Sözcü "GÜNDEM" -29 Kasım 2024-

Son dakika: Ahmet Özer'in yardımcısı için yakalama kararı

Son dakika haberi: Esenyurt Belediyesi'nde başkan yardımcılığı yapan Osman Yalçın'ın evine baskın yapıldı.(https://www.sozcu.com.tr/ahmet-ozer-in-yardimcisi-icin-yakalama-karari-p108780)                 

                                                      ***

Avrupa’ya vizesiz seyahati unuttuk -Ali Gülen-

Almanya eski Başbakanı Merkel; ‘vize serbestisi’ müzakerelerinde; 3 milyar euro verip, 4 milyon Suriyeli’nin Türkiye’de kalmasını sağladığını kaydetti.(https://www.sozcu.com.tr/avrupa-ya-vizesiz-seyahati-unuttuk-p108708)

                                                                  ***
AKP’liler koltuk için birbirini gözaltına aldırdı -Veli Toprak-
AKP’nin Muğla’nın ilçelerinde yaptığı kongreler parti teşkilatını karıştırdı. Büyükşehir belediye başkan adayı Aydın Ayaydın’ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüşerek bazı isimler önermesi üzerine kavga çıktı. Bodrum, Fethiye ve Milas’ta isyan var. Fethiye’de rakip aday için imza kampanyası başladı. Bazı yöneticiler polis tarafından gözaltına alındı.(https://www.sozcu.com.tr/akp-liler-koltuk-icin-birbirini-gozaltina-aldirdi-p108712)
                                                       
                                                               ***
Böylesi görülmedi: Bakanlık sitesi bakanı yalanladı

Bakanlık Web Sitesindeki Bilgiler Tekin’i Yalanlıyor. Murat Ongun’un paylaştığı linkte, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in kariyerine ilişkin şu ifadeler yer aldı: “Mesleki kariyerine aynı yıl Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı'nda araştırma görevlisi olarak başlayan Tekin, siyaset ve sosyal bilimler alanında 1997'de yüksek lisansını, 2002'de doktorasını tamamladı. Yusuf Tekin, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'ne öğretim üyesi olarak atandı. Aynı fakültede 2007'ye kadar yardımcı doçent olarak görev yapan Tekin, aynı yıl siyaset ve sosyal bilimler alanında doçent oldu.”(https://www.sozcu.com.tr/boylesi-gorulmedi-bakanlik-sitesi-bakani-yalanladi-p108729)                                             ***

Türk gıda devine yabancı ortak geliyor -Mustafa Balcı-

Türkiye'nin hazır yemek ürünleri, konserve, dondurulmuş gıda ve deniz ürünlerinde lider üreticisi konumunda olan Dardanel Gıda'nın yüzde 17,06'lık hissesi yabancılara satılacak. KAP'a yapılan açıklamada, satış sonrası şirketin çoğunluk hisselerinin Niyazi Önen Holding A.Ş.'de kalacağı belirtildi.(https://www.sozcu.com.tr/turk-gida-devine-yabanci-ortak-geliyor-p108721)

                                                                        ***
Mahkeme Cengiz’e bu kez ‘kesemezsin’ dedi
Cengiz Holding’in Kazdağları’nda işletmek istediği feldspat madenine karşı açılan davada mahkeme, Mehmet Cengiz’e “dur” dedi. Bölge halkı, doğayı Cengiz Holding’e karşı savunurken mahkeme heyeti, söz konusu maden projesi için yürütmeyi durdurma kararı aldı.(https://www.sozcu.com.tr/mahkeme-cengiz-e-bu-kez-kesemezsin-dedi-p108709)
               
                                                              ***
Beşiktaş taraftarı havaalanını bastı! Gece yarısı arbede...

Beşiktaş taraftarları Macaristan'da oynanan Maccabi Tel Aviv maçının ardından İstanbul'a dönen siyah beyazlı takıma tepki gösterdi.(https://www.sozcu.com.tr/besiktas-taraftari-havaalanini-basti-gece-yarisi-arbede-p108745)                                            ***

(Sözcü)


                                                 

duvaR "KÖŞEBAŞI" + "GÜNDEM" -29 Kasım 2024-

Göbeklitepe'de şipşak ayin: 'Boyut kapısı' deyip uzaylı arıyorlar -Fatma Keber-

Göbeklitepe, son dönemde farklı etkinliklerle gündeme geliyor. Yoga, kozmik yolculuk gibi başlıklarla düzenlenen etkinliklere, hem yurt içinden hem de yurt dışından ziyaretçiler katılıyor.

URFA - Anadolu'daki neolitik dönem yerleşimlerinin en ünlüsü durumunda olan Göbeklitepe her yıl yurt içinden ve dünyanın farklı noktalarından binlerce ziyaretçi ağırlıyor. Urfa’daki turizmciler Göbeklitepe trafiğinden oldukça memnun. Ancak bu ziyaretçiler arasında “arınma", "yoga", "kozmik yolculuk” gibi etkinliklerde bulunmak isteyenler de yer alıyor. 

Her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turist ağırlayan, keşfiyle birlikte Urfa’yı turizmde daha ileri bir noktaya taşıyan Göbeklitepe’de bir dönem bu etkinlikler o kadar yoğun gerçekleştirildi ki sonunda "ayin yapmaya" kadar ulaştı. Kültür Turizm İl Müdürlüğü bu etkinlikleri takibe alarak yasaklama kararı aldı.

Ancak buna rağmen gerek bireysel gerekse gizli ama gruplar halinde bu amaçlı ziyaretlerin sürdüğü biliniyor.

Göbeklitepe, 10 ayda 600 bin kişi tarafından ziyaret edildi. 

‘GÖBEKLİTEPE FARKLI İNANÇLARA SAHİP İNSANLARIN DİKKATİNİ ÇEKİYOR’

Kentte 1997’den beri turizmcilik yapan Zeki Kılınç, böylesi ziyaretlerin kaynağının, “Göbeklitepe‘de bir enerji olduğuna inanılması” olduğunu söylüyor. Kılınç’a göre, M.Ö. 9000-9500 yılları arasında yaşamın sürdüğü merkezin "tapınak" olarak kullanıldığına inanılması da bu tarz etkinlikleri gerekçesi oluyor.

Göbeklitepe'de ortaya çıkarılan ve "T" şeklinde taşlardan oluşan, daire planlı yapıların amacına dair ilk değerlendirmeler arasında bunların tapınak olarak kullanılmış olabileceği değerlendirmesi de yapılmıştı. Bu yorumun en önemli dayanaklarından biri olarak da bölgede hiç konut yapısı olmaması gösterilmişti. Ancak son dönemde yapılan yeni çalışmalarda Göbeklitepe'de konut yapılarının da bulunduğu anlaşıldı. Fakat bu arada tapınak iddiası yaygınlaştı, tanıtım amacıyla da bu iddia kullanıldı. Bu durum da yerleşime dair çeşitli rivayetler üretilmesinin yolunu açtı.

'YERYÜZÜNÜN ÇEKİM NOKTALARINDAN BİRİ OLDUĞUNA İNANILIYOR'

Öne çıkan rivayet ve hikayelerden birkaçını aktaran Kılınç, “Mesela Göbeklitepe‘de çoğu insanın merak ettiği bir konu olarak 'Anunakiler' anılıyor. Bunların 'gökten inen 50’ler' olduğu söyleniyor. Bu iddiaya göre Göbeklitepe‘ye gelen uzaylıların, burada insan ırkının genetiğini değiştirdiğine inanılıyor. En çok konuşulan ve inanılan diğer hikaye de Göbeklitepe'nin 'boyut kapılarından bir tanesi' olduğu iddiası. Bu iddiaya göre söz konusu kapının 'yeryüzünün çekim noktalarından bir tanesi' olduğuna inanılıyor. Buranın uzaylıların hava istasyonu olduğuna inanan bir kesim de var. Görüştüğümüz, konuştuğumuz insanlar işte bunlara inanıyor.”

Göbeklitepe’de resmedilen bir hayvan figürünün kanatlarının üzerindeki kafatası motifinin de buranın 'adak yeri' olduğu fikrini oluşturduğunu söyleyen Kılınç şunları anlatıyor: “Göbeklitepe'de şu anda bölgemizde görülmeyen hayvanlar da resmedilmiş. Örneğin aslan, kaplan, leopar... Bu figürleri görünce insanlar şaşırıyor ve hemen varsayımlar üretmeye başlıyor. ‘Bunlar zamanında burada mı yaşıyordu', 'iklim mi değişti', 'ormanlık mıydı', 'deniz mi vardı’ gibi."

Göbeklitepe'de 12 bin yıl önce farklı iklim ve doğa koşulları olduğu, ayrıca Mezopotamya'nın farklı koşullardaki bölgeleri arasındaki trafiğe dahil olduğu yönündeki bilgilere rağmen sanki tek başına bir bölge gibi değerlendirilmesi de bu tip rivayetler üretilmesinde etkili oluyor.  

‘İNSANLAR AKIN AKIN GELİYOR’

Göbeklitepe’de bulunan farklı objelerin de bu tarz inanışları beslediğini belirten Kılınç, “Bu yüzden gelen yerli yabancı birçok turist, meditasyon, yoga, kozmik yolculuk gibi türlü arınma etkinlikleri yaptılar. Benim şahit olduğum bir etkinlik oldu mesela, meditasyon uzmanı olduğunu söyleyen bir kadın ve etrafındaki topluluk Miraz ağacının etrafında bir meditasyon yapıyordu. Bu duruma karşı çıkanlar da oldu” diyor.

Göbeklitepe'de söz konusu etkinliklere yaklaşık 3 yıldır izin verilmiyor. Gelen kişilerin bu etkinlikleri anlık organize etmesi durumundan haberdar olursa da yetkililer tarafından engelleniyor.  

‘KOZMİK GRUPLAR GELİYOR’

Otel işletmeciliği yapan Mehmet Ünal ise insanların Göbeklitepe’de yapılmak istenen herhangi bir ritüelin yasaklanmaması gerektiğini savunuyor.

İnsanların bölgede 'kozmik yolculuk'tan ağaca bez bağlamaya kadar birçok ritüel gerçekleştirdiklerini kaydeden Ünal “Yasaklarla bunların önüne geçilmez. Örneğin bir tane kadının kendini 'kötü ruhlardan arındırmak için' dans ettiğini gördük. Diğer yandan bu insanların çeşitliliği bizim turizmimizin canlanmasında büyük öneme sahip. Özellikle bioenerji, kozmik gruplar, yoga grupları 12 ay turizmi canlandırıyorlar" diyor.

"Kişisel gelişim uzmanı" olduğunu söyleyen Nuray Zincirlioğlu da Göbeklitepe'nin "ruhani bir yer" olduğunu savunuyor. Burada düzenlenen bazı etkinliklere de katılmış. Göbeklitepe için "orası özümüzün olduğu bir merkez" diyen Zincirlioğlu, dünyada şu anda "enerjisiyle devam eden üç merkez olduğunu" savunarak bunların Mısır piramitleri, Kabe ve Göbeklitepe olduğunu öne sürüyor. Göbeklitepe'de çeşitli "ayinler" yaptıklarını da söyleyen Nuray Zincirlioğlu, "çocuğu olmayan kadınlar için çocuk ritüelleri yaptıklarını" da söylüyor.

'KİŞİ BAŞI 69 BİN TL ÖDEDİLER'

Zincirlioğlu, bu ritüellere katılımın bir bedeli olduğunu belirterek "Şu anda bir fiyat söyleyemem. Fiyatlar sürekli değişiyor. Benzin fiyatından otele kadar ücretler sürekli artıyor. Ama biz bunu ticaret için yapmıyoruz. Birbirini tanıyanlar birbirini bu tür etkinliklere davet ediyor" diyor. Kılınç da Zinciroğlu gibi etkinliklerin duyurusunun sosyal medya ya da Whatsapp gruplarında dağıldığını dile getiriyor. Kılınç, "Meditasyon gibi aynı ilgi alanlarına sahip kişiler zaten birbirini tanıyor. Ağırlıklı olarak sosyal medya üzerinden toplanıyorlar. Örneğin yaklaşık bir yıl önce bir grup geldi. Kişi başı 69 bin TL ücret ödemişlerdi. Herkesi şaşırtan bir fiyattı. Bazen organizasyonu kendileri yapıyor, ona göre kişi başı bir fiyat belirliyorlar" şeklinde bilgi veriyor.

Dünyada son dönemin en önemli arkeolojik keşifleri arasında gösterilen Göbeklitepe, bu mistik değerlendirmelerle de gündeme gelmeye devam edecek gibi görünüyor...

                                                            /././

TRT'nin 'Mehmed: Fetihler Sultanı' dizisinin çekimleri gündem oldu, yapımcı isyan etti.

TRT'nin dizilerinden Mehmed: Fetihler Sultanı'nın yeni sezonunda çekim hataları sosyal medyada gündem olunca, yapımcı Emre Konuk "Yetti bu yorumlar" diye isyan etti.

TRT 1’in Miray Yapım imzalı dönem dizisi 'Mehmed: Fetihler Sultanı dizisinde İstanbul'un fethiyle ilgili görüntüler sosyal medyada gündem oldu. Tarihçi-yazar Talha Uğurluel, dizideki çekim hataları sosyal medyadan paylaşarak "Açık konuşmak gerekirse benim de çok canım sıkıldı. İstanbul’un Fethini lâyıkı ile ekrana yansıtmak hiç kolay değil bunun farkındayım. Ama sınırlı bütçe vb nedenlerle bu şekilde anlatmak da bu muhteşem Kuşatmayı küçültmüyor mu?" dedi. 

'HAMASETE KAYDIKÇA...'

Daha önce yapılmış Selçuklu dizileri ve Barbaros‘ta da aynı hataların yapıldığını söyleyen Uğurluel, "Gördüğümüz o ki diziler tarihi gerçeklerden sapıp kurguya ve basit askeri dövüşlere, hamasete kaydıkça gücünü kaybediyor" ifadesini kullandı.

YAPIMCININ TEPKİSİ: KLAVYEDE YAZARAK OLMUYOR BU İŞLER

Dizinin yapımcısı Emre Konuk ise sosyal medyada hesabından yanıt vererek "Yetti bu yorumlar" dedi ve şöyle devam etti: ""5 günde çekilen bir işten beklentiyi de ona göre düşünmelisiniz! Biz Ani kuşatmasını, diğer yapımcı arkadaşımız da İstanbul’un fethini elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak ekrana yansıtmaya çalışıyor. Klavyeden yazarak olmuyor bu işler!!! Film değil bu! Yetti bu yorumlar!"

Uğurluel ise Konuk'a özetle şöyle yanıt verdi: "Bütçenizin ve vaktinizin kısıtlı olduğunu ben ifade ediyorum. Ama konu İstanbul’un Fethi olunca ya hakkıyla çekilmeli ya da o bölüm atlanmalı ki ecdat ve yaptıkları basit gözükmesin ! Unutmayın sizi, konuyu hiç bilmeyen yüzbinlerce gencimiz izliyor. Ve siz tarihi gerçekleri nasıl aktarırsanız akıllarında öyle kalacak." Konuk daha sonra tweet'ini sildi.

                                                     ***

Yabancıdan 2,5 ayın en büyük hisse satışı

Yabancı yatırımcı geçen hafta, 272,3 milyon dolarlık hisse sattı ve böylelikle 4 Ekim'den bu yana en büyük hisse satışını gerçekleştirmiş oldu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından "Haftalık Menkul Kıymet İstatistikleri" yayınlandı. Buna göre, yurt dışında yerleşik kişiler, 22 Kasım haftasında net 272,3 milyon dolarlık hisse senedi, 814,2 milyon dolarlık Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) ve 9,6 milyon dolarlık Genel Yönetim Dışındaki Sektör (ÖST) varlığı sattı. Yurt dışında yerleşik kişilerin 15 Kasım itibarıyla 32 milyar 141,2 milyon dolar olan hisse senedi stoku, 22 Kasım'da 31 milyar 880,9 milyon dolara geriledi.Aynı dönemde yurt dışında yerleşik kişilerin DİBS stoku 17 milyar 837,2 milyon dolardan 16 milyar 944,9 milyon dolara, ÖST stokları da 389 milyon dolardan 378 milyon dolara düştü.

                                                           ***

Türkiye ve Umman arasında 10 anlaşma imzalandı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Umman Sultanı Bin Tarık arasındaki görüşmeler sonrasında 10 anlaşma imzalandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Umman Sultanı Heysem Bin Tarık'ın, Ankara'da gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından iki ülke arasında 10 anlaşma imzalandı. Erdoğan ve Bin Tarık'ın ortak basın toplantısı öncesinde ilgili bakan ve yetkililer anlaşmalara imza attı. İmza altına alınan anlaşmalar şöyle:

- "Ordu Yardımlaşma Kurumu ve Umman Yatırım Otoritesi Arasında Ortak Girişim Kurulması Anlaşması"

- "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile Umman Sultanlığı Ticaret, Sanayi ve Yatırım Teşvik Bakanlığı Arasında Yatırım İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı"

- "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında Tarım, Hayvancılık, Balıkçılık ve Su Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı"

- "Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Umman Sultanlığı Küçük ve Ortak Ölçekli İşletmeleri Geliştirme Otoritesi Arasında Mutabakat Zaptı"

- "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanlarında İşbirliği Anlaşması"

- "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile Umman Sultanlığı Merkez Bankası Arasında Mutabakat Zaptı"

- "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Umman Sultanlığı Hükümeti Arasında Çalışma ve İstihdam Alanlarında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı"

- "Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Umman Sultanlığı Kültür, Spor ve Gençlik Bakanlığı Arasında Kültür Alanında Mutabakat Zaptı"

- "Diplomasi Akademisi tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Diplomasi Akademisi tarafından temsil edilen Umman Sultanlığı Dışişleri Bakanlığı Arasında Diplomatik Çalışmalar ve Eğitim Alanında Mutabakat Zaptı"

- "Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Umman Sultanlığı Dışişleri Bakanlığı Arasında Siyasi İstişarelere İlişkin Mutabakat Zaptı"

                                                         ***

Çeşme'de sokak ortasında silahlı kavga: 3 kişi öldü

Çeşme'de sokakta iki grup arasında çıkan tartışma büyüdü. Gruptan bir kişi tabancayla ateş açtı. Olayda 3 kişi öldü, bir kişi de yaralandı.(https://www.gazeteduvar.com.tr/cesmede-sokak-ortasinda-silahli-kavga-3-kisi-oldu-haber-1738681)

(duvaR)

                                                                

T-24 "KÖŞEBAŞI" + "GÜNDEM" -29 Kasım 2024-

DEM’den Köy Kanunu’na muhalefet şerhi: Belediyelerin idari özerkliği ve yetkisi gasp edilecek, mülkiyet hakkı yandaş müteahhitlere aktarılacak! -Sibel Yükler-

AKP’nin hazırlayarak TBMM’ye sunduğu, Köy Kanunu'nda değişiklikler öngören kanun teklifinin Genel Kurul’daki görüşmelerinde sona geliniyor. Köy Kanunu, İmar Kanunu, Yapı Denetimi Kanunu, Çevre Ajansı Kanunu gibi birbirinden farklı kanunlarla ilgili düzenlemeler içeren kanun teklifinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na kentsel dönüşüm, mülkiyet hakkı gibi çeşitli yetkiler verilmesini öngören maddeler tartışmalara neden oldu. 24 maddelik teklifte yer alan 9. Maddedeki düzenlemeyle Bakanlığa, her tür ve ölçekteki plan, arazi düzenlemesi ve kentsel tasarım projelerini onaylama yetkisi de verilecek. Teklifteki 16. Madde ise büyükşehir belediyelerinin Belediye Kanunu’yla düzenlenen idari özerkliğini yetki gaspıyla ortadan kaldıracak olmakla eleştiriliyor. Söz konusu maddeye getirilen eleştirilerden biri de belediyelerden alınarak Bakanlığa devredilen yetkilerin, bir bakıma Cumhurbaşkanlığına devredilecek olması. Teklifteki 4. Maddeyle getirilen "imar hakkı aktarımı" de mülkiyet hakkının gaspı ve vatandaşın taşınmazlarına keyfi el koyma riski taşımasıyla eleştiriliyor. Bakanlığa verilen yetkileri eleştiren DEM Parti, “Mahalli idarelerin görevlerini fiilen devre dışı bırakarak tüm süreçleri merkezi bir otoritenin kontrolüne devretmektedir. Bakanlığa resen ruhsat verme yetkisi tanıması, yandaş müteahhitlerin çıkarlarına hizmet eden projelerin önünü açmaktadır” dedi.

DEM Parti’nin 21 maddelik muhalefet şerhi sunduğu kanun teklifi, güneş ve rüzgâr enerjileri yapı denetimin dışına çıkarılması, Cumhurbaşkanı kararıyla Çevre Ajansı’na şirket kurma yetkisi getirilmesi gibi bir dizi düzenlemeyle daha eleştirildi.

TBMM Genel Kurulu’nda bu hafta Köy Kanunu'nda değişiklikler öngören kanun teklifi görüşülüyor. Ancak tartışmalarla komisyona getirilen teklif, Genel Kurul’da da eleştirilerin hedefi oldu. İmar düzenlemeleri, yapı denetime yeni düzenlemeler, büyükşehir belediyelerindeki yetkilerin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Kentsel Dönüşüm Başkanlığı’na verilmesi gibi bir dizi düzenlemeler muhalefetin tepkisini çekti.

“Belediyelerin idari özerkliği ortadan kaldırılacak”

Henüz Genel Kurul’da oylanmayan teklifteki 16. Madde, büyükşehir belediyelerinin Belediye Kanunu’yla düzenlenen idari özerkliğini ortadan kaldıracak olmakla eleştirildi. Muhalefet grupları, yetki gaspıyla belediyelerin yetkilerini kısıtlamak olduğunu öne sürdü.

Zira Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesinde yerel yönetimlerin kentsel dönüşüm alanında yetkileri belirtilerek, “Büyükşehir belediye meclisince uygun görülmesi halinde belediyelerin eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek, kentin tarihi ve kültürel dokusunu korumak veya deprem riskine karşı tedbirler almak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabileceği ve Büyükşehir belediye ve mücavir alan sınırları içinde kentsel dönüşüm ve gelişim projesi alanı ilan edebileceği” hüküm altına alındı.

Ancak Kentsel Dönüşüm Başkanlığı'nın görev ve yetkilerini düzenleyen teklifteki 16. Maddede, "Kentsel Dönüşüm Başkanlığı; Belediye Kanunu’nun 73’üncü maddesi kapsamındaki uygulamalara ilişkin kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ilanı ile Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamındaki yenileme alanı ilanına ilişkin gerekli hazırlık işlemlerini yürütür” ifadeleri yer aldı.

“Çevre Bakanlığına verilen yetkiler de Cumhurbaşkanı’na verilmiş oluyor”

CHP Milletvekili Seyit Torun“Belediyelerin yetkileri alınıyor, Saray’a bağlanıyor. Yetki gaspı yapıyorlar. Rantiyeci anlayış da var ve bu kanun teklifi sayısız vahametle dolu. Bu ucube sistemde bakanlar Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu olduğu için Çevre Bakanlığına verilen yetkiler de Cumhurbaşkanı’na verilmiş oluyor” dedi.

“Bir sabah tapulu evinizin, bir arsayla değiştirildiğine tanıklık edebilirsiniz”

Kanun teklifinde tartışmaya açılan bir diğer madde ise tapulu evlerin "imar hakkı aktarımını” düzenleyen 4. Madde oldu. Teklifteki 4. Maddede “İmar Kanunu’nun 5 inci maddesine ‘İmar Adası’ tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki tanım eklenmiştir. ‘İmar Hakkı Aktarımı; 1/1000 ölçekli uygulama imar planının bulunduğu, arazi ve arsa düzenlemesi yapılmış ya da yapılması mümkün olmayan alanlarda, parselin tamamının ya da bir kısmının umumi ve kamu hizmet alanlarında kalması sebebiyle, parsel üzerinde özel mülkiyete konu yapılaşma hakkının verilememesi durumunda, verilemeyen emsale esas inşaat hakkının başka parsel ya da parsellere imar planı karan ile taşınması işlemidir’” düzenlemesi yer aldı.

Söz konusu maddeyi yorumlayan Anayasa hukukçusu Tolga Şirin ise kanun teklifinde söz konusu maddedeki "imar hakkı aktarımı" konulu hükmünün taşınmazlara keyfî el atmalara fazlasıyla müsait olduğunu belirterek, “Bir sabah tapulu evinizin, "imar hakkı aktarımı" ile şehrin ücra köşesindeki bir arsayla değiştirildiğine tanıklık edebilirsiniz” dedi.

DEM Parti’den muhalefet şerhi: İmar hakkı aktarımı değil, rant aktarımı!

Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi (DEM Parti) de kanun teklifine sunduğu 21 muhalefet şerhinde teklif içindeki bazı düzenlemeleri eleştirdi. DEM Parti’nin ‘imar hakkı aktarımıyla ilgili 4. Maddeye sunduğu muhalefet şerhi şu şekilde:

“Madde 4 - Aslında bunun tam adı “rant aktarımıdır”, tanım bu şekilde olsa daha doğru olurdu. İmar hakkı devri tanımına bakıldığında; 1/1000 ölçekli uygulama imar planları yapılmış ve onanmış alanlarda tamamı veya bir kısmı kamuya tahsis edilmiş alanlarda ilgili kurumların kamulaştırma yaparak plan kararlarını uygulaması gerekirken, yani plana sahip çıkıp, planlı bir kentleşmenin sağlanması gerekirken, getirilen düzenleme ile kamulaştırma yapılarak plan kararlarına sahip çıkma yerine, hak sahibi kişilere yan parsellerde emsal artışı getirilerek rant aktarımı sağlanmaktadır.

Düzenleme, aynı zamanda kamuya ait alanların bedelsiz şekilde kamu mülkiyetine geçirilmesi ve imar hakkı aktarımı adı altında arazi sahiplerinin mülkiyet haklarını kısıtlayan bir mekanizma oluşturmasıyla, mülkiyet hakkının özüne zarar verecek niteliktedir. Kamulaştırma bedellerinin ödenmeden bu alanların kamuya aktarılmaya çalışılması, anayasal güvence altındaki mülkiyet hakkını ve hukuki güvenliği zedelerken, kamu yükümlülüklerini vatandaşa yıkmaya yönelik bir yaklaşımı yansıtmaktadır.

Düzenleme, kamulaştırmasız el atma davalarının önüne geçme iddiasıyla getirilse de, vatandaşların hak kaybına uğramasına neden olacak şekilde adaletsizlik yaratmaktadır. Ayrıca, idarelerin uzun süredir planlamadaki yetersizliklerinden kaynaklanan sorunlar, mülkiyet sahiplerinin sırtına yüklenerek çözülmeye çalışılmaktadır. Bu durum, hem planlama süreçlerindeki sorumluluğun idare tarafından üstlenilmemesi hem de mülkiyet hakkının korunmasında ciddi zaafiyetler barındırmaktadır.”

“Belediyelerin idari özerkliğine ve yetki gaspına yol açabilecek”

DEM Parti’nin belediyelerin yetkilerini kısıtlayacak olmakla eleştirilen 16. Maddeye yönelik muhalefet şerhi ise şöyle:

“Madde 16 - Düzenlemenin, yerel yönetimlerin idari özerkliğine aykırı olduğu ve bu tür yetkilerin ancak kanunla düzenlenmesi gerektiği belirtilerek iptali, yerinden yönetim ilkesi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak bu karar sonrasında, Kentsel Dönüşüm Başkanlığı'nın görev alanına ilişkin kanun düzenlemesi önerisi, yerel yönetimlerin özerkliğine ve halkın iradesine müdahale anlamına gelebilecek bir içeriğe sahiptir.

Özelikle büyükşehir belediyelerinin imar ve yapılandırma konusundaki yetkilerinin önemli kısmını kısıtlama ya da tümden elinden alma riski taşıyan bir madde. Hazırlık işlemlerinin neler olduğu düzenlemede belirsiz olduğundan, yetki karmaşasına ve yetki gaspına yol açabilecek bir düzenleme. Bu düzenleme ile belediyenin yetkisini ‘hazırlık işlemleri’ adı altında bakanlığa bağlı kuruluşa kaydırma girişimleri riski mevcuttur.”

Çevre Bakanlığı’nın yetkileri artırılıyor

Kanun teklifindeki 9. Maddeki düzenlemeyle Çevre Bakanlığı'na, her tür ve ölçekteki plan, arazi düzenlemesi ve kentsel tasarım projelerini onaylama yetkisi verilmesi eleştiriliyor. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile çıkarılan kanundaki düzenleme, “mülkiyet hakkına müdahale” denilerek Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesinin ardından yeniden hayata geçirilmiş olacak.

Zira teklifteki 9. Maddede mülkiyet hakkıyla ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın görev ve yetkileri, “Cumhurbaşkanınca yetkilendirilen alanlar ile merkezi idarenin yetkisi içindeki kamu yatırımları, mülkiyeti kamuya ait arsa ve araziler üzerinde yapılacak her türlü yapı, milli güvenliğe dair tesisler, askeri yasak bölgeler, genel sığınak alanları, özel güvenlik bölgeleri, enerji ve telekomünikasyon tesislerine ilişkin etütleri, harita, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, arazi ve arsa düzenlemeleri ve değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak ve başvuru tarihinden itibaren iki ay içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılmaması halinde resen ruhsat ve yapı kullanma izni vermek” ile yeniden düzenlendi.

“Mahalli idarelerin görevlerini fiilen devre dışı bırakacak”

DEM Parti’nin muhalefet şerhinde ise şu ifadeler yer aldı:

“Madde 9 - Daha önce Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile getirilen düzenlemenin; Anayasa Mahkemesi tarafından; kişilerin maliki bulundukları arsa, arazi ve yapılar üzerindeki kullanım ve tasarruf biçimlerini kısmen veya tamamen değiştirme, yeniden düzenleme veya sona erdirme gibi mülkiyet hakkına müdahale teşkil edebilecek nitelikte olduğu ve CBK ile düzenlenemeyecek yasak alan içinde kaldığı gerekçesiyle verdiği iptal kararını yeniden hayata geçirmeyi öngörmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin daha önce mülkiyet hakkına yönelik ihlaller içerdiği gerekçesiyle iptal ettiği bir düzenlemenin, sadece hukuki biçimi değiştirilerek yeniden sunulması, hukukun üstünlüğü ilkesine ağır bir darbe niteliğindedir.

Düzenlemeyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na, her tür ve ölçekteki plan, arazi düzenlemesi ve kentsel tasarım projelerini onaylama yetkisi verilmiştir. Bu yetki, mahalli idarelerin görevlerini fiilen devre dışı bırakarak tüm süreçleri merkezi bir otoritenin kontrolüne devretmektedir. Yerel yönetimlerin, planlama ve yapı üretim süreçlerindeki rolleri tamamen görmezden gelinmekte; halkın, kentleşme ve çevre süreçlerine katılımı büyük ölçüde engellenmektedir.

“Yandaş müteahhitlerin çıkarlarına hizmet edecek”

Bakanlığa, yerel yönetimlerin yetki alanında bulunan yapı ruhsatlarını bile verme yetkisi tanınması, merkezi otoritenin tahakkümünü daha da artırmaktadır. Bu durum, rant odaklı yapılaşmaların önünü açma riskini doğurmakta; yandaş müteahhitlere akla, bilime ve mevcut imar planlarına aykırı projelerde sınırsız bir hareket alanı sağlamaktadır.

Bakanlığa resen ruhsat verme yetkisi tanıması, yandaş müteahhitlerin çıkarlarına hizmet eden projelerin önünü açmaktadır. Özellikle rant odaklı mega projeler için yapılan bu tür düzenlemeler, kamu yararı maskesi altında kentleri ve doğal alanları yağmalamayı kolaylaştırmaktadır. İmar planlarına aykırı ve çevreyi tahrip edecek projelere onay verilmesi, ekolojik dengeleri bozacak ve doğal kaynakları geri dönüşü olmayan şekilde tüketilecektir.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bir düzenlemenin, yalnızca biçimsel değişikliklerle yeniden yasalaştırılması, hukukun üstünlüğü ilkesine zarar vermektedir. Mülkiyet hakkını doğrudan etkileyen ve Anayasa’ya aykırı olduğu açıkça belirtilmiş bir düzenlemenin yeniden uygulanmaya çalışılması, hukuk devleti anlayışının içini boşaltmaktadır. Bu durum, yalnızca bireysel hak ihlalleri yaratmakla kalmaz; aynı zamanda toplumun hukuka olan güvenini de derinden sarsar. Sonuç olarak; düzenleme, demokratik yerel yönetim anlayışına, mülkiyet hakkına ve hukukun üstünlüğüne doğrudan aykırıdır. Bu durum, yalnızca mülkiyet hakkını ihlal etmekle kalmaz; aynı zamanda kentleşme, çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini baltalar. Bu düzenleme, rant odaklı talan projelerinin önünü açmak için atılmış bir adım olarak görülmektedir.”

                                                          /././

İstanbul’da trafikte yeni dönem: Eminönü ve Kadıköy’e giriş ücretli olacak

İstanbul’un artan trafik sorununu hafifletmek amacıyla Eminönü ve Kadıköy'ün belli bölgelerine araçla giriş ücretli olacak.

Sputnik'te yer alan habere göre; İstanbul’un trafik sorununa çözüm bulmak için “İstanbul Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım Planı (SKUP)” kapsamında hazırlanan uygulamalar hayata geçiriliyor. Planın bir parçası olan “Trafik Sıkışıklığı Fiyatlandırması” ile araç sahipleri, belirli bölgeler için giriş ücreti ödeyecek. İlk uygulama alanı olarak Eminönü seçildi, ardından Kadıköy pilot projeye dâhil edilecek.

2030’da trafik yoğunluğu yüzde 10 azalacak

Plan kapsamında, trafik sıkışıklığını azaltmak için birçok yenilikçi çözüm hedefleniyor:

Zirve saatlerde yoğunluğun 2030’da yüzde 10,1, 2040’ta ise yüzde 12,8 azalması öngörülüyor.

“Düşük Salım Bölgeleri (DSB)” uygulaması ile çevreye daha fazla zarar veren araçlardan ekstra ücret alınacak.

Deniz ulaşımı ve otobüs öncelikli şeritler gibi çevre dostu düzenlemeler artırılacak.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, planın Türkiye’nin ilk sürdürülebilir kentsel ulaşım planı olduğunu ve çevreci ulaşımı teşvik edecek çözümler içerdiğini belirtti.

Eminönü ve Kadıköy pilot bölgeler seçildi

Pilot uygulama olarak seçilen Eminönü, yaklaşık 6 kilometrekarelik bir alanda sisteme dâhil edilecek. Ardından, Kadıköy’ün Moda bölgesi uygulamaya katılacak. Düşük Salım Bölgeleri ile çevreye zarar veren araçlar için daha yüksek bir ücret talep edilecek, çevre dostu araçlar ise düşük tarife avantajından faydalanabilecek.

Trafik verileri: İstanbul’da kaybedilen 104 saat

TomTom Trafik Endeksi verilerine göre, İstanbul dünya genelinde trafik yoğunluğu sıralamasında 65. sırada yer aldı.

Ortalama ilerleme hızı: 23 km/s

Yıllık trafikte kaybedilen süre: 104 saat

Ortalama 10 km seyahat süresi: 20 dakika 40 saniye

Bu verilere göre, İstanbul’un yanı sıra Gaziantep ve Ankara da trafik sıkışıklığı açısından dikkat çeken şehirler arasında.

"Ücretli giriş toplu taşımayı artıracak"

İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, sistemin daha önce Londra, Stockholm ve Milan gibi şehirlerde uygulandığını ve başarılı sonuçlar verdiğini belirtti. Uygulamanın bazı şehirlerde trafik yoğunluğunu yüzde 40’a kadar azalttığını ifade eden Uyduranoğlu, toplu taşıma kullanımında ise yüzde 5-10 oranında artış yaşandığını vurguladı.

Pilot uygulama başarı sağlar mı?

Uyduranoğlu, sistemin sağlıklı bir şekilde çalışması için şu önerilerde bulundu:

"Pilot uygulamaların sonuçları şeffaf bir şekilde paylaşılmalı. Çevre dostu araçlara düşük tarife uygulanmalı. Halkın desteği için referandum gibi yöntemlerle toplumun fikri alınmalı."

İstanbul’un trafik sorununa yenilikçi yaklaşımlar

Pilot projeden alınacak sonuçlar doğrultusunda, ücretli giriş sisteminin İstanbul’un diğer bölgelerine de yayılması planlanıyor. Uzmanlar, bu tür uygulamaların hava kirliliğiyle mücadelede ve karbon salımını azaltmada etkili olacağını savunuyor.

Dünyada ücretli araç girişinin uygulandığı şehirler

Dünyanın birçok şehrinde trafik yoğunluğunu azaltmak ve çevreyi korumak amacıyla araç girişine ücret uygulanıyor. Londra, Stockholm, Milan ve Singapur, bu sistemi başarıyla uygulayan şehirlerden sadece birkaçı. İstanbul’da da Eminönü ve Kadıköy için planlanan bu uygulama merak konusu. İşte dünya çapından örnekler!

Ücretli araç girişi nedir ve neden uygulanır?

Trafik sıkışıklığını azaltmak, hava kirliliğiyle mücadele etmek ve çevre dostu ulaşımı teşvik etmek amacıyla, birçok şehirde belli bölgelere araçla giriş ücretli hale getiriliyor. Bu sistem, araç trafiğini düzenlerken toplu taşımayı teşvik etmeyi ve çevre dostu araçların kullanımını artırmayı hedefliyor.

Londra: Trafik yoğunluğuna karşı i̇lk adım

Londra, Congestion Charge (Trafik Sıkışıklığı Ücreti) adı verilen uygulamayı 2003 yılında hayata geçirdi. Şehrin en yoğun bölgelerinde belirli saatler arasında araçla giriş yapan sürücülerden günlük 15 sterlin ücret alınıyor. Bu uygulama sayesinde trafik yüzde 20 oranında azaldı ve toplu taşıma kullanımı önemli ölçüde arttı.

Stockholm: Referandumla kabul edilen uygulama

İsveç’in başkenti Stockholm, 2007 yılında trafik sıkışıklığını önlemek amacıyla ücretli giriş sistemini hayata geçirdi. Bu karar, halkın katılımıyla yapılan bir referandum sonucunda alındı. Sistem, hava kirliliğini yüzde 14, trafik yoğunluğunu ise yüzde 20 oranında azaltmayı başardı.

Milano: Çevre dostu araçlar avantajlı

İtalya’nın Milano şehri, 2012 yılında “Area C” adını verdiği sistemle şehir merkezine araçla girişleri ücretli hale getirdi. Fosil yakıtlı araçlardan 5 euro ücret alınırken, elektrikli ve hibrit araçlar ücretsiz olarak giriş yapabiliyor. Bu uygulama, karbon salımını önemli ölçüde düşürdü.

Singapur: Dünyanın i̇lk ücretli giriş uygulaması

Singapur, 1975 yılında ücretli araç giriş sistemini uygulayan ilk şehir oldu. “ERP (Electronic Road Pricing)” adı verilen sistemle, trafiğin yoğun olduğu saatlerde şehir merkezine giriş yapan araçlardan dinamik bir fiyatlandırma ile ücret alınıyor. Bu uygulama, hem trafik yoğunluğunu hem de hava kirliliğini ciddi oranda azalttı.

New York: ABD’nin i̇lk ücretli giriş sistemi

New York, 2021 yılında ABD’de araç girişini ücretli hale getiren ilk şehir oldu. Manhattan’ın belirli bölgelerinde uygulanan sistemle, sürücülerden günlük 9 ila 23 dolar arasında değişen bir ücret talep ediliyor. Bu uygulama, toplu taşımayı artırmayı ve trafik sıkışıklığını azaltmayı hedefliyor.

Hangi şehirler ücretli girişte başarılı oldu?

Londra: Trafik yüzde 20 azaldı, toplu taşıma kullanımında artış sağlandı.

Stockholm: Referandum desteğiyle uygulama başarıya ulaştı, hava kirliliği yüzde 14 azaldı.

Milano: Çevre dostu araçlara avantaj sağlayan sistem, karbon salımını düşürdü.

Singapur: Elektronik fiyatlandırma ile trafik ciddi oranda azaldı.

New York: Günlük ücretlerle Manhattan trafiği kontrol altına alındı.

                                                               ***

Kara Harp Okulu’nda yeni vaka: Öğrencilerin İzmir Marşı okuması da yasaklanmış!-Tolga Şardan-

İzmir Marşı'nın Kara Harp Okulu’nda okunması, "siyasi mesaj taşıması" gerekçesiyle, geçen yıl yasaklanmış. Yasak, öğrencilere ve sorumlu komutanlara yazılı olarak değil, sözlü olarak verilmiş!
                                     
Kara Harp Okulu (Fotoğraf: Anadolu Ajansı)

Mezuniyet törenine katılan teğmenlerin “kılıçlı yemin töreni” ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atmalarıyla ilgili idari soruşturmanın başlatıldığı Kara Harp Okulu’nda ilginç gelişmeler yaşanıyor.

Haklarında idari soruşturma başlatılarak ifadeleri alınan teğmenler hakkında hazırlanan değerlendirme raporları henüz Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) ulaşmadı.

Sürecin nasıl devam edeceği henüz belli değil.

Yeni mezun teğmenlerin avukatları ve kimi emekli askerler, yaşananlarda suç unsuru bulunmadığında ısrarlı. Buna karşın iktidar kanadı ise “şahin” yaklaşımında.

Teğmenlerin durumu iç siyasetin ana gündem başlıklarında ilk sırada neredeyse.

İzmir Marşı’na gelen yasak!

Kılıçlı yemin töreni ile tartışmaların odağındaki Kara Harp Okulu’nda geçen yıl yine dikkat çekici bir dizi olayın yaşandığı bilgisine ulaştım.

Sürecin merkezindeki gelişme; okulda eğitim gören öğrencilerin okuduğu İzmir Marşı’nın yasaklanması!

Evet, yanlış duymadınız; stadyumlarda, mitinglerde, hemen yerde binlerin, on binlerin okuduğu marşın Kara Harp Okulu’nda okunması geçen yıl yasaklanmış.

Aldığım bilgiye göre, İzmir Marşı’nın öğrenciler tarafından okunmasının yasaklanmasının gerekçesi “siyasi mesaj” taşıması.

İzmir Marşı’nın ilk bölümünü hatırlatayım;

“İzmir’in dağlarında çiçekler açar,
İzmir'in dağlarında çiçekler açar,

Altın güneş orda sırmalar saçar,
Altın güneş orda sırmalar saçar,

Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar,
Bozulmuş düşmanlar yel gibi kaçar,

Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa,
Adın yazılacak mücevher taşa,

Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa,
Adın yazılacak mücevher taşa…”

Marşın ikinci bölümüne de bakıldığında sözlerinden “siyasi mesaj” çıkarmak için epey zorlamak gerek, kanımca.

Ankara Hükümeti’ne bağlı ordunun, Kurtuluş Savaşı’ndaki kahramanlıklarını anlatmak amacıyla kaleme alınan marşın bütününe bakıldığında; bugünkü tartışmalar ışığında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” cümlesinden rahatsız olanlarda yaratacak tek problem, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa, adın yazılacak mücevher taşa…” bölümleri olsa gerek!

Arkadaşlarıyla birlikte bugün nefes aldığımız Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve yaşatmak için elinden gelen her şeyi yapan Atatürk’ün altın sarısı saçlarını betimleyen “Altın güneş orda sırmalar saçar” nakaratını da hesap etmek gerekebilir, ilave olarak!

Geri kalan bölümleri, İzmir’in düşman işgalinden kurtarılması, verilen şehitler, öksüz kalan aileleri ve vatan sevgisinden başka bir tespit yok açıkçası.

Kara Harp Okulu yönetiminin İzmir Marşı’nın okunmasından doğan rahatsızlığını ete kemiğe büründüren gelişmeleri aktarmaya devam edeyim.

Dediğim gibi, marşın okunması okul yönetimi tarafından yasaklandı. Yasak, öğrencilere ve sorumlu komutanlara yazılı olarak değil, sözlü olarak verildi!

Hem de üst düzey bir komutan tarafından. İsmini şimdilik vermeyeyim. Zira terfi ederek okuldan ayrıldı kendisi.

Peki, sözlü yasak talimatı verilince iş bitti mi? Elbette hayır, öğrenciler İzmir Marşı’nı söylemeye devam edince okul yönetimi yine adını vermeyeceğim bir takım komutanı üsteğmenin savunmasını aldı.

Doğruyu söylemek gerekirse, sürecin devamının nasıl sonuçlandığı, yani soruşturma açılıp açılmadığı ya da herhangi disiplin işlemi yapılmasına gerek olup olmadığı, yönünde şimdilik sağlıklı bir bilgiye ulaşamadım. Edindiğimde aktaracağım.

Ancak şunu belirteyim; İzmir Marşı’yla ilgili yasak halen devam ediyor.

Şimdilerde öğrenciler okul içi faaliyetlerde, Harp Okulu Marşı, Vatan Marşı ile Topçu Marşı, İstihkâm Marşı, Piyade Marşı gibi mensup oldukları askeri sınıfların marşlarını okuyorlar.

Teğmenler konusunda yaşananlar konusunda rahatsızlığını yakın çevresi ile paylaşan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e, Kara Harp Okulu’ndaki İzmir Marşı yasağını aktarmış olayım.

AKP’de gizli gündem: İstanbul Emniyet Müdürü kim olacak?

Başlığa bakarak süreci çok küçümsemeyin.

                                           İstanbul Emniyet Müdürlüğü

İstanbul’un ülkenin yaşamındaki rolünü düşündüğünüzde; İstanbul’a atanacak emniyet müdürü, hem siyaset, hem finans, hem bürokrasi, hem de – dikkate alınması kaydıyla – kamu güvenliği yani sokakların güvenliğini sağlanması konusunda çok önemli.

Yakın geçmişte özellikle önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu döneminde kentte uygulanan güvenlik politikalarının sonuçları ortada!

Kent, tamamıyla suç batağına dönüşmüş durumda. Mevcut İçişleri Bakanı, selefinin bıraktığı enkazı halen kaldırabilmiş değil. Her gün farklı suç konularında onlarca operasyon yapılıyor.

Ayrıca, ülke genelinde yapılan neredeyse tüm seri operasyonlarda, ipin ucunun İstanbul’a ulaştığını görmek mümkün.

Uzun lafın kısası; İstanbul yanarsa, ülke patlar…

Yukarıdaki tablonun oluşmasında Aktaş’ın katkısı yadsınamaz maalesef.

Halen İstanbul Emniyet Müdürü koltuğunda, yaş haddinden sona erecek kamu görevinin son haftasını yaşayan Zafer Aktaş’ın yerine getirilecek polis müdürünün kim olacağı büyük önem taşıyor.

Şimdi, İçişleri Bakanlığı, İstanbul’a yeni emniyet müdürü atayacak.

Yakın zamandaki Büyüteç’lerde aktarmıştım, İstanbul’a yapılacak atamayla birlikte bazı kentlerin emniyet müdürlerinin değişmesi de gündemde.

Yerlikaya’nın, bir önceki kararnamede göreve getirdiği emniyet müdürlerinden bazılarının mesleki performansından memnun olmadığı ve bunu farklı ortamlarda dile getirdiği Emniyet kulislerine yansımış durumda.

Bu süreçte İstanbul’a yapılacak atamayla kentin emniyet müdürünün kim olacağı konusunda siyaset ve Emniyet kulisleri iyiden iyiye hareketlendi.

Adaylar muhtelif. Ancak adaylar kadar, İstanbul’a yapılacak atamada tercih edilen polis müdürü üzerinden güç kazanmak isteyen gruplar, kişiler, yapılar mevcut doğal olarak.

Gündeme gelen isimlere bakıldığında; Önceki İçişleri Bakanı Soylu’nun döneminde Emniyet atamalarında etkin olan MHP’nin bu gücü Soylu’dan sonra kırılmış görünüyor. Yerlikaya’nın MHP’den gelen isimlere yer vermediği biliniyor. Bu nedenle MHP’nin desteğini alan polis müdürünün göreve getirilmesi zor görünüyor.

Diğer yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesi ve yakın çalışma ekibinden kimi isimlerin desteğini gören polis müdürlerinin isimleri kulislerde.

Yine şimdilerde yeniden kabinede görev alması beklenen Berat Albayrak’la dirsek temasında olanlar var.

İstanbul’a yeni atanan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in de halen görevde olan başka bir kentin emniyet müdürünün kente atanması yönünde talepte bulunduğu belirtiliyor.

Ayrıca, AKP’de gerek genel merkez gerekse kimi İstanbul milletvekillerinin kendilerine yakın başka bir emniyet müdürü için devreye girdiği ifade ediliyor.

Yanı sıra, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın da bu atamayla ilgili görüşü önemli. Bakan olarak çalışacağı İstanbul Emniyet Müdürü’nü tespit etme konusunda aceleci davranmadığını söylemek yanlış olmaz.

Dahası, mülki idare kökenli bir ismin de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne atanması fikri, güçlü bir olasılık halinde Yerlikaya’nın aklında.

İçişleri Bakanlığı’nın üst yönetimi ile Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş’ın da devreye girdiğini söylemek mümkün. Bilhassa Bakan Yardımcıları Mehmet Aktaş ve Münir Karaloğlu farklı isimler üzerinde duruyor.

Bu noktada yakın geçmişte yaşanan süreci hatırlatmakta fayda var. Dönemin İçişleri Bakanı Soylu, halen Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olan Mustafa Çalışkan’ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yeni göreve atanmasından sonra, Cumhurbaşkanlığı’na kendisine yakın üç ismi götürdü.

Her üç isim de Erdoğan nezdinde kabul görmedi. Hiç akıllarda olmayan Adana Emniyet Müdürü Zafer Aktaş, dönemin İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce’nin tavsiyesiyle İstanbul Emniyet Müdürü olarak atandı.

İstanbul’a emniyet müdürü atama kriterleri bu kadar kalsa iyi.

Daha İstanbul’da yapılanması güçlü olan İsmailağa ve Menzil cemaatlerinin görüşlerinin de önemli olduğunu söylememe sanırım gerek yok.

AKP’ye yakın iş insanlarının isim tavsiyelerini unutmamak lazım elbette.

Kulislere yansıyanlara göre, İstanbul Emniyet Müdürü adayları arasında mevcut Emniyet Genel Müdür Yardımcıları Mustafa Çalışkan ve Selami Yıldız, Bursa Emniyet Müdürü Sabit Akın Zaimoğlu, Düzce Emniyet Müdürü İbrahim Ergüder ve Tekirdağ Emniyet Müdürü Metin Turanlı’nın adı geçiyor şimdilik.

Bursa Emniyet Müdürü Zaimoğlu’nun, Soylu döneminde Emniyet İstihbarat Başkanı olduğunu ve Soylu’nun yakın çalışma ekibi içinde yer aldığını hatırlatayım. Zaimoğlu’nun ismi, daha öncesinde de Siber Suçlarla Mücadele Dairesi başkanıyken kuruma alınan siber uzmanlar sürecinde tartışıldı. Zaimoğlu’nun yakınlarını uzman olarak kuruma alımını sağladığı biliniyor.

Nihayetinde, “İstanbul’a sahip olan, Türkiye’ye sahip olur” prensibini akıllarda tutmak lazım.

Çıkacak kararnamede İstanbul’a yapılacak atama, hangi tarafın güçlü olduğunu ortaya koyacak.

                                                              /././

Erdoğan imzaladı: 2 ilin emniyet müdürü görevden alındı, 6 ilin emniyet müdürü değişti.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın atama ve görevden alma kararları Resmi Gazete'de yayımlandı. Kararla birlikte 2 emniyet müdürü görevden alındı, 6 emniyet müdürünün yeri değişti. Görevden alınan emniyet müdürlerinin arasında DEM Partili Iğdır Belediyesi tarafından "usulsüz işe alındıkları" gerekçesiyle işlerine son verilen işçilerin eylemini ziyaret edip destek açıklamasında, "Gösterilere hukuk çerçevesinde devam edin. Size karşı dışarıdan gelecek olan her türlü saldırı, emniyet güçleri tarafından bertaraf edilecektir" ifadelerini kullanan Iğdır İl Emniyet Müdürü Erden Sakarya da var. 32737 sayılı Resmi Gazete'de Erdoğan'ın imzasıyla İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nde atama ve görevden almalar yapıldı.Bingöl İl Emniyet Müdürü Şükrü Orhan ve Iğdır İl Emniyet Müdürü Erden Sakarya görevden alındı. Bingöl İl Emniyet Müdürlüğü'ne, Bilecik İl Emniyet Müdürü Beyti Kalaycı; Bilecik İl Emniyet Müdürlüğü'ne ise Hakan Yılmaz atandı. Isparta İl Emniyet Müdürlüğü'ne, Şanlıurfa İl Emniyet Müdürü Erdem Bildirici; Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne ise Ordu İl Emniyet Müdürü Atilla Aksoy atandı. Ordu İl Emniyet Müdürlüğü'ne de Ahmet Acar atanırken Iğdır İl Emniyet Müdürlüğü'ne Niyazi Turgay atandı. Devlet Denetleme Kurulu üyeliklerine de Cengiz Aydın, Semih İsa Çamurtaş ve Osman Öztürk atandı.(Ne olmuştu?) Görevden alınan Iğdır İl Emniyet Müdürü Erden Sakarya'nın DEM Partili Iğdır Belediyesi tarafından "usulsüz işe alındıkları" gerekçesiyle işlerine son verilen işçilerin eylemini ziyaret edip destek açıklaması yapması tartışma konusu olmuştu. Sakarya, "Sizden bir ricam, haklı, hukuksal durumunuzu muhafaza etmeniz. Bu şekilde gösterilere hukuk çerçevesinde devam etmeniz. Size karşı dışarıdan gelecek olan her türlü saldırı, emniyet güçleri tarafından bertaraf edilecektir. Allah’tan size sabır diliyorum. ‘Hak, hukuk, adalet’ diyorsunuz. Benim inancımda hak, hukuk, adalet en kısa zamanda tecelli edecektir.” DEM Parti Genel Başkan Yardımcısı Rüştü Tiryaki de Sakarya'ya "Emniyet Müdürü devletin, kentin emniyet müdürü değil, AKP’nin koruma müdürü mübarek" sözleriyle tepki göstermişti.

                                                                 ***

Öne Çıkan Yayın

EVRENSEL "Köşebaşı + Gündem" -5 Ağustos 2025-

Şimşek’in 'övünç' tablosu: İşsizlik yüzde 79, yoksulluk sınırı yüzde 239, dolar cinsinden faiz yüzde 174 arttı - Duygu Ayber Gülteki...