Ne zamandır ABD’de bir şeyler kaynıyor, ABD eski ABD değil - Erhan Nalçacı / soL

 

Artık tekellerin birbiriyle rekabeti için savaşacak emekçi çocuklarından asker bulmakta zorluk yaşıyorlar. Bu yüzden ve ayaklanan emekçilere karşı savaşacak robotlar icat etmeye çalışıyorlar.

ABD film endüstrisi anlamına gelen Hollywood iki aydan fazladır süren bir grevle çalkalanıyor. Önce 11.500 kadar senaristi kapsayan Amerika Senaristler Birliği greve çıktı, şimdi ise buna ünlüsüyle figüranıyla 160 bin oyuncuyu kapsayan Sinema Oyuncuları Birliği katıldı.

170 bin kadar Hollywood film endüstrisinin çalışanlarının iş güvencesi talebiyle başlattıkları grevden bir an görülüyor. Fotoğrafa dikkatle bakıldığında insanların yüz ifadesinden sıkılı yumruklara kadar kendini gösteren bir siyasi kültür değişikliği fark ediliyor.

Hollywood emekçileri ne talep ediyorlar? Her şeyden önce iş güvencesi.

Çünkü hızla tekelleşen Hollywood şirketleri daha açgözlü ve asalak hale geliyor. Yapay zekâ uygulamaları ile yıllardır bu sektörü ayakta tutmuş ve patronlarına milyarlarca dolar kazandırmış senarist ve oyuncuların iş güvenliği ve insanca yaşam hakkı tehdit ediliyor.

Senaryolar yapay zekâya yazdırılmaya çalışılıyor, bir kez görüntüsü alınmış oyuncuların aktörlüğü yapay zekâ tarafından sonraki film dizilerinde yeniden üretiliyor vb.

Tıpkı daha önce ele aldığımız Silikon Vadisi’ndeki işten çıkarma furyası gibi.

ABD’nin özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası emperyalist dünyanın patronu olmasında Hollywood’un yaydığı ideoloji ve kültürün büyük önemi vardı. Şimdi burada yaşanan bu çapta bir sorun aslında emperyalist hegemonya krizinin bir parçası olarak gözüküyor. Ama bu konuyu bu bağlamıyla başka bir yazıda ele alalım.

Bu yazıda ise yapay zekâ ve sosyalizm meselesini son haftalarda ele aldığımız 21. yüzyılda sosyalizmi tasarlama/hayal etme başlığına eklemeyi deneyelim.

Klasik Marksist eserlerde doğal olarak bu konuya yer verilmiyordu, çünkü yapay zeka ile üretim esas olarak son 20 yılın meselesi. Bu nedenle bu konuyu kapsayacak şekilde Marksizm’i geliştirme görevi bizlere düşüyor.

Bir kere yapay zekâ meselesi kapitalizmin bir kriz başlığı, bizim değil.

Sürekli azalan kâr oranlarını telafi etmek için tekeller zorunlu olarak yapay zekâ teknolojisine yöneliyorlar. Bir özne arıyorlar, yorulmadan çalışacak, kira, çocuk, beslenme, giyinme, ısınma vb. gibi dertleri olmayan, ayaklanmayan, grev yapmayan, solculaşmayan bir özne. Bu yüzden karşımıza sürekli olarak insana benzeyen robotlar çıkarıyorlar.

Bu tek kelime ile sermayenin içinde bulunduğu çaresizliğin ürettiği bir sapkınlık.

İnsanları kapı dışarı edince –ki şu anki işlerin bu teknoloji tarafından %50 kadarının kısa sürede yok edileceği hesaplanıyor- bu sorundan kurtulamıyorlar. İşsiz kalanlar, ücreti kesilenler düzeni sorgulamaya ve devrimcileşmeye başlıyorlar. Sermayeyi en çok üzen soru yükseliyor: Neden dünyadaki bütün üretim araçları asalak bir azınlığın elinde?

Bunun üzerine yapay zekânın olanaklarından yararlanarak 8 milyar emekçiyi olası bir devrimci kalkışmaya bulaşmış olabilirler mi diye gözlüyorlar. Bütün internet dünyası bu büyük gözaltının basıncında işliyor.

Emekçilerin beynine girip istedikleri şeyi gösterip tartıştırmak istiyorlar, bilgiye ulaşımlarını yönlendiriyorlar.

Artık tekellerin birbiriyle rekabeti için savaşacak emekçi çocuklarından asker bulmakta zorluk yaşıyorlar. Bu yüzden ve ayaklanan emekçilere karşı savaşacak robotlar icat etmeye çalışıyorlar.

Ve her gün biraz daha yakınlaştığımız bir emperyalist paylaşım savaşının kitlelerden kurtulmak için de planlandığından haklı olarak şüpheleniyoruz.

Gelelim sosyalizme:

Sosyalizm ilk elden mümkün olan en geniş coğrafyada üretim araçlarının özel mülkiyeti meselesini toplumsallaştırarak çözecek, bu şekilde kapitalizme ait kötücül sapkınlığa son verecek, şirketlerin kârını değil, bütün toplumun refahını ve mutluluğunu gözeten bir düzen inşa edecektir.

Burası çok açık, ama konuyu biraz derinleştirelim. Bunun için kısa yazının izin verdiği kadar insan beynine göz atalım.

Aşağıdaki şekil primatlarda beynin evrimi hakkında bir fikir veriyor:

Şekil çok kısaca 30 milyon yıla yayılan primatlardaki evrim sürecini özetliyor. Beyin hacmindeki katlanmayı ve insanın emek ve toplumsallaşma sürecinde özne haline gelmesinde maddi bir rol oynayan büyük alın lobları görülüyor

Şekilde görüldüğü gibi iki olay dikkat çekiyor: İlki insana giden süreçte beynin büyümesi, ikincisi ise büyük bir alın lobunun gelişmiş olması.

Çünkü değişen doğa ve iklim koşullarına uyum sağlamada ve sosyalleşmede bu iki özellik büyük bir avantaj kazandırıyor. Büyük alın lobu bir yerden sonra insanın özne haline gelmesinde kritik bir rol oynuyor. İnsanın kendisini tarih içine yerleştirmesi, toplumsal bir değer sistemi içinde yaşaması ve toplumsal hedefleri yönetmesi bu şekilde mümkün oluyor. Alın lobu arka tarafta bulunan ve nesnel gerçeği bellek birimleri sayesinde yorumlayan loblardan enformasyonu çekiyor ve insan eylemine bilinçli bir özellik kazandırıyor.

1975’de Milos Forman tarafından yönetilen Guguk Kuşu filmini hatırlayacaksınız. Burada akıl hastanesine kapatılan ve zekâsıyla, direnişiyle başa çıkamadıkları kişinin alın lobunu ameliyatla çıkarıp onu özne olmaktan yoksun bırakmışlardı.

Sosyalizm bütün insanların özne oluşuna ve gelişkin bir alın lobu ile toplumda yer almalarına büyük bir önem verecek. Üretim birimlerindeki emekçiler gelişkin bir teknoloji, bilim, matematik, beden, sanat, tarih okuryazarlığı ile üretime katılacaklar.

İnsanı zorlayan ve toplumsal eşitsizlik yaratan işlerde tabi ki robotlar kullanılacak, ama bunlar özne olmayacaklar, dar mekanik işlerde işlevli olacaklar.

Yüz binlerce üretim birimi her biri yeteneğinden gereksinimine ilkesine göre birbirine en optimum şekilde bağlanacak. Sovyetler Birliği’nde elde yapılan hesaplamalar, bugün sermaye tarafından 8 milyar insanı gözetlemek için kullanılan yapay zekâ ağları için kolay bir iş olacak. Ama alın lobu işlevleri bütün insanlığı temsil eden sosyalist dünya meclisine ait olacak, siyasi kararları insanlık kimseye bırakmayacak.

Bu açılım çok açık, insanlığı bekleyen sosyalist bir gelecek var. Onu yakınlaştırmak ve bu deneyimi yaşamak için acele etmeliyiz.

Ama bir sorun daha var: Sosyalizm yapay zekâya dayalı bir özne inşasına izin verecek mi?

Sonuçta insan organizması için elverişsiz olan milyarlarca ışık yılı uzaklıkların söz konusu olduğu bir evrenin içindeyiz. Bu maddi sonsuzluğun araştırılması için yeni bir hareket biçimi yaratılabilir mi?

Bu tartışmayı emperyalizmi yendiğimiz ve sosyalizmi dünya çapında kurduğumuz günlere bırakalım.

Şimdi sıra onlar bizi yok etmeden iktidarı sermayenin elinden alacak becerikliliği göstermekte.

Erhan Nalçacı / soL

Kissinger bir kez daha Pekin'de: Çin medyasından 'efsanevi diplomat' yorumu + Rusya'dan Kissenger'a yanıt: 'NATO'nun 5. maddesi devreye girer' (soL)

 

Kissinger bir kez daha Pekin'de: Çin medyasından 'efsanevi diplomat' yorumu

Kissinger'ın Çin'i ziyareti, ABD iklim elçisi John Kerry, Hazine Bakanı Janet Yellen ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in ziyaretlerini takip etti.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile Pekin'de bir araya geldi.

Sputnik'in aktardığına göre Çin devlet medyası, Kissinger'ı "efsanevi bir diplomat" olarak tanımladı.

Kissinger'ın ziyareti, ABD iklim elçisi John Kerry, Hazine Bakanı Janet Yellen ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in ziyaretlerini takip etti.

Şi, Kissinger ile kendisinin aktif görevde olduğu 1971 yılında dönemin Çin Başbakanı Zhou Enlai ile görüştüğü aynı yerde, Diaoyutai Devlet Konukevi'nde bir araya geldi.

1970'lerde ABD'yi Çin'le yakınlaştırarak Sovyetler Birliği'ni izole etme stratejisi izleyen Kissinger, Çin ile ilişkiler kurmak amacıyla Temmuz 1971'de gizlice Pekin'e uçmuştu.

Kissinger'ın 1971'deki ziyareti, Soğuk Savaş başta olmak üzere Vietnam savaşı gibi uluslararası krizlerin yaşandığı dönemde, ABD Başkanı Richard Nixon'ın Çin'e düzenlediği tarihi ziyarete zemin hazırlamıştı.

CCTV, Kissinger'ın 1971'den beri Çin'i 100'den fazla kez ziyaret ettiğine dikkat çekerken, Xinhua ise Kissinger'ın son ziyaretini "100 yaşından sonra ilk Çin ziyareti" ifadeleriyle aktardı.

Xinhua ayrıca, Kissinger'ın Çin Savunma Bakanı Li Şangfu'ya "günümüz dünyasında zorluklar ve fırsatların bir arada var olduğunu ve hem ABD hem de Çin'in yanlış anlamaları ortadan kaldırması, barış içinde bir arada yaşaması ve çatışmadan kaçınması gerektiğini" söylediğini aktardı.

Kissinger'la bir araya gelen bir diğer üst düzey yönetici olan Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Wang Yi ise, "ABD'nin Çin politikası, Kissinger tarzı diplomatik bilgeliğe ve Nixon tarzı siyasi cesarete ihtiyaç duyuyor" açıklamasında bulundu.

                                                              /././

Rusya'dan Kissenger'a yanıt: 'NATO'nun 5. maddesi devreye girer'

'Avrupa'nın güvenliği için Ukrayna NATO'ya alınmalıdır' diyen Kissenger'a Rusya'dan 'Ukrayna planlarından vazgeçmez, karşılık veririz, NATO'nun 5. maddesi devreye girer' yanıtı geldi.

Washington'da ABD dış politikasının duayeni olarak kabul edilen Henry Kissinger, Avrupa'nın güvenliği için Ukrayna'yı NATO'ya alma çağrısı yaptı. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Moskova'nın böyle bir gelişmeye sert yanıt vereceğini belirtti.

Economist dergisine konuşan Kissinger, Kiev'in NATO'ya alınması için gerekçelerini saydı.

Rusya'nın artık konvansiyonel bir tehdit olmadığını, Ukrayna'nın ise Avrupa tarafından aktif olarak silahlandırıldığını kaydeden Kissinger, bundan dolayı Ukrayna'nın Avrupa'nın en iyi silahlara ve stratejik açıdan en deneyimsiz yönetimine sahip ülke olacağını söyledi.

Savaşın Moskova'nın lehine sonuçlanmaması halinde dünyanın mutsuz Rusya ve mutsuz Ukrayna ile karşı karşıya kalacağını belirten Kissinger, "Bu nedenle, Avrupa'nın güvenliği için Ukrayna'nın toprak konusunda ulusal düzeyde kararlar alamayacağı NATO'ya alınması daha iyi olacaktır" ifadelerini kullandı.

Sputnik'in haberine göre Kissinger'ın açıklamalarına yanıt Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev'den geldi.

NATO'ya girmesi halinde Ukrayna'nın topraklarını geri alma planlarından vazgeçmeyeceğini kaydeden Medvedev, Rusya'nın buna sert yanıt vermek zorunda kalacağının altını çizdi.

NATO'nun Rusya'ya karşı halihazırda hibrit savaş yürüttüğüne dikkat çeken Medvedev, Rusya'nın NATO üyesi Ukrayna'ya karşılık vermesiyle Washington Sözleşmesi'nin 5. maddesinin devreye gireceğine işaret etti.

Washington Sözleşmesi'nin 5. maddesine göre NATO üyeleri, kendilerinden birine yapılan saldırıyı hepsine yapılmış saldırı olarak değerlendirecek.

(soL)



"Sol"a dair "kimlikçi" liberal ezber (I+II) - A.Cihan Soylu / Evrensel

 

                                               Aşkla Sana belgeselinin afişi

(I)

                                                          Bülent Küçük

1 Haziran 1971’de katledilen Hüseyin Cevahir’in yaşamına ilişkin bir belgesele danışmanlık yapması dolayısıyla kendisiyle yapılan röportajda Bülent Küçük, “Türk solu” olarak nitelediği Türkiye devrimci hareketini, Kürt sorunu merkezli bir “ezber okuma” paydasından suçlamaya çalışıyor. Duygu Kıt’a verdiği ve Gazete Duvar’da yayımlanan röportajında Küçük, bilimsel kriterlerden yoksun yüzeysel bir okumayla ‘68 hareketini “sınıfçı tutumu” nedeniyle güya eleştirirken, “sol’un tarihi”nde “İkonlaştırma ve mitleştirme yolu ile korumaya alınan kimi tabular/temalar” olduğunu ileri sürerek “Türkiye’de sol kendisini, emek veya işçi sınıfı evrenselliği üzerinden hayal edip kendisini öteki ezilen kimliklerle muhayyel düzeyde eşitlerken, eşitsizliğin çok katmanlı ve kesişimsel maddi ve simgesel formlarına kayıtsız kalıyor ya da onları bir nevi önemsizleştirerek inkar ediyor” demektedir.

Türkiye’de Küçük’ün suçlamalarını hak eden marjinal bir “sol”dan söz edilebilir olsa bile bu, onun liberal retoriğini; “emek veya işçi sınıfı evrenselliği”nin kendini “öteki ezilen kimliklerle muhayyel düzeyde” de olsa eşitlemesi ve “eşitsizliğin çok katmanlı ve kesişimsel maddi ve simgesel formlarına kayıtsız” kalarak “onları bir nevi önemsizleştirerek inkar” etmesi üzerine “muhayyel” varsayımını doğrulamaz. Bülent Küçük’ün iddiaları çünkü 1968 ve sonrası dönemin devrimci siyasal düşün ve pratik gerçekliğinin bile isteye genellenmiş bir tahrifi ve çarpıtılmasına dayalıdır. Bu “kimlikçi” ezberin handikabı, ezilen kimliklerin tabi tutuldukları baskı ve ayrımcılığın kapitalist kaynağına göz kapayan bir yaklaşımın ürünü olmasıdır.

Küçük’ün “Ortodoks muhafazakar sol” olarak nitelediği sosyalistlerin işçi sınıfı merkezli politikası ne ezilen kimliklerin inkarını içerir ne de o kimlikleri işçi sınıfı kimliğiyle eşitler veya özdeş sayar. Bu politikanın özgünlüğü, sömürü ve baskı koşullarının tasfiyesiyle ezilen tüm toplumsal kesimlerin baskı ve eşitsizlik koşullarından gerçek kurtuluşuna işaret etmesidir. Bu politikanın Marx ve Engels’ten başlayarak teoride ve pratik siyasal tutumda, ulusal, cinsel ve diğer baskı biçimlerine hedef olan kesimlerin her tür baskı ve ayrımcı tutumdan kurtulması için mücadeleyi içerdiğini, postmodern safsatalara kapılmamış “solcu” akademisyen ve yazarlar da pekala bilirler.

Türkiye’de sosyalizm ve işçi sınıfı devrimciliği adına Kürt sorununun çözümünü sosyalizmin zaferiyle koşullayan anlayışlar elbette olmuştur. Ancak böylesi “ayrıksı tutum”lar devrimci Marksistler tarafından suçlanıp reddedilmiştir. Devrimci siyasal mücadele tarihimize bilimsel dürüstlükle yaklaşan biri bunu, zorlanmaksızın görebilir.

Sosyalistler, ayrı devlet kurma hakkı dahil ezilen ulusların kaderlerini bizzat kendilerinin tayin hakkını savunageldiler. Kadının ezilen toplumsal cinsiyet olarak uğradığı baskı ve ayrımcılığa karşı çıktılar. Emperyalistlerin ve uluslararası tekellerin ülkeleri ve kaynaklarını yağmalamalarına karşı direndiler. Türkiye’nin tüm milliyetlerden işçi ve emekçilerinin değil sadece dünya halklarının kurtuluşu için mücadeleye atılan Deniz Gezmiş ve arkadaşları, Siyonist barbarlığa karşı Filistin halkının yanında yer aldılar. Denizlerin darağaçlarındaki haykırışı, tüm ezilenler, tüm halklar içindi. Bağımsızlık ve kurtuluşun Kürt ve Türk emekçilerinin sermaye ve gericiliğe karşı mücadele birliğiyle sağlanacağına işaret ettiler. Hüseyin İnan, zindan koşullarında yazdığı notlarında Kürt ulusal hakları için mücadelenin gereklerine dikkat çekmekteydi. İ. Kaypakkaya’nın yazılarında soruna özel bir yer verilmiştir. Bülent Küçük, ezilen ulusun hakları için mücadelenin gelişme tarihine ve bu tarih içinde devrimcilerin yer alışına, gerçeğe sadakat göstererek yaklaşacağına, son yarım yüzyılın devrimci-sosyalist siyasal mücadelesini, “Türk solu” gibi öznesi belirsiz bir paranteze alarak lekelemeye çalışıyor.

Küçük’ün, ulusal aidiyet zemininde siyaset savunusuyla suçlamaya kalkıştığı “Türk solu” değil, genelleyerek söylenirse Türkiye devrimci hareketi, özelde ise sosyalist mücadele ve sosyalistlerdir. Bir çarpıtma aracıyla “Türk 68’i olarak kodlanmış olan, egemen sol hafıza”dan söz eden Dr. Küçük, Cevahir, İnan ve Ayna’nın “dışarda bırakıldığı” ve “unutulduğu” iddiasıyla Kürt ve Zaza devrimci gençlerin duygularını istismar gibi bir konuma da düşüyor. İleri sürdüğü türden bir unutma-unutulma durumu olmadığı gibi “Türk 68’i” nitelemesi de tahayyül ürünüdür.

Türkiye’nin ‘68’inde tüm milliyetlerden ilerici aydınların, devrimci düşüncelere uyanmış gençlerin, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için mücadele eden işçilerin, küçük üreticilerin ve yoksul-topraksız köylülerin, farklı düzeylerde ve katılım biçimleri farklılığıyla yeri bulunuyor. Küçük, anlatımında, bu yakın geçmişin, birçok unsuru ve öznesinin durumunu, gerçekte olduğundan farklı gösterirken, H. Cevahir’in hatırasına da muğlaklaştırıcı bir çentik atıyor.

(II)

Evet, “bir meseleye nereden nasıl baktığımız” önemlidir! Sadece “görülmeyeni görmek veya konuşulamayanı konuşabilmek açısından” değil ama görülene hangi bakış açısıyla baktığımız ve konuşulanın anlam ve amacı bakımından da sorunlara kimin safından kimin yararına baktığımız önem gösterir.

‘68 hafızasını kolonizm zemininde oluşmakla itham eden Bülent Küçük, politikanın iktisadi ilişkiler ve sosyal koşullarla ilişkisini flulaştıran bir kültürel-zihinsel kodlar okumasıyla Cevahir’i, Kürt ve Alevi “kimliği” ve “kültürü” dolayımında tanımlıyor. Onun devrimci kimliğini bu hassasiyetleri ‘çemberi’ne alarak irdelerken, 31 Mayıs-1 Haziran 1971’de İstanbul Maltepe’deki çatışma sırasında ya da Kızıldere’deki kuşatmada, “teslim olunsa dahi” öldürüleceklerini bilmeyi, örneğin M. Çayan için onun Türk kökenli olması gerekçesiyle bir algı ve kavrayış olarak öngörmüyor.

Cevahir’in Kürt kimliği dolayısıyla Kürt sorununda diğer arkadaşlarına kıyasla belirli bir hassasiyete daha fazla sahip olması ve bunu yazılarında dile getirmesi, Küçük tarafından, 1960’lı yıllarda soruna ilişkin tartışmalar kapsamında dile getirilmiş benzeri birçok diğer görüş yok sayılarak ‘kullanılıyor’. Küçük’ün anlatımında, dönemin öne çıkan devrimci militan önderleri, Cevahir ‘ayrı tutularak’, belgesel konusuyla alakasız kimi konular üzerinden de küçümseyici bir söylemin konusu ediliyor. Üzerinden yaklaşık olarak altmış yıl geçmiş olan bir mücadele dönemi ve sürecinin ‘oluşma ve değişme’ dinamiklerini bir de bu mücadelede öne çıkan ve burjuva şiddet aygıtınca kurşuna dizilerek, idam edilerek veya işkenceyle katledilen devrimcilerini “aşk ve cinsellik” kavramları aracıyla magazinleştirme girişimleri nedeniyle gördüğü tepkiyi “otosansür” olarak niteleyen Bülent Küçük, ‘68 dönemi devrimcilerinin, özgürleşmeyi “Üretim ilişkilerinin dönüşümü ve yüksek siyaset mekanizmalarının dönüşümü ötesine tahayyül edememiş” olduğunu söylüyor. “Zamanın ruhu” ona, “sol varoşlarda” toplumun genelinden farklılaşmayan “muhafazakar ahlaki formların” geçerlilik gösterdiğini söyleme hakkı bahşetmiş; devrimcileri bir de “erkeklik performansı” üzerinden değerlendirme gereği duymuş ama konuştuğu ‚’68’li Cevahir’in arkadaşları ketum davranıp sır vermemişler! Onu da bir eksiklik görerek eleştiriyor.

                                                                ***

Dünya ve Türkiye ‘68’i elbette tüm sonraki süreçteki siyasal-sosyal ve kültürel gelişmelerle ilişkisi kurulabilecek bir tarihsel kesitin çeşitli ve çok yönlü deneyim ve birikimi açısından irdelenmeyi hak etmiştir ve halen de üzerine konuşulabilir ve yazılabilir bir ‘zenginliği’ içeriyor. Ancak bu irdeleme, deyiş yerindeyse hakkaniyetli ve değerbilir olmalıdır: Günümüzde, o dönemde devrimci mücadeleyi kana boğmak için elde silah pusudan pusuya koşturan kimi eski faşistin de kendini “68’li” olarak gösterdiği unutulmaksızın, “Belli egemen sol gruplar tarafından temellük edilmiş veya üstü örtülerek tek bir anlatıya indirgenmiş ‘68 deneyimlerinin çoğulluğu” üzerine ahkam keserken, o dönemin mücadelesinin ön cephesinde yer alan, mücadeleyi örgütleyen ve can bedeli sürdüren devrimcilerin anısına saygı göstermek de mücadelenin gerekleri arasındadır. Akademik araştırı ve belgeselcilik bu özenden azade sayılamaz. Toplumsal değişim ve sınıf mücadelesinin seyrini belirli kalıplar çemberine alarak günümüz toplumunun ‘68-72 sol hareketince “Alternatifsiz ve geleceksiz bırakılmış” olduğunu ileri süren bakış açısında bir sakatlık, bir isabetsizlik ve en hafifinden yanılgı var demektir. Sosyalizm ve işçi sınıfı mücadelesinin dünya karşı devrim güçlerinin çok boyutlu kuşatma ve saldırısı sonucu geriye düşmesi, kuşkusuz tarihen geçicilik gösteren bir yenilgiyi işaret ediyor. Gelgelelim bunun yükü “68-72” dönemi mücadelesi ve yenilgisine bindirilemez.

Bir pay biçilecekse bu da sınıf mücadelesinin devrimci kuramı ve pratiğinin öğreticiliğinde, devrimci vicdan adaletiyle teraziye vurulmalıdır. Liberal ‘demokratik’ solculuğun yakın mücadele tarihimize biçtiği elbise ise giyilecek türden değildir. Devrim yolunun engebeli, mücadelenin yükseliş ve düşüşleri, yengi ve yenilgileri içeren zorlu bir süreç olarak gelişip sürdüğünü ‘68-72 dönemi devrimcileri de biliyorlardı. Faşizan ve şovenist milliyetçi gericiliğin güç kazanmasını bu dönem devrimcilerinin hata ve eksiklikleriyle açıklamaya çalışmak, koşullu bazı bağlantılar kurulabilir olsa da günümüz mücadelesinin devrimci güçlerinin sorumluluklarını değil sadece dünya ölçekli nesnellikleri de “Hesap dışı tutmak” olacaktır. ‘70’lerin mücadelesini ve mücadele örgütlerini yenilginin kaynağı gösteren Dr. Küçük, solu, “Geçmişe takılı kalmak”la suçlarken de siyaseten isabetsiz bir atış yapıyor. Onun, ulusal hareketin toplumsal dayanaklarıyla devrim ve sosyalizm mücadelesinin sosyal dayanakları ve hedeflerinin algısal-kültürel ve siyasal ideolojik bağlamları arasındaki farklılıkların üzerinden atlayarak giriştiği kıyaslama isabetsizdir. Bülent Küçük adressiz konuşuyor ve genelleyerek suçluyor. Suçlayıcı iddiaları, günümüze dek onlarca, belki de yüzlerce irdelemeye konu olmuş bir dönemin devrimci kazanım ve deneyimlerine itibarsızlaştırma amaçlı bir itirazın -onun deyişini kullanırsak- ‘kibri’yle yüklüdür. Sorumluluktan azade bir “özgürlük platform”ndan sıraladığı suçlamaları, yakın tarihimizin devrimci siyasal gerçekliğine, ulusal kimlikçi bir yaklaşımın tek yanlılığıyla maluldür.

A.Cihan Soylu / Evrensel

Bilal Erdoğan hakkındaki haberlere de erişim engeli getirildi + Burak Erdoğan talep etti, Sevim Tanürek haberlerine erişim engeli getirildi (soL)


Bilal Erdoğan hakkındaki haberlere de erişim engeli getirildi  

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın talebi üzerine mahkeme soL'da yer alan dört haber dahil çok sayıda haber ve sosyal medya paylaşımına erişim engeli getirdi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan  hakkındaki haber ve sosyal medya paylaşımlarının erişim engeli getirildi.

İstanbul Anadolu 10. Sulh Ceza Hakimliği, soL'da yer alan dört haber dahil Bilal Erdoğan hakkındaki çok sayıda haber ve paylaşıma erişim engeli kararı verdi. Mahkeme, bugünkü kararında sözkonusu içeriklerin Bilal Erdoğan'ın "kişilik haklarını ihlali niteliğinde" olduğuna hükmetti. 

Bilal Erdoğan ile TRT ilişkisine dair habere getirilen erişim engeli haberine, Erdoğan'ın adının geçtiği yolsuzluk şikayetini aktaran habere getirilen erişim engeline dair habere ve Reuters'ın Bilal Erdoğan'ın adının geçtiği yolsuzluk haberlerine erişim engeli kararı verildi.

Erdoğan'ın diğer oğlu da erişim engeli talep etmişti

11 Mayıs 1998’de Şişli'de yaya geçidinde karşıya geçmeye çalışan TRT İstanbul Radyosu sanatçısı Sevim Tanürek'e çarparak ölümüne neden olan Erdoğan'ın diğer oğlu Ahmet Burak Erdoğan da Tanyürek'in ölümüne ilişkin haber ve sosyal medya paylaşımlarının erişime engellenmesi için başvuruda bulunmuştu.

İstanbul Anadolu 10. Sulh Ceza Hakimliği tarafından bugün verilen karar ile aralarında soL'da yer alan üç haber dahil çok sayıda haber ve sosyal medya paylaşımına erişim engeli getirilmişti.

                                                               /././

Burak Erdoğan talep etti, Sevim Tanürek haberlerine erişim engeli getirildi 

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Burak Erdoğan'ın talebi üzerine mahkeme soL'da yer alan 3 haber dahil çok sayıda haber ve sosyal medya paylaşımına erişim engeli getirdi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İBB Başkanı olduğu dönemde oğlu Ahmet Burak Erdoğan, 11 Mayıs 1998’de Şişli'de yaya geçidinde karşıya geçmeye çalışan TRT İstanbul Radyosu sanatçısı Sevim Tanürek'e çarpmış ve ölümüne neden olmuştu. 

Görülen davada Burak Erdoğan için "tamamen kusursuz", Tanürek içinse "sekizde sekiz kusurlu" şeklinde rapor düzenlenmiş, böylece Burak Erdoğan beraat etmişti.

Aradan geçen 25 yıla karşın Sevim Tanürek'ün ölümü hafızalarda yerini korurken, Ahmet Burak Erdoğan bir kez daha konuya ilişkin haber ve sosyal medya paylaşımlarının erişime engellenmesi için başvuruda bulundu.

Ahmet Burak Erdoğan'ın talebi üzerine, aralarında soL'da yer alan 3 haber dahil çok sayıda haber, sosyal medya paylaşımına erişim engeli getirildi.

İstanbul Anadolu 10. Sulh Ceza Hakimliği, bugünkü kararında sözkonusu içeriklerin Burak Erdoğan'ın "kişilik haklarını ihlali niteliğinde" olduğuna hükmetti. Mahkeme çok sayıda haber ve paylaşıma erişim engeli kararı verdi.

(soL)

KISA KISA GÜNDEM ( 20 TEMMUZ 2023)

 


İktidarın hedefinde engelli yardımı var (Dr. Ergün DEMİR / Dr. Güray KILIÇ-Birgün)


569 bin ağır engelli bireyin evde bakım yardımından faydalanması artık hayal oldu. Ailede sigortalı çalışan veya burs alan çocuğu olanların bu yardımdan faydalanması imkânsız gibi. Aileler huzursuz ve tedirgin
.(https://www.birgun.net/haber/iktidarin-hedefinde-engelli-yardimi-var-454387)

İran'da 'ahlak polisi'nin yetkileri kısıtlandı: Gözaltına alamayacaklar (Birgün)

İran'da başörtüsü takmadığı gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra fenalaşarak hayatını kaybeden Mahsa Amini'nin ölümünün ardından tepkilerin odağı haline gelen 'ahlak polisleri' hakkında bir karar alındı. Buna göre, 'ahlak polisleri' 'uyarı devriyeleri' olacak ve gözaltına almayacaklar.(https://www.birgun.net/haber/iran-da-ahlak-polisi-nin-yetkileri-kisitlandi-gozaltina-alamayacaklar-454458)

                                                                     /././

Aşırı sağcılardan neo faşist destek (Birgün)

İspanya’da pazar günkü seçimler öncesinde İtalya, Macaristan ve Polonya’nın sağcı popülist başbakanları neo faşist Vox Partisi’ne destek mesajları gönderdi. Aşırı sağcılar, göç ve yabancı düşmanlığında birleşti.

İspanya’da 23 Temmuz’da yapılacak erken seçimler öncesinde Avrupa’da aşırı sağcı, popülist hükümetlerin olduğu İtalya, Macaristan ve Polonya’nın başbakanları neo faşist Vox Partisi’ne destek mesajları gönderdi. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, İspanya’da seçimlere kısa bir süre kala Vox ve lideri Santiago Abascal’a destek verdi.

MELONİ MİTİNGE KATILDI

İlk olarak Meloni, Vox’un 15 Temmuz’da Valensiya kentinde düzenlediği mitinge canlı bağlantı yaparak, "23 Temmuz’da, Vox’un yeni ulusal hükümetin oluşumunda öncü ve belirleyici bir rol oynadığı muhafazakar bir yurtsever alternatifin istikrar kazanması hepimiz için çok önemli. Vatanseverlerin zamanı geldi" şeklinde konuştu. Orban ve Morawiecki de gönderdikleri mesajlarda Vox’a açık destek verdiklerini duyurdu.

"Vox ile aileye, geleneklere, kültüre ve inanca dair ortak değerlere sahip çıktıklarını ve Avrupa’yı bir kez daha küresel bir aktör yapmak istediklerini" aktaran Morawiecki, "Vox ve seçmenlerine, sizin için, güzel ülkeniz için, İspanya için ve tüm İspanyolların ve Polonyalıların bugünün ve geleceğin risklerini ve tehlikelerini nasıl daha iyi tanıyacaklarını bilmeleri için en iyisini diliyorum" ifadesini kullandı.

ORBAN MEYDAN OKUDU

Macar Başbakan Orban ise İspanya’daki seçimlerle bağlantılı Avrupa Birliği’ni (AB) hedef aldı. Orban, "Brüksel’in bürokratları AB’yi her geçen gün daha da derin bir krize sürüklüyorlar. Onlarla birlikte AB vatandaşları, İspanyollar ve Macarlar da batıyor. Avrupa’yı yalnızca güçlü ulusal hükümetler kurtarabilir" mesajını gönderdi.

Orban, "Güçlü bir İspanya’ya, yeni bir Avrupalı ​​silah arkadaşına ihtiyacımız var. Bayrağı dikin, zafer için savaşın ve geleceğin vatanseverlere ait olduğunu gösterin" ifadelerini kullandı.

KORKUTAN SEÇİM

İspanya’da anketler seçimlerden, mevcut durumda ana muhalefette olan Halk Partisi’nin (PP) birinci çıkacağını ancak Meclis çoğunluğu elde edemeyeceğinden hükümet kurmak için Vox ile koalisyon yapmak zorunda olacağını gösteriyor. Uzmanlar olası bir PP-Vox iktidarının AB içindeki aşırı sağ ideolojileri artıracağını, Ukrayna-Rusya Savaşı, iklim değişikliği, LGBT gibi konularda görüş çatışmalarını büyüteceğini ve Almanya, Portekiz gibi diğer ülkelerdeki aşırı sağ partileri cesaretlendireceğini ileri sürüyor. 

                                                                      /././

Motorine dev zam yolda! 20Temmuz 2023 güncel benzin ve motorin fiyatları...(Cumhuriyet)

KDV artışı sonrası petrol fiyatları ve dövizdeki değişikliklerle birlikte yurttaşlar benzin ve motorin fiyatlarını takibe devam ediyor. Motorine bu gece yarısından itibaren geçerli olmak üzere zam bekleniyor. 20 Temmuz 2023 benzin motorin (mazot) fiyatları ne kadar? İşte güncel fiyatlar...

Mehmet Şimşek’in hazine ve maliye bakanı olması sonrasında ekonomide yaşanan politika değişikliğinin yansımalarına bir yenisi eklendi. 15 Temmuz 2023 tarihli ve 7390 sayılı cumhurbaşkanı kararıyla benzin ve motorinden alınan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), 5 TL artırılırken motorine bir zam daha geliyor.Sektör kaynaklarının aktardığına göre, 21 Temmuz Cuma günü itibariyle motorinde 1 lira 55 kuruşluk zam bekleniyor. Benzin grubunda ise herhangi bir zam ya da indirim haberi bulunmuyor.

Yılbaşında benzin fiyatları 21.14 TL; motorin fiyatları ise 23.50TL   seviyesindeydi. Brent petrolün varil fiyatı, bugün saat 09.09 itibarıyla kapanışa göre yüzde 0,06 düşüşle 79,41 dolar oldu. Aynı dakikalarda Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili 75,22 dolardan alıcı buldu.

GÜNCEL AKARYAKIT POMPA FİYATLARINA GÖRE

İstanbul -Motorin litresi 32.37, Benzinin litresi 34.05 , Ankara Motorin litresi 32.85, Benzinin litresi 34.53, İzmir Motorin litresi 33.03, Benzinin litresi 34.64

Fiyatlar iller, ilçeler ve bayiler arasında farklılık gösteriyor.

AKARYAKIT FİYATLARI NASIL HESAPLANIYOR?

Türkiye'de benzin ve motorin fiyatları hesaplanırken; Gümrüksüz rafineri fiyatına ÖTV ve EPDK payının eklenmesiyle KDV hariç Rafineri satış fiyatı bulunuyor. Gümrüksüz Rafineri Fiyatı hesaplanırken ise, Akdeniz-İtalyan piyasasında yayınlanan günlük CIF Akdeniz ürün fiyatları ve günlük Dolar kuru takip edilerek, belli bir fiyat değişim farkında gümrüksüz rafineri tavan satış fiyatı elde ediliyor.

                                                        /././

Halkın sorunlarını görmezden geldiler (Hüseyin Şimşek-Birgün)

Seçimlerin ardından açılan Meclis’te bir buçuk ayda sadece dört gün Genel Kurul’da yasama çalışması yapan milletvekilleri, bu sürede yüz bin TL’yi aşan maaş aldı. Halkın acil sorunlarına karşılık ek zam dışındaki teklifler gündeme alınamadı, 12 komisyon hiç çalışmadı.

TBMM’nin 28’inci dönem birinci yasama yılı, 2 Haziran’da Genel Kurul’da gerçekleştirilen yemin töreninin ardından resmen başladı. 15 Temmuz törenlerinin ardından 1 Ekim’e kadar tatile giren TBMM’de emekli milletvekilleri 150 bin TL’ye yakın tutarda maaş almaya hak kazanırken emekli olmayan milletvekillerinin hesaplarına ise 100 bin TL’yi aşan tutarda maaş yatacak. 44 gün mesai yapan Meclis, bu süre boyunca yaşanan hayat pahalılığını çözmek yerine yeni zamlara kapı aralayan teklifleri hayata geçirdi. Ardından da iki buçuk ay sürecek tatile başladı.

TBMM’nin açık olduğu 44 günde Genel Kurulu’da 16 birleşim gerçekleştirildi. Bu birleşimlerin çoğu, seçim sonrası oluşan Meclis'i yeni döneme hazırlama çalışmaları ile geçti. Milletvekilleri biri uluslararası anlaşma olmak üzere sadece üç teklifi yasalaştırdı. Emekli ve memur maaşlarına zammın yanısıra ek vergi yükü getiren ve çevre katliamına yol veren torba teklif, ek bütçe teklifi ve uluslararası anlaşmalar kabul edildi.

DÖRT GÜNLÜK YASAMA ÇALIŞMASI

44 gün içinde dört gün yasama çalışması yapan TBMM Genel Kurulu'nun 16 birleşimi şöyle geçti:

•İlk birleşimde milletvekilleri yemin etti.

•İkinci birleşimde, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yemin etti ve oturum sonlandırıldı.

•Üçüncü birleşimde, yeni bakanlar ile önceki dönem bakan olan yeni milletvekilleri yemin etti, Meclis Başkanı belirlendi.

•Dördüncü birleşimde, Başkanlık Divanı üye dağılımı yapıldı.

•Beşinci birleşimde, yine komisyonlarla ilgili adaylık işlemleri görüşüldü.

•Altıncı birleşimde, komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve katip üyeleri için partilerden isimler belirlendi.

•Yedinci birleşimde, Genel Kurul’un çalışma saatleri yeniden düzenlendi ve iktidarın deyimiyle “yasama çalışmalarına hazır hale getirildi.”

•Sekizinci birleşim, çoğunlukla gündem dışı konuşmalara ayrıldı. Yasama çalışmaları yine başlamadı. Komisyonlara son şekli verildi, toplanma tarihleri duyuruldu.

•Dokuzuncu birleşimde, uluslararası iş birliği için kurulan birliklerin delegeleri belirlendi. Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu’nun üye dağılımı duyuruldu.

•10’uncu birleşimde, önce muhalefetin genel görüşme önerileri görüşüldü, ardından su ürünleri sektöründe yaşanan sorunların araştırılması için bir komisyon kurulmasına karar verildi ve çalışmalar noktalandı.

•11’inci birleşimde, komisyonların Meclis tatildeyken çalışmasına ilişkin karar kabul edildi. Bu görüşmelerde, toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı için bir süreliğine ara verilen oturum, milletvekillerinin toplanmasının ardından yeniden başlayabildi. Oturumda, KKTC ile ulusal sürücü belgelerinin karşılıklı olarak tanınması anlaşmasının uygun bulunduğuna dair kanun teklifi görüşüldü.

•12’nci birleşimde, çoğunlukla grup önerileri ve gündem dışı konuşmalar gerçekleştirildi. Yasama çalışmaları başlamadan oturum sonlandırıldı.

•13’üncü birleşimde, uluslararası ziyaretler ve bazı komisyonların tatilde çalışmalarına ilişkin kararlar duyuruldu, gündem dışı konuşmalar yapıldı. O gün ayrıca Srebrenitsa soykırımının yirmi sekizinci yıl dönümü nedeniyle imzalanan ortak bildiri metni okundu, Gelecek Partisi ve Saadet Partisi’nin ortak grup kurması nedeniyle komisyonların üye sayısı birer artırıldı.

•14’üncü birleşimde, memur ve emekli maaş zamlarıyla birlikte deprem bahanesiyle ek vergi getiren, adli hükümlülere af niteliğinde düzenlemelerin yer aldığı ayrıca içerisinde doğa katliamına da neden olacak hükümleri barındıran torba kanun teklifinin görüşmeleri başladı. Bu birleşimde teklifin ilk yedi maddesi onaylandı.

•15’inci birleşimde, tartışmalı torba kanun teklifinin görüşmeleri tamamlandı. Teklif kabul edilerek yasalaştı.

•16’ıncı ve son birleşimde ise ek bütçe kanun teklifi görüşüldü. 1 trilyon 119 milyar 514 milyon 513 bin liralık ek bütçenin onaylanmasıyla teklif yasalaştı.

TBMM Genel Kurulu dışında komisyonlar da mesaisini çoğunlukla prosedürlere harcadı. Üye dağılımı ve seçiminin yapıldığı komisyonlardaki tek yasama faaliyeti, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gerçekleştirildi. Bir görüşme de uluslararası anlaşma nedeniyle Dışişleri Komisyonu’nda yapıldı.

12 KOMİSYON HİÇ TOPLANMADI

Yaklaşık bir buçuk aylık süre boyunca hiç toplanmayan komisyonlar şunlardan oluştu: *Dışişleri Komisyonu *Anayasa Komisyonu *Avrupa Birliği Uyum Komisyonu *Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu *Çevre Komisyonu *Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu *İçişleri Komisyonu *Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu *Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu *Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu *Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu *Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu

2 Haziran’dan itibaren kısa süreli de olsa mesai yapan komisyonlar en fazla iki gün çalıştı. Dışişleri Komisyonu, Dijital Mecralar Komisyonu, Dilekçe Komisyonu, Milli Savunma Komisyonu bir gün mesai yaptı. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu, Plan ve Bütçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ise iki gün çalıştı.

***

MUHALEFETİN ÖNERİLERİ İKTİDARI AŞAMADI

TBMM’nin mesai yaptığı sınırlı sürede muhalefet, halkın acil sorunlarına ilişkin görüşme önerileri verdi. Hemen her birleşimde bu yönde önergeler veren muhalefet, Cumhur İttifakı’nın Meclis çoğunluğunu aşamadığı için bu önerilerini gündeme alamadı.

Muhalefetin görüşülmesini istediği bazı konu başlıkları şunlardan oluştu:

•Kişisel verilerin güvenliği, •Kaçak eğitim merkezleri, •Çiftçilerin sorunları  •Cezaevlerinde bulunan İdare ve Gözlem Kurullarının verdiği haksız kararlar, •Vergi adaletinin sağlanması, •Tutuklu gazeteciler, •Ekonomide yaşanan sorunlar

                                                             /././

YKS sonuçları kara tabloyu bir kez daha gözler önünde serdi: Çöküş tam gaz (Birgün)

ÖSYM Başkanı Bayram Ali Ersoy,  YKS'nin Temel Yeterlilik Testi'ne başvuran 3 milyon 527 bin 443 adaydan 2 milyon 995 bin 638'inin sınava katıldığını bildirdi. Tarihin en yüksek katılımlı sınavında, adayların testlere ilişkin doğru cevap verme ortalaması ile ilgili de istatistikler ise eğitim sistemindeki önlenemez çöküşün sürdüğünü gösterdi. Adayların temel matematikte doğru yanıt ortalaması 8 olurken bu oran fen bilimleri testinde 3, sosyal bilimler testinde ise yine 8 olarak kayda geçti. 

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Bayram Ali Ersoy, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) Temel Yeterlilik Testi'ne (TYT) başvuran 3 milyon 527 bin 443 adaydan 2 milyon 995 bin 638'inin sınava katıldığını bildirdi.

Adayların testlere doğru cevap verme ortalamasını gösteren veriler ise 
eğitim sisteminin içinde bulunduğu olumsuz tabloyu bir kez daha ortaya koydu.

Sınavın ilk oturumu olan ve öğrencilerin derslere yönelik temel yeterliliklerini ölçen oturumdaki 40 soruluk Türkçe testinde doğru yanıt ortalaması 20,021’de, temel matematikte ise 8,218’da kaldı. 20 soruluk fen bilimleri testinin ortalaması 3,546, sosyal bilimler testinin ortalaması 8,688 oldu.

AYT'de ise matematik (40 soru) testinin ortalaması, 7,576, AYT fen bilimleri testinin ortalamaları, fizik (14 soru) alt testinde 2,519, kimya (13 soru) alt testinde 1,768, ve biyoloji (13 soru) alt testinde 2,080 oldu.

İPTAL EDİLEN SORU YOK 

Ersoy, YKS sonuçlarının açıklanmasının ardından sınav istatistiklerine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, YKS'nin üç oturumda uygulanan testlerdeki toplam 691 sorudan iptal edilen soru bulunmadığını ifade etti.

2023-YKS'nin en yüksek katılımlı sınav olduğunu belirten Ersoy, "Temel Yeterlilik Testi'ne (TYT) başvuran 3 milyon 527 bin 443 adaydan 2 milyon 995 bin 638'i sınava katıldı, 531 bin 805 aday sınava girmedi. Alan Yeterlilik Testi'ne (AYT) başvuran 2 milyon 573 bin 169 adaydan 1 milyon 980 bin 534 aday sınava katıldı, 592 bin 635 aday sınava girmedi. Yabancı Dil Testi'ne (YDT) başvuran 338 bin 9 adaydan da 173 bin 3 aday sınava katıldı, 165 bin 6 aday sınava girmedi. TYT'ye başvuran adayların yüzde 84,92'si, AYT'ye başvuran adayların yüzde 76,97'si ve YDT'ye başvuran adayların yüzde 51,18'i oturumlara katıldı" bilgisini paylaştı.

TYT'ye giren adayların yüzde 48'i erkek, yüzde 52'si kadın iken AYT'ye katılan adayların yüzde 54'ünün kadın, yüzde 46'sının erkek olduğunu aktaran Ersoy, YDT'ye katılan adayların ise yüzde 58'inin kadın, yüzde 42'sinin erkek olduğunu belirtti.

YKS TESTLERİNİN ORTALAMALARI 

Ersoy bu yılki YKS testlerindeki ortalamalara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"2023-TYT'de ortaöğretim son sınıf öğrencilerinin doğru cevap sayısı ortalamaları, Türkçe (40 soru) testinde 20,021, sosyal bilimler (20 soru) testinde 8,688, temel matematik (40 soru) testinde 8,218 ve fen bilimleri (20 soru) testinde 3,546'dır. AYT matematik (40 soru) testinin ortalaması, 7,576, AYT fen bilimleri testinin ortalamaları, fizik (14 soru) alt testinde 2,519, kimya (13 soru) alt testinde 1,768, ve biyoloji (13 soru) alt testinde 2,080 olmuştur.

AYT Türk dili ve edebiyatı-sosyal bilimler-1 testinin ortalamaları, Türk dili ve edebiyatı (24 soru) alt testinde 5,763, tarih-1 (10 soru) alt testinde 1,730, coğrafya-1 (6 soru) alt testinde 1,304, AYT sosyal bilimler-2 testinin ortalamaları, tarih-2 (11 soru) alt testinde 1,805, coğrafya-2 (11 soru) alt testinde 2,435, felsefe grubu (12 soru) alt testinde 1,844, (DKAB) din kültürü ve ahlak bilgisi/ek felsefe grubu (6 soru) alt testinde 1,394 olmuştur. YDT'nin ortalamaları ise Almanca testinde 38,082, Arapça testinde 28,170, Fransızca testinde 39,246, İngilizce testinde 39,242, Rusça testinde 38,995 olmuştur."

                                                            /././

Aileler çocuklara bakamıyor (Mustafa BİLDİRCİN-Birgün)

Derin yoksulluk, çocukları da sardı. Ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden koparılma riski bulunan çocuk sayısının 165 bin 201 olduğu bildirildi. 
Milyonlarca insan sosyal yardımlar ile ayakta kalabilirken “Ailesinin yanında bakımı sağlanamayan” çocuk sayısında dramatik artış yaşandı. 2020’de 129 bin 422 olan yaşamlarını en düşük seviyede dahi sürdürmekte güçlük çeken ailelerin yanındaki çocuk sayısı, bu ay itibarıyla 165 bin 201’e ulaştı Ekonomik buhran, milyonlarca haneyi sosyal yardımlar ile yaşamaya mecbur bıraktı. Temmuz 2023 itibarıyla 3,7 milyona ulaşan sosyal yardım alan hane sayısı, yoksulluğun ulaştığı boyutu gözler önüne serdi. İktidarın ekonomi politikası nedeniyle en temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çeken aileler çocuklarına bakamaz duruma geldi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın, “Sosyal ve Ekonomik Destek (SED)” verileri yoksulluğun çocuklar üzerindeki etkisini ortaya koydu.

3 BİN 550 TL DESTEK

Ailesinin yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve ailesinden koparılma riski bulunan çocuk sayısındaki artış, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın açıklamalarıyla gündeme geldi. SED miktarının memur maaşlarına yapılan yüzde 17,55’lik zam oranında artırıldığını belirten Göktaş, “İhtiyaç sahibi ailelerin çocukları için hesaplara toplam 584 milyon 118 bin 187 TL yatırdık” dedi. Ailelerin hesabına SED ödemesi olarak yaklaşık 3 bin 550 TL yatırıldığı bildirildi. SED hizmetinden yararlandırılan çocuk sayısının Temmuz 2023 itibarıyla 165 bin 201’e ulaştığı öğrenildi. Temmuz’da 165 bin 201 olan SED kapsamındaki çocuk sayısının Cumhurbaşkanı ve 28’inci Dönem Milletvekili Seçimi’nin yapıldığı mayıs ayına göre azalması dikkat çekti. Ancak ihtiyaçları, ailesinin en düşük seviyede dahi karşılanamayan çocuk sayısında yıllara göre büyük artış yaşandı.

YOKSUL ÇOCUKLAR

SED hizmetinden yararlandırılan çocuk sayısındaki değişim kayıtlara şöyle geçti:

2020: 129 bin 422, 2021: 141 bin 275, 2022: 147 bin 456, 2023: 160 bin,  2023 Mayıs: 178 bin, 2023 Temmuz: 165 bin 201

SED PROJESİ NEDİR?

Bakanlık, SED Projesi’ni şu ifadelerle tanımlıyor: “Çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yaşamlarını en düşük seviyede dahi sürdürmekte güçlük çeken ailelerin, kendi kendine yeterli hale gelinceye kadar çocuklarının bakımı ve desteklenmesi amacıyla geçici bir süre verilen ekonomik destekler ile ve psiko-sosyal destek sistemidir.”

                                                        /././

Meral Danış Beştaş: Başak Demirtaş'a sosyal medyadan yapılan saldırının faili İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat (Birgün)

Yeşil Sol Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, sosyal medya üzerinden Başak Demirtaş’a cinsiyetçi saldırıda bulunan kişinin İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat Osman Taşdemir olduğunu yazdı.
Edirne Cezaevi’nde yaklaşık 7 yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş, sosyal medya üzerinden cinsiyetçi saldırıya maruz bırakıldı.

Yeşil Sol Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, cinsiyetçi saldırıyı yapanın İstanbul Barosu'na kayıtlı Osman Taşdemir olduğunu söyledi.

Beştaş, İstanbul Barosu'nu harekete geçmeye çağırarak şunları yazdı:

“Sevgili Başak Demirtaş'a sosyal medya üzerinden yapılan ahlaksızca saldırının faili İstanbul barosuna kayıtlı Osman Taşdemir isimli bir avukat.

Daha önce de arkadaşlarımıza/siyasetçilerimize açık kimliği ile defalarca küfreden, hakaret eden bu aşağılık şahısla ilgili İstanbul Barosunu harekete geçmeye çağırıyoruz.

Belli odaklarca korunan bu hesap sahiplerinin hepsinin hukuk önünde hesabı elbette sorulacak!”

                                                                    /././

LeMan ve Bayan Yanı’ndan Başak Demirtaş'a destek (Birgün)

LeMan ve Bayan Yanı dergileri Başak Demirtaş'ın çiziminin yer aldığı mesajlarda "Kadın düşmanlarının cinsiyetçi saldırılarına karşı Başak Demirtaş'ın Yanındayız" paylaşımı yaptı.
Mizah dergileri LeMan ve Bayan Yanı, Başak Demirtaş'ın İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat Osman Taşdemir tarafından sosyal medyadan cinsiyetçi sözlerle saldırıya maruz bırakılmasına tepki gösterdi.

Yeşil Sol Parti Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, Edirne Cezaevi’nde yaklaşık 7 yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş'a cinsiyetçi saldırıyı yapanın İstanbul Barosu'na kayıtlı Osman Taşdemir olduğunu açıklamıştı.

LeMan sosyal medyadan, "Başak Demirtaş'a yönelik cinsiyetçi saldırılara karşı Başak Demirtaş Seninleyiz Başak Demirtaş'ın Yanındayız" paylaşımı yaptı.

Bayan Yanı dergisinin paylaşımında da, "Kadın düşmanlarının cinsiyetçi saldırılarına karşı Başak Demirtaş'ın Yanındayız" denildi.

                                                                  /././

Suruç, bir dönemin kırılış noktası (Birgün)

IŞİD tarafından Suruç’ta 33 kişinin katledilmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Çözüm sürecinin bitmesine zemin hazırlayan ve Erdoğan'a başkanlık yolunun taşlarını döşeyen katliamın ardından ailelerin “adalet” talepleri sürüyor.

                                                                          /././

Yüzlerce kişi bisikletçi Güzelgün için toplandı: Bu cinayeti işleyen katil sokakta (Birgün)

Kadıköy'de polis kontrolünden kaçtığı belirtilen otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybeden Doğanay Güzelgün'ün sevenleri olay yerinde bir araya geldi. Güzelgün'e çarpan sürücünün bir an önce yakalanmasını isteyen yüzlerce bisikletli Bostancı İskelesi'nde toplandı. (https://www.birgun.net/haber/yuzlerce-kisi-bisikletci-guzelgun-icin-toplandi-bu-cinayeti-isleyen-katil-sokakta-454325)

                                                                /././

Türkçe Sözlük’e güncelleme: Bazı sözcüklerin yazımı değiştirildi (Cumhuriyet)

Türkçe Sözlük’ün 12. baskısında bazı sözcüklerin yazımı değiştirildi. ‘Horon vurmak’ artık ‘Horon tepmek’ olarak kullanılacak. ‘Akçaarmut’ bitişik yazılacak ancak ‘Yeşil soğan’ ayrı kullanılacak.

Türk Dil Kurumu'na (TDK) ait Türkçe Sözlük’ün 12. baskısı, 82 bin 135 madde başı, 18 bin 133 madde içi olmak üzere söz, terim, deyim ve anlamdan oluşan 132 bin 334 söz varlığına sahip. Sözlükte 45 bin 372 örnek cümle bulunmakta, sözlük metni ise 1 milyon 756 bin 396 sözden oluşuyor. 12. baskıyla birlikte pek çok sözcüğün yazımı güncellendi.

Yazımı değişen sözcüklerden bazıları şu şekilde:

Doğubeyazıt (Eski) / Doğubayazıt (güncel), Horon vurmak (eski) / Horon tepmek (güncel), Çiğ börek (eski) / çi börek (güncel), Yeşilzeytin (eski) / yeşil zeytin (güncel),  Unvan (eski) / Ünvan (güncel), Marmara Ereğlisi (eski) / Marmaraereğlisi (güncel), Yakan top (eski) / yakantop (güncel), Kümeden düşmek (eski) / küme düşmek (yeni), Kayyum (eski) / kayyım (güncel), Yeşilsoğan (eski) / Yeşil soğan (güncel),   Hasıraltı (eski) / hasır altı (güncel), Akça armudu (eski) / akçaarmut (güncel), Sultan efendi (eski) / Sultanefendi (güncel), Akzambak (eski) / ak zambak (güncel), Yeşilbiber (eski) / yeşil biber (güncel), Boy bos (eski) / boy pos (güncel), Pilili (eski) / Pileli (güncel), Yürük (eski) / Yörük (güncel)

  (derleyen: mstfkrc)


Öne Çıkan Yayın

"Gündem" -21 Haziran 2025-

Ankara'da lityum fabrikasında gaz sızıntısı: 2 işçi öldü, 3 işçi yaralandı!-Birgün- Ankara'nın Polatlı ilçesinde bir fabrikada boru ...