TARİHTE BUGÜN (16 TEMMUZ)

      


      OLAYLAR: 

  • 622 - Muhammed ve beraberindeki ilk MüslümanlarMekke'den Medine'ye hicret ettiler. Bu olay Hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
  • 1212 - Las Navas de Tolosa MuharebesiReconquista döneminde, Papa III. İnnocentius'in çağrısı üzerine bir araya gelen İspanya'daki Hristiyan Krallıklar, Muhammed Nasır komutasındaki Müslüman Muvahhidler'i yendi.
  • 1394 - Fransa Kralı VI. CharlesYahudilerin Fransa'dan kovulması için emir verdi.
  • 1661 - Avrupa'da ilk banknot, "Stockholms Banco" adlı bir İsveç bankası tarafından bastırılarak tedavüle verildi.
  • 1782 - Wolfgang Amadeus Mozart'ın, Saraydan Kız Kaçırma adlı operası ilk kez sahnelendi.
  • 1880 - Emily StoweKanada'da lisanslı ilk kadın hekim oldu.
  • 1888- Sözleri Paris Komünü’nün yıkılmasından sonra Komüncülerin mücadelesi adına Eugene Pottier tarafından yazılan Enternasyonal, Pierre Degeyter tarafından marş olarak bestelendi.
  • 1912 - Stockholm Olimpiyat Oyunları başladı.
  • 1917- Petrograd’da grevdeki binlerce işçi ve onlara destek veren -başta Kronştad- askerler Sovyet’teki bolşeviklerin tüm itirazlarına rağmen ”bütün iktidar Sovyetler’e” talebiyle silahlı gösterilere kalkıştı; “Geçici Hükümet”2. gün düzeni tekrar sağladı. 18 ve 19 Temmuz’da yüzlerce Bolşevik tutuklandı, Pravda yakıldı, devrik Çarlık polisinin eski mensupları ve “Kara Yüzler” işçi milislere karşı linç hareketlerini örgütledi. “Alman casusu” ilan edilip tutuklama kararı alınan Lenin bir süre Petrograd’da saklanıp Finlandiya’ya geçti.
  • 1921 - Acara Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. 1991'de yerine Acara Özerk Cumhuriyeti kuruldu.
  • 1922- Gazi Mustafa Kemal, Anadolu ve Müdafaa-i Hukuk Grubu toplantısında doğal başkan, Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ise Grup Başkanı oldu. ”Misakı Milli” temel ilke kabul edildi.
  • 1930- Cumhuriyet gazetesinde “Ağrı Dağı Harekatı Bu Hafta Başlıyor” başlığı altında şöyle yazıyordu: “Ağrı Dağı tepelerinde kovuklara iltica eden 1500 kadar şaki kalmıştır. Tayyarelerimiz şakiler üzerine çok şiddetli bombardıman ediyorlar. Ağrı dağı daimi olarak infilak ve ateş içinde inlemektedir. Türkün demir kartalları asilerin hesabını temizlemektedir. Eşkıyaya iltica eden köyler tamamen yakılmaktadır. Zilan harekatında imha edilenlerin sayısı 15.000 kadardır. Zilan Deresi ağzına kadar ceset dolmuştur… Bu hafta içinde Ağrı Dağı tenkil harekatına başlanacaktır. Kumandan Salih Paşa bizzat Ağrı’da tarama harekatına başlayacaktır. Bundan kurtulma imkanı tasavvur edilemez.”
  • 1935 - Dünyanın ilk parkmetresiOklahoma City'de bir caddeye yerleştirildi.
  • 1942 - Fransa'daki en büyük Yahudi tutuklaması: 12884 Yahudi Auschwitz'e gönderilmek üzere tutuklandı.
  • 1945 - Manhattan Projesi: Amerika Birleşik Devletleri'nin New Mexico Eyaleti, Alamogordo şehri yakınlarında ilk atom bombası denemesi (Trinity testi) yapıldı.
  • 1947- Rize Çay Fabrikası açıldı.
  • 1955- Söke, Aydın ve İzmir’de deprem. 3 kişi öldü, 600 ev yıkıldı, 1000 ev hasar gördü.
  • 1958- Ortadoğu’da görev alacak 11 bin Amerika Birleşik Devletleri askerinin İncirlik üssüne indirilmesine başlandı.
  • 1964- Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı ( NATO) Ankara ve Atina’yı uyardı: “Türkiye – Yunanistan görüşmeleri başlamazsa askeri yardımlar dondurulur.”
  • 1965- Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Komünizmle Mücadele Derneği fahri başkanlığından ayrıldı. Sonraki gün, Adalet bakanlığı dernekle ilgili soruşturma başlattı.
  • 1965 -  Aşık Veysel’e aylık bağlanması hakkındaki kanun kabul edildi.
  • 1965 - Fransa ve İtalya’yı birbirine bağlayan “Mont Blanc Tüneli” açıldı.
  • 1968- Ekmek-İş’e üye 39 işçi 1 aydır haftalıklarını alamadıkları için Şişli/Gürsel Mahallesi’ndeki fırını işgal etti.
  • 1968 -  6.Filo’yu protesto ederken gözaltına alınan arkadaşlarına destek için Adliye’ye giden öğrencilerle polis arasında arbede çıktı. Amerikan denizcilerine mürekkep-maytap atmak vb. eylemlerden gözaltına alınan 16 genç tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
  • 1969 - Apollo 11, Kennedy Uzay Üssü'nden fırlatıldı.
  • 1971- Kısa adı THKO olan Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu liderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve arkadaşlarının yargılanması başladı; 21 sanık için ölüm cezası istendi. Duruşmada söz alan 18 sanık “mahkemeye güvenlerinin olmadığını” söyledi. 
  • 1974- Kıbrıs’taki darbeye karşılık, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Meclisi olağanüstü toplantıya çağırdı. Türk Deniz, Kara ve Hava Kuvvetleri alarma geçti. Bazı birlikler Trakya ve Güney’de stratejik bazı bölgelere kaydırılıyor.
  • 1974 - İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Derneği (İYÖKD) üyeleri, Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı darbe yapan EOKA’cı faşist Nikos Sampson’u ve destekçisi Yunanistan Askeri Cunta yönetimini Yunan Konsolosluğu önünde protesto etti. 
  • 1975- Petrol şirketi Shell, Petrol-İş sendikasının 21 iş yerinde grev kararı almasına karşı lokavt ilan etti.
  • 1977- İstanbul’da Hukuk Fakültesi öğrencisi Tuncay Bali (Malatya) Zeytinburnu’nda “ülkücüler” tarafından öldürüldü.
  • 1977 - İstanbul/Aksaray’daki Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) lokali gece bombalandı, binada büyük hasar oluştu.
  • 1977 - Merkez Bankası tüm bankaların ithalat transfer işlemini durdurdu. Karar döviz sıkıntısı nedeniyle alındı.
  • 1977 - İETT’de Türk-İş’e bağlı Türk Genel-İş üyesi işçiler çalışmayınca İstanbul’da belediye otobüsleri sefere çıkmadı.
  • 1978- Danıştay polis dernekleri Pol-Der ve Pol- Bir’i kapatma kararını durdurdu.
  • 1979- Saddam Hüseyin Irak Devlet Başkanı oldu.
  • 1980- CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu’nun katlinde kullanılan silahın Kuştepe ve Çağlayan’da sol görüşlü 2 kişinin öldürülmesi ve 4 kişinin yaralanması olaylarında da kullanıldığı belirlendi.
  • 1980 - Fatsa’da inceleme yapan CHP parlamento heyetinin maskeli ülkücülerin neden operasyonda kullanıldığı sorusuna karşı Ordu Valisi Reşat Akkaya “Biz bilgi almak için bazı kadınlardan da yararlanıyoruz, aşk yaptırıyoruz” dedi.
  • 1989- Türk-İş Koordinasyon Kurulu’nu “ANAP hükümetiyle uzlaşıp işçileri satmak”la suçlayan Türk-İş’e bağlı sendikalardan bir grup işçi İzmir ve Adana’da yürüdü. 
  • 1990 - Filipinler'de deprem: 1450 ölü.
  • 1990- Kamu çalışanları düşük memur zammını protesto ve sendika için 4 büyük ilde eylemler yaptı. Polis, İstanbul Sultanahmet Parkı’nda toplanan 2 bin çalışanın eylemine Park’ta ve ardından yapılan yürüyüşün son noktası Eminönü İskelesi önünde müdahale etti, onlarca yaralı. 
  • 1990 - SSCB Devlet Başkanı Gorbaçov ile F.Almanya Başbakanı Kohl anlaştı: F.Almanya ile Demokratik Alman Cumhuriyeti birleştiğinde NATO’ya dahil olabilecek. Sovyet Birlikleri 3-4 yıl içinde -Berlin dahil- çekilinceye kadar NATO güçleri Demokratik Almanya’ya yayılmayacak.
  • 1991- DİSK yeniden açılıyor! Askeri Yargıtay 3. Dairesi, oybirliğiyle Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) hakkındaki kapatma kararının kaldırılmasına ve yöneticilerinin beraatine karar verdi. DİSK, 11 yıl önce İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından kapatılmıştı. Yargıtay, kararına gerekçe olarak kapatılmayı gerektiren hukuki dayanağın ortadan kalkmasını gösterdi. Karardan sonra bir açıklama yapan Genel Başkan Abdullah Baştürk, DİSK’in sınıfsal mücadelesine kaldığı yerden devam edeceğini söyledi.
  • 1991 -  İstanbul’da polislerce infaz edilen 10 Devrimci Sol mensubundan 4’ünün cenazelerine katılanlar pankart açıp sloganlarla yürüdü. Eminönü’nde 100’ü aşkın kişi korsan yürüyüş yaptı.
  • 1992- 95 kurucunun resmî başvurusuyla “68’liler Birliği Vakfı” İstanbul’da kuruldu.
  • 1993- Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin girişimleriyle hazırlanan 1 milyon adet “Barış Bildirisi” 4 uçakla İstanbul’un çeşitli bölgelerine havadan atıldı. Eylem DİSK, Mülkiyeliler Vakfı, Mazlum-Der gibi kitle örgütleri ve bazı yayınevlerince desteklendi.
  • 1994- IRAK KYB ile KDP heyetleri, iç savaşa son vermek amacıyla Paris’te buluştu. Fransız hükümeti ile Birleşik Krallık ve ABD elçiliklerinden gelen gözlemcilerin yardımı ile Irak Kürdistan Bölge Hükümeti için yeni bir anayasa taslağı hazırlandı. Türkiye, Kürt ulusunun oluşumuna yönelik dolaylı bir yol haritası olduğu gerekçesiyle endişelendi ve Paris mutabakatına sert tepki gösterdi. İki Kürt lider Mesut Barzani ve Celal Talabani Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın huzurunda, anlaşmayı imzalamak için geçmek isterken Türkiye, onlara geçiş vizesi vermedi.
  • 1994 - Shoemaker-Levy 9 kuyrukluyıldızının parçaları, Jüpiter gezegenine çarptı.
  • 1995- Mimar Oktay Ekinci,”Gecekondu Islah Planı”na göre 1990-1991’de “4 kattan yüksek olmamak şartıyla” ruhsat alan inşaatların İstanbul/ Kavacık’ta 10 katlı iş merkezleri olarak yükselmesi ve Elmalı Barajı‘nın yakınlarına kadar uzanmasına Belediye’nin göz yumduğunu yazdı.
  • 1995 - Bayrampaşa Cezaevi’nde yakınlarını ziyaret ettikten sonra oturma eylemi yapan 26 kişi dövülerek gözaltına alındı.
  • 1996- 1 Mayıs 1977 Katliamı davası “zamanaşımı” nedeniyle kapandı. Avukat Rasim Öz, Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 15 Mayıs 1996’da verilen ve müdahil avukatlarına tebliğ edilen “15 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu” yönündeki karara itiraz etti.
  • 1997- Türk Silahlı Kuvvetleri’ne casus soktuğu iddia edilen Bülent Orakoğlu tutuklandı.
  • 1997 - İGDAŞ çalışması sırasında doğalgaz sızıntısından hayatını kaybeden 2 işçi için arkadaşları gösteri yaptı. 
  • 1997 - 1996 Yılı Uluslararası Basın Ödülü’ne layık görülen Işık Yurtçu, ödülünü Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi Terry Anderson’dan Saray Cezaevi’nde aldı. Yurtçu, toplam 15 yılı bulan cezalarından ötürü Aralık 1994’den bu yana cezaevinde.
  • 1998- POAŞ ihalesinde sürpriz karar. Özelleştirme Yüksek Kurulu, Hayyam Garipoğlu’nun teklif ettiği 1 milyar 160 milyon doları vermesi koşuluyla, POAŞ’ı üçüncü sıradaki İş Bankası-Bayındır Holding-Park Holding-PUAŞ konsorsiyumuna verdi.
  • 1998 - Yaşları 17 ile 25 arasında olan 9’u tutuklu 24 gencin TKEP/L örgütüne üye oldukları ve çeşitli eylemlere karıştıkları iddiasıyla yargılandıkları davada 2 genç tahliye edildi. Gençlerden 12’sine gözaltında işkence yapmaktan yargılanan 5 polisin dosyası davaya eklendi. 
  • 1998 - Hedef Dağıtım’dan DİSK/Nakliyat-İş’e üye olduğu için atılan 55 işçinin işe iadesi için oturma eylemi yapıldı.
  • 1999- Eski ABD başkanı John F. Kennedy ve Jacqueline Kennedy Onassis’in oğulları John F. Kennedy, Jr.ın kullandığı küçük uçak Atlantik Okyanusu’na düştü. Kennedy, uçakta bulunan karısı ve baldızıyla birlikte hayatını kaybetti.
  • 1999 - Bergama’dan Ankara’ya gelen 50 gösterici, Meclis kavşağını trafiğe kapatarak “uluslarası tahkim”i protesto etti. 
  • 2000- İngiliz bilim çevreleri dünyanın yaşayan en yaşlı canlısını buldular: 260 yaşında bir bakteri.
  • 2000 -  İtirafçıların konulduğu Kırklareli Cezaevi’nden sevk ve hücre tipi koğuşlarda kalmamak adına 62 gündür açlık grevinde olan 4 tutuklu için “Hücre Tipi Cezaevlerine Karşı Birlik”in Galatasaray’da yaptığı eyleme müdahale eden polis 10 kişiyi gözaltına aldı.
  • 2000 - RTÜK Özgür Radyo’ya 1 yıl yayın durdurma cezası verdi. Gerekçe: Avusturya İşçi Marşı ve Grup Kızılırmak’ın parçalarını yayınlamak.
  • 2001- R.T.Erdoğan-A.Gül ekibinin başını çektiği “Yeni Oluşum”un son şekli verilen parti tüzüğünde “cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedefe” atıf yapıldı.
  • 2002- Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 22 yıl önce açılan Dev-Yol davasında 20 idam cezası verdi. Sanıkların cezası iyi hal nedeniyle müebbede çevrildi.
  • 2004- Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Kürt hastalara hakaret eden hekime verilen cezayı oybirliğiyle onayladı. Hekim, sağlık ocağında “Kürt kimlikli hastaları aşağılamış” ve “Pis, şerefsiz Kürtler, hepinizi öldürmek gerekir.” demişti.
  • 2005 - Irak'ın Musayyib kentinde bir intihar eylemcisi, kullandığı patlayıcı yüklü tanker kamyonu, benzin istasyonuna sürdü: 98 ölü, 100 yaralı.
  • 2005 - Hükümetin toplu görüşmeler öncesi 3 yıl için verilecek zam oranlarını belirlemesi KESK üyelerince Türkiye genelinde prot.edildi.
  • 2007- Başbakan Erdoğan bir TV programında, 6 yıl önce serveti olmayan oğlunun sirketine alınan 2 milyon 350 bin $’lık gemi için “gemicik” dedi.
  • 2007 - Eski DTP Genel Başkanı ve Mardin bağımsız milletvekili adayı Ahmet Türk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’yi eleştirerek; “Seçim otobüsleri üzerinden  ortaya ipler atıyor, idam sehbaları kuruyorlar. Demokrasi ve kardeşlik için, bu saldırganları, bu azgınları bağlayın.” dedi.
  • 2008 - Irak'ın Telafer kentindeki bir pazar yerinde, bomba yüklü bir araç infilâk etti: 7'si çocuk 11 kişi öldü, 90 kişi yaralandı.
  • 2009- 68’ Kuşağı devrimcilerinden Kutsiye Bozoklar Ankara’da tedavi gördüğü hastahanede yaşamını yitirdi. 19 Mart 1973 günü İstanbul Şehremini’de polisle çıkan çatışmada TKP/ML kadrolarından Ahmet Muharrem Çiçek öldürülürken, Kutsiye Bozoklar belinden kurşunla vurularak yaralanmış ve belden altı felç kalmıştı. İki yıl tutuklu kaldıktan sonra 1974 affıyla tahliye olan ve “Yaşamak Direnmektir” diyerek devrimci mücadelesini sürdüren Bozoklar, Atılım gazetesinde yazıyordu.
  • 2009 -  Adana SGK İl Müdürlüğü’nde çalışan Büro Emekçileri Sendikası üyesi 2 işçinin sürgün edilmesi BES merkezi önünden SGK’ya yürüyüşle protesto edildi.
  • 2012- Yargıtay yazar Hüseyin Üzmez’in 14 yaşında kız çocuğuna “cinsel istismar” ve “küçük yaştaki kız çocuğunun ruh sağlığını bozmak”tan verilen 13 yıl bir buçuk aylık hapis cezasını onadı. Üzmez  cezaevine gönderildi. 
  • 2013- İstanbul’da 100’e yakın adresi basan polis, Gezi Direnişi’ne katılan 28 lise ve üniversite öğrencisini gözaltına aldı, 56 kişi aranıyor. Kadıköy Yoğurtçu ve Göztepe Parkı forum katılımcıları, öğrencilere yönelik operasyonları yürüyüşle protesto etti.
  • 2013 - Kanser hastası tutuklu K.Avcı’nın serbest bırakılması için Çağlayan Adliye önünde eylem yapmak isteyen Halk Cephelilere müdahele edildi.
  • 2015- Yunanistan Parlamentosu, Avro Bölgesi liderlerinin, 86 milyar avroluk üçüncü kurtarma paketi karşılığında ön şart olarak talep ettiği kapsamlı reform paketi ile ilgili kanun tasarısını kabul etti.




      DOĞUMLAR - ÖLÜMLER


Bahçeli’nin kamyonu AKP’nin garajına nasıl girdi? - Hakan GÜNGÖR / EVRENSEL

 Devlet Bahçeli’nin 25 yıllık parti başkanlığını en çok AKP’liler kutlamayı hak ediyor; nihayetinde MHP için bir başkan, AKP için “bir başka” oldu.

    Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Banker Bilo filmini hatırlar mısınız? Şener Şen’in canlandırdığı Maho, İlyas Salman’ın oynadığı Bilo’yu ve birkaç kişiyi daha Almanya’ya götürme vaadiyle kamyon kasasına dolduruyordu.

Yolculuk bittiğinde kasadaki yolcular kendilerini Almanya’da zannederken aslında vardıkları yer İstanbul oluyordu.

Bu sahneyi ne zaman izlesem hem güler hem de MHP’yi düşünürüm.

Çünkü Turan devleti kurma yolunda bindikleri kamyon rotayı kırdı, vardıkları yer AKP’nin garajı oldu.

Ama nasıl ki Bilo’nun meseleye aymak için görmezden geldiği sayısız ipucu varsa bu yolculukta MHP’liler için de aynı şey geçerliydi.

Hadi filmin başına dönelim…

Güya yol “Turan”a varacaktı dedim ama rota aslında Bahçeli’den önce kırılmıştı. Türkçülerin Alparslan Türkeş’le beraber nasıl İslamcılığa eklemlendiği bu yazının konusu değil. Nazi özentisi Nihal Atsız’ın bu süreçte güç kaybederken hareket için “Allah, Tanrı’yı kovdu” sözü de bu yazının konusu değil.

Biz kamyonun son seferine ve son şoförüne bakacağız.

SAHİ, "EN BÜYÜK SİYASİ TERÖRİST" KİMDİ BAHÇELİ?

Devlet Bahçeli 25 yıl önce, 1997’de ve yine bir temmuz ayında Milliyetçi Hareket Partisinin genel başkanı oldu.

Ama tam anlamıyla “başkanlaşması” AKP’nin kuruluşundan sonradır. Çünkü siyasi parti başkanlığı seçilince değil, yörünge değiştirme gücünü sağlayınca başlar.

Aralarındaki ittifak netleşene dek, gelgitli görünen bu ilişkinin özü aynıydı: Durgun sularda kör döğüşünü sürdürmek, kritik virajlarda ise omuz vermek.

Yöntem gayet belirgindi: MHP önce şiddetle buna karşı çıkar, buradan güç devşirir, sonra devşirdiği o gücü AKP’nin bahçesine indirir. Aradaki küfür kıyamet ise unutulmaya bırakılır.

En önemli örneklerden biri mi? Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı sürecinde MHP’nin çok kritik desteğini hatırlarsınız. Seçime kısa süre kala Gül’ün adaylığına Bahçeli’nin ne dediğini hatırlatmak istiyorum.

2007’de Gül adı ortaya atıldığında buna en sert tepkiyi gösterenlerden biri, tahmin edeceğiniz üzere Devlet Bahçeli’ydi.

İfadeleri zehir zemberekti: “Her işi ayağa düşüren ve çirkinleştiren bu çarpık ve çapsız siyaset anlayışından, en sonunda yüce Cumhurbaşkanlığı makamı da nasibini almıştır” dedi. Durmadı. “Başbakanın bu süreçte sergilediği tavır tek kelimeyle bir ilkesizlik ve sorumsuzluk örneği olmuştur” dedi. Yok, yine durmadı. “Ucuz bir kapkaç siyaseti zihniyetinin temsilcisi olan başbakan, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de bu kapkaç anlayışını rehber edinmiştir.” Tamam, bitiriyorum: “Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi bekleyen de gölge ve güdümlü cumhurbaşkanlığı tecrübesi olacaktır” dedi.

Bu sözler MHP’nin sitesinde duruyor, tarih 24 Nisan 2007.

Temmuz ayında da “Devletin tüm imkanları, AKP’nin emrine sokulmuştur. Emniyet güçleri üzerinde görülmemiş bir baskı kurulmuştur. Devlet memurları AKP’nin siyasi kampanyasına alet edilmiştir” dedi ve o sözü söyledi:

“Siyasi tarihimizin en büyük siyasi teröristi ve kundakçısı bizatihi kendisidir.”

Ağustosta seçime gelindiğinde ise işler değişecekti…

    Fotograf:Kayhan Özer/AA

BAHÇELİ’NİN POLİTİK POZİSYONUNUN ÖZETİ

Birden “Öğreniyorduk” ki Gül esasında “ülkücü”ymüş. Sonra taban için nabız yoklaması da başladı tabii. Gül’ün, yine bir dönem Milli Türk Talebe Birliğinin de aktif üyesi olduğu pazarlandı. Bahçeli AKP’yi değil ama Gül’ü kendine yakın hissediyormuş’lar başladı.

Hangi ara yakın hissetti sorusu artık beyhudeydi: Bahçeli esmiş gürlemiş sonunda esip gürlediğine yakın hissetmişti; politik pozisyonunun ve tarihinin özetidir.

Derken seçim geldi. Cumhurbaşkanı seçilebilmek için, ilk iki turda 367 oy, sonraki iki turda ise 276 oy gerekiyordu, hadi uzatmayayım, 276 oyun yeteceği tura geçmek için dahi AKP’nin sayısı yetmiyordu. Eğer o gün şartlar değişmese başka bir cumhurbaşkanı için AKP uzlaşma yoluna gitmek zorundaydı. O gün Meclise gitmese AKP cumhurbaşkanı “Atayamayacaktı” ve Bahçeli Meclise gitme kararı aldı.

Açıklandığında “çarpık ve çapsız siyaset”, “kapkaç”, “gölge ve güdümlü” derken sonrasında aynı adaya desteğe koştu.

Bu en önemli göstergeydi, kamyon rotası gereği bazen uzaklaşıyor görünse de her kritik kavşakta yönünü AKP’ye dönüyordu.

"PARTİ KAPATIN, AKP HARİÇ" SİYASETİ

Arada tartışmalar, “sert” eleştiriler oldu ama cumhurbaşkanlığı seçiminden bir süre sonra, 2008’de bu kez AKP’ye kapatma davası açıldığında tekrar aynı pozisyon doğdu. AKP’ye en büyük destek MHP’den geldi.

Bahçeli, “İktidar partisinin bu şekilde mahkum edilerek sürekli anayasal yargı gözetimi ve denetimi altına alınması ve sürekli kapatılma tehlikesine maruz bırakılmasının siyasi istikrar ve devlet yönetimi açısından çok ciddi sonuçları olacağı da ortadadır” dedi.

Reklam

Niyeti elbette bir demokrasi savunuculuğu değildi. Konuyu AKP’nin dışına çıkarsak ve birazcık gücü olsa yorgunluktan bitkin düşene dek parti kapatacağına emin olduğumuz Bahçeli, “AKP’ye dokundurtmam çünkü demokrasi” diyebiliyordu.

BAHÇELİ’DEN ERDOĞAN HAKARETLERİ SEÇKİSİ

2009’da araları nasıldı dersiniz?

Bahçeli yine başladı; bakın ben demiyorum, Devlet Bahçeli diyor, aktarıyorum:

“Namusu zelil olmuş kişi” dedi, “sicili lekelenmiş kişi” dedi, “iş birlikçi” dedi, “iki yüzlü” dedi, “küresel senaryonun baş aktörü” dedi.

Erdoğan dava açtı, sonra geri çekti, e “desin’di”, önemli olan icraatı değil miydi?

Türkiye’de ifade özgürlüğü böyle bir şeydi; siz cumhurbaşkanına eleştiri getirseniz hakkınızda hakaret davası açılabilir; Devlet Bahçeli hakaret ederse dava açılsa bile geri çekilir. Çünkü iktidar için işlevseldi, AKP’nin kıymetlisiydi.

MHP’NİN AKP’YE DESTEKLERİNDEN SEÇ BEĞEN AL

Desteği çok, seçmekte zorlanıyorum… Eğitim sistemi mi değişecek (Daha da mı bozulacak), MHP AKP’nin yanında… AKP milliyetçilerden oy devşirmek için tezkere mi çıkaracak, MHP AKP’nin yanında… Alkol satışı mı kısıtlanacak, MHP orada.

Alın işte 2015’teki Meclis Başkanlığı seçimleri. AKP’nin Adayı İsmet Yılmaz, MHP’nin desteğiyle (MHP, AKP lehine olacak şekilde geçersiz oy kullandı) Meclis Başkanı seçildi.

Dedim ya durmak da zor seçmek de; Wikileaks belgeleri ortaya çıktığında yanında oluşunu, Gezi direnişinde yanında oluşunu söyleyip durayım. Ajandaları ortaktı, “AKP gibiyiz” diyerek zaten iktidar olamayacaklardı, AKP yaptı, onlar imdada yetişti.

17-25 Aralık’ta da esti gürledi ya, estikçe gürledikçe, yağmuru fena olacak denmedi elbette, desteği fena olacak dendi, dedik. 

AKP mevzilerini ve ittifaklarını kaybediyordu; MHP’yi almak son derece işlevseldi, hem gürültünün bir bölümü kesilecekti hem “gel” deseler “gelecekti”. Geldi de.

“Biz 17-25 Aralık çerçevesinde; hırsızların mahkemeye çıkarılmasını, rüşvetçilerin yakasından tutulmasını istiyoruz; anladın mı?” tweetini, “Biz saraydaki 17-25 rumuzlu şahsın Türkiye’yi yıkıma ve Türk milletini yok oluşa sürüklemesine itiraz ediyoruz, anladın mı?” tweetini gelirken silmeyi unuttu.

17-15 Aralık ve sonraki süreç aslında MHP ve AKP’nin tam anlamıyla kavuşmasına neden oldu. İttifakla birlikte bu uzatmalı ve toksikliği koca bir halka yansıyan ilişki resmi nikahla taçlandı.

"YAPTIM, AMA SOR Bİ’NEDEN YAPTIM?"

Dahası zaten MHP tam da buydu, bu kamyonun varacağı yer zaten AKP garajıydı; arada kontrol noktaları “dirençleri” de filmin parçasıydı. Ama kendi tabanından şaşıranlar oluyor, bu şaşkınlığa da ben şaşıyorum.

Evet, muhalif görünmek zorunda olduğu dönemler vardı çünkü görünmese aslında iktidar olma talebi yokmuş gibi görünecekti. Ancak esasında iktidara eklemlenmek iktidarda hissetmek için yeterliydi. Bakın, bugün AKP’nin iktidar olduğu günden bu yana yaptıklarını kalem kalem sıralayalım, 3-5 madde dışında MHP çizgisinden zaten farklı olmadı. Bahçeli’nin en büyük derdinin “Neden iktidar olamadım” değil “Neden AKP biz değiliz” olduğuna eminim.

MHP kadrolarının devlet içinde “kimi eski ittifak boşluklarına” nasıl yerleştirildiğini gazetelerde aramamıza gerek yok, “MHP’li tanıdığıyla övünen” biri denk gelirse, sorun, anlatır zaten gururla kimlerin nerelere geldiğini.

Hal böyleyken sorular da sıralanıyor, biri şu:

“İktidara gelince yedi sülalenden hesap sormasam namerdim” de dedi Bahçeli. Bugün MHP iktidar ortağı dersek tam olarak hata yapmış olmayız, hesabı kime soralım?

Bu bizim hikayemiz değil. Ama biz bunun filmini izledik. 

Bahçeli’nin 25 yıllık parti başkanlığını en çok AKP’liler kutlamayı hak ediyor; nihayetinde MHP için bir başkan, AKP için “bir başka” oldu.

Dolayısıyla Banker Bilo’daki “Yaptım, ama sor bi’neden yaptım?” repliği Bahçeli’ye çok yakışır.

Belki kamyon kasasındakilerin kimileri de artık “Sormirem ula sormirem” der bi’zahmet.

Hakan GÜNGÖR / EVRENSEL

Sivil toplum örgütü diye pazarlanan terör örgütü - Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet

 

Aradan altı yıl geçti. FETÖ, doğrudan iktidarı hedefleyen bir darbe girişiminde bulundu ve bu kanlı saldırının asıl mağduru halk oldu.

251 kişi hayatını kaybetti, 2 bin 194 kişi yaralandı. Eski AKP milletvekili Mazhar Bağlı gibilere de, TV’de, “İnsanlar 11. kattaki apartmanın üzerine çıkararak alçaktan uçan uçağa kafa atarak şehit oldular” demek kaldı...

21 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) 18 Temmuz 2018’de sona erdi; yedi kez uzatılarak iki yıl sürdürüldü. Bu dönemde toplam 37 kanun hükmünde kararname çıkarıldı.

OHAL kararnameleriyle yapılan ihraçlarda çok sayıda insan da haksızlığa uğradı. Dönemin başbakanı Binali Yıldırım’a da, “Kurunun yanında yaş da yanmış olabilir” demek kaldı...

Özgürlükler kısıtlanıp muhalefet sindirilirken darbe girişimini bir “lütuf” olarak niteleyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ise, “15 Temmuz darbe girişimi de ülkemiz ve milletimiz için pek çok hayırlı gelişmenin kapısını aralamıştır” demek kaldı...

2004’TEKİ MGK KARARINA NEDEN UYMADILAR?

Bütün bunlar olurken, darbenin siyasi ayağı araştırılmayıp üzerine sünger çekildi. Yıllarca Gülen Cemaati konusundaki uyarıları sümen altı edenler, sanki zamanında bu paralel yapının üzerine gitmiş gibi beyanatlar vererek kendilerini temize çıkarmaya çalıştı.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, darbe girişiminden sonra, 17-25 Aralık öncesinde Gülencileri “bir sivil toplum kuruluşu” olarak değerlendirdiklerini söyledi ve şu açıklamayı yaptı: 

“Biz hiçbir şekilde onlarla (FETÖ) bir grup olarak, bir yapı olarak, bir terör örgütü olarak işbirliği yapmadık. Böylesine tehlikeli, böylesine saldırgan, böylesine kendi özel gündemlerine sahip ve birbirleriyle irtibatlı tehlikeli bir yapı oldukları 2013’ün 17 Aralık’ında ortaya çıktı. Ortaya çıktığında AK Parti olarak gerekli mücadeleyi verdik.”

Oysa “sivil toplum örgütü” diye topluma pazarladıkları bu dinci yapılanmanın tehlikeli olduğunu, laik Cumhuriyeti savunanlar en başından beri biliyor ve uyarıyordu!

Bu nedenle 2004’te dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) “Türkiye’de Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen” konusu gündeme gelmiş ve bu gruba karşı bir eylem planının hazırlanması kararı alınmıştı. 

O zaman sormalı: 

Neden 2004 tarihli MGK kararına başbakan olarak imza koyan Erdoğan ve AKP’liler, 17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu nedeniyle Cemaat ile araları bozulana kadar MGK kararının tersine hareket ettiler?

Tersine diyorum çünkü kendi ağızlarından itiraf var. 8 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ’nün bizim zamanımızda büyüdüğü iddiasını ben reddetmem. 17 üniversite istediler, verdik; okul için yer istediler, verdik; ‘Türkçe Olimpiyatları’ dediler, ‘Tamam’ dedik, yurtdışında destek istediler, verdik; ne istedilerse verdik” dedi.

Demek ki 2004’te MGK’da ülkenin güvenliği için alınan karara onca yıl uymadılar.

ÖYLEYSE ISRARLA SORMAYACAK MIYIZ...

Parlamentoyu bile bombalayacak kadar terörle iç içe geçmiş bir örgüt haline gelen FETÖ’yü yıllarca kimler palazlandırdı?

Bu ülkede genelkurmay başkanı, bir terör örgütünün üyelerinin gizli tanıklığıyla müebbet hapse mahkûm edilirken, FETÖ devlet içinde örgütleniyordu. 

Amerikancı/FETÖ’cü generaller ve subaylar, önemli pozisyonlara atanıp Atatürkçüler devre dışı bırakılırken FETÖ örgütleniyordu. 

Cemaat’in operasyonel medya aparatı Taraf’ta dehşet verici kumpas iftiraları manşet yapılırken, FETÖ örgütleniyordu!

Demek ki, ABD emperyalizminin emrindeki bu İslamcı cemaat 17-25 Aralık operasyonunu yapmasaydı, ne istediyse verilmeye devam edilecekti. 

Hâlâ tarikatlarla iç içe siyaset yapanlar, olanlardan hiç ders almadı!

Zülal Kalkandelen / Cumhuriyet

Öne Çıkan Yayın

Yandaş şirketler zeytinlikleri istedi: İşte o skandal mektup! -Bahadır Özgür /halkTV-

Meclis’te görüşülen ve başta zeytinlikler olmak üzere koruma altındaki alanları, sulak bölgeleri madenciliğe açan torba yasanın arkasından, ...