20 Ekim 2013 Pazar

Nutuk Bilinciyle 90. Yıla... - Mustafa Balbay.

Nutuk, 15-20 Ekim 1927’de, 6 gün boyunca CHP’nin 2. Kurultayı’nda Atatürktarafından okundu.
86. yılındayız.
Kitap olarak da yayımlanan şekliyle Nutuk şöyle başlıyor:
“1919 yılı Mayısı’nın 19. günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüm:”
Atatürk bu başlangıç öncesi bir açış konuşması yapıyor, ilk cümlesi şu oluyor:
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin büyük kongresini açıyorum...”
Devamında ilk kongrenin Sivas’ta gerçekleştiğini vurgulayıp ikincisinin yapılmakta olduğunun altını çiziyor.
Böylece tüm Anadolu’yu ve Rumeli’yi kapsayan Sivas Kongresi’nin aynı zamanda CHP’nin ilk kongresi olduğu Atatürk tarafından tarihe de geçirilmiş oluyor.
***
Atatürk 36 saat 33 dakika süren bu tarihsel metni hazırlamak için 1927 yılının tüm yazını ayırdı.
30 Haziran-30 Eylül arasında İstanbul’a çekildi ve üç ayını neredeyse aralıksız bu çalışmaya verdi.
Nutuk bir yanıyla gazetecilik dersidir. Atatürk, İstanbul hükümetini milli mücadeleye katmak için harcadığı çabaları, Ankara’da Meclis toplama kararına giden süreci, kendisine omuz verirken omuz atanları, öncesiyle sonrasıyla Lozan’ı “belgeleriyle” birlikte anlatıyor.
Atatürk kendisinden sonra tarihi yeniden yazmak isteyecek, günün koşullarına ve siyasal hedeflerine göre çarpıtmaya girişecek kişiler olacağını tahmin ettiği için bu işi de kendisi yaptı.
Ortaya attığı her iddianın, yaşadığı her kırılmanın belgesini de Nutuk sayfalarının arasına yerleştiren Atatürk, sadece Türkiye’nin ilk 9 yılını değil, geleceğini de yazmış oluyordu. Zira konuşmasının son bölümünde gençliğe hitabesini okumuştu.
***
Atatürk’ün “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in 90. yıldönümü yaklaşıyor.
Cumhuriyet’in sabır taşını çatlatacak bir kararlılık, mucize denebilecek bir mücadele ruhu ve bilinciyle kurulduğunu en iyi ortaya koyan eser, Nutuk’tur.
90. yılda bu büyük esere nasıl bakacağız?
Cumhuriyet’in Bilim ve Teknoloji ekinin ikinci sayfasında Atatürk’ün şu sözü künye ile birlikte sürekli yer alır:
“Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler gerektiğini iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse, benim manevi mirasçılarım olurlar.”
Sözün hemen altında kaynağı da şöyle açıklanıyor:
Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı.
Nutuk’ta en çok adı geçenlerin başında telgrafçılar gelir. Onlar, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması için en az cephedekiler kadar cesur davrandılar. Hayatları pahasına görevlerini yaptılar.
Onları bir kez daha saygıyla analım ve soralım:
Bugün, bu saygının gereği olarak telgrafçı bulundurmamız gerekiyor mu?
Hayır...
Bu, akıl dışı olur.
Cumhuriyet’in 90. yılını coşkuyla kutlarken Atatürk’ün altını çizdiği aklın ve bilimin ışığında ne yapmamız gerektiğine de kafa yormalıyız.
Aklın yolu, geçmişte başardıklarımızın bilinciyle geleceği yakalamaktır. Tıpkı Atatürk’ün yaptığı gibi bunu halkla birlikte başaracağız.
90. yıl sadece coşkumuzu değil, mücadele gücümüzü ve bilincimizi de arttırmalıdır.

Mustafa Balbay
20 Ekim 2013 - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder