Kadının bedenini erkeklerin iktidar alanı içinde mal olarak değerlendirmek, erkek egemen kültürden daha etkin kullanılma gücünü çarpık inanç sömürüsünden alır... Türbanın inanç özgürlüğü, hak savaşımı olarak çok başarılı biçimde siyasette kullanılmasının son zafer noktası kamuda, Meclis’te türban kazanımları olarak ilan edilirken aynı zamanda kadın üzerinden siyaset, inanç sömürüsü yollarına da nokta konulacağı gibi bir değerlendirme de yapılmıştı... Nokta konulamayacağını, tam tersi,radikal siyasal İslamcı yol alışta soluksuz, noktasız, sınırsız yürüneceğini, tadına varılmış kolay sömürü stratejilerinden geriye dönülemeyeceğini anlatması zor... Hele de gerçek demokrasi, inan hakları, hukuk devleti düzeni, haklılık.. üzerinden yürümekgibi bir niyet yoksa... Oynanan kirli oyunlar bir bir açığa çıkmaya, işler tersine dönmeye başlamışsa... Takke düşmüş, kel görünmüşse..
El insaf; kamuda son nokta, Meclis’te türban özgürlüğü zaferinin üzerinden hafta geçmedi... İktidarları kadının bedeni, namusu üzerinden, hak hukuk kalıplarına en iğreti biçimde, şeklen bile sokulabilmesi çok zor, bir o kadar vicdansız, izansız bir savaş alanını kamuoyu gündemine taşıyıverdiler... Başbakan geleneksel gündem yaratma havasında fren tutmaz üslubu içinde, kızlarla erkeklerin birlikte oturdukları evlere izin verilmeyeceği fetvasını açıklayıverdi...
Kabul, özgür birey olarak bir kadının, özgür iradesi ile inancının gereği olduğunu söyleyerek türban takmak istediğini söylemesi, en azından özel yaşam alanına dönük olarak istemesi, gerçek kadın hakları ve özgürlüğü boyutu ile sorgulanabilirse de kolay kolay yadsınabilecek gibi değil. Zaten tam da bu nedenle çok etkin bir kampanyaya dönüştürüldüğünde, laik bir devlet düzeni, demokrasi, hukuk devleti ilkeleri içinde kamu alanında da hak sayılmasının sakıncaları tartışma gündeminin dışında kaldı. Oldubitti ile kamu erkini kullanan kişinin inancının, hele de din ve çoğunluk üzerinden teşhirinin, azınlık hakları, inançları için nasıl bir ağır baskı, dayatma aracı olacağı sorgulanamadı... Sonradan açılacak pandoranın kutusundan çıkacak, kadına, inançlara, azınlık haklarına yönelik olumsuz sonuçlarını nasılsa önümüzdeki yıllarda çok ağır boyutlarıyla yaşayıp tartışacağız...
Bugünün sıcak gündeminde, iktidarları açısından böylesine oldubitti bir büyük zaferin üzerinden hafta geçmeden, İktidarlarının zafer sarhoşluğunu keyfini bile çıkaramadan, yeni daha büyük inanç sömürü, kadın bedeni üzerinden tartışma gündemi yaratmalarının sorgulanması var. Diktatoryal mutlak iktidar gücünün kullanılmasındaki en sert uslupla “Kızlarla erkeklerin aynı evde kalmalarına izin vermemek, karşı savaş açmak ne demek.” İktidarları devlet adına hangi hak ve hukuk kapsamında, bir hukuk devletinde, evlerin içine girilip, evler basılıp, erkeklerle kadınların aynı evde oturmalarına yasak getirilmesi sağlanacak?
***
İktidarları, bu kez kadın bedeni üzerinden, toplumun değerleri, kültürü, inançlarını kullanarak öylesine büyük bir yara açtı ki... Kadınlara yönelik kanatıcı sonuçları yenilir yutulur gibi değil... Türban takan kadınların yaşamın pek çok alanındaki özgürlük kayıplarını, fiilen yapamayacakları spor, kültürel alan çalışmalarını, saçlarının ışık görmemesi bağlantılı dökülmesi sorunlarını saymazsak, sonuçta siyasette, toplumsal yaşamda geçici ve yapay boyutlarda da olsa, bugünün iktidarları döneminde çok geçerli, çok yönlü kazanımları, ayrıcalıklı konumları da söz konusu...
İktidarlarının siyaset sömürüsünde kadının doğrudan bedeni, namusu gündemde öne çıkarıldığında ise olacaklar dudak uçuklatıcı... Zaten kadın hakları, insani gelişmişlikte kadının namusunun, bedeninin eksen yapıldığı konularda Türkiye, dünyada en insanlık dışı konumlarda... Aile içi taciz, ensest ilişki kurbanı kızlarımız bile törelere göre murdar, aile meclisi kararları ile kirlenmiş bedenleri nedeniyle katli vacip oluyor. Ya intihara zorlanıyor ya da aileden yaşı en küçüklerden bir katilleri bulunuyor. En çok koca, aile içi şiddete katlanamayıp kurtuluşu kaçmakta bulanlar, ister genç, ister evli, ister yaşını başını almış çok çocuklu ana olsunlar.. en yüksek sayılarla her gün yeni cinayetlerde kurban edilenler olup duruyorlar...
Şimdi iktidarları, göreceli kendini en çok kurtarabilmiş, eğitim alabilen kızlarımızın namus bekçiliğine soyunuyorlar... Erkek ve kızların akılları başlarında olarak özgür iradeleri içinde, arkadaşlık ölçülerinde bile, aynı çatı altında olmalarına devletin hangi anayasal, hukuk devleti düzeni içinde yasak koyabileceğine akıl sır erdirmek olası değilse de... Siyasi rantının korkunç boyutlarda olacağı kuşku götürmez... Toplumda kadın bedeni, namus paranoyası üzerinden öylesine ağır bir travma yaşanıyor ki... Okuyan, çalışan, iki ayağı üzerinde durmaya çalışan kadın kimliğine yönelik erkek egemen kültürde öylesine büyük travma var ki... Dünün cinayet listelerinde, dayaktan kaçmış, çocuklarına bakmak için işe giderken öldürülen kaç kadın vardı?..
ŞÜKRAN SONER
Cumhuriyet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder