Balıkesir’de kulübe bile bulunmayan zeytinliğe onarım görünümlü inşaat ihalesi verildi - OĞUZ OK / Yeniçağ

 Üzerinde yaklaşık 70 zeytin ağacından başka bekçi kulübesi dahi bulunmayan arazi için Vakıflar Genel Müdürlüğü, onarım ihalesi açtı. Balıkeskir Edremit’te bulunan yaklaşık 10 bin metrekarelik zeytinlik, onarılarak(!) 30 yıllığına kiraya verilecek.

Zeytini ile bir marka olan Balıkesir'in Edremit ilçesi zeytinlikleri birbir betona teslim eden vakıfların rant baskısı altında. Daha önce zeytinlikleri, turizm tesisi yapılması için yapılaşmaya açan Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu kez de Edremit’te bulunan zeytin ağaçlarıyla kaplı araziyi betona peşkeş çekmek üzere harekete geçti.

RESMİ GAZETE’DE YAYINLANDI
Vakıflar Genel Müdürlüğü Balıkesir Vakıflar Bölge Müdürlüğünün Resmi Gazete’de yayınlanan ilanına göre, Edremit Yolören mevkiinde bulunan yaklaşık 10 bin metrekarelik zeytinlik, onarım karşılığında 30 yıllığına kiraya verilmek üzere ihale edilecek. Uydu görüntülerine göre arazi üzerinde yaklaşık 70 zeytin ağacından başka, yapı adına bir şey olmamasına karşın “onarım” soru işareti yarattı.

“ONARIM” BİR KAMUFLAJ MI?
Vakıflar Genel Müdürlüğü, “Taşınmazın Onarım Karşılığı Uzun Süreli Kiraya Verilmesi İşinin İhalesi Yapılacaktır” şeklinde ilan vermesine karşın, ilanın ayrıntısında bunun bir ticari yapı inşaatı olduğu anlaşılıyor.

Yolören 154 ada 2 parsel sayılı 9 bin 893 metrekarelik arazi, onarım değil, üzerine yapılacak ticari yapı karşılığında 30 yıllığına kiraya verilecek. İşin muhammen bedeli ise 53 milyon 142 bin 942 TL olarak belirlendi.

2016’DA “YAPIM” İHALESİ İDİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü söz konusu araziyi aslında 2016 yılında da ihaleye çıkarmıştı. Ancak 7 yıl önceki ilan “Onarım” değil, “Yapım” karşılığı uzun süreli kiralama şeklinde verilmiş ve muhammen inşaat bedeli de 6 milyon 115 bin 497 TL olarak belirlenmişti.

ZEYTİN AĞAÇLARI BETON İÇİN YOK EDİLECEK
Vakıflar Meclisinin, 10 Nisan 2023 tarihli kararına istinaden yapılacak olan kiralama ihalesinin şartnamesinde, arazi üzerinde bulunan zeytin ağaçları için de ferman yazılmış durumda. İlanda ağaçların bir başka yere taşınmasından söz edilse de ihaleyi alacak olanın, zeytin ağaçlarının bedelini ödemesi karşılığında hepsini kesip odun yapabilecek. Şartnamenin ilgili maddesi aynen şöyle:

“Taşınmazın üzerinde bulunan ve inşaat alanına rastlayan zeytin ağaçlarından sökülüp yeniden dikilmeye müsait olanların Ayvalık Vakıf Zeytinlikleri İşletme Müdürlüğünün uygun göreceği bir yere taşınarak yeniden dikilmesi, ağaçların veya mevsim şartlarının uygun olmaması veya diğer nedenlerle yeniden dikilemeyen her bir ağacın Ayvalık Vakıf Zeytinlikleri İşletme Müdürlüğünce belirlenecek bedelinin yüklenicisi tarafından İdaremize def’aten ödenmesi, inşaat alanı dışında kalan ağaçların bakım, muhafaza ve tüm güvenlik önlemlerinin yüklenici tarafından sağlanması, bütün bu işlemlerin Balıkesir Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Ayvalık Vakıf Zeytinlikleri İşletme Müdürlüğünün denetimi ve gözetiminde, tüm masrafları yüklenici tarafından karşılanarak gerçekleştirilmesi, yerinde bırakılan ağaçların ürünlerinden yararlanma hakkının ise yükleniciye ait olması.”

“Onarım(!) karşılığı uzun süreli kiralama” ihalesi, seçimlerden 4 gün sonra, 18 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak.

OĞUZ OK / Yeniçağ


Osman Kavala tutukluluğunun iki bininci gününde Cumhuriyet'e konuştu: Hiç kuşkusuz bu utanç verici karar bozulacak - Barış Terkoğlu/Cumhuriyet

 

Tam 2004 gündür Silivri Cezaevi’nde tutulan Osman Kavala hâlâ adalet bekliyor. Kavala, “Yaşananlara öfke duymamak mümkün değil. Umudumu canlı tutarak ruh sağlığımı koruyorum. Hiç kuşkusuz bu utanç verici karar bozulacak” dedi.

Bir, iki değil... Osman Kavala’nın hapisliği 2 bin günü aştı. 18 Ekim 2017’de gözaltına alındı. Suçlama, milyonlarca insanın katıldığı Gezi Parkı eylemlerini finanse etmekti. Gelgelelim, buna dair 2 bin gündür delil sunulamadı. Nitekim diğer Gezi sanıklarıyla birlikte 18 Şubat 2020’de beraat etti. Ancak Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen bu karar, tekrarlanan davayla müebbete çevrildi. Yargıtay kararını bekleyen Kavala halen hapiste. Farklı görüşten pek çok kişi Kavala’nın haksız bir ceza aldığında birleşiyor. Haliyle Kavala, Türkiye’de, adaletsiz sistemin sembollerinden biri oldu. Silivri Cezaevi’ndeki Osman Kavala ile yaşadığı süreci konuştuk.

"SES ÇIKARMAYA ÇEKİNİYORLAR" 

-Tutukluluğunuz 2000 günü aştı. Bulunduğunuz şartları biliyorum. Ama duygularınızı merak ediyorum. Üzgün müsünüz, kızgın mısınız, kırgın mısınız?

Saydığınız bütün bu ruh hallerini yaşadım. Adaletsizliklere öfke duymamak mümkün değil. Sadece sizin başınıza gelenlere değil başkalarının maruz kaldıklarına da. Cezaevi hukuksuzluğun yol açtığı eziyetleri daha canlı biçimde hissetmeme yol açtı. Toplumun bir bölümünün olanları onaylaması, onaylamayanların bir kısmının da ses çıkarmaya çekiniyor olması da üzücü. Umudumu canlı tutarak ruh sağlığımı korumaya gayret ediyorum.

-66 yaşındasınız. Sağlık durumunuz nasıl? Hastalıklarınız varsa hapishane koşullarında bunların tıbbi takibini yapabiliyor musunuz?

Şimdilik sağlık durumum yerinde gibi. Birkaç defa kontrol için hastaneye gittim.

-MASAK raporu gibi pek çok delil sizin Gezi eylemlerini finanse etmediğinizi doğruluyor. Buna rağmen Hükümet sizin Gezi'nin arkasında olduğunda ısrarcı. Hatta sizinle Gezi'yi eşitliyor. İktidarın Kavala takıntısının nedeni sizce ne?

Benimle ilgili güçlü önyargıların olduğu bir gerçek, ancak Gezi ile birlikte düşünüldüğünde cezalandırılmamın takıntıdan ibaret olmadığını, bir işlevi de olduğunu düşünüyorum. Benim Sorosçu ilan edilip hapiste tutulmam Gezi protestolarının arkasında dış güçler olduğu şeklindeki protestoları kriminalize etmeye yönelik propagandaya dayanak olarak da kullanılıyor. Malum, dış güçlerin iktidarı devirmeye çalıştıkları söylemi oldukça yaygınlaştı. Bir de tabii Gezi’ye katılmış, Gezi’yi desteklemiş sivil toplum aktivistlerine ve iş insanlarına bir daha böyle bir davranışta bulunmamaları mesajı verilmiş oluyor.

"FETÖ HAZIRLADI ONLAR SÜRDÜRDÜ"

-FETÖ ile hesaplaşmanın ardından birçok kumpas davası bitirildi. Ama Balyoz, 28 Şubat gibi davalarla birlikte sizin davanız sürdü. Gezi hakkındaki pekçok suçlama gibi, sizin Gezi'nin arkasında olduğunuz iddiasını ilk olarak FETÖ bağlantılı eski KOM Daire Başkanı raporunda yazmıştı. FETÖ'nün başlattığı operasyonu iktidara yakın yargının sürdürmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben başlangıçta iki suçlamayla tutuklandım. Biri Gezi, diğeri 15 Temmuz darbe girişimine destek olmakla ilgiliydi. Bunun casusluk suçlamasıyla birleştirildiği ikinci iddianamede benim darbeye hazırlık için FETÖ sorumlularıyla toplantılar yaptığımın tespit edilmiş olduğu yazılı. Tespit edilmiş! Gezi iddianamesinin, dediğiniz gibi, FETÖ üyeleriyle suçlanan KOM dairesi yetkililerinin hazırladığı raporu temel almış olduğu herkesin bildiği bir gerçek. Savcıların bu kadar rahatlıkla asılsız ve birbirleriyle çelişen iddialarda bulunabilmeleri ancak siyasi etkiyle ve siyasi korumayla açıklanabilir. Bu tür davranışların gösterdiği gerçek, iktidarın 17-25 Aralık öncesi yaşanmış hukuksuzluklardan rahatsız olmadığı, amaçlarına uygun bulduğu durumlarda bunlardan faydalanmakta sakınca görmediği. Gülenci yapılanmanın etkin olduğu dönemde yargı, emniyet mensupları ve medya tarafından başlatılan, yargının siyasi amaçlar için kullanılması darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL’in de yardımıyla kurumsal bir hal aldı, OHAL ikliminin sürdürülmesiyle yargıda hukuk ilkelerinin göz ardı edilmesi normal hale geldi.

-Telefonlarınızın 2012 ortasından itibaren, yani Gezi'den bir yıl önce dinlenmeye başlandığı anlaşılıyor. Osman Kavala'yı neden takibe aldılar sizce?

Bildiğiniz gibi KCK davalarıyla ilgili iddianameler de FETÖ’cülükle suçlanan yargı ve emniyet mensuplarınca hazırlanmıştı. Sanırım o sıralarda, gene iltisak türü iddialarla, HDP ile ilişkili olanları da içine alarak bir suçlama ağı hazırlanıyordu. Dinlemelerin bu amaçla başlatıldığını tahmin ediyorum.

"ŞAİBE YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR"

-Bir an sizin yönettiğiniz Anadolu Kültür'ün harcadığı paralardan şüphe edelim. Gezi'nin olduğu 2012 yılında 2 milyon harcanmış. Bu parayla ne yaptınız?

Bu fon Anadolu Kültür’ün Gezi öncesinde de sonrasında da yürüttüğü faaliyetlerin benzerleri için harcandı. Tophane’de bir sanat ve tartışma merkezi olan Depo’da, Diyarbakır’da ve başka Anadolu kentlerinde düzenlenen kültür etkinliklerini, ülkemizin doğu ve batı bölgelerinden genç sanatçıların birlikte üretim yapmalarını desteklemek amacıyla. Anadolu Kültür’ün hesapları birkaç defa incelendi, herhangi bir açık, şüphe çekecek bir harcama kalemi bulunmadı.

-Diyelim ki Osman Kavala Gezi Parkı'nın AVM olmasına karşı çıkmak için bütün servetini bu olayı protesto edenlere harcasaydı, eylemlerde de en önde yer alsaydı bu suç muydu?

Çalışma ofisimin yakındığından dolayı protestolar sırasında Gezi Parkı’na sık sık gittim. Bunu da ifadelerimde belirttim. Eğer parkta düzenlenecek konser türü bir etkinlik için benden destek istenecek olsaydı yardımcı olamaya çalışırdım, bunu da saklamak ihtiyacı hissetmezdim. Bugüne kadar gizli tuttuğum hiçbir faaliyetim olmadı. Ancak, Gezi’nin finansörü suçlaması yapılırken Soros’un fonlarını kullanarak çeşitli örgütleri protestolara katılmaya yönlendirdiğim, protestocuların ihtiyaçlarını karşılayarak onları eyleme teşvik ettiğim kastediliyor. Bunlar protestolara katılan yurttaşlarımızı itibarsızlaştırmaya, Gezi protestolarıyla ilgili şaibe yaratmaya yönelik çirkin iddialar. Bu nedenle bana yöneltilen Gezi’nin finansörü olduğum suçlamasındaki kötü kastın, ideolojik amacın anlaşılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Şunu da ekleyeyim. Bildiğim kadarıyla Açık Toplum Vakfı’nın hiçbir protestoya, kitlesel eyleme fon desteği olmadı. Böyle bir talebin vuku bulmuş olduğunu da sanmıyorum.

"TÜRKAN SAYLAN’IN EVİNE KOŞTUM"

-Davanızda parmağı olan İrfan Fidan Anayasa Mahkemesinde. Hasan Yılmaz Bakan Yardımcısı. Sizce Kavala-Gezi operasyonunun ödülünü mü aldılar? Bunu tahliyenizi talep eden yargı mensuplarının sürülmesini hesaba katarak da yanıtlayabilirsiniz…

Ödüllendirme gibi görünün bu yeni görevlendirmelerin Gezi operasyonu ile ilgili olup olmadığı konusunda tahminde bulunamıyorum. Ancak, İrfan Fidan’ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine gelmesi için teamüllere aykırı olarak çok kısa bir süre Yargıtay üyeliği yapması, bu en üst yargı kurumunu başka bir amaç için araçsallaştırmak anlamına geliyor. Yargıtay’ın saygınlığına ihtimam gösterilmediği anlamına gelen bu işlemin hukuk dışı saiklerle gerçekleştirildiği açık.

-Gezi davası Ergenekon-Balyoz gibi kumpas davalarını andırıyor. Osman Kavala'nın o davalardaki duruşunu farklı kesimler farklı anlatıyor. Hatırlatmak ister misiniz?

Biliyorsunuz Hrant bazı güvenlik görevlilerinin bilgisi dahilinde gerçekleştiği şüphesi uyandıran bir cinayete kurban gitmişti. Susurluk kazasında ortaya dökülen, kamu görevlileriyle gayri meşru faaliyetler yürütenler arasındaki ilişkilerin üzerine gidildiğine dair tatmin edici bir gelişme olmamıştı. Böyle bir ortamda, Ergenekon’la ilgili olarak ilk tutuklananlar arasında JİTEM ile ilişkileri olduğu düşünülen kişilerin bulunması, başlangıçta bende de bu davanın bir temizlenmeye yol açabileceği izlenimini yaratmıştı. Bu beklentiyle, bu davanın güvenlik kurumlarında karanlık ilişkileri aydınlatması için derinleştirilmesi çağrısı yapan bir bildiriyi ben de imzaladım. O dönemde Gülenci yapılanmanın Emniyet içinde örgütlü olduğunu biliyordum, ancak yargıda etkili olduğunu tahmin etmiyordum. İlerleyen süreçte soruşturma ve tutuklamaların tamamen iktidara ya da Gülen cemaatine muhalif olarak görülen gazetecilere, sivil toplum kuruluşlarına yönelik olarak genişlemesi bakışımın değişmesine neden oldu. Arama yapıldığını duyunca eşimle birlikte Türkân Saylan’ın evinin önüne koştuk. Sonra hukukçu dostum Haluk İnanıcı ile birlikte Express dergisinin Haziran 2009 sayısında yayınlanan “Ergenekon ve Hukukun Ölçütleri” başlıklı yazıyı kaleme aldık. Bu davadaki ağır hukuksuzluklara dikkat çekmeye çalıştık. Bu deneyimin ve bir bilim insanı olarak son derece güvendiğim Sayın Çetin Doğan’ın damadı Dani Rodrik’ten öğrendiklerim sayesinde, başından itibaren Balyoz davasını inandırıcı bulmadım. Yapılan manipülasyonlarla ilgili tanıdıklarımı, gazetecileri uyarmaya çalıştım. Davanın sonuçlandığı günün ertesinde hükmü eleştiren ve davanın yeniden görülmesi gerektiğini vurgulayan bir yazı yazdım, Radikal gazetesinde yayınlandı. Bu vesileyle yargıdaki Gülenci yapılanma ile ilgili son derece zihin açıcı uyarılar yapmış olan yargıç Orhan Gazi Ertekin’in adını da anmak isterim.

"SLOGANI BEN İCAT ETMEDİM"

-Osman Kavala, 'seni başkan yaptırmayacağız' sloganını yaratmasının bedelini ödüyor deniyor. Sloganı ifade eden Demirtaş da hapiste. Bu sloganı siz mi ürettiniz?

Benim o dönem HDP’nin seçim kampanyasına herhangi bir katkım olmadı. Sanırım bu sloganın telif hakkı Sırrı Süreyya Önder’e ait. Bana yakıştırılmasının nedeni, ilk ortaya atılmasından itibaren başkanlık sisteminin demokrasimiz için zararlı olacağını defaten ifade etmiş olmam. O sırada bir taraftan İmralı’ya HDP heyetleri giderken Meclis’te de yeni bir anayasa hazırlanması için komisyon çalışmaları yürütülüyor, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınıyordu. Özgürlükçü Anayasa adı altında Anayasa çalışmalarına katkıda bulunmaya gayret ediyorduk. Bu çalışmaları değersiz hale getiren başkanlık sistemi önerisinin toplumsal mutabakat ile anayasa hazırlanması perspektifini ortadan kaldıracağını, bunun da ülkemiz demokrasisi için büyük bir kayıp olacağını savunduk. Bu adımın yaratacağı siyasi partiler arasındaki ayrışmanın PKK’nın silahlı eylemlere son vermesi ile başlatılan çözüm sürecini de olumsuz etkileyeceği konusunda görüşlerimizi kamuoyu ile de HDP’de diyaloğumuz olan siyasetçilerle de paylaştık. Bu konuda benim adım da verilerek İmralı’da yapılan konuşmalar İmralı zabıtlarında yayınlanmıştı. Çözüm süreci büyük kayıplarla sona erince iktidar yanlısı köşe yazarları Demirtaş’ı başkanlık sistemine karşı çıkarak bu sonuca yol açmakla suçladılar; benim ve arkadaşlarımın da bunda sorumluluğu olduğunu iddia ettiler. Seni başkan yaptırmayacağız sloganını icat edenin ben olduğum iddiası, bana karşı da düşman hukukunun uygulanmasına yönelik bir çağrı işlevi gördü.

"TUTUKLANMAM PARTİLER ÜSTÜ"

-Pelikan grubu olarak bilinen yapının yayınları neredeyse iki yıl boyunca sizin tutuklamanızı çağıran haberler yaptı. Bugün bu yapı başka nedenlerle gündemde. Sizce iktidar içinde bazı fraksiyonlar Kavala'nın tutuklanmasında öne çıktı mı?

Tutuklanmamdan takriben bir yıl öncesinde birdenbire başta Hilal Kaplan olmak üzere iktidar yanlısı köşe yazarları beni hedef gösteren yazılar kaleme aldılar ve bunlar uzun süre devam etti. Tutuklanmamdan kısa süre önce de Pelikancılar olarak bilinen grubun kurduğu Boğaziçi Küresel adlı yapılanmanın internet sayfasında karanlık işler çevirdiğimi iddia eden, çeşitli oklarla önemli bilgiler içerdiği izlenimi yaratan uzun yazılar yayınlandı. Tutuklanmamdan sonra da Henri Barkey’le 93 saat telefonla konuşmuş olduğum gibi uydurma haberler bu gazetelerde manşet oldu. Bunlara İçişleri Bakanı’nın suçlayıcı açıklamalarını da eklemek gerekir. Terör faaliyetlerini finanse ettiğimin ortaya çıkarılmış olduğunu iddia etmişti. Bir yurt dışı gezisinde de Fethullah Gülen’e mektup yollamış olduğumu söylemiş. Malum MHP Genel Başkanı da sık sık beni Sorosçu olarak suçlayan açıklamalarda bulunuyor. Bu kolektif tavırdan dolayı hapiste tutulmamın fraksiyonlar üstü, hatta partiler üstü bir hedef haline geldiğini anlıyorum. Ama bu kapsamlı operasyonun mutfağında sözünü ettiğiniz grubun üyeleri olabilir.

"SOROS’LA ÖZEL İLİŞKİM OLMADI"

-Casusluk suçlamalarından beraat ettiniz ancak iktidar sizi sürekli Batılı kimi devletlerin ajanıymış gibi anlatıyor. Sizce Kavala, iktidarın Batı ile pazarlığının bir kozu olabilir mi?

Devletler kendi yurttaşlarının güvenliğini sağlayabilmek için terörist örgütlerle dahi pazarlık yaparlar, yapmalıdırlar. Ancak ben şimdiye kadar bir hükümetin başka bir devletin vatandaşını kurtarmak için o devletin yetkilileriyle pazarlığa oturduğunu duymadım. Böyle bir niyetin oldukça yadırgatıcı olacağına eminim.

-Biliyorum, çok söylediniz ama 2000. gününde bir kez daha soralım. Soros'un adıyla sizin adınızı iktidar sürekli yan yana anıyor. Kavala'nın Soros'la ilişkisini bir kez daha anlatmak ister misiniz?

Açık Toplum Vakfı kurulmadan önce irtibat ofisinin danışma kurulunda daha sonra da Vakfın yönetim kurulunda görev yaptım. George Soros ülkemizi ziyaret etiğinde diğer üyelerle birlikte kendisiyle düzenlenen toplantılara katıldım. Vakfı temsilen Soros’la iletişim içinde olmak, geldiğinde yetkililerle yaptığı görüşmelerde kendisine refakat etmek Yönetim Kurulu Başkanı’nın işiydi. Böyle bir konumum olmadığı için Soros’la diğer yönetim kurulu üyelerinden farklı, özel bir ilişkim de olmadı.

-Can Paker, Soros'la sizden çok daha yakın bir ilişkiye sahipti. Fethullah Gülen'le de hep yakın oldu. Onun ölene kadar Saray'da olmasını, sizin aynı anda hapiste bulunmasını nasıl açıklıyorsunuz?

Bu durum, Soros’dan söz edilmesinin, bana yöneltilen Sorosçuluk suçlamasının, tamamen propaganda amaçlı olduğunu gösteriyor. Zaten, malum, Gezi protestolarını bir kalkışma olarak planladığı ve finanse ettiği iddia edilen Soros’un ismi iddianamede şüpheliler arasında bulunmuyor. FETÖ üyeliğiyle suçlanan KOM dairesi görevlilerinin hazırlamış olduğu bu kurgunun Gezi protestoları sırasında Cumhurbaşkanı tarafından ciddiye alınmamış olduğu da açık. Gerçekten böyle bir şeyden şüphelenilmiş olsaydı MİT devrede olurdu, Cumhurbaşkanı’nı uyarırdı. Bu durum Gezi protestoları sırasında ya da hemen sonrasında kamuoyuna açıklanırdı. Gezi protestoları sonrasında Soros’un Erdoğan’ın danışmanlarıyla normal şekilde görüştüğünü biliyoruz. Ancak, 15 Temmuz’dan sonra durum değişti. Yeni bir bulgu ortaya çıktığı için değil, hükümeti devirmek isteyen dış güçler söylemi resmî görüş haline geldiği için. Bu yönde herhangi bir delilin bulunmadığı ortamda halk ayaklanmalarını desteklediğine dair yaygın inanıştan dolayı Soros’un isminin kullanılması elverişli bulundu. Böylece yargıda ve emniyette Gülenciler tasfiye edildikten sonra onların hazırlamış olduğu delile dayanmayan mantık dışı kurgudan faydalanılmasına karar verildi.

"SİYASİ GELİŞMELER BELİRLEYECEK"

-Can Atalay belki de TİP milletvekili olarak dışarıya çıkacak. Tayfun Kahraman'ı CHP'nin aday göstermesini Gezi'yi destekleyen pekçok kişi bekledi ama olmadı. Siz neden bir partiden aday adayı olmayı düşünmediniz?

Bu arkadaşlar benden daha genç ve burada yaptığımız futbol maçlarında gözlemlediğim gibi benden çok daha fazla enerjiye, mücadele azmine sahipler. Zengin birikimleri, hedefleri ve savundukları ilkelerle Meclis çalışmalarına değer katacak nitelikteler. Ben eskiden beri sivil toplum alanında çalışmayı seçtim, çıktığımda daha önce yaptıklarıma devam etmek istiyorum.

-Şöyle bir duyumumuz var. Size Erdoğan'a bir mektup yazmanızı öneren, aracılık yapmak isteyenler olmuş. Bu doğru mu? Bunlar kimdi? Doğruysa ne yanıt verdiniz?

İlk tutuklanmamda birkaç kişinin durumumla ilgili Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etmesinin faydası olacağına dair bir düşünceyi iletmişlerdi. Bunu anlamlı bulmamıştım.

-Erdoğan'ın Soros'la görüştüğünü biliyoruz. Peki Erdoğan'la daha önce hiç diyaloğunuz oldu mu? Sizi tanır mı?

2005 yılında bir grup arkadaşla bir metin yayınlayıp PKK’ya yeniden başlattığı silahlı eylemlere son vermesi, hükümete de demokratik siyaset alanının önünü açması çağrısında bulunmuştuk. Bu çağrı sonrasında, Gençay Gürsoy’un sözcüsü olduğu bir heyetle, Diyarbakır ziyaretinden önce Erdoğan ve çalışma arkadaşlarıyla bir görüşme yaptık. Olumlu izlenimlerle ayrıldığımız bu toplantı sırasında kendisiyle kısa bir diyaloğum olmuştu.

-Kuşkusuz bu bir siyasi dava. Öyleyse soralım: Bu dava nasıl kapanır?

Hiç kuşkusuz, bu utanç verici karar bozulacak. Ancak bunun ne zaman olacağını siyasi gelişmeler belirleyecek.

Barış Terkoğlu/Cumhuriyet 

KISA KISA GÜNDEM ( 27 NİSAN 2023)

 


Arnavutköy sahilinde deniz çöplüğe döndü(Evrensel)

İstanbul Arnavutköy Sahili'ndeki pet şişeler, hazır gıda ambalajları ve tahta parçaları gibi atıklar deniz çöplüğe dönmüş durumda.(https://www.evrensel.net/haber/488407/arnavutkoy-sahilinde-deniz-copluge-dondu)

Zonguldak'ta kız çocuğuna cinsel istismar sanıklarına tutuksuz yargılama kararı(Evrensel)

Zonguldak'ta 15 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla yargılanan Yasin A. ve uzman çavuş Tahsin B. hakkında tutuksuz yargılama kararı verildi.(https://www.evrensel.net/haber/488454/zonguldakta-kiz-cocuguna-cinsel-istismar-saniklarina-tutuksuz-yargilama-karari)

İşçiler için AKP’li yılların özeti: Hak kayıpları ve yoksulluk arttı(Evrensel)

20 sene içerisinde işçiler arasında sendikalaşma oranı dip yaptı. Yasaklanan 20 grevden 200 bine yakın işçi etkilendi. Her yıl 1500’ü aşkın işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.(https://www.evrensel.net/haber/488433/isciler-icin-akpli-yillarin-ozeti-hak-kayiplari-ve-yoksulluk-artti)

Konteyner yok ama konak var(Mustafa Bildircin-Birgün)


İktidar, depremlerin yarattığı tahribatı yok sayan harcamalarına yenisini ekledi. 18 bin konteyner ihtiyacına karşın 3 bininin kurulduğu ve 4 bin 85 hasarlı binanın bulunduğu Adıyaman’a hükümet konağı yaptırılacağı belirlendi. (
KONAKLAR PARA ÖĞÜTTÜ)

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “Yakıştı mı yakıştı” ifadesiyle tanıtımını yaptığı sosyal medya paylaşımlarıyla gündeme gelen hükümet konakları, 2022 yılında 1 milyar TL’den fazla para yuttu. Maliyetleri itibarıyla öne çıkan bazı hükümet konakları ise şöyle sıralandı: •Antalya Hükümet Konağı: 127 milyon TL, •İzmir Tire Hükümet Konağı: 59 milyon 873 bin TL  •Trabzon Sürmene Hükümet Konağı: 47 milyon 280 bin TL, •Bingöl Solhan Hükümet Konağı: 34 milyon 422 bin TL, •Muş Varto Hükümet Konağı: 39 milyon 450 bin TL, •Siirt Şirvan Hükümet Konağı: 45 milyon 649 bin TL(https://www.birgun.net/haber/konteyner-yok-ama-konak-var-432196)

'Giderlerse gitsinler' diyen Erdoğan doktorlar için kamu spotu yayınlayacak: Sizi yuvanıza davet ediyorum(Birgün)

Yurt dışına giden doktorları 'giderlerse gitsinler' diyerek hedef gösteren Erdoğan, bu kez doktorları Türkiye'ye çağırdı. RTÜK üyesi İlhan Taşçı, Erdoğan'ın çağrısının bulunduğu bir kamu spotunun yakında yayımlanacağını açıkladı.
Değdi mi onca kalbi kırmaya!”

AKP’de HÜDAPAR sıkıntısı: Bülent Turan laf cambazlığına başvurdu!(Birgün)


Cumhurbaşkanı seçimlerinde Erdoğan’ı destekleme kararı alan ve adayları AKP listelerinden seçime girecek olan HÜDAPAR’a ilişkin konuşan AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, “HÜDAPAR ayrı bir parti. Tüzüğümüz ayrı, yönetimimiz her şeyimiz ayrı. Biz Cumhur İttifakı olarak bir ittifak yaptık. Bizim HÜDAPAR ile ittifakımız yok” dedi. (
https://www.birgun.net/haber/akpde-hudapar-sikintisi-bulent-turan-laf-cambazligina-basvurdu-432047)

Ocakta kaçak üretim varmış(Birgün)


Amasra maden faciası davasında İşletme Müdürü Ekmekci ocakta kaçak üretim yapıldığını, bunun TTK Genel Müdürlüğü’nün bilgisi dahilinde olduğu söyledi. Ailelerin dışarıya çıkartılmak istenmesi ise tepkiye neden oldu.
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesesine ait maden ocağında 14 Ekim 2022’de meydana gelen ve 43 işçinin hayatını kaybettiği, 9 işçinin ise yaralandığı patlamaya ilişkin 8’i tutuklu 23 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması ikinci gününde devam etti. Bartın 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşma salonun küçük olmasından dolayı adliye koridorunda devam etti. Duruşmaya Sanık Cihat Özdemir'in avukatı müdafi Miraç Yıldız ile devam edildi. Avukat Yıldız'ın savunmasının ardından aileler tepki gösterdi. Madende grizu patlamaların olağan olduğunu söyleyen Yıldız, ocak açılmadan yargılamanın olamayacağını söyledi. Aileler, "Nasıl savunuyorsunuz bu katilleri, hayatımızı gençliğimizi bitirdiniz, bunlar çıkarsa ben bunu çocuğuma anlatamam, benim çocuğum baba diye sayıklıyor" diye tepki gösterdi. Ailelerin tepkisi üzerine sanık avukatları masumiyet karinesini öne sürerek ailelerin dışarı çıkarılmasını istedi. Mahkeme salonunda yükselen tansiyonda fenalık geçirenler oldu.(SARAYIN AVUKATI!) Müşteki vekilleri salonun uygun olmadığını, avukatların bilgisayarlara ulaşamadığını, zabıt tutulmadığını davanın ertelemesi gerektiğini söyleyerek heyete, "Burada yargılama, kayıt güvenliği yok","Bu koşullarda yargılama yapılamaz" diye seslendi. Mahkeme heyeti ise, "Elimizden anca bu geliyor, spor salonunda olsa sadece bir tık iyi olacaktı çok da bir fark olmayacaktı. Şu an en büyük sıkıntımız müşteki yakınlarının müdahalesi" dedi. Müşteki yakınları salondan, "Sarayın avukatını uyarın" diye bağırarak sanık avukatlarını gösterdi. İşletme Müdürü Selçuk Ekmekci'nin savunmasıyla devam eden duruşmada Ekmekci, hiçbir ihmalin olmadığını öne sürdü. Bazı günler barutçuların gaz ölçüm cihazı taşımadığını söyleyen Ekmekci, işçileri sorumlu göstermeye çalıştı. "Olay günü vantüplerin yandığını gördüğünü" söyleyen Ekmekci, “ Bu olmamalıydı. Onun alev almaz özellikte olması gerekir. Bu patlama sonrası yangının diğer bölgeye taşınmasına neden olduğunu düşünüyorum. Bu sorumluluk TTK genel müdürlükteki satın alma müdürlüğünün sorumluluğudur" dedi. Sanığın, tüm yönetim ekibi olarak kurtarma çalışmalarına katıldığına dair ifadelerine aileler tepki gösterdi: "Kurtaracak kimse yoktu, itfaiye soktunuz oraya. Tahlisiye ekibi neredeydi."

(KAÇAK ÜRETİM YAPILDI) Ekmekci, sorgusu sırasında avukat Derviş Emre Aydın'ın maden içindeki bir bölgede kaçak üretim yapıldığına yönelik sorusuna, "TTK Genel Müdürü'nün de bilgisi vardı oradan kömür çıkartıldığından" yanıtını verdi. Avukat Aydın, "Kaçak çalışmadan genel müdürün de bilgisi var mıydı?" diye sorunca, Ekmekçi bu kez çelişkili yanıt vererek "Kaçak çalışma yoktu" dedi. Aydın, Ekmekçi'yle birlikte madenin müessese müdürü Cihat Özdemir'e de aynı soruyu yöneltti. Özdemir de proje dışı kömürün TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu'nun bilgisi dahilinde çıkarıldığını ifade etti. Ekmekci'nin sorgusu, avukat Evren İşler'in sorularıyla devam etti. İşler, "Amasra'da herkes, kaçak üretim sonucu çıkarılan kömürün Bartın Valiliği tarafından yardım amacıyla dağıtıldığını söylüyor. Bu iddia doğru mu?" diye sordu. Ekmekci "Bilmiyorum, ocağın önüne yığılan kömürler paketlenmedi" yanıtını verdi. O sırada salonda bulunan madenci yakınları "Yalan söylüyor, iddia doğru" diyerek tepki gösterdi. Mahkeme başkanı, İşler'in sorusuna, "Aynı şeyleri sormayın" diyerek müdahale etti. Avukat Evren İşler, fazla çıkarılan kömürün üretim baskısı yaratıp yaratmadığını, siyasi çıkar amaçlı dağıtıldığına ilişkin iddiaları sordu, sanık bunu bilmediğini kendisine gelen talimatlara göre hareket ettiğini söyledi. (EĞİTİM MAKET ÜZERİNDEN!) "İş güvenliği eğitimleri yeterlidir" diyen Ekmekci'ye, 19 işçinin zehirlenerek öldüğünü, işçilerin maskelerinin takılmadığı, maske eğitimlerinin sadece teorik olduğuna dair tanık ifadelerini hatırlatan Ankara Barosu avukatı Emine Ak'a Ekmekci'nin yanıtı, “Maske eğitimleri maket üzerinden, maskeler açılmadan yapılmaktadır, doğru. Çünkü gerçek maskelerin maliyeti çok yüksektir. Bunun kararını verecek merci ben değilim” dedi. "Hangi güçler var arkanda, kimi aldın arkana" diye Selçuk Ekmekci'ye tepki gösteren aileler arasından bir kadın mahkeme başkanının talimatıyla dışarı çıkarıldı.Dava sanıkların dinlenmesiyle devam etti. 116 müştekinin yer aldığı iddianamede, tutuklu Amasra Müessese Müdürü Cihat Özdemir, İşletme Müdürü Selçuk Ekmekci, İş Güvenliği ve Eğitim Başmühendisi Volkan Soylu ve Başmühendis Mehmet Tural hakkında yaşamını yitiren her madenci için 'olası kast ile öldürme' suçundan 25 yıla kadar hapis istendi. Yöneticiler hakkında ayrıca, 'olası kast ile kişinin yaşamını tehlikeye sokacak şekilde kasten yaralama' suçundan da ağır yaralanan 4 kişiden her biri için 4 yıla kadar hapis talep edildi. Diğer 4'ü tutuklu, 19 kişi içinse ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapsi talep edildi. 

THY uçtu AKP’li yöneticiler kazandı(Mustafa Bildircin-Birgün)


Aralarında AKP’li Fatmanur Altun ve Şükrü Ecertaş gibi isimlerin olduğu THY ve bağlı şirketlerin üst düzey yöneticilerine sağlanan maddi menfaatler toplamı 2022’de yüzde 195 artarak 81,7 milyon TL’ye fırladı. 
Türk Hava Yolları’nın 2022 yılında yönetim kurulu üyeleri ile genel müdürleri ve genel müdür yardımcılarına sağladığı mali haklar belli oldu. Kurumun mali haklara yönelik raporları, yöneticilere sağlanan maddi menfaatin 2022 yılında 2021 yılına oranla yüzde 195 arttığını ortaya koydu. Raporlarda, maddi menfaatten yararlanan yöneticilerin sayısı ise belirtilmedi. THY’nin Ocak-Aralık 2022 dönemine yönelik raporlarının, “Trafik sonuçları” ve “Mali haklar” bölümlerinde dikkati çeken veriler yer aldı. Raporlarda, 2022 yılındaki yolcu ve sefer sayıları 2019 yılı ile kıyaslandı. Kurum, 2020 ve 2021 yıllarının pandemide getirilen kısıtlamalar nedeniyle dikkate alınmadığını bildirdi. Verilere göre, 2019 yılında 74 milyon 282 bin 64 olan THY’nin yolcu sayısı, 2022 yılı sonu itibarıyla yüzde 3,3 azalarak 71 milyon 817 bin 525’e düştü. Aynı dönemde yolcu doluluk oranı da yüzde 81,6’dan yüzde 80,6’ya geriledi. THY’nin raporları, THY ve bağlı şirketlerinde yönetici pozisyonunda çalışanlara sağlanan mali hakların büyüklüğünü de gözler önüne serdi. Buna göre, 2021 yılında 27 milyon 716 bin 345 TL olan yönetim kurulu üyeleri ile genel müdürler ve genel müdür yardımcılarına sağlanan maddi menfaatlerin toplamı 2022 yılında 81 milyon 742 bin 367 TL’ye yükseldi. Toplam 81,7 milyon TL’lik maddi menfaatten, THY Teknik A.Ş, THY Uçuş Eğitim ve Havalimanı İşletme A.Ş, THY Teknoloji ve Bilişim A.Ş. ve Uçak Koltuk Üretim San. ve Tic. A.Ş’de görev alan üst düzey yöneticilerin yararlandığı belirtildi ancak kişi sayısı paylaşılmadı. THY’nin 2022 yılında Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararlara göre, İcra Kurulu ve Yönetim Kurulu üyelerine net ücret üzerinden ödeme yapılıyor. Öte yandan her üç ayda bir aylık net ücretleri üzerinden yöneticilere ikramiye de ödeniyor. Şirkette huzur hakkı ödemeleri ise 25 bin TL olarak yapılıyor.(TÜRGEV YÖNETİMDE) THY’nin yönetim kurulunda tartışmalı isimler yer alıyor. Kendisini, “AK Parti Gençlik Kolları’nda İl Teşkilatı’ndan Genel Merkez’e kadar çeşitli kademelerde önemli sorumluluklar üstlenen kişi” olarak tanımlayan Melih Şükrü Ecertaş, şirkette bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak görev yapıyor. TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun da THY’ye yönetim kurulu üyesi olarak bulunuyor.

Eminağaoğlu'ndan Erdoğan ve bakanlar için YSK'ye başvuru: 'Hukuk devleti, parti devleti oldu'(Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu, cumhurbaşkanı ve bakanların yasal mevzuata karşın temel atma ve açılış törenlerini sürdürdüğünü belirterek Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu ve seçim yasaklarının uygulanmasını istedi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/eminagaoglundan-erdogan-ve-bakanlar-icin-yskye-basvuru-hukuk-devleti-parti-devleti-oldu-2075489)

Buğra Gökce, iktidarın yaptığı köprülerin kamuyu 4.9 milyar dolar zarara uğrattığını açıkladı(Cumhuriyet)

AKP’nin övündüğü “geçiş garantili projeler”in kamuya zararı artıyor. 4.9 milyar dolarlık zararla Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Avrasya Tüneli yeniden yapılırdı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/bugra-gokce-iktidarin-yaptigi-koprulerin-kamuyu-49-milyar-dolar-zarara-ugrattigini-acikladi-2075499)

SES Adıyaman raporunu açıkladı: Deprem bölgesinde salgın hastalık arttı(Cengiz Karagöz-Cumhuriyet)

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Adıyaman’daki deprem çalışmalarına ilişkin bir rapor yayımladı. Raporda kentteki eksikliklere dikkat çekilirken depremin kadın ve çocukları derinden etkilediğine vurgu yapılarak şöyle denildi: “Kentin genelinde yapılan çocuk ruh sağlığı çalışmaları sonucunda sahada çocukların ciddi manada psikolojik desteğe ihtiyacı olduğu gözlendi. Deprem bölgesinde yaygın olarak  kadın sağlığı merkezli poliklinikler açılmalıdır. Her türlü hizmetin özellikle ücretsiz olduğu vurgulanmalıdır.” Yapılan muayenelerde salgın hastalıkların arttığına dikkat çekilden raporda, “İdrar yolu enfeksiyonu, ishal, kabızlık, adet düzensizliği, anksiyete bozukluğu, beslenme bozuklukları, uykusuzluk, kaşıntı, uyuz, baş ağrısı, sırt ağrısı, egzema gibi hastalıklar yaygınlaştı” ifadeleri yer aldı. Raporda öneriler şu şekilde sıralandı:* Deprem bölgesinde toplum nezdinde çocuk ruh sağlığına dair farkındalık artırılsın.*Psikolojik desteğe ihtiyacı olan çocuklar belirlensin. *Çocuk ve yetişkin ruh sağlığı hizmeti verebilecek mobil ekipler oluşturulsun.* Gezici sağlık hizmetinin aktif hale getirilme.* Sahada edinilen tecrübeler sonucu yapılacak geri bildirimlerle sistemin aksaklıkları giderilsin.

(derleyen: mstfkrc)




TARİHTE BUGÜN ( 27 NİSAN )

 OLAYLAR:

1640 - Evliya Çelebi'nin seyahat programı, Bursa-İstanbul-İzmit güzergâhı ile başladı.

  • 1749 - Handel'in Ateş Oyunları Müziği ilk kez Londra Green Park'ta seslendirildi.
  • 1810 - Beethoven, ünlü eseri Für Elise'yi besteledi.
  • 1865 - Sultana isimli ve 2300 yolcu taşıyan buharlı gemi, Mississippi Nehri'nde infilak ederek battı: 1700 kişi öldü.
  • 1871- Komün Yönetimi, patronların işçi ücretleri üzerinden ceza ve kesinti yapma uygulamasını yasakladı.
  • 1908 - 1908 Yaz OlimpiyatlarıLondra'da başladı.
  • 1909 - II. Abdülhamid tahttan indirildi; yerine V. Mehmed tahta geçti.
  • 1927 - Türkiye'de ilk radyo yayını başladı. Türk Telsiz Telefon A.Ş. adıyla çalışmalarına başlayan özel kuruluş, yayınlarını 1938'de devlet radyosu kurulana kadar sürdürdü.
  • 1929- Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey İtalya’da Başbakan Benito Mussolini ile görüştü.
  • 1935- 1935- Resmi tatil günü Cuma’dan Pazar’a alındı.
  • 1940 - Köy Enstitüleri'nin kuruluşuna ilişkin kanun kabul edildi. Köylünün eğitilmesini, kalkınmasını ve toprağa bağlanmasını amaçlayan Köy Enstitüleri, 1946'dan sonra klasik öğretmen okullarına dönüştürüldü.
  • 1945- Yurtdışına kaçmaya çalışan B.Mussolini, metresi ve beraberindeki heyet, Como gölü yakınlarında komünist partizanlara yakalandı.
  • 1965 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Vietnam Savaşı'na giderek artan şekilde katılması, Fransa'da Paris sokaklarında protesto edildi.
  • 1971 – İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı “anarşik ve yıkıcı özlü” film ve tiyatrolar ile siyasi toplantılar ve sendika seminerlerini yasakladı; bir bildiri ile basını uyardı.
  • 1974 – Merkez Bankası bir rapor yayınladı. “Türkiye’de işsiz sayısı 1 milyon 760 bin.”
  • 1978- Ankara Valisi Tekin Alp, Ülkü Ocakları’nın kapatılması istemiyle Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Vali Tekin Alp, Ülkü Ocakları’nın tüm yurtta yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu ve Milliyetçi Hareket Partisi’yle ilişkisinin belgelerle saptandığını bildirdi
  • 1987- Caretta Caretta cinsi kaplumbağaların yumurtlama alanı olarak ünlenen Dalyan/İztuzu kumsalı kenarında temeli atılan otel inşaatına karşı çevre gönüllülerinin başlattığı nöbet ve açlık grevi 2.gününde.
  • 1988 - Cardiff'te yapılan Avrupa Halter Şampiyonası'nda ilk kez Türkiye adına uluslararası bir şampiyonaya katılan Naim Süleymanoğlu, bir dünya rekoru kırdı ve üç altın madalya kazandı.
  • 1989- 1 Mayıs’ta gösterilere izin vermeyeceklerini açıklayan Başbakan Turgut Özal SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün “1Mayıs’ta yürüyeceğim” sözüne karşılık: ”Kanunsuz yaptığı takdirde mani oluruz. İsterse milletvekili olsun.” dedi.
  • 1990 – Türkiye’de toplam sigortalı işçi sayısının 3 milyon 564 bin, sendikalı işçi sayısının ise 1 milyon 834 bin olduğu açıklandı.
  • 1992- 1985’de Bingöl/ Genç’in köyünde öğretmen Sıddık Bilgin’in işkencede öldürüldükten sonra “kaçarken öldü” süsü verecek şekilde taranıp karakol bahçesine gömülmesinden yargılanan 1 yüzbaşı, 2 astsubay ve 1 er 1’er yıl hapis cezasına çarptırıldı.
  • 1995 – Yapı Kredi Bankası’nın davetlisi olarak Türkiye’de bulunan dağılan SSCB’nin son Devlet Başkanı Gorbaçov ODTÜ’de protestoya uğradı. Gorbaçov, ODTÜ’ye konferans vermek üzere geldiğinde Lenin ve Stalin posterleri taşıyan gençler Gorbi’ye taş ve yumurta fırlattılar, “Go Home” sloganları attılar. Gorbaçov “Eğer liberal teorisyenler yaşanan gelişmelere bakarak sosyalizmin öldüğünü savunuyorlarsa, donkişotluk yapıyorlar” dedi.
  • 1998- Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesi, eski milletvekili Hasan Mezarcı’yı 1,5 yıl hapis cazasına çarptırdı. Mezarcı, TBMM’deki basın toplantısında Atatürk için “veled-i zina” demişti.
  • 1999- Vietnam’da ABD’nin bitki örtüsünü yok etmede kullandığı gazların hala sakat doğumlara, düşüklere yol açtığı açıklandı.
  • 2002- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 4754 sayılı ”23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun”un yayımlanmasını veto etti. Cumhurbaşkanı ilk Af Yasası’nı da veto etmiş, Meclis aynen kabul edince Anayasa Mahkemesi’ne gitmişti. Mahkemenin geçen yıl verdiği yasayı iptal kararı bugün yürürlüğe girdi.
  • 2005- Irak’ta kadın milletvekili Lamiye Amed Heduri evinin önünde öldürüldü.30 Ocak’ta seçilen 275 koltuklu mecliste 90 kadın vekil var.
  • 2007- TBMM Başkanı Bülent Arınç, CHP’nin itirazına rağmen 361 kişi ile oturumu açtı ve cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda, AKP’nin adayı Abdullah Gül 357 oy aldı. Oylamadan hemen sonra CHP 367 vekil bulunmadığı için ilk turun iptali ve yürütmenin durdurulması için Anayasa mahkemesi’ne başvurdu. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde saat 23.10’da e-muhtıra olarak nitelenen bir açıklama yayımlandı. Açıklamada okullardaki laik öğretimle bağdaşmayan kimi etkinlikler sıralandıktan sonra, “Atatürk’ün Ne mutlu Türküm diyen anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır, tavrımızı koyarız” deniyordu.
  • 2009 - İstanbul'da sabaha karşı 60 ev ve iş yerine baskınlar düzenlendi. Baskınların düzenlendiği evlerden biri olan, Bostancı Emanet Sokak’ta bir apartman dairesinde saat 05:30’da çatışma çıktı. 6 saat süren silahlı çatışmada, Devrimci Karargâh yöneticisi Orhan Yılmazkaya, çatışma sırasında başından vurulan Mazlum Şeker ve Polis Amiri Semih Balaban öldü. Çatışmada aynı zamanda 7 polis de yaralandı.
  • 2009 - TBMM tarafından "1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü" olarak kabul edilen kanun, Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
  • 2010 - Almanya'da ilk kez Türk kökenli bir Alman vatandaşı olan Aygül Özkan, Bakan oldu.
  • 2011- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kamuoyunda “çılgın proje” olarak adlandırılan “Kanal İstanbul” projesini İstanbul Kongre Merkezi’nde tanıttı. Erdoğan, İstanbul’un, içinden iki deniz geçen bir şehre dönüşeceğini duyurdu. Erdoğan İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz ile Marmara Denizi arasına, yaklaşık 45-50 kilometre uzunluğunda bir kanal yapacaklarını, “Kanal İstanbul” adlı projeyle İstanbul’un çevresinin, su kaynaklarının, hayvan ve bitki yaşamının korunacağını söyledi.
  • 2012-  Danıştay 10. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığının, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarının Ankara dışındaki illerde, sadece okullarda öğrencilerle kutlanmasını öngören genelgesinin yürütmesini durdurdu.
  • 2016- Bursa’da Ulu Cami batı kapısı civarında meydana gelen patlamada, intihar bombacısı olduğu belirlenen 1 kişi öldü, 13 kişi yaralandı.
  • 2018- Şeker fabrikalarının satışına devam ediliyor. Bugün de Cumhuriyet tarihinin ilk şeker fabrikası Alpullu Şeker Fabrikası satıldı.



DOĞUMLAR:

ÖLÜMLER:


     (derleyen: mstfkrc)

Öne Çıkan Yayın

"Gündem" -21 Haziran 2025-

Ankara'da lityum fabrikasında gaz sızıntısı: 2 işçi öldü, 3 işçi yaralandı!-Birgün- Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir fabrikada boru ...