soL "Köşebaşı + Gündem" -24 Temmuz 2025-

Güvenlik kalkanı mı, gladyo kılıcı mı: Bir NATO 'mesele'si -Nagihan Çakır-

Türkiye’nin NATO’dan çıkması demek, aslında NATO’nun bu ülkeden defetmemiz ve halk olabilme yetisini kazanarak toplumsal gururumuzu bağımsız bir ülke temelinde yeniden tesis etmemiz demek.

"Bizim çocuklar başardı.”

12 Eylül 1980 sabahı, CIA Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze, kendisine Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Konseyinden gelen telefonda sarf edilen bu cümleyi dönemin Amerikan Başkanı Jimmy Cartera aktardı. Gazeteci Mehmet Ali Birand’ın Henzeyle gerçekleştirdiği röportajdan da anlaşılacağı üzere, cümlenin orijinali tam böyle miydi, muamma; ancak bir yandan 1970lerde kapitalizmin krizine karşılık sömürge ülkelerdeki bağımsızlık hareketlerine, Avrupa ülkelerinde siyasal güç kazanan komünistlerin parlamentoya girmeye başlamalarına, yükselen işçi sınıfı hareketine; öte yandan Arjantin, Şili, Yunanistan, Türkiye gibi ülkelerde bu hareketin kanlı darbelerle bastırılmasına şahitlik edilen bir zaman aralığında, müjde” hangi cümleyle verilmiş olunursa olunsun, bu tercümeyi yapmamamız için bir sebep yok. Bu “çocuklar” tam olarak kimlerin çocukları ve Türkiyenin NATOdan çıkmasına karşı üretilen, NATO güvenliğimizin teminatı. Zaten tüm üye ülkelerin veto hakkını kullanabildiği, iç demokrasiye sahip bir kurum; tehlike arz etmiyor” argümanları arasındaki ilişkiye buraya bir büyüteç tutarak bakalım.

Strateji Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi’nden, uygulaması NATO’dan

CIA Türkiye İstasyon Şefi Paul Henze, Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Konseyinin resmi üyesi olmasa da (kurum; başkan, başkan yardımcısı, dışişleri bakanı, savunma bakanı, CIA direktörü, ulusal güvenlik danışmanı vb. üyelerden oluşuyor), dönemin Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Zbigniew Brzezinskinin sağ koluydu.

ABDnin NATO içerisindeki politikalarını belirleyen merkez de bu konsey. NATOdaki ABD temsilcilerini bu konsey yönlendiriyor. NATO en yüksek sivil makamlarına çeşitli üye ülkelerden temsilciler seçse bile, en yüksek askerî makamı olan Yüksek Müttefik Kuvvetler Avrupa Komutanı (SACEUR), tarih boyu bir ABD generali olageldi ve bu general de Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Konseyinin talimatlarına göre hareket ediyor. Örneğin, Yugoslavyanın bombalanması, Afganistan’ın işgali gibi kararlar konseyin tornasından geçiyor. Yani, NATOda kararlar oybirliğiyle alınıyor olsa bile bu generalin, dolayısıyla ABDnin, hayır” dediği bir karar yürürlüğe konamıyor, evet” dediği bir kararın yürürlüğe konması sağlanıyor.

Gayri nizami örgütlenmeler

Tarih boyunca Amerikan generalleri tarafından işgal edilen, günümüzde de ABDli General Alexus Grynkewichin  temsil ettiği SACEUR makamı, NATOnun Avrupadaki daimi askerî üssü olan Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhını (SHAPE) komuta ediyor. NATOnun en yüksek askerî karar organı NATO Askerî Komitesinin kararlarını yürüten bu karargâhı, bünyesinde faaliyet gösteren Gizli Planlama Komitesi (CCP) aracılığıyla gayri nizami harp”teki rolünden biliyoruz.

SSCBnin II. Dünya Savaşı’nı Nazi Almanyası’nı yenilgiye uğratıp büyük bir saygınlık kazanarak sona erdirmesinin ardından, komünizmin Avrupada yayılma tehdidine karşı, yine Nazilere karşı gösterilen direniş pratiğinden öykünerek kurulan NATOnun içerisinde, bu tehdidi bertaraf etmek amacıyla birçok ülkede gölge örgütler yaratıldı. CIA, MI6 ve kuruldukları ülkelerin istihbarat örgütleriyle eşgüdümlü çalışan, yine CIA, MI6, SAS gibi örgütler tarafından eğitilen, stay behindgladyo gibi isimlerle bilinen bu gayri nizami yapılanmalar ortak istihbarat ağı oluşturma, istihbarat analizi, ortak operasyonlar, sabotaj, propaganda, siber saldırı, suikast, itibarsızlaştırma, askerî darbelere destek verme gibi yöntemlerle tam teşekküllü bir savaş makinesi olarak çalışıyordu.

NATO’nun gizli orduları: Yugoslavya, Polonya…

Yugoslavyanın yaklaşık yirmi yıl süren parçalanma sürecinde NATOnun dahli biliniyor. NATOnun, kendisine müdahale etme gerekçesi oluşturacak biçimde Yugoslavyadaki milliyetçi grupları silahlandırması, provokatif saldırılar gerçekleştirmesi, gladyo tipi paramiliter örgütlenmelere önayak olması sonucu Sırplarla Hırvatlar, Boşnaklar ve Arnavutlar arasında şiddetli çatışmalar yaşanmış, savaş suçları ve katliamlar işlenmiş, parçalanan Yugoslavyadan çıkan ülkeler NATO üyesi olmuş ve bu ülkelerde hızla özelleştirme adımları atılmıştı.

İlk sınavını” Yugoslavya ile veren NATOnun stay behind stratejileri sadece paramiliter örgütlenmeler ve kanlı çatışmalardan ibaret değil. Adını 1980de Polonyadaki Gdańsk Tersanesinde kurulan bağımsız sendika Solidarnośćtan (Dayanışma) alan Solidarność Hareketine baskı makineleri, iletişim cihazları, finansal destek sağladı; CIAyle birlikte QRHELPFUL kod adlı gizli operasyon aracılığıyla, aralarında George Orwell, Aleksandr SoljenitsinHannah Arendt gibi antikomünist yazarlara ait kitapların bulunduğu 10 milyondan fazla kitap, gazete ve video kaseti kaçak yollarla Polonyaya getirerek Solidarność’u ayakta tuttu; bu hareketi SSCBye karşı bir demokrasi hareketi” biçiminde propaganda ederek Polonyadaki rejimin yıkılmasında ve Polonyada özelleştirmelerin yolunun açılmasında rol aldı.

Yeni cephe: Anlatı savaşları

Bu gölge örgütlenmelerin foyası ortaya çıktıkça ve SSCB çözüldükten sonra NATO, stay behind stratejilerini çeşitlendirdi ve farklı isimler altında yürüttü.

NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı Yenilik Merkezi tarafından, başka katılımcılarla birlikte 2021de düzenlenen Bilişsel Savaş: Bilişsel Üstünlüğün Geleceği” başlıklı sempozyumda bilişsel alan hava, kara, deniz, uzay ve siber alanların yanında altıncı muharip alan olarak tanımlanıyor. Toplumları veya rejimleri silahsız şekilde zayıflatmak, karar verme süreçlerini bozmak ve bilişsel üstünlük kazanmak amacıyla nöroloji, teknoloji kullanım stratejileri, medya yönetimi, kamuoyu algısı, psikolojik operasyonlar ve sosyal medya araçları gibi başlıklara odaklanılıyor.

3-2-1 kayıt: Rusya-Ukrayna Savaşı

2022 şubatında Rusyanın Ukrayna topraklarını işgal etmesiyle başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı sırasında sosyal medya ve haber kaynaklarında gündeme gelen yeşil perdeyle çekilmiş videolar, kurgulanmış savaş sahneler, dublörler, dramatizasyon teknikleri, CGI ile sonradan eklenen patlama efektleri bu yeni cepheye dair en yakın örneklerden. Ukrayna hükümeti, savaş başladıktan sonra aralarında PR NetworkPublicisWPPEdelman gibi şirketlerin bulunduğu çeşitli PR ajanslarıyla anlaşmalar yapmıştı.

Kamuoyunun Ukraynaya desteğini sürdürmesi için duygusal etki uyandıran prodüksiyonlara imza atan bu şirketlerin dışında bir kurumun ismi göze çarpıyor: NATO kurumu olmasa da, NATOya akredite edilen NATO Stratejik İletişim Mükemmeliyet Merkezi (StratCom). Ukraynadaki çatışma görüntülerinin kurgulanmış olduğuna dair iddiaların Rusya menşeli olduğunu kanıtlamak için devreye giren bu kurumun, yukarıdaki sempozyum raporu düşünüldüğünde, dezenformasyonla mücadele kisvesiyle bir toplumsal mühendislik çalışması yürütmediğini düşünmek için bir sebep yok.

Nazi mirasından neo-Nazi vekillere: Ukrayna örneği

II. Dünya Savaşı’nın ardından Nazi Waffen SS subaylarından devşirilerek yeni paramiliter ordular kurulmuş ve bu ordular NATOnun stay behind stratejisine eklemlenmişti. 2014te Rusyanın Kırım’ı ilhakıyla başlayan ve 2022de Rusyanın Ukraynayı işgaliyle başka bir aşamaya geçen Rusya-Ukrayna Savaşı’nda da benzer bir örüntüyü görmek mümkün.

ABD ve NATO üyesi ülkeler, Rusya 2014te Kırım’ı henüz ilhak etmişken, Ukraynaya ilerideki daha büyük bir savaşın hazırlığı niteliğinde silah ve askeri uzman takviyesi yapmaya başlamıştı. ABD Avrupa Özel Operasyon Kuvvetleri Komutanlığı ve NATO tarafından ortak geliştirilen stratejik Direniş Yürütme Konsepti doktrini kapsamında yapılan bu destek, aşırı milliyetçi, hatta siyah kamuflaj elbiseleri, Nazi dövmeleri ve miğferlerindeki gamalı haçlarıyla açıkça neo-Nazi ideolojiye sahip unsurdan müteşekkil bir yapı olan neo-Nazi Azov Taburuna, Ukrayna Özel Operasyon Kuvvetlerine bağlı gizli bir birim olan Rukh Oporu ve Ulusal Direniş Merkezineydi. Bu yapılar sabotaj, psikolojik harekât, istihbarat eylemleri gerçekleştirerek, işgal altındaki bölgelerde savaşarak ve emperyalist güçlerin Rusya ile daha doğrudan bir savaşa girmesinin bir aracı biçiminde işlev görerek NATOnun sınırlarını Rusyaya doğru genişletme stratejisinin aracı oldu.

Yardım kuruluşu kisvesi altında paramiliter örgüt: Beyaz Miğferler

Zihinlerimizde tam teşekküllü ordu imgesi canlansa da, paramiliter örgütlerden konuşurken 2014 yılında Suriye İç Savaşı sırasında kurulan gönüllü yardım kuruluşu” Beyaz Miğferlerden de bahsetmek gerekiyor. 2014 yılında Suriyedeki iç savaş sırasında kurulan ve insani yardım kisvesi altında radikal İslamcı örgütleri destekleyen, kimyasal saldırı provokasyonları tertipleyen örgütün kurucusu, MI6 Subayı James Le Mesurier.

2019 yılında İstanbulda kaldığı evinin yakınlarında ölü bulunan Le Mesurierin Beyaz Miğferlerinin 800 çalışanı, 2018de Suriyenin Batı emperyalizmi destekli İslamcı çetelerin elinden geri almak için saldırı düzenlediği Suriyenin güneyinden İsrail, ABD ve diğer büyük NATO güçlerinin desteğiyle tahliye edilmişti. Kimyasal saldırı mizanseni yaratıp ardından olay yerine gelerek doğruluğu şüpheli kanıtlar”ı Batı medyasına servis eden ve bunu kamuyonu etkilemek amacıyla yüksek prodüksiyonlu propaganda videoları çekerek yapan kuruluş, hakkında çekilen propaganda niteliğindeki meşhur Netflix belgeseline de bakılırsa, doğrudan kurumsal bir NATO bağlantısı bulunmasa dahi NATOnun StratComunun amacıyla ve çalışma sistematiğiyle benzerlik gösteriyor. Ancak bununla sınırlı değil.

Aynı senaryo bu sefer Ukrayna’da

Beyaz Miğferlerle Suriyede karşılaşmış olabiliriz ama etkinliği burayla sınırlı değil. Kuruluş, daha sonra Ukraynada da karşımıza çıktı. Ukraynalılar için ilkyardım ve savaş suçlarını kaydetme” konusunda eğitici videolar hazırladığı haberleriyle tekrar gündem olan emperyalizmin kullanışlı aparatı Beyaz Miğferlerin Ukraynayla sadece bu içerikten ibaret bir dayanışma sergilemediğini, Ukraynada sahte sivil ölümleri kurgulayarak hazırlanan propagandif videolarla emperyalizmin müdahalesini gerekçelendirecek zemini yaratmayı hedeflediğini biliyoruz.

2018de Suriyenin başkenti Şam’ın doğusunda bulunan Gutada kimyasal silah kullanıldığını iddia ederek ABD, İngiltere ve Fransanın bölgeye füze saldırısı gerçekleştirmesine zemin yaratan kuruluş, savaşın başlarında Rusya karşısında ağır kayıplar veren ve uluslararası desteği arkasında hissetmek zorunda olan Ukraynada da imdada koşmuş, Rusya Silahlı Kuvvetlerinin Mariupolde neo-Nazi Azov Taburuna karşı NATOnun müdahale gerekçesi olarak kırmızı çizgi” şeklinde tarif ettiği kimyasal silah kullandığına dair bir hikâye uydurmuştu.

Beyaz Miğferler yeniden Suriye’de, Türkiye bağlantıları…

Beyaz Miğferler, kısa bir Ukrayna arasından sonra yeni film stüdyosunu Suriyedeki Sednaya Hapishanesine kurdu. Geçtiğimiz yıl, arkasına tüm bir emperyalist sistemin desteğini alan cihatçı çete HTŞ eliyle başlatılan saldırı sonucunda yaklaşık iki hafta gibi bir sürede Esad hükümeti devrilmiş. Başkent Şam yakınlarında bulunan askeri Sednaya Hapishanesi, soL sayfalarında da ifade edildiği gibi, Beyaz Miğferler tarafından bu işgalin propaganda filminin çekildiği bir platoya dönüştürülmüş; kâh çekilen videolarda Vietnamdaki Savaş Kalıntıları Müzesinden görüntüler kullanılmış kâh yapay zekâ aracılığıyla yeraltı hücresinde kalan bir mahkûmun özgürlüğüne kavuştuğu videolar hazırlanmıştı. Kurum, HTŞ’nin geçiş hükümeti kabinesinin Acil Durum ve Afet Yönetimi Bakanlığı’nda da yöneticisi Rayid Salih ile kendine yer buldu.

Ortadoğunun emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yeniden paylaşılması için atılan adımlarda pay sahibi Türkiyeye dönelim. Beyaz Miğferlerin kurgu videolarının ardından uluslararası kamuoyuna yapılan gerçekleri ortaya çıkarma çağrısına AFAD da icabet etmiş, Sednayadaki arama kurtarma çalışmaları”na katılmıştı. Kuruluş, ayrıca, AKUTun da yardımıyla kurslar düzenliyor, bizzat AKUTtan ders alıyor, Türk Kızılay’ına kendilerine sağladıkları lojistik destek sebebiyle teşekkür ediyor, orman yangınlarındaki yardımları nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğandan teşekkür alıyor, AFADla mesaisinin bir örneğini yukarıda vermiştik…

Türkiye’de gladyo: Özel Harp Diaresi, Cemaat, SADAT, TÜGVA…

Türkiye, NATOnun stay behind örgütlenmelerine ve araçlarına 1950lerde kurulan Seferberlik Tetkik Kurulundan, sonra Özel Harp Dairesinden ve onun sivil kolu olarak faaliyet gösteren kontrgerilladan, 1977 Kanlı 1 Mayıs’ından, 6-7 Eylül Pogromundan, çeşitli siyasetçi ve aydın suikastlerinden aşina. Bu isimler artık kullanılmıyor ancak adı ve yapısı değiştilen örgütlenme, faaliyetlerine devam ediyor.

Türkiyede de, yukarıda andığımız Azov Taburu gibi örgütlerin benzeri olmasa da onlarla ideolojik ya da işlevsel paralellikler taşıyan yapılardan biri, özel askerî danışmanlık şirketi Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. yani SADAT. NATOnun Türkiyedeki gayrinizami harp stratejileriyle, Özel Harp Dairesi geleneğiyle ve gladyo sonrası paramiliter kadrolaşma mantığıyla örtüşen bir devamlılık gösteren ve bünyesinde NATO karargâhlarında görev yapmış subaylar bulunduran şirketin kurucusu emekli General Adnan Tanrıverdi, Özel Harp Dairesi başkanlığı da yaptı. Libya, Suriye, Azerbaycan gibi ülkelerde operasyonlar düzenleyen, Suriyedeki cihatçı çetelere silah, eğitim ve lojistik destek sağladığı iddialarıyla gündeme gelen SADAT, devlet politikalarının bir parçası olarak hizmet veriyor.

Bir diğeri ise 2021 yılında kamu kurumlarında, özellikle askerî okul, emniyet, adliye ve kaymakamlık gibi alanlarda kadrolaşma girişiminde bulunduğuna dair belgelerin sızdığı Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA). Hakkında 2017de Dışişleri Bakanlığı’nın Acil” koduyla Belçikanın Ankara Büyükelçiliğine yolladığı ve dönemin TÜGVA Başkanı İsmail Emanet ile Başkan Yardımcısı Seçkin Koç’un, Tayyip Erdoğanla birlikte NATO Zirvesine katılacak resmi heyette yer alabilmeleri için büyükelçilikten vize yardımı talep ettiği bir belgenin de sızdığı kuruluş, MİT ile koordineli istihbarat faaliyeti yürütüyor, Türkiyenin bazı bölgelerinde emniyet güçlerinin bilgisi ve koruması altında gençlere yönelik cihatçı kampları andıran askerî eğitim programları düzenliyor.

NATOyla doğrudan bir bağlantıya dair bilgi bulmanın tarihin insafına kaldığı bu örgütler, ideolojik angajmanları ve işleyiş biçimleri açısından NATOnun paramiliter yapılanmalarını andırıyor. Ayrıca, NATOnun Sovyetler Birliğine karşı Yeşil Kuşak stratejisinin Türkiye karşılığı olarak Erzurumdaki Komünizmle Mücadele Derneğinin kuruluşunda yer alan Fethullah Gülenin Cemaat Hareketi”nden 2016da boşalan yeri de hem iç politika hem dış politikada dolduruyor.

Ya NATO ya bağımsız Türkiye, ya ABD askeri ya egemenlik haklarımız

2024 NATO Zirvesi Sonuç Bildirgesinin vurgularından biri, Çin ve Rusya arasında derinleşen ortaklık ve bu ortaklığın NATO ülkeleri için teşkil ettiği tehditti. Geçtiğimiz ay Laheyde düzenlenen zirve de müttefikler arasındaki ilişkinin sıkılaşması gerekliliğinin altını çiziyor. Bir sonraki zirve, Temmuz 2026da Türkiyede düzenlenecek.

Bizzat ABDnin ve NATOnun beslediği Cemaat eliyle 15 Temmuz 2016da düzenlenen darbe girişiminin ardından Cemaatle bağlantılı olan askerler NATO ülkelerine kaçmış, bu ülkeler askerleri iade etmeyi reddetmişti. 15 Temmuz gecesi İncirlik Üssü’nden havalanan tanker uçakları darbecilere yakıt temin etmiş, NATO ülkeleri darbeye ilişkin geç açıklamada bulunmuştu. Ukraynanın vaziyeti malum: NATO üyesi olabilmek için Rusyayla savaşa girme bedelini ödemesi gereken Ukraynanın Devlet Başkanı Zelenskiy, gittiği her ülkeden borç isteyen, kamuoyu önünde aşağılanan bir figüre dönüştü Yine Cemaat ve Ukrayna örneklerinde görüyoruz ki, ülkelerin NATOnun paramiliter yapıları üzerinde ne kadar kontrolü olduğu, bu yapıların devletle ne kadar iç içe geçmiş oldukları muamma. Yani bu yapıların, istedikleri kadar yerli ve milli” görünsünler, namlularını ülkemizin emekçilerine çevirmeyeceğinin garantisi yok. Dolayısıyla, Türkiyenin NATOdan çıkması demek, aslında NATOnun bu ülkeden defetmemiz ve halk olabilme yetisini kazanarak toplumsal gururumuzu bağımsız bir ülke temelinde yeniden tesis etmemiz demek.

                                                          /././

Tayland-Kamboçya sınırında çatışma: Tayland F-16'larla hava saldırısı düzenledi

Tayland-Kamboçya sınırı bölgesinde bu sabah çıkan çatışmalarda en az 11 sivil yaşamını yitirdi. Her iki ülke de birbirini çatışmayı başlatmakla suçladı. Tayland F-16'larla askeri hedefleri vurduğunu, Kamboçya saldırılarda bir tapınağa giden yolun bombalandığını duyurdu. Çin'den diyalog çağrısı geldi.

Tayland ile Kamboçya arasındaki tartışmalı sınırda çıkan çatışmada, ilk belirlemelere göre, Tayland tarafında 11 sivil hayatını kaybetti. Kamboçya tarafından henüz ölü ya da yaralılara dair bir açıklama yapılmadı. Çin taraflara diyalog çağrısı yaparak gerilimin düşürülmesi için tarafsızlık ilkesi çerçevesinde yapıcı rol oynayacağını açıkladı.

Tayland-Kamboçya sınır hattındaki Khmer tapınağı yakınlarında sabahın erken saatlerinde çatışma çıktı.

İki ülkeden yapılan açıklamalarda ilk ateşi karşı tarafın açtığı öne sürüldü.

İlk ateşi Kamboçya askerlerinin açtığını belirten Tayland Kraliyet Ordusu, saldırılarda, ülkenin Sisaket eyaletinde 6, Surin eyaletinde 2, Ubon Ratchathani eyaletinde 1 kişinin hayatını kaybettiğini, 14 kişinin yaralandığını açıkladı.

Tayland
Tayland, Sisaket sınır eyaletinde bir akaryakıt istasyonuna, Kamboçya tarafından saldırı düzenlediğini bildirdi. Tayland devlet televizyonunun haberine göre en az 5 kişinin hayatını kaybettiği saldırı sonrasında, Ban Phue’de bulunan benzin istasyonundan dumanlar yükseldi. (AA)

Tayland Savunma Bakanlığı Sözcüsü Surasant Kongsiri, çatışmanın en az 6 farklı sınır noktasında sürdüğünü bildirdi.

Bangkok yönetimi, Kamboçya'yı Phanom Dong Rak Hastanesi de dahil, sivil bölgelere saldırmakla suçlarken, sınır hattındaki köylerden 30 ila 40 bin civarı kişinin güvenli bölgelere tahliye edildiğini duyurdu. Tayland Sağlık Bakanlığı ise son yaptığı açıklamada ölen sivillerin sayısının 11'e yükseldiğini açıkladı.

Tayland F-16’larla Kamboçya’ya ait askeri karargahları hedef aldığını duyurdu

Tayland, 6 "F-16" ile sınır hattındaki bazı Kamboçya askeri karargahlarını hedef aldığını ifade ederken, Tayland'ın Phnom Penh Büyükelçiliği de vatandaşlarına Kamboçya'yı terk etmeleri çağrısı yaptı.

Bangkok Post'un aktardığına göre, dün Ubon Ratchathani eyaletinin tartışmalı bir bölgesinde meydana gelen bir kara mayını patlamasında beş Tayland askeri yaralanmış ve askerlerden biri bacağını kaybetmişti. Olayın ardından sınır bölgesindeki gerilim tırmandı.

Kamboçya, Tayland'ı suçladı: Tapınağa giden yolu bombaladılar

Öte yandan, Kamboçya Savunma Bakanlığı, ilk ateşi Tayland birliklerinin açtığını ve Kamboçyalı askerlerin buna meşru müdafaa kapsamında karşılık verdiğini açıkladı.

Bakanlık, Tayland'ın, Preah Vihear tapınağına giden yola savaş uçaklarıyla bomba attığını bildirdi.

Kamboçya Başbakanı Hun Manet de Tayland'ı, Ta Muen Thom ve Ta Krabey tapınaklarına saldırmakla suçladı.

Hun Manet, "Kamboçya her zaman barışçıl çözümlerden yana olmuştur. Ancak bu durumda silahlı saldırıya silahlı karşılık vermekten başka seçeneğimiz kalmamıştır" ifadelerini kullandı.

Kamboçya’dan BM'ye ‘acil toplantı’ çağrısı

Hun Manet
Kamboçya Başbakanı Hun Manet

Hun Manet, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı Pakistan'ın Daimi Temsilcisi Asım İftikhar Ahmed'e gönderdiği mektupta "acil toplantı" talebinde bulundu.

Hun Manet, mektubunda, "Bölgede barış ve istikrarı ciddi şekilde tehdit eden Tayland'ın son dönemdeki son derece ağır saldırılarını göz önünde bulundurarak, Tayland'ın saldırganlığını durdurmak için Güvenlik Konseyi'ni acil bir toplantıya çağırmanızı içtenlikle rica ediyorum” ifadesini kullandı

Kamboçya tarafından ölü veya yaralı sayısına ilişkin bilgi verilmedi.

Tayland sınırı kapattı

Reuters’ın aktardığına göre Tayland Kamboçya sınırını kapattı.

Öte yandan Tayland'ın Kamboçya büyükelçisini geri çağırma, Tayland'daki Kamboçya büyükelçisini sınır dışı etme ve Kamboçya ile diplomatik ilişkilerini düşürme kararına yanıt olarak Kamboçya hükümeti de karşı önlemler açıkladı.

Kamboçya hükümeti Tayland ile diplomatik ilişkilerini en düşük seviye olan maslahatgüzar seviyesine indirmeye karar verdi. Kamboçya ayrıca Tayland'daki büyükelçiliğindeki temel personel hariç tüm diplomat ve personeli geri çağırdığını duyurdu.

Çin'den taraflara diyalog çağrısı, vatandaşlarına seyahat uyarısı

Çin, taraflara sorunu diyalog ve istişare yoluyla çözme çağrısında bulundu.

Global Times gazetesinin haberine göre, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Guo Ciakun, başkent Pekin'deki günlük basın toplantısında, Tayland ile Kamboçya arasındaki tartışmalı sınırda çıkan çatışmaya ilişkin açıklamalarda bulundu.

Guo, çatışmadan derin endişe duyduklarını belirterek tarafların, sorunu diyalog ve istişare yoluyla çözmesini umduklarını ifade etti.

Tayland ve Kamboçya'nın Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliğinin (ASEAN) önemli üyeleri olduğunu söyleyen Guo, dostane komşuluk ilişkileri kurmanın ve uyuşmazlıkları uygun şekillerde çözmenin her iki ülkenin de faydasına olduğunu vurguladı.

Guo, Çin'in, taraflar arasında gerilimin düşürülmesi için tarafsızlık ilkesi çerçevesinde yapıcı rol oynayacağını ifade etti.

Öte yandan Çin'in Kamboçya Büyükelçiliği, ülkedeki özellikle çatışma bölgelerine yakın olan Çin vatandaşlarına, yerel güvenlik durumunu yakından izlemeleri, dikkatli olmaları konusunda uyarıda bulundu. Büyükelçilik tarafından yapılan açıklamada Çin vatandaşlarının Kamboçya-Tayland sınır bölgelerine seyahat etmekten kaçınmaları gerektiği belirtildi.

Tayland ile Kamboçya arasındaki sınır gerilimi

Güneydoğu Asya bölgesinde yer alan ve 817 kilometrelik sınır telleriyle ayrılan Tayland ile Kamboçya, uzun süredir toprak anlaşmazlığı yaşıyor.

Tayland ile Kamboçya arasındaki sınır anlaşmasının ihlal edilmesi üzerine 28 Mayıs'ta bölgede çatışma yaşanmış, çatışmada bir Kamboçya askeri ölmüştü. Kısa süreli çatışma sonrası iki ülkenin ordusu, sorunun barışçıl yolla çözüme kavuşturulması konusunda anlaşmaya varmıştı.

Tayland, Kamboçya sınırındaki tüm kontrol noktalarının Bangkok yönetimi tarafından kontrol edileceğini duyurmuştu.

Kamboçya Başbakanı Hun Manet ise ülkesinin Tayland ile sınır sorunlarının çözümü için Uluslararası Adalet Divanına (UAD) başvurduklarını bildirmişti.

                                                     ***

İsrail'in silah tedarikçilerini protestoya tutuklama: 'Katil İsrail, işbirlikçi Erdoğan' demek suç sayıldı

İsrail’e silah tedarik eden şirketleri ifşa etmek için eylem yapan Filistin Eylem Komitesi üyelerinden biri tutuklandı. Bir kişi ev hapsi cezası aldı, 9 kişiye ise adli kontrol tedbiri uygulandı. Tutuklamanın gerekçesi "Katil İsrail, işbirlikçi Erdoğan" sloganı.

17’nci Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı (IDEF 2025) İstanbul Fuar Merkezi'nde Milli Savunma Bakanlığı ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı destekleriyle başladı. 

27 Temmuz'a kadar sürecek fuarda İsrail'e silah ve mühimmat satan çok sayıda şirket de yer alırken, fuar ilk gün Filistin Eylem Komitesi tarafından Yenibosna metro çıkışında, "Soykırım ordusunu besleyen şirketleri kovun" çağrısıyla protesto edilmişti.

Fuarı protesto eden ve fuar alanına yürümek isteyen Filistin Eylem Komitesi polis barikatıyla karşı karşıya kalmış, eylemde atılan sloganlar "yasadışı" olduğu gerekçesiyle engellenmek istenmişti. Protestocular basın açıklaması okuyarak eylemi sonlandırdı.

Komitenin açıklamasında, “Filistinlilerin kanını taşıyan silah ve teknolojiler bu fuarda sergilenecek. On binlerce insanı katleden, hastane ve okulları yerle bir eden bu silahlar ‘daha güvenli bir dünya’ vaadiyle pazarlanıyor. Bu çelişki kabul edilemez” denildi. İktidara "İsrail’e karşı derhal askeri ambargo uygulama çağrısı" yapıldı.

Ancak protestoya katılan 16 kişi önceki gece evlerinden gözaltına alındı ve Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. "Cumhurbaşkanına hakaret"ten sorgulanan protestocular kolluk ifadesinin ardından mevcutlu olarak adliyeye götürüldü.

'Katil İsrail, işbirlikçi Erdoğan' sloganı suç sayıldı

Karar gazetesinden Feyza Nur Çalıkoğlu'na avukatların verdiği bilgiye göre, gözaltına alınan eylemciler "Katil İsrail, işbirlikçi Erdoğan" sloganı nedeniyle “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla sorgulandı. 

Kolluk ifadelerinin ardından bir gece mevcutlu olarak Bakırköy Adliyesi'nde tutulan eylemciler dün mahkemeye sevk edildi.

Mahkeme sonucunda 12 kişiden 9’u yurtdışı çıkış yasağı ve haftada iki gün imza şartıyla adli kontrolle serbest bırakıldı, 1 kişi tutuklandı, 1 kişi ev hapsi cezası aldı.

Tutuklanan kişinin eylem esnasında elinde megafon bulunduğu, slogan atanlardan biri olduğu öğrenildi.

'Asıl suç bu şirketlerle işbirliği yapmak'

Eylemcilerden biri dün gözaltına alındıktan sonra tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilirken adliye çıkışında basına açıklama yaptı. Eylem sırasında kendilerine herhangi bir uyarıda bulunulmadığını, yalnızca barışçıl bir şekilde basın açıklaması okuduklarını ve buna rağmen darp edilerek gözaltına alındıklarını ifade etti. 

Amaçlarının İsrail’e silah tedarik eden şirketleri ifşa etmek olduğunu belirten eylemci, asıl suçun bu şirketlerle işbirliği yapmak olduğunu, ancak kendilerine suçlu muamelesi yapıldığını söyledi. Açıklamasını, “Hiçbir arkadaşımızı geride bırakmadan mücadelemize devam edeceğiz” sözleriyle sonlandırdı.

İktidarın ikiyüzlü İsrail politikası: Savaş suçlusu şirketler İstanbul'a geldi, Erdoğan Gazze'yi hatırladı
***

SÖZCÜ "Gündem-24 Temmuz 2025"


Eskişehir'de alevlerin arasında kalan 10 orman işçisi yaşamını yitirdi

Eskişehir'de iki gündür devam eden orman yangınında 5'i AKUT mensubu, 5'i orman işçisi 10 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. 14 işçinin de yaralandığı olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Bu arada Sakarya'da üç gün sonra döndürülen orman yangını yeniden alevlendi. Buradan Bilecik'e sıçrayan yangın da rüzgarın etkisiyle yeniden büyüdü. Karabük Safranbolu'daki orman yangını nedeniyle de bir mahalle tedbir amaçlı tahliye edildi.(https://www.dailymotion.com/video/x9ngc5a)

En sıcak günlerini yaşayan yurtta ciğerlerimiz yanmaya devam ediyor; Sakarya, Bilecik, Eskişehir ve Karabük'ten peş peşe kötü haberler geldi...Sakarya'nın Geyve ilçesinde başlayan ve üç gün sonra söndürülen yangın yeniden alevlendi. Akyazı'da çıkan ve söndürülen yangınla ilgili 1 kişi tutuklandı. Sakarya'dan Bilecik'e sıçrayan ve bugün büyük oranda kontrol altına alındığı açıklanan yangın ise rüzgarın etkisiyle yeniden büyüdü. Karabük'ün Safranbolu ilçesine bağlı Çavuşlar köyü yakınlarındaki ormanlık alanda yangın çıktı. Yangın nedeniyle Köprübaşı Mahallesi tedbir amacıyla tahliye edildi. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ankara’daki Yangın Yönetim Merkezi’nde açıklamalarda bulundu. Bakan Yumaklı, "Eskişehir’de başlayan yangında 19 orman çalışanı, 5 AKUT mensubu toplam 24 kişi yangının içerisinde kaldı. Yaralılardan 14’ü tedavi altına alınırken, 5 orman çalışanı ve 5 AKUT çalışanı hayatını kaybetti" ifadelerini kullandı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise Eskişehir'de yaşanan acı olayla ilgili soruşturma başlatıldığını bildirdi. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu ise yedi yaralının tedavisinin devam ettiğini; 6'sının durumunun iyi, 1'inin de yoğun bakımda olduğunu açıkladı. İşte Türkiye'de 23 Temmuz Çarşamba günü çıkan orman yangınları...

Sakarya - Geyve ilçesine bağlı Karaçam ile Nuruosmaniye mahalleleri arasında bulunan Balaban mevkisindeki ormanlık alanda henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. İhbar üzerine bölgeye Orman Bölge Müdürlüğü, itfaiye, sivil arama kurtarma dernekleri ile ilçe belediyelerinden ekipler sevk edildi. Dik ve eğimli arazide alevlerle mücadelenin zorluğu nedeniyle bölgeye yangın söndürme uçakları ve helikopterler de yönlendirildi.

YOL TEK TARAFLI ULAŞIMA AÇILDI, 1 MAHALLE TAHLİYE EDİLDİ: Yangın nedeniyle kapatılan D-650 kara yolu Adapazarı yönünde ulaşıma açıldı, Bilecik istikametinde trafik akışının kontrollü şekilde sağlandığı bildirildi. Bu arada Nuruosmaniye Mahallesi, tedbir amaçlı boşaltıldı. Mahalle sakinlerinden Birol Yıldırım, evlerde kimsenin olmadığını söyledi. Yangının yayıldığını ve söndürme çalışmalarının sürdüğünü belirten Yıldırım, müdahale eden ekiplere teşekkürlerini iletti. 

AKYAZI'DAKİ YANGINLA İLGİLİ BİR TUTUKLAMA: Akyazı ilçesinde ormanlık alanda çıkan yangın ekiplerin müdahalesiyle kontrol altına alındı. Sakarya Valiliği tarafından yapılan açıklamaya göre, Boztepe Mahallesi Çatalkaya mevkisindeki ormanlık alanda gece saatlerinde çıkan ve ekiplerin çalışması soncu kontrol altına alınan yangınla ilgili soruşturma başlatıldı. Olayla bağlantılı olduğu tespit edilen 1 şüpheli gözaltına alındı. İşlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüpheli, çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı. Bilecik Sakarya'da ormanlık alanda çıkarak daha sonra Bilecik tarafına sıçrayan ve bugün büyük oranda kontrol altına alındığı açıklanan yangın, rüzgarın etkisiyle yeniden büyüdü. Bilecik'in Osmaneli ilçesinde dört köyün boşaltılmasına neden olan; büyük oranda kontrol altına alındığı açıklanan, rüzgarın etkisiyle tekrar büyüyen yangının tamamen söndürülmesi için havadan ve karadan çalışmalar devam ediyor. 

KARA YOLU ÇİFT TARAFLI TRAFİĞE KAPATILDI: Zaman zaman rüzgarın da etkisiyle ortaya çıkan alevler ve duman nedeniyle Mekece-Bilecik-Bozüyük kara yolu, çift taraflı trafiğe kapatıldı. Özellikle Vezirhan beldesi yakınlarındaki Paşalar mevkisinde yoğunlaşan alevler nedeniyle Medetli köyü tahliye ediliyor. ​​​​​​​Geniş alanda etkili olan yangın nedeniyle daha önce Bilecik tarafındaki Kızılöz, Büyükyenice, Kazancı ve Borcak köyleri boşaltılmıştı. 

Bilecik: Sakarya'da ormanlık alanda çıkarak daha sonra Bilecik tarafına sıçrayan ve bugün büyük oranda kontrol altına alındığı açıklanan yangın, rüzgarın etkisiyle yeniden büyüdü. Bilecik'in Osmaneli ilçesinde dört köyün boşaltılmasına neden olan; büyük oranda kontrol altına alındığı açıklanan, rüzgarın etkisiyle tekrar büyüyen yangının tamamen söndürülmesi için havadan ve karadan çalışmalar devam ediyor.

Karabük: Safranbolu ilçesi Çavuşlar köyü yakınlarındaki ormanlık alanda henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. İhbar üzerine bölgeye Orman İşletme Müdürlüğü, İl Özel İdaresi ve itfaiyeye bağlı ekipler sevk edildi. Rüzgarın etkisiyle büyüyen yangın nedeniyle bölgede yoğun duman oluştu.Öte yandan Köprübaşı Mahallesi tedbir amacıyla tahliye edildi. Ekiplerin yangını söndürme çalışmaları havadan ve karadan devam ediyor. 

Eskişehir: Seyitgazi ilçesinde çıkan orman yangınına müdahale 2’nci günde de sürerken, ekiplerin yoğun çabaları ile alevlerin Afyonkarahisar'a ilerlemesi durduruldu. Seyitgazi ilçesi Büyükyayla ile Fethiye mahalleri arasında dün orman yangını çıktı. İhbar üzerine bölgeye ekipler sevk edildi.  Ekipler alevlere havadan ve karadan müdahale etti. Havanın kararmasıyla söndürme helikopterleriyle müdahale durdu.

RÜZGAR YANGINI AFYONKARAHİSAR'A YÖNLENDİRDİ: Rüzgarın etkisiyle komşu il Afyonkarahisar'a doğru yönelen alevlerin ilerlemesini engellemek için sabaha ekipler büyük mücadele verdi. Ekiplerin çabasıyla alevlerin Afyonkarahisar'a ilerlemesi bir süreliğine durduruldu. 

'HABER ALAMADIĞIMIZ ARKADAŞLARIMIZ VAR' : Söndürme çalışmalarına katılarak destek veren Arama Kurtarma Derneği’nin (AKUT) Yönetim Kurulu Başkanı Barış Altan Doğan, Seyitgazi ilçesindeki yangında, tepe noktalarda söndürme çalışmasında yer alan bazı arkadaşlarından haber alamadıklarını söyledi.  Doğan, "Ekibimizin içinden bazı arkadaşlarımız orman alanında kaldılar, onlara ulaşmaya çalışıyoruz. Şu anda ormanlık alanda, yangının bulunduğu kısımda zaten telsiz ve cep telefonu haberleşmesi mümkün değil. Şu anda haber alamadığımız arkadaşlarımız var. Onlarla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere, başta bakanlıklar nezdinde de çalışmalar başlatıldı" dedi. 

10 ORMAN İŞÇİSİ ŞEHİT OLDU:  Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ankara’daki Yangın Yönetim Merkezi’nde açıklamalarda bulundu. Bakan Yumaklı, "Eskişehir Seyitgazi'de başlayıp Afyonkarahisar sınırlarına geçen yangınla alakalı arkadaşlarımızdan 19 orman çalışanı, 5 AKUT mensubu toplam 24 kişi aniden değişen rüzgarın, alevlerin onlara çevrilmesiyle birlikte maalesef yangının içerisinde kaldılar. Yaralılardan 14'ü tedavi altında. 5 orman çalışanı kardeşim ve 5 AKUT mensubu kardeşimi kaybettik. Hayatını kaybeden bütün kardeşlerime, ailelerine, sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Yaralı kardeşlerime acil şifalar diliyorum" ifadelerini kullandı. 

OLAYLA İLGİLİ SORUŞTURMA BAŞLATILDIAdalet Bakanı Yılmaz Tunç, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını ve cumhuriyet savcıları görevlendirildiğini kaydetti. Tunç şunları söyledi: "Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinde başlayıp Afyonkarahisar’ın İhsaniye ilçesine sıçrayan orman yangınına müdahale ederken şehit olan 5 orman işçimizin ve 5 arama kurtarma görevlimizin derin üzüntüsünü yaşıyoruz.  Bizleri büyük bir acıya sevkeden bu elim yangın olayı ile ilgili olarak Eskişehir ve Afyon Cumhuriyet Başsavcılıklarınca derhal soruşturma başlatılarak Cumhuriyet savcılarımız görevlendirilmiştir.  Şehitlerimizin Afyon Devlet Hastanesine nakilleri gerçekleştirilmekte olup, kimlik tespitleri ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.  Soruşturma çok yönlü ve titizlikle sürdürülmektedir.  Büyük bir fedakârlıkla alevlere müdahale ederken şehadete yürüyen kahramanlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yangında yaralanan işçilerimize acil şifalar temenni ediyorum."

Afyonkarahisar Eskişehir’in Seyitgazi ilçesindeki orman yangını, rüzgarın da etkisiyle tedbir amacıyla boşaltılan Afyonkarahisar’ın İhsaniye ilçesine bağlı Sarıcaova köyü yakınlarındaki ağaçlara sıçradı. Kısa sürede insan boyunu aşan alevlerin görüldüğü köyde, yangına 5 helikopterin yanı sıra çok sayıda arazöz ve itfaiye ekibi müdahale etti.Yangında büyüyen alevlerin yayılması yaklaşık 1 saat süren çalışmaların ardından engellendi. Güvenlik nedeniyle tahliye edilen Sarıcaova köyünde ekiplerin havadan ve karadan müdahalesi ile soğutma çalışmaları sürdürülüyor.

                                                       ***

Kızılay Başkanı’nın diğer oğlu uyuşturucu zanlısı -Ali Macit-

Muğla Fethiye’de Sözcü’nün gündeme getirdiği eski AKP’li Kızılay Şube Başkanı Burhanettin Tuna’nın oğlu Emrullah Tuna insan kaçaklığından suçüstü yakalandı.

Dün sabah Burhanettin Tuna’nın diğer oğlu Enes Tuna da uyuşturucu ve ruhsatsız silah suçundan gözaltına alındı.Haberin geniş yankı uyandırmasının ardından AKP Muğla Teşkilatı açıklama yayınlayarak, 2014 yılında Fethiye İlçe Başkanı olmak için yarışa giren Burhanettin Tuna’nın AKP ile ilişkisi olmadığı belirtildi. Tuna haberlerin duyulmasının ardından, Kızılay Şube Başkanlığı’ndan istifa etti.

                                                    ***

Cumhuriyet karşıtı şov -Cem Yıldırım-

Minicik öğrenciler, yaz okulu adı altında tarikat ve vakıflara teslim edildi, Eğitim Sen sert tepki verdi: Pedagojik cinayet işleniyor, çocuklarımız tarikatlara potansiyel mürit yapılıyor.

AKP iktidarında okullar tarikat ve cemaatlere teslim edildi. Bu konudaki son örnek de İzmir’de yaşandı. Kemalpaşa Merkez Cumhuriyet İlkokulu’nda Anadolu Gençlik Vakfı tarafından açılan yaz okulunda öğrencilere hep bir ağızdan Türkçe ve Arapça yemin ettirildi ve tekbir getirildi.Yeminde “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir ve benim şeriklerim yoktur ve ben size emrettim ve ben Müslümanlardanım. Tekbir… Allahu Ekber…” ifadeleri kullanıldı. “Okullar fiilen tarikat ve cemaat işgali altında” diyen Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay SÖZCÜ’ye konuştu:
‘MÜDÜRÜN HABERİ YOK’ - İzmir’deki ilkokulda yaşanan büyük bir skandaldır. Anadolu Gençlik Vakfı devlet okulunda Kur’an kursu açıyor.- Dersleri de eğitimle ilgisi olmayan, ilahiyat öğrencisi veriyor. Çocuklara, Arapça yemin okutuluyor, laiklik çiğneniyor ve pedagojik cinayet işleniyor. - Bu faaliyetler müdür okulda yokken yapılmış ve tepkiler üzerine ortaya çıktı. Okullar, tarikat ve cemaat yapılarına karşı savunmasız duruma geldi. - Eğitimle ilgisi olmayan kişiler okullara giriyor. Çocuklarımız, tarikatların potansiyel müridi ve iktidarın siyasi devşirmesi yapılmak isteniyor. 
‘GELECEK TEHLİKEDE’ - Ortaya çıkanların yanı sıra örtbas edilen vakalar da var. TÜGVA’dan İlim Yayma Cemiyeti’ne, iktidarın gençlik kollarından tarikatlara kadar birçok yapı devlet okullarında dilediğini yapıyor. - Bu karanlık zihniyet, Cumhuriyet’in geleceğini karartıyor. 

KENDİLERİ SOSYAL MEDYADA PAYLAŞTI  Anadolu Gençlik Vakfı’nın devlet okulunda açtığı Kur’an kursunda çocuklara dersi ilahiyat fakültesi öğrencisi veriyor. Üniversite öğrencisi, okulun bahçesinde çocukların yemin ettiği görüntüleri videoya çekip sosyal medya hesabından paylaştı. Okulları tarikatlara teslim eden Milli Eğitim Bakanlığı’ndan konu ile ilgili bir açıklama da yapılmadı.
                                                ***

Ali Erbaş, bu kez Mısır seferine çıktı -Deniz Ayhan-

Ayak bastığı ülke sayısı 43’e ulaşan Erbaş bu kez de kalabalık bir heyetle Mısır’a gitti, masraflar devletten.

Sekiz yıllık görev süresi boyunca neredeyse gezmediği ülke kalmayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, şimdi de kalabalık bir heyetle Mısır seferine çıktı. Göreve geldiğinden bu yana 42 ülkeye 120 ayrı ziyaret yapan Erbaş, Mısır ile birlikte 43. ülkeye de gitmiş oldu. Bu yılın ilk 6 ayı içinde fuar ve hac organizasyonu için üç kez Suudi Arabistan’a giden Erbaş, daha sonra da Avusturya, Fransa, Arnavutluk ve Bosna Hersek’i ziyaret etti. Erbaş’a, Mısır’da Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Salih Mutlu Şen de eşlik etti.

(HARCIRAH DA VERİLİYOR) Geziye Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan kalabalık bir heyet de katıldı. Erbaş’ın yanı sıra Başkan Yardımcısı Selim Argun, Strateji Başkanı Mustafa Irmaklı, Mısır Din Hizmetleri Müşaviri İdris Bozkurt, Teftiş Kurulu Başkanı Hasan Güçlü, Daire Başkanı Cebrail Küllü, Başkanlık Basın Danışmanı Burak Orhan ile fotoğrafçı ve 2 koruma polisi de ziyarette yer aldı. Gezinin uçak bileti, konaklama gibi tüm harcamaları devlet bütçesinden ödendi. Heyet üyelerine dolar üzerinden günlük harcırah da veriliyor.

(Sekiz yılda devri âlem) ALİ Erbaş’ın Diyanet İşleri Başkanı olarak 8 yıllık görev süresinde gittiği ülkelerin bir bölümü şöyle: Almanya, ABD, Arnavutluk, Avustralya, Azerbaycan, Bangladeş, Belçika, Belarus, BAE, Bosna Hersek, Bulgaristan, Cibuti, Danimarka, Fransa, Gana, Hırvatistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İran, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Karadağ, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Kosova, Kıbrıs, Makedonya, Mısır, Norveç, Özbekistan, Pakistan, Rusya, Sırbistan, S. Arabistan, Ürdün, Vatikan, Yeni Zelanda, Yunanistan.

                                                    ***
Kredi kartı olan herkesi ilgilendiriyor: O paralar iade edilecek
Kredi kartı kullanan herkesi ilgilendiren önemli bir gelişme yaşandı. Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) vatandaşlara uyarıda bulunarak, o paraların iadesinin mümkün olduğunu açıkladı. İşte bütün ayrıntılar... 

Kredi kartı ile ödeme yapan tüketicilerden “komisyon” adı altında ek ücret talep eden işletmeler hakkında Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) vatandaşları uyararak, kesilen tutarların iadesinin mümkün olduğunu vurguladı.

TÜKONFED Başkan Vekili İbrahim Güllü, bazı işletmelerin kredi kartı ile ödeme alan müşterilere ekstra ücret yansıttığını belirtti. Bu uygulamanın, hem 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’na hem de Vergi Usul Kanunu’na aykırı olduğunu ifade etti. Güllü, “İşletmelerin, kart kullanımından kaynaklanan maliyetleri fiyatlara yansıtması haksız kazanç anlamına gelir. Bu durum, ticari ahlaka da aykırıdır” dedi. 

"KREDİ KARTI KULLANIMINDAN EK ÜCRET TALEP EDİLEMEZ": Sputnik'te yer alan habere göre, 5464 sayılı kanunun 17. maddesine göre, üye iş yerlerinin kredi kartı ile yapılan ödemelerde müşteriden komisyon veya benzeri bir ödeme talep etmesi açıkça yasak. Güllü, “Bu hükme aykırı hareket eden iş yerlerinin sözleşmeleri feshedilir ve bir yıl süreyle yeni sözleşme yapmaları engellenir” dedi. 

KESİLEN KOMİSYON İADESİ MÜMKÜN: Tüketiciler, kartla ödeme sırasında alınan bu tür bedellerin iadesini talep edebiliyor. Güllü, hak arama sürecini şöyle açıkladı: Tüketiciler, ödeme yaptıklarına dair belge ve fişlerle birlikte tüketici hakem heyetine e-Devlet üzerinden ya da doğrudan başvuru yapabilir. Bu başvuru ile komisyon adı altında alınan ücretin, ticari faiziyle birlikte iadesi talep edilebilir. Ayrıca BDDK, Ticaret Bakanlığı ve Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu’na da şikâyette bulunulabilir.  Güllü, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 77. maddesi kapsamında 863 bin 500 TL’ye kadar idari para cezası uygulanabileceğini belirtti.
 
BANKALARA DA DÜZENLEME TALEBİ TÜKONFED: Sadece işletmeleri değil bankaları da uyardı. Güllü, bankaların iş yerlerinden aldığı komisyon oranlarının yüksekliğinin kayıt dışılığı teşvik ettiğini söyledi. “Komisyon oranları yüzde 4’lere kadar çıkıyor. Bu yükü taşıyamayan işletmeler, maliyeti tüketiciye yansıtıyor. Kamu otoritesinin bu komisyonları en fazla yüzde 1 seviyesine çekmesi gerekiyor” dedi.
                                            ***

Yerli kağıt yanıyor bakanlık izliyor -Erdoğan Süzer-

Yayın sektörü satamadığı hurda kağıtları sebebiyle zarar ederken, firmalar hurda kağıt ithal ediyor. Uyulmayan ithalat sınırı, halkın haber alma hakkını da tehdit ediyor.

Sansür ve çeşitli cezalarla boğuşan basın-yayın sektörü, hem ithal kağıtla yükselen maliyetin, hem de çöken geri dönüşüm sisteminin altında eziliyor. Dövizle kağıt almak zorunda kalan gazete ve dergiler, maliyetlerinin bir bölümünü hurda kağıt satarak karşılamaya çalışıyor. Ancak fabrikaların yüzde 50’lik ithalat sınırını yok sayması, yayıncıların ellerindeki kağıdı da yok pahasına satmalarına neden oldu. Sık sık yerli ve milli vurgusu yapan iktidarın Ticaret Bakanlığı bu sınırın yok sayılmasına sessiz kalırken, yayıncılık sektörü maliyet yönetiminde zora düşüyor. Yoğun ithalat nedeniyle gazete ve dergilerin üzerinde zam baskısı oluştuğu, bunun da halkın haber alma hakkına ek maliyet getireceği belirtildi.

ZAM BASKISI OLUŞUYOR: Sektör temsilcileri “Hurda kağıt ithalatıyla hem döviz dışarı çıkıyor hem de halk bilgiye ve habere erişimden mahrum kalıyor” uyarısında bulundular. Günlük, haftalık ya da aylık periyotlarla basılan ancak satılmayarak bayilerden dönen gazete, dergi ve kitaplar, geri dönüşüm yoluyla ikinci bir gelir kaynağı olarak sektöre hayat veriyor. Ancak ithal hurda kağıdın piyasaya yoğun bir şekilde girmesiyle, yayıncılar ellerindeki kağıdı değerinin altında satmak zorunda kalıyor. Bu da  sınırlı olan gelirlerini daha da düşürüyor. Artan baskı ve lojistik giderleriyle birlikte zararı büyüyen sektörde yeni zam baskısı oluşuyor. Anayasal hak olan haber alma özgürlüğünün de ekonomik yollarla kısıtlanması anlamına geliyor.

YERLİ DEPODA  İTHAL PİYASADA: Yayıncıların elindeki hurda kağıt depolarda çürürken, hurda kağıt ithalatı rekor kırıyor. Türkiye’ye sadece 2024 yılında 1.5 milyon ton hurda kağıt ithal edildi. Bu rakam, 2025’in ilk 5 ayında 778 bin tonu buldu. Oysa yerli yayınevlerinin depoları geri dönüşümlük kağıtla dolu bulunuyor. Ancak bu kağıdı alacak fabrika sayısı hem az hem de düşük kapasiteyle çalışıyor. Bazı geri dönüşüm fabrikaları üretimde artık gazete kağıdını hammadde olarak kullanmıyor.  

SEKA kapatıldı, düzen bozuldu: Yerli kağıt fabrikası SEKA’nın kapatılmasıyla Türkiye ithal kağıda muhtaç hale geldi.  Halkın bilgi ve habere erişiminin lüks haline dönüştürülmesi kaygı yaratıyor.

                                                             *** 

SÖZCÜ



 

 



Öne Çıkan Yayın

“Baltacı ve Katerina efsanesi” yazıları üzerine bir özür ve etik tartışma -Faruk Bildirici /T24-

Mehmet Ali Çiçekdağ, Metin Gülbay ve Vikipedi’den alıntılar yapmış ama hiç kaynak göstermemiş. Gülbay ise Vikipedi’den alıntı yaptığı bölüml...