935 - John James Richard Macleod, İskoç hekim ve fizyolog (Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi ve İnsülini bulanlardan) (d. 1876)
  • 1938 - Egon Friedell, Avusturyalı filozof, tarihçi, gazeteci, oyuncu, kabare sanatçısı ve tiyatro eleştirmeni (d. 1878)
  • 1940 - Selma Lagerlöf, İsveçli Nobel Edebiyat Ödülü sahibi ilk kadın yazar (d. 1858)
  • 1944 - Mehmed Abdülkadir EfendiII. Abdülhamid'in ve Bidâr Kadınefendi'nin oğlu (d. 1878)
  • 1955 - Nicolas de StaëlFransız ressam (d. 1914)
  • 1957 - Constantin Brâncuși, Rumen heykelci ve çağdaş soyut heykelciliğin öncülerinden (d. 1876)
  • 1966 - Emin Türk Eliçin, Türk yazar (d. 1906)
  • 1998 - Pertev Naili Boratav, Türk halk bilim araştırmacısı (d. 1907)
  • 2000 - Thomas FerebeeAmerikalı pilot (Atom bombası'nı atan Enola Gay uçağının bombacısı) (d. 1918
  • 2002 - Vietnamlı General Van Tien Dung, 85 yaşında öldü. 1975'te başkomutan olan Dung, ABD destekli Güney Vietnam'ın başkenti Saygon'a giren Komünist kuvvetlere liderlik etti. "Ho Şi Minh Zaferi"nin baş mimarıydı.
  • 2015 - Firuz Çilingiroğlu, Türk hukukçu ve Onursal Yargıtay Başsavcısı (d. 1924


  • Kaynaklar:Vikipedi, https://www.tarihtebugun.gen.tr/, https://www.tarihtebugun.org/


  • Öne Çıkan Yayın

    Okuyan ve Terkoğlu 'Cumhuriyet meselesi'ni konuştu: 'Cumhuriyetçiler ve komünistler ortak programda buluşmalı' -soL-

    Urla'da "Cumhuriyet Meselesi" başlıklı söyleşiden konuşan Kemal Okuyan ve Barış Terkoğlu, cumhuriyetin bir mücadele başlığı ol...