SICAK PARA için KÖRFEZ TURU-(II)- (DOSYA)

Mehmet Şimşek: BAE'nin Türkiye'ye devam eden güçlü desteği için minnettarız (soL)


Bakan Şimşek Birleşik Arap Emirlikleri ile imzalanan 50,7 milyar dolar değerindeki anlaşmaya ilişkin sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı, 'minnettarız' dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile imzalanan 50,7 milyar dolar değerindeki anlaşmaya ilişkin 'BAE'nin Türkiye'ye devam eden güçlü desteği için minnettarız' açıklamasını yaptı.

Şimşek sosyal medya hesabından İngilizce olarak yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi:

"Bugün, BAE ile Türkiye arasındaki bağları daha da güçlendirmek için toplam 50,7 milyar ABD doları değerinde çok sayıda stratejik anlaşma ve Mutabakat Zaptı'nın imzalanmasına tanık olduk. İhracat finansmanı, deprem tahvilleri, enerji, savunma, altyapı, teknoloji ve bankacılık dahil olmak üzere bir dizi sektördeki anlaşmalar, BAE'nin programımıza olan güvenini yansıtıyor. BAE'nin Türkiye'ye devam eden güçlü desteği için minnettarız."


                                                            /././

Suudi Arabistan'la yapılan anlaşmalar belli oldu (soL)

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın sosyal medya hesabından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suudi Arabistan ziyareti sonrasında yapılan ortak açıklama paylaşıldı.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suudi Arabistan ziyareti ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile görüşmesinde, ticaret ve yatırım alanlarında işbirliği ivmesinin artırılması, altyapı, inşaat, mühendislik, savunma ve enerji alanındaki işbirliklerinin ele alındığı, iki tarafın, Yemen, Sudan, İran, Mısır ve Filistin konularında görüş alışverişinde bulunduğu bildirildi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın sosyal medya hesabından, Erdoğan'ın Suudi Arabistan ziyareti sonrasında yapılan ortak açıklama paylaşıldı.

Açıklamada, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Türkiye ve Suudi Arabistan liderleri ve kardeş halkları arasındaki kardeşlik bağları, seçkin ilişkiler ve köklü tarihi bağlardan hareketle, 17 Temmuz 2023'te Suudi Arabistan'a resmi bir ziyaret gerçekleştirdiği" ifade edildi.

Ziyarette, Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakan Muhammed Bin Selman'ın, Erdoğan ile bir araya geldiği hatırlatıldı. Açıklamada, Cidde'deki Al-Salam Sarayı'nda gerçekleştirilen resmi görüşmelerde, "iki kardeş ülke arasındaki tarihi ilişkiler ve bunları her alanda geliştirmenin yollarının gözden geçirildiği, mevcut genel bölgesel ve uluslararası durum hakkında karşılıklı görüş alışverişinde bulunulduğu" belirtildi.

Görüşmenin başında Veliaht Prens Selman'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kısa süre önce Türkiye'de elde ettiği seçim zaferi vesilesiyle tebrik ettiği aktarılan açıklamada, "Türk tarafı, Hadim-ül Haremeyn Eş-Şerifeyn hükümetinin ve Altesleri Veliaht Prens'in Harameyn Eş-Şerifeyn'e, hacılara ve umre ibadetine gelenlere verdikleri hizmetleri takdir etmiş ve Türkiye Cumhuriyeti'nden gelen hacıların, umre ibadetine gelenlerin ve ziyaretçilerin rahatlığı için gösterilen yüksek düzeydeki eş güdümü övmüşlerdir. Türk tarafı ayrıca 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem felaketinden sonra Suudi Arabistan Krallığı'ndan Türkiye'ye gönderilen destek için de takdirlerini dile getirmiştir." ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, Veliaht Prens Selman'ın Türkiye'ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da Suudi Arabistan'a 2022'de gerçekleştirdikleri ziyaretler hatırlatıldı.

İki tarafın, "bu ziyaretlerdeki kazanımlarından, iki ülkenin çeşitli alanlardaki işbirliğinin kapsamının genişletilmesinden, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki yakın ilişkileri güçlendirmeye katkı sağlayan olumlu sonuçlarından övgüyle söz ettiği" belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"İki taraf, Türk-Suudi Koordinasyon Konseyi'nin faaliyete geçirilmesine yönelik süreçlerin tamamlanmasının, ortak proje ve inisiyatifler geliştirilmesinin ve bunların Konsey çerçevesinde uygulanmasının önemini vurgulamıştır. Ekonomi, ticaret ve yatırım alanlarında küresel ekonominin önündeki en önemli sınamaları ve bu sınamalarla mücadelede Türkiye ve Krallık'ın rollerini gözden geçirmiş, ticaret ve yatırım alanlarında işbirliği ivmesinin artırılmasının önemini ve özellikle altyapı, inşaat, mühendislik, savunma ve metalürjik sanayi, çevre ve miras turizmi, yenilenebilir enerji gibi bir dizi hedef sektörde ve diğer ortak çıkar alanlarında ekonomik entegrasyon için fırsatları destekleme konusundaki istekliliklerini vurgulamışlardır."

'Özel sektörleri güçlendirmek'

Açıklamada, "iki ülkenin, özel sektörleri arasındaki iletişimi yoğunlaştırarak, özel sektör için verimli ve elverişli bir yatırım ortamı geliştirmeyi amaçladığı bildirildi. Bu kapsamda, iki tarafın özel sektörü güçlendirmek, tesisler sağlamak, uygun bir iş ortamı yaratmak, gerekli kolaylaştırıcı unsurları sağlamak ve bu şirketlerin yaşadığı her türlü sorunu çözmek suretiyle en önde gelen yatırım fırsatlarını araştırıp tespit ederek, iki ülke arasındaki ticareti geliştirmenin ve çeşitlendirmenin yollarını ele aldıkları" belirtildi.

"Ekonomik ilişkilerin güçlendirilerek daha yüksek ve daha kapsamlı seviyelere ulaştırılmasında özel sektörün oynadığı rolün öneminin de vurgulandığı" bildirilen açıklamada, şunlar ifade edildi:

"İki taraf, Aralık 2022'de Ekselansları Suudi Yatırım Bakanının ziyareti sırasında 280'den fazla Türk ve Suudi önde gelen şirketin katılımıyla düzenlenen ve kamu ve özel sektör için 12 anlaşma ve mutabakat zaptının imzalanmasıyla sonuçlanan Türk-Suudi Yatırım Forumu'nun sonuçlarından övgüyle söz etmiştir. Turizm alanında bu yıl ağustos ayında İstanbul'da yapılması planlanan Türk-Suudi Yatırım Forumu'ndan memnuniyet duyduklarını ifade etmişlerdir."

Enerji alanındaki işbirliği seçenekleri

"İki tarafın da küresel enerji piyasalarının istikrarının önemini vurguladığı" aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Türkiye, Krallık'ın küresel petrol piyasalarının dengesini, üretici ve tüketici ülkelerin çıkarlarına hizmet edecek ve sürdürülebilir ekonomik büyüme sağlayacak şekilde desteklemedeki rolünü memnuniyetle karşılamıştır. İki taraf, yenilenebilir enerji, iki ülke arasındaki elektrik ara bağlantısı, Krallık'tan Türkiye ve Avrupa'ya elektrik ihracatı, enerji verimliliği, yenilik ve hidrokarbon kaynakları için temiz teknolojiler, hidrojen gibi düşük karbonlu yakıtlar dahil olmak üzere enerji alanlarında işbirliğini geliştirme ve nükleer enerjinin barışçıl kullanım alanlarına, bu alanların düzenleyicilik boyutlarına ilişkin işbirliği seçeneklerini araştırma arzularını dile getirmişlerdir."

Ayrıca, iki tarafın, enerji sektörleri ve sürdürülebilirliğiyle ilgili proje ve tedarik zincirlerinin geliştirilmesinde işbirliğinin artırılması konusunu ele aldığı belirtildi.

'Petrokimya sektör zincirindeki ortak girişim fırsatları tartışıldı'

İki tarafın, petrol, petrol türevleri ve petrokimya arzı da dahil bir dizi enerji alanında işbirliğini güçlendirmenin önemini vurguladığına işaret edilen açıklamada, şöyle denildi:

"Ayrıca, temiz hidrojenle ilgili en iyi uygulamaların hayata geçirilmesi bağlamında bilgi ve tecrübe değişimine ilave olarak, uzmanlaşmış üretim ve hidrokarbonların yenilikçi kullanımları da dahil olmak üzere tüm petrokimya sektör zincirindeki ortak girişim fırsatlarını tartışmışlardır. İki taraf, iki ülkedeki yerel kaynakların kullanımını artırmak için şirketler arasında işbirliği sağlamanın ve böylece enerji arzında esnekliğe ve verimliliğe ulaşılmasına katkıda bulunulmasının önemini teyit etmişlerdir."

İklim değişikliği

"İklim değişikliği konularıyla ilgili iki tarafın, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris Anlaşması ilkelerine bağlı kalmanın öneminin altını çizdiği" vurgulanan açıklamada, "Türk tarafının, Suudi Arabistan'ın iklim değişikliği alanındaki çabalarına desteğini ifade ettiği" bildirildi.

Açıklamada, "İki taraf, döngüsel karbon ekonomisini, emisyonları yönetmek ve iklim değişikliği hedeflerine ulaşmak için bir araç olarak kullanmaya yönelik politikaları kendi önceliklerini ve farklı ulusal koşullarını da dikkate alarak teşvik etmek suretiyle döngüsel karbon ekonomisi uygulamaları geliştirilmesine dönük işbirliğinin önemi hususunda mutabık kalmışlardır" ifadesine yer verildi.

İhracat ve ithalat alanlarında imzalanan mutabakat zaptları

Açıklamada, tarafların, ihracat ve ithalat alanlarında imzalanan mutabakat zaptlarının etkinleştirilmesi ve sanayi sektörüne yatırım çekilmesi için çalışılmasının yanı sıra sanayi ve madencilik sektörlerinde işbirliğinin güçlendirilmesinin öneminin altının çizdiği kaydedildi.

Her iki tarafın da imalat ve petrokimya sanayi, otomotiv ve yedek parça sanayi, havacılık sanayi, limanlar ve denizcilik sanayi, madencilik ve gıda sanayi dahil maden ve endüstriyel sektörlerde gelecekteki işbirliği alanlarının güçlendirilmesi ihtiyacını vurguladığı belirtildi.

Açıklamada, tarafların, iki ülkenin özel sektörlerinin, tarım ve gıda endüstrileri alanlarında yatırım ortaklıklarına girme kapsamlarında görülen genişlemeyi memnuniyetle karşıladığı, çevre, su, tarım ve gıda güvenliği alanlarında devam eden işbirliğinin önemi hususunda mutabık kaldığı bildirildi.

Tarafların iletişim, teknoloji, dijital ekonomi, yenilik ve uzayla ilişkili alanlarda işbirliğini ve ortaklığı geliştirme arzusunu dile getirdikleri de aktarıldı.

Savunma ve güvenlik alanı

Her iki tarafın da ulaşım ve çeşitli lojistik hizmetler alanlarında işbirliğinin etkinleştirilmesi ve güçlendirilmesinin önemini vurguladığı ve iki ülke arasındaki uçuş sayısını artırmayı görüştüğü belirtilen açıklamada, savunma ve güvenlik alanına ilişkin ise şu ifadelere yer verildi:

"Taraflar, savunma ve askeri sanayi alanlarında işbirliği ve eş güdümü geliştirmek ve bu alanlarda imzalanan anlaşmaların, iki ülkenin ortak çıkarlarına hizmet edecek, bölgede ve dünyada güvenlik ve barışın sağlanmasına katkıda bulunacak şekilde harekete geçirilmesi konusundaki kararlılıklarını ifade etmişlerdir.

İki taraf ayrıca, iki kardeş ülkede güvenlik ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacak şekilde her türlü suçla mücadele, terörizm ve terörizme yol açan şiddete varan aşırıcılık ve bunların finansmanı ile mücadele alanında işbirliğini güçlendirme, bilgi, uzmanlık ve eğitim değişimi dahil, ortak çıkarları ilgilendiren konularda mevcut güvenlik işbirliğini ve koordinasyonunu güçlendirmenin önemi üzerinde mutabakata varmışlardır.

Ek olarak, iki taraf, her türlü sınır ötesi yolsuzluk suçuyla mücadele maksatlı ikili işbirliğini güçlendirme ve iki ülkenin yolsuzlukla mücadele kurumları arasında özellikle de yolsuzluk vakalarının soruşturulması, faillerin kovuşturulması ve Yolsuzlukla Mücadelede Kanun Uygulayıcı Otoriteler için Küresel Operasyonel Ağı'ndan yararlanarak, yolsuzluk suçlarından elde edilen gelirlerin geri alınması alanlarında etkin iletişimin güçlendirilmesi hususundaki kararlılıklarını teyit etmişlerdir. Ayrıca, terörizme yol açan şiddete varan aşırıcılık, nefret söylemi ve terörizmle mücadele ile ılımlılık ve hoşgörü kültürünü yaymak için aralarındaki işbirliğini güçlendirmenin önemi üzerinde anlaşmışlardır."

Turizm ve spor alanı

Açıklamada, tarafların turizm, sürdürülebilir turizm ve iki ülke arasındaki turizmin gelişimi alanlarında işbirliğinin artırılması, her iki ülkedeki turizm potansiyelinin araştırılması ve turizm sektörünün yararına deneyim değişiminde bulunulması hususlarındaki arzularını ifade ettikleri belirtildi.

Tarafların ayrıca, kültürel alanlarda, spor programları ve faaliyetlerinde aralarındaki işbirliği ve ortaklığı güçlendirmenin önemini vurguladığı kaydedildi.

Bilim ve eğitim alanındaki işbirlikleri

Açıklamada, iki ülke arasında bilim ve eğitim işbirliğinin geliştirilmesi, üniversitelerin birbirleriyle doğrudan ilişkilerini güçlendirmeye teşvik edilmeleri, hayati alanlarda araştırma ve bilimsel işbirliği seviyesinin yükseltilmesi, operasyonel eğitim modellerinde deneyim alışverişinde bulunulması konularının ele alındığı bildirildi. Eğitimde modern teknolojilerin kullanılması, ortak araştırmalar yürütülmesi ile özel eğitim, e-öğrenme ve uzaktan eğitim alanında eğitim materyalleri ve hizmetlerin geliştirilmesi yönündeki arzuların da dile getirildiği kaydedildi.

İki tarafın, radyo ve televizyon alanında medya işbirliği fırsatlarını, haber değişimi ve iki taraf arasında karşılıklı ziyaretler konularını da ele aldığı ifade edildi.

Sağlık alanı

Sağlık alanıyla ilgili iki tarafın, "mevcut ve gelecekte ortaya çıkabilecek salgınlara, bunlarla ilişkili risk ve sınamalara karşı durulabilmesi, maksatlı küresel girişimlere destek amacıyla, işbirliği ve eşgüdümün güçlendirilmesini amaçladığı" kaydedildi.

Tarafların bu kapsamda, "uluslararası kuruluşlar ve G20 ülkeleri vasıtasıyla küresel sağlık sınamalarının göğüslenmesi, aşı, ilaç ve teşhis amaçlı teçhizat geliştirilmesinde işbirliği ve iki ülke arasında antimikrobiyal dirençle mücadeleye yönelik küresel çabalara ilişkin eşgüdüm sağlanması arzularını dile getirdiği" belirtildi.

Açıklamada, "Türk tarafı, Krallığın, antimikrobiyal direnç konusunda etkili ve sürdürülebilir çözümler bulunması, farkındalık yaratılması ve hazırlıklı olunmasının sağlanması amacıyla Tek Sağlık yaklaşımının desteklemesini hedefleyen Dördüncü Antimikrobiyal Direnç Bakanlar Konferansı'na Kasım 2024'te ev sahipliği yapacak olmasını memnuniyetle karşılamıştır" ifadesi kullanıldı.

Mutabakat zaptları

Açıklamada, iki tarafın, iki ülke arasında Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Yirmiler Grubu gibi uluslararası forumlarda ve kuruluşlarda devam eden işbirliğinin ve dünyanın içinden geçtiği ekonomik sınamalarla mücadele amaçlı uluslararası çabaların desteklemesine yönelik eş güdümün önemini vurguladığı belirtildi.

İki tarafın, bu ziyaret sırasında Kabiliyetler, Savunma Sanayii, Araştırma ve Geliştirme Alanlarında İşbirliğine İlişkin Uygulama Planı, Suudi Savunma Bakanlığı ile Türk firması Baykar arasında 2 Satış Sözleşmesi, Doğrudan Yatırımın Teşvik Edilmesi Alanında İşbirliği, medya ve enerjiye ilişkin mutabakat zaptlarının imzalanmasını memnuniyetle karşıladığı bildirildi.

Açıklamada tarafların ayrıca, Türk-Suudi Yatırım Forumu'nda iki ülke özel sektör kuruluşları arasında enerji, gayrimenkul, inşaat, eğitim ile dijital teknolojiler, sağlık ve medya alanlarında 9 mutabakat zaptı imzalandığı kaydedildi.

"İki tarafın, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına yönelik çabaları koordine etmeye ve yoğunlaştırmaya devam etme kararlılığını yinelediği" vurgulanan açıklamada, "İki taraf, bölgesel ve uluslararası arenada her iki ülkeyi de ilgilendiren konularda görüş alışverişinde bulunarak, buna yönelik işbirliği ve ortak koordinasyonu güçlendirme, bölgede ve dünyada barış ve istikrarı tesis edecek tüm girişimlere desteklerini sürdürme kararlılığını yeniden teyit etmişlerdir." denildi.

'Kurana yönelik kasıtlı saldırılar'

Açıklamada, "İki taraf, Kur'an-ı Kerim'e yönelik kasıtlı saldırılara karşı kınamalarını ve lanetlemelerini yinelemişler, diyalog, hoşgörü ve bir arada yaşama değerlerini yaymaya, nefreti, aşırıcılığı ve dışlamayı reddetmeye, tüm dinler ile kutsal mekanların istismarını önlemeye yönelik ortak çabaların önemini vurgulamışlardır" ifadesine yer verildi.

Yemen'deki savaş

İki tarafın, "Yemen krizine kapsamlı bir siyasi çözüm bulunmasına dönük Birleşmiş Milletler ve bölgesel çabalara tam destek verilmesinin öneminin altını çizdiği" belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Türk tarafı, Krallığın, Yemenli taraflar arasında diyaloğu ve uzlaşmayı teşvik etmeye yönelik çabaları ve girişimleri ile Yemen'in tüm bölgelerine insani yardım ulaştırılmasının sağlanmasında ve kolaylaştırılmasında oynadığı rolü övmüştür. İki taraf ayrıca, Yemen Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi'ne tam desteklerini teyit etmişlerdir. İki taraf, Birleşmiş Milletlerin ateşkese bağlılığı güçlendirme çabalarını takdir etmiş ve Husilerin, Yemen krizini sona erdirmeyi amaçlayan Birleşmiş Milletler ve uluslararası çabalara olumlu bir şekilde dahil olmasının, barış girişimleri ve çabalarıyla ciddi bir şekilde ilgilenmesinin önemini vurgulamıştır."

Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkiler

Türk tarafının, Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşıladığı da aktarılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Bu adımın, devletlerin egemenliğini ve iç işlerine karışmama prensibini koruyacak şekilde, bölgede güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesine katkıda bulunmasını umduğunu ifade etmiştir. İki taraf, İran'ın nükleer programının barışçıllığına bağlılığının ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile şeffaf bir şekilde işbirliği yapmasının önemini vurgulamıştır. Ayrıca, bölge ülkelerini kapsayan, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik tehdit kaynaklarını ele alan kapsamlı müzakerelere götürecek çabalara katkının önemini belirtmişlerdir."

Açıklamada, "Suudi Arabistan'ın, kardeş Türkiye ve Mısır arasında gelişmekte olan ilişkilere dair takdirlerini ve desteğini de ilettiği" belirtildi.

Filistin konusu

İki tarafın, Filistin davasındaki gelişmeleri ele aldığı ve işgal altındaki Filistin topraklarında devam eden İsrail saldırılarını ve provokasyonlarını kınadıkları aktarılan açıklamada, "İki taraf, Filistin halkının 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurabilme haklarını güvence altına alacak şekilde, Filistin davasının Arap Barış Girişimi ve ilgili uluslararası meşruiyet kararlarına dayanan kapsamlı bir barışa ve adil bir çözüme varmasını teminen çabaların yoğunlaştırılması gerekliliğini vurgulamışlardır" denildi.

Sudan krizinin çözümü

Sudan'daki duruma ilişkin iki tarafın, 11 Mayıs 2023 tarihinde imzalanan Cidde Bildirgesi ve diğer bölgesel girişimlere istinaden, çatışmanın taraflarının kalıcı bir ateşkese yönelik taahhüdünün önemini vurguladığı bildirilen açıklamada, şunlar ifade edildi:

"Türkiye ve Suudi Arabistan, her iki tarafı, ihtilafa sürdürülebilir bir çözüm bulunması yönündeki siyasi diyaloga bağlı kalmaya ve ayrıca Sudan halkının maruz kaldığı acıların hafifletilmesine dönük gerekli tedbirleri almaya teşvik etmişlerdir. Ayrıca Sudan krizinin çözümünün, sadece Sudan'ın egemenliğine ve birliğine saygı duyan ve aynı zamanda Sudan devlet kurumlarını muhafaza eden hakiki bir Sudanlılar arası siyasi süreçle sağlanabileceğini vurgulamışlardır. İki taraf, Sudan'da insani mukabeleyi desteklemeye dönük uluslararası çabaların yoğunlaştırılması ihtiyacının ve Sudan halkının yaşadığı acıların giderilmesinin öneminin altını çizmişlerdir."

Rusya-Ukrayna Savaşı

Ukrayna'daki savaşla ilgili iki ülkenin, savaşın müzakereler yoluyla ve uluslararası hukuk temelinde sona erdirilmesinin, diyalog ve diplomatik çözümlere öncelik verilmesinin ve güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanmasına katkıda bulunacak şekilde gerilimi azaltmak ve bu krizin olumsuz yansımalarını sınırlamak için mümkün olan tüm çabaların gösterilmesinin önemini vurguladığı bildirilen açıklamada, şöyle denildi:

"İki kardeş ülke tarafından sağlanan insani yardım ve girişimleri, krizin acısını hafifletmeye bir katkı olarak takdir etmişlerdir. Bu bakımdan, iki taraf, küresel gıda güvenliğine destek veren ve gıda fiyat istikrarını sağlayan Karadeniz Girişimi'nin öneminin altını çizmiştir.

Ziyaretin hitamında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hadim'ül Haremeyn Eş-Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz El Suud ve Veliaht Prens ve Başbakan Altesleri Prens Muhammed bin Selman bin Abdulaziz El Suud'a, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindeki heyete gösterilen hüsnükabul ve misafirperverliği için teşekkürlerini ve takdirlerini ifade etmişlerdir. Altesleri Veliaht Prens, Cumhurbaşkanı'nın sağlık ve mutluluğu ile kardeş Türk halkının daha da ilerlemesi ve refahı için en iyi dileklerini dile getirmiştir."

                                                                /././

Suudiler Hatay’daki 10 milyar dolarlık projeye ortak mı oluyor? (Sözcü)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Körfez turunun ilk durağı olan Suudi Arabistan'da imzalanan enerji anlaşması gözlerin Hatay'a çevrilmesine neden oldu. Türkiye Varlık Fonu, Dörtyol ilçesinde 10 milyar dolar yatırımla rafineri ve petrokimya tesisi kurmaya hazırlanıyor. 2019 yılından bu yana gündemde olan projeye ÇED onayı geçtiğimiz mart ayında verilmişti.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu gezisi kapsamında Türkiye Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan Krallığı arasında, önceki gün doğrudan yatırım, savunma sanayii, enerji, savunma ve iletişim alanlarında anlaşmalar imzalandı.

Türkiye Cumhuriyeti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Suudi Arabistan Krallığı Enerji Bakanlığı arasındaki Enerji Alanında Mutabakat Zaptı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Salman Al-Suud tarafından imzalandı.

ÇED ONAYI SEÇİMDEN ÖNCE ALINDI

Enerji alanında varılan işbirliği gözlerin Hatay’a çevrilmesine neden oldu. Çünkü, Dörtyol ilçesinde Türkiye Varlık Fonu (TVF), yaklaşık 10 milyar dolar yatırımla rafineri ve petrokimya tesisi kurmak için geçtiğimiz yıldan bu yana çalışmalar yürütüyor.

Varlık Fonu tarafından 2020 yılında kurulan TVF Rafineri ve Petrokimya Sanayi ve Ticaret AŞ geçtiğimiz yıl rafineri inşaatı için Çevresel Etki Değerlendirmesi için başvuruda bulunmuş, Mart 2023’te de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı “ÇED olumlu” kararı verildi.

PROJENİN ADI DOĞU AKDENİZ

Petro-kimya ve rafineri alanındaki dış ticaret açığının azaltılması amacıyla kurulacak 9 milyon ton/yıl kapasiteli proje Dörtyol’un Yeniyurt ve Yeşilköy Mahalleleri Mevki sınırları içerisinde yer alacak.

ÇED raporuna göre, projenin adı Doğu Akdeniz Petrokimya Tesisi.

Projenin arazi hazırlık ve inşaat aşamasında yaklaşık 10 bin kişinin (inşaat işlerinin yoğun olduğu dönemde maksimum 15 bin kişinin), işletme aşamasında ise 2 bin kişinin çalışması öngörülüyor. Projenin inşaat süresinin ön mühendislik dahil 78 ay, işletme süresinin ise 49 yıl olması planlanıyor.

DIŞA BAĞIMLILIK VURGUSU

Raporda, “Petrokimya sektöründe plastik hammaddelerde de iç talebin yaklaşık %10'u yurt içi üretimden karşılanmaktadır. Kauçuk sektörü ise hammadde bakımından %100 dışa bağımlıdır. Ülkemizde üretime dayalı büyümenin gerçekleşmesi ve dış ticaret dengesinin iyileştirilmesi için atılması gereken en önemli adımlardan birinin, petrokimyasal yatırımların yapılmasının olduğu değerlendirilmektedir. Bu yatırımların yapılması, yurtiçi üretiminde arz güvenliğinin sağlanması, petrokimya sektöründe katma değer yaratılması ve petrokimya sektöründen beslenen sektörlerin ithal bağımlılığının azaltılması bakımından büyük önem arz etmektedir” denildi.

DEV İSKELE YAPILACAK

Raporda petrokimya tesisi yapılmasının gerekçeleri şöyle sıralandı:

“Ülkemizin, Çin ve Hindistan'dan sonra en hızlı büyüyen cazip pazar durumunda olması, petrokimya sektörünün; neredeyse ekonominin tüm sektörlerine girdi sağlayan stratejik bir sektör olması, Türkiye ekonomisi dış ticaret açığının yüzde 12'sini petrokimyasalların oluşturması, katma değeri yüksek ürün üretme potansiyelinin olması, hammadde sağladığı diğer sektörlerin de petrokimya sektörüne bağlı olarak gelişme potansiyelinin bulunması, ithal edilen petrokimyasal ürünlerle diğer ülkelere transfer edilen katma değerin yurt içinde kalmasının sağlanması ve yatırım, Ar-Ge ve istihdamın desteklenmesi…”

Ham madde temini ve oluşan ürünlerin lojistiği için ise deniz kısmında 3 bin 710 metre uzunluğunda iskele yapısı tesis edilecek.

DAHA ÖNCE CEYHAN ADRES GÖSTERİLMİŞTİ

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2020-2022 Yeni Ekonomi Programı kapsamında, TVF’nin özel sektör veya yabancı sermaye iş birliklerine dayanan petrokimya, madencilik ve yerli kaynaklardan elektrik üretimi alanlarında sabit sermaye yatırımlarında yer alması öngörülmüştü.

Bu kapsamda, dış ticaret açığını azaltmak amacıyla stratejik yatırımları gündemine alan TVF, ilk yatırımını rafineri ve petrokimya alanında yapacağını duyurmuştu.

2019 yılında Türkiye Varlık Fonu, rafineri ve petrokimya kompleksinin Adana’nın Ceyhan ilçesinde kurulacağını ve inşaat çalışmalarının 2021’de başlayacağını açıklamıştı.

                                                     /././

Körfez turunun son durağı BAE: Erdoğan resmi törenle karşılandı

Seçimlerde devletin bütün imkanlarını kullanan AKP iktidarının, sıcak para arayışı kapsamında Körfez ülkelerini ziyareti sürüyor. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri'ne geldi. Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan tarafından resmi törenle karşılandı.

Sıcak para arayışı için Körfez turuna çıkan AKP iktidarının son durağı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) oldu.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, beraberindeki heyet ile birlikte Suudi Arabistan ve Katar'ın ardından Birleşik Arap Emirlikleri'ne geldi.

Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan tarafından resmi törenle karşılandı.

Erdoğan ve Al Nahyan'ın, El Vatan Sarayı'ndaki tören alanında yerlerini almalarının ardından iki ülkenin milli marşları çalındı.

Erdoğan, tören kıtasını selamladı. Heyetlerini birbirine takdim eden Erdoğan ve Al Nahyan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri bayrakları önünde gazetecilere poz verdi.

Erdoğan ve Al Nahyan, daha sonra heyetler arası görüşmeye geçti.

Törende, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, AKP Genel Başkan Yardımcıları Ömer Çelik, Zafer Sırakaya, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç da hazır bulundu.

                                                                     /././

Erdoğan'dan BAE ile mutabakat açıklaması (Birgün)

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ve Katar ziyaretlerinin ardından Körfez turunun son durağı olan Birleşik Arap Emirlikleri'ni ziyaret etti. Erdoğan, heyetlerarası görüşmede, "BAE ile Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey mekanizmasıyla ilişkilerimizin en üst düzeyde düzenli şekilde ele alınmasını sağlayacağız. Anlaşmanın iş dünyamıza tanıtılması için sonbaharda İstanbul'da Ticaret ve Yatırım Forumu düzenlenmesinde fayda görüyoruz" dedi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan, El Vatan Sarayı'nda iki ülke heyetleri arasındaki görüşmeye katıldı.

Burada konuşan Erdoğan, Abu Dabi'yi yeniden ziyaret etmekten bahtiyar olduğunu dile getirerek, şahsına ve heyetine gösterilen misafirperverlik için Al Nahyan'a teşekkür etti.

BAE ile diplomatik ilişkilerin 50'nci yıl dönümünde yakın diyalog ve işbirliğinin gelişiminden memnuniyet duyduklarını vurgulayan Erdoğan, imzalanacak ortak mutabakat metni ile ilişkilerin stratejik ortaklık düzeyine çıkmış olacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey mekanizmasıyla ilişkilerimizin en üst düzeyde düzenli şekilde ele alınmasını sağlayacağız. Anlaşmanın, iş dünyamıza tanıtılması için sonbaharda İstanbul'da Ticaret ve Yatırım Forumu düzenlenmesinde fayda görüyoruz. İmzalanacak yeni metinlerle işbirliğimizin ahdi zemini güçlenecek. Yatırımların teşviki, güvenlik, yenilenebilir enerji ve taşımacılık gibi alanlarda hukuki altyapıyı sağlamlaştıralım istiyoruz."

BAE'nin Uluslararası Anadolu Kartalı 2023 Tatbikatı'na 4 adet F16 ve 80 kişilik personelle katılmasının savunma alanındaki ilişkilerin somut örneği olduğunu belirten Erdoğan, Abu Dabi'de düzenlenen IDEX ve NAVDEX Savunma Sanayi Fuarlarına Türkiye'den sağlanan yoğun katılım ve Türk firmalarına gösterilen ilginin de memnuniyet verici olduğunu söyledi.

"İŞBİRLİĞİ İLERİ GİDECEK"

Erdoğan, 25-28 Temmuz'da İstanbul'da düzenlenecek Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı IDEF ile bu işbirliğinin ileri gideceğinin altını çizerek, Abu Dabi Uluslararası Kitap Fuarı'na "onur konuğu" olarak davet edilmekten memnuniyet duyduğunu ifade etti.

Abu Dabi'de Türk Kültür Merkezinin açılışını bu sene içinde yaparak, bu işbirliğini taçlandırmak istediklerini dile getiren Erdoğan, alınacak kararların ve muhtelif alanlarda imzalanacak anlaşmaların hayırlı olmasını diledi.

Konuşmaların ardından Türkiye ile BAE arasında yatırım, ekonomi, sanayi, savunma, hukuk, yargı, yenilenebilir enerji ve uzay endüstrisi alanlarında 13 anlaşma imzalandı.

                                                         /././

Erdoğan, Körfez turunun son durağı olan BAE'de: 50 milyar dolarlık anlaşma (Evrensel)

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Körfez turunun son durağı olan Birleşik Arap Emirlikleri'nde. İki ülke arasında çeşitli alanlarda 50,7 milyar dolarlık 13 anlaşma imzalandı.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, para arayışı için çıktığı Körfez turunun son durağı olan Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan tarafından resmi törenle karşılandı. Türkiye ile BAE arasında çeşitli alanlarda 50,7 milyar dolarlık 13 anlaşma imzalandı.

Törenin ardından Erdoğan ve Al Nahyan, heyetler arası görüşmeye geçti.

Törende, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, AKP Genel Başkan Yardımcıları Ömer Çelik, Zafer Sırakaya, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç da hazır bulundu.

Görüşmede konuşan Erdoğan, Abu Dabi'yi yeniden ziyaret etmekten bahtiyar olduğunu dile getirerek, şahsına ve heyetine gösterilen misafirperverlik için Al Nahyan'a teşekkür etti.

BAE ile diplomatik ilişkilerin 50'nci yıl dönümünde yakın diyalog ve işbirliğinin gelişiminden memnuniyet duyduklarını vurgulayan Erdoğan, imzalanacak ortak mutabakat metni ile ilişkilerin stratejik ortaklık düzeyine çıkmış olacağını söyledi.

AA'nın aktardıklarına göre Erdoğan, şunları kaydetti:

"Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey mekanizmasıyla ilişkilerimizin en üst düzeyde düzenli şekilde ele alınmasını sağlayacağız. Anlaşmanın, iş dünyamıza tanıtılması için sonbaharda İstanbul'da Ticaret ve Yatırım Forumu düzenlenmesinde fayda görüyoruz. İmzalanacak yeni metinlerle işbirliğimizin ahdi zemini güçlenecek. Yatırımların teşviki, güvenlik, yenilenebilir enerji ve taşımacılık gibi alanlarda hukuki altyapıyı sağlamlaştıralım istiyoruz."

Konuşmaların ardından Türkiye ile BAE arasında yatırım, ekonomi, sanayi, savunma, hukuk, yargı, yenilenebilir enerji ve uzay endüstrisi alanlarında 13 anlaşma imzalandı.

NAHYAN, MISIR İLE GÖRÜŞÜLMESİNDEN MEMNUN

Erdoğan ve beraberindeki heyeti, El Vatan Sarayı'nda resmi törenle karşılayan Al Nahyan ise şunları ifade etti:

"BAE, Türkiye'yi özellikle ticaret, teknoloji, enerji, güvenlik ve gıda konusunda ana partner olarak kabul ediyor. Geçen yıl petrol dışı ticaret hacmimiz yüzde 40 gelişme kaydetti. Gelecek 5 yılda 40 milyar dolara ulaşmasını hedefliyoruz."

Bölgedeki gelişmeleri Türkiye'nin de yakından takip ettiğini, her iki ülkenin üzerine düşenin de bu gelişmeleri olumlu yönde desteklemek olduğunu aktaran Al Nahyan, "BAE olarak Türkiye-Mısır arasındaki ilişkilerin büyükelçilikler seviyesine çıkarılmasından memnuniyet duyduğumuzu belirtmek isterim" dedi.

Ankara ve Kahire arasındaki yakınlaşmayı tüm bölge için önemli bir gelişme olarak niteleyen Al Nahyan, ülkesinin dünyada ve bölgede barış ve istikrara vesile olacak tüm girişimleri desteklediğini kaydetti.

50,7 MİLYAR DOLARLIK ANLAŞMA

İletişim Başkanlığı, Türkiye ile BAE arasında 50,7 milyar dolarlık anlaşma imzalandığını duyurdu.

İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Enerji, ulaştırma, altyapı, lojistik, e-ticaret, finans, sağlık, gıda, turizm, emlak, inşaat, savunma sanayii, yapay zeka ve ileri teknolojiler gibi alanlarda mevcut iş birliğinin derinleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Söz konusu alanlarda imzalanan anlaşmaların toplam tutarı 50.7 milyar dolardır" ifadeleri kullanıldı.

SUÇLULARIN İADESİNİ DE KAPSAYAN 13 ANLAŞMA İMZALANDI

BAE’nin resmi haber ajansına göre imzalanan anlaşmalar arasında "şuçluların iadesi" de var, bu madde devlet- mafya ilişkilerine dair ifşaatlarıyla gündeme gelen ve BEA'de bulunan organize suç örgütü lideri Sedat Peker'i akıllara getirdi.

Anlaşma başlıkları şu şekilde:

Yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması

İki ülke arasında suçluların iadesi

Medeni ve ticari konularda hukuki ve adli işbirliği

Cezai konularda karşılıklı adli yardım

Ortak ekonomik ve ticaret komisyonu kurulması

Teknoloji bakanlıkları arasında dijital dönüşüm alanında işbirliği

Sanayi ve enerji bakanlıkları arasında enerji ve doğal kaynaklar projelerinin geliştirilmesi için stratejik ortaklık

Uzay ajansları arasında ticari amaçlı ortak fırlatma aracı kabiliyetlerinin geliştirilmesi

BAE Uluslararası Yatırımcılar Konseyi ile Türkiye Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi arasında işbirliği

BAE Tawazun Konseyi ile Türk Savunma Sanayii Ajansı arasında savunma sanayii alanında stratejik işbirliği

ADQ ile Türk Eximbank arasında ihracat kredisi finansmanı

Abu Dhabi Developmental Holding Company (ADQ) ile Türkiye Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında Türkiye’nin depremden etkilenen bölgelerinin yeniden inşası amacıyla sukuk yatırımı

Abu Dhabi National Oil Company (ADNOC) ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı arasında stratejik işbirliği.

Abu Dabi Yatırım Ofisi ile Türkiye Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi arasında işbirliği

                                                        /././

Ankara'nın Körfez çıkarması ekonomiyi kurtarır mı?(Hediye Levent-Evrensel)

Cumhurbaşkanı Erdoğan kalabalık bir heyetle Körfez turuna çıktı. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) kapsayan ziyaretin temel sebebi de amacı da elbette ekonomi.

Türkiye giderek derinleşen ekonomik kriz yaşarken Körfez ülkelerinden aradığı desteği bulabilir mi?

Küçük bir hatırlatma yaparak başlayalım; geçtiğimiz haftalarda bu köşede Suudi Arabistan ve BAE’nin Türkiye’de yatırım yapmakla ilgilendiğini ve piyasayı yakından izlediğini aktarmıştım. Arkasında devlet desteği olması sebebiyle öncelikle Varlık Fonu bünyesindeki kuruluşlarla ilgilenen Körfez ülkeleri sağlık, ulaşım, medya gibi sektörleri de inceliyor. Bu arada, “Körfez ülkeleri Merkez Bankasına birkaç on milyar dolar yatırır” beklentisinde olanlar çok fena yanılıyor. Türkiye’deki kuruluşları ve sektörleri yakından izleyen Körfez ülkeleri, özellikle de BAE ve Suudi Arabistan, Türk lirasının dolar karşısında durulmasını, piyasaların sakinleşmesini ve yeni ekonomi politikasının belirginleşmesini istiyor. Bunlar gerçekleşmeden Türkiye’ye büyük yatırımlar yapmaları olası değil. Elbette burada devlet destekli Varlık Fonu bünyesindeki kuruluşları hariç tutmak gerekiyor ki, onların birkaçının satışı memleketi içinde bulunduğu krizden çıkarmaya yetmez gibi görünüyor. Zaten Türkiye’ye tek seferlik satışlar değil istihdam da yaratacak uzun vadeli yatırımlar gerekiyor. Ayrıca Körfez ülkeleri, Mısır gibi bölge ülkeleri dahil karşılıksız para vermeyeceklerini söylüyorlar.

Türkiye’nin elbette ve açıkça Körfez ülkelerine ihtiyacı var ancak madalyonun diğer yüzüne de bakmak gerek ki, Körfez ülkeleri de Türkiye’ye muhtaç.

Suudi Arabistan ve BAE ekonomilerini petrole bağımlılıktan kurtarmaya çalışıyor. Bu çerçevede Suudi Arabistan’ın 2030, BAE’nin 2025 vizyonları büyük bütçeli projelerle devam ediyor. İki ülkenin de hedefi farklı ekonomi kalemlerinde bölge merkezi olmak, Çin’den Avrupa’ya bütün dünyaya kara, hava ve deniz yoluyla bağlanmak, kültür ve turizm gelirlerini artırmak. Körfez ülkelerinin Avrupa’ya açılması için en güvenli hat Türkiye.

Türkiye ile BAE halihazırda 18 milyar dolar olan ticaret hacmini 40 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecek ancak BAE tarafı turizm ve teknoloji başta olmak üzere birçok sektörde ikili iş birliğine hevesli görünüyor.  

Suudi Arabistan ise bütün dünya ülkelerinin iştahını kabartan devasa bir pasta gibi. Ekonomiyi petrole bağımlılıktan kurtarma, iklim krizi ile mücadele etme, teknoloji konusunda merkez olma gibi hedefleri olan Suudi Arabistan toplam değeri 900 milyar dolara yaklaşan binlerce proje yürütüyor.

Bu projeler arasında inşaat, altyapı, teknolojik donanım gibi alanlar aslan payına sahip. Mesela, fütüristik NEOM şehrinin de dahil olduğu yeni şehirlerin kurulması veya mevcut şehirlerin yeniden inşası gibi projelerin toplam değeri 600 milyar dolara yakın.

9 milyon kişinin yaşaması planlanan, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde tasarlanan ve akıllı şehir olarak tanımlanan NEOM şehrinin tek başına bütçesi 500 milyar dolar civarında.

Kızıldeniz’de 90 adanın turizm merkezine dönüştürülmesine ise yaklaşık 20 milyar dolarlık bütçe ayrılmış durumda.

Suudi Arabistan’ın askeri iş birlikleri ve silah sanayisi dahil yeni partner arayışı, daha doğrusu partnerlerini çoğaltma girişimleri de Türkiye açısından gelir sağlayabilir. Bu çerçevede iki ülke arasında drone anlaşması imzalandığı gelen haberler arasında.

Yine, BAE bölge meselelerinde Suudi Arabistan Çin ile ilişkileri sayesinde daha da genişleyen sınırlar içinde Ukrayna krizi gibi süreçlere aktif dahil oluyor. Rusya-Ukrayna arasında ara buluculuk rolleri üstlenen Suudi Arabistan’ın ve Türkiye’nin en azından Rusya tarafından durdurulan tahıl anlaşması konusunda birlikte inisiyatif üstlenmesi de mümkün.

Velhasıl Körfez ülkeleri çok değişti. Özellikle Suudi Arabistan’ın hızlı dönüşümünün yakından izlenmesi gerekiyor. Zaten bölgenin siyasi lideri pozisyonunu iyice güçlendiren Suudi Arabistan’ın yanı sıra BAE ellerindeki parayı nereye harcayacaklarını hesaplayarak hareket ediyorlar.

Türkiye açısından Körfez’de birçok imkan ve ekonomiyi rahatlatabilecek fırsat var. Ancak bu fırsatları devlet mi değerlendirecek yoksa özel şirketler mi? Süreçler şeffaf yürütülecek mi? En önemlisi de art arda imzalanan anlaşmalar pratikte uygulanacak mı? Süreçlerin yürütülmesi aşamasında istikrar ve şeffaflık ve elbette kamu yararı gözetilmediği sürece kalabalık heyetlerle çıkarmalar yapmanın pek bir anlamı kalmıyor.

(derleyen: mstfkrc)

Biden’ın kucağı + Sincan’da ‘milli dayanışmaya’ ABD sabotajı (Mehmet Ali Güller - Cumhuriyet)

 


Biden’ın kucağı 

Erdoğan’ın yeni hükümetinin 50 günlük karnesine bakalım bugün...

Özetle 50 günde, ekonomide ve dış politikada, ABD stratejisine eklemlendiler. Ekonomide New York bankerlerine ve Londra tefecilerine (yeniden) bağlandılar; zira o bağ çeşitli nedenlerle bir ölçüde zayıflamıştı; Erdoğan o bağı Şimşek-Erkan ikilisi ile sağlamlaştırıyor.

Bu neoliberalizmin ipine daha çok sarılmak anlamına geliyor haliyle. Nitekim 50 günde yapılan zamlar, “zengini daha da zenginleştirme, yoksulu daha da yoksullaştırma” sonuçlu neoliberal ekonomipolitiğin en sert şekilde uygulanacağına işaret ediyor. (12 Eylül, 24 Ocak Kararları’nın uygulanabilmesinin sopasıydı, Şimşek-Erkan programının uygulanabilmesi de tek adam rejiminin rijitliğine bağlı olacak.)

Öyle ki zaten verginin vergisini ödediğimiz ülkemizde, vergiye zamlarla emekçilerin beli daha da bükülmüş olacak.

Ki neoliberalizmin felsefesinde zaten “vergi zammı”, iktidarın, büyük burjuvaziden servet ve rant vergisi almamak için, “vergiyi tabana yayma” adı altında halktan haraç almasının ve sistemin çarklarını zenginler lehine döndürebilmek için yoksulu daha da ezmesinin adıdır.

BİDEN İSTEDİ, ERDOĞAN YERİNE GETİRDİ

Ekonominin rotasıyla dış politikanın rotası birbirine zıt olamaz. O nedenle ekonomide New York-Londra eksenine yeniden eklemlenmeyi, dış politikada ABD/NATO planlarına dahil olma izledi. Erdoğan, ettiği onca büyük sözlere rağmen NATO zirvesinde görüştüğü ABD Başkanı Biden’ı dinledi, isteğini yerine getirdi ve İsveç’in NATO üyeliğini onayladı.

Böylece NATO’da Rogers-Evren işbirliği, Biden-Erdoğan ile güncellendi.

Erdoğan’ın bu süreçte Türkiye’deki Nazi Azov Taburu askerlerini de Ukrayna’ya iade ettiğini, Rusya’nın buna tepki gösterdiğini ve Ankara’yı “anlaşmayı ihlal etmekle” suçladığını hatırlatalım.  

Diğer yandan Erdoğan’ın ABD’yle “yeni başlangıç” ilan ettikten sonra, Yunanistan’la da “normalleşme” işaretleri verdiğini, Mavi Vatan’ı unuttuğunu not edelim.

Ve tüm bu dönüş için de yine “AB kapısının” kullanıma sürüldüğünü işaret edelim.

Bunlardan hareketle de Atlantik medyasının durumu “Erdoğan rotayı yeniden Batı’ya çevirdi” diye yorumladığının altını çizelim.

KUCAK TARTIŞMASININ SONUCU

Evet, 50 günlük karne bu...

Oysa 50 günden önceki 50 günlük seçim süreci boyunca Erdoğan “üst akıl” diyordu, “dış mihraklar” diyordu, muhalefeti Biden’cı diye suçluyordu ve esas olarak güvenlik eksenli bir seçim hattı izleyerek sandıktan galip çıkıyordu.

Evet, iktidar cephesi 50 gün boyunca muhalefeti Londra tefecilerinin maşası ilan ettikten ve “Biden’ın kucağına oturmakla” suçladıktan sonra, ekonomiyi Londra tefecilerine eklemledi ve Biden’dan takdir alarak ABD planlarına dahil oldu!

İktidar cephesinin siyasi literatüre soktuğu bu yakışıksız kavram, yani “Biden’ın kucağı” sözü, kullanıla kullanıla tersine evrildi. Erdoğan-Şimşek-Erkan’ın neoliberal programı ve İsveç’in NATO üyeliğine onay, kucak tartışmasını da netleştirmiş oldu.

Umarım kavramı şehvetle kullanan siyasetçiler de kavramı sosyal medyada küfür olarak kullanan seçmen de bu sonuçtan dersler çıkarır...

                                                      /././

Sincan’da ‘milli dayanışmaya’ ABD sabotajı 

CRI Türk Radyosu yorumcuları olarak dört gazeteci; Hasan Bögün, Kamil Erdoğdu, Gökhun Göçmen ve ben, Sincan Uygur Özerk Bölgesi Yönetimi’nin davetlisi olarak bir hafta boyunca Çin’deydik. Urumçi, Turfan ve Kaşgar kentlerinde gezme, yerel yöneticilerle görüşme ve özellikle çarşı gezilerinde halkla temas fırsatı bulduk.

Sincan Uygur Özerk Bölge Yönetimi Sözcüsü ve Dış İlişkiler Ofisi Başkanı Şu Guisiang ile önemli bir söyleşi yaptık.

ABD-TERÖR BAĞI

Sincan’da ilk terör saldırısı 1990 yılında başlamıştı ve 90’lar boyunca da artarak sürmüştü. 90’lar, SSCB’nin dağıldığı ve ABD’nin Orta Asya’ya yerleşmeye çalıştığı yıllardı. (Anımsayın, ABD, desteklediği terör örgütü Fethullah Gülen cemaatini de o yıllarda, sözde “Türk okulları” adı altında bölgeye sokmuş ve okullardan mezunları Orta Asya devlet kurumlarına yerleştirerek bölgede Amerikancı bir etkinlik kurmaya çalışmıştı.)

ABD’nin Orta Asya’ya yerleşmeye çalışması ile Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde terör saldırıları başlaması arasında bir ilişki var mıydı, Şu ne düşünüyordu?

Sözcü Şu, değerlendirmemi paylaştığını söyledi; başka birkaç nedenle birlikte, ABD’nin Orta Asya’da varlık bulundurmaya çalışmasının da terörün nedenleri arasında olduğunu belirtti.

Önemle hatırlatayım: Çin’in tam da o yıllarda Rusya ve Orta Asya ülkeleriyle birlikte “terörle ortak mücadele” eksenli Şanghay İşbirliği Örgütü’nü kurması, zaten ABD’nin bu faaliyetlerini engelleme amaçlıydı.

Sözcü Şu’ya şu çelişkiyi de sordum: “ABD, Uygur Türklerinin Çin’den ayrılmasını ama zaten ayrı yaşayan Kıbrıs Türklerinin ise Rumlarla birlikte yaşamasını istiyor. Bu çelişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?”

Yanıtı kısa ve netti: “ABD kötü niyetli bir politika izliyor.”

Sözcü Şu, “ABD’nin Sincan’da milli dayanışmayı sabote eden, milli uyumu çiğneyen ve barışı kaosa götürmek isteyen bir politika izlediğini” belirtti.

TERÖRLE MÜCADELEDE DÖRT İLKE

Sincan’da son terör saldırısı 2017’deydi; dolayısıyla Çin’in terör sorununu önemli oranda çözdüğünü söyleyebiliriz.

Sözcü Şu, terörle mücadelede izledikleri yolun ilkelerini şu şekilde anlattı:

1) “Terörle mücadelede hukuka sıkıca bağlı kaldık; özellikle BM terörizmle mücadele ruhu çerçevesinde hareket ettik.”

2) “Terörle mücadele ederken insan haklarını korumaya özen gösterdik. Bu şekilde de terörle mücadelede halkın desteğini alabildik. Teröre darbe indirebilmenin en büyük gücü de budur.”

3) “Terörle mücadele boyunca halkın yaşam şartlarını geliştirmeye çalıştık. Bu da teröre darbe indirebilmenin önemli dayanağıdır.”

4) “Terörle mücadelede başarı için, terörün dinden faydalanmasını önlemeye çok dikkat ettik.”

TÜRKİYE’YE DAYANIŞMA SELAMI

Özellikle bu son maddenin güçlü kanıtlarını da gördük. Urumçi İslam Enstitüsü Şeyhi Abdülrakib Tümniyaz ve Kaşgar İdgâh Cami İmamı Abbas Mehmed ile görüşmelerimizde, Hanefi-Sünni inancındaki Uygurların dini vecibelerini rahatlıkla yerine getirdiğini öğrendik.

Yaklaşık bin öğrenci, Urumçi İslam Enstitüsü’nde dört yıl yatılı olarak ve üç dille (Arapça, Uygurca, Çince) eğitim alıyor. (Sincan bölgesinde genel eğitim ise Uygurca ve Çince olarak iki dilli, kentteki trafik levhalarından tabelalara kadar her şey iki dilli ve Uygurca Çin parasında da yer alıyor.)

Öte yandan Sözcü Şu, Türkiye’nin de uzun yıllardır terörle mücadele ettiğini, teröre karşı güçlü dayanışmanın çok önemli olduğunu belirterek Cumhuriyet gazetesi aracılığıyla Türk milletine dayanışma duygularını iletti.

(Mehmet Ali Güller - Cumhuriyet)

İktidarın 'beşli çete'sine otel onayı - Şeyda Öztürk / Cumhuriyet

 


Muhalefet tarafından 5’li çete olarak adlandırılan şirketlerden Kalyon Holding ve Cengiz Holding’in ortak şirketi İGA Havalimanı İşletmesi Anonim Şirketi, İstanbul Havaalimanı’nın ana terminal binasının hemen yanında yapmak istediği otel için onay aldı. Projeye göre alana dokuz katlı oteller inşa edilecek.


İsimleri kamu ihalelerinde sıklıkla duyulan Kalyon ve Cengiz, projelerine hız kesmeden devam ediyor. İktidarın gözdesi olan şirketler istedikleri projelere hızla onay alabiliyor.

Kuzey Ormanları Savunması’nın analizine göre 8 milyon ağaç kesilerek inşa edilen İstanbul Havalimanı’nın işletmecisi olan İGA Havalimanı İşletmesi Anonim Şirketi, otel projesi gerçekleştirmek için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na başvuru yaptı. Geçen günlerde bakanlıktan ÇED olumlu’ kararı alan şirket, 255 milyon 792 bin TL’lik projesiyle birlikte alanda dokuz katlı üç, dört ve beş yıldızlı oteller yapacak. Bu oteller, uçak pistlerine 1250 ve 1700 metre uzaklıkta olacak. Ayrıca yapımı devam eden üçüncü piste de bin metre uzaklıkta yer alacak. 

1750 ODALIK PROJE

Alan, uçak yanaşma apronlarına da 200 metre uzaklıkta bulunacak.Projenin ÇED dosyasına göre üç yıldızlı otel 5 bin 506 metrekarelik alanda yapılacak. Sekiz katlı otelde 631 oda bulunacak. Dört yıldızlı otel için ise 4 bin 506 metrekarelik alan belirlendi. Dokuz katlı yapılması planlanan bu otelde de 564 oda olacak. Üçüncü yapı olarak belirlenen beş yıldız otel projesi de dokuz kattan oluşacak. 5 bin 214 metrekarelik alanda gerçekleştirilecek otelde 555 oda bulunacak. Otel projeleri, havaalanı içerisinde belirlenen 450 bin metrekarelik ‘İstanbul Airport City’ alanında yapılacak. 

‘ŞEHİR’ KURULUYOR

Kalyon ve Cengiz, “İstanbul Airport City” projesi için yıllar önce adım attı. 49 yıllığına kiralanan alan “Merkez Bölge” adıyla projelendirildi. Alanda, oteller, ofisler, perakende ve sosyal alanlar, park, cami ve eğitim tesisleri gibi yerler belirlendi.

Şeyda Öztürk / Cumhuriyet

Öne Çıkan Yayın

Akaryakıta tarihi zam: Benzin ve motorin fiyatı rekor seviyede -T24-

Motorin ve benzine peş peşe gelen zamlar, akaryakıt fiyatlarını rekor seviyelere taşıdı. İran ve İsrail arasında artan gerilim, brent petrol...