(I)
Son bir iki haftada gazetemizde yer alan konuyla ilgili haberlere baktığımızda bile durumun, sonucun, gelinen noktanın çok ağır kötü, korkulası olduğunu fakat toplumun bu konuda ne kadar, ilgisiz, duyarsız suskun olduğunu görürüz.
Evrensel’e yansıyan son haberlerde yer alan bilgiler şöyleydi:
- Edirne’de fırtınada inşaatın devam ettiği fabrikada çatı yerinden koptu. 5 işçiden 3’ü, çatı parçalarıyla birlikte yaklaşık 12 metre yükseklikten düştü. Düşen 3 işçiden ağır yaralanıp hastanede tedaviye alınan İbrahim Özer, yaşamını yitirdi. (20 Haziran 2023)
- Karaman’da briket makinesine düşen işçi hayatını kaybetti. (19 Haziran 2023)
- Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından Derince’de yapılan üst geçitte çalıştığı sırada elektrik akımına kapılan Selçuk Gökbayrak yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor. (19 Haziran 2023)
- Elazığ’da yük treni, tünelden geçerken tünelin içinde çalışma yapan 2 işçiye çarptı. (19 Haziran 2023)
- Samsun’da kömür deposunu yıkarken istinat duvarı üzerine çöken İşçi Mehmet Elik (52), hayatını kaybetti. (19 Haziran 2023)
- MKE roket ve patlayıcı fabrikasında patlama: 5 işçi yaşamını yitirdi. (10 Haziran 2023)
- Yalova Tersan tersanesinde, 1000 voltluk su hortumuyla yıkama yaparken hortumun çarpması sonucu Ahmet Kaya adlı işçi hayatını kaybetti. (16 Haziran 2023)
- Market Çalışanı Ahmet İkbal Açin, sağanak yağış nedeniyle iş yerinin damındaki su tıkanıklığını giderirken elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. (15 Haziran 2023)
- İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde raylarda çalışma yapan Vedat Güçtekin adlı işçi Marmaray’ın çarpması sonucu hayatını kaybetti. (13 Haziran 2023)
Yaşananları ve haberlere yansıyabilenleri çoğaltmak mümkün. 08 Haziran 2023 tarihinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), yılın ilk beş ayına ait iş cinayetleri raporunu yayımladı. Rapora göre, ilk beş ayda en az 730 işçinin, AKP’li yıllarda ise en az 31 bin 276 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği bilgisi yer alıyordu raporda. İSİG, yaptığı açıklamada “AKP/Cumhur İttifakının ‘istikrar ve güven’ ile inşa edeceği Türkiye yüzyılı vaadi işte bu. Ülkemizde hüküm süren durum bir ‘iş cinayetleri rejimi’nin varlığıdır. Soma, Davutpaşa, Ostim, Torunlar, Isparta, Düzce, Ermenek, Esenyurt, Erzurum, Samsun, Güllük, Elbistan, Şırnak, Dursunbey, Hendek, 3. havalimanı, Tuzla Tersaneleri, Kot Kumlama gibi birçok işçi katliamı bu dönemde meydana gelmiştir” bilgisine yer verdi.
İŞ KOLLARINA VE YAŞ GRUPLARINA GÖRE DAĞILIMI
2023 yılının ilk beş ayında yaşanan iş cinayetlerinin iş kollarına göre dağılımı: İnşaat, yol iş kolunda 118 işçi; tarım, orman iş kolunda 94 emekçi (27 işçi ve 67 çiftçi); taşımacılık iş kolunda 82 işçi; konaklama, eğlence iş kolunda 80 işçi; ticaret, büro, eğitim, sinema iş kolunda 49 emekçi; belediye, genel işler işkolunda 45 işçi; petrokimya, lastik iş kolunda 41 işçi; metal iş kolunda 38 işçi; sağlık, sosyal hizmetler iş kolunda 33 işçi; gıda, şeker iş kolunda 24 işçi; madencilik iş kolunda 20 işçi; savunma, güvenlik iş kolunda 16 işçi; tekstil, deri iş kolunda 15 işçi; enerji iş kolunda 15 işçi; gemi, tersane, deniz, liman iş kolunda 15 işçi; ağaç, kağıt iş kolunda 10 işçi; çimento, toprak, cam iş kolunda 6 işçi; basın, gazetecilik iş kolunda 3 işçi; banka, finans, sigorta iş kolunda 1 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı iş kolunu belirleyemediğimiz 27 işçi hayatını kaybetti.
2023 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı: 14 yaş ve altı 4 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 7 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 153 işçi, 30-49 yaş arası 314 işçi, 50-64 yaş arası 156 işçi, 65 yaş ve üstü 36 işçi, Yaşını bilmediğimiz 60 işçi hayatını kaybetti.
Önlem almak, çözüm üretmek yerine yaşanan tüm bu acı felaketleri, kayıpları kadere ve fıtrata bağlayan bu iktidar döneminde” geliyorum diyen” facialar, iş cinayetleri ve işçi ölümleri çoğalarak sürüyor. “Oysa felaketlerin ve kazaların çoğunlukla kader olmadığı, eğer önceden gerekli önlemler alınabilirse bu felaketlerin önlenebileceği ya da en az hasarla atlatılabileceği bilimsel ve teknik olarak kanıtlanabilmiştir.(*) Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labor Organization ILO) verilerine göre iş yerlerinde meydana gelen ölümlerin üçte biri yaşanan iş kazaları sonucu olmaktadır.
İŞ KAZASI TANIMI
Ülkemizde, iş kazaları tanımı yapılırken 16 Haziran 2006 tarihinde 26200 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre:
a) Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle iş yeri dışında,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır maddeleri üzerinden kazaların çerçevesi tanımlanmaktadır.
Bu maddeleri esas alırsak, işverenler sadece üretim tesislerinin içerisinde değil aynı zamanda ulaşım gibi alanlardan da sorumludur. 2009 yılının 9 Eylül’ünde İstanbul, Çatalca’da yaşanan sel felaketi bu duruma en tipik örnektir. Bu selde toplamda 31 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. En trajik kayıp bir tekstil firmasının atölyesinde çalışan yedi kadın işçiyi taşıyan ve servis koşullarına uygunsuz olan bir minibüsün, sel suları arasında mahsur kalması ile ortaya çıkmıştır. Kapalı tipte, insan taşımaya uygunsuz, yük taşımaya yarayan minibüste bulunan yedi kadın işçi suların içeri dolmasıyla hayatlarını kaybetmişti.
(*) Türkiye’de Yaşanan İş Kazaları ve İşçi Ölümleri: Kader mi Yoksa Kadercilik mi?
Ali Tolga Özden, Bülten, Mimarlar Odası Ankara Şubesi yayını, No: 98, s. 42-51, mayıs, 2012, Ankara
/././
(II)
Geçen hafta başladığımız yazının mürekkebi kurumadan üzücü bir iş cinayeti haberi daha aldık. 25 Haziran 2023 tarihli haberde kaçak maden ocağındaki göçükte yaralanan madencinin yaşamını yitirdiği bilgisi vardı.
Bu son iş cinayeti de devlet için, iktidar partisi için insan hayatının hiçbir değerinin olmadığının göstergesiydi. Hem maden kaçak çalıştırılıyor hem de çalışanlar için hiçbir önlem alınmıyordu.
17 Nisan 2016 tarihinde bu sayfada “Yeşilçam’da işçi filmleri: Dünyanın bütün işçileri birleşiniz!” başlığıyla yayımladığımız yazıda sinemamızda yapılan işçi filmlerinden söz etmiştik. Bu yazımızda da iş kazalarını konu alan filmlere yer vereceğiz. Arka arkaya yaşanan ölümlü iş kazaları ne yazık ki, Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olması gerekirken toplumda gerekli ilgiyi, tepkiyi göremiyor. Yaratılan suskun toplum bu iş cinayetleri karşısında da tepkisiz, sessiz. Önemli toplumsal olaylara yıllarca uzak duran sinema da bu önemli soruna fazla ilgi göstermez.
Ülkede 1980 yılına kadar üç askeri darbe ve darbe süreçlerinde toplumu derinden sarsan köklü toplumsal olaylar yaşanmıştır; 6-7 Eylül olayları, 27 Mayıs 1960 müdahalesi, 15-16 Haziran işçi eylemleri, Kanlı Pazar, 1 Mayıs 1977, Kahramanmaraş, Çorum ve Sivas Katliamları, 16 Mart Katliamı, 7 TİP’li öğrencinin katledilmesi, vb.
1980’lere kadar bu konularda yapılmış filmler yok denecek kadar azdır ya da yoktur. Örneğin büyük acılara yol açan 6-7 Eylül 1955 olaylarıyla ya da o dönemle/süreçle ilgili filmler ancak 1999 yılında (Salkım Hanım’ın Taneleri) ve 2008 yılında (Güz Sancısı) Tomris Giritlioğlu tarafından çekilir. Abdi İpekçi suikastının anlatıldığı Oğuzhan Tercan’ın yönettiği “Uzlaşma”nın çekim yılıysa 1991’dir. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın hikayesinin, mahkeme ve idamlarının anlatıldığı “Hoşçakal Yarın” filmini Reis Çelik 1998 yılında çeker. 12 Mart’ın sancılı günlerinin aktarıldığı “Bir Avuç Gökyüzü” 1987’de çekilir.
SİNEMADA İŞ KAZALARI
Bu duyarsızlık, geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemli bir toplumsal sorun olan iş kazaları için de geçerlidir. İş kazalarını sinemamız neredeyse görmezden gelir. “Türk sinemasında hem doğrudan (Diyet, Maden, Bir Günün Hikayesi), hem de dolaylı olarak (Şehirdeki Yabancı, Bereketli Topraklar Üzerinde, Çark) iş kazalarını konu alan film sayısının altı olduğu tespit edilmiştir. Bunlardan sadece üçünde (Diyet, Maden, Bir Günün Hikayesi) iş kazaları temel konuyken diğer üçünde işçi sorunları yardımcı konu durumundadır.(1)
ŞEHİRDEKİ YABANCI
Türk sinemasında iş kazası sorununa dolaylı da olsa ilk değinen film, Halit Refiğ’in çektiği, Zonguldak maden işçilerinin sorunlarını daha çok bir fon olarak ele alan “Şehirdeki Yabancı”dır. Halit Refiğ 1962 yılında çektiği bu filmde, kara elmas kenti Zonguldak’a götürür bizi. Filmin senaryosunu Vedat Türkali yazmıştır. Film sansüre takılan, sinema tarihimizdeki önemli ilk toplumcu gerçekçi filmlerdendir.
Maden Mühendisi Aydın, yurt dışındaki eğitimini tamamlar ve doğup büyüdüğü Zonguldak’a döner, maden işletmesinde çalışmaya başlar. İdealisttir, hayatın kötülükleriyle mücadele edebileceğini ve dönüştürebileceğini düşünür.
Yıllar önce, maden emekçisi babası ve Ağaçlıgillerin villasında hizmetçi olarak çalışan annesi Gülsüm ölünce, bölgenin zengin kişilerinden Selami (Ağaçlıgil) Bey, “Bu çocuğu ben okutacağım” demiştir.
Selami Bey genç mühendisi karşılayıp evine götürür. Aydın evde, ummadığı bir ‘kötü sürpriz’le karşılaşır. Selami Bey’in karısı, onun geçmişteki büyük aşkı Gönül’dür.
Selami: Ee, anlat bakalım, İngiltere’de, kömürün nasıl çıkarıldığından başka bir şey öğrendin mi?
Aydın: Öğrendim. Birlikte yaşayan insanların, birlikte mesut olabileceğini, nasıl çalışmaları ve dayanışmaları gerektiğini öğrendim.
Selami: Vay vay vay, ne dediğini anlamıyorum ama herhalde iyi şeyler söylüyorsun.
Aydın madendeki ilk incelemelerde, destek için kullanılan direklerin bu işe uygun olmadığını görür. Madende kullanılan ağaç direklerin kalitesinin düşük olduğunu, bunların göçüğe sebep olabileceğini söyleyerek bu direklerin kullanıldığı yerlerde çalışmayı durdurur. Müdürün, Mühendis Aydın’ın uyarılarını dinlememesi ve çalışmayı sürdürmesi sonucunda göçük meydana gelir ve iki işçi yaşamını yitirir. Bu arada maden kazası sonrasında görevden alınan müdür, Aydın’dan rahatsız olan çıkar çevreleri ile birlikte, eski bir aşk meselesini gündeme getirerek basın üzerinden Aydın’a karşı bir karalama kampanyasına girişir.
Aydın hep dostluğunu gördüğü Nazif Usta ile birlikte İşletme Müdürü Rahmi Bey’e giderler. O, pek ilgilenmeden onları Orman İşletmesinden Tüccar Mustafa Bey’e gönderir. Nazif Usta, orman yolunda Aydın’a direkleri Mustafa Bakırcı’dan aldıklarını söyler:
“Ne dalavereci heriftir o, bilemezsin. Kaç şikayet oldu bu direk işinde. Ormandan aldığı iyi direkleri başka tarafa gönderir, bozukları bize. Bir ara düzeltir gibi yapar, sonra gene bildiğini okur.”
Aydın “Kabahat, ona bildiğini okutanlarda” diye cevaplar ustayı.
Şehrin ileri gelenlerinden İş Adamı Mustafa Bey, Gazeteci Sabri, İş Adamı-Politikacı Şerafettin Bey, madendeki sömürüye karşı çıkan Aydın’a cephe alırlar. Aydın’ın başına dertler açılır. Direk işini kurcaladıkça yalnızlaşan Aydın’la Selami Bey arasında şöyle bir konuşma geçer:
Aydın: Mustafa Bakırcı nasıl almış bu işi?
Selami: Particilik meselesi. Partinin kuruluşu sırasında çok para sarf etmiş. Şerafettin Toraman da bu bölgede partinin en faal elemanı.
Aydın: Anlayamıyorum, parti menfaatleri insan canından daha mı üstün?
Selami: Boş veer. Bütün bunlar bana vız gelir. Balığımı avlar, keyfime bakarım. Sen de rahatının kaçmasını istemiyorsan ne başkasının işine burnunu sok ne de başkasının derdini kendine dert edin.
Üzücü ve yıpratıcı olaylar gelişir. “Böyle adam bulunmaz vallahi” diye sevgi gösterisinde bulunanlar dahil, herkes Aydın’a yapmadığını bırakmaz. Yürürken omuz atmalar, üstüne tükürmeler... Yanında bir tek Nazif Usta vardır.
Filmin sonunda kötüler cezalarını çekse de Aydın yorgun ve yılgındır. “Hiç takdir etmediler beni. Elimden artık bir şey gelmez, Nazif Çavuş. Ne yapmak istedimse önüme bir engel çıkardılar. Elimi kolumu bağlamaya çalıştılar” der. Nazif Usta’nın cevabı anlamlıdır: “Yok, öyle bir laf. Millet, bunun için mi seni yabancı memleketlerde okuttu? Bu memlekete her hizmet etmek isteyen bu kadar çabuk bozguna uğrarsa, zoru görünce ters yüz kaçarsa bizim halimiz ne olacak. Üstünde büyüdüğün topraklara, içinde yaşadığın insanlara sevgin laftan ibaret değilse, çalışacaksın. Her şeye rağmen çalışacaksın.”
(1) Türk Sinemasında İş Kazalarını Konu Alan Filmler, Mehmet Işık, Türk Sinemasının 100. Yılına Armağan. Marmara Üniversitesi Yayınları; No. 833, 2015, s. 213
/././
(III)
Geçen hafta sinemamızın ülkenin en can alıcı sorunlarından iş kazalarına ilgisizliğinden söz etmiş, 2000’lere kadar “Türk sinemasında hem doğrudan (Diyet, Maden, Bir Günün Hikayesi), hem de dolaylı olarak (Şehirdeki Yabancı, Bereketli Topraklar Üzerinde, Çark) iş kazalarını konu alan film sayısının altı olduğu söylemiş, “Şehirdeki Yabancı” filmi üzerine yazmıştık. Bunlardan sadece üçünde Lütfi Ö. Akad’ın “Diyet”, Yavuz Özkan’ın “Maden” ve Sinan Çetin’in “Bir Günün Hikayesi” filmlerinde iş kazaları temel konu olarak ele alınır.
DİYET
İlk göç filmi Halit Refiğ’in yönettiği “Gurbet Kuşları”ydı. (1964) Lütfi Ö. Akad’ın “göç üçlemesi” olan “Gelin” (1973), “Düğün” (1974) ve “Diyet” (1975) filmlerinde aynı zamanda, göçle birlikte ortaya çıkan kültürel ve sosyal değişimler, gerilimler ve problemler ortaya konmaktadır. Filmlerin olay örgüsü, göçün sebep olduğu çatışmalar ve gerilimler üzerine kurulmuştur. Göç bu kahramanlar için bir tür kaçış, yeni bir başlangıç ya da umut olduğu gibi yozlaşma, hayal kırıklığı, trajedi, intihar veya nadiren de olsa tersine göç gibi anlamlar da taşır.
“Diyet”te Salim Bey’in babası adına yönettiği fabrikada bir makine işçilerin yaralanıp sakat kalmalarına neden olur, en son Mustafa bu makinede bacaklarından olmuştur. Bilal Usta İstanbul’a yeni gelen Hasan’ı Mustafa’nın yerine aldırır. Fabrikada sendikalaşma çabası vardır. Bilal Usta sendikaya karşıdır. Sendikalı olanlar, kocası tarafından terk edilen iki çocuklu Hacer’i de yanlarına çekmek isterler. Sendikacıların isteklerini fabrika sahibi kabul etmez, Hasan’la Hacer evlenir. Salim Bey işçileri sendikalı-sendikasız diye ayırır. Hacer sendikalılar arasında, kocası Hasan sendikasızlar arasında yer alır. Hasan, Bilal Usta ile karısının tutumu yüzünden tartışırken kolunu makineye kaptırır ve kolu kopar. Olay yerine gelen Hacer, “Alın diyetinizi” diye kocasının kolunu Salim Bey ve İbrahim Usta’ya fırlatır.
Diyet’te Hülya Koçyiğit ve Hakan Bakamir’in yanı sıra Erol Taş, Erol Günaydın, Güner Sümer, Gülten Ceylan gibi oyuncular yer alır.
MADEN
“Size güveniyoruz ağabey, size; işçilere güveniyoruz. Bana güzel haberler yazmanı bekliyorum. Sizin, o sade, gösterişsiz fakat doğru, sağlıklı gelişmenizden aydınlık haberler yazmanı. Geçen mektubunda ‘Biz bir yandan faşizme karşı savaşırken, bir yandan da sendika ağalarına karşı savaşmak zorundayız diye yazıyor ve başaracağız, başka çaremiz yok’ diyordun.”
Yavuz Özkan’ın yönettiği Maden (1978) filminin bir sahnesinde İşçi Önderi İlyas’ın düşünceleri (yukarıdaki cümleler) kafa sesiyle yansır bizlere. “Bu filmde gelişen işçi sınıfı hareketine, iş birlikçi burjuvazinin indirmek istediği darbe girişimlerini sergilemeye çalıştım. Bir kamu kuruluşu olan demir yollarındaki greve ekonomik planda hiç ilgisi olmadığı halde politik planda ilgilenenlerin oynadıklarını sergilemek istedim. Bu ana tema içinde toplumun çeşitli kesimlerindeki örnekleri alarak bu baskı, terör ve demagojiyi örgütlü ve birlik içinde püskürtmenin mümkün olabileceğini vurgulamak istedim” diyen Yavuz Özkan “Maden”de bir maden ocağında bir devrimciyi ve işçilerle olan hikayesini anlatır. İlyas (Cüneyt Arkın) maden ocağındaki kötü koşullarda daha fazla çalışmak istemediklerini bütün işçilere anlatmaya çalışan bir devrimcidir. Bu çabaları sonuç verir ve Nurettin (Tarık Akan) ve arkadaşlarını sarı sendikanın etkisinden kurtarır. O sıralarda göçük altında kalan işçilerin bunda etkisi büyüktür. İşçilerin huzursuzluğunu yatıştırmak için maden sahibi şehre lunapark getirir. Bu olumsuz durumu aşmak ve çalışma koşullarının düzeltilmesi için İlyas ve Nurettin bir imza kampanyası düzenlerler. Bu faaliyetleri yürütürken İlyas’a patronun adamları suikast düzenler. Bundan sonra işçilerin kendi aralarındaki dayanışması artar ve ilk önce iş yavaşlatma eylemi yaparlar. Daha sonra İlyas’ın göçük altında kalmasıyla greve giderler.
İlyas arkadaşlarını bilinçlendirmek için yaptığı konuşmalardan birinde şunları söyler: “Arkadaşlar oyuna gelmeyelim. Bu adamlar kargaşa çıkararak işi ‘oldubitti’ye getirmek istiyorlar. Arkadaşlar burada cinayet işleniyor. Ocaklarda yeterli tedbir alınsa ölenlerimizin yüzde doksanı kurtulurdu. Başımızdaki sahte sendikacılar toplu sözleşmelerde alınan göstermelik kazanımlarla bizleri oyaladılar. Üstüne üstlük toplu sözleşmeye ‘İşçiler yerlere tükürmeyecek ve açığa işemeyecek’ gibi bizi küçülten maddeler konulmasına izin verdiler. Yani ‘İşçiler hayvandır, önüne gelen yere işer, olmadık yere tükürür’ demeye getirdiler.”
Başlıca rollerinde Cüneyt Arkın, Tarık Akan, Hale Soygazi, Meral Orhonsay, Halil Ergün, Baki Tamer, Nurhan Nur, Ahmet Turgutlu ve İhsan Yüce’nin yer aldığı film, 1978 yılındaki 15. Altın Portakal Film Festivalinde önemli ödüllerden dördünü kazanır.
BİR GÜNÜN HİKAYESİ
Sinan Çetin’in “başka bir Sinan Çetin’e dönüşmeden önce çektiği ilk filmi “Bir Günün Hikayesi”nin (1980), bir maden ocağı çevresinde geçen öyküsünde, acımasız töreler ön plana çıkar. Maden ocağındaki bir patlama sonucu ağabeyini yitiren Mustafa (Fikret Hakan), töre gereği dul kalan yengesiyle (Şerif Sezer) evlenmek zorunda kalır. Oysa genç adam, yengesinin kardeşi Zeynep’e (Nur Sürer) sevdalıdır. Zeynep’e, Mustafa’nın geçmişteki bir olay nedeniyle “can borcu” olduğu ve çok sevdiği arkadaşı Nizam da tutkundur. Mustafa törelere karşı çıkamaz. Ağabeyinin karısıyla evlenirken büyük bir acı içindedir ve bu zorunlu evliliğin getirdiği acıdan kurtulabilmek için Zeynep’i Nizam’la (Nizamettin Ariç) evlendirmeye karar verir.
Mustafa, parasal sorunları nedeniyle patronları ile aralarında sürtüşme olan maden ocağı işçilerini toplayıp düğüne getirir. Çalışma yerinde işler aksayınca maden ocağı sahibi, bu kez kiralık katiller tutar. Düğünden dönen işçilerin üzerine ateş açtırır. Mustafa can verir. Zeynep, Mustafa’nın arzusu üzerine zorunlu bir evlilik yaptığı Nizam’la yeni bir hayata başlayacaktır.
Başlıca rollerinde Fikret Hakan, Şerif Sezer, Nur Sürer ve Nizamettin Ariç yer aldığı filmin oyuncu kadrosunda Erdoğan Akduman, Erdinç Bora, Ahmet Fuat Onan, İhsan Tebret, Aslan Ariç de yer alır.
Mesut Kara / Evrensel