3 Şubat 2014 Pazartesi

Oy Güvenliği - MUSTAFA BALBAY

Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün ev sahipliğinde Sevgili Tuncay Özkan ve toplum vicdanında kabul görmemiş davalar nedeniyle hapiste yatan yurtseverler için buluştuk. 

Tuncay Özkan’ın Ötekiler romanını Ali SirmenUğur DündarAtilla SertelZeytep AkatlıErol Mütercimler ve sevgili Nazlıcan’la birlikte imzaladık.
Caddebostan Kültür Merkezi ağzına kadar dolduğu gibi, bir o kadar da dışarıda sinevizyonla salona katılan vardı.
Ortak payda elbette özgürlüktü. Salondakilerle bir kez daha toplum vicdanında kabul görmemiş davalar nedeniyle hapiste yatan tüm yurtseverler serbest olana dek kendimi özgür hissetmeyeceğimi paylaştım.
Salonda bir arada bulunmanın getirdiği özgüven ve umutluluğun yanı sıra ister istemez hüzün de vardı. Herkes tıpkı benim gibi bir yarısını içeride hissediyordu.
Benimle ilk karşılaştığında gözyaşlarını tutamayanlara şöyle seslendim:
“Bu hasret gözyaşları zafer gözyaşları olacak. Yaşadığımız bunca acıyı zamanlabal eyleyeceğiz. Ama bal eylemekle kalmayacağız. İktidar eyleyeceğiz.”
***
Kitap imzalarını en gerçekçi sosyal araştırma anketi olarak görüyorum. Ayaküstü dört-beş cümleyle içinde bulunduğumuz durumu, yakın geleceği ve yapmamız gerekenleri paylaşıyorum.
Uğur Mumcu’yu kaybettiğimiz 24 Ocak ile Profesör Muammer Aksoy’u kaybettiğimiz 31 Ocak arasındaki dilim, Adalet ve Demokrasi Haftası olarak anılıyor. Onun hemen ertesinde de 1 Şubat Abdi İpekçi’nin katledileşinin yıldönümü.
Geçen cumartesi, özgürlüğe kavuşmamın 53. gününde 95. konuşmamı yaptım. Son 30 konuşma Adalet ve Demokrasi Haftası çerçevesindeydi. Salonlarla ve meydanlarla şu düşüncemi paylaştım:
“Uğur Mumcu’lara Muammer Aksoy’lara, Ahmet Taner Kışlalı’laraBahriye Üçok’lara büyük bir borcumuz var.
Bu borç ancak
 onların fikirlerini ülke yönetimine taşıyınca ödenir.”
Bu düşüncemi paylaştıktan sonra sordum: “Bu borcu ödemeye var mısınız?”Malatya’dan Adana’ya, Antalya’dan Bolu’ya, Muğla Milas Ortaca’dan İzmir’in tüm ilçelerine, Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nden Caddebostan Kültür Merkezi’ne tüm salonlarda güçlü bir evet yanıtı aldım.
***
Önümüzdeki üç seçim birbirini etkileyecek. O nedenle 30 Mart’taki yerel seçimler, hemen sonrası Cumhurbaşkanlığı ve 2015’teki genel seçimlerin de kapısını aralayacak.
İnsanlarla önümüzdeki üç seçimde de zafer hedefini paylaştıktan sonra kitap imzası sırasında söyleşirken en çok şu kaygıyı dinledim:
“Peki oylarımız güvende mi?”
Öyle arada bir sorulan soru değildi bu. Pek çok kişi hem örnekler vererek, hem AKP zihniyetinin altını çizerek oy güvenliği kaygısını iletti.
Sözün özü; Türkiye’de can güvenliği ve hukuk güvenliğiyle birlikte bir de oy güvenliği sorunu var.
Bir yurttaş sandığa gidip oyunu kullandığı andan itibaren, oyunu hangi partiye verdiyse artık sorumluluk o partinindir. Tartışma ister istemez AKP ile CHP arasında geçiyor. Örneğin 2009 yerel seçimlerinde İstanbul’da gece yarısı elektrikler kesilmeden önce CHP öndeydi. Karanlıkta AKP’nin oyları arttı. 5 puan öne geçti.
Bu kaygıyı CHP Parti Meclisi’nden arkadaşlarla paylaştığımda, bu kez işi daha sıkı tuttuklarını, sandıktaki ıslak imzalı tutanak sonuçlarının anında ilçe örgütlerine ulaştırılması için örgütlenme yaptıklarını söyledi. Pek çok yurttaş da bana sandık gönüllüsü olmak istediğini iletmişti.
İki çabayı birleştirip sağlıklı sonuca çevirmek en uç örgütlenme olarak ilçe başkanlarının sorumluluğunda görünüyor.  

Mustafa Balbay
Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder