TARİHTE BUGÜN (25 HAZİRAN)



      OLAYLAR:

  • 1678 - Elena Cornaro Piscopia, Ph. D. (doktora) derecesi alan ilk kadın oldu.
  • 1788 - VirginiaAmerika Birleşik Devletleri Anayasası'nı onaylayan 10. eyalet oldu.
  • 1801 - Kahire'deki Fransız işgal orduları, Türk ordusuna teslim oldu.
  • 1876 - Little Bighorn Muharebesi'nde KızılderililerABD 7. Süvari Alayı'nı imha etti, Komutanları Yarbay George Armstrong Custer çatışmada öldü.
  • 1903 - Marie Curie, Paris Üniversitesi'ne sunduğu tezde radyumun keşfini açıkladı.
  • 1917 - Türkiye'de ilk Matbuat Cemiyeti kuruldu. Cemiyetin ilk Başkanı Mahmut Sadık'tı.
  • 1919- Çerkes Ethem ve Demirci Mehmet Efe kuvvetleri Yunanlılarla çarpışmaya başladı.
  • 1923 - Mustafa Kemal Paşaİzmir'den Milletvekili seçildi.
  • 1925 - Yunanistan'da, General Thedoros Pangalos, bir darbeyle iktidarı ele geçirdi.
  • 1950 - Sovyetler Birliği'nce desteklenen Kuzey Kore Orduları Güney Kore'ye saldırdı. Kore Savaşı başladı.
  • 1958- Ana muhalefet CHP’nin sözcüsü konumundaki Ulus gazetesi, Bülent Ecevit’in bir yazısından dolayı Demokrat Parti hükümetince 1 ay süreyle kapatıldı; Yazı İşleri Müdürü Ülkü Arman 1 yıl hapis, 3 bin TL para cezasına çarptırıldı.
  • 1960- İşadamı Vehbi Koç, Hazine’ye 26 kilo altın ve bina bağışladı.
  • 1963 - Anayasa Mahkemesi, ilk duruşmayla görevine başladı.
  • 1963- Ortak Pazar’la ortaklık antlaşması paraf edildi.
  • 1964- Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Talat Aydemir ile Fethi Gürcan hakkındaki idam cezalarını onayladı.
  • 1965- Devlet hastanelerinde hekimlerin tam gün çalışmalarını öngören yasa tasarısı kabul edildi.
  • 1967 - İlk küresel uydu televizyon programı olan ABD yapımı Our World (Bizim Dünyamız) yayına girdi.
  • 1968- İstanbul Üniversitesi Rektörü Egeli’nin öğrenci temsilcileriyle yaptığı görüşmenin ardından açıkladığı deklerasyonda “Öğrenci isteklerinin Üniversite kurullarında dile getirilerek ele alınması” kararı üzerine öğrenciler ”işgali prensipte sonlandırma, boykotu şimdilik sürdürme” kararı aldı.
  • 1968 - Özel Cağaloğlu Mühendislik ve Mimarlık Yüksek Okulu öğrencileri okulu işgal etti, 24 maddelik bir talep listesi açıklandı. Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsü’ndeki işgal sona erdi. Maçka Teknik Okulu’nun İTÜ statüsüne dahil edilmesi kabul edilince boykota son verildi.
  • 1968 - Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu’nda 17 Haziran’dan bu yana süren işgal ve boykot, öğrenci taleplerinin MEB’nca kabulü üzerine bitti.
  • 1968 - Brezilya/Rio’da 3 gün önce”eğitimde reform”isteyen öğrencilerin polisle çatışmasına sahne olan Rio Üniversitesi kapatıldı.
  • 1969 - Kırıkkale'de, MKE Kırıkkalespor ile Tarsus İdman Yurdu arasında oynanan 3. Lig karşılaşmasında çıkan olaylarda; 4 kişi öldü, 100'den fazla kişi de yaralandı.
  • 1969 - İstanbul Üniversitesi’nin çeşitli fakültelerinden öğrenci temsilcileri, Rektör ve Senato’ya muhtıra vererek istifalarını istedi.
  • 1970- 15/16 Haziran direnişine katılan DİSK’in işçi temsilcileri/ öncü işçiler “kanunsuz grev yaptıkları” gerekçesiyle tazminatsız işten çıkarılıyor: Sungurlar’dan 100, Singer’den 25, Silvan’dan 7, Otosan’dan 12, Özkardeşler’den 15, Arçelik’ten 6 işçi çıkarıldı.
  • 1971- SBF asistanı Dr.İsmail Beşikçi Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanlığı’nın talebi üzerine gözaltına alınıp Diyarbakır’a gönderildi.
  • 1971 - Cumhuriyet Gazetesi yazarı İlhan Selçuk 02 Ağustos 1968’de yazdığı “Dünyadan Habersizler” başlıklı makalesinden dolayı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı.
  • 1971 - Gölcük Tersanesi'nde yapılan ilk Türk muhribi "Berk", törenle denize indirildi.
  • 1974- Başbakan Süleyman Demirel “Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’yi cezalandırırsa böyle dostu bir daha bulamayacaktır” dedi.
  • 1974 - 9.Eğitim Şurası’nda, Diyanet İşleri Başkanı Dr. Lütfü Doğan din derslerinin zorunlu olması ve ayrıca Ahlak dersi de konulması için kulis yaptı. Koalisyonun ortağı MSP’li eğitimci ve bürokratların paralel görüşlerinin karşısında TÖB-DER temsilcisi yalnız kaldı.
  • 1975 - Mozambik, Portekiz'den bağımsızlığını ilan etti.
  • 1975 - İmam hatiplilerin harp okullarına alınması teklifini TBMM Milli Savunma Komisyonu reddetti.
  • 1975 - Başbakan Yardımcısı A.Türkeş: “Diyarbakır olaylarının yaratıcısı-tertipçisi CHP Gençlik Kolları, TÖB-DER ve Devrimci Doğu Kültür Dernekleri’dir.”
  • 1975 - A.Türkeş’in Diyarbakır’a gelişi sırasında çıkan olaylarda hayatını kaybeden öğrenci Mehmet Aytekin toprağa verildi.
  • 1976- Cumhuriyet Başsavcısı K.Akdoğan tarafından cumhuriyet savcılarına bir yazı gönderilerek Said-i Nursi’nin risale ve kitaplarının okunması, okutturulması ve dinletilmesinin TCK 163. madde hükümlerine göre suç olduğunun Yargıtay kararlarıyla sabit olduğu belirtildi. Milliyetçi Cephe hükümetinin MSP’li İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk’ün valiliklere bir genelge göndererek “Said-i Nursi’nin risale ve kitaplarını okuyan ve yayanlar için işlem yapılmaması”nı istemesi üzerine, cumhuriyet savcıları Başsavcılıktan bu konuda görüş istemişti.
  • 1978- Ankara/ Ulus’taki Polis Derneği (POL-DER) Genel Merkezi 2.kez kundaklanarak yakıldı.
  • 1979- Milliyetçi Hareket Partisi Manisa İl Başkanı Cemil Çöllü öldürüldü.
  • 1979 - Abdi İpekçi’nin katil zanlısı ülkücü Mehmet Ali Ağca (21) bir ihbar sonucu Beyazıt’ta ülkücülerin devam ettiği Marmara Kıraathanesi’nde (Küllük) yakalandı. Ağca yakalandığında üzerinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrenci kimliği de bulunuyordu.
  • 1979 - 18 aydır grevde olan DİSK/Petkim-İş üyesi Mersin Soda Fabrikası işçileri Ankara’ya yürüyüşlerinde Gölbaşı’na ulaştı; işçilerin Ankara’ya girmesine izin verilmedi.
  • 1980- Kırşehir’de ülkücüler Aşıkpaşa Mahallesi ve Çarşı’da 100’’den fazla ev ve işyeri ile CHP il binası, TÖB-DER lokali ve TANSA binasını tahrip etti, Maliye memuru Yılmaz Türker silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Kentte sokağa çıkma yasağı konuldu.
  • 1981- Devrimci İşçi sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Abdullah Baştürk ve 51 arkadaşı hakkında ölüm cezası talebiyle dava açıldı. Suç: Yasal örgütün yasadışı hale getirilerek Türk devletinin yıkılması ve Marksist-Leninist bir düzen getirilmesine yönelik eylemler.
  • 1981 - Microsoft, kendi evinde Washington eyaletinde anonim şirket olmak üzere yeniden yapılandırıldı.
  • 1982 - Yunanistan'da askere alınanların saçlarını kazıtmaları yasaklandı.
  • 1984- Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü öldürmekten 3 kez idam cezasına çarptırılıp karar Askeri Yargıtay’da bozulan ülkücü İbrahim Çiftçi, Askeri Yargıtay Dava Daireleri Kurulu’nun 17 Haziran’da 7’ye karşı 8 oyu ile beraat kararı alınan İbrahim Çiftçi hakkında Askeri Mahkeme’ce “sırf bu hukuki zorunluluk sebebiyle” ifadesiyle beraat kararı verildi. Mahkeme, aynı nedenle davada fer’i fail olarak yargılanan Hüseyin Kocabaş’a da beraat kararı verdi. 
  • 1985- ABD Temsilciler Meclisi 16 yıl aradan sonra, Başkan Reagan’ın kimyasal silahların yeniden üretilmesini önerisini onayladı.
  • 1990- ANAP hükümeti Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) grevini “genel sağlığı tehdit ettiği” gerekçesiyle erteledi; SEK işçileri kararı eylemlerle protesto etti.
  • 1991 – Hırvatistan ve Slovenya, Yugoslavya’dan bağımsızlıklarını ilan ettiler.
  • 1992- Kısa adı ÖZEP olan Özgürlük ve Eşitlik Partisi kuruldu. Partinin kurucuları arasında Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den (SHP) istifa eden ve Halkın Emek Partisi (HEP) kökenli 18 milletvekili bulunuyor.
  • 1993- Doğru Yol Partisi (DYP) ve Sosyal Demokrat Halkçı (SHP) Parti koalisyon hükümeti göreve başladı. Tansu Çiller Türkiye’nin ilk kadın başbakanı oldu.
  • 1994- Sosyal Demokrat Halkçı Partili (SHP) Devlet Bakanı Mehmet Kahraman partisinden ve bakanlık görevinden istifa etti. Gerekçe; İnsan Hakları Bakanlığı Kuruluş Kanunu’nun Meclis’ten geçmemesi.
  • 1994 - Sivas Katliamı’nın 1.yıldönümü Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin Ali Sami Yen Stadyumu’nda düzenlediği etkinlikle anıldı.
  • 1995- Ürettikleri domateslere 500 liradan bile alıcı bulamayan yaklaşık 3 bin domates üreticisi, Mersin-Antalya karayolunu domates dökerek 7 saat süreyle trafiğe kapattılar. Ürünlerinin satılmayışı yüzünden çok güç durumda kaldıklarını belirten üreticiler, banka kredi borçlarının da silinmesini istediler.
  • 1996- Anayasa Mahkemesi’ne ön savunmalarını götürürken “izinsiz yürüyüş” gerekçesiyle Hatay Sokak’ta polisin coplu saldırısında yaralanan Emek Partililerden 25’i taburcu olup Adli Tıp’tan 3-7 gün arası rapor aldıktan sonra Ankara Adliyesi’nde suç duyurusunda bulundu.
  • 1998- ÖDP Beşiktaş İlçe Örgütü, koruculuğa zorlanan Siirt/Kurtalan ilçesi köylerinden 23’ünün boşaltıldığını açıkladı.
  • 1998 - MicrosoftWindows 98'i piyasaya sürüldü.
  • 2000- 3 ay süreyle açığa alınan Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu:”Açığa alınmama ilişkin karar Bakanlık’ça ikinci kez 3 ay süreyle uzatıldığında 12 Eylül darbesi için dava açmada zamanaşımı süresi doluyor. Bence hesap da bu.” (Cumhuriyet’te Aydın Engin söyleşisi)
  • 2001- Kızılay’da “toplu sözleşmesiz-grevsiz sendika” tasarısını protesto eden yaklaşık 1.000 memura polis cop ve gazla müdahale etti.
  • 2001 - Kapatılma kararı alınan Türkbank’ta çalışanlar Genel Müdürlük ve şubelerin önünde oturma eylemleri yaptı.
  • 2003- Kamu kuruluşlarında özelleştirme sonrasında işten çıkarılan “özelleştirme mağduru” binlerce işçiden 80 kadarı, 45 gündür Ankara’daki Türk-İş Genel Merkezi önünde oturma eylemlerini sürdürüyor.
  • 2003 - Avukat Selahattin Demirtaş’ın başkanı olduğu İHD Diyarbakır Şubesi’nce her ay düzenli olarak açıklanan hak ihlali raporunun açıklanmasından 24 saat önce savcılığa iletilmemesi nedeniyle, derneğin 7 yöneticisi hakkında 6 aya kadar hapis istemiyle dava açıldı.
  • 2003 - Kadın örgütleri İstanbul Valisi Muammer Güler’e taciz ve tecavüzlerle ilgili başvuruların bulunduğu bir dosya verdi.
  • 2003 - Mahir Günşiray, Nihat Genç’in yazdığı “Gavara” adlı oyunun Tiyatro Oyunevi tarafından Hakkari Öğretmenevi’nde sahnelenmesi öncesi, dekor olarak kullanılacak olan sarı, kırmızı, yeşil, turuncu ve kahverengi renklere sahip sineklik nedeniyle Savcılığa ifade verdi.
  • 2004- İstanbul’dan Ankara’ya giden NATO zirvesi karşıtı örgütlerin temsilcileri toplanan imzaları Meclis’e verdi.
  • 2006- Trabzon’da F Tipi cezaevlerinde tecrite karşı basın açıklaması yapan TAYAD’lı 9 kişi yine linç edilmek istendi.
  • 2006 - ÖDP’nin düzenlediği, birçok örgütçe desteklenen “Bir arada yaşamı savunalım” mitingi Kadıköy’de yapıldı.
  • 2006 - Türkiye İnsan Hakları Vakfı temsilcileri teknelerle açıldıkları İstanbul Boğazı’nda “İşkencesiz Bir Dünya”pankartı açtı.
  • 2010- Gürcistan yönetimi, Josef Stalin’in doğum yeri olan Gori kentindeki heykelini indirdi.
  • 2011- Diyarbakır’da 6 STK’nın astırdığı işkence karşıtı afişler mahkeme tarafından toplatıldı.
  • 2012- Sivas Katliamı, SODAP’ın Okmeydanı Sibel Yalçın Parkı’nda organize ettiği etkinlikle anıldı.
  • 2012 -  20 ildeki KCK operasyonları kapsamında KESK Başkanı Lami Özgen dahil 58 sendikacı da gözaltına alındı.
  • 2013- Uluslararası Af Örgütü Gezi Direnişi’ne destek için ABD’de Türkiye’nin Washington ve İspanya’da Madrid büyükelçilikleri önünde gösteri düzenledi.
  • 2013 - Ethem Sarısülük’ü vuran polisin “meşru müdafaa”dan adli kontrolle serbest bırakılması İstanbul, Ankara ve İzmir’de protesto edildi.
  • 2013 - “Ankara Aydın Sanatçı Girişimi” üyeleri Kazım Koyuncu ve Ethem Sarısülük için ortak anma gerçekleştirdi.
  • 2013 - Ergenekon soruşturmasından 33 ay tutuklu kalan Teğmen Mehmet Ali Çelebi gözaltındayken telefonuna Hizbut Tahrir örgütüne üye 139 kişinin numarasını yükleyen 6 polis’ten 5’i hakkında takipsizlik kararı verildi, 1 polis hakkında ”görevi kötüye kullanma”dan dosya açıldı.
  • 2018 - Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu kuruldu.



        DOĞUMLAR-ÖLÜMLER

  • 1533 - Mary Tudor, Fransa Kraliçesi (d. 1496)
  • 1587 - Kılıç Ali Paşa, Osmanlı denizci ve Kaptan-ı Derya (d. 1500)
  • 1671 - Giovanni Riccioli, İtalyan gök bilimci ve rahip (d. 1598)

  • Giovanni Riccioli  (1598 Nisan 17 - 1671 25 Haziran)    İtalyan astronom ve Katolik rahip içinde Cizvit sipariş. Diğer şeylerin yanı sıra, sarkaçlar ve düşen cisimlerle yaptığı deneylerle , Dünya'nın hareketiyle ilgili 126 argümanı tartışmasıyla ve mevcut ay isimlendirme şemasını tanıtmasıyla tanınır . Ayrıca ilk çift yıldızı keşfetmesiyle de tanınır. Dünya'nın dönüşünün kendini göstermesi gerektiğini, çünkü dönen bir Dünya'da yerin farklı zamanlarda farklı hızlarda hareket ettiğini savundu.
  • 1673 - D'Artagnan, Fransız asker ve XIV. Louis'nin silahşorlerinin Komutanı (d. 1611)
  • 1835 - Antoine-Jean Gros, Fransız ressam (d. 1771)
  • 1894 - Sadi Carnot, Fransız siyasetçi (d. 1837)
  • Marie François Sadi Carnot ( 11 Ağustos 1837 - 25 Haziran 1894),  Fransız siyasetçi, Fransa'da Üçüncü Cumhuriyet döneminin beşinci cumhurbaşkanıdır. 1887'den 1894'te uğradığı suikaste kadar Fransa Devlet Başkanı olarak görev yaptı.24 Haziran 1894'te, Lyon'da bir davetten çıkarken Sante Geronimo Caserio adlı bir İtalyan anarşist tarafından bıçaklandı. Aldığı yaradan dolayı 1 gün sonra öldü. Carnot suikate uğrayan ve görev süresi sırasında ölen ilk Fransız cumhurbaşkanıydı. Caserio bu eylemi RavacholAuguste Vaillant ve Emile Henry'nin intikamı için yaptığını söyledi. Caserio, 16 Ağustos 1894'te idam edildi. Carnot ölmeden önce çevresindekilere 2. dönem için aday olmayacağını söylüyordu.
  • 1903 - George Orwell, doğdu. İngiliz yazar (ö. 1950)
  • Eric Arthur Blair veya daha bilinen takma adıyla George Orwell, (25 Haziran 1903; Bihar - 21 Ocak 1950; Londra), 20. yüzyıl İngiliz edebiyatının önde gelen kalemleri arasında yer alan İngiliz romancı, gazeteci ve eleştirmen. En çok, dünyaca ünlü Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother (Büyük Birader) kavramı ile tanınır. Eserlerinde yer alan netlik, zeka, toplumsal adaletsizliğe karşı farkındalık ve totalitarizme karşı duruşu onun imzası niteliğindedir.Orwell'in yaşamı, yazılarını sonradan etkileyecek olan deneyimlerle doludur. Burslu okuduğu Eton Kolejinden mezun olduktan sonra, o sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma'da bulunmuş, kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur. Gençlik döneminde Fransa'da bulunmuş, türlü mesleklerde çalışmış, para problemi gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk yapıtlarını kaleme aldığı yıllarda yakasını bırakmamıştır.
  • 1924 - Sidney Lumetdoğdu. Amerikalı oyuncu ve yönetmen (ö. 2011)
  • 1927 - Süheyl Eğribozdoğdu.  Türk tiyatro, dizi ve sinema oyuncusu (ö. 2014)
  • 1928 - Peyodoğdu.  Belçikalı karikatürist, (ö. 1992)
  • 1935 - Hacı Sabancıdoğdu.   Türk iş adamı (ö.1998)
  • 1943 - Füsun Erbulak,  doğdu.    Türk sinema ve tiyatro sanatçısı
  • 1949 - Brigitte Mohnhaupt,  doğdu.   Alman gazeteci, marksist felsefeci, Kızıl Ordu Fraksiyonu mensubu
  • 1949 - Alejandro Lerroux, İspanya Başbakanı (d. 1864)
  • 1963 - George Michaeldoğdu.  İngiliz şarkıcı (ö. 2016)
  • 1963 - Müge Akyamaçdoğdu.  Türk tiyatro ve sinema oyuncusu
  • 1964 - Gerrit Rietveld, Hollandalı mimar ve mobilya tasarımcısı (d. 1888)
  • 1977 - Olave Baden-Powell, İngiltere kız izcilerinin ilk başkanı ve izciliğin kurucusu Baden Powell'ın eşidir (d. 1889)
  • 1982 - Ferhan Onat, Türk soprano ve Devlet Operası sanatçısı
  • 1986 - Seda Tokatlıoğludoğdu.  Türk voleybolcu
  • 1992 - James Stirling, Birleşik Krallık'ın 20. yüzyıldaki mimarlık sektöründe en etkili olmuş mimarlarının başında gelmektedir (d. 1926)
  • 1995 - Ernest Walton, İrlandalı Nobel ödüllü bilim insanı (d. 1903)
  • 1997 - Jacques-Yves Cousteau, Fransız okyanus uzmanı, deniz subayı ve sinema yönetmeni (d. 1910)
  • 2005 - John Fiedler, Amerikalı aktör (d. 1925)
  • 2005- Devrimci müzik sanatçısı Kazım Koyuncu 33 yaşında akciğer kanserinden yaşamını yitirdi.
  • (d. 1971)
  • 2006 - Arif Mardin, Türk asıllı Amerikalı albüm yapımcısı (d. 1932)

  • 2008 - Ahmed Yüksel Özemre, Türk atom mühendisi ve yazar (d. 1935)
  • Fizik profesörü, bilim ve fikir adamı, yazar (D. 1935, Üsküdar / İstanbul - Ö. 25 Haziran 2008, İstanbul). Galatasaray Lisesi (1954), İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Bölümü (1957) ve Fransa Nükleer Bilimler ve Teknoloji Millî Enstitüsü (1958) mezunu. Türkiye’nin ilk atom mühendisidir. 1969 yılında profesörlüğe yükseldi, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Teorik Fizik Kürsüsü ve Matematiksel Fizik Anabilim Dalı başkanlıklarını on bir yıl yürüttükten sonra 1984’te kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi müdürü, İÜ Fen Fakültesi dekanı, TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi, TÜBİTAK Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Merkezi kurucu kurul üyesi, TAEK Başkanı, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Danışmanı ve Nükleer Santral Proje Koordinatörü olarak görev yaptı.Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, Türkiye’yi NATO Bilim Komitesinde, OECD Nükleer Enerji Ajansı Yönetim Kurulunda, CERN (Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi) Konseyinde ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı nezdinde yıllarca temsil etti. 1998-2000 yılları arasında Akkuyu Nükleer Santral İhâlesi konusunda danışman olarak çalıştı. Çalışmalarını TAEK Danışma Kurulu Üyesi olarak sürdürdü. Çeşitli gazete ve dergilerde pozitif, sosyal ve dinî bilimler konularında üç yüzden fazla makalesi yayımlandı. Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 1996 yılında Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı adlı eseriyle hâtırat dalında, 1998 yılında da Prof. Dr. Toshihiko İzutsu’dan çevirdiği İbn Arabî’nin Fusûs’undaki Anahtar Kavramlar başlıklı çevirisiyle çeviri dalında Yılın Yazarı ödüllerine lâyık görüldü.  ESERLERİ: İlimde Demokrasi Olmaz (2. bas. 2003), Türkiye’nin Çernobil Çilesi, İslâm’da Aklın Önemi ve Sınırı, Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı, Gel De Çık İşin İçinden, Geçmiş Zaman Olur Ki..., Kâmil Mürşidin Portresi (Necmettin Şahiner editörlüğünde), Aklın Yolu İlimdir Portresi (Cemâl Uşşak ile birlikte), Kur’ân-ı Kerîm ve Tabiat İlimleri (Tenkidî Bir Yaklaşım), 50 Soruda Türkiye’nin Nükleer Enerji Sorunu (Ahmet Bayülken ve Şarman Gençay ile birlikte), Din, İlim, Medeniyet (2002), Toma’ya Göre İncil (derleme, 2002), Üsküdar Ah Üsküdar! (anı-deneme, 2002), Ah Şu Atomdan Neler Çektim (anı-inceleme, 2002), Muhabbet ve Mücadele Mektupları (2003), Din ve Misyonerlik (2004), ademik Yıllarım (2005), 20. Yüzyılda Fiziğe Yön Verenler (2005). Ayrıca teorik fizik ve nükleer mühendislik ile ilgili 12 ders kitabı ve 11 kitap çevirisi vardır.
  • 2009 - Farrah Fawcett, Amerikalı aktris (Çarli'nin Melekleri) (d. 1947)
  • 2009 - Michael Jackson, Amerikalı şarkıcı (d. 1958)

  • 2015 - Patrick Macnee, İngiliz oyuncu (d. 1922)
  • 2016 - Nicole Courcel, Fransız oyuncu (d. 1931)
  • 2019 - Bryan Marshall, İngiliz oyuncu (d. 1938)
  • 2019 - Isabel Sarli, Arjantinli kadın oyuncu ve model (d. 1929)



Sansürün, sansürcüleri vurmak gibi bir huyu var - Hakan Güngör / EVRENSEL

 

Adnan Menderes, 555K eyleminde gençlere “a… s… p…” diye küfrediyor. Zafer gazetesi haberi şöyle veriyor: “Menderes, halkın tezahüratına, sevgi ile mukabele ediyor.” Kapatılmasına bu da engel olamadı.

Önce yaşanmış bir diyalog:

- Kanunu okuyunca gördüm ki, maalesef haddi aşıyor ve bazı noktalarda Anayasa’mızla kesinlikle uyuşmayan hükümler içeriyor.

- Ben aynı kanaatte değilim. Kanun sadece bazı ar ve hayâ yoksunu gazetecilerin maksatlı yorumlarla bu görüşmeleri saptırmasını önlüyor.

Tartışma uzadı; o ana dek konuşmayan bu kez söze girdi:

- Bu vaziyet karşısında ne yapmalıyız? Toplantının gayesi ve halledilecek mesele, zannederim budur.

Eylemler, itirazlar, yasaklama kararları, polis baskıları öyle bir hale gelmişti ki “çözüm”ü gazeteciliği sansürlemekte arıyorlardı.

Yasaya itiraz eden devam etti: - Önce, Anayasa’ya tamamen uymadığına göre, hükümleri tatbik etmemelisiniz. Bu bakımdan tekrar gözden geçirilmesi için, kanunu derhal Meclise geri göndermelisiniz. Bilhassa gençliğe karşı çok sert tedbirlere başvurmamalısınız.

Vaziyet karşısında ne yapmak gerektiğini soran devreye girdi:

- Ben hiçbir şekilde bu görüşe katılmıyorum. Bilakis, son derece sert davranmak ve tahrikleri cezalandırmak lazımdır. 

Ve o sözü söyledi:

- Tenkit zamanı çoktan geçti, şimdi tenkil zamanıdır.

Tenkit, eleştiri demekti; tenkil ise “kökünü kazıma”.

Gazetecilere yönelik sansürcülük ve “kök kazıma” isteği barındıran bu diyalog oldukça güncel görünüyor. Ancak bu çok güncel diyalog esasen 1960’ta yaşandı.

GAZETE KAPATMA "YETKİSİ"

Diyaloğa konu olan Tahkikat Komisyonu ve onun yetkilerini belirleyen Salahiyet Kanunu’nuydu. Savcı ve mahkemelerin yetkileri bir komisyona verilecekti, komisyon gazete kapatabilecek, gazeteci tutuklatabilecek, siyasi parti toplanmalarını yasaklayabilecekti. Dahası itiraz hakkı dahi yoktu. İtiraz edenler 1 yıldan 3 yıla kadar cezalandırılacaktı. (Şu an gündemdeki sansür yasasında öngörülen ceza kaç yıl dersiniz? Yine 1 ila 3 yıl.)

Bu diyalogda yasaya itiraz eden Ali Fuat Başgil’di. Başgil uzun yıllar boyunca Demokrat Partinin “akıl hocalığı”nı yapmış bir isimdi. Her nasılsa son kertede artık o da itiraz eder olmuştu. Yaratılmasına vesile olduğu canavara şaşıyordu.

“Ar ve hayâ yoksunu gazeteciler” ifadesini kullanan Başbakan Adnan Menderes’ti. “Köklerini kazımak isteyen” ise Cumhurbaşkanı Celal Bayar.

AKP’yle ilgili herhangi bir adımda dönüp Menderes dönemine bir kez daha bakıyorum ve bunun sık yapıldığını biliyorum. Çünkü hâlâ çıkarılacak sonuçlar var. Özellikle de bu yasayı destekleyen “gazeteciler” için.

Salahiyet Kanunu’na dönelim…

"BUGÜN CANIM YAZI YAZMAK İSTEMİYOR"

Kanun, 27 Nisan 1960’ta Meclisten geçti.

Bu bir sivil darbeydi. Bir gün sonra hukuk fakültelerindeki öğretim üyeleri derslere girmeme kararı aldı. Hemen ardından öğrenci hareketleri geldi. İstanbul’da başlayan eylemler, Turan Emeksiz’in polis kurşunuyla öldürülmesi, eylemler sırasında Nedim Özpulat’ın hayatını kaybetmesi; eylemlerin farklı şehirlerde devam etmesi, son olarak Ankara’da 555K eyleminin yapılması…

Yazılamıyordu.

29 Nisan günü Çetin Altan köşesini bu yüzden yazamadı mesela, “BUGÜN CANIM YAZI YAZMAK İSTEMİYOR” notunu düşebildi sadece. Boş sütunlar da bazen çok şey anlatıyordu.

Kritik örneklerden biri 555K eylemiydi. Öğrenciler gizlice örgütlenmiş, Ankara’nın kalbinde eylemi düzenlemiş, hem de sözlerini bizzat Menderes’in yüzüne haykırmıştı. (Neymiş, öğrenciler Menderes’in yakasına yapışıp hürriyet istediğini söylemiş, Menderes, “Bir başbakanın yakasına yapışıyorsunuz, bundan büyük hürriyet mi olur” demiş, uydurmadır; hadiseden yıllar sonra şeyh uçurmak isteyen müritlerin yalanıdır.)

YANDAŞ GAZETE MENDERES ÖVERKEN NASIL KAPATILDI?

555K eyleminden hemen sonra basın yasağı geldi, İçişleri Bakanlığı bir bildiri yayımladı. Bildiriyi basmak “mecburi”ydi.

Bildiride tanıdık ifadeler vardı. “Eylemi düzenleyenler ‘bir merkezden’ idare ediliyordu!” “Eylem alınan tedbirlerle önlenmişti!” “Eylemi düzenleyenler işsiz güçsüz takımıydı!” Hepsi birden yalandı. Ama hükümet kaynaklı yalan haberler cezalandırılacak değildi.

Yalan böyledir, bir ikisi yenilerini ve daha büyüklerini doğuruyordu. En geniş olanaklara sahip olan, her ne hikmetse en mağdur oluyordu.

6 Mayıs’taki yayınlar gerçek dışıydı. En “tuhaf” ve “gülünç” yayını yandaş Zafer gazetesi yaptı.

Eylemde Menderes kendini kaybediyor, gömleğini kravatını çekiştirip küfürler edecek hale geliyor; ben buraya açıkça yazamam ama o “a… s… p…” diye bağırabiliyordu eylem esnasında. (Evet, parti lideri halka küfrediyor.)

Zafer bunu nasıl mı verdi?

“Başvekile Dünkü Sevgi Tezahüratı” başlığıyla!

Zafer, eylem anından özenle seçip iki fotoğraf yayımladı, şunu yazdı:

“Vatandaşların sevgi ve muhabbet gösterilerine muhatap olan ve coşkunca alkışlanan Başvekil Adnan Menderes, halkın tezahüratına, sevgi ile mukabele ediyor.” Tabii Zafer’e teşekkür etmemiz gerekiyor, sayelerinde o güne dair iki fotoğraf daha var elimizde.

Ama kaş yaparken göz de çıkardılar; çünkü eylem anından fotoğraf yayımlamak yasaktı.

Sonuç: Yandaş gazete Zafer kapatıldı!

SANSÜR FISILTI DOĞURUYORDU VE FISILTILAR SANSÜRLENEMİYORDU

Tahkikat Komisyonu ve Salahiyet Kanunu sivil darbeydi, ardından askeri darbe geldi ve Türkiye’de darbeler alışkanlığı başladı, olan Türkiye’ye oldu.

Ağır sansür koşulları Menderes cephesi için hiç beklenmedik sonuçlara yol açtı. Yaşananlar yeterince korkunçtu ama söylentiler durumun daha ötesine işaret ediyordu. Bilinenden çok daha fazla öğrencinin öldürüldüğü, yaralandığı, dövüldüğü haberleri herkesin dilindeydi. Öğrencilerin bir bir öldürülüp asfaltlara gömüldüğü ama kimsenin bunları yazamadığı düşünülmeye başlanmıştı. Sansür fısıltı doğuruyordu ve fısıltılar sansürlenemiyordu.

Menderes ise radyodan halka sesleniyordu:

“Şöyle çarpışmalar oldu, şu kadar yaralı var, ölü var veya tanınmış isimlerden falan yerde filan öldü. İstanbul’da veya Ankara’da şunlar oldu, bunlar oldu. Yalan İstanbul’da ise başka, Ankara’da ise başka olarak piyasaya sürülür. Aileler telaş içinde, telefonlarda taziyeler, dostlardan başsağlığı dilemeleri… Yaratılmak istenen bu. Ne alçakça hengame…” Kendi kazdığı kuyuya düşen Menderes bu kez de “söylentilerden” şikayet ediyordu.

Konuyla ilgili bir görüşmemizde dönemin tanıklarından Altan Öymen de aynı noktaya değinmişti:

“Dün İstanbul’da olan hadiselerin yayını yasaktır’ diye bir ifade yayımlanıyordu. Hatta onu bile yasakladılar. Hiçbir şey yokmuş gibi çıkıyordu gazeteler. O zaman fısıltı gazetesi ortaya çıkıyor, kulaktan kulağa, herkes bir şeyler söylüyor, birbirine anlatıyor. Görenler var tabii, orada adam vurulmuş, kanlar içinde götürülüyor. O yaralı kurtarılmış sonradan ama ölmüştür diye düşünülüyor. Hangi hastanede olduğu bilinmiyor. Ankara’da silah atılıyor, bir kişinin ağzına girip çıkıyor, acaba öldüler mi sorusu çıkıyor ortaya. Fısıldana fısıldana daha fazla insan öldü sanılıyor. Bu da basın özgürlüğünün önemini gösteriyor. Yaşananlar açıkça aktarılsa o tepkiler belki daha ılımlı olacaktı.”

"ŞÖHRET ZEDELEME" BAHANESİYLE TUTUKLAMALAR

Tabii Demokrat Parti döneminde basına yönelik baskılar bir gecede ve bir kanunla başladı sanılmasın, Demokrat Partinin iktidarı boyunca kullandığı bir metottu.

Kısıtlayıcı ilk adım 1954’te atılmıştı. Artık basın ve radyo yoluyla “İtibar kırılamayacak”, “Şöhret ya da servete zarar verilemeyecekti”.

İtibar kırmak neydi, şöhrete zarar vermek neyle ve hangi ölçütlerle belirlenebilirdi? (Bugünün sorusu da benzer; “yalan” haberin yalanlığına kim, neye göre karar verecek?)

Sonrasında tutuklamalar da birbiri ardına geldi. Burayı da kısa geçelim; Cemal Sağlam, Metin Toker, Şinasi Nahit, Fuat Arna, Bedii Faik, Cüneyt Arcayürek tutuklandı. Hüseyin Cahit Yalçın hapse atıldığında 79 yaşındaydı. DP son 5 yılında 2 bin 300 kadar dava açtı, 867 gazeteciyi mahkum etti.

RESMİ İLANLAR YANDAŞ BASINI BESLEDİ

1958’de ikinci hamle geldi. Bu kez konu ilanlardı. Artık ilanlar tek elden verilecekti. Ve DP ilanlar konusunda da demokratik bir tavır takınmayacaktı elbette.

DP dönemi boyunca resmi ilanların nasıl yandaş basına verildiği, muhaliflerin bu haktan alıkoyulduğu; dahası basamayacakları oranda kağıdın besleme basına nasıl verildiği, diğer gazetelere kağıt bile verilmediği konusu da oldukça güncel.

Tıpkı Evrensel’in 1011 gündür hakkı olmasına rağmen alamadığı resmi ilanlar gibi…

BESLEME BASINDAN İBRETLER

Şüphesiz ki o süreçteki “besleme basın”ın başına gelenlerde ibretler vardı.

Dönemin palazlanan yayınları Zafer, Havadis, Son Posta; ilana ve kağıda boğuldu evet, ama sonra yok oldu gitti.

Sansürü savunan, “Komünistlerle böyle başa çıkılır” diyen Ahmet Emin Yalman’ın, sonra kendisi bir yazısından dolayı tutuklandı.

Yassıada sürecinde, Necip Fazıl Kısakürek’in Demokrat Partiden örtülü ödenek yoluyla nasıl para dilendiği, para aldıkça nasıl sakinleyip DP’yi savunduğu ayyuka çıkmıştı, utanç vericidir.

Bugün sansür yasasına güçlü bir itiraz yükseliyor ama yandaş cenah alkışlamaya devam ediyor. İbretler diyorum (tekrar), bakın orada duruyor.

Son bir not: Ar ve hayâ, aşağı yukarı aynı anlamlarda, utanma duygusu demek. Abdülhamid ve Menderes yazılıyor; daha ne kadar yazılacak? Abdülhamid ve Menderes’in baskı yöntemleri tekrarlanmaktan utanılmıyorsa, biz de tekrar tekrar yazmaktan utanmıyoruz.



Hakan Güngör / EVRENSEL


Kim hangi koltuğa oturacak? + NÜ RESİMLER Mİ RAHATSIZ ETTİ - Barış Pehlivan / Cumhuriyet

 Kim hangi koltuğa oturacak?

Tam uyumak üzereyken geldi mesaj: “Acaba ilk kararnamede kimler olacak?” 

Neymiş, Millet İttifakı iktidara gelirse kimlerin hangi koltuğa oturacağı şimdiden belirleniyormuş. “Birinci kararname yazılmaya başlanmış bile” diyordu bir bilen. 

Doğru muydu? Sayılır. 

Altılı masanın oluşturduğu yapılardan en kritiği Kurumsal Reformlar Komisyonu. Bu komisyon AKP iktidarının çürüttüğü devletin yeniden yapılandırılması için yol haritasını belirliyor. Alınan karara göre, seçim sonrası Strateji ve Planlama Teşkilatı’nın kurulması birinci hedef. Yani olası ilk kararnamede bu teşkilatın ilanını göreceğiz.  

Peki, ya isimler? Yani bürokraside kimler görevlendirilecek? 

Deniyor ki Millet İttifakı’nda devletin önemli kurumlarına kimlerin atanacağına dair bir plan var. Başta CHP olmak üzere muhalefet cephesinde liste hazırlığı yapanlar bulunuyor. 

Yani Merkez Bankası’ndan TRT’ye, hangi kuruma kimin getirileceğine dair olası isimler tartışılıyor. Hatta bunun için Kemal Kılıçdaroğlu’nun “onurlu bürokrat” dediği ve devlette şu an görev yapan bazı kişilerle görüşmeler de yapılıyor. AKP döneminde suça bulaşmamış, hükümetin değil devletin adamı olmuş isimlerin deneyimlerinden nasıl yararlanılabileceği üzerinde çalışılıyor. Belki haberleri yok ama onların seçim sonrası oluşturulacak yeni yapılanmada görevlerine devam etmesi de planlanıyor. 

Dahası, çürüyen devletin nasıl yeniden ayağa kaldırılacağına dair, bizzat çürümeye tanık olan yani devlette aktif olarak çalışan bazı isimlerden destek de alınıyor. Yani Millet İttifakı iktidara gelirse çıkarılacak kanunlar için “içeriden” öneriler geliyor. Kim onlar, diye sorduğumda “Ağırlıklı olarak ekonomi bürokrasisindeki yöneticiler” deniyor. 

Kuşku yok ki altılı masadan bir iktidar çıkması kadar hangi partinin ne kadar oy alacağı da önem arz ediyor. Buna göre, seçmenden alınan güç, koltukların dağılımında kimin görüşünün ağırlık kazanacağını da belirleyecek. 

Son olarak... 

Yüzlerce kişilik değişimden bahsediyorum.   

Bir CHP kurmayı, “Biz kazandığımız anda kimin devlette hangi koltuğa oturacağı önceden belirlenecek, yani kaos olmayacak” dedi. Ağırlıklı görüş o isimlerin seçim sonrası açıklanması olsa da Demokrat Parti, “Bazı kritik kadroların seçimden önce ilan edilmesi gerek” diye düşünüyor. 

NÜ RESİMLER Mİ RAHATSIZ ETTİ

1982’de Müslüman olan Fransız düşünür Roger Garaudy’nin 60’dan fazla eseri var. İşte o kitapların büyük çoğunluğu da Türkiye’de Timaş Yayınları tarafından okurla buluşuyor. 

Ama şu hariç: “Batı Resminin Yedi Yüzyılı / Geleceği Müjdeleyen 60 Tablo”

Garaudy İslamı seçmeden önce yazdığı bu kitapta, 60 tablodan hareketle Batı felsefesini ortaya koyuyor. 

Kitabı dilimize kazandıran Cemal Aydın, “Hiçbir çevirimde bu kadar zorlanmadım ve hiçbirine de bu kadar fazla emek vermek zorunda kalmadım” diyor.   

Peki, aynı çevirmenin o kadar Garaudy kitabını yayımlayan Timaş, bu yeni ve önemli çeviriyi neden basmadı? 

Yayın dünyasında şu konuşuluyor: Garaudy’nin Müslüman olmadan önce yazdığı bu kitapta nü resimler olması, Nurcu kimliğiyle bilinen Timaş’ı rahatsız etti. 

Timaş’ı aradım. Yayınevi bu iddiayı kabul etmedi, kitabın basılmama gerekçesinin “ekonomik nedenler” olduğunu öne sürdü.  

Neyse ki eser “Kopernik Kitap” etiketiyle okurla buluştu.

Barış Pehlivan / Cumhuriyet 



Öne Çıkan Yayın

Çok şey söyleyip bir şey anlatmama sanatı! -Mehmet Y. Yılmaz /T24-

Cumhurbaşkanı “altı doldurulmamış sözlerle sürece sahip çıkıyormuş gibi görünme” konuşmalarını hep yapıyor. Ama esasen hiçbir şey söylemiyor...