Yüz binlerce genci her akşam Taksim Parkı’nda görmek nasıl bir duygu?..
Unutmuştuk bir yeni gençlik yetiştiğini? Eski gençler yaşlandılar, kapıyı pencereyi iyice kapattılar. Ya Tayyip oldular ya da devrimci diyecektim ama bu konuda kuşkuluyum. Şu anda tüm ülkede bir dikta baskısı altında yaşıyoruz, yaşatılıyoruz. Daha da bu ezik durumunda yaşatılmak isteniyoruz.
Tayyip Bey’i tanıtacak değilim. Herkes biliyor. Kimliğini kendisi de saklamıyor. On bir yıldır yönetiminin başında olduğu Türkiye’yi bambaşka bir yöne sürüklemek istiyor. Yardımcıları da çok. Bunlar ta Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana gizli açık olumsuz çalışmalarını yürütenler. Kolay zaferlere alışmışlar. Gençlik denen bir gücü de yanlarına almak, özgürlük, devrim, insanlık diye bir değer bırakmamak...
Yeni seçimler bir yıl sonra yapılacak. Yine aynı partiler sırada. En güçlüsü AKP ile CHP, biraz da MHP, İP, BDP... Nerede peki Taksim’leri, Kadıköy’leri taşıran yüz binler? Onlar hangi partilere oy verecekler? Verecekler mi, seçtiler mi yeni bir iktidara getirmek istediklerini?
Olup bitenlere bakarsanız ilerici güç, yeni bir güçle başkaldırmış, diyeceksiniz. Bir isyan var. Özellikle gerçekten genç olanlarda.. Hangi gençler bunlar? Bizim eski gençliğimiz sözlüklerde kaldı, bir de söylevlerde. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün konuşmalarında...
Şimdi çocukluktan ilk gençlik yıllarına yürüyen bir güç var. Tayyip’lere meydan okuyan, gittikçe de daha çok okuyacak yepyeni bir gençlik kuşağı. Yobaz kafaların yolundan gitmek istemeyen, düşüncesiyle Batı’yı, uygarlığı çağdaşlığı yaygınlaştıran bir gençlik...
Günlerdir gecelerdir TV ekranlarında izliyorum. Herkes bir direniş havasında, kadını, erkeği yaşlısı ile... Bugüne kadar politikayla hiç ilgisi olmamış ev kadınları bile meydanlarda. Sopaya, gaza karşı direnç, gericiliğe karşı ilericilik savaşımı veriyor. Yetmişlik seksenlik yaşlı gençler birden dirilmiş, canlanmış. Bayrağı kapmış, özgürlük, Cumhuriyet, Atatürk diye diye...
Bir yol ayrımındayız. Bir yol ileriye, aydınlığa, gerçek özgürlüğe götürecek, öteki de içinden çıkılamaz bir bataklığa...
Unutmuştuk bir yeni gençlik yetiştiğini? Eski gençler yaşlandılar, kapıyı pencereyi iyice kapattılar. Ya Tayyip oldular ya da devrimci diyecektim ama bu konuda kuşkuluyum. Şu anda tüm ülkede bir dikta baskısı altında yaşıyoruz, yaşatılıyoruz. Daha da bu ezik durumunda yaşatılmak isteniyoruz.
Tayyip Bey’i tanıtacak değilim. Herkes biliyor. Kimliğini kendisi de saklamıyor. On bir yıldır yönetiminin başında olduğu Türkiye’yi bambaşka bir yöne sürüklemek istiyor. Yardımcıları da çok. Bunlar ta Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana gizli açık olumsuz çalışmalarını yürütenler. Kolay zaferlere alışmışlar. Gençlik denen bir gücü de yanlarına almak, özgürlük, devrim, insanlık diye bir değer bırakmamak...
Yeni seçimler bir yıl sonra yapılacak. Yine aynı partiler sırada. En güçlüsü AKP ile CHP, biraz da MHP, İP, BDP... Nerede peki Taksim’leri, Kadıköy’leri taşıran yüz binler? Onlar hangi partilere oy verecekler? Verecekler mi, seçtiler mi yeni bir iktidara getirmek istediklerini?
Olup bitenlere bakarsanız ilerici güç, yeni bir güçle başkaldırmış, diyeceksiniz. Bir isyan var. Özellikle gerçekten genç olanlarda.. Hangi gençler bunlar? Bizim eski gençliğimiz sözlüklerde kaldı, bir de söylevlerde. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün konuşmalarında...
Şimdi çocukluktan ilk gençlik yıllarına yürüyen bir güç var. Tayyip’lere meydan okuyan, gittikçe de daha çok okuyacak yepyeni bir gençlik kuşağı. Yobaz kafaların yolundan gitmek istemeyen, düşüncesiyle Batı’yı, uygarlığı çağdaşlığı yaygınlaştıran bir gençlik...
Günlerdir gecelerdir TV ekranlarında izliyorum. Herkes bir direniş havasında, kadını, erkeği yaşlısı ile... Bugüne kadar politikayla hiç ilgisi olmamış ev kadınları bile meydanlarda. Sopaya, gaza karşı direnç, gericiliğe karşı ilericilik savaşımı veriyor. Yetmişlik seksenlik yaşlı gençler birden dirilmiş, canlanmış. Bayrağı kapmış, özgürlük, Cumhuriyet, Atatürk diye diye...
Bir yol ayrımındayız. Bir yol ileriye, aydınlığa, gerçek özgürlüğe götürecek, öteki de içinden çıkılamaz bir bataklığa...
Oktay Akbal.
16 Temmuz 2013 - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder