Yöresel seçimler yaklaşık iki ay sonra.
Ardından cumhurbaşkanı seçimi ve milletvekili seçimleri geliyor.
Yöresel seçim sonuçları sadece şu andaki iktidar partisi bakımından değil, TBMM içindeki ve dışındaki bütün partiler bakımından belirleyici olacak.
Şu ya da bu ölçüde yenilgiye uğrayacak AKP için böyle bir sonuç çözülmenin başlangıcı olacak; tersine, bu seçimden başarıyla çıkan, en azından şu andaki konumunu koruyabilen bir AKP, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler için üstünlük elde edecektir.
CHP başta olmak üzere bütün öteki siyasal partiler bakımından da, seçim sonuçlarına ve onların da kaçınılmaz sonuçlarına ilişkin benzer şeyler söyleyebiliriz...
Ardından cumhurbaşkanı seçimi ve milletvekili seçimleri geliyor.
Yöresel seçim sonuçları sadece şu andaki iktidar partisi bakımından değil, TBMM içindeki ve dışındaki bütün partiler bakımından belirleyici olacak.
Şu ya da bu ölçüde yenilgiye uğrayacak AKP için böyle bir sonuç çözülmenin başlangıcı olacak; tersine, bu seçimden başarıyla çıkan, en azından şu andaki konumunu koruyabilen bir AKP, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler için üstünlük elde edecektir.
CHP başta olmak üzere bütün öteki siyasal partiler bakımından da, seçim sonuçlarına ve onların da kaçınılmaz sonuçlarına ilişkin benzer şeyler söyleyebiliriz...
***
Burada sıralayacağım uyarıların bir uzmanın görüşleri değil, az çok bilinçli sıradan bir yurttaştan da işitilebilecek gözlem ve öneriler olduğunu öncelikle belirtmeliyim...
Bütün muhalefete yönelik olarak ilk uyarım, Başbakan’ın “cemaat”e karşı göstermelik savaşımından ve “yeniden yargılanma” konusundaki sözüm ona olumlu tavrından ötürü sanki demokrasi ve adalet savunucusuymuş gibi cilalanıp pazarlanması tuzağına düşmemek gerektiğidir.
Böyle bir tuzak hazırlığının belirtileri görülebiliyor...
Bütün muhalefete yönelik olarak ilk uyarım, Başbakan’ın “cemaat”e karşı göstermelik savaşımından ve “yeniden yargılanma” konusundaki sözüm ona olumlu tavrından ötürü sanki demokrasi ve adalet savunucusuymuş gibi cilalanıp pazarlanması tuzağına düşmemek gerektiğidir.
Böyle bir tuzak hazırlığının belirtileri görülebiliyor...
***
Hemen ardından TÜSİAD’a bir uyarıda bulunmak istiyorum.
Sizler genellikle Cumhuriyet Türkiye’sinin ürünü, Cumhuriyetin en azından laiklik değerlerine bağlı kişiler ve kurumlarsanız, Başbakan’ın, kuşkusuz hepinize yönelik,“vatan haini” hakaretini yalayıp yutacak mısınız?
Yutacaksanız sizlere söyleyecek sözüm olamaz.
Kendi idam hükmünüzü kendi ellerinizle imzalıyorsunuz demektir.
Yutmayacaksanız, ağır hakaretine uğradığınız ve tehditlerinin hedefi olduğunuz kişiden Türkiye siyasetinin kurtulması için bütün olanaklarınızı kullanarak elinizden geleni ardınıza koymamalısınız...
Eğer sadece kişisel ve kurumsal çıkarlarınızı değil ülke çıkarlarını da düşünüyorsanız, öncelikle açık sözlü ve cesur olmalı, uğradığınız hakaret ve tehditleri daha açık ve cesur bir dille sahibine iade etmeyi göze alabilmelisiniz.
Kaldı ki, ülke elden gittiğinde Cumhuriyetin ürünü bir burjuvazinin de, kurumlarıyla, laik yaşam değerleriyle yıkılıp gideceği açıktır.
Sizler genellikle Cumhuriyet Türkiye’sinin ürünü, Cumhuriyetin en azından laiklik değerlerine bağlı kişiler ve kurumlarsanız, Başbakan’ın, kuşkusuz hepinize yönelik,“vatan haini” hakaretini yalayıp yutacak mısınız?
Yutacaksanız sizlere söyleyecek sözüm olamaz.
Kendi idam hükmünüzü kendi ellerinizle imzalıyorsunuz demektir.
Yutmayacaksanız, ağır hakaretine uğradığınız ve tehditlerinin hedefi olduğunuz kişiden Türkiye siyasetinin kurtulması için bütün olanaklarınızı kullanarak elinizden geleni ardınıza koymamalısınız...
Eğer sadece kişisel ve kurumsal çıkarlarınızı değil ülke çıkarlarını da düşünüyorsanız, öncelikle açık sözlü ve cesur olmalı, uğradığınız hakaret ve tehditleri daha açık ve cesur bir dille sahibine iade etmeyi göze alabilmelisiniz.
Kaldı ki, ülke elden gittiğinde Cumhuriyetin ürünü bir burjuvazinin de, kurumlarıyla, laik yaşam değerleriyle yıkılıp gideceği açıktır.
***
AKP, geleneksel merkez sağın da oylarını toplayarak iktidar olabildi.
Olağan koşullarda toplumun yüzde onunun bile oyunu alamayacak bu aşırı sağ hareketin yüksek oy oranıyla iktidara gelmiş ve oylarını yükseltmiş olmasının başlıca nedeni sağdaki bu boşluk ve sonrasında da iktidar olanaklarını kullanmış olmasıdır.
Merkez sağ ya da liberal oluşumlara akıl hocalığı yapmak bana düşmez.
Fakat bu kişi ve çevreler, Türkiye’nin çağdaş bir ülke olarak yaşamını sürdürme savaşımında, en azından bu aşamada, omuzlarına büyük görevler düştüğünün umarım bilincindedirler...
Seçimlere bu kadar az bir süre kala partileşemeyeceklerine göre, tercihlerinin laik yaşam tarzının savunucusu parti ya da partilerden yana olduğunu herhalde açıkça belirtmeli, olanaklarını bu yönde kullanmalıdırlar...
Olağan koşullarda toplumun yüzde onunun bile oyunu alamayacak bu aşırı sağ hareketin yüksek oy oranıyla iktidara gelmiş ve oylarını yükseltmiş olmasının başlıca nedeni sağdaki bu boşluk ve sonrasında da iktidar olanaklarını kullanmış olmasıdır.
Merkez sağ ya da liberal oluşumlara akıl hocalığı yapmak bana düşmez.
Fakat bu kişi ve çevreler, Türkiye’nin çağdaş bir ülke olarak yaşamını sürdürme savaşımında, en azından bu aşamada, omuzlarına büyük görevler düştüğünün umarım bilincindedirler...
Seçimlere bu kadar az bir süre kala partileşemeyeceklerine göre, tercihlerinin laik yaşam tarzının savunucusu parti ya da partilerden yana olduğunu herhalde açıkça belirtmeli, olanaklarını bu yönde kullanmalıdırlar...
***
Bu ilk “uyarı” yazısında son olarak iktidar partisi milletvekillerine; onların hırsızlığa, yolsuzluğa bulaşmamış olanlarına, yüreklerinde yurt sevgisi taşıyanlarına seslenmek istiyorum...
Sayılarının hiç de az olmadığına inandığım pek çoğunun, insanların inançlarına, mezheplerine göre karşıt kamplara bölünmediği; Müslümanlığın alçak gönüllüce, gösterişe kaçmaksızın yaşandığı; dinin siyaset yoluyla hiçbir zaman bu ölçüde saygınlıktan uzaklaştırılmadığı; siyasetçinin bu ölçüde yolsuzluklara bulaşmadığı bir Türkiye’nin özlemi içinde olduklarından kuşku duymuyorum...
Türkiye’nin haksız bir savaşın kışkırtıcısı ve tarafı olmasından, etnik ayrımcılığın ülke ortamına hiçbir zaman olmadığı ölçüde sokulmasından rahatsızlık duyduklarına da inanıyorum..
Onlara dostça, arkadaşça, yurttaşça uyarım, kendilerinin ve kendilerinden sonrakilerin geleceği için, işlenen ve işleneceği kuşkusuz suçlara daha fazla ortak ve destek olmamalarıdır...
Başkaca “uyarı”larımı gelecek haftaki yazıma bırakıyorum...
Sayılarının hiç de az olmadığına inandığım pek çoğunun, insanların inançlarına, mezheplerine göre karşıt kamplara bölünmediği; Müslümanlığın alçak gönüllüce, gösterişe kaçmaksızın yaşandığı; dinin siyaset yoluyla hiçbir zaman bu ölçüde saygınlıktan uzaklaştırılmadığı; siyasetçinin bu ölçüde yolsuzluklara bulaşmadığı bir Türkiye’nin özlemi içinde olduklarından kuşku duymuyorum...
Türkiye’nin haksız bir savaşın kışkırtıcısı ve tarafı olmasından, etnik ayrımcılığın ülke ortamına hiçbir zaman olmadığı ölçüde sokulmasından rahatsızlık duyduklarına da inanıyorum..
Onlara dostça, arkadaşça, yurttaşça uyarım, kendilerinin ve kendilerinden sonrakilerin geleceği için, işlenen ve işleneceği kuşkusuz suçlara daha fazla ortak ve destek olmamalarıdır...
Başkaca “uyarı”larımı gelecek haftaki yazıma bırakıyorum...
PROF. DR. KEMAL ALEMDAROĞLU
AĞIR HASTA VE KİMSEYLE GÖRÜŞTÜRÜLMÜYOR.
İNSANLIK SUÇLARI İŞLENMEYE DAHA NE KADAR SÜRE DEVAM EDİLECEK?
ATAOL BEHRAMOĞLU
Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder