Yatağımın ayakucundaki pencereden odaya dolan güneş gözümü kamaştırırken, Alman Hastanesi Nöroloji Kliniği’nin güler yüzlü şefi Uz. Dr.Melahat Değirmenci Eser dedi ki; “Dün sizi yoğun bakımdan buraya, Hastanenin en güzel, Boğaziçi manzaralı odasına aldık.”
“Sağ olun” dedim o güven veren gözlere bakarak ve ekledim; “Biliyor musunuz, bu manzaranın bozulmaması için ben bir ömür verdim.”
O an en az çeyrek yüzyıl geçiyordu gözümün önünden, neler neler... Örneğin 80’lerin sonu 90’ların başıydı galiba, şu medya denen şımarık gazetelerden biri fotoğrafımı sürmanşetine koyarak 8 sütuna “İşte Boğaziçi’ni mahveden adam!” manşetini atmış; altına da 2 satır… Önce adım ve manşetin nedeni: “Çivi çaktırmam dedi, kaçak yapılaşmayı azdırdı!..”
Meğer bizim, yani görev yaptığım koruma kurulunun sit kararlarını deldirmeme “kararlığımız”dan ötürü Boğaz’da kaçak yapı sayısı bilmem kaçtan, bilmem kaça çıkmış; rakamlar Büyükşehir Belediyesi Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nden alınmışmış!..
“Sağ olun” dedim o güven veren gözlere bakarak ve ekledim; “Biliyor musunuz, bu manzaranın bozulmaması için ben bir ömür verdim.”
O an en az çeyrek yüzyıl geçiyordu gözümün önünden, neler neler... Örneğin 80’lerin sonu 90’ların başıydı galiba, şu medya denen şımarık gazetelerden biri fotoğrafımı sürmanşetine koyarak 8 sütuna “İşte Boğaziçi’ni mahveden adam!” manşetini atmış; altına da 2 satır… Önce adım ve manşetin nedeni: “Çivi çaktırmam dedi, kaçak yapılaşmayı azdırdı!..”
Meğer bizim, yani görev yaptığım koruma kurulunun sit kararlarını deldirmeme “kararlığımız”dan ötürü Boğaz’da kaçak yapı sayısı bilmem kaçtan, bilmem kaça çıkmış; rakamlar Büyükşehir Belediyesi Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nden alınmışmış!..
Halka zulüm(!) etmişiz
Bir başka görüntü geliyor sisler içinden; yine o yıllarda yaşadığım evin sokağına (belli ki bana hitaben) asılan bez afiş: “SİT KARARLARI HALKA ZULÜMDÜR, ZALİMLER HESAP VERECEK.”
İmzasız afişin fotoğrafını çekip suç duyurusunda bulunmuştuk da muhtar bile haberim yok demişti... Aylar sonra emniyete davet ettiler ve kibar bir sohbet ortamında dediler ki; “Biz önlem aldık ama siz de yardım edin; dikkatli olun, çocuklar dahil her gün farklı yollar kulanın.”
Şimdi Alman Hastanesi’nin, işte o kıyılara baktığı için çok “güzel” denilen manzarasına baksam mı iyi, bakmasam mı?
Çünkü bütün bu anılar bile yorgun ve yaralı beynimi hırpalamaya yetiyor.
Beynimin daha çok zarar görmemesi için günlerdir ve belki daha kaç gün inanılmaz bir özveri, şefkat ve tam bir insanlık örneğiyle ellerinden gelen ve gelmeyen her şeyi yapan Nöroloji Kliniği doktorları ve sağlık personeli için acaba ne söylesem yeterli olabilir?
Türkçem, bu can dostların güzelliklerini, hastanenin adeta sevgi disipliniyle yoğrulmuş insani ve üstün başarılı meslek sevdasını anlatmaya yetmiyor.
Dr. Melahat Hanım’la mükemmel bir uyum içinde çalışan Dr. Bülent Neymen’e, fizyoterapistler Gizem Galioğlu ile Ferhat Yanç’a, her bakımdan mesleklerinde uzman hemşireler Yasemin Kul Sakızcı ve Seda Abal Öner ile yoğun bakımın emektarları Oğuz Çavuşoğlu, Kezban Aydınve Önder Sevimli’ye, dahiliyenin uzman kadrosu Özgür Korucu, Nihan Yavuz, Nazan Gökçü ve Rabia Ayhan’a ve elbette ki tam bir hastabakıcı olan Konya Akşehirli Nuri Bey’e, beni ve beynimi hırpalayan hastalıkla baş başa kalmaktan kurtardıkları için teşekkür ötesi minnetlerimi Cumhuriyet Okurlarıyla paylaşmanın ötesinde ne yapabilirim?..
Hele beni bu güzel insanlara emanet eden, kas hastalıklarında duayen tabip hocamız Prof. Dr. Coşkun Özdemir ile öğrencisi ve sevgili doktorum Emel Gökmen’e de sevgiyle sarılmaktan başka...
Tabii ki hastanenin manzarasını korumaya devam etme sözünü de vererek…
İmzasız afişin fotoğrafını çekip suç duyurusunda bulunmuştuk da muhtar bile haberim yok demişti... Aylar sonra emniyete davet ettiler ve kibar bir sohbet ortamında dediler ki; “Biz önlem aldık ama siz de yardım edin; dikkatli olun, çocuklar dahil her gün farklı yollar kulanın.”
Şimdi Alman Hastanesi’nin, işte o kıyılara baktığı için çok “güzel” denilen manzarasına baksam mı iyi, bakmasam mı?
Çünkü bütün bu anılar bile yorgun ve yaralı beynimi hırpalamaya yetiyor.
Beynimin daha çok zarar görmemesi için günlerdir ve belki daha kaç gün inanılmaz bir özveri, şefkat ve tam bir insanlık örneğiyle ellerinden gelen ve gelmeyen her şeyi yapan Nöroloji Kliniği doktorları ve sağlık personeli için acaba ne söylesem yeterli olabilir?
Türkçem, bu can dostların güzelliklerini, hastanenin adeta sevgi disipliniyle yoğrulmuş insani ve üstün başarılı meslek sevdasını anlatmaya yetmiyor.
Dr. Melahat Hanım’la mükemmel bir uyum içinde çalışan Dr. Bülent Neymen’e, fizyoterapistler Gizem Galioğlu ile Ferhat Yanç’a, her bakımdan mesleklerinde uzman hemşireler Yasemin Kul Sakızcı ve Seda Abal Öner ile yoğun bakımın emektarları Oğuz Çavuşoğlu, Kezban Aydınve Önder Sevimli’ye, dahiliyenin uzman kadrosu Özgür Korucu, Nihan Yavuz, Nazan Gökçü ve Rabia Ayhan’a ve elbette ki tam bir hastabakıcı olan Konya Akşehirli Nuri Bey’e, beni ve beynimi hırpalayan hastalıkla baş başa kalmaktan kurtardıkları için teşekkür ötesi minnetlerimi Cumhuriyet Okurlarıyla paylaşmanın ötesinde ne yapabilirim?..
Hele beni bu güzel insanlara emanet eden, kas hastalıklarında duayen tabip hocamız Prof. Dr. Coşkun Özdemir ile öğrencisi ve sevgili doktorum Emel Gökmen’e de sevgiyle sarılmaktan başka...
Tabii ki hastanenin manzarasını korumaya devam etme sözünü de vererek…
OKTAY EKİNCİ
13 Ekim 2013 - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder