15 Temmuz 2013 Pazartesi

Gençler Güçlerinin Farkına Vardı-Erol Manisalı

- Sistemle kavga mı ediyorlar, ona baş mı kaldırdılar? Hiç sanmıyorum; kavgasız, gürültüsüz, sistemin içinde başka yolların bulunduğunun farkına vardılar. Sanki (bir toplumsal içgüdü yarattılar) pek farkında olmadıkları bireysel üstünlüklerinin ürettiği toplumsal bir içgüdü oluştu. Benim çok sevdiğim dışsallıklardan (externalities) doğan bir ek değer gibi... Akıl, yetenek, duygu ve insanlık olarak yaşadıkları toplumun (ve dünyanın) üzerinde olduklarını fark ediyorlardı. Efsanedeki Samson’un, saçları uzayınca gücünü keşfetmesi gibi bir şey.
- Siyasetçi, bürokrat, iş çevresi benzeri insanların yerleştirdikleri statüko ya da sistemden çok farklı özellikleri, üstünlükleri, yetenekleri vardı. Kullanma fırsatları olmamıştı; bu güçlerinin farkında olmadan, ufak tepkilerle uygulamaya başladılar.
- Bilgili, akıllı, dürüst, ahlaklı, samimi ve iyi niyetliydiler. Bunların hepsi birleşince statükonun ya da sistemin elinde olmayan dev bir güç doğuyordu. Fark buradaydı. Statükodan, yalanlardan sistemin olumsuzluklarından bunalmış büyük çoğunluğun gençlere sempati göstermesi ve destek vermesi çok doğaldı. Analar, babalar, köylüler, işçiler, aydınlar, “entelektüeller” de etkilendiler. En fazla da sanat çevreleri. Çünkü gençlerde zarafet, incelik, güzellik ortaya çıkıyordu.
- İnsanı okşayan fikirler, içtenlikle söylenmiş sözler.
- El ele tutuşan melekler gibi gençlerin kızlı erkekli Türk, Kürt, Yahudi, Alman, Fransız demeden bütünleşmeleri,
- Demokrasi çağrıları yapmaları, özgürlük türküleri söylemeleri,
- Kısaca topluma, sokaktaki insana insanlığı, yakınlaşmayı, sevgiyi, özgürleşmeyi anımsatmaları; yeni gençliğin gücü bundan kaynaklanıyordu; toplumda herkesin özlemini çektiği şeyleri parklara, meydanlara taşıdılar. Toplum “kendi içindeki güzellikleri” bu gençler sayesinde yaşamaya başladı. Bu ne büyük bir nimetti, güçtü?
- Analar, babalar ve herkes, gençlerden Türkiye’nin ve dünyanın nasıl mutlu yaşanabilir bir yer olabileceğini öğreniyordu; insanların yüzleri gülmeye başladı.
- Ve toplumdaki çirkinlikler daha açık görülebiliyordu artık; gençler anaları, babaları dahil toplumun gözünü açmışlardı. Kızlarına oğullarına “gece sokağa çıkma” diyen analar, babalar artık evlatları ile birlikte parklara gidip halay çekiyorlar, türkü söylüyorlar, fikir alışverişinde bulunuyorlardı. İşte gençler bunu başardılar. İnsanlara yaşama sevincini aşıladılar.
İyi, kötü ve çirkin
Bu mutluluk sevinci ve yeni yaşam felsefesinin karşısına çıkarılan şeyler, gençlerin haklılığının kanıtları oldular; zırhlı araçlar, biber gazları, öldürücü su topları, palalı saldırganlar, hatta namlusundan kurşun fırlayan silahlar, gençlerin mutluluk tablosunu ortadan kaldırmaya çalışan çirkinlikler olarak gözler önüne serildi.
Ülkede sağcısı, solcusu, Türk’ü, Kürt’ü, Ermenisi herkes buna karşı çıktı. Avrupa ve Amerika ayağa kalktı. Dünya, bizim gençlerin insani, demokratik, özgürlükçü, sanatsal çıkışına (ve felsefesine) büyük destek verdi.
Akıl, bilim, teknik, ahlak, insanlık, demokrasi alanlarında “biz de elimizdeki kartları masaya sürüyoruz” demek cesaretini gösteren gençler vardı artık.
Gençler kendi varlıklarını ve üstünlüklerini keşfediyorlardı. Ama esas zorluk şimdi başlıyor;
- Bu güçlerini “statüko içindeki etkin bir oyuncu olarak mı sürdürecekler”?
- Yoksa statükoyu değiştirmek için mi kullanacaklar?
Bugüne kadar verdikleri mesajlar ikinci olasılığa daha yakın olduklarını gösteriyor.
Erol Manisalı.

15 Temmuz 2013 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder